sözlük yazarlarının itirafları

10 /
00zzyy
2 kuzenimle 3 ay boyunca kötü espriler yaptık. esprilere kötü demek bile bi sıfat bi vasıf kazandırır o derece. artık olan oldu ve son 1 ayda esprilerimizi yalnızca üçümüz anlıyorduk. dışarıda espri yapınca insanlar yüzümüze garip garip bakıyorlardı. benim size tavsiyem asla ve asla bu duruma düşmeyin. kimse anlamıyor lan beni artık.
leia
kendimi bazen iç anadolu civarlarında yaşayan fakat başka bir gezegene ait yabancı bir ayı olarak hissedebiliyorum.
rölanti
gece vakti sosyal paylaşım sitelerine "hiç uykum yok yeaa" "evvet arkadaşlar, bu saatte kimler uyanık bakalım, uyanık olanlar beğene tıklasın" veya "uyku...çoktan gitti... gelir mi, bilinmez..." tarzı durum güncellemeleri yazan arkadaşların bana yaşattığı ızdırabı sikeyim.
leia
hiç bir şey yapmak istemiyorum.

ağlamak yerine sigara içiyorum, kavga etmemek için de küfür ediyorum[ybkz]swh[/ybkz] bol bol...şimdilik iyi geliyor...yarın mı? hiç bilmiyorum zaten kim bilebiliyor ki?
600
benim kadar askere gitmeyi bekleyen başkası varmı bilmiyorum sözlük çok kötü be sözlük günler geçmiyor anlamadım amk.
rındık
bunca zamandır geçirdiğim en güzel gündü doğum günüm, en güzel hediyeleri aldım ama mutlu hissetmedim kaç gündür bunun mutsuzluğunu yaşıyorum. vefasızlık değil bunu iyi biliyorum.beni bu denli mutsuz eden bir şeye karşı nasıl vefa gösterebilirim ki !
peter pan
komplexliyim. zenginleri kıskanıyor, yakışıklı erkeklerden nefret ediyorum.

gerçek anlamda hiç bir şeyi başaramamış, ölse dünyadan hiç bir şeyin eksilmeyeceği biriyim.

her gün 31 çekmekten ellerim nasır tuttu. looserlıktan geberiyorum. sosyal paylaşım sitelerinden ortam yapıp karı kaldırmaya çalışıyorum ama nafile. harcadığım efora değmiyor.

20 yaşındayken evli bir kadınla 5-6 ay boyunca birlikte olmuştum. sonradan kocasının şüphelenmesinden korkup ayrıldık. 1 sene sonra kadının bir çocuğu oldu. çocuğun benden olup olmadığını hala bilmiyorum. bazen aklıma geliyor. ama daha kötüsü bu durum bana hiç koymuyor.

lisedeyken beni teneffüs aralarında döven bir çocuk vardı. bir gün öğle paydosunda çocuğun çantasına bir poşet esrar yerleştirdim ve müdürün kapısının altından sınıfa esrar getirenlerin olduğu yazılı bir kağıt attım. 2 ders sonra sınıfta arama yapıldı. bizimkinin çantasındaki esrar meydana çıktı tabi.. müdür sınıfın ortasında 2 tokat patlattı buna. sonra velisi çağrıldı, suç siciline işlendi ve okuldan uzaklaştırıldı.. çantasından porno çıkan 1-2 eleman da arada kaynadı tabi ama onların sadece velileri çağırılıp uyarı aldılar.. okuldan kovulan piç kurusunun nasıl bir şok geçirdiği ise benim için hala bir muamma..

ortaokulda çiçekçide çalışırken çantasını bizim dükkana emanet eden bir kadının cüzdanından 50 lira çaldım. kadın akşam üzeri şüphelenip dükkana döndü ve bir şeyler geveledi.. ama kimseyi suçlayamacağı için dönüp götün götün yürüdü..

bir adamı çocuğun gözünün önünde dövdüm. lisedeyken yalan yere bir çocuğun sapık olduğuna dair dedikodu çıkartıp çok sevdiği sevgilisinden ayrılmasına yol açtım, sonra kızla ben çıktım. camiye bayram namazına terlikle gidip, birinin kinetix ayakkabısıyla çıktım.

nooldu? gözlerin belerdi dimi?

itiraf dediğin böyle şeylere denir amk. i-ti-raf! itiraf amına koyim.

öyle "blind guardian dinlemeyi hiç bir şeye değişmem", "en kötü özelliğim insanlara çok değer vermek" "patrona hastayım diyip işe gitmedim eh eh eh" falan filana itiraf demezler..

ama tabi aile modunda yaşıyorken itiraf mitiraf olayları pek olamıyor dimi haliyle ahaha.. en fazla bu kadar oluyor tabi haliyle..

bu entry'nin altı da "ne evli bi kadını hamile bıraktık, ne de bişey çaldık, itiraf edebileceğimiz en fazla bu kadar" minvalinde şeylerle dolacak..

he amk he.. hepimiz birer beyaz meleğiz ve en kötü özelliğimiz insanlara çok değer vermemiz. sevgi içimizde.
gagam koptu sira pencelerimde
sonunda ebesinin amından boşluğa atlayan felix gibi boşluğa düşeceğimi, hızla yere çakılacağımı bilmeme rağmen aynı boku yine yiyorum sözlük. eşeklerin ikinciye düşmediği çukura ben yine düşüyorum. götüme girecek olan bira şişelerini cebimden çıkacak 70'likleri zerre umursamadan aynı şeyi yine yapıyorum. ve amına koyim ki bu boku tekrar tekrar neden yediğimi bilmiyorum. olmadı, olmuyor, olmayacak işte nesini zorluyosun be pezevenk! aylar sonra gördün de tekrar mı aşık oldun amına koyim! daha kaç kere hayır cevabı alman gerekiyo lan! gururunu siktiğim! hayatta en çok da gurura, onura önem verirsin dimi amına koyim. tabii lafa gelince öyle. hadi lan gurur yapsana bu sefer de. hadi amına koyim hadi.

(bkz: şizofrene bağlamak)
ben öyle bi insan mıyım
yoruldum artık be sözlük; saatlerce, sonu gelmeyen çalışmalardan. dinlenememekten, sağlıklı düşünemez, gündemi ve beşiktaşım'ı bile takip edemez duruma geldim. kendim için zaman ayırmaktan ise ümidi keseli epey oluyor. sürekli bir uyku hâli, umursamazlığa doğru hızla yol alan -ki benim yapıma tamamen aykırı bir durum olduğunu düşünürdüm hep- bir ruhsuzluk, unutulmaya yüz tutan doğrularım; saçma sapan, basit ama sinir bozucu yaşam tarzı... "benden, sizden biri yaratmayı nasıl başardınız?" demişti ya hani rahmetli yavuz çetin; tam olarak o noktadayım sanırım.

böyle bir adam değilim, değildim lan ben; ne oldu da geldim bu hâle? bilincimin bir miktar açık olmasına ve o bilinçle dahi derhal kendime gelmem gerektiğine kanaat getiriyor olabilmeme rağmen; direksiyon başında uyumak üzere olan bir şoför gibiyim. geri dönmek şöyle dursun, önümü dahi doğru düzgün göremiyorum.
semt bizim aşk bizim
Bayram? Boyle degildi eskiden. Peki ne degisti? Buyudum mu ben? Hic sanmiyorum. icimdeki seker toplama istegi oldugu yerde duruyor oysa.

itiraf ediyorum ki: hic sevmedim bugunu. Evde yatsam 4 gun kimse aramasa sormasa beni. Unutulsam bi kosede. Uyusam uyusam uyusam...
forzaquila
dersten çıkmışım, saat 6, hava kararmış, aklımda maruz kalacağım lanet trafik var. her zaman ilk durağa yürür,otobüste istediğim yere oturur rahatça kitabımı okur radyomu dinlerim, bu sefer kararan havanın da etkisiyle 'şimdi oraya yürürken bizim otobüs geçer,bir daha bekleyemem' deyip okulun önündeki durakta bekliyorum.


otobüs geliyor,oturacak bir yer de buluyorum, hoş. hemen önümde,çaprazda bir kız oturuyor. sapsarı saçları, porselen teniyle buraların yabancısı olduğu o kadar belli ki. hafiften çekik, ufak gözlerini görünce 'bu kız kesin finlandiyalı' diyorum. ve fakat bu tahminimi doğrulama şansım yok. üzerinde kemik rengi örme bir hırka, elinde iphone, kah mesajlaşıyor kah kalabalıklaştıkça insanlıktan çıkan meslek liselileri inceliyor. aklımı veremiyorum ne okumam gereken parçalara ne de en sevdiğim şarkılara. epitaph çalıyor,ama ben king crimson'dan affımı dileyip kulaklığı çıkarıyorum. ne yapacağımı bilmiyorum. kız son durağa kadar gelmez ki. hem ya sevgilisi varsa? ayrıca bu kızın sevgilisinin olmama ihtimali mi var? ne zamandan beri melekler iett'nin konservemsi otobüslerinde yolculuk ediyor?

en yakın arkadaşıma durumu mesaj geçiyorum. 'e konuş abi' diyor. 'oğlum otobüste nasıl konuşayım? eğer 4 leventte inerse ben de peşinden insem mi acaba?' diyorum, 'in tabi,şansını dene. hem kaybedeceğin bir şey yok ki' diyor bizimki. aklıma yatıyor.


kız 4 levent'te yerinden kalkıyor,bir anda kalbim limitini zorlarcasına atmaya başlıyor, ne yaptığımı anlamaksızın ben de kalkıp iniyorum peşinden. metroya giriyor hızlı adımlarla, 'lan turnikeleri geçmeden konuşmam lazım' diyorum, metroda önce bankamatikte işlem yapıyor, ben de simit,poğaça ve türevi satan yerin önünde dikiliyorum. bir yanda da 'napıyorum lan ben?' diyorum. daha önce hiç böyle bir şey yapmadım ki ben. hiç öyle dışa dönük birisi olamadım ki. kızın yabancı olma ihtimali rahatlatıyor, ingilizce iletişimi çok daha rahat kuruyorum çünkü. 'acaba hyva paivaa diyerek mi başlasam?' diyorum, iyi de ya kız fin değilse,ayrıca ben fince üç beş şey yazabiliyorum, telaffuz edemiyorum ki. 'saçmalama salak' diyorum.


işte orada,hızlı adımlarla ilerliyor, önce ne olur ne olmaz bir şekilde 'merhaba...' diyorum, anlamaz bir ifadeyle 'english?...' diyor.'biraz konuşabilir miyiz?' diyorum, stresli bir şekilde 'arkadaşıma gidiyorum' diyor, 'sadece birkaç cümle?' diyorum, duralıyor; bir anda sular ve seller biçiminde onu otobüste gördüğümü, neden ve nasılını bilemeden kendimi burada karşısında bulduğumu, onunla konuşmak zorunda hissettiğimi anlatıyorum. mahçup bir gülümsemeye biraz da acele karıştırıp 'sorry,i'm going to my boyfriend' diyor. hemen 'oh,sorry..good evening' diyorum ve ayrı yönlere götürüyor ayaklarımız bizi. ne sandın oğlum, bir de üçüncü tekil mi olacaktı böylesine bir kız? fakat içimde bir rahatlama var. eğer bu saçma sapan maceraya atılmasaydım rüyamda görebileceğim, her gün ilk durağa gidip kendisini görme umudu besleyebileceğim bir kız çünkü kendisi. her neyse, istanbul'da ne kadar süre kalacaksın bilmiyorum büyük ihtimalle değişim öğrencisi kız, umarım her şey gönlünce olur.

yıldırım editsel itiraf: aralara boşlukları koyduk da at kafası kadar yazı oldu, kim okuyacak bunu?
ciyanfranko
18-19. yy da bir rus asilzadesi olarak dünyaya gelseydim, her gün sabah kahvaltısında börek ve ızgara et yer, öğlen kaz ciğeriyle kavrulmuş erişte ve mayonezli balıkla şarap içer, laf arasında fransızca deyim kullananlara kıl olur, akşam yatana kadar kanyak içer, ne kadar asilzade varsa kızlarına yazılır, müzik ve edebiyatla yaşayıp sefahat dolu bir yaşam sürer ve avrupa yı görmek bi yana, şehrimden ayrılıp st. petersburg a ya da moskova ya bile gitmezdim.

çok da mutlu olurdum.

peki şimdi napmak zorundayım? bunlara ulaşabilmek için çalışmak zorundayım. halbuki bunları hakettiğimi düşünüyorum, varoluşum bunları yanında getirmeli, hani ben çok değerliydim lan, adaletin bu mu dünya!

not: çocuğum olursa şımartanı siksinler.
ssm
Yüzüne baktım,biraz. Aptallığı gözlerinden akmış, acemi makyajını sağa sola dağıtmıştı. Kim üzdü seni diye soracaktım ki; vazgeçtim.insanların dertlerini biriktirmeyi sevmezdim, onların alıcısı olmuyordu hiç.
Ben kendimi ondan kaza yerinden kaçan suçlu gibi soyutlarken, o sessiz kaldı.
Makyajı sağa ve sola doğru git gide bozuldu.
şimdi karşımda durmuş beni izliyor.Gözlerinin içinde bana ait olan duygularla. Bilmiyor ama çok seviliyor.Bilmiyor ama asla terk edilmeyecek.
Sadece tek istediğim, yanıma izmir’e gelmesi,kurtarması beni.
Olsun,gelmesin. Bir gün,bir yerden onunda başına düşecek; izmir yolculuk biletleri.
rölanti
yanlış doğrulur dimi lan?
bugün yanlış ama yarın doğru olabilir?
eğer buna inanmasam taş üstünde taş bırakmayacağım.
ispat eden olursa yanlışlığını, sevinirim.
10 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol