sana yazdım

0 /
oyunbozan
başım gibi dünya, dön bakalım.
sen mi ilk duracaksın yoksa ben mi ?
sen durursan herkes durur, o durursa ben ölür.
sen ne bok yersen ye, etraf ne halt ederse etsin umrum değil
farklıdır o nun durması. bir adım geri olması bir nefeste kaybolabilmesi.
avuçlarının içinden kayıp gitme ihtimali.
yaşadıklarına bir eyvallah çekebilmesi.
farklıdır sevmek kısacası.
kimisi kaşındadır gözündedir işin.
kimisi bedeninde.
kimisi ise ruhundadır, hissiyatında, huzurunda.
o üçlemi bir araya getirebiliyorsan
seveceksin.
öyle seviyorum demek için sevmeyeceksin.
vakti geldi artık sevmelerin diyerek seveceksen. siktir git tüm sevmelerden.
sıçma gerçek sevginin kalıbına...
o'nu sevdin mi o olacaksın.
öyle ter temiz seveceksinki. terleyecek o beden.
yorgun düştüm, yok öldüm, yoruldum ben yoruldum, kaçan kovalanır demeyeceksin.
onunla yorulacak, onunla ölecek, onunla gülecek, onu kovalayacaksın.
küçük küçük sevmeyeceksin. öyle alıştırayım, hani bana banaları bekleyeyim sonrasında diyeceksen siktir git tüm sevmelerden.
sevdin mi erkek gibi seveceksin.
gönlüm eğlenmedi, tenim uyuşmadı, gözüm kaydı, aklım karıştı diyeceksen siktir git tüm sevmelerden.
sevdin mi elin ayağın olacak, o- oldum dediği an dünya duracak. dedim ya farklıdır o'nun durması.
aman beni aramadı, ama akıma, olmadı bokuma bile karıştı demeyeceksin. diyorsan siktir git tüm sevmelerden.
sevdin mi allah gibi seveceksin. şefkatle, kusursuz seveceksin. allah gibi üstüne titreyecek anne gibi üstüne titreyeceksin.
profesyonel sevmeyeceksin.
sevdin mi hep amatör kalacaksın. o seviyor diye yapmayacaksın.
o zaten sevecektir senin sevdiklerini yapmanı.
o zaten seviyorsa seni, herşeyinle seviyordur.
yağmurda kaçarsan daha çok ıslanırsınlara inat. kalacaksın yağmurun altında kaçmayacaksın üstüne üstüne gideceksin sevginin.
hava gibi.
su gibi seveceksin.
kybele
(bkz: geceyi sana yazdım )

---------------geceyi sana yazdım ---------------

Geceyi sana yazdım, sızımı sana
Tutuldum, küsen sesine, tenine tutuldum
çaktım ateşi sesime, ateşi tenime
Hay aydınlık sana yandım, gülen yüzüne
Yandım, yanarım sana

Sensizim, sana koştum iklimler boyu
Uykular, yanan liman uykular haram
Bir vapur geçer, dalgasında savrulan ben
Dön yürek yurduma, gurbet tenime dön, yanarım sana

---------------onur akın ---------------
nickbulmakdanezorişmiş
Kendimi kukla gibi hissediyorum...kuklayı sevgisiyle,eliyle işleyen usta olmadan hiç bir işe yaramayan bir kukla gibi...
Sen gelmeseydin,ait olduğum ağaçtan kesmeseydin beni,işlemeseydin o güzel ellerinle,vermeseydin sevgini,bir şekle sokmasaydın,hala seni beklemekle geçiriyor olacaktım bu ömrü...Teskeresini alıp sevdiğine kavuşan asker misali kavuştum sana...verdim ellerine cansız,tahta bedenimi...bekledim,sevgimi nasıl bir kalıba sığdıracağını bekledim...iki gözlü,iki kulaklı,iki kollu,iki bacaklı...oysa göze kulağa ne gerek vardı?içimdeydin hep.her an seni görüyor,her an senin sesin yankılanıyordu.bir de gülen bir yüz peki bu ne için?iplerimi bıraktığında içimdeki acıyı kimseye belli etmemek için mi?sen bilirsin...
Aşkın ile bağladın ellerine eklem yerlerimi.beni oynattıkça zevk aldın,marifeti iplerde sandın.oysa aşkımızdı hareketin sebebi...her istediğini yaptım,devam ettin oynamaya.oynaya oynaya yoruldun benden,attın bir köseye...işte o köşeden yazıyorum.bırakma ipleri bırakma bir köşeye çaresiz.göstermesende sevgini al eline oyna benimle,hükmet.cansız diye umursamazlıktan gelme.belki yoluna harcamıştır canını,canını kazanmak adına canından vazgeçmiştir!
Sevdiğim kadar sevilmem.maksat sevilmeden sevmek değilme zaten?sevgi istemiyorum senden sadece hissettir varlığını şu hasta,canısız bedenime.nasıl olsa cansızım zaten.sensiz ve cansız!
istediğin yere çek beni.ipler senin elinde ne de olsa.Ağlayacaksan koy başını omzuma ağla,bağıracaksan al karşına azarla.istediğin gibi kullan.ama seveceksen bırak kadınlığını adam gibi sev beni.ne olursa olsun kırma seven kalbimi.
istersen at beni,savur.Elinde paramparça olsun kalbim.ama olsun inan ki ellerinde oyuncak olmakda çok güzeldi....[ybkz]swh[/ybkz]
ger0nim0
yazarların hitab-ı meçhul yazılarını toplamak üzere kullanılmasını umduğum başlık...uğruna yazılanlar bilinmesin diye değil...belki hiç okuyamazlar diye...neyse...başlama vuruşunu ben yapıyım da golü birimiz atar muhakkak....


"...yaz dedi hayat bana...yaşa ve yaz...yaşa ki içi boş kalmasın kelimelerinin...yaz ki eşlik etsin hayatına şu incecik kurşun kalem...yaşa dedi hayat bana...yaşa ve hisset...ama bırak içinde kalsın...hemen kusma içindekileri, hemen çıkarma dışarı...durul biraz...pus dinsin...sis çekilsin...kabuk bağlasın yaşadıkların...kabuk bağlasın ki sen kanat tekrar kaşıyarak onları...yeterince acımazsa da rakı bas yarana...mikrop kapmasın içindekiler...tertemiz kanasın işte...sek ve duble...

ben hep bu yüzden yazdım...biriktim hep kendi içimde...biriktirdim harcamamak ve harcatmamak için acılarımı...yazdım sonra hep...yaştım...kurudum yas oldum...kendi içime pustum...kağıtlara kustum...

böyle başladı senle hikayemiz...böyle de devam eder mi sual-i meçhul...yeni farkettim ben...ben ne zaman kanasam sana akmışım meğer...kalemi ilk elime aldığımdan beri...birbirine dikmişim bütün yaralarımı...bu yüzdendir birinin kabuğunu kaldırınca diğerlerinin de kanaması...bu yüzdenmiş kelimelerimin hayatta dikiş tutturamaması....kağıtta hayatta durduklarından daha mı anlamlı duruyorlar ne!!!..."
winamptaki unknown artist
..daha ufakken başladı sana olan sevdam. amansızca, çocukluğun vermiş olduğu delilikle sevdiğimi zannediyordum seni... nasıl bilebilirdim ki bu aşkın gerçek olduğunu???

ne zaman seni görsem, seni duysam, seni hissetsem, babama aldırmadan haykırmak isterdim adını...

baktığım her yerde simsiyah gözlerin, duyduğum her sözde ismin geçer oldu.. seni sevdiğim için herkes bana karşıydı ama hiç kimse seni sevmeme engel değildi!

arasıra kavgalarım olurdu seni korumak, kollamak adına, kimse seni kötü konuşamazdı, konuşturtmazdım da, zaten cümlelerin içinde kurulan en güzel kelimelerden biriydin sen, sana nasıl kötü denilebilirdi ki???

bütün benliğimde sen vardın anlayacağın!!
hani insan sevdiğinin kusurlarını görmezden gelirmişya, ben seni kusurlarınla sevdim...

en güzeli de ne biliyorm usun?
hiç bir karşılık beklemedim ben seni severken!!!

(b: simsiyah dünyamın, bembeyaz hayali oldun hep!)

(b: şimdi soruyorum sana; ''beşiktaş'ım siyahın zindan, beyazın aydınlık olur mu bana?'')

(b: imza:) derya öztürk 09.09.2011 15.51


not: puff yazarken ağladım sanırım, büyük bi duygu yoğunluğu yaşıyorum şuan, nasıl bir aşktır bu anlamadım, işte ben de bunu sana yazdım beşiktaş'ımmm. . .

not: bu da tembihli not, bu yazımı an itibariyle yazmış olup kartal sözlük'ten başka hiç bir yerde kullanmayacağımla birlikte, karşıma bir yerlerde çıkmamasını da umuyorum. . .

bu da sizin için renkdaşlarım [ybkz]swh[/ybkz] [ybkz]swh[/ybkz] [ybkz]swh[/ybkz]
heyhat
intihar edeceğim nidası atan insanlar asla intihar etme cesaretini kendilerinde bulamayanlardır.
ölmek isteyenler sessizce öldürür kendini
öldürmek istedikler yer ve zamanın hiç bir önemi yoktur ve acılarından tamamen kurtulmak istedikleri zaman ancak kendilerini öldürebiliriler,
ölüm özerine yazı yazanlar hiç bir zaman ölümü düşünmeyen insanlardır, bu çağın en iğrenç dönemini yaşadıklarını iddia edenlerde onlardır ayrıca, karşılarına bir öncekinden daha büyük bir acı çıkarttığınız da eski acı onlar için önemsizleşir bir birikim hesabı gibi kullanamazlar acılarını parmağı acısa kanser olanlardan daha çok üzülürler
bazıları her acıyı başkasını yaşayarak unutmaya çalışır
asla intiharı düşünmezler
dünyanın en kalabalık yaratıklarıdır onlar
herhangi bir sabah herhangi bir güzel yüzün yanında uyandığında dünyanın en mutlu insanı onlar olurlar.
çıplak bedenlerine kimin dokunduğunun bir önemi yoktur her zaman anlık mutluluklarını doldurabilecek kişilerle yaşamayı seçenlerdir ve beyinlerini hiç birşeyi düşünmeden ayakta tutmayı başaranlardır.
intihar edenler arkalarında not bırakmazlar
intihar etmeyi düşünenler sadece notlara sığınırlar.
bir gün hepimiz ölmeyeceğiz.
ölenden sonra sırayla yaşamlar bitecek ama hiç bir zaman yaşayan beyinler kendilerini ortaya çıkartmayacak
üç odalı bir evde yaşamak istiyorum iki odası banyo, bir odası siyah olsun.
ve sadece nasılsın sorusunu sormayanları kabul etsin ev.
dingoc
gençlikte takıldığın kız ile yıllar sonra görüştüğünde, bir zamanlar sana hastaydım, senden hoşlanıyordum derken kullanılacak cümle.
ne günlerdi be, sana yazdım ben o zamanlar, inanabiliyor musun? gibisinden
heyhat
sesleniş tadında yazılan yazılardır bazen.


hadi gel öldürelim içimde ki seni sevgili
bir sabah hiç boynunun kokusunu duymadan uyanmam için bunu yapmaya ihtiyacım var

sadece gitmeni istiyorum aklımdan yoksa akılım kaybedeceğimden korkuyor tüm sevdiklerim, benim için sorun yok senden sonra kaybedeceğim hiç bir şeyim kalmadı bunu onlar bilmiyorlar.

gel öldürelim içimde ki sana olan özlemi sevgili.
bir sonra ki güne geçmek için o kadar acele yaşıyorum ki, bir sonra ki güne her başladığımda dişlerimi sonuna kadar sıkmış, ellerimi sıkmaktan tırnaklarım avuçlarımın içine geçmiş şekilde uyanmak istemiyorum.

gel öldürelim gözümün önüne olur olmadık zamanlarda gelen silüetini sevgili.
nasıl yapacağını bilmiyorum, en derin gülüşlerimi bekliyor gibi yüzün ve o anda "aniden beliriyor karşımda" ve kesiyor bütün gülüşlerimi,

gel öldürelim içimde ki sana olan sevgiyi be sevgili,
yoksa o beni öldürecek, ölmekten değilde, sen çok üzüleceksin hatta belki ağlarsın diye ödüm kopuyor..

gülüşünden ver ömrümden al.
heyhat
evet.
uyumadım
sabaha kadar gözlerim kapalı kaldı yüzde elli ölür diyor insanlar uyurken ben ise sabaha kadar öldüm
uyuyamadım dün gece
bütün geceyi seninle birlikte
sana dokunarak seninle konuşarak ve sana kafamdakileri anlatarak geçirdim
ulaşılamaz bir güç ile gülümsedim yüzüne
bütün hırçınlıklarını bir kalemde silmeni istedim
dünyanın en güzel gülebilen yüzüyle konuştum bütün gece
bi ara uyudum gözlerimi açtım yani odaya baktım karanlık, duvarlar ortada duran tek ayağı ne yaparsam yapayım bir türlü toparlanmayan masa, duvar saati televizyon her şey olağan renginin dışında karanlık.
tekrar uyandım yani gözlerimi kapadım
bütün gece böyle sürdü geçti sabah olduğunda uyudum
uyuduğumda yoktun yanımda
tüm gerçekliğiyle yoktun beynim oyunlar oynamayı bırakmıştı bana
etkisinde kaldığım tüm fikirler beynimin içerisinde olmasına rağmen
gülümsedim sabaha
akşamdan kalma bir his yoğunluğu eşliğinde elimi yüzümü yıkadım
traş oldum aynaya neredeyse mümkün olduğu kadar hiç bakmadım
bu kez mesela bir beş dakika daha uyanık kalabilmek için çalan telefona hiç itiraz etmedim
peki dedim gözlerimi açıp uyuyacağım
düşünmeden ne giydiğime bakmadan çıktım evden
bir sigara yaktım ayan güne
gün bana bakıyor orda bir yerlerde bir şeyler beni hep izliyor gibiydi.
sokakta her zamanki telaşesi olan insanlar
birilerini çok seviyor ve onlara hızlı adımlarla yürüyorlar gibiydi.
benim gibi değildi hiç biri
yürümeyi sevmiyordum ben
sıkılıyordum onların zevk aldıkları her şeyden
bir tek mavi gök yüzü farklıydı her şeyden
mavi olmak için zorluyor gibiydi kendini
gözlerinin, gözlerimin rengi gibi.
elinin teri yada.
hava gibi, su gibi.
zorluyordu asıllığını koruyabilmek ilk halinden bir şeyler kaybetmemek için.
şimdi ne yapıyorum ben? uyuyor muyum, uyanık mıyım? sahiden bilmiyorum.
sokakta bir kaç insan, henüz dönüyorlardı evlerine
kimisi bütün geceyi sokakta yalnız geçirmiş ve sabahın maviliğinde ancak sıkılmış nefes almaktan çok belli, kimisi işinden yorgun argın evine dönüyor
kimisi ise yalnızlığına.
ben ise ne gidiyorum ne dönüyorum olduğum yerde sayıyor gibiydim.
çocukluğuma mı gitsem? çok uzak
beni seven birilerini mi arasam? yorucu.
gülebilmeye bahane? imkansız
sana gelsem ? o zaman da üşüyorum.
akşam olsada uyansam istiyorum
bütün gece yanımda olman için günün çabucak mavliğini kaybetmesini istiyorum.
heyhat
kimi zaman özellikle birisine değil hem hitap ettiğin o'na hem kendine hem her şeye yaptığın saçmalamalardır.

adım adım sona yaklaşan bir kaç soru işareti kalır aklımızda
neye sevinip neye güleceğimize karar verme çabaları sonuçsuz kalır ve artık hiçbir şey eskisi gibi değildir.
gündem konusu olmayan huzur ve kaybedilen mutluluklarsa oynadığınız oyun bitmiştir, kaybedilen her şeyde sizden bir parça gidebilir ve buna tahamül edebilirsiniz zira tüm parçalar tek bir noktaya tutunmakta olduğunu inkar edemezsiniz, o parçanın adı yok kaybettiğiniz de sadece içiniz de bir yerde kocaman bir boğum oluştuğunu hissedersiniz, bir yakınınızın ölmesi gibi, ya da en sevdiğiniz ve sevilenler arasında en eskisi olan bir albüm veya kitap gibidir, koyar! koyduğu yeri çok acıtır gitmesi.
olmamış insanlar var etrafımda ve ben de bu olmayanlardan biriyim, güzel bir damak tadım veya anlatabilecek "aman tanrım" hikayeleri olmayan bir adamım, günlük yaşama zorunluluğundan keyf almaya çalışıyorum bedenim ve ruhumun nasırlaşmaları dünyadan bir nebze olsun uzaklaştırmayı başarıyor, fikri hür zikri göreceli özgürlükte yaşamayı seven birisiyim, günlük hayatımda ne içerim ne yerim sorusunun cevabı hiç, normal bir insan olmayacak kadar da düşünebiliyorum, tanımadan önce en çok sevilen olmak gibi bir çaba sarfediyorum tüm insanların gerçekten ölmesini isterken bir yanda da sevilmek isteyen bir bünye ve bunun için insana ihtiyaç duyan bir akıl oyunu oynuyor beynim, ölmesini istediğin canlılara ihtiyaç duymanın yaşattığı beyin travmasını anlatmama gerek yoktur, herhalde!
heyhat,
hiç aşktan bahsetmeyeyim diyorum ama elim işte bensiz gidiyor uzanıyor yaz karala çiz ve sonra unut diyor yazdıkça iç huzurunu dinlendirebilen bir yalancıyım. yazınca daha çok seviyorum ama daha çok yarım bırakıyorum gibi kendimi. mesela bir insan eğlenirken evde kahrolan bir diğer insanın düştüğü aciz ruh halini anlatabilirim size ama eminim acı çekmekten zevk almadığınız için nasihat vermeye kalkacaksınız ve bu benim için ucu iyice sivrileştirilmiş bir kurşun kalemle yuvarlığın dışına taşırmadan soruya yanıt vermek için yuvarlağın içini karalamak kadar zor.
nasıl bir yaşam seçerdik kendimize elimizde olsa, bu seçenek sorulsaydı herhalde en çabuk yoldan kendimizi mahvedebilirdik, düşünsene hep mutlu olduğunu yahu hep bir şeyler eksik olmaz mıydı? yada yaşadığın heyecanları hayal et? hangisi aklına gelirdi önceden ya da aklına gelse hangisi bu kadar heyecanlı olurdu? bunları düşünerek öleceğim diye çok korkuyorum, gerçi ben öleceğim diye korkuyorum ya orası ayrı.
bir den bir dünya sessizliğine bürünüp gecenin artık koyuluğunu can çekişerek kaybettiği en şafağın sökmesine yakın saatlerinde yaşamayı özlemişim, nasıl bir dinginliktir o nasıl bir huzur saatleridir gök yüzünün en az kendisini saklayabildiği ana bir kaç dakika kaldığının habercisidir! günün yirmi saati akıllara zarar derecede ya çok karanlık ya çok yakıcı olan gök yüzü bahettiğim zaman dilimininde en savunmasız anlarını yaşar, tıpkı uyumaktan öldümden daha çok korkan insanlar gibi. gözlerini kapattığında rüya görür tüm gerçekliğiyle ve hep görmek istemediği rüyalar, onlu olmasında sıkıntı yok onsuz rüyalar. az önce bu arada bir şeyler özlediğimi söyledim dikkatimden kaçmadı değil şaka farklı bir yana arada sırada yaşam belirtisi gösterdiğimi görebilmek sevindiriyor beni.. hiç yaşanmışmıdır bilmiyorum bir şey olmamıtır ama onun olmamışlığı bile olmuştur aslında en azından bir şey olmuştur yani en olmamış hali bile işte ben o halde gibiyim olmadım diyorum ya ama bir şey oldum ve bunu siz göremiyorsunuz gibi geliyor, akşamdan kalma adam sabah kötü bir şey olmuştur ama en nihayetinde akşam sabahtan daha güzel olduğunu unutmamıştır ve sabah akşamın kalan izlerine dahil her güzel olan şeyin sonuna benzettiği için kızıyordur, bilmiyorum anlatabiliyor muyum, gerçi ben anlatabildiğime eminimde siz oldunuz mu onu çözemiyorum.. niye anlatıyorsun bize bunları dediğinizi duyar gibiyim yemin ediyorum bilmiyorum, akşam iç sabah kalk leş gibi bir yorgunluğa çok kızdım belki ondandır, mesela uyuşturucu kullanmıyorum alkol de artık uyuşturmuyor sanırım müptezel oldum ve farkında değilim amatem anatem aratem, anıtkabir ne varsa yatırın beni bir kaç sene ellemeden, arkamda bırakacağım kısmı bana ait olarak düşündüğüm ama bir bütün olarak kucağıma kalan biraz borcum var, eve üç beş gönderseniz yeter orası kendi kendisini bir şekilde döndürmeye teee eksiden beri programlı gibi, allahın ilk kurtaracakları cinsinden de diyebilirim. beni yatırın kısmına geri dönüyorum bu konuda çok ciddiyim yoksa doğru yolun hepsi olduğuna inanıp öyle bir iki seçenekle kalmayacağım zaten karışık olan aklıma uyarak bütün yollara girmeyi tercih edeceğim ve hepinizden bir kez daha nefret edebilmek için bütün güzelliklerinize bakacağım, ağlarım bile belki öfkemden yahu düşünsene bildiğin ağlıyorum sebebi ne olursa olsun güzel birşey olur sanırım, bu arada bu güne kadar gördüğüm en güzel ağlayan insan erkektir. bunun tüm bu konulardan bağımsız geliştiğini söylemek ve herhangi bir şüpheye yer bırakmamak için her ne kadar çok uzun bir süredir sevişmediğimi iddia etsemde kadınlardan hoşlandığımı söylemek istedim, şimdi bunun konumuzla ne alakası var onu bu sefer inanın ben bile çözemedim.

gidip gelmelerden kaçıyorum artık
bir ayağım gerçekten çukurda diğer ayağım sonsuzluğun en yalnız ve en yanlış yolunda.
ucunu gördüğüm hiç bir mutluluğa evet demek istemiyorum
onunla sonsuza erişemediysem sonsuzu da bir kez daha görmek istemiyorum.
bir kaç dost sohbeti biraz rakı her zaman söylediğim gibi rakının yanında da varsa sohbet yoksa iki dilim beyaz peynir kafi.
bu cumartesiye kadar verdiğim bütün sözleri unutarak bıraktığım alkole yeniden başlıyorum sanırım biraz bunun heyecanıda üstümde.
uzun lafın kısası özet geç diyorsan senin de eşek değilsen anladığın gibi "benim kafam biraz karışık"..!
oyunbozan
gitmelerini tüm gelenlerle aldatırken.
sahte sahte gülümserken
sana karşı bir şeyler ararken
ben senin gidişini unutamazken.
sokağı dönüşünü.
gülüşünü.
her şeyini anımsarken.
sana yazdım.
gidene yazılır mı?
yazılmaz değil mi? yazdırıyorsun işte.
gittiğin günden beri saklısı çok
ortalığı az olan binlerce kelimenin günahına sokuyorsun beni.
girdiğim günahların hesabını veririm.
dönersen.
ben senden hiç gitmedim ki diyebilirim.
gelişin bile dönmeden tanrının sevmediği çocuğunu sırf tanrı olduğu için cennete aldığı gibi.
gelişin.
gitmelerinden daha kötü.
gitmelerden daha çok.
küfür gibi.
oyunbozan
alkol alıp istanbul sağnağına yakalanmak bir sayfa daha doldura bilmektir sana yazmak

eylülün ilk yağmuru
ilk kez yağıyormuş gibi yağdı yağmur bu gün
tek başına en sessiz halini almışken akşam
tek tek gürültü koptu gök yüzünde
istanbul benimle
ben istanbul ile kocaman bir savaş yaşadık
bu gün istanbul
tüm gülen yüzlere inat
bitti dedi
bir mevsimi daha değiştirdi
gök yüzü alabildiğince sağırlığını yırtıp attı
her şeyi duyduğunu ıspatladı
bu gün istanbul alabildiğince gürültü çıkarttı
mevsimi değiştirdiğini ve artık kendimizi kandırmamız gerektiğini
onsuz yaşayacağımızı
onunla olamayacağımızı anlattı
yalnız bir şehirde
iki insanın en yanlış ortamda birbirine sarılması
cezalandırılır!
ceza terleyen iki avuç ile giden iki beden arasında sıkışıp kalır
sıkışıp kalan yerin adı huzursuzluktur
bu gün
istanbul
çok içti
ve ben bu gün bir kez daha anladım ki
gidip kaybolduğumuz başka bir şehirde olsa
istanbul beni ve bizi hiç bırakmayacak
bir kere dokundum diyor tenine
bir kere yaşadın beni
bir kere güldün benim içimde
artık benimsin diyor
bu gün
her şey gibi yaşadığımız hiçbir şey
çocuk masumluğunda kalmıyor
oyunbozan
birisine gösterip boşluğa boşluğu gösterip birisine yazmaktır

ve tanrı
senin benimle olmamı istemeyerek
şarkılar söyletti bazı insanlara
beni anla diye
gittiğinde neden dönmedim diye
döndüğünde neden olmadım diye
şarkılar söyledi
başkalarının ağzından
ve ben senin yüreğine dokunmak için gittim
gittiğim yerin adı gülümseyememek
gittiğim yerin adı yok
yokluğun gibi
oyunbozan
bir gün daha yaşanabilseydi seninle
bir tek gün daha dolu dolu gülebilseydik
rakımızdan yudum alırken gözlerimiz denk gelseydi birbirine ve gülümseseydi yanaklarımız,
bir gün daha her şeyi unutup yaşabilseydik
bir hakkımız daha olsaydı ve o gün kullansaydık bizsizliğimizi
tek bir gün uyuymamak için akşam olmaması için dua etseydik
bir tek bir gün hiç birşey düşünmeden sorgulamadan

bir gün anlayacaksın seni ne kadar sevdiğimi.
o kadar anlayacak o kadar hayretler içerisinde kalacaksın ki nefes aldırmayacak sana, sana olan sevgim.
dünya da bir ben miyim diyeceksin ? hakediyor muyum bu kadar sevgiyi diye düşüneceksin.
ben ise hiçbirşeyi düşünmeden sorgulamadan acabaları düşmeden seveceğim seni.
o da bir erkek diyeceksin, ya çekip giderse diyeceksin, özlüyor mu beni diye düşüneceksin, test edeceksin, onaylamayacaksın yine kötü ihtimaller üzerinde kalacaksın.
ben ise hiç birşeyi düşünmeden sorgulamadan acaba demeden acabaları düşünmeden seveceğim seni.
beni seviyor mudur diyeceksin, gözlerinde ki ışığın sebebi ben miyim diyeceksin, gerçekten mi sadece bana bu kadar masum gülüyor diyeceksin,yoksa çok iyi bir sahtekar mı diye saçmaladığına inanmadan saçmalayacaksın,
gider be diyeceksin.
ben ise hiçbirşeyi düşünmeden sorgulamadan acabaları düşmeden seveceğim seni.
bana mı yazıyor diyeceksin, şu an beni gerçekten düşünüyor mudur diyeceksin, özlüyor mudur ? yoksa özlemeye sevmelere mi çabalıyor diyeceksin,
yoruyormuyum onu diyeceksin, kızgınlıklarıma sinirlerimle onu kendimden uzaklaştırıyor muyum diyeceksin.
ben ise hiçbirşeyi düşünmeden sorgulamadan acabaları düşmeden seveceğim seni.
benden daha iyisi var mı diyeceksin, onu hakediyor muyum diyeceksin, ya o beni hakediyor mu diye düşüneceksin, yaşar mı ? yoksa ölür mü bensiz diyeceksin.
ben ise hiçbirşeyi düşünmeden sorgulamadan acabaları düşmeden seveceğim seni.
gerçekten değişti mi bu kadar diyeceksin, gerçekten herşeyi olabildim mi diye düşüneceksin, e hiçbirşey yapmadım ki beni sevmesi için yalan söylüyorlara kapılacaksın.
ben ise hiçbirşeyi düşünmeden sorgulamadan acabaları düşmeden seveceğim seni.
bir gün beni görmese sesimi duymasa ne hissederleri sorgulayacaksın, ölüm kalım değil ya oda ölmez diyeceksin,
ben ise hiçbirşeyi düşünmeden sorgulamadan acabaları düşmeden seveceğim seni.
öyle güzel öleceğim ki en güzel o öldü diyecekler peşim sıra.
öyle güzel seveceğim ki seni sen bilmesen de en güzel o sevdi o'nu diyecekler peşin sıra.
öyle güzel seviyorum ki seni, öyle güzel.
oyunbozan
olmaması gereken
olduğu yerden daha uzağa gitmek için bu günden kurtulmak için beynimi uyuşturup hayatımın gidişatını bir sene daha öteleyeceğim acımazsızca kendime gelmek istemediğim gün.
bu gün günlerden sen.
bana sorarsan diğer günlerden hiç bir eksiği yok, senin eksikliğin dışında.
biliyorum yüzün gülüyor, bu kadar süre içerisinde düşünmek için bir sürü zamanın oldu
doğru yaptığını düşündün, haklılıklarını ve yaşanmadığına belki de dua ettiğim günleri
bu gün




eylülün ilk günü
dünden farkı ne sahi bu günün sensizlikten başka
kocaman bir yalnızlığın içerisinde
sen varmışsın gibi ayak oyunları oynuyor beynim
hiç gitmemişsin gibi o gün o sokakta benden
gelip aslında sarılmak istemişsin
yüzüme bakıp gecenin en soğuk anında yüzümü görüp
arkanı dönmeden elimi tutarak
arkanı dönmeden yüzüme bakarak
arkanı dönmeden seninim demek için o gece gelmişsin gibi.
“gidişin çok şey öğretti bana”
yalan.
hiçbir şey öğrenmiyorum sen gittiğinden beri
son kadehin en son damlasına kadar içip sadece beynimi ziyan ediyorum
sen gittiğinden beri, sadece yazarken gülümseyip
kapatığımda her şeyi yüzümü düşürüyorum.
kalkıp ne hallere düştük biz.
ya da değil, yani biz değil yalnız bir masa, oturulmayan sandalye ve karşında hep bir kadeh.
sen varmışsın gibi.
sahi biz olmaya çalışmadık mı hiç?
ben hep ben olarak kalmak istediğim zamanlarda , sen benden bir sen daha mı yaratmak istedin bana göre.
ya da ben mi anlamadım seni hiç, niye kızamıyorum sana sevgili.
ortada olmayan suça rağmen belki de suçlu aradık
gitmek için bir bahane
kalmamak için onlarca sebep.
sonunda gittik bizden.
farklı bir yol da değiliz biliyorum
sen sadece daha rahat nefes alıyorsun
ben senden daha çok üzülüyorum demiyorum
belki biraz fazla belli ediyorum üzülüşlerimi
ama kabul edemiyorum gidişini.
şuramda bir yalnızlık beliriyor bir şeyleri kabul ettiğimde
gitsin diye sinirleniyorum belkide sana
aklımı yiyorum.
alabildiğince mavi bir deniz, alabildiğince güzel bir hava ve alabildiğince sensiz bir ben
kocaman bir karanlıkta, tüm renklere inat
senin gözlerini görüyorum tam karşımda
akıl oyunları mı?
bilmiyorum, ne yaşadığımı ne istediğimi nereye gideceğimi ben de inan bilmiyorum.
onlarca kitap okudum, benim demek istediklerimi ben cümleye dökemiyorum belki birileri dökmüştür demek için
kaç sene önce bu günü kimse anlatamamıştı
ilk üstüne giydiğin kıyafeti hiç unutmadım
çocuk gibi sevmişim demek ki.
güçlü bir çocuk.
ilk aşk gibi
nasılsın bu gün? dediklerinde çok iyiyim diyordum.
aptal.


içiyorum, aklının alamayacağı kadar çok hapsoldum içkiye, o olmazsa konuşamıyorum
ellerim titriyor sesim eskisi kadar gür değil daha titrek çıkıyor
sigarayı üç pakete çıkarttım, borçlarımdan geri kalanla ancak onu tamam edebiliyorum hayatımda.
kocaman bir masa akla gelmeyen bir kadeh en sevdiğin bira, tekele her uğrayışımda beş tane kendime alıyorsam ikitane de sana alıyorum
biliyorum isteyecek canın. beni hiç yalnız bırakmadın bu güne kadar. herkes masada yıkıldığında sen hep beni ayağa kaldırdın ve sen hep benim kadar sarhoş oldun.
istersin diye fazladan alıyorum her şeyi
nefesi
güneşi
baharı
eylül’ü yani.
eylül dü bizim ayımız değil mi? gelişindi.
gelişin gidişinden daha çok güzeldi.
anlatmaya gücün yoksa eğer böyle saçmalıyor insan işte.
en çok neyi söylemek isterdim yanımda olsaydın
susmanı mı? susarak sevmeni mi?
yahu ben iyi değilim.
bu gün gerçekten düne göre hiç iyi değilim
bu gün anlıyorlar bir şeyi var bu çocuğun seslerini kısık seslere duyar gibiyim
iyi değil o bu gün gitmeyin yanına diyorlar.
bu gün hiç konuşmadı anlatmadı gülmedi diyorlar
hepsini duyuyorum
beynimin içinde binlerce kelime, kurulamayan onlarca cümle
ve anlatamadığım bir kaçtane sen var onlara.
hadi.
git artık.
gülüşünden
gülüşümden
git aklımdan
eylül yirmi altı
oyunbozan
ve sen
gördüğüm o akşam
ve sonrası hiç yokmuş gibi-
uzak.
ve sen alabildiğince güzel ve alabildiğince senken.
ben sana benzemek için alabildiğince sarhoş.
sonra anlatmak bir anlamı diye kocaman bir denize
denize sırtımı dönerek içiyorum.
anlamlı anlamsız ne varsa alıp süpürüyorum
sen üzülme diye
ben gidiyorum.
oyunbozan
önce sen yokluğa gelmek için
beynimin içini darma dağın edip
sabah uyandığımda derin bir nefes alıp
yataktan kalkmamam için elinden geleni yaparken
ben oturdum
ne yaptığını
sana karışmadan izledim
sonra sen o oldun
biz olmuyorduk diye belki
belki istemiyordun diye
belki aklında başka karmaşalar varken yüklemsiz cümleler kurmayalım diye
belki benim için
belki bencilliğinden ödün vermeden
gök yüzünün rengi henüz belirsizken
ben sarhoşken
sen güzelken
gittin.
sonra ben bir şey dememeyi öğrendim
sonra anlatmamayı
sonra anlamamayı
ve en son olarak da kabul etmeyi
günaydın
uyuyorum ben
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol