kimsenin sikinde olmayan, sözden öte altında bir felsefe barındıran hayata karşı bakış açısıdır.
bana göre iş öyle başkanlarda yöneticilerde falanda filanda değil hacı. çok açık söylüyorum içimizdeki parazitleri temizleyelim yeter. ha nereden bilcez kimin ne olduğunu diyorsan kupalar şampiyonluklar için gözünü bile kırpmadan sağa sola nefret saçanlardan başlayabiliriz mesela.
lan bunlar işin ileri boyutu da. benim tüm derdim bu galibiyet, kupa, şampiyonluk açlığı çeken adamların neden beşiktaşlı olduğu. "kazanmak için her yol mübahtır" anlayışı yok ki hacı burada. arkadaş bak git galatasaray da fenerbahçe de senin bu anlayışına uygun takımlar git onların arasına karış. onlardan biri ol. beşiktaş'ta ne işin var kardeşim? ha bir de bu kazanmayı her şeyin üstünde tutan adamlar yaşça benden bile büyük olabiliyor. bu da o adamın en kötü ihtimalle seba'yı çok net hatırlaması demek oluyor. ama buna rağmen bu açgözlülük bastırılamıyor.
kısaca şunu anlatmak istiyorum[ybkz]swh[/ybkz];
ben beşiktaşlı doğanlardan değilim. kuzenlerimin etkisiyle 9-10 yaşıma kadar galatasaray'ı tuttum ben. ancak beşiktaş maçlarını da izliyordum futbola karşı ilgimden dolayı. ve leeds maçını izlemiştim. ekranda nouma'yı gördüm. hani nouma'nın rakibe yumruk attığı maç. sanırım nouma'yı ilk izleyişimdi. içimde farklı bir his oluştu. ne bileyim belki de hafif psikopatlık vardı içimde bir yerlerde. o günden sonra beşiktaş maçlarını daha çok izlemeye başladım. nouma, tayfur, ibrahim, nihat[ybkz]swh[/ybkz], ahmet, münch vs derken beşiktaş'a olan bağlılığım artmıştı iyiden iyiye. ki 100üncü yıl geldi çattı. cordoba, ronaldo, zago, ahmet yıldırım, tayfur, giunti, sergen, pancu, ilhan, kaan dobra, tümer, nouma, ahmet dursun, tolga, tamer, yasin, üzülmez, serdar, amaral, ali eren. baştan sona koşan, basan, yırtınan oyunculardan kurulu bir takım. söke söke alınan bir şampiyonluk. ve benim için galatasaray'ın uefa-süper kupasından daha çok anlam ifade eden bir kupa. beşiktaşlı olup çıkmıştım. ama yetmezdi sözlük. "beşiktaşlıyıığğmm" demek bana göre değildi. araştırmam lazımdı, geçmişe bakmalıydım. efsanelerin hikayelerini okumam gerekiyordu. hakkı'lar, şeref'ler, sanlı'lar derken metin-ali-feyyaz-rıza-şifo-takoz-samet-gökhan-ziya-ferdinand vs. tarihini bilmem gerekiyordu sözlük. ha dersen ki ne kadarını biliyorsun eh işte. hiç yoktan iyidir diyelim. yabancılara deliler gibi bağlanmıyorum hiç değilse. en azından delgado'ya, quaresma'ya, ricardinho'ya tapmamı engelleyecek kadar biliyorum işte. onların yerine ernst'i, sivok'u, hilbert'i yüceltiyorum. çünkü görüyor ve biliyorum ki onlar formanın hakkını sonuna kadar vermeye çalışıyorlar.
uzattım da uzattım sözlük. artık siktir olup gideyim. ancak asıl sorun yöneticiler falan değil içimizdeki irlandalılardır. çözülmesi gereken budur. biz bunlardan arındığımız takdirde zaten yöneticileri yola getiririz.
not: lanet olsun! beşiktaş aşığı yazarlarımız benim çocukken galatasaraylı olduğumu öğrendi. beşiktaş taraftarlığından kovmasalar bari. kahretsin!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?