sözlük yazarlarının itirafları

15 /
tahazaki
yaşadığım hayat dünya artık her neyse keyfimi kaçırıyor, aslında keyfimi kaçırıyor demek yanlış olur ( keyfim var ama yerinde değil, birazdan gelecek), insanlar beni keyifsiz görüp keyiflenmesinler diye sürekli keyifli taklidi yapıyorum, yüzümde plastik bir gülümseme falan.

sonra oturup newton yer çekimi kanunu makalesi yazıyorum, farklı bir versiyonla, kafama muz düştü, demekki yer çekimi de varmış diye. onu da ben buldum. saçmalıyorum ama rahatlıyorum arada.

ben öyle bi insan mıyım
yeterince yükseklerden, en derinlere kadar vurdum 1 sene içinde; ruhsal anlamda, sosyal anlamda, statü anlamında. statünün amına koyayım gerçi de...

olabilecek en kötü senaryoyu yaşıyorum belki, o kadar "paralel evren" içerisinde. birçok risk aldım, birçok kritik karar vermek durumunda kaldım kısa süreler zarfında. özellikle son 7-8 ay içinde geldiğim noktaya bakıyorum da, hayatım boyunca dibe bu kadar yaklaşmamıştım sanırım. daha derini var mı, onu da bilmiyorum. bir noktadan sonra düşüncelerini, empati ve ileri görüş yetilerini, sezgilerini falan flu bir şekilde hissetmeye başlıyorsun. bulunduğun boşluğun izin verdiği sınıra kadar düşüyorsun. elini attığın dalı da kırıyorsun, çaresizlik içerisinde her zaman yanlış kararlar alır insan. içine attığı kelimeleri, dışarıya gözyaşı olarak kusar. bazen kusamaz, içini yiyen kanseri emer gözyaşlarını da.

kaç yarın daha bekleyeceğiz?
saniyede yirmidört kare
bunları bunları yap, sonra şunları şunları yapacaksın. onlar da bitince sırada bak onlar ve diğerleri var, sonrasında da mutlaka yine bir şey çıkar. önündeki 5 yılın böyle planlı. kazayla bir şey olsa aklını kaçırırsın. hayatım boyunca plan yaptım, 5 yıl önceki planımda burada olmamalıydım. demek ki tutmuyormuş deyip plan yapmayı bırakmadım. ''ama yolunu bilmeli insan'' deme, sıkılıyorum artık. ertesi günümü bile planlamak istemiyorum. büyüdükçe daha büyük sorumluluklar almak gerekiyor, ben artık sorumluluk da almak istemiyorum. varsayımlar bizi kurtarmıyor artık, safi sıkıntı başka da bi' şey değil. bu aralar tam da tehlike anında kırılması gereken cam gibiyim. camın arkası da galiba fırtına falan.
ssm
son zamanlarda ruhum yırtılsa da; bu defterin sayfaları henüz bitmedi demek için yaşıyorum.
tahazaki
önceden hep bir araba sahibi olmak istiyordum, sürekli otomobil firmalarının web sitelerindeki araçları inceleyip, hangi bankadan kredi çeksem falan filan hesapları yapıyordum.

sonra fiyatlar ortaya çıkınca kendi kendime zaten gelişmiş toplumlarda insanlar toplu taşıma kullanır, işte bu medeniyet göstergesidir diyerek kendimi avutuyorum. bu döngü her ay devam ediyor. sonra param cebimde kaldı diye seviniyorum.

ama benim sevincim şöyle bir sevinç '' beşiktaş messiyi almadı, 100 milyon eurosu cebinde kaldı, klüp karda'' sevinci...
saniyede yirmidört kare
ciddiyeti fazla sevmem. (gerekli durumlar dışında). ciddiyetin yaşanılacak kısa hayat için çok fazla şey olduğunu düşünmüşümdür her zaman. o yüzden sürekli gülerim, kötü bir şey olduğunda da gülerim, gülmek bir tepki biçimi gibi bir şeydir. öyleydi.

koşullar, daha öncesini hiç yaşamadığın sorumlulukları yüklediğinde paşa paşa ciddi oluyormuşsun. son üç ayda ciddiyetten yaşlandım ve gülememekten. artık tek mantıklı tepkim boş boş bakmak ve susmak oluyor. ''olur''lar, ''yaparız''lar, ''tamam''lar, kurtarıyor genelde insan ilişkilerimi. aksini söyleyecek olsam, ''aman şimdi laf uzayacak kime anlatacağım ki...'' deyip uzatmıyorum. yeter ki uzamasın. ne kadar uzarsa o kadar ciddi olmak zorunda kalıyorum çünkü. ne kadar ciddi olursam o kadar da tadı kaçıyor her şeyin. ağzımın tadı bile yok ciddiyetten. yıldım. vallahi yıldım.
huzunkovankusu
hayatimin analizini yaptigim bir donemdeyim, beynimde arka fonda zeynep casalini " simdi eskiye doner mi donse de buna deger mi ?" zaten hayatini hep sarki parcalarindan toplayan bir insan oldum. ben kalbimi sandiklara kaldirdim mesela , ona kilitler vurdum. bakan olmayi birak bosver diyip gidenler oldu. bosver yillara bosver... her bir hayal kirikligi, her bir uzuntu, her bir guvensizlik yeni bir duvar ordurdu kalbime. ulasilmaz insan oldum.. olsun.. bilmiyorum ama belki ergen de olmusumdur. buyumeyen cocuk da. Ama ben hep dogru bildigimi yapmaya calistim mesela. hic kirgin insan birakmamaya calistim arkamda. hic kirgin kalmamaya da calistim. sandiklara sakladigim yetmedi mezarlar actim kalbime . kirginliklarimi gomdum. butun butun. hazmedemedi tabii. ciglik atmak istedi bu sefer agzima kilit vurdum. sustuklarim buyudu icimde. ben arkamda hic kirgin birakmadim belki -birakmamisimdir insallah - ama beni arkasinda birakip yuruyen cok insan oldu. Ben de yurudum gerci, az eksik cok buruk.

oyle iste be sozluk . anlatabildim mi bilmiyorum ama geride donmeye degecek cok bir sey kalmamis sanki he?
saniyede yirmidört kare
allah.

allah?

allaaaah! diyorum allah?!

'allahım' diyemiyorum kusura bakmıyorsun değil mi? senin adaletinden sual olunmazdı, ama adaletine sual de oluyorum, sorgu da oluyorum artık. uzun bir süredir bizi neden yarattığının konusunu düşünüp, okuyorum. hiçbir şey mantıklı gelmiyor. hele ki adalet falan deyince birisi, hepten çileden çıkıyorum. bazen içimden sana kızıyorum da, acaba oralarda işler pek yolunda gitmiyor da her şey çığrından mı çıktı, kontrol mu edemiyorsun? ama yeryüzünde her şeye de hükmeden sendin? sen de mi bıktın yarattığın şeylerden? dur dur bu benim itirafım, çok soru sordum. (hem senin itiraf edebileceğini de düşünmüyorum. saçmalamayayım allah, olur mu öyle şey?)

bak ben küçükken iki dua bilirdim. namaz da kılardım o iki duayla, 10-12 yaşlarında. heyecanlanırdım da bundan. sonra büyüdüm, büyürken ölmek istediğim çok zaman oldu, denedim de olmadı işte karıştırmayalım şimdi. büyüdüğümde de dua ettim, güzel şeyler olduğunda da teşekkür ettim sana, ama sana teşekkür etmeyeli o kadar uzun zaman oldu ki. iyi insan olmakla inançlı olmayı karıştırdılar artık. şimdi inançlı insan da yok iyi insan da. ben tüm bu felaketleri ve haksızlıkları gördükçe aramızdaki ipin biraz daha inceldiğini fark ediyorum. çünkü benim 12 yaşındayken dua ettiğim allah bu allah değilmiş gibi.

mükemmel sonu bekliyorum. acele eder misin?

