özellikle maç günleri kendiliğinden olan. bir bakmışsın youtube deryalarında yayınlanmış ne kadar marş videosu varsa hepsi tek tek son ses dinlenir, bu esnada gaza gelinir tabii. atkı ele alınır sallanır, koltuk seviyesine çıkınca sanki halı bölgesi, sahaymış, yatağın orası karşı tribünmüş gibi... bir de gaza gelip karşı tribüne terlik fırlatır bu insan. allah tez vakit maçına kavuştursun. [ybkz]swh[/ybkz]
an itibariyle benim tribün coşmuş durumda:http://www.youtube.com/watch?v=yqazck5ieyA
----akademik mode on----
izleyicinin algı eşiğinin yükselmesi neticesiyle meydana gelendir.şöyle ki, ilk defa film izleyen seyirci treni [ybkz]swh[/ybkz] görüp üzerlerine geldiğini sanıp kaçarken, bugün seyirciyi bir şeyin 'gerçekmiş' gibi gösterip, gerçek olduğuna ikna etmek için yüksek teknoloji kullanılması gerekir. yine örnek vermek gerekirse, bu 3d filmler de bu sebeple icat edilmiştir. 3d'nin peşine 5d, 7d gibi teknolojiler de gelmiştir.
elbette her şey teknoloji ile alakalı değildir. seyircinin gerçeklik algısına hitap edilmesi ile alakalıdır. korku filminin başarılı sayılabilecek örneklerinden the blair witch project [ybkz]swh[/ybkz] filmi içinde hiçbir teknolojik tekniği barındırmamakla beraber, neredeyse tamamı belgesel sinemanın tekniği olan aktüel kamera ile çekilmiştir. belgeselin inandırıcık kozu, bir korku filminde ilk defa bu yönde kullanılmış ve işe yaramıştır. çünkü seyirci, tıpkı kendi gözünün işlevinde olan bir kamera yardımıyla 'kendisi' oradaymış gibi filmi izler, kendisini diğer filmlerde karakterin yerine koyarken burada, kameranın ta kendisi olmuştur, bu da seyircinin gerçeklik algısının ezberini bozar. hakeza paranormal activity serisi de yukarıda saydığım sebeplerden dolayı başarılı filmlerdir.
---akademik mode off---
izleyicinin algı eşiğinin yükselmesi neticesiyle meydana gelendir.şöyle ki, ilk defa film izleyen seyirci treni [ybkz]swh[/ybkz] görüp üzerlerine geldiğini sanıp kaçarken, bugün seyirciyi bir şeyin 'gerçekmiş' gibi gösterip, gerçek olduğuna ikna etmek için yüksek teknoloji kullanılması gerekir. yine örnek vermek gerekirse, bu 3d filmler de bu sebeple icat edilmiştir. 3d'nin peşine 5d, 7d gibi teknolojiler de gelmiştir.
elbette her şey teknoloji ile alakalı değildir. seyircinin gerçeklik algısına hitap edilmesi ile alakalıdır. korku filminin başarılı sayılabilecek örneklerinden the blair witch project [ybkz]swh[/ybkz] filmi içinde hiçbir teknolojik tekniği barındırmamakla beraber, neredeyse tamamı belgesel sinemanın tekniği olan aktüel kamera ile çekilmiştir. belgeselin inandırıcık kozu, bir korku filminde ilk defa bu yönde kullanılmış ve işe yaramıştır. çünkü seyirci, tıpkı kendi gözünün işlevinde olan bir kamera yardımıyla 'kendisi' oradaymış gibi filmi izler, kendisini diğer filmlerde karakterin yerine koyarken burada, kameranın ta kendisi olmuştur, bu da seyircinin gerçeklik algısının ezberini bozar. hakeza paranormal activity serisi de yukarıda saydığım sebeplerden dolayı başarılı filmlerdir.
---akademik mode off---
''her mutluluk bir devrimdir''
bazı sabahlar çok güzel. her şey bok gibi ama bazı sabahlar neden bu kadar güzel? bana pes etmemem gerektiğini hatırlatıyor. ayaklarım genelde geri geri gidiyor, başladığım yere dönmeyeceğime sana yemin ettim. oraya gelmeyeceğim. senin yeminimden haberin yok. şimdi burada, birkaç güzel şarkı var; sana arka bahçeden gelen doğa efektlerini anlatsam çok kıskanırsın. çok az zaman sonra, belki burada her sabah bu bahçeye hayran hayran bakan bir kadın olmayacak. her ikisi için de dünyanın en acıklı hâli bu olsa gerek. bana bir bahçeyi bavuluma sığdırmayı öğretebilir misin? bana buradan gitmemek için bir seçenek sunabilir misin? o bahçeye köklerimi salmayı sağlayabilir misin?
bi' şarkı duydum şimdi, bazı sabahlar çok güzel. bu da benim devrimim.
bazı sabahlar çok güzel. her şey bok gibi ama bazı sabahlar neden bu kadar güzel? bana pes etmemem gerektiğini hatırlatıyor. ayaklarım genelde geri geri gidiyor, başladığım yere dönmeyeceğime sana yemin ettim. oraya gelmeyeceğim. senin yeminimden haberin yok. şimdi burada, birkaç güzel şarkı var; sana arka bahçeden gelen doğa efektlerini anlatsam çok kıskanırsın. çok az zaman sonra, belki burada her sabah bu bahçeye hayran hayran bakan bir kadın olmayacak. her ikisi için de dünyanın en acıklı hâli bu olsa gerek. bana bir bahçeyi bavuluma sığdırmayı öğretebilir misin? bana buradan gitmemek için bir seçenek sunabilir misin? o bahçeye köklerimi salmayı sağlayabilir misin?
bi' şarkı duydum şimdi, bazı sabahlar çok güzel. bu da benim devrimim.
yapılmış en aptalca dalgınlıklardan birisine sebep olabilen. şöyle ki, uyanır uyanmaz çok susayan ama aynı zamanda sigara da içmek isteyen kişi, sigarasını alıp mutfağa gider. sıralamayı yapmaksızın, ağzında sigarasıyla eğildiğinde geçen birkaç saniye sonra aslında ocağı değil de musluğu açıp sigarayı suyun altına tutup yakmaya çalıştığını fark eder. sonra gülüşmeler falan.
kartal sözlüğün sabahın kör vaktinde işine/ okuluna gitmek için [ybkz]swh[/ybkz] uyanan, sözlüğün dinamosu olan tayfadır. işinin gücünün arasında sözlüğe gelip soluklanır, bazen oyalanır da oyalanır. sevin onları, günaydınlar yollayın, mutlu sabah şarkıları paylaşın, hallerini hatırlarını sorun. yapın bunları evet.
diğer önemli tayfa için; (bkz: kartal sözlük gece tayfası)
(bkz: öksüz başlık sevmeyen birkaç iyi kadın)
diğer önemli tayfa için; (bkz: kartal sözlük gece tayfası)
(bkz: öksüz başlık sevmeyen birkaç iyi kadın)
http://www.youtube.com/watch?v=UPfCBIXasB0
bisiklet sürerken dinlendiğinde mutluluğu x88 olduğuna klinik olmayan deneyler sonucunda onay verilmiştir.
bisiklet sürerken dinlendiğinde mutluluğu x88 olduğuna klinik olmayan deneyler sonucunda onay verilmiştir.
kartal sözlük cinsiyetçiliğe hayır komitesi tarafından az önce yürürlüğe sokulmuş bi' hareket. komite de şu an oluştu zaten.
kadınlar olarak her yerde mücadeledeyiz! öksüz başlıklar, boş bkz'lar ve niceleri...
diğeri için; (bkz: öksüz başlık sevmeyen birkaç iyi adam)
kadınlar olarak her yerde mücadeledeyiz! öksüz başlıklar, boş bkz'lar ve niceleri...
diğeri için; (bkz: öksüz başlık sevmeyen birkaç iyi adam)
günah olan eylem. ya size yapsalar aynısını hoş olur mu? efendim bi' tabloları yamultmak, kitapları dağıtmak gitmek, eşyanın yerini değiştirmek olsun, terlikleri hizalı bırakmamak olsun...üstüne üstlük bununla da eğlenmek apaçık vicdansızlıktır. yapmayın. eden bulur bak!
