confessions

ben öyle bi insan mıyım

3. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 6760
  2. takipçi 0
  3. puan 120651

beşiktaş futbol takımı

ben öyle bi insan mıyım
mevcut kadro yapısı göz önüne alındığında, tek çıkar yolu 4-3-3 sistemini benimsemek ve yediğinden fazlasını atmak olarak görünen takımımız.

hücumcu bek yok tabii, ama ersan'ın[ybkz]swh[/ybkz] isabetsiz uzun paslarını kovalayacak çok sayıda oyuncu olur en azından.

"ağzından çıkanla kulağının duyduğu aynı şey değil" diye çemkirecek olanlar için, "bir beyaz yalan da ben söyleyeyim, ne olacak"[ybkz]swh[/ybkz] diyeyim şimdiden.

haydi hayırlı tıraşlar.

29 ağustos 2015 türkiye hollanda basketbol maçı

ben öyle bi insan mıyım
hakem hatalarının lehimize işlediği; özellikle ilk uzatmanın sonunda, üç sayı farkla geride iken, son saniyelerdeki iki sayılık atışımız sırasında yapılan faule (ayağın çizgiye temas etmenin ötesinde, neredeyse tamamı çizginin içerisindeydi) üç serbest atış vermeleri ile ikinci uzatmaya götürmemizi sağladığı karşılaşma. ilk çeyrek skoru 31-11 iken normal sürenin 74-74 sona ermesi, yıllardır süregelen maç sonu oynama beceriksizliğimizi bir kez daha yüzümüze çarptı.

beşiktaş taraftarı

ben öyle bi insan mıyım
kuralsızlığın kural hâline geldiği yerde, kuralsızlığı savunmakta beis görmeyenlerin ve aksini düşünene hakaret edenlerin de bünyesinde yer aldığı topluluk.

herkesin görüşüne saygı duyarım, fakat benim vicdanım var. çürümüş sistemin dişlisi olmaktansa, benim için uygun olan, iki dişin arasına çomağı sokmaktır. bu eylemin "başarı" getirmeyeceği aşikâr, hepimizin gelip geçici olduğu gibi. bu neyin hırsı, bu neyin mücadelesi, neyin peşindeyiz biz?

cezaevinden, müebbet yemiş mahkûmlardan bir takım çıkarsak, hakemler düdüğü ağzına dahi götüremez aslında ama...

göte göt denmiyor zira bu memlekette, "hani bize?" deniyor ancak.

sözlük yazarlarının itirafları

ben öyle bi insan mıyım
sanırım kaybediyoruz abi.

bir tek kendimiz gibi olamadık şu hayatta, yatacak yer bırakmayacaklardı zira. yaşayabilmek için -ki her hayvanda bulunan bir ve aslında temel içgüdüdür- sabahın körü olarak nitelendirilebilecek olan 7:00'da evden çıkarken, birden fazla kostüm almak durumunda kaldık üzerimize; "bir" asla yeterli değildir.

hep geceyi bekledik; kendimiz olabildiğimiz, kendimizle baş başa kalabildiğimiz, en fazla kendimize yalan söyleyebileceğimiz (ve elbet de yemeyeceğimiz) saatleri için günün. sattığımız emeğimizin, insanlığımızın bedeli olarak bize esaretten arda kalan üç, en fazla dört saatlik dilim hepi topu... hayatı, kendimizi sorgulayıp, kafayı iyice bi' dumanlayıp, sonunda mecburen yatağa uzanıp, ertesi sabah yine aynı boku yiyeceğimizi bile bile yaşadık bu kısır döngüyü. umutları vardı kimimizin, kimimizin ardında bıraktıkları, kimimizin bırakamayacakları; kimimizin inancı, kimimizin borcu, kimimizin harcı...

ben artık çok sıkıldım bu ne idüğü belirsiz hayatı, peşinden koştukça tam bir kevaşe gibi elimizden arsızca kaçan umutları, hevesleri, sevgiyi, sevilmeyi kovalamaktan. yaşamam gereken hayat bu değildi belki, şimdi her gün bileklerime birer çentik daha atıyor gerçekler. zorunluluklar, başladığı noktaya dönünceye kadar zahiri bir teselli verebiliyor, güç verebiliyormuş insana.

olduğum kişiden, olmaya çalıştığım kişiden ve hatta bir zamanlar olmak istediğim kişiden dahi tiksiniyorum artık. keşke bir "hiç" olabilseydim; hayır kocaman falan değil, kendi çapımda bir hiçlik de yeterdi bana. belki o zaman... belki o zaman bakabilirdim aynaya, yüzüm kızarmadan.

"benden, sizden biri yaratmayı nasıl başardınız?"
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol