ilhan berk'in çivi yazısı adlı kitabında geçen müthiş şiiri.
Ben uyandım bir aşk demekti bu dünyada
-Sesin, bir gülü bırakmak gibi birşeydi.
Karaydım, kağıt gibiydim yaşamalarda
Adım görseniz her gün o denizlerdeydi
Bin yıl bir M sesiydim aşağı Mısır'da.
Ben vurdum sevilere belli değil miydi
Bin yıl seni açtım işte yalnızlığımda.
Ne zaman aydınlığında adım geçti miydi
Bir aşk demekti bu dünyada.
Bir zamanlar yalnızlık güzeldi Mısır'da
Seninle yepyeni bir göktü gidilirdi
Baktım mı, büyürdü bir zambaktı anımda
şimdi bir gölgedir uzar ovalarımda
Böyle uyanırdım ya uyanmak değildi
Bir aşk demekti bu dünyada.
Ben şimdi bir şiirden geçenim çok eski
-Uyuyarak severek siz benim aşkımsınız.
şimdi dünyada beni anmalara dursanız
Kimbilir denizi gösteriyorsunuz belki.
Görüyorum ne kadar büyük yalnızlığınız.
Durun beni daha ansıyın bir daha eski
öylesine çok ki yenilensin sularınız
Ne varsa anımla genişliyen evrende ki
Bir şiirde şimdi yalnız
Sarı, hep aşktı açan benden bu dünyadaki
çıplak daha uzun daha güzel daha ıssız.
Hâlâ vurur sizden bir yağmur gecede eski
Kalandı yalnızlığınız gibi rüzgârınız
O durduğunuz ön güzelliğim bir zaman ki
Bir şiirde şimdi yalnız.
ülkem bölündü bu öğlemi sana ayırdım
Ben kentlerimi hep sana bakarak yapardım
Gecene derin kadırgalarımı bırakır
öpüşünün o ıssız kentlerine varırdım
-Kleopatra bir gökyüzüydü geçmişte anladım
Sen ey benim uzak güzelim, Sur kırallığım
Sizden o gecelerde bir pencere açıktır
Hanlarım uyur, ben dünyada sana çıkardım
ülkem bölündü önüm yalnızlıktır
Ben dünyada bir senin yalnızlığına vardım
Geldiniz, seninle bir ikindilerdi kalır
Ey şimdi denizlere açılanlar yıllardır
Kentlerim düzen yüzü görmiyecek anladım
ülkem bölündü önüm yalnızlıktır
galile denizi'nde yer alan bir (b: ilhan berk) şiiri.
Baktık bir evin bahçesi ilk defa bir evin bahçesi başını
almış gidiyor
Bir çocuk Grenobleda italyan mahallesinde bir çocuk
görüyor ilk
Deniz kıyısındaki o her akşamki kahve birdenbire tutup
batıyor
Ne varsa umutlu umutsuz sıkıntılı sıkıntısız o cumartesi ak-
şamları, frengili ağaçlar çekip gidiyor
Yeşil zeytin, limon gibi bir istanbul sarısı kalıyor geriye
Bir evin bahçesi ilk defa gülmüyor ilk defa büyümek istemiyor
Gece her taraf gece Katinanın elleri gece en sevdiğimiz
yerleri gece, gece hiç bitmiyor
Bağırmak sabahlara, akşam üstlerine bir pencereden bir deniz-
den, bağırmak bağırmak
Uyandık Eftalikus uyandık istiklal caddesi yok,
Beyoğlundaki güneş yok
Gökyüzü yok.
Baktık bir evin bahçesi ilk defa bir evin bahçesi başını
almış gidiyor
Bir çocuk Grenobleda italyan mahallesinde bir çocuk
görüyor ilk
Deniz kıyısındaki o her akşamki kahve birdenbire tutup
batıyor
Ne varsa umutlu umutsuz sıkıntılı sıkıntısız o cumartesi ak-
şamları, frengili ağaçlar çekip gidiyor
Yeşil zeytin, limon gibi bir istanbul sarısı kalıyor geriye
Bir evin bahçesi ilk defa gülmüyor ilk defa büyümek istemiyor
Gece her taraf gece Katinanın elleri gece en sevdiğimiz
yerleri gece, gece hiç bitmiyor
Bağırmak sabahlara, akşam üstlerine bir pencereden bir deniz-
den, bağırmak bağırmak
Uyandık Eftalikus uyandık istiklal caddesi yok,
Beyoğlundaki güneş yok
Gökyüzü yok.
ilhan berk'in, başlığı tırnak içinde olan şiirlerinden biridir. sözlük formatı yüzünden tırnak ekleyemiyorum. bilenler ilhan berk'in bazı şiirlerinin isminin tırnak içinde yazıldığını bilir. bu konuda farklı görüşler olsa da hikmeti hala muallaktır. ayrıca onur akın bu enfes şiiri "seviyorum seni" isimli bir şarkı olarak da söylemiştir.
Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylân su içmeye iner
çayırları büyürken görürüm
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni
Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları
Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylân su içmeye iner
çayırları büyürken görürüm
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni
Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları
bir ilhan berk şiiri.
Sahi siz mi geldiniz saksılarım ışıdı
Güzel ağzın belli çarşılardan geçmişsiniz
Bunlar Akad'da öyle defterler, kitaplardı
Cumartesi işte ellerinizi değdiniz.
Usumda ben sizinle ne güzel gökler tuttum
Büyüttüm kiliseler gibi yalnızlığımı
Baktım yazılarıma, kentlerime görüyorum
Siz getirdiniz bu şey padişah akşamını.
Böyle bir karanlık, f'li öyle birşeydiniz
Bize o sulardan bir o rüzgârlardır vurmuş,
Akad'da bir gül güler şimdi mektuplarda
"Bir Haziranla bir başka Eylül arasında".
Sahi siz mi geldiniz saksılarım ışıdı
Güzel ağzın belli çarşılardan geçmişsiniz
Bunlar Akad'da öyle defterler, kitaplardı
Cumartesi işte ellerinizi değdiniz.
Usumda ben sizinle ne güzel gökler tuttum
Büyüttüm kiliseler gibi yalnızlığımı
Baktım yazılarıma, kentlerime görüyorum
Siz getirdiniz bu şey padişah akşamını.
Böyle bir karanlık, f'li öyle birşeydiniz
Bize o sulardan bir o rüzgârlardır vurmuş,
Akad'da bir gül güler şimdi mektuplarda
"Bir Haziranla bir başka Eylül arasında".
galile denizi'nde yer alan yine imge manyağı bir ilhan berk şiiri. yine de f gibisi yok.
Uyandım, çiçek gibi dayanılmaz güzel kızlar
Ad Marginemden asma köprüler kurmuşlar istanbula
Nehirler, aylar çevirmişler o Aylalar, Münibeler
Tümü bir uzak denizde Alar, Vler, Ularla
Gece sarı bir evde bir iki yaprak evlerinin önünde
Açtı açacaklar dünyamızı açtı açacaklar.
Bu denizi Ayla ayaklarını soksun diye getirdim
Bu dünyaları onun için açtım bu balıkları tuttum
Bir sabah çıkmak güneşler, aylar bir sabah çıkmak
Bir ağacı, bu evleri sarı ters bir kuşu düzeltmek
Edibe bu sokağı al götür görmek istemiyorum
Edibe bu evleri Edibe bu göğü bu güneşleri Edibe.
Alar, Vler, Ularla olmak Paul Kleede uyanmak.
Uyandım, çiçek gibi dayanılmaz güzel kızlar
Ad Marginemden asma köprüler kurmuşlar istanbula
Nehirler, aylar çevirmişler o Aylalar, Münibeler
Tümü bir uzak denizde Alar, Vler, Ularla
Gece sarı bir evde bir iki yaprak evlerinin önünde
Açtı açacaklar dünyamızı açtı açacaklar.
Bu denizi Ayla ayaklarını soksun diye getirdim
Bu dünyaları onun için açtım bu balıkları tuttum
Bir sabah çıkmak güneşler, aylar bir sabah çıkmak
Bir ağacı, bu evleri sarı ters bir kuşu düzeltmek
Edibe bu sokağı al götür görmek istemiyorum
Edibe bu evleri Edibe bu göğü bu güneşleri Edibe.
