beşiktaş taraftarı

5 /
baranoviçi
bugün itibarıyla uyanıp ayaga kalkarak karanlığın ardından doğacak güneşe yürümesi gereken silkelenip ilk olarak endüstriyel futbolun iri meyvesi başkanına yol verip hemen ardından hırsıza hırsız diye haykırması gereken taraftardır..
rölanti
diğerlerine uzak ara gider yapmış taraftar..

farklılığını avrupalı futbolcu ve gazetecilere defalarca kanıtlamış,rakip takım taraftarlarının forumlarında hakkında övgüyle bahsedilen başlıklar açılmış taraftar..

kimseye benzemeye çalışmadan ekol olabilmiş,emeğiyle,alın teriyle büyüttüğü sevdasını gözünden sakınırcasına içselleştirmiş taraftar..

yenildiğinde,maç çıkışlarında ve ekran başında birbirini teselli manyağı yapmayı görev bilen kutsal taraftar..

diğer büyük trübünlerin yılda belkide birkaç yılda yazıp,yorumlayıp söyleyebildikleri bir bilemedin iki orjinal bestelerine karşı,hemen hemen iki ayda bir yepyeni bestelerle futboldan nefret edenlerin dillerine bile dolanmasını sağlayan besteleri emeğiyle üreten taraftar..

aşkı devrime dönüştürmüş taraftar.
newcastle
seba sonrası süreçte maalesef kendini yavaş yavaş bitiren, son dönemde yaşananlarla da bu bitişin artık dibine vurulduğunu gözlemlediğim taraftar topluluğu.

(bkz: aziz yıldırım ı özlüyoruz)
(bkz: yıldırım demirören in paralı köpekleri)

bunların hepsi sağlam bir çarşı jenerasyonunun tarihe karışması sonucu zaten gerçekleşmesini beklediğim durumlardı. ama her inişin bir çıkışı olduğu bir gerçek ve benim gibi düşünen beşiktaşlılar hiç de azımsanacak sayıda değiller.

o nedenle asla ve asla enseyi karartmıyorum sözlük.
şutmesafesişutpozisyonu
Maalesef 80 sonrası endüstriyel futbol akımına, ve ezeli rakiplerinin yaptığı fiyakalı transferlere özenerek, seba gitsin ahmet dursun haykırışları içersinde beşiktaşın ve beşiktaşlılığın özünü kaybeden, sadece rakiplerine özenen,iki yıldız gelince ağız değiştiren , işler kötü gitmeye başlayınca yine lk söylemlereine dönen, ettiği küfürler ile saha kapanma rekorları almamızı sağlayan. Maalesef bir çoğu hayattan kopuk ve başarısız oldukları için kendlerini beşiktaşında üstünde tuttukları çarşı diye bir guruba sokarak kimliklerini kazanmaya çalışan, hala maçlara bedava girmek için uğraş veren , beşiktaş store yerine korsan tezgahtan alışeriş yapan kimse kusura bakmasın ama takımından çok kendisini ve gurubun seven bir gurubun tribünlerde ağırlık kazandığı taraftardır.
Bunun yanında tabiki bu sözlerim milyonlarca aklı başında, beşiktaşlılıı özümsemiş taraftarları kapsamıyor ama onlarda artık zaten maça falan gitmiyor.
la bebe
eskiden takımı başarısız da olsa başı dikti, bir duruşu vardı ve başarıya entegre olmayan asil bir duruştu.
şimdi hem takımı başarısız, hem başı öne eğik, hem de her gün yüzünü ağartacak bir detayla karşılaşıyor.

bir gün bir bakıyoruz trabzonspor'un şampiyonluğu kutlanıyor, bir bakıyoruz aziz yıldırım özleniyor, bir bakıyoruz çobanımızın ağzından "fenerbahçemiz" kelimesi dökülüyor.

allah'ım nolur bir an önce geçsin şu günler.
baskasevdalarakapalıyız
baba hakkı ve süleyman seba'yı ıslık ve protestolarla harcamasına rağmen yıldırım demirören'e karşı hala yüksek bir ses çıkarabilmişliğimiz yoktur. bunun dışında mükemmelliğine söz söyleyecek adamın kalbini kırar, kusura bakmasın amına da koyarım.
gagam koptu sira pencelerimde
iyidir, hoştur, yaratıcıdır, diğerlerine benzemez ama endüstriyel futbolun etkisine artık iyice girmiştir. son bir çaba deyip karaya doğru kulaç atanlar da vardır elbet içinde ama çoğunluğu -ne yazık ki- tamamen teslim olmuştur bu illete.

haddim olmasa da yetişebildiğim, bana anlatılanlar kadarıyla bir irdelemek isterim içinde bulunduğum bu topluluğu:

bazı futbolcular vardır bizlerin gözünde, gönlünde, aklında yer etmiş. ne çok yeteneklidir ne de sezonluk 40 gol atmıştır. ama yine de gözlerimiz onları arar sahada. bazen ferdinand'dır, bazen pascal, bazen ilhan, bazen zago, bazen pancu, bazen münch, bazen amokachi, bazen şifo, bazen atom karınca, bazen sarı fırtına, bazen kibar feyzo, bazen beyefendi ali ve niceleri...
bahsettiğim futbolcuların hiçbiri bir quaresma, guti, simao yeteneğinde değildi belki. ama hangimiz aramıyoruz bu futbolcuları? hangimiz keşke münch soldan bindirip ortalasa da pascal kafayı çaksa, şifo araya bıraksa da amokachi kaleciyi geçip boş kaleye yuvarlasa vs. demiyoruz?

peki şimdi değişen nedir? neden quaresma'ya, simao'ya, almeida'ya, guti'ye, delgado'ya, ricardinho'ya vs. bu kadar değer veriyoruz? bu değişimin sebebi nedir? bu yıldız adı altındaki futbolcularla gelebilecek olası başarılar mı bizi cezbeden? kazanabileceğimiz kupalar mı bizi geçmişimizden koparan? ya da trivelalar, topuk pasları, müthiş çalımlar mı gözümüze hoş gelen? alın teri, ciğerleri patlarcasına koşanlar, tribünlerden alkış alabilmek için kıçını yırtanlara duyduğumuz saygı nerede? bu kadar mı değişti lan değerlerimiz? bu kadar mı uzaklaştık baba'mızdan? tamam değişim olacak illa ki. demiyorum ki 20 yıl önce neysek o olalım, geri dönelim o günlere. eyvallah değişelim ama değişirken gelişelim be gözüm. mevcut sistemin, egemenlerin bizlere dayattığı şeyleri kabul etmek neden? hani asiydik? hani farklıydık? hani karşıydık? hani alayına giderdik? bir topuk pasına, bir güzel çalıma mest oluyorsak ne farkımız kalır diğerlerinden? her şeyden ama her şeyden önce emeğe, alın terine, mücadeleye değer vermezsek nasıl taşırız baba'mızın bizlere bıraktığı şeref'li armayı?

bedava biletmiş, yönetim-taraftar ilişkisiymiş onlara girmiyorum bile. çünkü asıl konu değerlerimizden uzaklaşıyor olmamız. yoksa [ybkz]swh[/ybkz]sen al bedava bileti bas tokatı!

not1: yazar burada tespit sıçmamıştır. sadece içine dert olan 1-2 şeyi ahaliyle paylaşmak istemiştir.

not2: genç yazarımızın ağzına sıçmadan önce oturup bir düşünsek fena olmaz sanki he?
mythmt
pankartları olsun, yaratıcılığı olsun, sevgisi olsun, marşları olsun her şeyiyle türkiye'ye belkide dünyaya kendini kabul ettirmiş en iyi taraftarlardandır.
gidiyorum bu
son zamanlarda rakip takım üzerinde baskı kurma konusunda iyiden iyiye sınıfta kaldığına emin olduğum taraftar grubu.

90'lı yıllarda rakip topa sahip olduğunda ıslıklarla kulakları sağır eden o kitle gitmiş, yerine maç öncesinde oluşturduğu repertuarından kesitler sergileyen popüler kültür ikonu gelmiş. "sıradaki bestemiz kıbrısta vatani görevini yaparken bizi izlemekte olan x'e gelsin" modunda takılınıyor sanki. gençlerbirliği ceza sahana girmiş sen halen "ooo beşiktaşım oleyyyy"... 15-20 yıl önce (b: randall azofeifa )o şekilde manuel fernandes'i tahrik edecek de, 90 dakika o sahada top koşturacak? ıslıktan, protestodan ayakları titrer, kafasını kaldırmaz, ya hocası onu oyundan alır ya da kendisi kenara değiştirilmesini işaret ederdi.

dikkatle takip edin aynı şey basketbol maçları için geçerli. beş bin kişi salonu doldurmuş (efes, galatasaray, fenerbahçe maçları için konuşuyorum), rakip hücum ediyor, arada iki sayı fark var, maçın en kritik dakikaları, bizimkiler "gücüne güççç katmaya geldikkk". lütfedip serbest atışlarda ıslığa yöneliyorlar. önceden de biz tribünlerde birçok besteyi avazımız çıktığı kadar bağırarak söylemiyor muyduk? söylüyorduk.ancak skor avantajını yakaldıktan sonra, maçı kazanacağımıza kanaat getirdikten sonra kendi şovumuza başlardık veya verilecek yerler varsa mesajımızı verirdik. ama öncelik her zaman beşiktaş'ın sahadan galip ayrılmasıydı.

Açıkça itiraf edelim, bugün sadece portekizliler değil, kapalıdaki taraftar gruplarının tribün şovu da beşiktaş'ın önüne geçmiştir. kendimizi de kandırmayalım ligdeki hiçbir rakip, hiçbir hakem artık inönü stadı'nda, akatlar'da kendisini baskı altında hissetmemektedir. hissetmediği için kendi evinde haksız yere kart görüyorsun, haksız yere aleyhine penaltı çalınıyor, haskız yere koçun diskalifiye oluyor, haksız yere oyuncuna teknik faul çalınıyor, haksız yere nizami golün ofsayt gerekçesini bırak çizgiyi geçse bile verilmiyor beşiktaşlı...

bilen bilir hatırlayan hatırlar. cem uzan'ın istanbulsporu ile inönü stadı'nda oynuyoruz. istanbulspor'un sağ açığı vardı (b: ilkan aksoy). kısa boylu, saçlar sıfır numara. bu adam bizden bir oyuncuya sert bir faul yaptı, ve o dakikadan sonra topu ayağına her aldığında kapalı tribün hali hazırda yaptığı tezahuratı yarıda kesip "keeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeel kel ke kel kel" diye bağırmaya başladı. istisnasız her top ayağına geldiğinde bu tepki devam etti. maçın sonuna kadar istanbulspor 10 kişi oynadı.

inönü'nün yapılan bilinçli tezahürat ve reaksiyonlarla gerçek anlamda bir cehenneme dönüşmesi dileğiyle...

(başıyla sınıfı selamlar ve sırasına oturur.)
şutmesafesişutpozisyonu
maçtan çok kendini tatmin etmeye gelen bir sürü yeni yetmenin çoğunluğu oluşturmaya başlamasıyla eski etkisini ve takıma desteğini kaybetmeye başlamıştır ne yazık ki.
Maça etki konusunda hiç bir etkisi olmamaya başlamıştır, çünkü çoğunun maçla bile ilgisi yok, bir besteye başalayıp saatlerce devam etmenin takıma destek olduğunu sanmaktadırlar.
Nerede hakeme etki edecek tepkiler nerede rakip takımı telaşlandırmak hiç biri yoktur.
Hepsini geçtim bu kendini bilme sözde taraftarlar yüzünden bu kaçıncı kez saha kapanma cezasıdır, bir taraftar takımına bu kadar zarar veriyorsa ama kimse kusura bakmasın olmaz olsun böyle taraftar...
avcarlıçürük
23 şubat 2012 beşiktaş sc braga maçında; her ne kadar star tv sesi kısmış olsa da, çoğu zaman hangi tezahüratların yapıldığını duyabileceğimiz kadar ses vardı. ve ben taraftarın bu maçta, bu konuda yine sınıfta kaldığını düşünüyorum. şov anlamında değil, yanlış olmasın. sorun burada zaten, amaç sadece şov yapmak olmaya başladı iyiden iyiye. 1-0 geridesin, ekran başında milyonlarca insan diken üstünde amuda kalkmış, kalp krizi geçiriyor, siz orada "oğğğğğley oğley oğleeeey... koy şu braagayaaa... koy şu g*tveren braagaya..." bu nedir arkadaş? lütfen biri beni, bu tezahüratın 1 miligram ateşleyicilik özelliği olduğuna ikna etsin. bir de buna bir başladılar mı, böyle transa geçmiş gibi dakikalarca bitmiyor, bitmiyor, bitmiyor. o esnada 158 adet tehlike yaşanıyor kalemizde ama hâlâ laylay loyloy. 2. golü yeseydik ne yapacaklardı, çok merak ediyorum. anca quaresma 2 şık çalım atıp gol pozisyonu yaratınca saldır beşiktaş ım oley'e geçiş yaptılar ama o da saman alevi gibi parladı ve söndü. ekrana bile yansımayan dandik ve gereksiz beyaz eldiven şovuna kafa yorduğunuz kadar takımı da düşünseydiniz kekşe. çok yazık.
dingoc
(bkz: beşiktaş tribünlerinin sosyal mesaj verme alışkanlığı)

maça giden kısmı veya tribünde bulunan ve bütün stadı yöneten kısmı için söylüyorum, ne yazık ki kendilerini beşiktaşın önünde görmeye başlayan taraftardır. sen her avrupa maçına ayrı bir görsel şölen hazırlamak için uğraşırken, içeri de oynanan tükiye ligi maçlarında ortada yoksan, esas görevin olan takımı desteklemek işini bırakıp, saçma sapan 19 mayıs görsel şovları ile uefa nın resmi sitesine girmeye çalışıyorsan, rakip takım veya hakem üzerinde en ufak bir baskı oluşturamıyorsan bu işin suyu çıkmıştır.
herkesin hatırlaması ve asla unutmaması gereken konu tribüne gelenlerin temel derdinin takım olmasıdır. takım nasıl desteklenir, zor anlarda nasıl oyuncu yüreklendirilir gibi meselelerin peşinde olmamız gerekiyor. daha önce de çok kez yazdığım gibi, birilerine sosyal mesaj vermek, televizyonlara çıkmak, saçma sapan görsel şovlar yapmak, medyada kulübün önüne geçmek taraftarın işi değil. ve biz ne yazık ki her geçen gün destek adına temelimizden uzaklaşıyoruz.


23 şubat 2012 beşiktaş sc braga maçında en gerekli anlarda, efsane olarak adlandırdığımız kutudan ses çıkmıyor. ne bir saldır beşiktaşım ne bir kartal gol gol gol. varsa yoksa gereksiz ağır bir melodi. herkesin gözü sahada, oyuncuda. hata yapsada sövsem, ıslıklasam diye. karşılıksız sevgi, itaat nerede kaldı. biz değil miydik tezahüratla, düşen topçuyu ayağa kaldıran, biz değil miydik giden maçı çeviren?

son olarak, pfdk sahamızı gene kapatmış. ettiği küfürleri cümle aleme duyurarak ceza aldıran bu taraftar, bu akşam niye maç izledi, sesini tezahürat olarak yansıtmadı anlamadım
çamur
tribün anlamında kötü yönde bir gidişi söz konusudur. ben bunaldım artık küfür yüzünden ceza almaktan yeminle. neredeyse üst üste iki lig maçı oynayamaz olduk taraftarla. etme kardeşim işte küfür, ediyorsun da ne oluyor sanki takıma ceza aldırmaktan başka? yararından çok zararın dokunuyor takıma artık.

tek mevzu bu değil üstelik, ne yazık ki. rakibi, hakemi baskı altına alan, takımı ateşleyen tribün yavaş yavaş yerini şov sahnesine bırakıyor. ne doğru dürüst ıslık, ne doğru dürüst bir marş yok tribünde son zamanlarda. tutturmuşlar bir "koy şu takıma, koy şu takıma, koy şu gtveren takıma..." gidiyor. bu kadar baygın bir beste olur mu ya maçta. adamlar senin ceza sahana girmiş dans ediyor resmen sen hala transa geçmişsin ooley oleeeyy... dakikalarca aynı şey, aferin.
şutmesafesişutpozisyonu
Bu sezon takıma katkısından daha çok zarar vermiş bulunmaktalar. şu ana kadar 4 maç seyircisiz oynamak ve alınan cezaların topamı 4 milyon dolar. Klübe yılda bilet hariç (bir çok bedavacı da maalesef içinde) 40 dolar katkısı olmayan bu insan müsvetelerini tribünden def etmeden veya bu adamlara biraz beyin nakil etmeden bu sorun maalsef çözülmeyecek gözükmekte.
5 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol