var olduğu sürece bin bir zorlukla karşılaşmış, asırlık çınar. evelallah herpsinin de üzerinden gelmiştir gene gelecektir. kimsenin övmesine ihtiyacı yoktur ayrıca.
geçiren zor dönemlerin tanıkları için;
(bkz: süleyman seba)
(bkz: gündüz tekin onay)
tekrar ediyorum, siz ister destekleyin ister köstek olun. beşiktaş sizden önce de vardı, sonra da var olacak. kanıt arıyorsanız, en yakınlarınlarınıza bakın futbol entellektüelleri
beşiktaş
köy takımıyla maç yapsa dahi fellik fellik link aratan, özlem..
kimilerine açılan fırsat kapılarının, değişilmez anahtarı. üzerinden ne tür rant ilişkileri kuruluyor, üzerinden kim ne fırsatlar yaratıyor kendine, bilen yok
tek aşk. aşkın tanımı.
spor camiası bir mahalle ise, beşiktaş bu mahallenin ağır abisidir. hani şu büyüklerin sevdiği, küçüklerin peşinden koştuğu, kızların aşık olduğu.
dürüsttür. merttir. kimsenin arkasından iş çevirmez. içinden ne geçiriyorsa karşısındakine çat çat söyler. haksızlığa gelemez. gördüğünde müdahale eder. terbiyelidir. saygılıdır. cesurdur.
şöyledir aslında ;http://tinyurl.com/bsjcjmz
dürüsttür. merttir. kimsenin arkasından iş çevirmez. içinden ne geçiriyorsa karşısındakine çat çat söyler. haksızlığa gelemez. gördüğünde müdahale eder. terbiyelidir. saygılıdır. cesurdur.
şöyledir aslında ;http://tinyurl.com/bsjcjmz
---------------alıntı---------------
Sofrada ekmek yokken vazoda çiçek aranmaz. şimdi konu ekmek, çiçek değil.
Bazı Beşiktaşlılar bunun farkına varsalar iyi olur.
---------------alıntı---------------
turgay demir
Sofrada ekmek yokken vazoda çiçek aranmaz. şimdi konu ekmek, çiçek değil.
Bazı Beşiktaşlılar bunun farkına varsalar iyi olur.
---------------alıntı---------------
turgay demir
kulisi olmayan üstüne üstlük başkalarına bırakmadan kendi kendini yiyen taraftara, yönetime biliumum basiretsize sahip takımımız.
çok dürüstüz ondandır belki, kafalar çakallığa çalışmıyor sanırım. pollyannalık yaparsak durum bu.
galatasaray'ın borçlarının en az beşiktaş'ın borçları kadar olduğu aslında bilinen bir gerçek. bu kulüp iflas aşamasındayken, kulüp amerikan yatırım şirketi aig'in eline geçmek üzereyken şimdiki başkan ünal aysal o hisseleri satın alıp galatasaray'ı 'kurtardı'. tabi hisseler galatasaray'a kazandırılırken ünal aysal bu işlem sonucu kasasına 8 milyon dolar koydu. bak sen şu işe.
galatasaray şuan paraları saçmaya devam ediyor. dün riva'nın satışını konuşanlar bugün 'riva da galatasaray adası da bizim kalacak, büyüyeceğiz şöyle palazlanacağız' falan diyor. lan sen amrabat'a 8.5 milyon, burak yılmaz'a 5 milyon euro ödüyorsun, daha da transfer yapılacak, değişen tek şey yeni yapılan stadın, ve sırf stad gelirleriyle borç kapatılacağını mı söylüyorsun?
galatasaray'ın borcu falan umurumuzda değil de, her şeyi gizleyip ortalığı gül bahçesi olarak gösterebilme başarısından bahsediyorum. yönetim bazında fenerbahçe ve galatasaray'ın sergilediği tutumu hiç sergileyemedi beşiktaş. başkan olamayan, listeye giremeyen bok attı, hala atıyor. feda diyorsun, adam forma almamış, kombine almamış 10 lira hayrı yok gelmiş 'samet aybaba çok rererö' diyor. e mourinho'nun karısını ikna edemedik abicim sen de idare et. ha, bana de ki, madem feda, o zaman aybaba neden buca'da 500 bin alırken yuvası beşiktaş'tan bu paranın 3 katını alıyor? neden yönetim tarihin en başarılı basketbol takımına sponsor bulamıyor, bunun için daha agresif bir tutum takınmıyor? bunları de, ama senin de bir katkın olsun e mi? o yönetim saçmalasa bile takımına desteği ver.
çok dürüstüz ondandır belki, kafalar çakallığa çalışmıyor sanırım. pollyannalık yaparsak durum bu.
galatasaray'ın borçlarının en az beşiktaş'ın borçları kadar olduğu aslında bilinen bir gerçek. bu kulüp iflas aşamasındayken, kulüp amerikan yatırım şirketi aig'in eline geçmek üzereyken şimdiki başkan ünal aysal o hisseleri satın alıp galatasaray'ı 'kurtardı'. tabi hisseler galatasaray'a kazandırılırken ünal aysal bu işlem sonucu kasasına 8 milyon dolar koydu. bak sen şu işe.
galatasaray şuan paraları saçmaya devam ediyor. dün riva'nın satışını konuşanlar bugün 'riva da galatasaray adası da bizim kalacak, büyüyeceğiz şöyle palazlanacağız' falan diyor. lan sen amrabat'a 8.5 milyon, burak yılmaz'a 5 milyon euro ödüyorsun, daha da transfer yapılacak, değişen tek şey yeni yapılan stadın, ve sırf stad gelirleriyle borç kapatılacağını mı söylüyorsun?
galatasaray'ın borcu falan umurumuzda değil de, her şeyi gizleyip ortalığı gül bahçesi olarak gösterebilme başarısından bahsediyorum. yönetim bazında fenerbahçe ve galatasaray'ın sergilediği tutumu hiç sergileyemedi beşiktaş. başkan olamayan, listeye giremeyen bok attı, hala atıyor. feda diyorsun, adam forma almamış, kombine almamış 10 lira hayrı yok gelmiş 'samet aybaba çok rererö' diyor. e mourinho'nun karısını ikna edemedik abicim sen de idare et. ha, bana de ki, madem feda, o zaman aybaba neden buca'da 500 bin alırken yuvası beşiktaş'tan bu paranın 3 katını alıyor? neden yönetim tarihin en başarılı basketbol takımına sponsor bulamıyor, bunun için daha agresif bir tutum takınmıyor? bunları de, ama senin de bir katkın olsun e mi? o yönetim saçmalasa bile takımına desteği ver.
şu sezon yapılanlardan anladığım kadarıyla her yöneticinin konuşmaması gerekiyor. yani birisi çıkıyor bişey diyor sonra tam tersi oluyor. hani sponsorluk görüşmelerinde firmaların isimleri açıklanmayacaktı? reklamlarını yapıp kaçıyorlardı hani? o zaman hyundai'yi neden açıkladınız anlaşma bitmeden? meselam bir sözcümüz olsun sadece o konuşsun o da yönetimin kabul ettiği şeyleri konuşsun kendi kafasından konuşmasın.
yukarıdakileri yazmayacaktım aslında ama aklımdayken onu da iliştirdim.
asıl yazmak istediğim bizim acilen bir pazarlama şirketiyle anlaşmamız gerektiği. marketing olayını bilimsel veriler ve deneyler ışığında dibine kadar kullanıcak bir firma olmalı. feda vs. diyerek bu iş olmuyor. satılan kombine sayısı ortada kimsenin bişey feda ettiği yok. burada feda eden arkadaşlarımı tenzih ederim.[ybkz]swh[/ybkz] bu nedenle kendimi suçlu bile hissediyorum). eee o zaman yapılması gereken şey nedir? tabiki beşiktaş'ımızı allayıp pullayıp insanların dikkatini çekmek. bunu yıldız futbolcularla değil ama başka tekniklerle yapabiliriz. bunu yapacak olanlar ise işin uzmanı olmalı. yönetime iletebilecek olan birisi varsa bu fikrimi bir çıtlatsınlar.
yukarıdakileri yazmayacaktım aslında ama aklımdayken onu da iliştirdim.
asıl yazmak istediğim bizim acilen bir pazarlama şirketiyle anlaşmamız gerektiği. marketing olayını bilimsel veriler ve deneyler ışığında dibine kadar kullanıcak bir firma olmalı. feda vs. diyerek bu iş olmuyor. satılan kombine sayısı ortada kimsenin bişey feda ettiği yok. burada feda eden arkadaşlarımı tenzih ederim.[ybkz]swh[/ybkz] bu nedenle kendimi suçlu bile hissediyorum). eee o zaman yapılması gereken şey nedir? tabiki beşiktaş'ımızı allayıp pullayıp insanların dikkatini çekmek. bunu yıldız futbolcularla değil ama başka tekniklerle yapabiliriz. bunu yapacak olanlar ise işin uzmanı olmalı. yönetime iletebilecek olan birisi varsa bu fikrimi bir çıtlatsınlar.
http://onceb[bkz][/bkz]esiktas.com/besiktas-basaracaktir/
hiç bir kulübün ya da takımın arka bahçesi değildir. olmayacaktır da. hiç bir sikim akıllı yöneticinin gücü buna yetmez. net!
beşiktaşım sen çok yaşaa, canım feda(b: ) olsun sanaa
gerçek sahibi taraftardır. [ybkz]swh[/ybkz]
hakemden gol yiyen,
- şampiyonluğa giderken Bazen doğan Marka arabalarla, Bazen 4 kırmızı kart ile Bazen de ESKI kalecisi ayartılarak durdurUlan,
- taraftarı ağzını açsa Küfür ettiler diye stadı kapatılan, taraftarı sussa " her şeye karışırlar, bak şimdi susuyorlar" diye eleştirilen,
- takımını çok sevdiği için boğazını parçalarcasına deliler gibi beşiktaşını destekleyen taraftarına; takımın önüne geçiyor diye dil uzatılan,
- sembolü Olan futbolcusunu reklam olsun diye japonyaya satmak zorunda bırakılan,
- rakiplerine direkt kırmızıdan 1 maç ceza verilirken, yıldızına 2 sarıdan 2 maç ceza verilen, ve bu cezası ne hikmetse hep derbi zamanlarına denk getirilen,
- rakiplerine devlet parası ile stat yapılırken, kendi imkanları ile YAPMAK istediği stadı için bin türlü zorluk çıkartılan, yetmediği gibi semtinden kovulmak istenen,
- Kendisi 11 puan önde giderken " beşiktaş durdurulmazsa reyting düşecek" denilen, Ama " galatasaray play offa en yakın rakibine 6 puan fark yaptı, play offta şampiyonluğu kaybedebilir, yazık değil mi ?" şeklinde demeçler verilen bir basınla uğraşan,
- üzerine oynanan oyunlar nedeniyle pimi çekilmiş bir bomba gibi, patlamaya hazır bir camiaya sahip
- şike davasında en başa kadar gidilse, göğsünde yıldız koyacak yer kalmayacakken, rakiplerinin göğsünde yıldız kalmayacak olan,
türkiyenin en büyük kulübüdür.
- şampiyonluğa giderken Bazen doğan Marka arabalarla, Bazen 4 kırmızı kart ile Bazen de ESKI kalecisi ayartılarak durdurUlan,
- taraftarı ağzını açsa Küfür ettiler diye stadı kapatılan, taraftarı sussa " her şeye karışırlar, bak şimdi susuyorlar" diye eleştirilen,
- takımını çok sevdiği için boğazını parçalarcasına deliler gibi beşiktaşını destekleyen taraftarına; takımın önüne geçiyor diye dil uzatılan,
- sembolü Olan futbolcusunu reklam olsun diye japonyaya satmak zorunda bırakılan,
- rakiplerine direkt kırmızıdan 1 maç ceza verilirken, yıldızına 2 sarıdan 2 maç ceza verilen, ve bu cezası ne hikmetse hep derbi zamanlarına denk getirilen,
- rakiplerine devlet parası ile stat yapılırken, kendi imkanları ile YAPMAK istediği stadı için bin türlü zorluk çıkartılan, yetmediği gibi semtinden kovulmak istenen,
- Kendisi 11 puan önde giderken " beşiktaş durdurulmazsa reyting düşecek" denilen, Ama " galatasaray play offa en yakın rakibine 6 puan fark yaptı, play offta şampiyonluğu kaybedebilir, yazık değil mi ?" şeklinde demeçler verilen bir basınla uğraşan,
- üzerine oynanan oyunlar nedeniyle pimi çekilmiş bir bomba gibi, patlamaya hazır bir camiaya sahip
- şike davasında en başa kadar gidilse, göğsünde yıldız koyacak yer kalmayacakken, rakiplerinin göğsünde yıldız kalmayacak olan,
türkiyenin en büyük kulübüdür.
kavuşmaya saatler kalsa da heyecanı asla bitmez, hatta zaman kısıtlandıkça daha da hissedilir.
ben sensiz geçen günlerime acıyorum.
ben sensiz geçen günlerime acıyorum.
madem sezonun ilk maçını oynadık,futbol takımımız hakkında şöyle detaylısından bir analiz yapalım.
yapalım mı sözlükçüler? he? başlıyorum.
öncelikle ibb karşısındaki takımı ele alalım;
-mc gregor sakat, cenk kalede. tamam.
- hilbert-toraman-sivok-uğur boral dörtlüsü,yabancı sınırına takılmıyoruz, neden escude'nin oynamadığını anlamasam da sonuçta toraman da ligin en tecrübeli savunmacılarından,ona da tamam diyelim.
orta alana bakalım; bir kanatta olcay, diğerinde mustafa; tamam,zaten elimizdeki en iyi seçenekler şu anda kendileri. olcay fena performans sergilemiyor, mustafa da adam eksiltebilen, yetenekli bir oyuncu.
ortada fernandes ve veli; tartışacak bir şey yok, fernandes serbest adam zaten, veli'de ben bu sene geçen sezonkinden daha iyi bir performans bekliyorum neden bilmem, umutluyum da, ama 20. dakikada oyundan çıkmak zorunda kaldı, değerlendirmenin dışında o yüzden, umarım iyileşir bir de.
veli'nin yerine giren necip; defansif kafada bir oyuncu olduğundan geri çekilmesi orta sahayı belediye'ye verdi, fakat ikinci yarıda daha ofansif bir necip vardı, verkaç yapıp kaleciyle karşı karşıya bile kaldı hatta.
ileride tek forvet almeida; başka çaremiz yok zaten. bu adamı bir şekilde kullanacağız. ama nasıl kullanacağız, kenardan içeriye isabetli ortalarla. zira kendisine şişirilen uzun topların hiçbirini alamıyor, kalıbının oyuncusu değil, hızlı da değil, neyse ki fernandes topu kafasına kondurdu da o da güzel bir vuruşla golü attı.
belediye, ligdeki büyüklerin hepsine ters gelen bir takım, neden? çünkü orta sahayı kullanılmaz hale getiriyorlar, carvalhal döneminde de bu değişmeyecek,belli. çok iyi baskı uygulayıp oyun kurdurtmuyorlar, e bizim takımda da xaviestalar, scholeslar yok ki başarılı paslarla bunu ekarte edelim.
yarın bir gün aynı şeyi galatasaray da fenerbahçe de yaşayacaktır bundan eminim, ama oyun içi yaratıcılık konusunda en sıkıntılı takım biz olduğumuzdan en çok biz yaşayacağız bu sıkıntıları.
ufak bir parantez açmak istiyorum carvalhal'e; bu adam hakkında geçen sene bir güruhun demediği kalmadı. şarlatan,korkak,puşt...neler neler. gitti, şimdi yeni suçlu samet aybaba oldu. hoş samet aybaba zaten hoşlanılmayan bir teknik direktör ama yaptığı iyi şeyler bile görmezden gelinip üstüne fazlaca gidilecektir. isterseniz beni linç edin ama şunu idrak etmeniz şart; beşiktaş'ın sorunu teknik direktörle çözülecek gibi değil. ha, getirirsin lucescu'yu, kısıtlı bütçesiyle mantıklı transferler yapar, her şeye rağmen zirve savaşı verir, ama lucescu gibi bir hocayı da kolay kolay bulamazsınız.
şaşırdığım bir nokta birçok taraftarın ibb beraberliğinden sonra karaları bağlayıp 'ya bu sametle nolacak zaten, bittik biz bu sezon' gibi laflar etmeleri.
lan hırt; biz neden bu haldeyiz? biz şuan diyet ödüyoruz farkında değil misin? yazın yediğimiz hurmalar götümüzü tırmalıyor, o yüzden bu haldeyiz. o zaman hepimiz şapkamızı önümüze koyup düşüneceğiz; bugün bu haldeysek, geleneksel taraftar profilinin değişip 'biz de artık yıldız istiyoruz' demesinin sonucudur. başarı da yıldızlarla gelmez zaten, para babası psg'nin önünde şampiyon olan üç kuruşluk montpellier'e bakıp feyz alın.
evet, gün ciddi ciddi destek günüdür, gün başarısızlıktan sonra da takımın yanında olup ileri geri konuşmama günüdür.borussia dortmund yıllarca orta sıralarda debelenirken bile dolu stadyuma oynuyordu, bunu başaramazsınız taraftar edebiyatınızı alın dürüm yapın.
belediye'yi ne zaman olimpiyat'ta yendik de bu kadar karamsarsınız onu anlayamıyorum. ha bombok oynadık mı? evet, ilk pozisyonumuz 70'de geldi mi, evet. ama onlar da zaten yukarıda saydıklarımın sahaya yansıyan sonuçları işte. en az bir sezon buna alışın.
quaresma konusunda neredeyse hiç konuşmadım bilen bilir, sadece bir kuple konuşacağım;
bu takımda ne yapıp edip bu adamı kazanıp oynatacaksın samet aybaba. bir şekilde oynatacaksın ki takımın kalitesi yükselecek, hücum varyasyonları artacak. ha, yapamıyorsanız da bu adamı elden çıkaracaksınız. yeni bir ferrari yaratmadan, en az 5 milyon euro gibi bir rakamla. ki bu hiç de olmayacak bir şey değildi ama yönetimin basiretsiz açıklamaları bundan da mahrum etti bizi. şimdi 2 milyona elden çıkarabilirsek hayırlısı durumundayız.
şimdi gelelim benim muhteşem taktik dehamın ürünü olan kadro fikirlerine;
aslında görünenden çok daha versatil bir kadroya sahip olduğumuzu düşünüyorum. ki ismail köybaşı dönerse çok daha versatil olacaktır,eminim.
uğur boral'ı ismail'in yokluğundan dolayı sol bek olarak kullanıyoruz, fakat kendisi tıpkı hilbert gibi devşirme bir savunmacı, dahası hücumda hızıyla ve penetreleriyle almeida'yı besleyecek kanat oyuncusu profiline uyabilir. e bizim elimizde emre özkan yok mu beyler? adam geçtiğimiz sezon orduspor'da sürekli oynamış bir bek oyuncusu. madem gençleştiriyorsun kadroyu, emre'ye sol bekte yer ver, önüne uğur boral'ı sal, hücumda kullan adamı. böylece mustafa pektemek de kanat yerine almeida'nın yanında olur, almeida'nın indirebileceği toplarla etkili olur.
benzer bir fikir sağ bek için var, o daha zorlama tabi, son tercih olarak kullanabiliriz; hilbert denen adam sağ kanat oyuncusu olarak geldi, hoş kendisi adam geçemiyor pek ama, madem ibrahim toraman da versatil bir oyuncu, bazı maçlarda toramanı sağ bek hilbert'i açık olarak kullanırsın.
holosko var bir de, her ne kadar kısıtlı bir oyuncu da olsa onun da rotasyonda etkin kullanımı takımı çok yönlü hale getirir.
daha önce de söylemiştim; beşiktaş bu sezon kendinden güçlü ve kendisiyle denk rakiplere karşı oynadığı maçlarda sırıtmayacak, mücadele gücüyle onlarla başedebilecek,yenildiğinde de sırıtmayacak, ama asıl zorluğu kazanması gereken maçlarda yaşayacak. o da yaratıcı oyundaki sıkıntılarımız yüzünden. bu sorunu yaşayan bir takım liverpool mesela. büyük maçlarda takır takır oynarlar, hayran kalırsınız, ama kazanması gereken maçı kazanamaz, basur eder izleyeni, maalesef beşiktaş da bu profilde ilerliyor. ama yapacak bir şeyimiz de yok. eninde sonunda diyet ödeme kısmına geliyoruz çünkü.
edit: oha,efsane yazmışım sözlüğe beşiktaş. bu yazıyı birileri gerçekten okursa onlara şimdiden çok teşekkür ediyorum.
yapalım mı sözlükçüler? he? başlıyorum.
öncelikle ibb karşısındaki takımı ele alalım;
-mc gregor sakat, cenk kalede. tamam.
- hilbert-toraman-sivok-uğur boral dörtlüsü,yabancı sınırına takılmıyoruz, neden escude'nin oynamadığını anlamasam da sonuçta toraman da ligin en tecrübeli savunmacılarından,ona da tamam diyelim.
orta alana bakalım; bir kanatta olcay, diğerinde mustafa; tamam,zaten elimizdeki en iyi seçenekler şu anda kendileri. olcay fena performans sergilemiyor, mustafa da adam eksiltebilen, yetenekli bir oyuncu.
ortada fernandes ve veli; tartışacak bir şey yok, fernandes serbest adam zaten, veli'de ben bu sene geçen sezonkinden daha iyi bir performans bekliyorum neden bilmem, umutluyum da, ama 20. dakikada oyundan çıkmak zorunda kaldı, değerlendirmenin dışında o yüzden, umarım iyileşir bir de.
veli'nin yerine giren necip; defansif kafada bir oyuncu olduğundan geri çekilmesi orta sahayı belediye'ye verdi, fakat ikinci yarıda daha ofansif bir necip vardı, verkaç yapıp kaleciyle karşı karşıya bile kaldı hatta.
ileride tek forvet almeida; başka çaremiz yok zaten. bu adamı bir şekilde kullanacağız. ama nasıl kullanacağız, kenardan içeriye isabetli ortalarla. zira kendisine şişirilen uzun topların hiçbirini alamıyor, kalıbının oyuncusu değil, hızlı da değil, neyse ki fernandes topu kafasına kondurdu da o da güzel bir vuruşla golü attı.
belediye, ligdeki büyüklerin hepsine ters gelen bir takım, neden? çünkü orta sahayı kullanılmaz hale getiriyorlar, carvalhal döneminde de bu değişmeyecek,belli. çok iyi baskı uygulayıp oyun kurdurtmuyorlar, e bizim takımda da xaviestalar, scholeslar yok ki başarılı paslarla bunu ekarte edelim.
yarın bir gün aynı şeyi galatasaray da fenerbahçe de yaşayacaktır bundan eminim, ama oyun içi yaratıcılık konusunda en sıkıntılı takım biz olduğumuzdan en çok biz yaşayacağız bu sıkıntıları.
ufak bir parantez açmak istiyorum carvalhal'e; bu adam hakkında geçen sene bir güruhun demediği kalmadı. şarlatan,korkak,puşt...neler neler. gitti, şimdi yeni suçlu samet aybaba oldu. hoş samet aybaba zaten hoşlanılmayan bir teknik direktör ama yaptığı iyi şeyler bile görmezden gelinip üstüne fazlaca gidilecektir. isterseniz beni linç edin ama şunu idrak etmeniz şart; beşiktaş'ın sorunu teknik direktörle çözülecek gibi değil. ha, getirirsin lucescu'yu, kısıtlı bütçesiyle mantıklı transferler yapar, her şeye rağmen zirve savaşı verir, ama lucescu gibi bir hocayı da kolay kolay bulamazsınız.
