sevinmek için sevmedik

1 /
besiktaskli
şampiyon olamadığımız yıl şampiyon beşiktaş nidalarımızı duyan renklilerin "seneye" şeklinde akıllarınca dalga geçmeleri sonrasında "bir teneke parçasına bağlı olmayan sevdamızı onlara anlatırken aşkımızı kısaca özetlediğimiz cümle...
biz seni sevinmek için sevmedik ki...
hurremsoultan
karşılıksız sevginin belirtildiği ifade.
ne verem kaldı ne kanser ; olmadık. sevinmesek nolur hesabı içlerden geçen his.
her kötü maçtan sonra da söylememek lazım gibime geliyor yine de. değer kaybetmemesi açısından.
how i met your other
fazlasıyla suistimal edilen bir slogan. tamam, farkımızı ortaya koyan bir ifade, tamam takımımıza güzel bir mesaj, bunlar kabul de takımın her başarısızlığında bunu dillendirdiğimiz için kimse ders almaya, iyiye, doğruya yönelmeye. hatalarını gözden geçirmeye yanaşmıyor işte bunu da görün. nasıl olsa sevinmek için sevmedik değil mi? vefa gösterisi bu değil mi? zamanında futbolcuları takım halinde kapalıya çağırıp "hepiniz orospu çocuğusunuz" diye bağıran adamlar bunu söyleyince kusura bakmayın ben sevinmek için sevmişim demek ki. o zaman ben gerçek beşiktaşlı da değilim demek. yağmurda çamurda boşuna cop, biber gazı, dayak yemişiz tüh.

halbuki sevinmek için sevmediğimden iki kupayı unutma vefasızlık yapma diye pankartlar açmalı, kırk yılda bir takıma avrupanın disiplinsiz yıldızlarını getirerek göz boyadı diye yetmez demirören diye bağırmalıydım, büyük başkan naraları atmalıydım değil mi? camiamın, takımın, tek aşkımın tüm değerlerini kişisel hırsları, kompleksleri, çıkarları uğruna bir bir yıkmakta beis görmeyen, kulübü babasının tabiriyle "oyalanmak" için oyuncak olarak kullanan, geleceğimizi hem kendine hem de ortaklarına ipotekleyen, beşiktaşlıyım, tribünden geldim deyip, beşiktaşlıya yakışmayacak ne kadar davranış varsa altında imzası bulunan adamı alkışlamalıydım sanırım. hatta bize stad yapacak diye kendimi kandırıp, kendi servetini sağlama almak için yaptığı yağcılıklara destek vermeliydim, bilememişim.

ne tesadüftür ki, bu sevinmek için sevmeme muhabbeti seba zamanında yoktu. bilgili ve demirören zamanlarına rastlar tribünde dillendirilmesi. çarşı nın sivrilmesi ile yaygınlaşmıştır. hatta takımını sevinmek için sevmeyen yeni nesil çarşılılar (kendileri beşiktaş tan önce çarşı dedikleri için beşiktaşlı diyemiyorum) takımı resmen baltalayan "büyük başkan"ları ne için sevdiler hala merak etmekteyim. kendi taraftarını birbirine dövdüren, tesislere jandarma koyan bir başkandan bahsediyoruz, hatırlatırım.
ondan önceki de sırf akaretlerdeki arsalara milano özentisi yapıları dikebilmek için mafyayla, rakip başkanlarla, çetelerle işbirliği yapmış, şanlı ismimizi mafya babalarının ulaşım hizmetleri için peşkeş çekmiş, sonra da önüne gelen fırsatı tepmeyip ilk fırsatta "küfürden dolayı" kaçmıştı kulüpten.

ben sevinmek için sevdim arkadaş. ama galibiyet sevinci değil bu. iyi ki beşiktaşlıyım diyebilmenin, ileride oğluma/kızıma iyiyi, doğruyu, güzeli anlatırken tuttuğum,aşığı olduğum takımı örnek gösterebilmenin sevinci, seba gibi baba hakkı gibi "insan"ların mirasına sahip çıkabilme sevinci benim bahsettiğim.

yenilgi de her zaman oldu, başarısızlık da, haksızlık da ama bu kulübün adı bugünkü kadar kirlenmedi hiçbirinde. hala sırf borcunu ödeyemeyiz diye bir kan emiciyi başımızda tutuyorsak, ben bu sloganı benimsemeyeceğim, kusura bakmayın..
newcastle
son zamanlarda, tamamen yanlış anlaşıldığını gözlemlemeye başladığım cümledir.

bu cümlenin "hiç sevinmeyelim, acılar içinde debelenmekten öylesine haz alıyoruz ki..." gibi dibine kadar arabesk bir cümle gibi algılanmasını ancak doğru algılanamamasına bağlayabilirim. bunun altında yatan fikir şudur ey idrak yolları enfeksiyonuna uğramış genç dimağlar:

"galibiyetlerin arkası kesilmesin isteriz elbette ama yenildiğinde de arkamızı dönüp gidecek değiliz."

"hep cefa çekelim" değil, "cefanı da çekeriz"dir anafikir.

bilmem daha nasıl anlatsak ki...

edit: enfenksiyon ne la!?
cuneyd kartal
bazı insanların sadece cümle olarak algıladığı görülüyor. burada kimseyi bir laf yada gönderme yapmıyorum, kimseye cevapta vermiyorum yanlış anlaşılmasın, ancak bu takımı tutanlar beşiktaş galip geldikleri zamanmı tutmaya başladılar ? yenilince küfredip maçlarına gitmeyip tekrar beşiktaş'ım çıkışa geçtiği zamanmı öyle beşiktaşlıyım böyle beşiktaşlıyım oldular, kimse kusura bakmayacakta böyle insanlar beşiktaş'ım için taraftar için bizim için hepimiz için başlı başına bir utanç kaynağıdır. nedenmi? çünkü yenildiğinde beşiktaş'ım, diyorumki yanlız bırakmıyorum yenilsende bağlanıyorum eskisinde daha çok diyorumki biz farklıyız zaten öyleyiz beşiktaşlılar aynı şeyi söylüyor içten içe sevinmek için sevmedikki biz seni, arada istisnalar oluyor sevinmek için sevenler işte onlar utanç kaynağı oluyor benim adıma ve bana katılanların adına, bende böyle beşiktaşlıyım, yenildiği zaman değil mücadele edip koşmadıkları, takmadıları zaman doluyor gözlerim, ama en çokta şampiyon olduğu zaman ya da kupa aldığı zaman değil yenildiği zaman daha çok seviyor , daha çok bağlanıyor yüreğim..
avcarlıçürük
sevmeye devam ettiğimiz sürece geçerliliği sürecek olan iddia. 2 güne bir kalp krizi geçirdiğimiz halde sevmeye devam ediyorsak, daha neyi tartışıyoruz?
çamur
Beşiktaş'ı sevmek için bizim nesillerin[ybkz]swh[/ybkz] nedenleri çoktu, evet. peki ya şimdi? bizim sahip olduğumuz, bizi beşiktaş'a bağlayan değerler sizce de bugün hala korunuyor mu? bence biz o değerleri seba'dan sonra kaybettik dostlar... yani beşiktaşlı duruşu öyle lafla olmuyor. beşiktaş bir zamanlar halkın takımıydı, semt takımıydı... bu şekilde başarılar da yakaladı.

peki ya şimdi? birilerinin menfaatlerine alet ettiği bir kulüp halini alıyor, parayı hazırlayan başkanlığa adayım diyor. bu mudur beşiktaş'a yakışan? bu mudur olması gereken? tam tersi değil miydi bizi beşiktaş yapan? rant sağlayan taraftar da kulübün bu hale gelmesinde rol oynamadı mı? kulübün içinde bulunduğu tek batak borç batağı mı?

futbol takımının altyapısı cidden bir altyapı mı? yoksa bazı koltuk sahiplerinin tanıdıklarının "takıldıkları" bir yer mi? bizim altyapımız ile ManU, Ajax, Porto, vb. takımların altyapısı arasında dağlar kadar fark yok mu? o altyapı değil mi beşiktaş için terinin son damlasına kadar sahada savaşan oyuncular çıkaran, bir zamanlar... peki en son ne zaman böyle bir oyuncu çıkardı o altyapı? [ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]

beşiktaş futbol takımını beşiktaş yapan takımdaki dostluklar ve ruh değil mi? beşiktaş taraftarının sevdiği, sahiplendiği oyuncular ister altyapıdan çıksın ister başka bir ülkeden gelsin, yine terinin son damlasına kadar savaşan, mağlubiyeti kendisine yediremeyen, sinirden göz yaşlarını tutamayan oyuncular değil mi? beşiktaş'ı beşiktaş yapan mücadeleci ruh değil mi? kaç tane oyuncumuz var şimdi böyle? [ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]

yeni yönetimin eğilmesi gereken sorunlardan birisi de budur. hatta bu sorun borç batağından daha mühimdir benim gözümde. tabii ki, herkesi gönderelim, yeniden gençlerden kurulu bir takım yapalım demek değildir bu. öyle olursa sonu hüsran olur zaten. öncelikle temelden başlanarak bir temizlik yapılmalı, beşiktaş değerlerine kavuşturulmalı, en son A futbol takımına sıra gelmeli. tabii bu süre içerisinde a futbol takımı da yavaş yavaş fazlalıklarından[ybkz]swh[/ybkz] kurtulmalı. beşiktaş'a gereken değeri verecek, korkusuz, gençlere önem veren bir teknik direktör de takımın başına getirilmeli... uzun bir süre alır bu dediklerim evet, zor bir yoldur, cesaret ister, mücadele ister ama sonunda beşiktaş tekrar beşiktaş olduğunda tarih sizin de adınızı altın harflerle yazacaktır.

ancak bu şekilde (b: sevinmek için sevmedik) lafı esas anlamına kavuşur, ancak bu şekilde bizler takımın arkasında her türlü durabiliriz, her zorluğu omuz omuza aşabiliriz...
gagam koptu sira pencelerimde
kimsenin sikinde olmayan, sözden öte altında bir felsefe barındıran hayata karşı bakış açısıdır.

bana göre iş öyle başkanlarda yöneticilerde falanda filanda değil hacı. çok açık söylüyorum içimizdeki parazitleri temizleyelim yeter. ha nereden bilcez kimin ne olduğunu diyorsan kupalar şampiyonluklar için gözünü bile kırpmadan sağa sola nefret saçanlardan başlayabiliriz mesela.

lan bunlar işin ileri boyutu da. benim tüm derdim bu galibiyet, kupa, şampiyonluk açlığı çeken adamların neden beşiktaşlı olduğu. "kazanmak için her yol mübahtır" anlayışı yok ki hacı burada. arkadaş bak git galatasaray da fenerbahçe de senin bu anlayışına uygun takımlar git onların arasına karış. onlardan biri ol. beşiktaş'ta ne işin var kardeşim? ha bir de bu kazanmayı her şeyin üstünde tutan adamlar yaşça benden bile büyük olabiliyor. bu da o adamın en kötü ihtimalle seba'yı çok net hatırlaması demek oluyor. ama buna rağmen bu açgözlülük bastırılamıyor.

kısaca şunu anlatmak istiyorum[ybkz]swh[/ybkz];
ben beşiktaşlı doğanlardan değilim. kuzenlerimin etkisiyle 9-10 yaşıma kadar galatasaray'ı tuttum ben. ancak beşiktaş maçlarını da izliyordum futbola karşı ilgimden dolayı. ve leeds maçını izlemiştim. ekranda nouma'yı gördüm. hani nouma'nın rakibe yumruk attığı maç. sanırım nouma'yı ilk izleyişimdi. içimde farklı bir his oluştu. ne bileyim belki de hafif psikopatlık vardı içimde bir yerlerde. o günden sonra beşiktaş maçlarını daha çok izlemeye başladım. nouma, tayfur, ibrahim, nihat[ybkz]swh[/ybkz], ahmet, münch vs derken beşiktaş'a olan bağlılığım artmıştı iyiden iyiye. ki 100üncü yıl geldi çattı. cordoba, ronaldo, zago, ahmet yıldırım, tayfur, giunti, sergen, pancu, ilhan, kaan dobra, tümer, nouma, ahmet dursun, tolga, tamer, yasin, üzülmez, serdar, amaral, ali eren. baştan sona koşan, basan, yırtınan oyunculardan kurulu bir takım. söke söke alınan bir şampiyonluk. ve benim için galatasaray'ın uefa-süper kupasından daha çok anlam ifade eden bir kupa. beşiktaşlı olup çıkmıştım. ama yetmezdi sözlük. "beşiktaşlıyıığğmm" demek bana göre değildi. araştırmam lazımdı, geçmişe bakmalıydım. efsanelerin hikayelerini okumam gerekiyordu. hakkı'lar, şeref'ler, sanlı'lar derken metin-ali-feyyaz-rıza-şifo-takoz-samet-gökhan-ziya-ferdinand vs. tarihini bilmem gerekiyordu sözlük. ha dersen ki ne kadarını biliyorsun eh işte. hiç yoktan iyidir diyelim. yabancılara deliler gibi bağlanmıyorum hiç değilse. en azından delgado'ya, quaresma'ya, ricardinho'ya tapmamı engelleyecek kadar biliyorum işte. onların yerine ernst'i, sivok'u, hilbert'i yüceltiyorum. çünkü görüyor ve biliyorum ki onlar formanın hakkını sonuna kadar vermeye çalışıyorlar.

uzattım da uzattım sözlük. artık siktir olup gideyim. ancak asıl sorun yöneticiler falan değil içimizdeki irlandalılardır. çözülmesi gereken budur. biz bunlardan arındığımız takdirde zaten yöneticileri yola getiririz.

not: lanet olsun! beşiktaş aşığı yazarlarımız benim çocukken galatasaraylı olduğumu öğrendi. beşiktaş taraftarlığından kovmasalar bari. kahretsin!
1 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol