yazarların beşiktaşlı olma hikayeleri

2 /
gecekor
babamın delikanlı adam babası gibi beşiktaşlı olur demesi ile başlayandır .. metin ali feyyaz'lar falan , 10-0 maç skorları . habire fenere koyuyoruz hey gidi günler 80'li yılların sonlarıydı güzeldi
oyunbozan
en başından başlayacak olursak doğduğum gün kulağıma, o zamanlar mahallenin en deli ve en fanatik beşiktaşlısı, siz tanımazsınız ben de tanımıyorum gerçi, ali abi tarafından; en büyük beşiktaş denmesi ile başlayan hikaye.

sivas da doğdum efendim. babamın tüm adanaya yetiştirme çabalarına karşı aile dostlarımızın "dur hastaneye sür şu arabayı çocuk ölecek" demeleri ile babamın "lanet olsun" söylemi sonrası mecburen araç yön değiştirip, doğum sancıları çeken annemi hastaneye götürmüş. sene 1984. doğduğum günden bu yana sürekli bir beşiktaş anlatımları destanları ve nasıl bir şeref olduğuna dair duyumlar ile yetiştirildim, hayatımın her alanıydı, sen fenerbahçeli veya galatasaraylı olsana taleplerine hep siktir lan diyerek yanıt vermişim. bir gün babam, işini sanırım sağlama almak için evladım büyük metin [ybkz]swh[/ybkz] senin öz abin, o şimdi istanbul da asker ve seni çok özlüyor, beşiktaşın da en büyük futbolcusu gurur duymalısın onunla dedi. yaş oldu yedi. gittik van'a efendim. herkese hava atıyorum. "oğğluum!" diyorum "büyük metin benim abim bir de senin abine bak düz ulvi, mal samet, gerzek mahmut, öyle abi mi olurmuş?" söylemleri ile dalga geçiyorum. yaş oldu dokuz, geldik istanbul'a. abimi göreceğim ve bunun heyecanı nasıl içimi kavuruyor. baba diyorum "o nasıl abi bir kez olsun bize niye gelmedi?" annem duygusal duygusal izliyor çocuğu nasıl kandırılıyorsa kadının içi içini yiyor. babamdan tık yok tabi... bir gün beşiktaş galatasaray maçı. maç inönü de. babam "hadi diyor" istanbul'a ilk geldiğimiz sene. abin sana gelmedi ama biz abine gidelim. ölüyorum heyecandan siyah beyaz naylondan bir beşiktaş bayrağı elimde, formam üstümde, arkadaşlarıma basmışım havamı... ver elini dolma bahçe. herkes gülümsüyor birbirine, bu nasıl bir zevk bu abiler nasıl bir aşkla bağrıyorlar diye içim içimi yiyor. giriyoruz maça ... bağrıyorum abi? abii! abiii!!! bakmıyor herif. amcalar gülüyor ben diyorum ne gülüyorsunuz o benim abim. babam gülüyor kafa da kırık tabi vurmuş yine rakının dibine, oğlum diyor o senin abin değil! e kimin abisi diyorum? bilmiyorum diyor. metin diyorum. sarı, efsane benim abim değil mi? değil. öp babanın elini mi dersin tükür oğlum babanın yüzüne mi dersin değilmiş lan. 9 yaşına kadar kandırılır mı bi çocuk. neyse galatasaraya koyduk diye anımsıyorum. 2-0 bitti maç. numaralıdaydım.
eve döndüğümde hiç üzülmedim şeref olgusunu ciğerlerime kadar hisettim ve sabaha kadar uyumadım. o gün gerçekten beşiktaşlı olmaktan çok, beşiktaşlı olmanın ne demek olduğunu anladım. teşekkürler kulağıma ezandan önce en büyük beşiktaş diyen ali abi, teşekkürler baba, teşekkürler o güzel naylon bayrağım, ve sonsuz teşekkürler üzüle üzüle kocaman bir beşiktaşlı olmam için susan annem.
roll a joint
aramaya inanıp bulduğum başlık.

bir takım, takım muabbetleri döndü fakat hepsini geçiyorum. abim ve ablam ankara'da okuyorlardı , tatillerinde eve döndüler beraberce. bir kaç gün sonra getirdikleri kocaman kartal posterini çerçeveletip odama getirdiler. en az boyum kadar bir kartal posteri çerçevesiyle duvarıma asıldı. çok sevindim. ama hala beşiktaşlı falan değildim.

neyse öğlen aralarında sınıf arkadaşlarıyla her gün birine giderdik yemek yemeye. bir gün bize geldik ve arkadaşların hepsi birden postere kitlendi. sonra " oha " tarzı birbirlerine bakışmalarıyla son buldu bu durum. o gün hiç bi ekstra çaba harcamadan özel hissetmiştim kendimi.

sonra gel zaman git zaman arkadaşların evine gittiğimizde o tıfıl kanaryayı gördüm, sonra kartal kadar güçlü duran aslanı. ama aslanın gözünden orospu çocukluğu akıyordu kartalın gözünden şefkat. kartalım tüm sikindirik hayvanlardan daha asaletliydi.

işte tam bu şekilde beşiktaşlı oldum.
ireminho
benim belirli bi hikayem yok aslında. biri bana ''gel beşiktaşlı ol'' falan da demedi. annem bana hamileyken kapalıya gidermiş babamla. anne karnından beri tribündeyim yani. doğuştan beşiktaşlı olmak sanırım bu. bebekken de maça götürürlermiş ama ilk hatırladığım maçım 5 yaşımdayken gittiğim maç. yenilmiştik ve ben 2 saat boyunca ağlamıştım orası ayrı. evde ne fenevin ne de cinconun lafı geçerdi. kendimi bildim bileli beşiktaşlıyım. küçüklükten beri boynumda olan siyah-beyaz atkım, üzerimdeki formamla. iyi ki de öyleyim. çünkü biri ''hangi takımlısın'' diye sorunca, ''övünmek gibi olmasın ama beşiktaşlıyım'' diyorum.
blackeagle1903
benimki babadan değil de dededen. babam futbolla pek ilgilenmez sorarlarsa beşiktaşlıdır sadece. ama dede ve dayı fanatik beşiktaşlıdır. küçükken aşıladılar beni beşiktaşlılığa. iyiki de aşılamışlar. sağ olsunlar var olsunlar.
deniztarafindakikale
evet, beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur ! dolayısıyla kimse beşiktaşlı olamaz ! aslında doğarken beşiktaşlıdır da beşiktaşlı olduğunu öğrenmesi zaman alır. ben beşiktaşlı olduğumu 1983 senesinin sezon açılışında beşiktaş-sakaryaspor maçında iki direk arasında babamın omuzlarındayken öğrendim. müthiş heyecanlanmış ve sevinmiştim orada olmaktan. sarı fırtına metin'in saçları daha kızıldı. 30 sene olmuş ve 30 sene içinde beşiktaş doruğa kadar çıktı, sallandı ve şimdi de yalpalıyor resmen. daha kötü günlerimiz oldu tabela olarak belki ama manevi olarak bu kadar kötü günler yaşadığımızı sanmıyorum. belki birgün herşey düzelecek ve bugünleri de unutacağız. olur da düzelmez de daha kötüye gidersek bile iyi ki beşiktaşlı doğmuşum be arkadaş. kurban olduğum Allah'ıma şükürler olsun.
keçapepük
gözlerimi dünyaya siyah beyaz açmışım. aile de başka renklere yer olmadı ki hiç [ybkz]swh[/ybkz]

kimlikte doğum yeri bile beşiktaş. var mı daha güzeli, beşiktalı olunmaz beşiktaşlı doğulur. [ybkz]swh[/ybkz]
mjoranda
bana göre ilginç olmayan ama çoğuna ilginç gelen hikayedir benimkisi.