şaşırdığım bir nokta birçok taraftarın ibb beraberliğinden sonra karaları bağlayıp 'ya bu sametle nolacak zaten, bittik biz bu sezon' gibi laflar etmeleri.
lan hırt; biz neden bu haldeyiz? biz şuan diyet ödüyoruz farkında değil misin? yazın yediğimiz hurmalar götümüzü tırmalıyor, o yüzden bu haldeyiz. o zaman hepimiz şapkamızı önümüze koyup düşüneceğiz; bugün bu haldeysek, geleneksel taraftar profilinin değişip 'biz de artık yıldız istiyoruz' demesinin sonucudur. başarı da yıldızlarla gelmez zaten, para babası psg'nin önünde şampiyon olan üç kuruşluk montpellier'e bakıp feyz alın.
evet, gün ciddi ciddi destek günüdür, gün başarısızlıktan sonra da takımın yanında olup ileri geri konuşmama günüdür.borussia dortmund yıllarca orta sıralarda debelenirken bile dolu stadyuma oynuyordu, bunu başaramazsınız taraftar edebiyatınızı alın dürüm yapın.
belediye'yi ne zaman olimpiyat'ta yendik de bu kadar karamsarsınız onu anlayamıyorum. ha bombok oynadık mı? evet, ilk pozisyonumuz 70'de geldi mi, evet. ama onlar da zaten yukarıda saydıklarımın sahaya yansıyan sonuçları işte. en az bir sezon buna alışın.
quaresma konusunda neredeyse hiç konuşmadım bilen bilir, sadece bir kuple konuşacağım;
bu takımda ne yapıp edip bu adamı kazanıp oynatacaksın samet aybaba. bir şekilde oynatacaksın ki takımın kalitesi yükselecek, hücum varyasyonları artacak. ha, yapamıyorsanız da bu adamı elden çıkaracaksınız. yeni bir ferrari yaratmadan, en az 5 milyon euro gibi bir rakamla. ki bu hiç de olmayacak bir şey değildi ama yönetimin basiretsiz açıklamaları bundan da mahrum etti bizi. şimdi 2 milyona elden çıkarabilirsek hayırlısı durumundayız.
şimdi gelelim benim muhteşem taktik dehamın ürünü olan kadro fikirlerine;
aslında görünenden çok daha versatil bir kadroya sahip olduğumuzu düşünüyorum. ki ismail köybaşı dönerse çok daha versatil olacaktır,eminim.
uğur boral'ı ismail'in yokluğundan dolayı sol bek olarak kullanıyoruz, fakat kendisi tıpkı hilbert gibi devşirme bir savunmacı, dahası hücumda hızıyla ve penetreleriyle almeida'yı besleyecek kanat oyuncusu profiline uyabilir. e bizim elimizde emre özkan yok mu beyler? adam geçtiğimiz sezon orduspor'da sürekli oynamış bir bek oyuncusu. madem gençleştiriyorsun kadroyu, emre'ye sol bekte yer ver, önüne uğur boral'ı sal, hücumda kullan adamı. böylece mustafa pektemek de kanat yerine almeida'nın yanında olur, almeida'nın indirebileceği toplarla etkili olur.
benzer bir fikir sağ bek için var, o daha zorlama tabi, son tercih olarak kullanabiliriz; hilbert denen adam sağ kanat oyuncusu olarak geldi, hoş kendisi adam geçemiyor pek ama, madem ibrahim toraman da versatil bir oyuncu, bazı maçlarda toramanı sağ bek hilbert'i açık olarak kullanırsın.
holosko var bir de, her ne kadar kısıtlı bir oyuncu da olsa onun da rotasyonda etkin kullanımı takımı çok yönlü hale getirir.
daha önce de söylemiştim; beşiktaş bu sezon kendinden güçlü ve kendisiyle denk rakiplere karşı oynadığı maçlarda sırıtmayacak, mücadele gücüyle onlarla başedebilecek,yenildiğinde de sırıtmayacak, ama asıl zorluğu kazanması gereken maçlarda yaşayacak. o da yaratıcı oyundaki sıkıntılarımız yüzünden. bu sorunu yaşayan bir takım liverpool mesela. büyük maçlarda takır takır oynarlar, hayran kalırsınız, ama kazanması gereken maçı kazanamaz, basur eder izleyeni, maalesef beşiktaş da bu profilde ilerliyor. ama yapacak bir şeyimiz de yok. eninde sonunda diyet ödeme kısmına geliyoruz çünkü.
edit: oha,efsane yazmışım sözlüğe beşiktaş. bu yazıyı birileri gerçekten okursa onlara şimdiden çok teşekkür ediyorum.
aslında uzunca bir süredir yazmak isteyip de blogumda mı yer versem yoksa sözlüğe mi yazsam ya da hepsini 140 karakterli cümleciklere bölüp twit dünyasında mı takılsam diye karar vermeye uğraştığım, en sonunda siktir edip tüm uğraşları sözlüğe yazarım entry kasarım diyerekten buraya hakkında bir eleştiri metni yazmak istediğim takımım.
hayırlara vesile olması temennisi ile bir yönetim değişikliği oldu ve ardından teknik heyette de değişiklikler oldu. taraftarız ya, eyvallah çektik ki bizlere yakışan da budur. feda projesi çıkartıldı ve taraftarla el ele verildi ki bu bir kullüp için çok ama çok önemli bir şey. ancak geldiğimiz noktada yönetim ve taraftarlar kendi içlerinde bölünmüş durumda ki bu hiç iyi değil.
beşiktaş bu gün elinde müthiş bir potansiyeli olan ama bu potansiyeli kullanmayan bir takım.
neden mi böyle diyorum; açıklayayım efendim, naçizane...
bir futbol takımının en önemli yeri kalesidir. nasıl oynarsanız oynayın o kaleye giren goller maçın sonucunu belirler. beşiktaşımızın kalesinde ise mcgregor ve cenk gönen yer almakta. her iki oyuncu da yedek oyuncu değil. ikisi de as takım oyuncuları ve kendilerini yedek soyundurmak bir nevi gelişimlerine zincir vurmaktır. her kalecinin zaafları vardır ancak bunları oynayarak düzeltirler. ilerleyen günlerde takıma kaleci takviyesi yapılırken bu durum göz önüne alınmalı ve yedek oyuncu olarak bir kaleci transferi yapılması daha doğru olacaktır. günümüzde ise her iki kaleci de aslında kötü kaleciler değildir. bu gün cenk'i hangi takıma koyarsanız koyun ilk 11 oynar. keza mcgregor için aynı şeyi söyleyemem ancak geldiği takımda 1. kaleci idi kendileri. şahsi kanaatim mcgregor'un yerine genç, yetenekli, kendini geliştirebilecek bir yedek kaleci alınması yönündeydi,olmadı tabi. nasip...
defans hattına bakalım bir de. çünkü o kaleyi savunmak da lazım. ismail, hilbert, sivok, escude, emre, ersan, tanju, berat, atınç, ibrahim. ismail solda düzenli oynuyor zaten. sağda da bir hilbert faktörü var. defansın ortasında da sivok ve yanına uyumlu bir partner lazım. bu partner için de yaklaşık beş tane seçenek var. şahsi düşüncem escude. türkiye'de teknik defans eksikliği var. sivok ve escude ise en hassas noktalarda faul yapmadan top kapabilen oyuncular. tanju ve ersan yedek olarak iyi oyuncular ama ne olursa olsun toraman'ın bu takımdan gönderilmesi lazım. eyvallah, oynuyor olabilir ama toraman'ı oynatmak gençlerin yolunu kapatmaktır. tekniği kısıtlı bir toraman yerine gençlere öncelik vermek lazım. şimdi diyeceksiniz ki ulan escude ve sivok? abi adamlar yaşın ilerlemiş olsa da toraman'dan daha teknikler. yedeklerini gençler oluştursun, değiştir değiştir kullan. büyük maçlarda hırs kadar teknik de önemli çünkü. o bölgede penaltı ya da serbest vuruş yaptırmadan topu rakipten tık dile alan oyuncu candır benim için. hilbert yerine tanju da tercih edilebilir ama onun da gelişmeye açık olması lazım.
gelelim asıl sorunumuz olan orta sahaya. beşiktaşın orta sahasında quaresma, fernandes, necip, veli, uğur, olcay ve mehmet var. yabancıları kadar olmasa da türk futbolcuları da kötü oyuncular değil beşiktaşın. ki bunlara alternatif olarak kadir, hasan, burak, muhammet ve oğuzhan var. verimli kullanıldığı zaman süper lig için kaliteli bir orta saha çıkar burdan. mücadele gücü yüksek, tekniği kuvvetli oyuncular var. ancak burada sayılan oyuncuların hiç biri kadro dışı kalmaması gereken oyuncular. verimli kullanmayı bilmek lazım. bu konuda bazı zaafiyetler var. kanımca quaresma, veli, fernandes ve uğur ilk etapta tercih edilecek oyuncular. diğerleri de rotasyon açısından verimli kullanılabilir.
gelelim bu takımın hücum kısmına. almeida ve pektemek geçen yıldan tanıdığımız oyuncular. holosko'yla zaten akraba olduk anasını satayım. pek çok kişiye yanlış gibi gelse de batuhan takviyesi var. mehmet akyüz falan da katıldı takıma. forzaquila çok güzel şeylere değinmiş zaten. benim eklemek istediğim nokta şu sadece; bu yıl avrupa'da oynamayacak bir beşiktaş için bu kadro yeterli. ancak avrupada oynamayacağız diye şampiyonluğa oynamayacağız demek saçmalık. beşiktaş her zaman şampiyonluğa oynayan bir takım ve ne olursa olsun eldeki imkanları en verimli ölçüde kullanmak lazım.
sırf fazla para alıyor diye bir oyuncuyu kadro dışı bırakmak eldekileri heba etmek gibi bir şey olur ki burada bir yönetim başarısızlığı söz konusu. eğer sebep gerçekten buysa hemen basketbol takımını karşılarına çıkartmak en doğru hareket olur. ya da erkek hentbol takımını. açık konuşayım; 2şer milyon euro'luk bütçelerle beşiktaş'ın amatör branşları çılgın atar.
beşiktaş'ın resmi sitesinden gördüğüm kadarıyla 12 tane amatör(!) branşı var. basketbol, voleybol, hentbol, atletizm, briç, jimnastik, tekerlekli sandalye basketbol, güreş, masa tenisi, boks, kürek, satranç. şu branş ayrımlarında bile şahsımca ciddi yanlışlıklar var. mesela tekerlekli sandalye basketbol takımı amatör bir branş olmak yerine doğrudan basketbol şubesine bağlanmalı ki pek çok yerleşmiş kulüpte bu böyle. üstelik böyle yapılması yapılanmanın da daha kolay olmasına, maliyetlerin bi nebze kısılmasına da olanak sağlayacaktır. madem maddi zorluklar içerisindeyiz...
dedik ya 2'şer milyon euro diye... voleybola, hentbola ve diğer amatör branşlara olmak üzere toplamda 6 milyon euro. bu günkü değeriyle 2 milyon euro yaklaşık 4.476.000.000,00 türk lirası ediyor. aylık 5.000,00 liralık sözleşmeleri olduğunu varsayarsak bu sporcuların bir sporcu bir yılda toplam 60.000,00 lira para kazanır. ve sadece 2 milyon euro yıllık 60 bin lira maaş alan 75 sporcu ile sözleşme yapılır, paraları düzenli ödenir. e zaten amatör branşlar adı altında geçen branşlarda sözleşmeli bu kadar sporcumuz yok. bir de ben toplamda 6 milyonluk bir amatör branş bütçesinden bahsettim. hadi 1 milyon euro da masrafları olsun bunların yıllık. beşiktaş jimnastik kulübü, doğru bir mali politika ile 3 milyon euro hadi bilemediniz 4 milyon euroluk bir sponsorlukla amatör branşlar adı verdiğimiz bütün branşlarını şampiyonluğa oynatacak hale getirir.
elimizde ne kaldı şimdi? futbol ve basketbol. futbol zaten çok büyük bir ekonomi ve sponsorlarını kendisi yaratıyor. şahsen ben quaresma ve manuel fernandes'in bu takıma futbollarının yanı sıra popülerlikleriyle de çok fazla şey katacağını düşünüyorum. 3.7 milyon euro kazanan bir quaresma'ya yıllık 3 milyon euroluk bir sözleşme sunulması, kalan 0,7 milyonun da primlerle tamamlanması elbette söz konusu olabilir. ayrıca bu sözleşmeye oyuncunun reklamlarda oynamasından kulübe gelir sağlanmasına yönelik maddeler de eklenir ve oyuncu sadece sporcu kimliğiyle değil medyatik kimliğiyle de pazarlanılmaya başlanır. doğru bir sözleşme ile oyuncunun kulübe maliyesi 1 milyon euro'ya kadar çekilebilir. yapılabilir mi demeyin, yapılıyor. örnekleri var. aynı şekilde manuel fernandes de. özellikle nike ve adidas başta olmak üzere reebok, puma gibi pek çok spor giyim firması var... eğer siz bu oyuncuların değerini bilirseniz maddi manevi kazanırsınız. maalesef türkiyede bu detay pek göz önüne alınmıyor ama gerçek bu.
konudan koyuna atlaya atlaya yazıyorum bu yüzden özür dilerim. ancak sorunlar o kadar fazla ki hangisine öncelik vereceğimi şaşırıyorum. müthiş bir proje yapıldı; feda. teoride süper fikir. ama pratiğe dökmekte maalesef zorluk yaşandı. projenin en önemli zamanı ilk çıkacağı zamanlardı. sırf uygun bedeni bulamadı diye o ilk günkü heyecanını kaybeden çok beşiktaşlı tanıyorum. müthiş bir hazırlık yapılmalı ve gerekiyorsa 200.000 tshirt anında piyasaya sürülmeliydi bence. ve eklenmeliydi ardına sınırlı sayıda. emin olun bir ayda o 200.000 tshirt biterdi ancak söz konusu aksaklıklar yüzünden aylardır 125.000 tshirt ancak satıldı. bu tip kampanyalarda ilk heyecan önemlidir. saman alevi gibidir bunlar ve samanların çok olması ateşin yakıcılığını artırır. hemen arkasından devamı gelmeliydi tabi. polo yaka bir tshirt yapılabilirdi mesela. bu sefer daha sade ama. feda markasının patenti alınmalıydı da... hatta bir şey söyleyeyim; feda markası adı altında akla gelebilen her şey piyasaya sürülmeliydi. üstelik yalnızca kartal yuvalarına değil, bütün mağazalara verilmeliydi feda ürünlerinin satış hakkı. oysa şu haliyle "feda" müthiş fikirlerin pratiğe geçirilerken nasıl fiyaskoya dönüşebileceğine dair müthiş bir örnek oluşturmakta.
aslında umutsuz gibi görünen bir yazı ve çok karmaşık belki ama önümüzdeki beş yıl içinde yenilmez bir beşiktaşın hayata geçirilebilmesi için düzeltilmesi gereken yanlışların bir kısmını içeriyor sadece. umut hep var.
hayırlara vesile olması temennisi ile bir yönetim değişikliği oldu ve ardından teknik heyette de değişiklikler oldu. taraftarız ya, eyvallah çektik ki bizlere yakışan da budur. feda projesi çıkartıldı ve taraftarla el ele verildi ki bu bir kullüp için çok ama çok önemli bir şey. ancak geldiğimiz noktada yönetim ve taraftarlar kendi içlerinde bölünmüş durumda ki bu hiç iyi değil.
beşiktaş bu gün elinde müthiş bir potansiyeli olan ama bu potansiyeli kullanmayan bir takım.
neden mi böyle diyorum; açıklayayım efendim, naçizane...
bir futbol takımının en önemli yeri kalesidir. nasıl oynarsanız oynayın o kaleye giren goller maçın sonucunu belirler. beşiktaşımızın kalesinde ise mcgregor ve cenk gönen yer almakta. her iki oyuncu da yedek oyuncu değil. ikisi de as takım oyuncuları ve kendilerini yedek soyundurmak bir nevi gelişimlerine zincir vurmaktır. her kalecinin zaafları vardır ancak bunları oynayarak düzeltirler. ilerleyen günlerde takıma kaleci takviyesi yapılırken bu durum göz önüne alınmalı ve yedek oyuncu olarak bir kaleci transferi yapılması daha doğru olacaktır. günümüzde ise her iki kaleci de aslında kötü kaleciler değildir. bu gün cenk'i hangi takıma koyarsanız koyun ilk 11 oynar. keza mcgregor için aynı şeyi söyleyemem ancak geldiği takımda 1. kaleci idi kendileri. şahsi kanaatim mcgregor'un yerine genç, yetenekli, kendini geliştirebilecek bir yedek kaleci alınması yönündeydi,olmadı tabi. nasip...
defans hattına bakalım bir de. çünkü o kaleyi savunmak da lazım. ismail, hilbert, sivok, escude, emre, ersan, tanju, berat, atınç, ibrahim. ismail solda düzenli oynuyor zaten. sağda da bir hilbert faktörü var. defansın ortasında da sivok ve yanına uyumlu bir partner lazım. bu partner için de yaklaşık beş tane seçenek var. şahsi düşüncem escude. türkiye'de teknik defans eksikliği var. sivok ve escude ise en hassas noktalarda faul yapmadan top kapabilen oyuncular. tanju ve ersan yedek olarak iyi oyuncular ama ne olursa olsun toraman'ın bu takımdan gönderilmesi lazım. eyvallah, oynuyor olabilir ama toraman'ı oynatmak gençlerin yolunu kapatmaktır. tekniği kısıtlı bir toraman yerine gençlere öncelik vermek lazım. şimdi diyeceksiniz ki ulan escude ve sivok? abi adamlar yaşın ilerlemiş olsa da toraman'dan daha teknikler. yedeklerini gençler oluştursun, değiştir değiştir kullan. büyük maçlarda hırs kadar teknik de önemli çünkü. o bölgede penaltı ya da serbest vuruş yaptırmadan topu rakipten tık dile alan oyuncu candır benim için. hilbert yerine tanju da tercih edilebilir ama onun da gelişmeye açık olması lazım.
gelelim asıl sorunumuz olan orta sahaya. beşiktaşın orta sahasında quaresma, fernandes, necip, veli, uğur, olcay ve mehmet var. yabancıları kadar olmasa da türk futbolcuları da kötü oyuncular değil beşiktaşın. ki bunlara alternatif olarak kadir, hasan, burak, muhammet ve oğuzhan var. verimli kullanıldığı zaman süper lig için kaliteli bir orta saha çıkar burdan. mücadele gücü yüksek, tekniği kuvvetli oyuncular var. ancak burada sayılan oyuncuların hiç biri kadro dışı kalmaması gereken oyuncular. verimli kullanmayı bilmek lazım. bu konuda bazı zaafiyetler var. kanımca quaresma, veli, fernandes ve uğur ilk etapta tercih edilecek oyuncular. diğerleri de rotasyon açısından verimli kullanılabilir.
gelelim bu takımın hücum kısmına. almeida ve pektemek geçen yıldan tanıdığımız oyuncular. holosko'yla zaten akraba olduk anasını satayım. pek çok kişiye yanlış gibi gelse de batuhan takviyesi var. mehmet akyüz falan da katıldı takıma. forzaquila çok güzel şeylere değinmiş zaten. benim eklemek istediğim nokta şu sadece; bu yıl avrupa'da oynamayacak bir beşiktaş için bu kadro yeterli. ancak avrupada oynamayacağız diye şampiyonluğa oynamayacağız demek saçmalık. beşiktaş her zaman şampiyonluğa oynayan bir takım ve ne olursa olsun eldeki imkanları en verimli ölçüde kullanmak lazım.
sırf fazla para alıyor diye bir oyuncuyu kadro dışı bırakmak eldekileri heba etmek gibi bir şey olur ki burada bir yönetim başarısızlığı söz konusu. eğer sebep gerçekten buysa hemen basketbol takımını karşılarına çıkartmak en doğru hareket olur. ya da erkek hentbol takımını. açık konuşayım; 2şer milyon euro'luk bütçelerle beşiktaş'ın amatör branşları çılgın atar.
beşiktaş'ın resmi sitesinden gördüğüm kadarıyla 12 tane amatör(!) branşı var. basketbol, voleybol, hentbol, atletizm, briç, jimnastik, tekerlekli sandalye basketbol, güreş, masa tenisi, boks, kürek, satranç. şu branş ayrımlarında bile şahsımca ciddi yanlışlıklar var. mesela tekerlekli sandalye basketbol takımı amatör bir branş olmak yerine doğrudan basketbol şubesine bağlanmalı ki pek çok yerleşmiş kulüpte bu böyle. üstelik böyle yapılması yapılanmanın da daha kolay olmasına, maliyetlerin bi nebze kısılmasına da olanak sağlayacaktır. madem maddi zorluklar içerisindeyiz...
dedik ya 2'şer milyon euro diye... voleybola, hentbola ve diğer amatör branşlara olmak üzere toplamda 6 milyon euro. bu günkü değeriyle 2 milyon euro yaklaşık 4.476.000.000,00 türk lirası ediyor. aylık 5.000,00 liralık sözleşmeleri olduğunu varsayarsak bu sporcuların bir sporcu bir yılda toplam 60.000,00 lira para kazanır. ve sadece 2 milyon euro yıllık 60 bin lira maaş alan 75 sporcu ile sözleşme yapılır, paraları düzenli ödenir. e zaten amatör branşlar adı altında geçen branşlarda sözleşmeli bu kadar sporcumuz yok. bir de ben toplamda 6 milyonluk bir amatör branş bütçesinden bahsettim. hadi 1 milyon euro da masrafları olsun bunların yıllık. beşiktaş jimnastik kulübü, doğru bir mali politika ile 3 milyon euro hadi bilemediniz 4 milyon euroluk bir sponsorlukla amatör branşlar adı verdiğimiz bütün branşlarını şampiyonluğa oynatacak hale getirir.
elimizde ne kaldı şimdi? futbol ve basketbol. futbol zaten çok büyük bir ekonomi ve sponsorlarını kendisi yaratıyor. şahsen ben quaresma ve manuel fernandes'in bu takıma futbollarının yanı sıra popülerlikleriyle de çok fazla şey katacağını düşünüyorum. 3.7 milyon euro kazanan bir quaresma'ya yıllık 3 milyon euroluk bir sözleşme sunulması, kalan 0,7 milyonun da primlerle tamamlanması elbette söz konusu olabilir. ayrıca bu sözleşmeye oyuncunun reklamlarda oynamasından kulübe gelir sağlanmasına yönelik maddeler de eklenir ve oyuncu sadece sporcu kimliğiyle değil medyatik kimliğiyle de pazarlanılmaya başlanır. doğru bir sözleşme ile oyuncunun kulübe maliyesi 1 milyon euro'ya kadar çekilebilir. yapılabilir mi demeyin, yapılıyor. örnekleri var. aynı şekilde manuel fernandes de. özellikle nike ve adidas başta olmak üzere reebok, puma gibi pek çok spor giyim firması var... eğer siz bu oyuncuların değerini bilirseniz maddi manevi kazanırsınız. maalesef türkiyede bu detay pek göz önüne alınmıyor ama gerçek bu.
konudan koyuna atlaya atlaya yazıyorum bu yüzden özür dilerim. ancak sorunlar o kadar fazla ki hangisine öncelik vereceğimi şaşırıyorum. müthiş bir proje yapıldı; feda. teoride süper fikir. ama pratiğe dökmekte maalesef zorluk yaşandı. projenin en önemli zamanı ilk çıkacağı zamanlardı. sırf uygun bedeni bulamadı diye o ilk günkü heyecanını kaybeden çok beşiktaşlı tanıyorum. müthiş bir hazırlık yapılmalı ve gerekiyorsa 200.000 tshirt anında piyasaya sürülmeliydi bence. ve eklenmeliydi ardına sınırlı sayıda. emin olun bir ayda o 200.000 tshirt biterdi ancak söz konusu aksaklıklar yüzünden aylardır 125.000 tshirt ancak satıldı. bu tip kampanyalarda ilk heyecan önemlidir. saman alevi gibidir bunlar ve samanların çok olması ateşin yakıcılığını artırır. hemen arkasından devamı gelmeliydi tabi. polo yaka bir tshirt yapılabilirdi mesela. bu sefer daha sade ama. feda markasının patenti alınmalıydı da... hatta bir şey söyleyeyim; feda markası adı altında akla gelebilen her şey piyasaya sürülmeliydi. üstelik yalnızca kartal yuvalarına değil, bütün mağazalara verilmeliydi feda ürünlerinin satış hakkı. oysa şu haliyle "feda" müthiş fikirlerin pratiğe geçirilerken nasıl fiyaskoya dönüşebileceğine dair müthiş bir örnek oluşturmakta.
aslında umutsuz gibi görünen bir yazı ve çok karmaşık belki ama önümüzdeki beş yıl içinde yenilmez bir beşiktaşın hayata geçirilebilmesi için düzeltilmesi gereken yanlışların bir kısmını içeriyor sadece. umut hep var.
Dünyayı iki elinizin arasına alabilirmisiniz dediler, bizde beşiktaş atkısı açtık...
tektir. ne fenerbahçe ye bir adım yakın, ne galatasaray a bir adım uzaktır. tektir, tek başınadır
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?