Alar, Vler, Ularla olmak Paul Kleede uyanmak.
muhteşem bir ilhan berk şiiri.
ben senin krallığın ülkene yetiştim
kaldım gölge tanımayan güzelliğinle.
her sabah büyüten denizimizi böyle
gülüşlerindi o ülkede bilmez miyim.
sen o çıktığım sularsın, zencim benim
denize bakan evler gibiyim seninle.
dur, geliyorum ellerin ne güzel öyle
beni şey et gülüşlerini bekleyeyim.
sen gittiğin o ülkesin varılmıyorsun
vurmuş sonrasız nasıl en güzel sulara
güzelliğin balıkları gibi istanbul'un.
şimdi her yerde ne güzeldiniz o kalmış
yankımış denizlere öbür kadınlara
dünyada sizinle istanbul olmak varmış
ben senin krallığın ülkene yetiştim
kaldım gölge tanımayan güzelliğinle.
her sabah büyüten denizimizi böyle
gülüşlerindi o ülkede bilmez miyim.
sen o çıktığım sularsın, zencim benim
denize bakan evler gibiyim seninle.
dur, geliyorum ellerin ne güzel öyle
beni şey et gülüşlerini bekleyeyim.
sen gittiğin o ülkesin varılmıyorsun
vurmuş sonrasız nasıl en güzel sulara
güzelliğin balıkları gibi istanbul'un.
şimdi her yerde ne güzeldiniz o kalmış
yankımış denizlere öbür kadınlara
dünyada sizinle istanbul olmak varmış
bir ilhan berk şiiri.
Kâğıtlar, kitaplar, dedi, nereye elimi atsam.
Kiminde yarım kalmış, nasılsa bitmiş bir şiir
Kiminde. Hem her şey şiirlerde değil miydi?
Bir gök şiirde ağar, bir sokak şiirlerde
Gider gelirdi.
Böyle yaşayıp gidiyorduk.
Sesi,
sanki çok ötelerden gelirmiş gibi
Ezik, suskun odaları dolaştı durdu.
Masada açık duran bir kitabı gösterdi sonra
ölünün, son kez elini sürdüğü ve kaldığı.
Burada işte oturmuş şu kitabı okuyordu,
Elinden kitabın düştüğünü gördük sonra.
Hepsi bu.
Böyle dedi, yüzüne kapayıp ellerini
Alınmış gibi bir bulutun yer değiştirmesinden.
Kâğıtlar, kitaplar, dedi, nereye elimi atsam.
Kiminde yarım kalmış, nasılsa bitmiş bir şiir
Kiminde. Hem her şey şiirlerde değil miydi?
Bir gök şiirde ağar, bir sokak şiirlerde
Gider gelirdi.
Böyle yaşayıp gidiyorduk.
Sesi,
sanki çok ötelerden gelirmiş gibi
Ezik, suskun odaları dolaştı durdu.
Masada açık duran bir kitabı gösterdi sonra
ölünün, son kez elini sürdüğü ve kaldığı.
Burada işte oturmuş şu kitabı okuyordu,
Elinden kitabın düştüğünü gördük sonra.
Hepsi bu.
Böyle dedi, yüzüne kapayıp ellerini
Alınmış gibi bir bulutun yer değiştirmesinden.
sözcük ustası ikinci yeni şairi. aynı zamanda şiir çevirmeni. imgelerle örülü bir dünyanın melankolik insanı. ruhunun bir yanı paris bir yanı asya'da gibi. sezai karakoç bir şiiri için "arayan fakat bulmaya niyeti olmayan" demiştir. aramızdan ayrılalı da 4 yıl oldu.
şiir türünde eserleri;
Güneşi Yakanların Selamı (1978)
Istanbul (1978
Günaydın Yeryüzü (1952)
Türkiye şarkısı (1953)
Köroğlu (1955)
Galile Denizi (1958)
çivi Yazısı (1960)
Otağ (1961)
Mısırkalyoniğne (1962)
Âşıkane (1968)
Taşbaskısı (1975)
şenlikname (1976)
Atlas (1976)
Kül (1978)
istanbul Kitabı (1980)
Kitaplar Kitabı (1981)(Seçilmiş şiirler)
Deniz Eskisi (1982) (şiirin Gizli Tarihi'ni de içerir.)
