lütfen yenildiğimiz maç.
uzun uzadıya yine bir şeyleri anlatmak içimizden geliyor, ancak değersiz. öncelikli olarak maçı kazanacağına inan bir beşiktaş ın sahaya çıktığına eminim ancak peki bunu nasıl yapacağız sorusunu düşünmeden / düşündürülmeden sahada yer aldıklarını dün hepimiz görmüş olduk. samet aybaba büyük faktör, futbolcu deneyimsizliği mi dersiniz, tecrübesizliği mi? bilmiyorum ancak bir takım hücum yapacaksa eğer işin kilit noktası apartmanımda üç sene önce beşiktaşlı yaptığım şu an 7 yaşında olan armağan bile biliyor sanırım artık orta saha hakimiyetinin önemini, kendi sahandan çıkarken ellibeşbintane top kaybı yaşayacaksan ve buna karşılık saha da aklını başına getiremeden bir doksan dakikayı bitireceksen senin için uzatmanın alemi kalmamıştır iyi bir tatil ve bolca captain tsubasa izlemeni tavsiye ederim. dentinyo sana iki çift lafımı erkenden söylemek istemezdim ancak üstünde taşıdığın forma inan bizim için namus yani bunu kelime anlamı olarak söylemiyoruz yahu bildiğin namus onu giyen insan kutsal ne yapalım beşiktaş öz değerleri isimli bir kitapçık mı dağıtalım? attığın tekme ve kendini yerden yere savurmalarına dikkat et çocuğum, formanın numarasının önemi yok gözümde sen aklını başına al yeter.
ha ayrıca hakemle ilgili çok net söylenebilecek bir şey elinde haftaya beşiktaş futbolcularının hangisinin oynamaması gerektiğinin listesi, sarı kart sınırıyla birlikte verilmiş, çat çat çat görev tamamlandı. hadi hayırlı görevler.
pankart için ise muhakkak sinirlendik, böyle şey mi olur yahu dedik falan filan, ancak tribünlerde oluyor böyle şeyler benim en çok darlandığım nokta feda galatasaray'ın fedası olsa onunla da taşak geçmezdim, bu farklı bir görevdir ezeli rekabet sahnesinde taraftarların kulüpleri için var oluş projeleridir. ben sana diyor muyum bazı insanlar anılarıyla bazıları ise analarıyla anılır vb. pankartlara kızmıyorum ya da kızmadım, ama siz de söyletiyorsunuz be kardeşim. misilleme tüm ahlaksızlığıyla gelir ancak bel altına sokarken sizin dahi zevk almanızı sağlarız hiç merak etmeyin sarısını sevdiklerim.
özetle beraberlikle bitmesi gereken maç.
27 ocak 2013 galatasaray beşiktaş maçı
ne hakeme ne de cincona, samet aybaba'ya yenildiğimiz karşılaşmadır.
samet aybaba'nın almeida'nın eksikliğini üç oyuncunun yerini değiştirerek kapatmaya çalıştığı müsabaka.
rezalet oynadığımız karşılaşma.
10 kişi kalan rakibine karşı 35 dakikada pozisyona giremeyen oyuncularımızı gördükten sonra samet aybaba'ya çok da sallanmaması gerektiğini düşündüğüm maçtır.
ilk yarı gereksiz 2 gol yedik zira defans "kötü" bile denmez yoktu. bir kaç oyuncu dışında, sanki baba oyunculara "sahada takılın" demiş gibiydiler. ikinci yarıda biz iyi değildik gs oyunu bıraktı. hakem çok adil bir maç yönetmemekle beraber, bizim lehimize düdük çaldı çoğunlukla. dentinho tırt çıktı. doğal olarak kulüpten gereksiz para çıktı. Kaptan yine kaptanlığını yaptı. Kazanan gs oldu, kaybeden beşiktaş taraftarı oldu.
Beşiktaş soluğumuz ama, benim yüreğim kaldırmıyor artık.
Beşiktaş soluğumuz ama, benim yüreğim kaldırmıyor artık.
--samet aybaba--
“çok basit bir gol yiyerek maça başladık. ilerleyen dakikalarda toparlandık ama uzun süre hücum yönünde eksiklikler yaşadık. galatasaray bizi zorlamadan iki tane çok basit gol buldu. ikinci yarı 15 dakika iyi oynadık golü de bulduk ama bir türlü istediğimiz ritmi yakalayamadık. rakip takım bizi etkili şekilde baskı altına alamadı. yazık oldu, bu maçı kaybetmemeliydik. 11 maç aradan sonra mağlup olduk. orta alan oyuncuları pas trafiğini kuramayınca böyle bir oyun ve skor ortaya çıktı.”
--samet aybaba--
“çok basit bir gol yiyerek maça başladık. ilerleyen dakikalarda toparlandık ama uzun süre hücum yönünde eksiklikler yaşadık. galatasaray bizi zorlamadan iki tane çok basit gol buldu. ikinci yarı 15 dakika iyi oynadık golü de bulduk ama bir türlü istediğimiz ritmi yakalayamadık. rakip takım bizi etkili şekilde baskı altına alamadı. yazık oldu, bu maçı kaybetmemeliydik. 11 maç aradan sonra mağlup olduk. orta alan oyuncuları pas trafiğini kuramayınca böyle bir oyun ve skor ortaya çıktı.”
--samet aybaba--
samet aybaba sen bu takımın başına geldiğinde o kadar sevindim ki haksız da çıkarmamıştın ama bugün beni hayal kırıklığına uğrattın. sen Beşiktaş'ın kaptanıydın hangi gs maçına korkarak çıktın, sen taraftardın hangi maçta korktun. şimdi teknik direktörsün bu neyin korkusu. hilbert denen adam sağ bekte idare etse de hangi maçta sağ önde iyi oynadı? neyi düşünerek böyle bi tercih yaptın? solda zaten yeni bir adam sağ tarafı değiştirmek ne idi samet aybaba. oğuzhan'ı neden oynatmadın. ne düşündün samet yenilmemeyi mi. bu takımı sen yarattın bunu öğretmiştin de şimdi bugün böyle bir karar verdin. tek suçlu sensin samet. bu takımla o deli gibi koşan saldıran takımla gurur duyarken seni övüyorsam bugün o üçkağıtçı kaypak takıma yenilmemizin tek sebebi sensin. çünkü korktun. korkarak ne kazandın samet aybaba bi düşün ve bundan sonra ne yağacagına karar ver. korkacaksan git bursa'ya trabzon'a ama o saldıran takım benim diyorsan bir daha korkma. İlk yarı fb maçında da uğur boral escude'yi oynattın. korktugun için 3 gol yedik bugün aynı korkuyla 2 gol yedik. Bir daha aynı korkaklığı yaparsan benim için yoksun samet aybaba.
2-1 değil; takım ruhumuzu, taraftarca kendimizi kaybettiğimiz maç oldu.
ilk 11'i gördüğünde, futbolu az biraz bilen bir beşiktaşlı'nın, maçı kazanamayacağımızı tahmin etmesi hiç de güç değildi. ben ise, beraberlik maçı olacağına inandım; inanmak istedim belki de işte.
mehmet akgün denilen arkadaşın zayıf halka olacağını düşünürken başlayan maç, bir an önce bunu kanıtlama gayretine düşmüş gibi, yüzümüze vurdu acı gerçeği. savunmadaki yerini kaybederek arka direkte bomboş bıraktığı emre çolak durumu 1-0'a getirdi. roberto hilbert'in savunmaya yardıma gelmemesi ile[ybkz]swh[/ybkz] sağ kanadımız kangren oldu çıktı; samet aybaba da bu duruma 45 dakika arka çıktı ki, asıl sorun burada başlıyor.
güvenimizi teslim ettiğimiz manuel fernandes'in bu maçta form tutmasını bekliyorduk, olmadı. necip uysal'ın topu hızlı bir şekilde hücum alanına geçirmesini ve rakibin dengesiz yakalanmasını bekliyorduk, olmadı. veli kavlak'ın adam olmasını hâlâ bekliyorduk, olmadı. olcay şahan'ın, sabri sarıoğlu'nu sekiz edeceğine inanıyorduk, olmadı. filip holosko'nun yalnız kalmayacağını umuyorduk, olmadı. peki neden olmadı samet hocam? çünkü iki adet bek ile -ki birisinin ne halt olduğunu henüz biz de bilmiyoruz- kanadı kontrol etmeye kalktın; çünkü oğuzhan özyakup gibi hızlı ve teknik bir oyuncuyla rakibin orta sahasını zor durumda bırakmak yerine, veli ile durumu kotarmaya ve kendin zor durumda kalmamaya çalıştın; çünkü bekleri ya bek ya da futbolcu olmayan bir takıma karşı kanat organizasyonları geliştirmek yerine, şişirme futbolu oynattın.
hâl böyle olunca, ilk 15 dakika topla oynayamadık bile; sadece savunma yapmaya çalıştık ki, onu da beceremedik. rakibi ne kadar az rahatsız edersen, o da senin üzerine o kadar çok ve çok adamla gelir. geriye düştük, yine toparlanamadık. 15. dakikadan sonra biraz toparlar gibi olduk, hatta 1-2 de pozisyon bulduk, fakat bulduğumuzla kaldık. velhâsılı özümüzü inkâr edercesine karşı takımın üzerimize gelmesini bekledik, gelip ikinciyi de attılar: ibrahim toraman'ın, topun rüzgârına kafa attığı pozisyonda, albert riera'nın kaleyi görmeden vurduğu kafa ile skor 2-0 oldu.
ikinci yarının santra vuruşu ile birlikte, bu sezon alıştığımız görüntüde bir baskı seyrettik 30-40 saniyeliğine ve bu baskı sonucu oluşan korner atışında fernandes'in ortası ile tomas sivok kafayla skoru 2-1 yaptı. bu kadar erken beklenmeyen gol, takımı da motive etti ve oyunu kontrol eder gibi olduk 5 dakikalığına. ardından, yavaş yavaş, tempo tekrar düşmeye başladı; 60. dakikada felipe melo denilen arsızın oyundan atılmasıyla birlikte tekrar yüksel...eceğine ve puan ya da puanlar alacağımıza inandık bir an. olmadı, olduramadık; rakip 10 kişi kalmışken, biz, onların üstüne dahi gitmedik. bilakis onlar geldi; farkı tekrar ikiye çıkarmak için saldırdılar ve gol pozisyonlarına girdiler. işte bu dakikalarda bendeniz, çileden çıktım ey ahâli. böyle bir şey olamaz: sen ki, bu sezon taraflı-tarafsız herkesin ağzı açık bir şekilde ve imrenerek izlediği hücum futbolunu sergileyen takımsın. sen ki, korkmadan rakibine saldıran; gol yese dahi, çoğu zaman bir fazlasını atabilen bir takımsın... farkı bire indirmişsin, rakibin yorulmuş ve 10 kişi kalmış, neyi bekliyorsun daha? hugo almeida sakat, mustafa pektemek yüzünü unutturmuş, bruno ferreira bonfim dentinho denilen adam sadece 1-2 idmana çıkmış: sinan kurumuş'u neden aldın ki? geleceğe yatırım için miydi yüzbinlerce euro, bonservisi olmayan oyuncuları transfer edebilmek için canını dişine takarken? oynat işte arkadaş şu adamı, şu takımı. kimdendir, nedendir korkun? oyna sen yeter ki, ister 3 ye ister 5, ama oyna lan! üzerine dahi gitmedik galatasaray'ın; ne oyun kuran, ne topu kullanan, ne de boşa kaçan vardı: takım, "nasıl hücum edilmez"in resmini çizdi resmen. hakikaten helâl olsun, böylesini kastamonuspor dahi yapamazdı, hakikaten yazıklar olsun.
7 ekim 2012 fenerbahçe beşiktaş maçından sonra, bir daha böyle bir anlayış ve böyle bir gamsızlıkla oynayacağımızı düşünmüyordum. kaldı ki hoca da sürekli dile getiriyordu, o maçı asla unutamadığını. e be hocam, ne değişti? ne ara unuttun yerlerin dibine hep birlikte sığamadığımız o geceyi? devşirme beklerle ve minimum sayıda hücum oyuncusuyla oynayıp da ne zaman maç kazandın kariyerinde bi söylesene hele bana? söz, kimseye söylemeyeceğim.
gökhan süzen ve tomas sivok ve ekran başında dahi maçı oturarak izleyemeyen satch haricinde ayakta kalan kimse yoktu; acı tablonun özeti buydu.
ilk 11'i gördüğünde, futbolu az biraz bilen bir beşiktaşlı'nın, maçı kazanamayacağımızı tahmin etmesi hiç de güç değildi. ben ise, beraberlik maçı olacağına inandım; inanmak istedim belki de işte.
mehmet akgün denilen arkadaşın zayıf halka olacağını düşünürken başlayan maç, bir an önce bunu kanıtlama gayretine düşmüş gibi, yüzümüze vurdu acı gerçeği. savunmadaki yerini kaybederek arka direkte bomboş bıraktığı emre çolak durumu 1-0'a getirdi. roberto hilbert'in savunmaya yardıma gelmemesi ile[ybkz]swh[/ybkz] sağ kanadımız kangren oldu çıktı; samet aybaba da bu duruma 45 dakika arka çıktı ki, asıl sorun burada başlıyor.
güvenimizi teslim ettiğimiz manuel fernandes'in bu maçta form tutmasını bekliyorduk, olmadı. necip uysal'ın topu hızlı bir şekilde hücum alanına geçirmesini ve rakibin dengesiz yakalanmasını bekliyorduk, olmadı. veli kavlak'ın adam olmasını hâlâ bekliyorduk, olmadı. olcay şahan'ın, sabri sarıoğlu'nu sekiz edeceğine inanıyorduk, olmadı. filip holosko'nun yalnız kalmayacağını umuyorduk, olmadı. peki neden olmadı samet hocam? çünkü iki adet bek ile -ki birisinin ne halt olduğunu henüz biz de bilmiyoruz- kanadı kontrol etmeye kalktın; çünkü oğuzhan özyakup gibi hızlı ve teknik bir oyuncuyla rakibin orta sahasını zor durumda bırakmak yerine, veli ile durumu kotarmaya ve kendin zor durumda kalmamaya çalıştın; çünkü bekleri ya bek ya da futbolcu olmayan bir takıma karşı kanat organizasyonları geliştirmek yerine, şişirme futbolu oynattın.
hâl böyle olunca, ilk 15 dakika topla oynayamadık bile; sadece savunma yapmaya çalıştık ki, onu da beceremedik. rakibi ne kadar az rahatsız edersen, o da senin üzerine o kadar çok ve çok adamla gelir. geriye düştük, yine toparlanamadık. 15. dakikadan sonra biraz toparlar gibi olduk, hatta 1-2 de pozisyon bulduk, fakat bulduğumuzla kaldık. velhâsılı özümüzü inkâr edercesine karşı takımın üzerimize gelmesini bekledik, gelip ikinciyi de attılar: ibrahim toraman'ın, topun rüzgârına kafa attığı pozisyonda, albert riera'nın kaleyi görmeden vurduğu kafa ile skor 2-0 oldu.
ikinci yarının santra vuruşu ile birlikte, bu sezon alıştığımız görüntüde bir baskı seyrettik 30-40 saniyeliğine ve bu baskı sonucu oluşan korner atışında fernandes'in ortası ile tomas sivok kafayla skoru 2-1 yaptı. bu kadar erken beklenmeyen gol, takımı da motive etti ve oyunu kontrol eder gibi olduk 5 dakikalığına. ardından, yavaş yavaş, tempo tekrar düşmeye başladı; 60. dakikada felipe melo denilen arsızın oyundan atılmasıyla birlikte tekrar yüksel...eceğine ve puan ya da puanlar alacağımıza inandık bir an. olmadı, olduramadık; rakip 10 kişi kalmışken, biz, onların üstüne dahi gitmedik. bilakis onlar geldi; farkı tekrar ikiye çıkarmak için saldırdılar ve gol pozisyonlarına girdiler. işte bu dakikalarda bendeniz, çileden çıktım ey ahâli. böyle bir şey olamaz: sen ki, bu sezon taraflı-tarafsız herkesin ağzı açık bir şekilde ve imrenerek izlediği hücum futbolunu sergileyen takımsın. sen ki, korkmadan rakibine saldıran; gol yese dahi, çoğu zaman bir fazlasını atabilen bir takımsın... farkı bire indirmişsin, rakibin yorulmuş ve 10 kişi kalmış, neyi bekliyorsun daha? hugo almeida sakat, mustafa pektemek yüzünü unutturmuş, bruno ferreira bonfim dentinho denilen adam sadece 1-2 idmana çıkmış: sinan kurumuş'u neden aldın ki? geleceğe yatırım için miydi yüzbinlerce euro, bonservisi olmayan oyuncuları transfer edebilmek için canını dişine takarken? oynat işte arkadaş şu adamı, şu takımı. kimdendir, nedendir korkun? oyna sen yeter ki, ister 3 ye ister 5, ama oyna lan! üzerine dahi gitmedik galatasaray'ın; ne oyun kuran, ne topu kullanan, ne de boşa kaçan vardı: takım, "nasıl hücum edilmez"in resmini çizdi resmen. hakikaten helâl olsun, böylesini kastamonuspor dahi yapamazdı, hakikaten yazıklar olsun.
7 ekim 2012 fenerbahçe beşiktaş maçından sonra, bir daha böyle bir anlayış ve böyle bir gamsızlıkla oynayacağımızı düşünmüyordum. kaldı ki hoca da sürekli dile getiriyordu, o maçı asla unutamadığını. e be hocam, ne değişti? ne ara unuttun yerlerin dibine hep birlikte sığamadığımız o geceyi? devşirme beklerle ve minimum sayıda hücum oyuncusuyla oynayıp da ne zaman maç kazandın kariyerinde bi söylesene hele bana? söz, kimseye söylemeyeceğim.
gökhan süzen ve tomas sivok ve ekran başında dahi maçı oturarak izleyemeyen satch haricinde ayakta kalan kimse yoktu; acı tablonun özeti buydu.
maçtan öncede söylemiştim, '' eğer biz bu maça savunma anlayışıyla çıkarsak,yeniliriz. '' diye. hayır, savunmayı çok iyi yapan bir takım olsak tamam diyeceğimde,öyle birşey de yok. bakın es es maçına,bursa maçına, ne biliyim aklıma gelmeyen bir çok maça... ne zaman defans yapmaya kalksak gol yedik. artık samet aybaba'nın şunu kafasına sokması lazım : bu takım savunma ağırlıklı oynarsa maç kazanamaz. bu takım ancak,cesur oynarsa,korkmadan oynarsa maç kazanır.
mehmet akgün'ün 11'de başlaması yanlıştı ama mehmet akgün'ü kötü yapan kendisi değil hilbert'ti. hilbert'in kötü olmasına sebep olan kişi ise aybabaydı. kardeşim sen niye macera arıyorsun ? olmuyor işte hilbert ilerde oynayamıyor! her derbi maçında nedir bu ? iyi oynayan,kaybetmeyen 11'i değiştirmenin mantığı nedir ? almedia sakat mı ? koy dentinho'yu başla maça. bozma kaybetmeyen 11'ini. yok dentinho daha yeni geldi falan filan demesin kimse. takımda başka adam mı var ? mecbur oynayacak. amokachi uçaktan iner inmez gs maçına çıkmıştı hatırlarsanız. ve golünü de atmıştı.
yine samet aybaba'nın bir diğer hatasına gelirsek, kardeşim şu oğuzhan-fernandes ikilisiyle maça başlamak neden senin aklına gelmiyor ? hayır biz mi çok aptalız sen mi çok akıllısın onu anlayamadım. tamam, iyi hoş hocasın,ben senden yine de çok memnunum ama yapma şu aptallıkları artık. geçen ibb maçında,bugün derbide. ayrıca fener derbisinde. nedir bu saçma sapan arayışların ? aç bak bakayım fernandes-oğuzhan 11'de başlayınca beşiktaş o maçlarda ne yapmış. bu kadar da korkak olunmaz ki arkadaş. azıcık cesur olun,korkak olmayın. hayır gören de veliyi, khedira falan zannedecek. ulan onun vereceği defansif katkı nedir sanki ? hadi onu geçtim, sen çıkıp adam akıllı atak,cesur oynayıpta yenilseydin, kimse de sana çıkıp, neden cesur ve atak oynadın, demeyecek zaten. ne olur,önümüzdeki fener maçında, korkup,tırsıp oyun planımızı değiştirme.saçma sapan işler yapmaya kalkma. diğer maçlara nasıl çıkarıyorsan,o maçlara da öyle çıkar bu takımı artık. ve ne yap ne et,şu fernandes-oğuzhan ikilisini bozma.
sözün özü, bu takımda macera aramaya gerek yok. oyuncular belli,oyun belli,takımıın seviyesi belli. eski köye yeni adet getirmeyeceksin samet hoca. korkmayacaksın.
mehmet akgün'ün 11'de başlaması yanlıştı ama mehmet akgün'ü kötü yapan kendisi değil hilbert'ti. hilbert'in kötü olmasına sebep olan kişi ise aybabaydı. kardeşim sen niye macera arıyorsun ? olmuyor işte hilbert ilerde oynayamıyor! her derbi maçında nedir bu ? iyi oynayan,kaybetmeyen 11'i değiştirmenin mantığı nedir ? almedia sakat mı ? koy dentinho'yu başla maça. bozma kaybetmeyen 11'ini. yok dentinho daha yeni geldi falan filan demesin kimse. takımda başka adam mı var ? mecbur oynayacak. amokachi uçaktan iner inmez gs maçına çıkmıştı hatırlarsanız. ve golünü de atmıştı.
yine samet aybaba'nın bir diğer hatasına gelirsek, kardeşim şu oğuzhan-fernandes ikilisiyle maça başlamak neden senin aklına gelmiyor ? hayır biz mi çok aptalız sen mi çok akıllısın onu anlayamadım. tamam, iyi hoş hocasın,ben senden yine de çok memnunum ama yapma şu aptallıkları artık. geçen ibb maçında,bugün derbide. ayrıca fener derbisinde. nedir bu saçma sapan arayışların ? aç bak bakayım fernandes-oğuzhan 11'de başlayınca beşiktaş o maçlarda ne yapmış. bu kadar da korkak olunmaz ki arkadaş. azıcık cesur olun,korkak olmayın. hayır gören de veliyi, khedira falan zannedecek. ulan onun vereceği defansif katkı nedir sanki ? hadi onu geçtim, sen çıkıp adam akıllı atak,cesur oynayıpta yenilseydin, kimse de sana çıkıp, neden cesur ve atak oynadın, demeyecek zaten. ne olur,önümüzdeki fener maçında, korkup,tırsıp oyun planımızı değiştirme.saçma sapan işler yapmaya kalkma. diğer maçlara nasıl çıkarıyorsan,o maçlara da öyle çıkar bu takımı artık. ve ne yap ne et,şu fernandes-oğuzhan ikilisini bozma.
sözün özü, bu takımda macera aramaya gerek yok. oyuncular belli,oyun belli,takımıın seviyesi belli. eski köye yeni adet getirmeyeceksin samet hoca. korkmayacaksın.
selam, ben mustafa denizli'ye taktik veren polis. bugün bu maçı sizler için izledim ve kafama takılanları not ettim deftere. öncelikle cezalı oyuncular konusunda size bir bilgi vereyim; karabük maçında stoperde ben oynayacağım. sonuçta ali güneş'ten iyiyim, bunu mustafa hoca da biliyor.
özet geçeceğim; koskoca bir ilk yarıyı harcadık, çöpe attık. mehmet akgün-hilbert ikilisinden savunma ve fizik gücü yüksek bir performans bekliyordu hoca ama daha maçın başında mehmet akgün ortadan kaybolmaya karar verince şaka gibi bir gol yedik. ilk yarıyı bizim için çöp haline getiren asıl faktör ise bu değişiklik değil, oyun tarzımızı terketmemiz oldu. bizim mantığımızda şişirme yok, tesadüf kovalamak yok. tık tık tık pas yapıp, boşu görüp hızla çıkarak gole gitmek var. e karşımızdaki rakip tam da buna uygundu, biz neden mantığımızı terkedip savunmacı bir kimlik belirliyoruz? kaldı ki biz savunma yapabiliyor muyuz? cık cık cık. ha buna rağmen hilbert net pozisyonu değerlendirse yine farklı bir maç olabilirdi, canın sağolsun kartal yürekli adam.
oğuzhan-fernandes ikilisinin birlikte oynaması hayati öneme sahip. neden? çünkü oğuzhan olmadığında tüm ofansif yük fernandes'e biniyor, normalde zaten zor bir olayken bir de sakatlıktan çıkamamış fernandes nasıl tüm bu olayı çekip çevirecek? olmuyor o iş. zaten ikinci yarı oğuzhan oyuna girince topu çevirdi, etkin olmaya çalıştı, hatta planlamadan da olsa melo'yu attırdı. ama olmadı hoca, koskoca ilk yarıyı çöpe attıktan sonra kolay olmuyor maç çevirmek.
sivok'a gelince, yine şöyle sesleneceğim kendisine;http://www.youtube.com/watch?v=St5T6HbBVAc [ybkz]swh[/ybkz]
dentinho'yu pek göremedik ama sneijder'dan daha olumlu bir intiba bıraktığı kesin. hareketliydi, bir şeyler yapmaya çabaladı, biçildi, faul aldı. beşiktaş'ın kendi futbolunu oynayabildiği maçlarda çok iş yapar.
maçın galatasaray kısmına gelince; sneijder tabi daha alışmadı fizik olarak hazır değil falan ama, bu ligde çok dayak yer. hürriyet güçer'le karşılaşmasını merakla bekliyorum.
melo pisliği muhtemelen en az 3 maç ceza alacak ki, galatasaray bu bahaneyle sezon sonu biletini keser. sen sneijder,drogba gibi adamlar alacaksın ama orta sahayı böyle bir adama emanet ediyorsun. melo'daki beyni kuşa taksan kuş uçmayı reddedip kendini denize atar. hadi form grafiği yüksek olsa vieira, roy keane gibi müsamaha gösterilebilir ama bu sezon o da yok. anlayacağınız kendisi gidici.
taraftarlara gelince, hala aynılar. benim bir türlü anlayamadığım bir tezahüratları var; 'beşiktaş/fenerbahçe köpeğine (x3) şampiyon cimbom yazacağız' bu ne anlama geliyor lan? bunu düşünmekten maçı takip edemedim bir ara. hayvana yaklaşımını açık eden aptalca bir tezahürat. köpek siksin sizi götünüzden, belki o zaman doğru düzgün karşılık verebilirsiniz.[ybkz]swh[/ybkz]
sonuç olarak; bu son olsun, bir daha ne olursa olsun oyun biçimimizi değiştirmeyelim, bu stili koruyup geliştirelim.
haydi kalk ayağa, yürü güneşe.
özet geçeceğim; koskoca bir ilk yarıyı harcadık, çöpe attık. mehmet akgün-hilbert ikilisinden savunma ve fizik gücü yüksek bir performans bekliyordu hoca ama daha maçın başında mehmet akgün ortadan kaybolmaya karar verince şaka gibi bir gol yedik. ilk yarıyı bizim için çöp haline getiren asıl faktör ise bu değişiklik değil, oyun tarzımızı terketmemiz oldu. bizim mantığımızda şişirme yok, tesadüf kovalamak yok. tık tık tık pas yapıp, boşu görüp hızla çıkarak gole gitmek var. e karşımızdaki rakip tam da buna uygundu, biz neden mantığımızı terkedip savunmacı bir kimlik belirliyoruz? kaldı ki biz savunma yapabiliyor muyuz? cık cık cık. ha buna rağmen hilbert net pozisyonu değerlendirse yine farklı bir maç olabilirdi, canın sağolsun kartal yürekli adam.
oğuzhan-fernandes ikilisinin birlikte oynaması hayati öneme sahip. neden? çünkü oğuzhan olmadığında tüm ofansif yük fernandes'e biniyor, normalde zaten zor bir olayken bir de sakatlıktan çıkamamış fernandes nasıl tüm bu olayı çekip çevirecek? olmuyor o iş. zaten ikinci yarı oğuzhan oyuna girince topu çevirdi, etkin olmaya çalıştı, hatta planlamadan da olsa melo'yu attırdı. ama olmadı hoca, koskoca ilk yarıyı çöpe attıktan sonra kolay olmuyor maç çevirmek.
sivok'a gelince, yine şöyle sesleneceğim kendisine;http://www.youtube.com/watch?v=St5T6HbBVAc [ybkz]swh[/ybkz]
dentinho'yu pek göremedik ama sneijder'dan daha olumlu bir intiba bıraktığı kesin. hareketliydi, bir şeyler yapmaya çabaladı, biçildi, faul aldı. beşiktaş'ın kendi futbolunu oynayabildiği maçlarda çok iş yapar.
maçın galatasaray kısmına gelince; sneijder tabi daha alışmadı fizik olarak hazır değil falan ama, bu ligde çok dayak yer. hürriyet güçer'le karşılaşmasını merakla bekliyorum.
melo pisliği muhtemelen en az 3 maç ceza alacak ki, galatasaray bu bahaneyle sezon sonu biletini keser. sen sneijder,drogba gibi adamlar alacaksın ama orta sahayı böyle bir adama emanet ediyorsun. melo'daki beyni kuşa taksan kuş uçmayı reddedip kendini denize atar. hadi form grafiği yüksek olsa vieira, roy keane gibi müsamaha gösterilebilir ama bu sezon o da yok. anlayacağınız kendisi gidici.
taraftarlara gelince, hala aynılar. benim bir türlü anlayamadığım bir tezahüratları var; 'beşiktaş/fenerbahçe köpeğine (x3) şampiyon cimbom yazacağız' bu ne anlama geliyor lan? bunu düşünmekten maçı takip edemedim bir ara. hayvana yaklaşımını açık eden aptalca bir tezahürat. köpek siksin sizi götünüzden, belki o zaman doğru düzgün karşılık verebilirsiniz.[ybkz]swh[/ybkz]
sonuç olarak; bu son olsun, bir daha ne olursa olsun oyun biçimimizi değiştirmeyelim, bu stili koruyup geliştirelim.
haydi kalk ayağa, yürü güneşe.
samet'in ilk yarıda gümüş tepsiyle gassara ya sunduğu maç olmuştur.
şahsi olarak mc gregor veya olcay'dan bahsetmek istemesem de olcay'ı gördüğüm ilk yerde 'bu nasıl bi futbol amk' diyip tokatlamaya karar vermeme de sebep olan maçtır.
gelelim ilk yarıya..
ismail köybaşı'ndan sonra uğur boral'ın da sezonu kapatmasıyla sol bek in tek alternatifi olan iki hafta önce takıma katılmış ve geçen hafta eski takımı ibb'ye karşı kart cezasından dolayı forma giyemeyen gökhan süzen sol bekte ilk 11 başladı. buna kimsenin diyecek lafı yok zaten. ama defansta uyum sorunu yaşayabilecek bir tane daha aynı sorunu yaşayabilecek sakatlıktan yeni çıkmış mehmet akgün'ü oraya koyarsan sivok ve toraman'a işkence yapmış olursun. ki en kötü ihtimalle sağ beke toraman'ı çekip sivok'un yanına ersan'ı koymak gerekirken.
orta saha seçimine gelirsek yani, necip, fernandes, veli üçlüsü. bu üçlü çok maç oynamışlardır yan yana ve kötüsü bu maçtı. fernandes'in bir türlü kurtulamadığı ve her maç öncesi bu maç oynayacak mı oynamayacak mı dedirten sakatlığının bir türlü özlediğimiz ve hayran olduğumuz klasik fernandes performansını sergilemesine engel olduğu aşikar. sezonun ilk yarısında en beğendiğim oyuncuların başında gelen necip, bu maça kafa olarak hiç hazırlanmamış basit basit hatalar yaptı. veli ye bu maç xeli diyemedik gözlerimiz veli'yi her gördüğümüz an oğzuhan'ı aradı.
vee hücum hattı.. olcay her zaman ki gibi pas hataları, kaptırdığı toplar yetmezmişcesine geçen hafta attığı golden sonra bir de götü kalkmış enteresan şut demelerinde falan bulundu ki şahan'ın 104 gol yiyen takımın teknik direktörü skecindeki forvet oyuncuları gibi altıpas içinde olmadığı sürece şut çekmesi yasaklanmalı. ve almeida yok diye holosko'yu santrafor pozisyonunda oynatan samet hoca!!! holosko'nun verimliliğinin ne derece düştüğünü görmemiş gibi ısrarla da orada oynattı. hilbert'in 4-3-3 ün sağ kanadında oynayamadığını maç öncesinde değil de ilk yarı sonunda farketmesi kötü olsa da farketmemesinden iyidir diyip sineye çekiyorum. ikinci yarıda da mehmet akyüz-holosko-dentinho üçlüsünün etkili olamaması 2. golü bulmamıza engel olmuştur.
bu bölgede illa bu sistemde oynayacaksan bana göre oynatılması gereken ve yerinin hiç bozulmaması gereken holosko iken, mehmet akyüz'ün hiç oynamaması olcay'ın yerine ikinci yarı başında dentinho'nun girmesi ve madem ki almeida yok alınan genç forvet sinan kurumuş gibi genç bir oyuncunun oynatılması en doğru tercih olacaktı.
ama dua edelim ki sivok ve toraman gerçeği var. bir de kulübede oturan cenk gönen
edit: ilk yarıda hilbert'in muslerayla karşı karşıya kaçırdığı pozisyondan sonra maçı kazanma ihtimalimiz 0 a yaklaşmışken melo'nun atılmasıyla umutlanmamıza rağmen rakip 10 kişi kaldıktan sonra kaleye şut çekemediğimiz gerçeğini samet hoca! bi düşünsün ve artık bugün bazı meslektaşlarının gösterdiği olgun davranışı göstersin!
şahsi olarak mc gregor veya olcay'dan bahsetmek istemesem de olcay'ı gördüğüm ilk yerde 'bu nasıl bi futbol amk' diyip tokatlamaya karar vermeme de sebep olan maçtır.
gelelim ilk yarıya..
ismail köybaşı'ndan sonra uğur boral'ın da sezonu kapatmasıyla sol bek in tek alternatifi olan iki hafta önce takıma katılmış ve geçen hafta eski takımı ibb'ye karşı kart cezasından dolayı forma giyemeyen gökhan süzen sol bekte ilk 11 başladı. buna kimsenin diyecek lafı yok zaten. ama defansta uyum sorunu yaşayabilecek bir tane daha aynı sorunu yaşayabilecek sakatlıktan yeni çıkmış mehmet akgün'ü oraya koyarsan sivok ve toraman'a işkence yapmış olursun. ki en kötü ihtimalle sağ beke toraman'ı çekip sivok'un yanına ersan'ı koymak gerekirken.
orta saha seçimine gelirsek yani, necip, fernandes, veli üçlüsü. bu üçlü çok maç oynamışlardır yan yana ve kötüsü bu maçtı. fernandes'in bir türlü kurtulamadığı ve her maç öncesi bu maç oynayacak mı oynamayacak mı dedirten sakatlığının bir türlü özlediğimiz ve hayran olduğumuz klasik fernandes performansını sergilemesine engel olduğu aşikar. sezonun ilk yarısında en beğendiğim oyuncuların başında gelen necip, bu maça kafa olarak hiç hazırlanmamış basit basit hatalar yaptı. veli ye bu maç xeli diyemedik gözlerimiz veli'yi her gördüğümüz an oğzuhan'ı aradı.
vee hücum hattı.. olcay her zaman ki gibi pas hataları, kaptırdığı toplar yetmezmişcesine geçen hafta attığı golden sonra bir de götü kalkmış enteresan şut demelerinde falan bulundu ki şahan'ın 104 gol yiyen takımın teknik direktörü skecindeki forvet oyuncuları gibi altıpas içinde olmadığı sürece şut çekmesi yasaklanmalı. ve almeida yok diye holosko'yu santrafor pozisyonunda oynatan samet hoca!!! holosko'nun verimliliğinin ne derece düştüğünü görmemiş gibi ısrarla da orada oynattı. hilbert'in 4-3-3 ün sağ kanadında oynayamadığını maç öncesinde değil de ilk yarı sonunda farketmesi kötü olsa da farketmemesinden iyidir diyip sineye çekiyorum. ikinci yarıda da mehmet akyüz-holosko-dentinho üçlüsünün etkili olamaması 2. golü bulmamıza engel olmuştur.
bu bölgede illa bu sistemde oynayacaksan bana göre oynatılması gereken ve yerinin hiç bozulmaması gereken holosko iken, mehmet akyüz'ün hiç oynamaması olcay'ın yerine ikinci yarı başında dentinho'nun girmesi ve madem ki almeida yok alınan genç forvet sinan kurumuş gibi genç bir oyuncunun oynatılması en doğru tercih olacaktı.
ama dua edelim ki sivok ve toraman gerçeği var. bir de kulübede oturan cenk gönen
edit: ilk yarıda hilbert'in muslerayla karşı karşıya kaçırdığı pozisyondan sonra maçı kazanma ihtimalimiz 0 a yaklaşmışken melo'nun atılmasıyla umutlanmamıza rağmen rakip 10 kişi kaldıktan sonra kaleye şut çekemediğimiz gerçeğini samet hoca! bi düşünsün ve artık bugün bazı meslektaşlarının gösterdiği olgun davranışı göstersin!
hayal kırıklığı sinir bozukluğu baş ağrısı ve alnımda çıkmış sivilceden ibaret olan maçtır.
nerden başlayalım konuşmaya bilemiyorum ama samet hoca ciddi anlamda saçmaladı ilk yarıda.zaten kadromuz yetersiz sen bunu en iyi şekilde kullanmalısın, şansın yok ki kaybetmeye.öte yandan melonun tükürmesi, onu savunan ayrıca koyduk mu diyebilen galatasaraylı şeker kardeşlerim bi yatsın uyusun aldıkları maddelerin etkilerinde kurtulsunlar.sinirlendim.gidiyorum.
nerden başlayalım konuşmaya bilemiyorum ama samet hoca ciddi anlamda saçmaladı ilk yarıda.zaten kadromuz yetersiz sen bunu en iyi şekilde kullanmalısın, şansın yok ki kaybetmeye.öte yandan melonun tükürmesi, onu savunan ayrıca koyduk mu diyebilen galatasaraylı şeker kardeşlerim bi yatsın uyusun aldıkları maddelerin etkilerinde kurtulsunlar.sinirlendim.gidiyorum.
46. dakikada sivok'un attığı golle 2-1 olan müsabaka.
ilk yarısı bizim için tam bir felaket olan maç. yanlış adamlar yanlış yerde oynuyor. oğuzhan maçın erkenden çevrilebilmesi için şart.
klasikleşen 11'den ödün vermemiz gerektiğini gösteren maç.maalesef samet hoca ilk yarı deplasmandaki fenerbahçe maçındada aynısı yapmış ordada escude'yi sol bek oynatmıştı.bugünde aynı şekilde kaç maçtır oynamayan mehmet akgün'ü sağ beke koydu.hilbert'in sağ önde verimsiz olduğuna bir çok maçta şahit olmuştuk zaten.ilk yarı 2-0 gerideyiz umarım ikinci yarı oyuna müdahele eder samet hoca.
samet aybaba ve hilbert'in amına koyduğu maç.
yasal uyarı: uzun olabilir baştan uyarayım da ona göre okuyup okumamaya karar verin.
her türlü hazırlandığım maç. sağlam bir duj alındı, ilkokul ve liseden akılda kalan üç kulfu bir elham okundu, ayet-el kürsi hatırlanamadı, fil suresi maçla alakası kurulamadığı için repertuardan çıkartıldı. üzerinde beşiktaş arması olan bermuda ve feda tişörtü giyildi, geçen yaz ekvadorlu arkadaşlardan alınan üzerinde boğa kafası figürlü diş şeklindeki totemik kolye takıldı.
allahım beni biliyorsun, günahkar değilim, sadece biraz savruk bir kulum. maçlarda adını ağzımdan eksik etmem bilirsin, sınavlarda yapmam ama maçlarda yaparım bunu, allahım zaten birazdan yazacaklarımdan sonra eminim içinde biraz kararsızlık varsa onu da defedip siyah beyaza el vereceksin, amin;
ben samet hoca olsam, tüm takıma aile şerefi'ni izletirim. hani münir özkul-adile naşit'in fakir ama şerefli mutlu ebeveynler, ıtır esen'in ailenin güzeller güzeli kızı olduğu film. neden? çünkü galatasaray her şeyiyle o filmdeki yavşak zengin piçi oktay'ı andırıyor. 'sneijderı aldık, drogbayı da alacağız, üstünüze binip vuracağız kırbacı' diyen taraftarı, kendilerini avrupanın elitleri arasında gören kendi içinde hasetlik zirve yapmış yöneticileri, sahada kabadayılara dönüşen çirkef oyuncuları...aynı oktay işte. fakir edebiyatı yapmıyorum, oyuncular şu filmi ciddiyetle izlese yeter galibiyet için, eminim.
isimlerden korkmayın çocuklar, çıkın ilk maçtaki gibi mücadele edin. unutmayın, yenilirseniz değil mücadele etmezseniz başımız öne eğilir. dürüst ama hakkınızı yedirmeden, gerektiğinde haksızlığa karşı gelerek mücadele edin. aşağılık düzene başkaldırın, emeğinizi yedirmeyin. siz borsada yüz milyon dolarlık manipülasyonlar yapıp dahi başkan geçinen sansar işadamlarının değil, rüyasını siyah beyaz gören gönül zenginlerinin umudusunuz. bunu yd de değiştiremedi, kimse değiştiremeyecek.
kazanırsak hilbert takıma sarıyer'de bir restoranda balık ısmarlayacakmış. bu maçı kazanın çocuklar, oranın önünde yatar beklerim sizi, tomas'a çek cumhuriyeti formamı imzalatırım, hepinize sarılırım gözlerim dolar. kazanamazsanız da gelin o restorana, çünkü eminim sonuna kadar mücadele edeceksiniz bu akşam.
söyleyeceklerimin bazılarını unuttum. uzun olacak dedim ama pek de uzun olmadı. ben her totemi yaptım, şimdi maç saatine kadar internetten ve televizyonlardan uzak, kendimi dinleyeceğim. devirin şu golyat'ı çocuklar, her şutunuz, müdahaleniz şamar olsun onlara.
sen hele, sen hiç dua etmeyi unutma; [ybkz]swh[/ybkz]
http://www.youtube.com/watch?v=hq3LaDF01IU
her türlü hazırlandığım maç. sağlam bir duj alındı, ilkokul ve liseden akılda kalan üç kulfu bir elham okundu, ayet-el kürsi hatırlanamadı, fil suresi maçla alakası kurulamadığı için repertuardan çıkartıldı. üzerinde beşiktaş arması olan bermuda ve feda tişörtü giyildi, geçen yaz ekvadorlu arkadaşlardan alınan üzerinde boğa kafası figürlü diş şeklindeki totemik kolye takıldı.
allahım beni biliyorsun, günahkar değilim, sadece biraz savruk bir kulum. maçlarda adını ağzımdan eksik etmem bilirsin, sınavlarda yapmam ama maçlarda yaparım bunu, allahım zaten birazdan yazacaklarımdan sonra eminim içinde biraz kararsızlık varsa onu da defedip siyah beyaza el vereceksin, amin;
ben samet hoca olsam, tüm takıma aile şerefi'ni izletirim. hani münir özkul-adile naşit'in fakir ama şerefli mutlu ebeveynler, ıtır esen'in ailenin güzeller güzeli kızı olduğu film. neden? çünkü galatasaray her şeyiyle o filmdeki yavşak zengin piçi oktay'ı andırıyor. 'sneijderı aldık, drogbayı da alacağız, üstünüze binip vuracağız kırbacı' diyen taraftarı, kendilerini avrupanın elitleri arasında gören kendi içinde hasetlik zirve yapmış yöneticileri, sahada kabadayılara dönüşen çirkef oyuncuları...aynı oktay işte. fakir edebiyatı yapmıyorum, oyuncular şu filmi ciddiyetle izlese yeter galibiyet için, eminim.
isimlerden korkmayın çocuklar, çıkın ilk maçtaki gibi mücadele edin. unutmayın, yenilirseniz değil mücadele etmezseniz başımız öne eğilir. dürüst ama hakkınızı yedirmeden, gerektiğinde haksızlığa karşı gelerek mücadele edin. aşağılık düzene başkaldırın, emeğinizi yedirmeyin. siz borsada yüz milyon dolarlık manipülasyonlar yapıp dahi başkan geçinen sansar işadamlarının değil, rüyasını siyah beyaz gören gönül zenginlerinin umudusunuz. bunu yd de değiştiremedi, kimse değiştiremeyecek.
kazanırsak hilbert takıma sarıyer'de bir restoranda balık ısmarlayacakmış. bu maçı kazanın çocuklar, oranın önünde yatar beklerim sizi, tomas'a çek cumhuriyeti formamı imzalatırım, hepinize sarılırım gözlerim dolar. kazanamazsanız da gelin o restorana, çünkü eminim sonuna kadar mücadele edeceksiniz bu akşam.
söyleyeceklerimin bazılarını unuttum. uzun olacak dedim ama pek de uzun olmadı. ben her totemi yaptım, şimdi maç saatine kadar internetten ve televizyonlardan uzak, kendimi dinleyeceğim. devirin şu golyat'ı çocuklar, her şutunuz, müdahaleniz şamar olsun onlara.
sen hele, sen hiç dua etmeyi unutma; [ybkz]swh[/ybkz]
http://www.youtube.com/watch?v=hq3LaDF01IU
ilk 11: mcgregor-mehmet,sivok,ibrahim,gökhan-necip,veli,hilbert,fernandes,olcay-holosko
şimdi bence şöyle bir sorun var: savunmada sivok ve ibrahim ikilisi bu sezon bir maçta oynayan mehmet akgün ve ilk maçına çıkacak olan gökhan süzen ile nasıl uyum sağlayacak?
şu kadro daha uygun olurdu:mcgregor-hilbert,sivok,ersan,gökhan-toraman,oğuzhan,necip,fernandes,olcay-holosko
umarım ben yanılırım samet hoca haklı çıkar.
şimdi bence şöyle bir sorun var: savunmada sivok ve ibrahim ikilisi bu sezon bir maçta oynayan mehmet akgün ve ilk maçına çıkacak olan gökhan süzen ile nasıl uyum sağlayacak?
şu kadro daha uygun olurdu:mcgregor-hilbert,sivok,ersan,gökhan-toraman,oğuzhan,necip,fernandes,olcay-holosko
umarım ben yanılırım samet hoca haklı çıkar.
an itibariyle başlamasına 4 saat kalmış ama şimdiden beni evde formayla gezdiren maçtır. bugünlerde galatasaray 'drogba, sneijder, toure' sarhoşluğuyla aptal aptal geziyor. onlara en iyi dersi vermemiz lazım, bugün evlerinde alacağımız iki farklı 3 farklı galibiyet şükela olur. haydi beşiktaşım şu sevenlerinin yüzünü kara çıkartma.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?