https://www.youtube.com/watch?v=YPLQOoPkgSM
beşiktaşlı olmak
http://www.youtube.com/watch?v=4VlQAvzPw-w
bazen sevinç paso keder hesabı.
sevmek büyük bir şey, karşılıksız, çıkarsız. güzel insan sever ancak, beşiktaşlı olmak 'çok sevmekle' alakalıdır. lüksü sever gibi, burjuvaziye tapar gibi değil, toprağı sever gibi, bulutları, yağmuru, bisikletleri ve uçurtmaları da tabii. çok sevdik be abi! sevmek, neyse o, kusuruyla değil, sevdikçe kusursuzlaşan bi' şey gibi.
meğerse benim içimde hep varmış bu 'sevgi'. sonra beşiktaş'ı sevmeyi öğrendim. güzel insan oldum beşiktaşlılığımla.
maç öncelerinde, özellikle derbilerde, evde iki gün öncesinden derbi havasına giriliyor. mutfaktan 'siiiiyaaaaaaaaah' diye bağırıyorum ansızın, içeriden 'beyaaaazzzz!' geliyor. en sevdiğim marşı, kalbim beşiktaş'a zikrederi dinliyorum sabah uyanır uyanmaz. canım uyanınca marş dinlemek istiyor çünkü bazen. bazen 'gidileceeeek çoook deplaaaassmaaan vaaar!' diye gaz veriyorum kendime bulaşık yıkamaya giderken. kadınlar bilir, en büyük deplasman bulaşıktır. [ybkz]swh[/ybkz]
büyük büyük öfkeleniyorum ama kalabalıkta öfkemi içimde tutmayı da öğreniyorum beşiktaşlı olurken, sevinince atkımı alıp sallıyorum kolum kopacak gibiyken bırakıyorum, sonraki gol için. serde anarşizim yatıyor, tam sol yanımda, sığmıyor bazen öfke tabi; isyana geliyorum. ağlıyorum da bazen, utanmıyorum bundan, canımın acımasından. son galatasaray derbisinde, ipsiz sapsızın sahaya girmesinden sonra titriyor dizlerim, ellerim başımın arasında 'ceza yağacak, ceza yağacak! yapmasınlar, nolur yapmasınlar!' diye bağırıyorum kalabalığın ortasında ağlayarak. eve dönüş boyunca konuşmuyorum, konuşursan ağlarsın çünkü. yıkımı ağır, beşiktaşlı olmak bunu gerektirirmiş çünkü. ağır yıkılıyorum ama çabuk toparlanıyorum 'sonraki maçlara' diyoruz. bir gün olacak kızım, biliyoruz!
hayatımda ilk defa bir şeye geç kaldığımı anlıyorum gün geçtikçe, beşiktaşlı olmaya geç kalmışım. yine de geçmiş önemli maçları ve beşiktaş tarihini öğrenmeye çalışıyorum. sevmek güzel şeydir ve insan olduğunu hatırlatır her türlü duyguyu hissetmek. ben beşiktaş'ı hissediyorum. öğrendiğim her şeyde daha bir seviyorum, sevmeye neden aramıyorum, olduğu gibi seviyorum, dedim ya toprağı sever gibi, ben sevdikçe kusursuz oluyor.
meğerse benim içimde hep varmış bu 'sevgi'. sonra beşiktaş'ı sevmeyi öğrendim. güzel insan oldum beşiktaşlılığımla.
maç öncelerinde, özellikle derbilerde, evde iki gün öncesinden derbi havasına giriliyor. mutfaktan 'siiiiyaaaaaaaaah' diye bağırıyorum ansızın, içeriden 'beyaaaazzzz!' geliyor. en sevdiğim marşı, kalbim beşiktaş'a zikrederi dinliyorum sabah uyanır uyanmaz. canım uyanınca marş dinlemek istiyor çünkü bazen. bazen 'gidileceeeek çoook deplaaaassmaaan vaaar!' diye gaz veriyorum kendime bulaşık yıkamaya giderken. kadınlar bilir, en büyük deplasman bulaşıktır. [ybkz]swh[/ybkz]
büyük büyük öfkeleniyorum ama kalabalıkta öfkemi içimde tutmayı da öğreniyorum beşiktaşlı olurken, sevinince atkımı alıp sallıyorum kolum kopacak gibiyken bırakıyorum, sonraki gol için. serde anarşizim yatıyor, tam sol yanımda, sığmıyor bazen öfke tabi; isyana geliyorum. ağlıyorum da bazen, utanmıyorum bundan, canımın acımasından. son galatasaray derbisinde, ipsiz sapsızın sahaya girmesinden sonra titriyor dizlerim, ellerim başımın arasında 'ceza yağacak, ceza yağacak! yapmasınlar, nolur yapmasınlar!' diye bağırıyorum kalabalığın ortasında ağlayarak. eve dönüş boyunca konuşmuyorum, konuşursan ağlarsın çünkü. yıkımı ağır, beşiktaşlı olmak bunu gerektirirmiş çünkü. ağır yıkılıyorum ama çabuk toparlanıyorum 'sonraki maçlara' diyoruz. bir gün olacak kızım, biliyoruz!
hayatımda ilk defa bir şeye geç kaldığımı anlıyorum gün geçtikçe, beşiktaşlı olmaya geç kalmışım. yine de geçmiş önemli maçları ve beşiktaş tarihini öğrenmeye çalışıyorum. sevmek güzel şeydir ve insan olduğunu hatırlatır her türlü duyguyu hissetmek. ben beşiktaş'ı hissediyorum. öğrendiğim her şeyde daha bir seviyorum, sevmeye neden aramıyorum, olduğu gibi seviyorum, dedim ya toprağı sever gibi, ben sevdikçe kusursuz oluyor.
bir şeyleri tam anlamıyla anlatabilmek için kelime dağarcının çok geniş olması gerekir. zira meşakkatlidir beşiktaş'lı olmak.
dün aldığım bir mesaj ile beşiktaş'lı olmanın ne kadar zor zanaat olduğunu bir kez daha anladım. 2011'in mayıs ayında yerinde yatacak kadar çok sevdiğim dayımı kaybetmiştim. dayım koyu bir beşiktaşlıydı. Diyarbakır'dan istanbul'a maç izlemeye gelir, iki kadeh rakı içer, beni de yanına oturtur 70'li yılların beşiktaş'ını anlatırdı. bu kadar beşiktaş sevdalısıyken; 15 yıl aradan sonra dünyaya gelen kızı galatasaraylıydı. 7 ceddimizin en nadide insanı, dayımı kaybettiğimizde bütün ailede derin yaralar açmışken; küçük kızı içine kapandı. babasının saatini taktı, tesbihini aldı, 2.45'lik gözlükleri, 1 adet beşiktaş rozeti, kıravat iğnesi... kimseye vermedi. beşiktaş rozeti çok eskiydi, dayım bana vereceğini söylemişti ama kızına kıyamadım, isteyemedim. babasının beşiktaş sevgisini devam ettirmek adına kendisi beşiktaş'lı olmaya karar verdi. bu kararı vermesiyle, forma sözü vermiştim. bu sözü dün bana yolladığı mesajdan sonra hatırladım.
abi neden hep yeniliyoruz! diye mesaj atmış dün. bir şey diyemedim. babanın saçları boşuna beyazlamadı, boşuna rakının müdavimi olmadı, diyemedim. beşiktaş'lı olmak budur, zordur diyemedim...
dün aldığım bir mesaj ile beşiktaş'lı olmanın ne kadar zor zanaat olduğunu bir kez daha anladım. 2011'in mayıs ayında yerinde yatacak kadar çok sevdiğim dayımı kaybetmiştim. dayım koyu bir beşiktaşlıydı. Diyarbakır'dan istanbul'a maç izlemeye gelir, iki kadeh rakı içer, beni de yanına oturtur 70'li yılların beşiktaş'ını anlatırdı. bu kadar beşiktaş sevdalısıyken; 15 yıl aradan sonra dünyaya gelen kızı galatasaraylıydı. 7 ceddimizin en nadide insanı, dayımı kaybettiğimizde bütün ailede derin yaralar açmışken; küçük kızı içine kapandı. babasının saatini taktı, tesbihini aldı, 2.45'lik gözlükleri, 1 adet beşiktaş rozeti, kıravat iğnesi... kimseye vermedi. beşiktaş rozeti çok eskiydi, dayım bana vereceğini söylemişti ama kızına kıyamadım, isteyemedim. babasının beşiktaş sevgisini devam ettirmek adına kendisi beşiktaş'lı olmaya karar verdi. bu kararı vermesiyle, forma sözü vermiştim. bu sözü dün bana yolladığı mesajdan sonra hatırladım.
abi neden hep yeniliyoruz! diye mesaj atmış dün. bir şey diyemedim. babanın saçları boşuna beyazlamadı, boşuna rakının müdavimi olmadı, diyemedim. beşiktaş'lı olmak budur, zordur diyemedim...
insan olmanın gerektirdiği değerlere sahip çıkmak, hayvansal ihtiras ve içgüdülerle maddiyat peşinde koşmaya karşı durmak; vicdan kavramında vücut bulmaktır.
Koluma dövmesini bile yaptırdım. annem ve babama rakiptir beşiktaş.
Küçükken çok sevdiğim sarı kırmızı bir atkı eldiven takımım vardı. Sonra dedi ki birgün annem amcan aldı onları sana galatasaraylı yapmak istiyormuş seni. Sonra takmadım bir daha atkıyı giymedim o eldivenleri.
Anne dışında tüm üyenin Beşiktaşlı olan bir ailede , neredeyse %80'ninin Beşiktaşlı olup muhtarlık arabasının arkasında kocaman bir kartal stickerı olan köyde doğup büyüyüpte Beşiktaşlı olmamak düşünülemezdi zaten. Amca da kimmiş. Hıh.
Hayatımın hiç bir zamanında hissettiklerimi bağıra çağıra ifade edebilen bir insan olmadım. Sanırım bu yüzden Beşiktaş taraftarının o asi ruhuna rağmen ben sessiz bir Beşiktaşlıyım. Küçükken takımımız yenildiğinde içinden tek bildiğim duayı okuyarak (bkz: sübhaneke) bir gol daha atmasını isterdim. Ama artık hissettiklerim içime sığmamaya başladı. Artık Beşiktaş maçı izlerken kendimi ayakta buluyorum mesela . Ya da beğenmediğim bir eleştiri gördüğümde yürü git lan ordan diyorum. Ve düşünüyorum ki artık Beşiktaşlı olmanın ne demek olduğunu öğrendim.
Sanırım Beşiktaşlı olmak değiştiriyor insanı. Bir kere Beşiktaşlıyım dediniz mi artık istesenizde istemesenizde yüreğinizi veriyorsunuz takıma. Ne yapsa vazgeçemiyorsunuz. Tıpkı annenizi sever gibi ya da babanızı. Her defasında kavga edip ayrıldığınız ama ertesi gün barıştığınız sevgiliniz gibi aşık oluyorsunuz ona. Kolunuzda ki arkadaşınız verdiği siyah beyaz bileklik gibi hep yanında olmasını istiyorsunuz. Onunla yaşıyoruz be daha ötesi var mı?
Anne dışında tüm üyenin Beşiktaşlı olan bir ailede , neredeyse %80'ninin Beşiktaşlı olup muhtarlık arabasının arkasında kocaman bir kartal stickerı olan köyde doğup büyüyüpte Beşiktaşlı olmamak düşünülemezdi zaten. Amca da kimmiş. Hıh.
Hayatımın hiç bir zamanında hissettiklerimi bağıra çağıra ifade edebilen bir insan olmadım. Sanırım bu yüzden Beşiktaş taraftarının o asi ruhuna rağmen ben sessiz bir Beşiktaşlıyım. Küçükken takımımız yenildiğinde içinden tek bildiğim duayı okuyarak (bkz: sübhaneke) bir gol daha atmasını isterdim. Ama artık hissettiklerim içime sığmamaya başladı. Artık Beşiktaş maçı izlerken kendimi ayakta buluyorum mesela . Ya da beğenmediğim bir eleştiri gördüğümde yürü git lan ordan diyorum. Ve düşünüyorum ki artık Beşiktaşlı olmanın ne demek olduğunu öğrendim.
Sanırım Beşiktaşlı olmak değiştiriyor insanı. Bir kere Beşiktaşlıyım dediniz mi artık istesenizde istemesenizde yüreğinizi veriyorsunuz takıma. Ne yapsa vazgeçemiyorsunuz. Tıpkı annenizi sever gibi ya da babanızı. Her defasında kavga edip ayrıldığınız ama ertesi gün barıştığınız sevgiliniz gibi aşık oluyorsunuz ona. Kolunuzda ki arkadaşınız verdiği siyah beyaz bileklik gibi hep yanında olmasını istiyorsunuz. Onunla yaşıyoruz be daha ötesi var mı?
Formalarındaki yıldızlar ile övünen renklilere amblemdeki türk bayrağını sorduğunda hepsinin susmasıdır.
eniştemin katkılarıyla mazhar olduğum şeref. sigara dumanı ve küfürler arasında beşiktaşlı oldum.
(bkz: kahvede maç izlemek)
(bkz: kahvede maç izlemek)
https://twitter.com/Kemalyll/status/485190976928227328
Beşiktaş'lı olmak, kaybedecek hiç bir şeyin kalmadığında tutunacak bir dal bulmaktır..
kendinizi bazen üvey evlat gibi hissetmenize neden olabilir. (bkz: #339271)
(bkz: bazen sevinç paso keder)
Beşiktaşlı oluşumuzdan mıdır bilmem. Aslında her şeyi Beşiktaşlı olmamıza dem vurmak da ayrı bi inceleme konusu
Ama mutlu olmak için küçücük şeyler bize yetse de, o küçücük şeyler bile bize çok görüldü niyeyse.
Bulmaca çözmeye kalksak, 'resimdeki sanatçı' saçlı-sakallı hatta saçlı-sakallı ve gözlüklü çıktı.
Çocuk olalım dedik, maç yapmak için arsaya koştuk. Ayağına gelen topu havaya diken mahallenin p.ç abisi kalenin hemen ötesinde pusu kurup topumuzu dikip yandaki cadaloz nine'nin evine kaçırdı.
Büyüdük bu sefer, futbol sevdamızı halı sahalara taşıdık. Bu sefer takımımızda, "biz genç falan değiliz" deyip karnını tutarak yere uzanan adam oldu orta sahanın yükünü çeken eleman. Kalede maça kot pantolon-kundura kombinasyonuyla gelen sigara içerek kaleyi koruyan abi denk geldi.
Okullu olduk, korkumuzu yenip bir kez ders için parmak kaldırdık, onda da hoca "indirin parmakları listeden kaldırıyorum" dedi.
Allah yardımcımız olsun. Hala ümidimiz var.
"Bizim hayallerimiz var, bu hayalleri gerçekleştirecek birer de planımız"
(bkz: DON'T KILL US!)
Ama mutlu olmak için küçücük şeyler bize yetse de, o küçücük şeyler bile bize çok görüldü niyeyse.
Bulmaca çözmeye kalksak, 'resimdeki sanatçı' saçlı-sakallı hatta saçlı-sakallı ve gözlüklü çıktı.
Çocuk olalım dedik, maç yapmak için arsaya koştuk. Ayağına gelen topu havaya diken mahallenin p.ç abisi kalenin hemen ötesinde pusu kurup topumuzu dikip yandaki cadaloz nine'nin evine kaçırdı.
Büyüdük bu sefer, futbol sevdamızı halı sahalara taşıdık. Bu sefer takımımızda, "biz genç falan değiliz" deyip karnını tutarak yere uzanan adam oldu orta sahanın yükünü çeken eleman. Kalede maça kot pantolon-kundura kombinasyonuyla gelen sigara içerek kaleyi koruyan abi denk geldi.
Okullu olduk, korkumuzu yenip bir kez ders için parmak kaldırdık, onda da hoca "indirin parmakları listeden kaldırıyorum" dedi.
Allah yardımcımız olsun. Hala ümidimiz var.
"Bizim hayallerimiz var, bu hayalleri gerçekleştirecek birer de planımız"
(bkz: DON'T KILL US!)
yürek ister. her babayiğidin harcı değildir. sadece iyi günde değil kötü günde de takımını sevebilmektir.
28 aralık 2014 torku konyaspor beşiktaş maçında, slaven bilic'in takımının attığı golden sonra yaptığını yapabilmektir. kulübeden fırlayan futbolcularına, attıkları golden önceki hakem hatasından dolayı, sevinmemelerini salık vermiştir.
kısacık hayatımda yaptığım en doğru şey. beni hiç bilmediğim bir şeye dönüştüren, hayata bakış açıma yepyeni pencereler açan, ''bir olmak, birlik olmak'' gibi güçlü duyguları hissettiren yegane şey. siyahtan, beyazdan çok bambaşka, bu zamana kadar sevgi, aşk, bağlılık, bağımlılık adına öğrendiğim ne varsa hepsinin anlamını olumlu yönde değiştiren ve geliştiren.
''beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur'' denildiğinde üzülüyorum biraz. çünkü ben beşiktaşlı doğmadım, babamın omuzlarında maçlara gidemedim. İlkokulda defterlerime beşiktaşlı stickerlar da yapıştıramadım, annem bana forma alsın diye günlerce beklemedim... bazen sırf bunları yaşamak için çocukluğumu baştan yaşamak istiyorum. o günlerde yaşayamasam da, çoğu zaman şu kazık kadar halimle çocuk saflığında seviyorum. birileri beşiktaş'ıma kötü bir şey söyleyince içim kırılıyor, ağlayacak gibi oluyorum. maç günlerinde plânlarımı bozan arkadaşlarıma küsüyorum. annem yenildiğimizde çok üzüldüğümü görüp kıyamayınca ''sen tutmasan mı artık bu beşiktaş'ı ha?'' diye sorduğunda kapıları çarpıyorum.
üç yıl olacak, geçer sandım bu tutku. en fazla ne kadar sevebilirsin ki? en fazla ne kadar takip edebilirsin maçları? bitmedi de, zerre azalmadı da, acayip bir şekilde artıyor da. bu duyguları tanımlayamıyorum. siz çocuk halinizle nasıl başardınız, nasıl güçlüymüşsünüz hepiniz ve ne kadar sadık. hepinizle ayrı ayrı gurur duyuyorum. yıllarca arasam da bulamayacağım güzel dostluklar kazandım beşiktaşla. belki daha önce hayal etsem, dünyanın bir yerinde bu kadar iyi insanların olduğunu düşünemezdim. insan ayrımı yapamazdım daha önce, artık beşiktaşlı olan her insana karşı öğrenilmiş bi' sevgim, saygım var kendiliğinden oluşan. kim derdi ki, üzerimde formamla şehrin en kalabalık caddesinde yürürken yanımdan geçen başka bir formalıya gülümseyeceğimi? bir barda maç izlerken, daha önce hayatımda hiç görmediğim insanla golden sonra omuz omuza sevinçle zıplayacağımı?
bugün beşiktaş'ımın doğum günü. akşam çok önemli bir avrupa maçımız var ve sabah saat 10. zihnim sabahın şu saatinde hiç olmadığı kadar dinç, kalbim de her zamanki gibi beşiktaş'a zikrediyor. iyi ki doğmuşsun beşiktaş'ım, iyi ki hayatımın bir yerinde de olsa rastlaşmışız seninle. bana kattığın her şey için, yaşam mücadelemi daha anlamlı kıldığın için teşekkür ederim. allah seni kalbimden ve dilimden eksik etmesin.
siyah ulaaan!
''beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur'' denildiğinde üzülüyorum biraz. çünkü ben beşiktaşlı doğmadım, babamın omuzlarında maçlara gidemedim. İlkokulda defterlerime beşiktaşlı stickerlar da yapıştıramadım, annem bana forma alsın diye günlerce beklemedim... bazen sırf bunları yaşamak için çocukluğumu baştan yaşamak istiyorum. o günlerde yaşayamasam da, çoğu zaman şu kazık kadar halimle çocuk saflığında seviyorum. birileri beşiktaş'ıma kötü bir şey söyleyince içim kırılıyor, ağlayacak gibi oluyorum. maç günlerinde plânlarımı bozan arkadaşlarıma küsüyorum. annem yenildiğimizde çok üzüldüğümü görüp kıyamayınca ''sen tutmasan mı artık bu beşiktaş'ı ha?'' diye sorduğunda kapıları çarpıyorum.
üç yıl olacak, geçer sandım bu tutku. en fazla ne kadar sevebilirsin ki? en fazla ne kadar takip edebilirsin maçları? bitmedi de, zerre azalmadı da, acayip bir şekilde artıyor da. bu duyguları tanımlayamıyorum. siz çocuk halinizle nasıl başardınız, nasıl güçlüymüşsünüz hepiniz ve ne kadar sadık. hepinizle ayrı ayrı gurur duyuyorum. yıllarca arasam da bulamayacağım güzel dostluklar kazandım beşiktaşla. belki daha önce hayal etsem, dünyanın bir yerinde bu kadar iyi insanların olduğunu düşünemezdim. insan ayrımı yapamazdım daha önce, artık beşiktaşlı olan her insana karşı öğrenilmiş bi' sevgim, saygım var kendiliğinden oluşan. kim derdi ki, üzerimde formamla şehrin en kalabalık caddesinde yürürken yanımdan geçen başka bir formalıya gülümseyeceğimi? bir barda maç izlerken, daha önce hayatımda hiç görmediğim insanla golden sonra omuz omuza sevinçle zıplayacağımı?
bugün beşiktaş'ımın doğum günü. akşam çok önemli bir avrupa maçımız var ve sabah saat 10. zihnim sabahın şu saatinde hiç olmadığı kadar dinç, kalbim de her zamanki gibi beşiktaş'a zikrediyor. iyi ki doğmuşsun beşiktaş'ım, iyi ki hayatımın bir yerinde de olsa rastlaşmışız seninle. bana kattığın her şey için, yaşam mücadelemi daha anlamlı kıldığın için teşekkür ederim. allah seni kalbimden ve dilimden eksik etmesin.
siyah ulaaan!
karambolde yaşamaktır.
Beşiktaş'lı doğmaktan daha ayrıcalıklı insanlardır.. Kendi iradesiyle bilmediği bir takıma empati duyup, sonrasında ise tüm hayatını siyah beyaza adamak kolay değildir..
Ben de beşiktaş'lı doğanlardan değilim.. Yol gösterenim olmadı doğru yolumu bulmam için.. Van depreminde " van üşüyor Acının coğrafyası olmaz" sloganıyla başlatılan duyarlılık projesini öğrendiğimde tüylerim diken diken oldu.. gururlandım ve dedim ki "ben Beşiktaş'lıyım"
Tam 4 yıl oldu bu takıma gönül vereli.. Futbol'un f'sini bilmezken ofsaytı öğrendim.. Maça gidemedim diye istifa ettim, her maç sonrası migrenimin tutacağını, faranjit olacağımı bile bile koşarak gittim maçlara.. Ayakta duramayacak kadar hasta olduğum halde maça gidip takımıma destek oldum.. Şu an çalıştığım firmada izin günümü perşembe gününe aldırdım.. Koluma bu aşkın adını yazdırdım.. Aldığım maaşın tamamını Beşiktaş için harcadığım dönemler oldu.. 1 günümü feda edip deplasmana gittim..
Şimdi söyler misiniz;
Beşiktaş'lı olunur mu? Doğulur mu?
Ben de beşiktaş'lı doğanlardan değilim.. Yol gösterenim olmadı doğru yolumu bulmam için.. Van depreminde " van üşüyor Acının coğrafyası olmaz" sloganıyla başlatılan duyarlılık projesini öğrendiğimde tüylerim diken diken oldu.. gururlandım ve dedim ki "ben Beşiktaş'lıyım"
Tam 4 yıl oldu bu takıma gönül vereli.. Futbol'un f'sini bilmezken ofsaytı öğrendim.. Maça gidemedim diye istifa ettim, her maç sonrası migrenimin tutacağını, faranjit olacağımı bile bile koşarak gittim maçlara.. Ayakta duramayacak kadar hasta olduğum halde maça gidip takımıma destek oldum.. Şu an çalıştığım firmada izin günümü perşembe gününe aldırdım.. Koluma bu aşkın adını yazdırdım.. Aldığım maaşın tamamını Beşiktaş için harcadığım dönemler oldu.. 1 günümü feda edip deplasmana gittim..
Şimdi söyler misiniz;
Beşiktaş'lı olunur mu? Doğulur mu?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?