Delta ve çocuk (1984)
Galata (1985)
Güzel Irmak (1988)
Pera (1990)
Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum (1993)
Avluya Düşen Gölge (1996)
şeyler Kitabı Ev (1997)
çok Yaşasın Sayılar (1999)
Tümceler Geliyorum (2007)
şiir türünde eserleri;
Güneşi Yakanların Selamı (1978)
Istanbul (1978
Günaydın Yeryüzü (1952)
Türkiye şarkısı (1953)
Köroğlu (1955)
Galile Denizi (1958)
çivi Yazısı (1960)
Otağ (1961)
Mısırkalyoniğne (1962)
Âşıkane (1968)
Taşbaskısı (1975)
şenlikname (1976)
Atlas (1976)
Kül (1978)
istanbul Kitabı (1980)
Kitaplar Kitabı (1981)(Seçilmiş şiirler)
Deniz Eskisi (1982) (şiirin Gizli Tarihi'ni de içerir.)
Delta ve çocuk (1984)
Galata (1985)
Güzel Irmak (1988)
Pera (1990)
Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum (1993)
Avluya Düşen Gölge (1996)
şeyler Kitabı Ev (1997)
çok Yaşasın Sayılar (1999)
Tümceler Geliyorum (2007)
malafatı omuza yaslayan berberdir aynı zamanda.
konuyu kapatmış olan maçtır.
yeni neslin sadece emre altuğ'un klibinde, bir iki kıytırık dizideki ufak rollerde ve daha çok okan bayülgen'de izleyerek büyük oyuncu ilân edip arkasından ağladığı büyük oyuncu.
hakkaten büyük oyuncudur da, siz neyini izlediniz de klişe lâflar edip yas tutuyorsunuz amk.
hadi eksileyin. gerçekler acıdır. bazı entrylerden daha acı.
hakkaten büyük oyuncudur da, siz neyini izlediniz de klişe lâflar edip yas tutuyorsunuz amk.
hadi eksileyin. gerçekler acıdır. bazı entrylerden daha acı.
1930 doğumlu polonyalı oyun yazarı, yazar. bir süredir fransa'da yaşamaktadır. politik ve gerçekçi eserler vermiştir. en bilinen oyunları sığıntılar, polis, açık denizde ve striptiz'dir.
bir slavomir mrozek oyunu.
(i: ve açık denizde..
bir büyük balık, küçük balığı yutar hikayesi.
adalet nedir?
adalet: 1. isim yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, türe.
belki de katlanadığımız şey bu.
adaletin doğru tanımlanıp, farklı algılanması.
şişmanlar rahatça yaşayabilsinler diye, ufaklıklar tahterevallinin diğer ucunda olmak zorunda.
şimdi görüyoruz düzeni..
adalet için savaşmanın bile suç sayıldığı bir ülkedeyiz!
ve
güçsüzlerin güçlüleri yenmesi sadece masallarda olur!)
(i: ve açık denizde..
bir büyük balık, küçük balığı yutar hikayesi.
adalet nedir?
adalet: 1. isim yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, türe.
belki de katlanadığımız şey bu.
adaletin doğru tanımlanıp, farklı algılanması.
şişmanlar rahatça yaşayabilsinler diye, ufaklıklar tahterevallinin diğer ucunda olmak zorunda.
şimdi görüyoruz düzeni..
adalet için savaşmanın bile suç sayıldığı bir ülkedeyiz!
ve
güçsüzlerin güçlüleri yenmesi sadece masallarda olur!)
(bkz: açık denizde)
(bkz: uçak çıktı mertlik bozuldu)
henri charierre'in başından geçenleri yazdığı aynı adlı romanı ve uyarlamasını 1973'de amerikalı yapımcı-yönetmen Franklin J. Schaffner'in yönettiği sinema tarihinin nadide başyapıtlarından olan film. filmin başrol oyuncuları olan steve mcqueen ve dustin hoffman'ın neden oyuncu dallarında oscar'a aday olmadıklarını anlamak mümkün değil. zira ikisi de harikulade bir performans çıkartmışlar.
papillon benim gördüğüm en iyi hapishane filmi. ne shawshank redemption ne de modern tv dizileri prison break'ler falan yanına bile yaklaşamaz gözümde..
papillon bir kabullenme, kabullenmeme, bir azim öyküsü. hem de en sert en ağırından. beklediğiniz umut, alıştığınız klişeler yok papillon'da. çünkü gerçek. hem de sapına kadar yaşanmış bir gerçek. bunu bilmek insanın tüylerini daha bir ürpertiyor..
son olarak:
---------------alıntı---------------
hey you bastards! i'm still here!!!
---------------alıntı---------------
papillon benim gördüğüm en iyi hapishane filmi. ne shawshank redemption ne de modern tv dizileri prison break'ler falan yanına bile yaklaşamaz gözümde..
papillon bir kabullenme, kabullenmeme, bir azim öyküsü. hem de en sert en ağırından. beklediğiniz umut, alıştığınız klişeler yok papillon'da. çünkü gerçek. hem de sapına kadar yaşanmış bir gerçek. bunu bilmek insanın tüylerini daha bir ürpertiyor..
son olarak:
---------------alıntı---------------
hey you bastards! i'm still here!!!
---------------alıntı---------------
ben de en son geçen seneki braga takımıyla oynadığım maçta gülme etkisi yaratmış tezahürat.
bir an yabancılaştım olaya.. braga kim? daha tarihimizde ilk defa oynadığımız bir takım.
adamlarla derdimiz ne? yok. hiç yok.. niye olsun ki? ilk defa karşılaşıyoruz..
ama adamlar daha 4. dakka götveren oldu..
ahahaha hatırladım yine sinirlerim bozuldu. bu adamlar naaptı da götveren oldu birden arkadaş ahahaha
bir an yabancılaştım olaya.. braga kim? daha tarihimizde ilk defa oynadığımız bir takım.
adamlarla derdimiz ne? yok. hiç yok.. niye olsun ki? ilk defa karşılaşıyoruz..
ama adamlar daha 4. dakka götveren oldu..
ahahaha hatırladım yine sinirlerim bozuldu. bu adamlar naaptı da götveren oldu birden arkadaş ahahaha
(bkz: le rouge et le noir)
(bkz: le rouge et le noir)
stendhal'ın en büyük romanlarından biri[ybkz]swh[/ybkz], 19. yy fransız başyapıtı.
kızıl ve kara olarak türkçeye çevrilmiştir. bazı yayınevleri de kırmızı ve siyah olarak basmıştır. dünya edebiyatının ilk psikolojik romanıdır.
roman antiliberal hanedanlık düzeninde, yoz kilisenin ana erk olduğu, napoleon'un hain kabul edildiği 19 yy. fransa'sında ana karakter julien de sorel'in yaşamını anlatıyor. kitapta kırmızı askeriyeyi[ybkz]swh[/ybkz] siyah da rahipliği simgeliyor.
kalıplaşmış sosyal yapı içinde, fakir bir erkek olan julien'in hayatta yükselebilmesinin iki yolu olan kızıl[ybkz]swh[/ybkz] ve kara[ybkz]swh[/ybkz] arasında bocalarken bir yandan da onulmaz aşk maceralarıyla yıpranması kitabın son sayfaya kadar heyecanını korumasını sağlıyor. hiyerarşi ve aşk kavramlarını damarlarınızda hissediyorsunuz.
okuyun.
kızıl ve kara olarak türkçeye çevrilmiştir. bazı yayınevleri de kırmızı ve siyah olarak basmıştır. dünya edebiyatının ilk psikolojik romanıdır.
roman antiliberal hanedanlık düzeninde, yoz kilisenin ana erk olduğu, napoleon'un hain kabul edildiği 19 yy. fransa'sında ana karakter julien de sorel'in yaşamını anlatıyor. kitapta kırmızı askeriyeyi[ybkz]swh[/ybkz] siyah da rahipliği simgeliyor.
kalıplaşmış sosyal yapı içinde, fakir bir erkek olan julien'in hayatta yükselebilmesinin iki yolu olan kızıl[ybkz]swh[/ybkz] ve kara[ybkz]swh[/ybkz] arasında bocalarken bir yandan da onulmaz aşk maceralarıyla yıpranması kitabın son sayfaya kadar heyecanını korumasını sağlıyor. hiyerarşi ve aşk kavramlarını damarlarınızda hissediyorsunuz.
okuyun.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?