trabzon'da doğdum, büyüdüm ve hala burda yaşıyorum. futbol fanatizminin hep bordo mavi kısmını görerek büyüdüm. fanatik trabzonsporlu bir ailede yetiştirildim. zaten şehir başlı başına fanatik. ama ben daha 4-5 yaşlarındayken beşiktaş'a sempatisi olan amcam sayesinde tanıştım beşiktaş'la. maçlarını izlerken "bak amca şimdi sizi yencez" li cümleler alışkanlık yapıp, benimsediğim cümlelerim oldu. o zamanlar ne düşündüm acaba sırf muhalif olmak için mi bilmiyorum ama iyi ki böyle düşünmüşüm[ybkz]swh[/ybkz]. tamam dedim ben kendi takımımı buldum, tabii zaman içinde çok fazla sesimi çıkaramadım. takım gol atınca sevinemedim, şampiyonluğu kutlayamadım ben. babam yıllarca kabullenemedi bu durumu. kimsenin yanında beşiktaş muhabbeti yaptırmadı bana. içimde yaşadım yıllarca. ts formaları, maç biletleri, futbolcu ziyaretleri, para teklifleri, hediyeler vs. hiç biri fayda etmedi üzerimde. sonunda pes etti, şimdilerde ise hoşuna bile gidiyor sanki. ya da yenilgiyi kabullenmenin bordo mavi şekli, kim bilir[ybkz]swh[/ybkz]...
chamaeleon
benim hatırlamadığım hikayedir. kendimi bildim bileli beşiktaşlıyım hayatım da başka takımın ismi dahi geçmemiş gözümü açtığımda beşiktaşlıydım diyebileceğim durum.
blacklabel
dünyaya gözümü açtım ve bir baktım ki beşiktaşlıyım elhamdülillah. bizde tevhid inancı gibi bi durum bu aslına bakılırsa.
seren1903
bazen olmayandır.

beşiktaşlı olmadım ben, hiç öyle bir hikayem de olmadı. çünkü beşiktaşlı doğdum. kendimi bilmeye başladığımdan beri beşiktaş vardı hayatımda. erkek olsaydım adımı bile hazırlamıştı canım babam samet [ybkz]swh[/ybkz]. deplasmana giden babamın yollarını gözleyerek, sokakta maç yapan arkadaşlarımı izleyip her zaman beşiktaşlı olanları destekleyerek, gol olduğunda üst kat komşumuzun çocuklarınla sevinerek, gözümde beşiktaşlı güneş gözlüklerim olmadan sokağa çıkmayarak geçti çocukluğum. sonra babamın omuzlarında inönü stadında buldum kendimi bir daha hiç ayrılmamaya söz vererek.

şimdi sen yoksun babacım.. ama beşiktaşı herkesten korur kimseye laf ettirmez dediğin kızların, ölene kadar senin emanetine sahip çıkacaklar..
kerami pestenkerani
efendim özal zamanı. haki renk sosyal yaşantıda ve kamuda kendisini vatandaşın iliklerine kadar hissettiriyor. glasnost ve perestroika yüzünden soğuk savaşın artık bir donduruculuğu kalmamış. bülent ersoy'a sahne yasağı var ama ülkede yabancı sigara yok. harman bora, sekso nurettin, kama tevfik ve ben ülkeye kaçak sigara sokmaya karar verdik. yunanistan üzerinden iki defa el değiştirerek teslim alacağız malı. teslimatçıyla anlaşmışız, ipsala'da bir hangarda kamyonu bekliyoruz. gerilimli ortamı yumuşatmak için sekso nurettin harman bora'ya "artık sana bundan sonra mal bora deriz, ehuye ehuye!" şeklinde takılınca biz kopuyoruz oracıkta. sonra bizi monte ediyorlar. aramızda tek beşiktaşlı bi kama var. ama ne beşiktaşlı, öyle böyle...
ne bilim ben amına koyayim! babam beşiktaşlıymış, annem futbolla rüştü'ye şükrü diyecek kadar ilgili. ben de beşiktaşlı olmuşum, herkes gibi.
littlebeatlee
4 yaşımda falandım. abim şehir dışından gelmişti, gelirken de bana bi ayıcık almıştı. ayıcığın karın kısmında siyah beyaz kareli bir desen vardı, damalı.
abim şöyle dedi "a a bak abicim ayıcık bile beşiktaşlı hadi sen de ol." heheh.
işte böyle başladı, iyi ki de başlamış. teşekkürler abi.
cool
bana doğru yolu gösteren bak evladım bu beşiktaştır, aşktır kral takımtır bunu tut diyen olmadı. ben kendi çabalarımla keşfettim bu takımı. bi gün 5-6 yaşlarında babamla maç izlerken bu takıma gönül verdim nasıl oldu ben de anlamadım ama çok iyi oldu çok da güzel oldu onu biliyorum..
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol