beşiktaş

la vittoria sara nostra
aslında uzunca bir süredir yazmak isteyip de blogumda mı yer versem yoksa sözlüğe mi yazsam ya da hepsini 140 karakterli cümleciklere bölüp twit dünyasında mı takılsam diye karar vermeye uğraştığım, en sonunda siktir edip tüm uğraşları sözlüğe yazarım entry kasarım diyerekten buraya hakkında bir eleştiri metni yazmak istediğim takımım.

hayırlara vesile olması temennisi ile bir yönetim değişikliği oldu ve ardından teknik heyette de değişiklikler oldu. taraftarız ya, eyvallah çektik ki bizlere yakışan da budur. feda projesi çıkartıldı ve taraftarla el ele verildi ki bu bir kullüp için çok ama çok önemli bir şey. ancak geldiğimiz noktada yönetim ve taraftarlar kendi içlerinde bölünmüş durumda ki bu hiç iyi değil.

beşiktaş bu gün elinde müthiş bir potansiyeli olan ama bu potansiyeli kullanmayan bir takım.

neden mi böyle diyorum; açıklayayım efendim, naçizane...

bir futbol takımının en önemli yeri kalesidir. nasıl oynarsanız oynayın o kaleye giren goller maçın sonucunu belirler. beşiktaşımızın kalesinde ise mcgregor ve cenk gönen yer almakta. her iki oyuncu da yedek oyuncu değil. ikisi de as takım oyuncuları ve kendilerini yedek soyundurmak bir nevi gelişimlerine zincir vurmaktır. her kalecinin zaafları vardır ancak bunları oynayarak düzeltirler. ilerleyen günlerde takıma kaleci takviyesi yapılırken bu durum göz önüne alınmalı ve yedek oyuncu olarak bir kaleci transferi yapılması daha doğru olacaktır. günümüzde ise her iki kaleci de aslında kötü kaleciler değildir. bu gün cenk'i hangi takıma koyarsanız koyun ilk 11 oynar. keza mcgregor için aynı şeyi söyleyemem ancak geldiği takımda 1. kaleci idi kendileri. şahsi kanaatim mcgregor'un yerine genç, yetenekli, kendini geliştirebilecek bir yedek kaleci alınması yönündeydi,olmadı tabi. nasip...

defans hattına bakalım bir de. çünkü o kaleyi savunmak da lazım. ismail, hilbert, sivok, escude, emre, ersan, tanju, berat, atınç, ibrahim. ismail solda düzenli oynuyor zaten. sağda da bir hilbert faktörü var. defansın ortasında da sivok ve yanına uyumlu bir partner lazım. bu partner için de yaklaşık beş tane seçenek var. şahsi düşüncem escude. türkiye'de teknik defans eksikliği var. sivok ve escude ise en hassas noktalarda faul yapmadan top kapabilen oyuncular. tanju ve ersan yedek olarak iyi oyuncular ama ne olursa olsun toraman'ın bu takımdan gönderilmesi lazım. eyvallah, oynuyor olabilir ama toraman'ı oynatmak gençlerin yolunu kapatmaktır. tekniği kısıtlı bir toraman yerine gençlere öncelik vermek lazım. şimdi diyeceksiniz ki ulan escude ve sivok? abi adamlar yaşın ilerlemiş olsa da toraman'dan daha teknikler. yedeklerini gençler oluştursun, değiştir değiştir kullan. büyük maçlarda hırs kadar teknik de önemli çünkü. o bölgede penaltı ya da serbest vuruş yaptırmadan topu rakipten tık dile alan oyuncu candır benim için. hilbert yerine tanju da tercih edilebilir ama onun da gelişmeye açık olması lazım.

gelelim asıl sorunumuz olan orta sahaya. beşiktaşın orta sahasında quaresma, fernandes, necip, veli, uğur, olcay ve mehmet var. yabancıları kadar olmasa da türk futbolcuları da kötü oyuncular değil beşiktaşın. ki bunlara alternatif olarak kadir, hasan, burak, muhammet ve oğuzhan var. verimli kullanıldığı zaman süper lig için kaliteli bir orta saha çıkar burdan. mücadele gücü yüksek, tekniği kuvvetli oyuncular var. ancak burada sayılan oyuncuların hiç biri kadro dışı kalmaması gereken oyuncular. verimli kullanmayı bilmek lazım. bu konuda bazı zaafiyetler var. kanımca quaresma, veli, fernandes ve uğur ilk etapta tercih edilecek oyuncular. diğerleri de rotasyon açısından verimli kullanılabilir.

gelelim bu takımın hücum kısmına. almeida ve pektemek geçen yıldan tanıdığımız oyuncular. holosko'yla zaten akraba olduk anasını satayım. pek çok kişiye yanlış gibi gelse de batuhan takviyesi var. mehmet akyüz falan da katıldı takıma. forzaquila çok güzel şeylere değinmiş zaten. benim eklemek istediğim nokta şu sadece; bu yıl avrupa'da oynamayacak bir beşiktaş için bu kadro yeterli. ancak avrupada oynamayacağız diye şampiyonluğa oynamayacağız demek saçmalık. beşiktaş her zaman şampiyonluğa oynayan bir takım ve ne olursa olsun eldeki imkanları en verimli ölçüde kullanmak lazım.

sırf fazla para alıyor diye bir oyuncuyu kadro dışı bırakmak eldekileri heba etmek gibi bir şey olur ki burada bir yönetim başarısızlığı söz konusu. eğer sebep gerçekten buysa hemen basketbol takımını karşılarına çıkartmak en doğru hareket olur. ya da erkek hentbol takımını. açık konuşayım; 2şer milyon euro'luk bütçelerle beşiktaş'ın amatör branşları çılgın atar.

beşiktaş'ın resmi sitesinden gördüğüm kadarıyla 12 tane amatör(!) branşı var. basketbol, voleybol, hentbol, atletizm, briç, jimnastik, tekerlekli sandalye basketbol, güreş, masa tenisi, boks, kürek, satranç. şu branş ayrımlarında bile şahsımca ciddi yanlışlıklar var. mesela tekerlekli sandalye basketbol takımı amatör bir branş olmak yerine doğrudan basketbol şubesine bağlanmalı ki pek çok yerleşmiş kulüpte bu böyle. üstelik böyle yapılması yapılanmanın da daha kolay olmasına, maliyetlerin bi nebze kısılmasına da olanak sağlayacaktır. madem maddi zorluklar içerisindeyiz...

dedik ya 2'şer milyon euro diye... voleybola, hentbola ve diğer amatör branşlara olmak üzere toplamda 6 milyon euro. bu günkü değeriyle 2 milyon euro yaklaşık 4.476.000.000,00 türk lirası ediyor. aylık 5.000,00 liralık sözleşmeleri olduğunu varsayarsak bu sporcuların bir sporcu bir yılda toplam 60.000,00 lira para kazanır. ve sadece 2 milyon euro yıllık 60 bin lira maaş alan 75 sporcu ile sözleşme yapılır, paraları düzenli ödenir. e zaten amatör branşlar adı altında geçen branşlarda sözleşmeli bu kadar sporcumuz yok. bir de ben toplamda 6 milyonluk bir amatör branş bütçesinden bahsettim. hadi 1 milyon euro da masrafları olsun bunların yıllık. beşiktaş jimnastik kulübü, doğru bir mali politika ile 3 milyon euro hadi bilemediniz 4 milyon euroluk bir sponsorlukla amatör branşlar adı verdiğimiz bütün branşlarını şampiyonluğa oynatacak hale getirir.

elimizde ne kaldı şimdi? futbol ve basketbol. futbol zaten çok büyük bir ekonomi ve sponsorlarını kendisi yaratıyor. şahsen ben quaresma ve manuel fernandes'in bu takıma futbollarının yanı sıra popülerlikleriyle de çok fazla şey katacağını düşünüyorum. 3.7 milyon euro kazanan bir quaresma'ya yıllık 3 milyon euroluk bir sözleşme sunulması, kalan 0,7 milyonun da primlerle tamamlanması elbette söz konusu olabilir. ayrıca bu sözleşmeye oyuncunun reklamlarda oynamasından kulübe gelir sağlanmasına yönelik maddeler de eklenir ve oyuncu sadece sporcu kimliğiyle değil medyatik kimliğiyle de pazarlanılmaya başlanır. doğru bir sözleşme ile oyuncunun kulübe maliyesi 1 milyon euro'ya kadar çekilebilir. yapılabilir mi demeyin, yapılıyor. örnekleri var. aynı şekilde manuel fernandes de. özellikle nike ve adidas başta olmak üzere reebok, puma gibi pek çok spor giyim firması var... eğer siz bu oyuncuların değerini bilirseniz maddi manevi kazanırsınız. maalesef türkiyede bu detay pek göz önüne alınmıyor ama gerçek bu.

konudan koyuna atlaya atlaya yazıyorum bu yüzden özür dilerim. ancak sorunlar o kadar fazla ki hangisine öncelik vereceğimi şaşırıyorum. müthiş bir proje yapıldı; feda. teoride süper fikir. ama pratiğe dökmekte maalesef zorluk yaşandı. projenin en önemli zamanı ilk çıkacağı zamanlardı. sırf uygun bedeni bulamadı diye o ilk günkü heyecanını kaybeden çok beşiktaşlı tanıyorum. müthiş bir hazırlık yapılmalı ve gerekiyorsa 200.000 tshirt anında piyasaya sürülmeliydi bence. ve eklenmeliydi ardına sınırlı sayıda. emin olun bir ayda o 200.000 tshirt biterdi ancak söz konusu aksaklıklar yüzünden aylardır 125.000 tshirt ancak satıldı. bu tip kampanyalarda ilk heyecan önemlidir. saman alevi gibidir bunlar ve samanların çok olması ateşin yakıcılığını artırır. hemen arkasından devamı gelmeliydi tabi. polo yaka bir tshirt yapılabilirdi mesela. bu sefer daha sade ama. feda markasının patenti alınmalıydı da... hatta bir şey söyleyeyim; feda markası adı altında akla gelebilen her şey piyasaya sürülmeliydi. üstelik yalnızca kartal yuvalarına değil, bütün mağazalara verilmeliydi feda ürünlerinin satış hakkı. oysa şu haliyle "feda" müthiş fikirlerin pratiğe geçirilerken nasıl fiyaskoya dönüşebileceğine dair müthiş bir örnek oluşturmakta.

aslında umutsuz gibi görünen bir yazı ve çok karmaşık belki ama önümüzdeki beş yıl içinde yenilmez bir beşiktaşın hayata geçirilebilmesi için düzeltilmesi gereken yanlışların bir kısmını içeriyor sadece. umut hep var.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol