şahsım adına olanı pek de ilginç olmayan hikayedir. babam fenerbahçeli'dir. anne tarafının da çoğunluğu (dede, dayı, vs.) beşiktaşlı. ilk entryde de belirtildiği üzere, kendimi bildiğim an ben beşiktaş'ı seçtim, olay bundan ibaret. ama kimsenin herhangi bir dayatması, teşviki, baskısı olmadan. ha elbette ki babam fenerli olayım diye uğraştı zamanında ama nafile tabi, mümkün mü sözlük? bunun yanısıra galatasaraylı yapmaya çalışan kuzenlerim oldu, hepsi de avuçlarını yaladılar.[ybkz]swh[/ybkz] üstelik ailenin beşiktaşlı olan kısmı da hiç öyle ilgilenmez maç falan takip etmezdi. bu sebeptendir ki annem hâlâ bana "kime çektin böyle bilmiyorum" der, kanalları gezerken maç görüp durduğumda kardeşim söylenmeye başlar, az görüşebildiğim babam, pek çok konuya kendisinden daha hakim olduğumu her gördüğünde hayretler içinde kalır. yani sözün özü, tamamen kendi isteğimle beşiktaş'ı seçtim, kendi isteğimle maçları ve gündemi takip etmeye başladım, pişman değilim yine olsa yine yaparım sözlük.
yazarların beşiktaşlı olma hikayeleri
pek de ilginç olmayan sıradan bi' beşiktaşlı olma hikayesi benimki. sizi 2-3 yaşında maça götürmeye başlayan, doğdunuzda siyah-beyaz çarşaflara bürüyen ,beşiktaş'ı oğluna miras gören bi' babanın evladı olunca beşiktaşlı oluyorsunuz haliyle. iyi ki de öyle olmuşum ama pişman değilim sözlük.
öncelikle doğuştan beşiktaşlılığın yalan olmadığına kaanat getiririm ki ben öyleyim. nasıl mı? soğuk kış gecesinde doğmuşum. sülalemin çoğu renkli takımlardır, ne yaptılarsa o istedikleri takımların taraftarı olmadım, olamadım neden ben de bilmiyorum. aklım da ermiyordu tabii ki beşiktaş, trabzonspor, galatasaray, fenerbahçe nedir? kimdir? bilmiyordum. ta ki bir şeyleri anlayana kadar. gelmeyen hediye kalmadı gs'lisi, fb'lisi, "atari alayım gs'li ol", "eşofman alayım fb'li ol"...
ama ben hepsine "hayır" dedim çünkü içimdeki bir his "olma" dedi. ta ki ne zamana kadar babamın eve beşiktaş halısı getirdiğinde renkleri görünce bir durdum "bu hangi takım?" dedim babama. "beşiktaş oğlum" dedi ve o an siyah beyaz renklere gönül verdim ve o halı halen duruyor sözlük. işte böyle başladı bizim aşkımız.
(bkz: beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur)
ama ben hepsine "hayır" dedim çünkü içimdeki bir his "olma" dedi. ta ki ne zamana kadar babamın eve beşiktaş halısı getirdiğinde renkleri görünce bir durdum "bu hangi takım?" dedim babama. "beşiktaş oğlum" dedi ve o an siyah beyaz renklere gönül verdim ve o halı halen duruyor sözlük. işte böyle başladı bizim aşkımız.
(bkz: beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur)
küçüktüm yaş 4-5 falan daha yeni yeni takım falan filan ayırt ediyorum. bir gün dayım bizim evi aramıştı telefonla konuşturuyolar beni falan. dayımla konuşuyorum güya işte o da bana "beşiktaş'ı tut beşiktaş'ı" demişti hiç unutmam. o günden sonra hiç bırakmadım beşiktaş'ımı...
yazarların hidayete ermelerine vesile olan olaylardır.
anne tarafımda beşiktaşlı olmak saltanat sisteminde ilerler. aileden diğer aile fertlerine geçer. yani ben doğuştan beşiktaşlı olanlardanım. ama beşiktaşlı ruhumu anlayışım 5 yaşlarında oldu.
dayımın oğlu ve babam birlikte maç izliyorlardı. babam futbolla alakalı olmadığı halde sırf muhalefet olmak için fenerliyim der. o dönemde de kuzenimle birlikte maç izliyorlar ve bana hitaben şu konuşma geçti aralarında.
babam: fenerli olursan sana o çok istediğin bisikleti alırım.
kuzenim: ben sana bisiklet falan alamam ama beşiktaşlı kalırsan seni şimdi bakkala götürebilirim.
ikisi de kollarını açtılar ve ben kuzenime doğru koştuğumu hatırlıyorum. bisikletim mi? hiç olmadı. üzüldüm mü? evet. ama geçti. allah geçmeyen yaralar nasib etmesin.
(bkz: fenerbahçe taraftarı olmak)
anne tarafımda beşiktaşlı olmak saltanat sisteminde ilerler. aileden diğer aile fertlerine geçer. yani ben doğuştan beşiktaşlı olanlardanım. ama beşiktaşlı ruhumu anlayışım 5 yaşlarında oldu.
dayımın oğlu ve babam birlikte maç izliyorlardı. babam futbolla alakalı olmadığı halde sırf muhalefet olmak için fenerliyim der. o dönemde de kuzenimle birlikte maç izliyorlar ve bana hitaben şu konuşma geçti aralarında.
babam: fenerli olursan sana o çok istediğin bisikleti alırım.
kuzenim: ben sana bisiklet falan alamam ama beşiktaşlı kalırsan seni şimdi bakkala götürebilirim.
ikisi de kollarını açtılar ve ben kuzenime doğru koştuğumu hatırlıyorum. bisikletim mi? hiç olmadı. üzüldüm mü? evet. ama geçti. allah geçmeyen yaralar nasib etmesin.
(bkz: fenerbahçe taraftarı olmak)
babadan oğla geçti bizim sevdamız. benden de çocuğuma geçecek.
hikayem çok basit ilk görüşte aşk.
babamla başladı bu takımı tanımam. hiçbir zaman beşiktaş'lı olmam için ısrar etmedi aslında. armayla başladı aşk yavaş yavaş, daha sonra siyah beyaza olan hayranlıkla devam etti. küçüktüm ama yinede siyah beyaz o zamanlardan itibaren vazgeçilmezimdi. ilkokul'a giderken çantam, suluğum, kurşun kalemlerim siyah beyazdı. siyah önlüğe yetişemedim, maviyle geçti beş senem. [ybkz]swh[/ybkz] renkli insanlar çoktu etrafımda, kuzenlerim özellikle. çocuğum ya, kandırmak için çok uğraştılar ama nafile. babam yine sesini çıkarmadı, içinden nasıl gelirse öyle davransın düşüncesiyle bekledi hep ve sonunda böyle devam etti.. ne mutluyum şimdi, ne güzel her şey, allahıma şükürler olsun beşiktaşlıyım demenin tarifsiz mutluluğu içindeyim. [ybkz]swh[/ybkz]
çok kısa ve net. 6 yaşında inönü'nün çimlerine ayak basan bir çocuğun , başka bir takımı sevmesi beklenemez.
hikayenin adı: zararın neresinden dönülse kardır.
efendim şimdi bizim evde babam galatasaraylı annem ise fenerbahçeli. ikisi de fanatiktir. annem istediği kadar fanatik olsun takımlarda örnek alınan babadır, ben de babam gibi galatasaraylıydım. ama sürekli çekişmelerinde arada ben kaynıyordum, bıkmıştım artık. birazcık bu sebeple bir de en büyük etmenlerdendir ki, eskiden büyük bir ilhan mansız hayranı olmam süreci hızlandırmıştır. siyah ve beyaz renkler de çok sevilince "ben beşiktaşlı olacağım" dedim, tepkilere aldırmadım ve o an aslında kendimi bulduğumu fark ettim. hayatımda utandığım tek hikayemdir, "doğuştan Beşiktaşlıyım" diyemediğim için de babama çok kızgınım. nasıl beynimi yıkamış benim. herkes babasıyla maça giderken ben dayımla gidiyordum. ahanda bu da içimde yaradır.
efendim şimdi bizim evde babam galatasaraylı annem ise fenerbahçeli. ikisi de fanatiktir. annem istediği kadar fanatik olsun takımlarda örnek alınan babadır, ben de babam gibi galatasaraylıydım. ama sürekli çekişmelerinde arada ben kaynıyordum, bıkmıştım artık. birazcık bu sebeple bir de en büyük etmenlerdendir ki, eskiden büyük bir ilhan mansız hayranı olmam süreci hızlandırmıştır. siyah ve beyaz renkler de çok sevilince "ben beşiktaşlı olacağım" dedim, tepkilere aldırmadım ve o an aslında kendimi bulduğumu fark ettim. hayatımda utandığım tek hikayemdir, "doğuştan Beşiktaşlıyım" diyemediğim için de babama çok kızgınım. nasıl beynimi yıkamış benim. herkes babasıyla maça giderken ben dayımla gidiyordum. ahanda bu da içimde yaradır.
bizim evde de babam ve ablam fenerlidir. ben ve abim beşiktaşlıyız. ben ve abim dahil bütün kuzenleri beşiktaşlı yapan sadece bir kişidir.o benim amcamın oğludur. kendisi küçüklükten çelmiş aklımızı nice fanatik babaların arasından. bize küçük hediyeler alarak beşiktaş'ı sevmemize yardımcı olmuş, içimizde var olan beşiktaşlılığı dışar çıkarmıştır. belki statlara gidemesek de ligtv den hep izletirdi. kendisi çok acayip beşiktaşlıdır. yenilince kafaya çok takar yenince ise keyfine diyecek yoktu. onunla beraber izlediğimiz kiev maçı vardı, iyi hatırlarım ve hala aklıma gelir duygulanırım. duygulanmamın nedenini yazımın sonunda söyleyeceğim. ayrıca genclerbirliği maçını da net hatırlarım. onun 2000 li yıllarda gazete arşivi vardı , sonra bjk dergileri alırdı. belki gittiğimiz ilk maç çok talihsiz olsa bile devam ettik.(istanbulspor maçı 2004 yılı, ismetpaşa).
2003 yılında gördüğümüz şampiyonluk gördüğü son şampiyonluktu. ramazan bayramının bitmesinden 3 4 gün sonra hastaneye kaldırdık. liverpool'u yendiğimiz gün hayati riski atlattı dediler. liverpool'a 8-0 yenildiğimiz gün kalbi durdu. 3 gün sonrasında yani 09.11.2007 de toprağa verdik. bir gün sonra sivas maçı vardı ayaklarım beni götürdü o maça. o maçta ağlamıştım. başın öne eğilmesin bestesini en sağlam söylediğimiz gündü çünkü.
2003 yılında gördüğümüz şampiyonluk gördüğü son şampiyonluktu. ramazan bayramının bitmesinden 3 4 gün sonra hastaneye kaldırdık. liverpool'u yendiğimiz gün hayati riski atlattı dediler. liverpool'a 8-0 yenildiğimiz gün kalbi durdu. 3 gün sonrasında yani 09.11.2007 de toprağa verdik. bir gün sonra sivas maçı vardı ayaklarım beni götürdü o maça. o maçta ağlamıştım. başın öne eğilmesin bestesini en sağlam söylediğimiz gündü çünkü.
vallahi bilmiyorum. kendimi bildim bileli beşiktaşlıyım. nasıl oldu? neden oldu? bilmiyorum ama iyi oldu.
hiç hatırlamıyorum, nasıl oldu hala bilemiyorum.
annem galatasaraylı, babam fenerli, dayılarımdan birisi sıkı galatasaraylı, diğeri beşiktaşlı. ama fanatik değil, maçları izleyebiliyorsa izler, o kadar. bir dönem onunla vakit geçirmiştim, ama kendisinin hiç beşiktaşlı olmam yönünde bir isteği olmamıştı, öte yandan babam fenerbahçeli olursam en pahalısından bir akülü cip vaat ederken [ybkz]swh[/ybkz] dayım galatasaraylı olursam altyapıya giriş müjdesi veriyordu, 'ı-ıh' dedim inat ettim, annem de galatasaraylı olmasına rağmen 'sakın tuttuğun takımı değiştirme, karakterinden ödün verme' dedi, dinledim.
hayır bir de çocukluk dönemimde sürekli galatasaray maçı izlemişim, uefa şampiyonluğuna giden yolda sevinmişim, uefa'da hagi, ligde hagi, sonra jardel falan, ama kırk yılda bir izlediğim beşiktaş'a hep sadık kalmışım, hele pascal'ın levski sofia'ya attığı golden sonra perdeyi kornişinden ayırmışım..
sanırım inat sonucu beşiktaşlı oldum.
annem galatasaraylı, babam fenerli, dayılarımdan birisi sıkı galatasaraylı, diğeri beşiktaşlı. ama fanatik değil, maçları izleyebiliyorsa izler, o kadar. bir dönem onunla vakit geçirmiştim, ama kendisinin hiç beşiktaşlı olmam yönünde bir isteği olmamıştı, öte yandan babam fenerbahçeli olursam en pahalısından bir akülü cip vaat ederken [ybkz]swh[/ybkz] dayım galatasaraylı olursam altyapıya giriş müjdesi veriyordu, 'ı-ıh' dedim inat ettim, annem de galatasaraylı olmasına rağmen 'sakın tuttuğun takımı değiştirme, karakterinden ödün verme' dedi, dinledim.
hayır bir de çocukluk dönemimde sürekli galatasaray maçı izlemişim, uefa şampiyonluğuna giden yolda sevinmişim, uefa'da hagi, ligde hagi, sonra jardel falan, ama kırk yılda bir izlediğim beşiktaş'a hep sadık kalmışım, hele pascal'ın levski sofia'ya attığı golden sonra perdeyi kornişinden ayırmışım..
sanırım inat sonucu beşiktaşlı oldum.
hikayesi yok ki. fizyolojik. kanımda genimde var. ha aborijin de doğsaydım bulurdum gibi geliyo beşiktaş'ımı.
fanatik fenerli bir ailenin tek beşiktaşlı çocuğuyum bundan sebep de kötü tohum olarak nitelendirilirim ailede.
ilkokul 5'e kadar babamın dediğine göre fenerliymişim. ama o zamanlar ne futbol bilirim ne fener ne beşiktaş. ilkokul bitti orta okulda koyu bir beşiktaş taraftarı olan halam ve eniştem - iremifasollasido'nun anesi ve babası aynı zamanda - kuzenlerim ile fazla zaman geçirmem ve onların evlerindeki beşiktaş sevgisi beni bu renklere bağladı. feneri oldum olasi itici bulurdum zaten ama beşiktaş öyle değildi. bir duruşu vardı ve onu evde asılı olan bayrakta bile görebiliyordunuz.
ilkokul 5'e kadar babamın dediğine göre fenerliymişim. ama o zamanlar ne futbol bilirim ne fener ne beşiktaş. ilkokul bitti orta okulda koyu bir beşiktaş taraftarı olan halam ve eniştem - iremifasollasido'nun anesi ve babası aynı zamanda - kuzenlerim ile fazla zaman geçirmem ve onların evlerindeki beşiktaş sevgisi beni bu renklere bağladı. feneri oldum olasi itici bulurdum zaten ama beşiktaş öyle değildi. bir duruşu vardı ve onu evde asılı olan bayrakta bile görebiliyordunuz.
malesef olmayan hikayedir.
kendimi bildim bileli beşiktaşlıyım. kendimi bildim bileli armanın gölgesinde uyuyorum.
kendimi bildim bileli beşiktaşlıyım. kendimi bildim bileli armanın gölgesinde uyuyorum.
sanırım ilkokul dörtte beşiktaş'ın altyapısında voleybol oynamaya başlamıştım. ilk çalışmada hepimiz beşiktaşlı olmaya söz verdik. o gün bugündür sözümün arkasındayım. benimle birlikte söz veren arkadaşların neredeyse hepsi sözünden döndü. voleybol kariyerim çok kısa sürdü ama beşiktaşlılığım ilelebet devam edecek inşallah.
benim ailem de annem ve babam takım tutmaz. iki abim vardı biri beşiktaşlı, diğeri galatasaraylı. -galatasaraylı olan abim vefat etti- halam beşiktaşlı, amcam galatasaraylı. büyük abim halam sayesinde beşiktaşlı, küçük abim amcam sayesinde galatasaraylı olmuş. büyük abim fanatik olduğu için ondan etkilendim sanırım. iyiki de etkilenmişim. bir gün bile aklıma beşiktaş'ın dışında başka bir takım tutmak gelmedi. çocukluğumda bile. bu yüzden beşiktaşlı doğdum diyebiliyorum. amma velakin beşiktaşım sen bana babamdan kalan miras değil oğluma olan borcumsun sözünü, "beşiktaş'ım sen bana abimden kalan miras değil oğluma olan borcumsun" diyerek editliyorum. o kadar da olsun be sözlük.
fanatik olmayan beşiktaşlı bir aliem var... şaşırırlar bana, karda kışta kıyamette maça gidiyorum diye. beşiktaşlıyım derdim ama bilmezdim o zamanlar takım tutmanın ne olduğunu, her erkeğin sünnet olması gibi mutlaka tutması gereken birşeymiş gibi gelirdi. takım tutmuyorum dersen ayıplanırdı sanki, bana öyle geliyordu. Sonra ben ilkokula başladığımda o zamanlar gurbette çalışan babam bana mahallemizdeki hiç bir çocuğun hayal edemeyeceği gerçek bir futbol topu getirmişti, siyah beyaz renkleri vardı. aşık oldum o topa. öyle ki geceleri koynumda uyurdum o kadar. futbol topum olunca da ister istemez futbola ilgi duymaya başladım, o zamanlar golleri hep metin, ali, feyyaz üçlüsü atardı. bense mahallede oynadığımız maçlarda gol attığımda "feyyazzz ve goooolllll" diye sevinirdim. ona benzetirdim kendimi. ilk topun siyah beyaz renklerine aşık oldum, sonra beşiktaşın siyah beyazına, sonra metin' e ali' ye, feyyaz' a... üzerlerindeki siyah beyaz armaya...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?