(bkz: öksüz başlık sevmeyen birkaç iyi kadın)
(bkz: öksüz başlık sevmeyen birkaç iyi kadın)
sanılanın aksine cidden güzel olan canım memleketim samsun'un sigarasıdır.
bu sigarayı ilk içişim lise yıllarıma denk gelir. henüz aile sigara içtiğimi elbette bilmiyor, okulun karşısındaki ara sokakta mahalle bakkalından aldığımız dal sigaraları içtiğimiz dönem. ''müdür yardımcısı geliyoo lan kaçın kaçın'' nidalarını ve akabininde yükselen ayak seslerini hâlâ çok net hatırlıyorum.
samsun 216'yı da acayip sevdiğim ve okulun tiyatro kulübünün danışmanı edebiyat hocam içiyordu. edebiyat ve samsun 216 sigarası arasında müthiş metaforik bağlantılar yapasım var, ama konumuz o değil. tiyatro kulübü için oyun sahneleyeceğimiz zaman, devasa bir kulisi olan salonda çalışıyorduk. kulisin arkası da adeta bir labirent. okulun değişik yerlerine açılan acayip kapılar var. sanki bana harry potter filmi. böyle esrarengiz bir mekan elbette biz ''çılgın'' ve hoca olmayan her alanda gizli sigara içme zevkini kaçırmayan liseliler için biçilmiş kaftandı. yalnız bir sorunumuz vardı, genelde sigaramız olmazdı. çünkü okula girerken arama yapılır diye korkuyorduk. sigara bağımlılığımız da paket taşımaya yetecek kadar mevcut değildi. biz de sürekli sigarasını ortada bir yerde, kitaplarının üzerinde bırakan edebiyat hocamızdan sigara çalardık.
sigara çalma süreci de adeta bir operasyon gibi geçerdi. iki kişi dünyanın en saçma sorularını sorarak hocayı oyalar, bir kişi sigarayı çalar, iki kişi de hocanın aniden arkasına dönebilme ihtimaline karşılık sigara çalan kişiye paravan olurdu. operasyon yorgunluğunu da kulisin sırlarla dolu odalarından birisinde bir daha asla hiçbir sigarada alamadığım samsun 216 ile atardık.
bahsi geçen hoca ile hâlâ görüşürüm. aramızdaki ilişki hoca-öğrenci ilişkisinden, sıkı iki dost mertebesine yükseldiği için artık onunlayken kulisin arka odalarında içmiyorum sigaramı. kendisi halen samsun 216 içer, her buluşmamızda kendine bir sigara yakmadan önce bana da uzatır. ben de ondan sigara çaldığım günleri hatırlayarak, bıyık altından gülerim. bir gün yine aynı pis gülüş sonrası 'ne oldu?' diye sorunca, içimde tutamayıp adeta günah çıkarır gibi o'ndan sigara çaldığımız günleri anlattım. saatlerce bu anıya güldük. sonra o başladı anlatmaya. meğerse bizim sigara çaldığımızın, kuliste sigara içtiğimizin zaten farkındaymış. ama ne yaparsa yapsın bunu engellemeyeceğini bildiğinden ve kalbimizi kırmak istemediğinden dolayı bize hiçbir şey çaktırmamış.
hiçbir şey değil de, bir gün meğerse adamın son sigarasını çalmışız. ''son sigara yahu son sigara onu nasıl çalarsınız!'' diye üzerinden seneler geçmesine rağmen halen isyandaydı. canım hocam, kulaklarınız çınlasın.
bu sigarayı ilk içişim lise yıllarıma denk gelir. henüz aile sigara içtiğimi elbette bilmiyor, okulun karşısındaki ara sokakta mahalle bakkalından aldığımız dal sigaraları içtiğimiz dönem. ''müdür yardımcısı geliyoo lan kaçın kaçın'' nidalarını ve akabininde yükselen ayak seslerini hâlâ çok net hatırlıyorum.
samsun 216'yı da acayip sevdiğim ve okulun tiyatro kulübünün danışmanı edebiyat hocam içiyordu. edebiyat ve samsun 216 sigarası arasında müthiş metaforik bağlantılar yapasım var, ama konumuz o değil. tiyatro kulübü için oyun sahneleyeceğimiz zaman, devasa bir kulisi olan salonda çalışıyorduk. kulisin arkası da adeta bir labirent. okulun değişik yerlerine açılan acayip kapılar var. sanki bana harry potter filmi. böyle esrarengiz bir mekan elbette biz ''çılgın'' ve hoca olmayan her alanda gizli sigara içme zevkini kaçırmayan liseliler için biçilmiş kaftandı. yalnız bir sorunumuz vardı, genelde sigaramız olmazdı. çünkü okula girerken arama yapılır diye korkuyorduk. sigara bağımlılığımız da paket taşımaya yetecek kadar mevcut değildi. biz de sürekli sigarasını ortada bir yerde, kitaplarının üzerinde bırakan edebiyat hocamızdan sigara çalardık.
sigara çalma süreci de adeta bir operasyon gibi geçerdi. iki kişi dünyanın en saçma sorularını sorarak hocayı oyalar, bir kişi sigarayı çalar, iki kişi de hocanın aniden arkasına dönebilme ihtimaline karşılık sigara çalan kişiye paravan olurdu. operasyon yorgunluğunu da kulisin sırlarla dolu odalarından birisinde bir daha asla hiçbir sigarada alamadığım samsun 216 ile atardık.
bahsi geçen hoca ile hâlâ görüşürüm. aramızdaki ilişki hoca-öğrenci ilişkisinden, sıkı iki dost mertebesine yükseldiği için artık onunlayken kulisin arka odalarında içmiyorum sigaramı. kendisi halen samsun 216 içer, her buluşmamızda kendine bir sigara yakmadan önce bana da uzatır. ben de ondan sigara çaldığım günleri hatırlayarak, bıyık altından gülerim. bir gün yine aynı pis gülüş sonrası 'ne oldu?' diye sorunca, içimde tutamayıp adeta günah çıkarır gibi o'ndan sigara çaldığımız günleri anlattım. saatlerce bu anıya güldük. sonra o başladı anlatmaya. meğerse bizim sigara çaldığımızın, kuliste sigara içtiğimizin zaten farkındaymış. ama ne yaparsa yapsın bunu engellemeyeceğini bildiğinden ve kalbimizi kırmak istemediğinden dolayı bize hiçbir şey çaktırmamış.
hiçbir şey değil de, bir gün meğerse adamın son sigarasını çalmışız. ''son sigara yahu son sigara onu nasıl çalarsınız!'' diye üzerinden seneler geçmesine rağmen halen isyandaydı. canım hocam, kulaklarınız çınlasın.
genel yayın yönetmeni olmaya talip olduğum kanaldır. boşuna mı okuyoz oğlum? [ybkz]swh[/ybkz]
şu an yazdığımdır. yeter ki ders çalışmayayım, şu an ders çalışmamak için gerekli olan tüm aylaklığı yapabilirim çünkü. dünyanın en önemli şeyi şu anda dakikaları uzataa uzataaa bu entryi bitirmek ve sözlük içindeki zilyon tane başlığa da aynı muameleyi yapmak suretiyle ders çalışmayı biraz daha ertelemektir.
(bkz: vize haftası)
(bkz: vize haftası)
doğanın en romantik olayı [ybkz]swh[/ybkz] [ybkz]swh[/ybkz] eşliğinde, havayı daha bir sinematografik hale getirecek olan şarkılardır. bazı şarkılar, sanatçılar vardır ki, sadece yağmurda dinlenilmek üzere bir kenarda saklanır.
(bkz: jay jay johanson) [ybkz]swh[/ybkz]
(bkz: camel)
(bkz: portishead)
(bkz: low)
(bkz: explosions in the sky)
(bkz: bonobo)
(bkz: sleep party people)
bilinçaltından gelen ek:
beni britanya yağmurlarında yıkasınlar yıkasınlar.
(bkz: jay jay johanson) [ybkz]swh[/ybkz]
(bkz: camel)
(bkz: portishead)
(bkz: low)
(bkz: explosions in the sky)
(bkz: bonobo)
(bkz: sleep party people)
bilinçaltından gelen ek:
beni britanya yağmurlarında yıkasınlar yıkasınlar.
üzerine mal mülk ne varsa yapmak istediğim isveçli sanatçı. kadifeden hallice sesi, melankolinin sillesini yemiş şarkıları ve müzik kariyerine sığdırdığı 8 stüdyo albümü ile gönlümüzün yaralı prensi. bir gün karşılaşırsak ''bu kadar acıyı o güzel kalbine nasıl sığdırdın be adam:((('' diye soracağım.
kendisi gerçek bir türkiye sevdalısı olup yılda en az beş konser vermektedir. biri olmazsa birisi mutlaka olur!
ayrıca dünyanın en güzel ''oh, darling please'' diyen adamıdır. seni bu hallere düşürenler utansın jay jay'im.
(bkz: believe in us)
kendisi gerçek bir türkiye sevdalısı olup yılda en az beş konser vermektedir. biri olmazsa birisi mutlaka olur!
ayrıca dünyanın en güzel ''oh, darling please'' diyen adamıdır. seni bu hallere düşürenler utansın jay jay'im.
(bkz: believe in us)
progressive rock denilince aklıma ilk gelen şahanelikler dolu ingiliz grup. şüphesiz ki bu britishgillerin götünün gılıyık!
ilk albümlerinden aldığım tadı, türdeş albümden almadım-alamadım. (bkz: mystic queen)
mirage, never let go, rajaz, lady fantasy, spirit of water, missing, rainbow's end şarkıları ondört nefis albüm arasından aklıma kazıdıklarımdan.
bazı günler hava camel olur. çok yağmur yağar, ben hiç görmediğim 1970'leri özlerim.
ilk albümlerinden aldığım tadı, türdeş albümden almadım-alamadım. (bkz: mystic queen)
mirage, never let go, rajaz, lady fantasy, spirit of water, missing, rainbow's end şarkıları ondört nefis albüm arasından aklıma kazıdıklarımdan.
bazı günler hava camel olur. çok yağmur yağar, ben hiç görmediğim 1970'leri özlerim.
sakin- yağmur güncesi [ybkz]swh[/ybkz]
http://www.youtube.com/watch?v=wxIRezqSYC4
''bu yağmur durmaz ki,
adem'den beri yağar durur.''
http://www.youtube.com/watch?v=wxIRezqSYC4
''bu yağmur durmaz ki,
adem'den beri yağar durur.''
bir sinema terimi. bir filmin 1 (bir) saniyelik karesinin oluşabilmesi için yirmidört tane fotoğraf karesine ihtiyaç vardır ve sinema, ''saniyede yirmidört kareye sığdırılmış bir illüzyondur.'' [ybkz]swh[/ybkz]
not: yazarın çok uzun süredir gönlünde yatan bu yeni nicki edinmesini sağlayan fani madida'ya teşekkürler. şimdi tam oldum. [ybkz]swh[/ybkz]
not: yazarın çok uzun süredir gönlünde yatan bu yeni nicki edinmesini sağlayan fani madida'ya teşekkürler. şimdi tam oldum. [ybkz]swh[/ybkz]
kiralarını ödemeyi geciktirmiş kalbim beşiktaşa zikreder ve ev arkadaşı arasında geçendir. (ev sahibi almancı ve kira konusunda çok çok hassastır.)
ev arkadaşı: ev sahibi aradı, where is the money? dedi.
kbz: ingilizce mi sordu lan? almancı ama o?
e.a: yok almanca sordu, ben ingilizce'ye çevirdim.
kbz: niye ingilizce'ye çeviriyorsun ki?
e.a: bilmem öyle oldu.
kbz: almancan geçen ay verdik lan daha demeye yetmedi mi?
e.a: agdfahda of salak, ödeyelim hadi şu kirayı.
ev arkadaşı: ev sahibi aradı, where is the money? dedi.
kbz: ingilizce mi sordu lan? almancı ama o?
e.a: yok almanca sordu, ben ingilizce'ye çevirdim.
kbz: niye ingilizce'ye çeviriyorsun ki?
e.a: bilmem öyle oldu.
kbz: almancan geçen ay verdik lan daha demeye yetmedi mi?
e.a: agdfahda of salak, ödeyelim hadi şu kirayı.
aynı evi paylaştığınız insanlarla yaşanan diyaloglardır. kimi zaman komik, kimi zaman ironik, kimi zaman da bıktırıcı düzeydedir.
örneğin şurada yazılmış var: #347821
örneğin şurada yazılmış var: #347821
-iyiyim ya hallederim bence
+iyisin iyisi
-iyiyim evet, yaparım o işi ben
+hem de ne biçim iyisin kızım alırsın canını
-iyiyim yaaaa
+iyisin ki ne iyisin, baksana ne kadar iyisin ya
-di mi en iyiyim ulan!
+o kadar da abartma, biz de iyiyiz heralde.
(bkz: ev arkadaşı diyalogları)
+iyisin iyisi
-iyiyim evet, yaparım o işi ben
+hem de ne biçim iyisin kızım alırsın canını
-iyiyim yaaaa
+iyisin ki ne iyisin, baksana ne kadar iyisin ya
-di mi en iyiyim ulan!
+o kadar da abartma, biz de iyiyiz heralde.
(bkz: ev arkadaşı diyalogları)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?