müthiş bir ilhan berk şiiri.
Siz ne güzeldiniz benimle bilemezsiniz
A harfinden bir çarşı güneşi yüzünüzde
Hèlene uyruklu bir rüzgârdınız her şiirde
Benimdi, Ronsard'ın bir ülkesiydi yeriniz.
şimdi kim bilir istanbul'sunuz değilsiniz
Bir f'diniz önasya'larda o şey evlerde
şimdi nasıl bir yalnızlık eser yüzünüzde
Uzun sular olur duymak gibi bir şeydiniz.
şimdi h, şimdi M sesi ilk nasıl karanlık
ipek gibiydiniz iyisi mi anlatmamalı
Ben yokum ya yoksunuz bakın nasıl artık.
şimdi bakın nasıl bir yalnızlık vuran benden
şimdi şiirlerde benim yazdığım sıkıntı
Bayılırsınız bir rüzgâr oynatsam ülkemden.
enfes bir ilhan berk şiiri.
Evet hep açık gidip gelen ağzın içindi;
Gökyüzünün o huysuz maviliği içindi;
Elma kokan bir Türkçeyle konuştuğun içindi;
ölümün sefil, kötü belleği içindi;
Her gün Pazar kurulan o sokaklar içindi;
Saçında uykusu kaçmış çiçekler ıslattığın içindi;
çocuklar okuldan dönüyormuş gibi sesin içindi;
işte bütün ama bütün bunlar için sana teşekkür derim.
Evet hep açık gidip gelen ağzın içindi;
Gökyüzünün o huysuz maviliği içindi;
Elma kokan bir Türkçeyle konuştuğun içindi;
ölümün sefil, kötü belleği içindi;
Her gün Pazar kurulan o sokaklar içindi;
Saçında uykusu kaçmış çiçekler ıslattığın içindi;
çocuklar okuldan dönüyormuş gibi sesin içindi;
işte bütün ama bütün bunlar için sana teşekkür derim.
çok güzel bir ilhan berk şiiri.
Yavaş yavaş geçtim kalabalıkların arasından
bir deniz çarpması gibi çoğalta çoğalta geçen
geçtiği yeri
yavaş yavaş çıktım içimden.Dokundum
yavaş yavaş acıya,kuvarsa,şiire
yavaş yavaş tarttım suyu,anladım nedir ağırlık
kokular
coğrafya.
Eğildim sonra gövdeyi tanıdım ve düzenini
gördüm sessizliğin dümdüzlüğünü
gördüm yinelemedi gördüğüm hiçbir şey
böyle yavaş yavaş geçtim insandan insana
insanlaştırdım yavaş yavaş dışımı
böyle karıştım kalabalıklara
kalabalıklaştım böylece..
Yavaş yavaş geçtim kalabalıkların arasından
bir deniz çarpması gibi çoğalta çoğalta geçen
geçtiği yeri
yavaş yavaş çıktım içimden.Dokundum
yavaş yavaş acıya,kuvarsa,şiire
yavaş yavaş tarttım suyu,anladım nedir ağırlık
kokular
coğrafya.
Eğildim sonra gövdeyi tanıdım ve düzenini
gördüm sessizliğin dümdüzlüğünü
gördüm yinelemedi gördüğüm hiçbir şey
böyle yavaş yavaş geçtim insandan insana
insanlaştırdım yavaş yavaş dışımı
böyle karıştım kalabalıklara
kalabalıklaştım böylece..
bir ilhan berk şiiri.
Güzel
ölüm daha kolaydır sevmekten
der ya Aragon
Anla ki ölüme benzer seni sevmek
Sözcükler ki alevdir
Ve karadır şairlerin hayatları
Hem nice şiirlerde nice aşklarda
Tarar saçımızı ölüm.
Aşk ki bazan solgun bir ilçedir
Sürdürür derinliğini
Neden "en çok" acı ustası şairlerdir
En çok taşırlar çünkü aşkları.
Ben ki yatağımdan tedirgin bir suyum
Besbelli ki aşka ve ölüme çalışıyorum.
Güzel
ölüm daha kolaydır sevmekten
der ya Aragon
Anla ki ölüme benzer seni sevmek
Sözcükler ki alevdir
Ve karadır şairlerin hayatları
Hem nice şiirlerde nice aşklarda
Tarar saçımızı ölüm.
Aşk ki bazan solgun bir ilçedir
Sürdürür derinliğini
Neden "en çok" acı ustası şairlerdir
En çok taşırlar çünkü aşkları.
Ben ki yatağımdan tedirgin bir suyum
Besbelli ki aşka ve ölüme çalışıyorum.
bir ilhan berk şiiri.
Size baktım. Sesin eski ve yalnız
Sizi soyuyorum. Büyük ağzınız.
Gözlerinizi alıyorum. Gözle-
riniz Ortaçağ. Kocaman ve ıssız.
Alıp ellerini beyaz diyorum
Beyaz çıplak etin, oralarınız.
Oralarınızı açıyorum. Gök-
yüzü, ağaçlar gibi kokuyorsunuz.
Uzanıp sesinizi alıyorum
Sesiniz! istanbul. Elgin. Sonrasız.
Dik bir suru çıkıyoruz. Bir attan
iniyorum. Beyazım. Beyazsınız.
Sunu
Sonra ben bütün gün dolaştım durdum
Bu gazeli yazdım belki duydunuz.
Size baktım. Sesin eski ve yalnız
Sizi soyuyorum. Büyük ağzınız.
Gözlerinizi alıyorum. Gözle-
riniz Ortaçağ. Kocaman ve ıssız.
Alıp ellerini beyaz diyorum
Beyaz çıplak etin, oralarınız.
Oralarınızı açıyorum. Gök-
yüzü, ağaçlar gibi kokuyorsunuz.
Uzanıp sesinizi alıyorum
Sesiniz! istanbul. Elgin. Sonrasız.
Dik bir suru çıkıyoruz. Bir attan
iniyorum. Beyazım. Beyazsınız.
Sunu
Sonra ben bütün gün dolaştım durdum
Bu gazeli yazdım belki duydunuz.
bir ilhan berk şiiri.
Bomboş oturdum rüzgarı dinledim
(yay burcundan dönen). Irmağın
dediklerine geçtim sonra.
Geçip gidiyordum beni görmüyordu
ot yüklü bir akşam, yarım bir
ay.
Arkamdan başını kaldırıp
bakmıştı yol.
(dikenler, gri otlar)
Kocamış bir suyum ben. Bana
ormanın sesini anlat. Sesini
çayırların.
Sessizlik. Hep bu sessizlik.
Keçiyoluna çıkarın beni.
Burda ölemem.
Bomboş oturdum rüzgarı dinledim
(yay burcundan dönen). Irmağın
dediklerine geçtim sonra.
Geçip gidiyordum beni görmüyordu
ot yüklü bir akşam, yarım bir
ay.
Arkamdan başını kaldırıp
bakmıştı yol.
(dikenler, gri otlar)
Kocamış bir suyum ben. Bana
ormanın sesini anlat. Sesini
çayırların.
Sessizlik. Hep bu sessizlik.
Keçiyoluna çıkarın beni.
Burda ölemem.
çok güzel bir ilhan berk şiiri.
Kal böyle aşkım, kal böyle
Ve yalnız
Bana bak.
Bakmak aşktır.
'Soyundum işte sana yol olsun diye.'
Böyle çıplak böyle et ete
Bırak gezinsin üstünde soluğum.
Saydamdır aşk, o naif şeytan
Gözlerin, çıplak memelerin, dudakların
Böyle işte böyle gel gir yatağıma.
Ve öp sonra da
Durmadan bir daha , bir daha öp beni
Böyle uzun bir yolculuk ister aşk.
Ve çek sonra da, daha bir kendine beni
çek ki
Bileyim benim olduğunu.
Böyle işte böyle kasık kasığa.
Kal böyle aşkım, kal böyle
Ve yalnız
Bana bak.
Bakmak aşktır.
'Soyundum işte sana yol olsun diye.'
Böyle çıplak böyle et ete
Bırak gezinsin üstünde soluğum.
Saydamdır aşk, o naif şeytan
Gözlerin, çıplak memelerin, dudakların
Böyle işte böyle gel gir yatağıma.
Ve öp sonra da
Durmadan bir daha , bir daha öp beni
Böyle uzun bir yolculuk ister aşk.
Ve çek sonra da, daha bir kendine beni
çek ki
Bileyim benim olduğunu.
Böyle işte böyle kasık kasığa.
bir ilhan berk şiiri.
Ben acıyım. Yani senin hazan düşen yüzün. Umarsız
Boyun bazan. Bazan ağzın, gölgeli gözlerin
Yani çocukluğun. Bursa'da bir sokak yani
(Bursa'yı hiç görmemişim gibi gelir bana)
Bir akşam yaktığın mum sonra bir kilisede
Daha hiç bilmediği bir yüz için ölümün
Zaman ki senden başka nedir
Ve hep bir yüz dönüşür bende
Bir yüze
Hem geceyi, hem tanyerlerini taşır kendinde
Ben ki bir yıkıntınım senin, senin büyüttüğün
Acının el yazısında
Ben acıyım. Yani senin hazan düşen yüzün. Umarsız
Boyun bazan. Bazan ağzın, gölgeli gözlerin
Yani çocukluğun. Bursa'da bir sokak yani
(Bursa'yı hiç görmemişim gibi gelir bana)
Bir akşam yaktığın mum sonra bir kilisede
Daha hiç bilmediği bir yüz için ölümün
Zaman ki senden başka nedir
Ve hep bir yüz dönüşür bende
Bir yüze
Hem geceyi, hem tanyerlerini taşır kendinde
Ben ki bir yıkıntınım senin, senin büyüttüğün
Acının el yazısında
bir ilhan berk şiiri.
Adaçaylarımızı söylemiş miydik?
üç kişi bir köşede oturmuş ağ yamıyordu.
Kimimiz aznif oynuyor, cıgara üstüne cıgara
yakıyordu kimimiz. Sanki dünya durmuştu
öyle dalmış gitmiştik. Kendi kendimizdik.
Bir sürü kırlangıç dışarda camlara vuruyordu.
Birden bir ses, yüzüne karışmış bıyıkları,
-Deniz çekildi, dedi. Hepimize tutup
denizde gezdirdiği gözlerini. Büyük
bir boşluk bırakıp sonra da arkasında
Kalktı.
Biz işte o zaman gördük onu
ve çekilen denizi.
O zaman çıktık kendimizden.
Dışarda bir dilim ekmek gibiydi gök
Adaçaylarımızı söylemiş miydik?
üç kişi bir köşede oturmuş ağ yamıyordu.
Kimimiz aznif oynuyor, cıgara üstüne cıgara
yakıyordu kimimiz. Sanki dünya durmuştu
öyle dalmış gitmiştik. Kendi kendimizdik.
Bir sürü kırlangıç dışarda camlara vuruyordu.
Birden bir ses, yüzüne karışmış bıyıkları,
-Deniz çekildi, dedi. Hepimize tutup
denizde gezdirdiği gözlerini. Büyük
bir boşluk bırakıp sonra da arkasında
Kalktı.
Biz işte o zaman gördük onu
ve çekilen denizi.
O zaman çıktık kendimizden.
Dışarda bir dilim ekmek gibiydi gök
iki bölümden oluşan ilhan berk şiiri.
I.
Eleni'nin Elleri
Bir gün Eleni'nin elleri geliyor
Her şey değişiyor.
ilk istanbul şiirden çıkıp yerini alıyor
Bir çocuk ilk gülüyor
Bir ağaç çiçek açıyor.
Eleni'den önce
Daha ben çocuktum daha tütüne daha kahveye alışmamıştım
Sabahları, akşamları bilmiyordum daha
Bir gün bakıyorum akşam ellerimde gözlerimde
Bir gün sabah her yanım.
Eleni geliyor
Dünyaya bakıyorum
Dünya sanıldığı kadar küçük değil o gün anlıyorum
Sanıldığı kadar üzgün değiliz dünyada
O gün bütün şiirleri yakmalı yeniden yazmalı diyorum
Brise Marine'i yeniden
Yeniden Annabel Lee'yi.
Eleni ile anlıyoruz
Bu gökyüzü niçin kalkıp gelmiş
Deniz niçin başını alıp gitmiş onunla anlıyoruz.
Bir gün Eleni'nin elleri geliyor
Bir sokaktan ilk defa deniz görünüyor.
II.
Gençlik
Ruhum,
ilhan Berk köprüden geçiyor duyuyor musun?
Bir serçe yavaş yavaş uçuyor
Bir balık başını suyun yüzüne çıkarmış bakıyor
Düştü düşecek dalından bir yaprak.
Lambodis raftan bir şişe aldı açtı
Bir bulut durdu pencerede
Lambodis işine devam etti
Ellerini sildi, hıyar, domates doğradı
Sonra oturup gençliğini düşündü.
Bir evdeydi
Eleni on sekizinde, ilyadis yirmi üç
Eleni'nin şarkıları vardı
insan akıl erdiremezdi
istanbul'un her tarafı kahve
Kapalı kahve açık kahve
şarkılar ne kadar güzel olursa olsun
Eleni'yi anlamazdı.
O günler Lambodis'in ağzında bir cigara bir aşağı bir yukarı
istanbul'da
Eleni'nin en güzel yerleri elleri sarımsak kokan ağzı
Daha Lambodis meyhaneci değil
Daha Lambodis hiçbir şey değil
O günler her Pazar Saint-Antoine'a gidiyorlar
Eleni'nin göğsü soyulmuş badem
Güvercin gibi elleri
Daha o zamandan Lambodis'in düşmanı çok
Bütün istanbul Eleni'nin arkasında.
Evet
Lambodis'in gençliği bir yaprak düştü düşecek
Pencereye oturmuş gelip geçenlere bakıyor
Sen de bak diyor bana
Bak insanlar geçiyor
Ben sıkıldım mı insanlara bakarım
Hiçbir şeyim kalmaz
Hiçbir şeyimiz kalmıyor.
Her iş bunun gibi ruhum
Bir kadın bir adam aynı şeyi yapıyor
Ben birazdan kalkıp Sirkeci'ye gideceğim
Sevgilim trene binip gidecek
Bir zaman hiç güneş doğmayacak sabah olmayacak, bir zaman
dünyada değilmişiz gibi korkacağız.
Bunlar hep olacak ruhum
Bir gün bakacağız istanbul güzel
Ondan sonra her gün istanbul güzel.
Eskiden çok eskiden bu dünya daha bir güzelmiş mesela
Bu bulutlar bu gökyüzü uzanınca dokunacağımız bir yerdeymiş
şimdi şiirdeymiş bunlar
Her şey bu hesap ruhum.
Bu dünya güzel
Gülhane ağaçlık
I.
Eleni'nin Elleri
Bir gün Eleni'nin elleri geliyor
Her şey değişiyor.
ilk istanbul şiirden çıkıp yerini alıyor
Bir çocuk ilk gülüyor
Bir ağaç çiçek açıyor.
Eleni'den önce
Daha ben çocuktum daha tütüne daha kahveye alışmamıştım
Sabahları, akşamları bilmiyordum daha
Bir gün bakıyorum akşam ellerimde gözlerimde
Bir gün sabah her yanım.
Eleni geliyor
Dünyaya bakıyorum
Dünya sanıldığı kadar küçük değil o gün anlıyorum
Sanıldığı kadar üzgün değiliz dünyada
O gün bütün şiirleri yakmalı yeniden yazmalı diyorum
Brise Marine'i yeniden
Yeniden Annabel Lee'yi.
Eleni ile anlıyoruz
Bu gökyüzü niçin kalkıp gelmiş
Deniz niçin başını alıp gitmiş onunla anlıyoruz.
Bir gün Eleni'nin elleri geliyor
Bir sokaktan ilk defa deniz görünüyor.
II.
Gençlik
Ruhum,
ilhan Berk köprüden geçiyor duyuyor musun?
Bir serçe yavaş yavaş uçuyor
Bir balık başını suyun yüzüne çıkarmış bakıyor
Düştü düşecek dalından bir yaprak.
Lambodis raftan bir şişe aldı açtı
Bir bulut durdu pencerede
Lambodis işine devam etti
Ellerini sildi, hıyar, domates doğradı
Sonra oturup gençliğini düşündü.
Bir evdeydi
Eleni on sekizinde, ilyadis yirmi üç
Eleni'nin şarkıları vardı
insan akıl erdiremezdi
istanbul'un her tarafı kahve
Kapalı kahve açık kahve
şarkılar ne kadar güzel olursa olsun
Eleni'yi anlamazdı.
O günler Lambodis'in ağzında bir cigara bir aşağı bir yukarı
istanbul'da
Eleni'nin en güzel yerleri elleri sarımsak kokan ağzı
Daha Lambodis meyhaneci değil
Daha Lambodis hiçbir şey değil
O günler her Pazar Saint-Antoine'a gidiyorlar
Eleni'nin göğsü soyulmuş badem
Güvercin gibi elleri
Daha o zamandan Lambodis'in düşmanı çok
Bütün istanbul Eleni'nin arkasında.
Evet
Lambodis'in gençliği bir yaprak düştü düşecek
Pencereye oturmuş gelip geçenlere bakıyor
Sen de bak diyor bana
Bak insanlar geçiyor
Ben sıkıldım mı insanlara bakarım
Hiçbir şeyim kalmaz
Hiçbir şeyimiz kalmıyor.
Her iş bunun gibi ruhum
Bir kadın bir adam aynı şeyi yapıyor
Ben birazdan kalkıp Sirkeci'ye gideceğim
Sevgilim trene binip gidecek
Bir zaman hiç güneş doğmayacak sabah olmayacak, bir zaman
dünyada değilmişiz gibi korkacağız.
Bunlar hep olacak ruhum
Bir gün bakacağız istanbul güzel
Ondan sonra her gün istanbul güzel.
Eskiden çok eskiden bu dünya daha bir güzelmiş mesela
Bu bulutlar bu gökyüzü uzanınca dokunacağımız bir yerdeymiş
şimdi şiirdeymiş bunlar
Her şey bu hesap ruhum.
Bu dünya güzel
Gülhane ağaçlık
ilhan berk'in aynı adlı kitabına ismini veren şiiri.
Geceye hey dedim Bir bulut beyaz aydınlık
geçiyor ve ben görüyorum Belki yalnızlık
Kâğıt gibi bir kadın sana bakıp gülüyor
Demek sen daha güzelsin gökyüzünden artık
Sokakları bembeyaz evleri geçiyorum
Bir koşu bir rüzgârı alıyorum Karanlık
Bir kenttesin ve var ta ne zamanlardan beri
O zamandan trenler evler geçiyor Kapanık
Aşkın ki hiç durup dinlenmek nedir bilmiyor
Aşkın ki anlatılamaz ihtiyar ve yıkık
Nice nice yaşamalara açılmışsındır
Nice yaşamalar ki kalmıştır yarım buruk
işte Adakale Sokağındayım ve birden
Benim işte dünya kadar güzel ağzın artık
Durup bir yıkık aşk dedim ilhan Berk bir yıkık
aşk şimdi o şiirlerde senden kalan ancak
Geceye hey dedim Bir bulut beyaz aydınlık
geçiyor ve ben görüyorum Belki yalnızlık
Kâğıt gibi bir kadın sana bakıp gülüyor
Demek sen daha güzelsin gökyüzünden artık
Sokakları bembeyaz evleri geçiyorum
Bir koşu bir rüzgârı alıyorum Karanlık
Bir kenttesin ve var ta ne zamanlardan beri
O zamandan trenler evler geçiyor Kapanık
Aşkın ki hiç durup dinlenmek nedir bilmiyor
Aşkın ki anlatılamaz ihtiyar ve yıkık
Nice nice yaşamalara açılmışsındır
Nice yaşamalar ki kalmıştır yarım buruk
işte Adakale Sokağındayım ve birden
Benim işte dünya kadar güzel ağzın artık
Durup bir yıkık aşk dedim ilhan Berk bir yıkık
aşk şimdi o şiirlerde senden kalan ancak
günaydın yeryüzü'nde yer alan bir ilhan berk şiiri.
Kimsecikler yoktu gayet iyi hatırlıyoruz
Bir sabah biz erkenden geldik dünyaya
Ortalıkta büyük bir sessizlik vardı
Deniz kestaneleri ağır ağır nefes alıyordu
Baktık her şey hazırdı dünyada
Gökyüzü, dağlar, ovalar yerini almıştı
Her şey durmadan büyüyüp gelişiyordu
Anladık dünyadaydık artık
Hepimiz ayrı ayrı tutulduk dünyaya
Denizi görenler deliye döndü
Gökyüzüne bir bakışı vardı bir ceylanın
Bütün ömrümce unutmam
Bizden biraz önce gelmişlerdi sanırım
Gökyüzü dağlar ovalar
Gökyüzü dağlar ovalar
Daha yeni yeni kendilerine geliyordu
Asıl sevincimiz güneşi görünce oldu
Baktık bir geçtiği yerden
Adam boyu kalkıyordu otlar
Bir dokunduğu şey
Bir zaman kendine gelemiyordu
Bir sabah deniz kıyısında
Bir koruyu uyurken bastırdı
Deliye döndüğünü gördüm
Nasıl deliye döndüğünü bir korunun
şarkılara başladığı hatırımda
Gökyüzünün bir perişanlığı vardı üzerinde
Yüzyılda silkip atılacak gibi değildi
Bu kadar yer kapladığı için dünyada
Belli utanıp sıkılıyodu
Daha o zaman bu gökyüzünün, ovaların
Dünyaya sımsıkı sarılacakları belliydi
Baş kaldıramıyacakları
Bir vakit yaşamaktan
Hiç unutmam akşama doğruydu yağmur yağdı
Bütün balıklar denizin üstüne çıktı
Hepimiz işimizi gücümüzü bıraktık
Tam beş dakika dünyayı dinledik
Her şey yavaş yavaş oluyordu dünyada
Sarmaşıklar yavaş yavaş uzuyordu
Bir pencere yavaş yavaş açılıyordu
Dünyanın içinden
Dağlara ovalara doğru koştu o gün kimimiz
Kimimiz nehirlere doğru koştuk
Fevkalâde sevinmiştik hatırımızda
Bugün işte bir bunu biliyoruz
Kimsecikler yoktu gayet iyi hatırlıyoruz
Bir sabah biz erkenden geldik dünyaya
Ortalıkta büyük bir sessizlik vardı
Deniz kestaneleri ağır ağır nefes alıyordu
Baktık her şey hazırdı dünyada
Gökyüzü, dağlar, ovalar yerini almıştı
Her şey durmadan büyüyüp gelişiyordu
Anladık dünyadaydık artık
Hepimiz ayrı ayrı tutulduk dünyaya
Denizi görenler deliye döndü
Gökyüzüne bir bakışı vardı bir ceylanın
Bütün ömrümce unutmam
Bizden biraz önce gelmişlerdi sanırım
Gökyüzü dağlar ovalar
Gökyüzü dağlar ovalar
Daha yeni yeni kendilerine geliyordu
Asıl sevincimiz güneşi görünce oldu
Baktık bir geçtiği yerden
Adam boyu kalkıyordu otlar
Bir dokunduğu şey
Bir zaman kendine gelemiyordu
Bir sabah deniz kıyısında
Bir koruyu uyurken bastırdı
Deliye döndüğünü gördüm
Nasıl deliye döndüğünü bir korunun
şarkılara başladığı hatırımda
Gökyüzünün bir perişanlığı vardı üzerinde
Yüzyılda silkip atılacak gibi değildi
Bu kadar yer kapladığı için dünyada
Belli utanıp sıkılıyodu
Daha o zaman bu gökyüzünün, ovaların
Dünyaya sımsıkı sarılacakları belliydi
Baş kaldıramıyacakları
Bir vakit yaşamaktan
Hiç unutmam akşama doğruydu yağmur yağdı
Bütün balıklar denizin üstüne çıktı
Hepimiz işimizi gücümüzü bıraktık
Tam beş dakika dünyayı dinledik
Her şey yavaş yavaş oluyordu dünyada
Sarmaşıklar yavaş yavaş uzuyordu
Bir pencere yavaş yavaş açılıyordu
Dünyanın içinden
Dağlara ovalara doğru koştu o gün kimimiz
Kimimiz nehirlere doğru koştuk
Fevkalâde sevinmiştik hatırımızda
Bugün işte bir bunu biliyoruz
enfes bir ilhan berk şiiri.
Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk.
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu.
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.
Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk.
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu.
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.
kitaplar kitabı'nda yer alan bir ilhan berk şiiri.
Ben bütün çizgilerde oldum bütün o çizgilerde
Her sefer böyle geldi vurdu yaşamama bir deniz
Aldı bir yaşamadan bir yaşamaya kodu nasıl
Al bir çocuk vardı o korkularda o gecelerde
Büyük, ulu sular yudu beni çokum artık nasıl,
Bir deniz size de gelir vurur elbet anlarsınız.
Ben bütün çizgilerde oldum bütün o çizgilerde
Her sefer böyle geldi vurdu yaşamama bir deniz
Aldı bir yaşamadan bir yaşamaya kodu nasıl
Al bir çocuk vardı o korkularda o gecelerde
Büyük, ulu sular yudu beni çokum artık nasıl,
Bir deniz size de gelir vurur elbet anlarsınız.
fevkalade bir ilhan berk şiiri.
çok uzun bir gündü aşka dönüyordum
çok uzun, yavrum, çok uzun seni sevmekten
işte diyordum ilk öpüş işte masmavi yarığın
işte yedisi sabahın ve ıslak ağzının
işte eski bir otu kasıklarının ve karnının
işte dilinin getirdikleri işte ormanlarım
işte döşekte çırılçıplak upuzun uyanışın
işte kayaya vuran eski gölgen eski sesin
işte o ağzındaki esmer kuş o yaban ırmak
Kal öyle diyordum böyle anadan doğma iç içe
Kal öyle ilkin orandan öpeceğim diyordum
Aşk ki karadır tek heceli bir sözcüktür
işte tam böyle, sevdalım, tam böyle diyordum.
çok uzun bir gündü aşka dönüyordum
çok uzun, yavrum, çok uzun seni sevmekten
işte diyordum ilk öpüş işte masmavi yarığın
işte yedisi sabahın ve ıslak ağzının
işte eski bir otu kasıklarının ve karnının
işte dilinin getirdikleri işte ormanlarım
işte döşekte çırılçıplak upuzun uyanışın
işte kayaya vuran eski gölgen eski sesin
işte o ağzındaki esmer kuş o yaban ırmak
Kal öyle diyordum böyle anadan doğma iç içe
Kal öyle ilkin orandan öpeceğim diyordum
Aşk ki karadır tek heceli bir sözcüktür
işte tam böyle, sevdalım, tam böyle diyordum.
bir ilhan berk şiiri.
Kuşlar kalkıyor Aya irini üstünden
Bir sap ot kulaklarının arkasında
Ben sonunda burdasın işte diyorum kendi kendime
Burda eski bir atlasın kesiştiği yerde
Bir kedi gözlerini dikmiş bana bakıyor
Ve aşağılarda gök ne kadar aşağılarda olursa
Ve karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor bir kadın
Ben seni düşünüp korkunç ince diyorum görmediğim boynu
önümden çerçiler askerler bıçak bileyicileri geçiyor
Ve asık suratlı kazmacıları dünyamızın
Bir ses seninle aynı yarımadadayız diyor
Ve yitiyor sonra Galatanın eski bir sokağında
Galatanın eski bir sokağını tepiyorum ben böyle her akşam
Her akşam tabanımda senin çamurun
Kuşlar kalkıyor Aya irini üstünden
Bir sap ot kulaklarının arkasında
Ben sonunda burdasın işte diyorum kendi kendime
Burda eski bir atlasın kesiştiği yerde
Bir kedi gözlerini dikmiş bana bakıyor
Ve aşağılarda gök ne kadar aşağılarda olursa
Ve karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor bir kadın
Ben seni düşünüp korkunç ince diyorum görmediğim boynu
önümden çerçiler askerler bıçak bileyicileri geçiyor
Ve asık suratlı kazmacıları dünyamızın
Bir ses seninle aynı yarımadadayız diyor
Ve yitiyor sonra Galatanın eski bir sokağında
Galatanın eski bir sokağını tepiyorum ben böyle her akşam
Her akşam tabanımda senin çamurun
br ilhan berk şiiri.
üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.
Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün
Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğun üstümde duydum
Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.
üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.
Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün
Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğun üstümde duydum
Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.
ilhan berk'in âşıkane adlı şiir kitabında yer alan şiiri.
Sarı, o çokgüzel, giriyor kentime
Koyuyor sesini balıkçıl ve yalnız
Nehirlerleyin o, yavaşça etime.
Kırmızı, karışıyor ağızlarımız.
Göğü, bir ormanı gidiyoruz, Uzun
duyuyorum bunlar kirpiklerin. Buğday
Sonsuz Temmuz yüzün, o intiharım.
Bunlar oraların, Ey Aşkyüzlüm benim,
Ey.
Bir aşkı gitmek var, şimdi sen osun
Cinselliğimizi büyütmek büyütmek
Dağlamak çıplaklığımızı göklemek,
Böyle seni suya göğe tutuyorum.
Seni artık korkunç karıştırıyorum.
-Uzar şimdi bizden bir gece Upuzun.
Sarı, o çokgüzel, giriyor kentime
Koyuyor sesini balıkçıl ve yalnız
Nehirlerleyin o, yavaşça etime.
Kırmızı, karışıyor ağızlarımız.
Göğü, bir ormanı gidiyoruz, Uzun
duyuyorum bunlar kirpiklerin. Buğday
Sonsuz Temmuz yüzün, o intiharım.
Bunlar oraların, Ey Aşkyüzlüm benim,
Ey.
Bir aşkı gitmek var, şimdi sen osun
Cinselliğimizi büyütmek büyütmek
Dağlamak çıplaklığımızı göklemek,
Böyle seni suya göğe tutuyorum.
Seni artık korkunç karıştırıyorum.
-Uzar şimdi bizden bir gece Upuzun.
ilhan berk'in 1978 tarihli ilk şiir kitabına adını veren şiiri.
Bir zevk duyulmaz oldu, buranın rüzgârlarından
Hayat soldu bir günün enginlerinde yine.
Selâm! sonsuzlukların yorgun gönüllerine
Selâm: Güneşi içeren çocuklar diyarından!...
Bir ateş yakalım ki geçmesin hatta bir an
Ve sussun kurtlar, kuşlar bir gök gürültüsüyle;
Bir ateş yakalım ki, tutuşsun gökler bile
Ve Güneş içilsin o gün, kızıl çanaklardan!...
Varsın eskisin sesim kaybetsin ahengini
Geceler kıskanmasın aydınlığa süsünü.
Donatsın sonsuzluklar gibi gurubun rengini
Söylesin ve uzaklar baharın türküsünü...
Neler, neler beklenmez nihayetsiz bir yerden
Güneşi içelim mor şafaklar gecesinden.
Selâm! Sonsuzluklara, hasretli gönüllerden,
Selâm, güneşi, göğü yakanlar bahçesinde!...
Bir zevk duyulmaz oldu, buranın rüzgârlarından
Hayat soldu bir günün enginlerinde yine.
Selâm! sonsuzlukların yorgun gönüllerine
Selâm: Güneşi içeren çocuklar diyarından!...
Bir ateş yakalım ki geçmesin hatta bir an
Ve sussun kurtlar, kuşlar bir gök gürültüsüyle;
Bir ateş yakalım ki, tutuşsun gökler bile
Ve Güneş içilsin o gün, kızıl çanaklardan!...
Varsın eskisin sesim kaybetsin ahengini
Geceler kıskanmasın aydınlığa süsünü.
Donatsın sonsuzluklar gibi gurubun rengini
Söylesin ve uzaklar baharın türküsünü...
Neler, neler beklenmez nihayetsiz bir yerden
Güneşi içelim mor şafaklar gecesinden.
Selâm! Sonsuzluklara, hasretli gönüllerden,
Selâm, güneşi, göğü yakanlar bahçesinde!...
çok ama çok güzel bir ilhan berk şiiri.
ey güzel harf güzel kağıt güzel kalem.
sana nehirlerden rüzgarlardan söz ediyorum
benim için nehirleri eğit,su yolları aç.
ben ki daha ağzı lekeli bir çocukken
yürürken gördüm bir gün nehirleri
nehirlerin rüzgarların sözü yaşar
ben ağzının yaprağıyım,bir yere yaz bunu.
ey güzel el yazısı güzel mürekkep güzel uç.
beni küçük su birikintileri büyüttü.
beni anlamak için su birikintilerine sor
su unutmaz:daireler çizerek dikkatle çalışır.
benim için yapraklar topla,yatağını lekele.
ben bu akşam doğruyum,karıştır saçlarımı.
ey güzel harf güzel kağıt güzel kalem.
sana nehirlerden rüzgarlardan söz ediyorum
benim için nehirleri eğit,su yolları aç.
ben ki daha ağzı lekeli bir çocukken
yürürken gördüm bir gün nehirleri
nehirlerin rüzgarların sözü yaşar
ben ağzının yaprağıyım,bir yere yaz bunu.
ey güzel el yazısı güzel mürekkep güzel uç.
beni küçük su birikintileri büyüttü.
beni anlamak için su birikintilerine sor
su unutmaz:daireler çizerek dikkatle çalışır.
benim için yapraklar topla,yatağını lekele.
ben bu akşam doğruyum,karıştır saçlarımı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?