semt bizim aşk bizim
umursamıyor gibi görünsem de umursuyorum. hem de bir çok şeyi.
dışarıdan bakıldığında umursamaz görünmekten sıkıldım ama bazı şeyleri insanlara yansıtmaktan da nefret ediyorum.
özlüyorum hem de deli gibi, hayvan gibi ama kendimi hatasız görüyorsam bir üzerine gidiyorum iki üzerine gidiyorum ama üç gidesim gelmiyor.
neden?
çünkü benim de haklı olduğum pek çok şey var.
neden sadece ben suçluymuşum gibi davranılıyor?
neden hep sorumsuz, hayırsız vs. olan benim.
onlar çok mu hayırlı? sidik yarışımı yapıyoruz ki. en çok ben hayırlıyım en az sen.
bu böyle nereye kadar yürür?
yürümez.
görmek gerekir.
karşındakinin gözünden hayatı görmek gerekir.
her şey senin bakış açında değil, sen bakmadığın yerleri görmüyorsan öyle yürümez işler, anlamalısın.
anlamalısınız.
her şey herkesin baktığı - gördüğü - gibi değil.
lütfen.
huzur tribünde
herkesi ben gibi zannediyorum.[ybkz]swh[/ybkz] ben nasıl davranıyorsam onlar da bana öyle davranacak gibi gördüm hep. gerçeklerle yüzleştikçe vazgeçmedim de bu huyumdan. çok değer verdikçe, çok can yakacaklarını öğrendim. ilkokul bebesi gibi bunları buraya yazmak istemezdim ama derdimi en iyi anlatacağım yerlerden biri burası.

fazla değer vermeyin. kimseyi gözünüzden de sakınmayın. gerçi ben, yarın yine aynı hataya düşebilirim ama bilemiyorum. yaşadıklarımı, hissettiklerimi başkasına yapsam diye empati bile kuramazken, ben yaşadım, yaşattılar. bir olayım var, terk edilsem o kadar canım acırdı, acıdı, bitti. hele bu gece, tamamen bitti.

sözlerime burada son verirken, büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öperim.
genckartal301
farklı farklı zamanlarda bir çok kere entry yazıp sildiğim başlık. kendimden bile koparmak istediğim itiraflarım var. öyle kötü bir adamım.
tam bir şey yazıyorum sonra düşünüyorum bugüne kadar kendi derdimizi kendi içimizde çözdük hallettik bugünden sonra dışarıya vurmanın alemi yok. yürek de bünye de güçlü çok şükür. bu bir itiraf değil, olsa olsa itiraf sızıntısı olabilir. siz de bu başlığa yazıp insanın yazasını getirmeyin a dostlar...
generuption
Barbara palvin ile tanistim. Dans ettim ve başbaşa yemek yedim. Ama suratina soyledigim ilk cumle:"barbara, eski sevgilim ve ben sana hayrandik!" Idi.[ybkz]swh[/ybkz] yaklasik 1.5 saatlik takilmanin ardindan telefonunu almayi akil edemedim.[ybkz]swh[/ybkz] lan hakkaten salagim ben. Giris cumlesine bak,hal hareketlere bak.mal.gerci yaninizdaki dişi de (bkz: barbara palvin) olunca eliniz ayaginiza dolasiyor.oyle seke seke gitti ceylan gibi kiz [ybkz]swh[/ybkz]
donatella
13-14 yaşlarındayken bir erkeğe benzemek gibi bir çabam vardı. Evet. Saçlarımı hep kısacık kestirirdim. Hep şapka takarak gezerdim. Simsiyah giyinirdim. Erkek kıyafetlerine benzer kıyafetler giyerdim. Transeksüelliğin sadece bülent ersoy'dan ibaret olmadığını o yıllarda anlasaydım kendimi yanlış bedende doğmuş bi erkek zannedebilirdim. Neyse ki ben sadece ağır bir ergenlik geçirmişim. [ybkz]swh[/ybkz]
the deer hunter
5 yaşına kadar genç olduklarını düşündüğüm için Gençlerbirliği taraftarıydım, sonradan bir ışık hüzmesi bir aydınlanma geldi.
15 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol