confessions

saniyede yirmidört kare

5. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 1454
  2. takipçi 0
  3. puan 32647

nedensiz yere duygusala bağlamak

saniyede yirmidört kare
can sıkıntısı hâli eylemi. bilhassa yorgunken canınız sıkılıyorsa görülmesi daha muhtemeldir. önce yapılacak işler yığılır önünüze, bir süre onları nasıl yapacağınızı düşünürsünüz. onlar bitince aylardır görmediğiniz anneyi-babayı düşünürsünüz. bir de açıp fotoğraflara bakmaya başlarsanız, eskiden size çok anlamlı gelen şarkılar eşliğinde, baba evinde çektiğiniz içinde mutlu aile fertlerinizin olduğu videoları izlemeye başlarsınız. birden gaza gelip, 'ben bunlardan bir film yapayım' diye düşünürken, içinizden abinizin sesini duymak gelir. çünkü böyle zor zamanlarda ilk o aranır. saat aramak için çok geçtir. hepsinin güzel ve huzurlu bir uykuda olduğunu varsayıp, önce şarkıyı sonra da fotoğraf klasörünü değiştirirsiniz.

radiohead

saniyede yirmidört kare
ilk gençlik dönemlerime damgasını vurmuş grup. sonra bir şey oldu ne oldu bilmiyorum, ben bu güzel grubu dinlemeyi bıraktım. daha fazla melankoliye tahammül edemediğim dönemlerse demek ki. elbette radiohead dinlemediğim dönemlerde sayısız grupla, sanatçıyla, iyisiyle kötüsüyle bir sürü şarkıyla tanıştım. müzik algım-bilgim değişti, gelişti. sonra bu gece, çok uzun bir aradan sonra dinledim birkaç şarkısını. bileklerimi kesmek istiyorum şu an. birincisi çok kaliteli, ikincisi resmen cahil cahil dinliyormuşum. üç, daha anlamlı. daha özel. ne bileyim çok mutluyum. şu an ağlıyorum ve entry giriyorum biliyor musun?

ederson

saniyede yirmidört kare
canım bir şeyler okumak istediğinde sözlüğün tozlu raflarını karıştırırken rastgeldiğimde uzuun uzuun entrylerini dahi hiç sıkılmadan okuduğum yazar. hatta bazen uzun entrylerini başka bir sekmeye alıp muhafaza ediyorum ki, işim bitince sakin kafa ile anlaya anlaya okuyayım. bir de itiraf, bazen entry okurken yazar da seçtiğim oluyor [ybkz]swh[/ybkz] eğer seçici günümdeysem ve o entryi ederson yazmışsa mutlaka ama mutlaka okuyorum. sayesinde o kadar çok şey öğrendim ki. içten bir teşekkür ediyorum kendisine. bilgisini bu denli akıcı, başarılı sözlüğe aktarıp bir şeyler okumanın dakikalar geçtikçe zorlaştığı bu elektronik ortamda kendisini bir çırpıda okutturduğu için.

bunları pek tabii özel mesajla da söyleyebilirdim kendisine, ancak bir gün nick altına gelip bakacak arkadaşlara salık veriyorum; üşenmeden profiline gidin ve okuyabildiğiniz kadar okuyun. ne kadar çok şey öğrenebileceğinizi göreceksiniz.

emrah karaduman

saniyede yirmidört kare
üç yaşında ilk orguna sahip olup, sekiz-dokuz yaşlarında da beraber küçük bir odanın içinde yalandan radyo programı yapıp bir teybe kaydettiğimiz kuzen [ybkz]swh[/ybkz] insanı. sayısız doldurduğumuz kasetlerin şu an nerede olduğu büyük bir sır. kendisi hep yayına katılan ''ünlü ve yetenekli'' müzisyen olurdu, ben de radyo programcısı. şimdi biz hâlâ çocukluğumuzda kendi biçtiğimiz rollerde gidiyoruz hemen hemen. o gerçekten yetenekli bir müzisyen, ben de hemen hemen aynı çizgide, medya-sanat ekseninde. insan gerçekten duygulanıyor, boğazıma yumru oturdu yeminle.

boykot

saniyede yirmidört kare
saian sakulta salkım'ın dilimizi biliyor albümünden türkiye gerçeğini özetleyen sözlere sahip şaheseri.
genellikle okula giderken dinlediğim bir şarkı olmakla beraber, içimde tüm devlet kurumlarına saldırma isteği uyandırıyor. sonra o hırsla derse giriyorum, bir şeyler anlatılıyor. palavralar palavralar....

açlık fakirin kankası işssizlik can tarlası
özelleştiğimizden beri hastane kan bankası
uyum süreci dedikleri köleliğin ön tekeri
emekçiye yapıştır 4c’yi göm öylece tekeli
öğrencinin harcı sırtında olur bir ateş topu
(vurgula: panzerler ve pankartlar biber gazı polis copu)
kaldırmaz ki kıçını kimisi dünya ona tatlı
üniversiteler sizin değil bilimin diyene gözaltı
kaçılın! bu da rap müzikle gelen açılım
15.madde kalksın dinsin acısı kaçılın
ülke benim dil benim fakat karnımda sancı
zira beni eğittiniz dil benim değil yabancı
fetva verir der ki faiz haram alma asla
birisi çıkıp cevap versin(vurgula: kimin lan bank asya)
salya sümük ağla ormanındayız biz karlıkayın
yaşadığın çiftlik kimin baksan o da fbi’nin

babama sordum dedim ki sen nasıl babasın be more
ne gemim var benim ne de çürük raporum be more
bizim burada askerden kaçana hain derler
nedense mayın tarlasında hep gariban terler
memurdaki kazık kalır ingiliz’e yalı
(vurgula: asker etine saplanan mermiler amerika’nın malı)
(vurgula: işsiz kalmazdım belki ben de olsaydım mürit)
üç buçuk milyon işsiz çöz bunu al bol minute
sanatçı demeye dilin varmaz hepsi dalkavuk
grev hakkı bizim ağır yaramız üstü kan kabuk
(vurgula: cici çocuklara gelir tavrım biraz arogan)
(vurgula: siz caddede tur atın biz tandoğan’da slogan,)
yozlaşmanın nedeni cinsel toplumsal baskı
cinsi ayrımcılık bizim alnımızda yazgı
hepsi bizim kavgamız ana bacı soy sop
ben saian sakulta yani türkçe sözlü boykot

boykot

saniyede yirmidört kare
bir işi, bir eylemi yapmama kararı almak. [ybkz]swh[/ybkz] genellikle tüketimi-üretimi durdurmak şeklinde görülür, ancak kapital sistemde boykot durumunda kitle olarak hareket edildiğinde anlam ifade eder. diğer türlü, boykot dışında kalacakların faydasına bir durum olabilir.

parmak uçlarını kazıtan kadın

saniyede yirmidört kare
white rabbit beatli, nadide bir saian sakulta salkım eseri. beatine mi çarpılmalı, liriğine mi yoksa şarkının hikayesine [ybkz]swh[/ybkz] mi bilmiyorum. şöyle bir güzelliktir.

uzur içinde yat
artık vakit dar
dizlerin üşürse pembe şalı gör ve sar
malzemesi çürük boş bir çocuk parkı bul
salıncakta üşü, derin çizgilerden kurtul
dökülen son sözler her zaman buruktur
şimdi en yalın halin birazcık istanbul
öykünür dudakların tabii ki, sökülür canın
öyküdür dudakların ve mırıldanır şarkımı

boynundan omzuna dökülen çığlık gibidir sırça ses tonun şimdi
yitirmiştir fiziksel, en ilkel nefsi
parmak uçlarını, bir de sosyoloji bilimini
mistik ve tinsel bir fantastik filmini
emek kadar madun, ekmek kadar mağdur
"ne olacaksa olsun lan" derken bile mağrur
parmak aralarına gece dokunur onun sık sık
konuşamam, sözlerimi kurşunlar sıksın

susar şimdi şarkılar
"öyle birisi yok ki burada"
uyuşur duvarlar intiharın ortasında
kalp ağrımız da "daha sabaha çok var"
yumruk oldum kendi kendime, burada olsan
ölüm kasıtlıdır, pencereler kilitli
dolap gözlerinde korku saklamıştı gizli gizli
miladı doldu sözlerin, of benim canım
deniz gibi gecenin bi' vakti çekildi kanım.

çatı katı

saniyede yirmidört kare
liriği enfes bir saian sakulta salkım şarkısı.

seni el avutur, beni kim?
geçmişin baskısı kin olup birikir, çatıkatı
hep seni bekledi sana bulaşan şehir
hep bana kiri kimi sevsen harakiri
felek gene bana bıçak çeker dalıp
nefes alıp verebilmekse kanıt
ben yaşamayı öyle çok sevmiştim inan
annemin bana bakıp gülüşüne kanıp
ölümden bulaşır mahşere gaip
gelirse gece gelir black and white
aşkın tozu bile giremez evime aight
hısmını becer ama hasmını tart
acımla kol kola gece gelir korkular
bulabileme diresin beni sor karakola
çatıkatı tatatata tabanıma değen etim
kan dolu leğen beni böyle bi’ beğen!
bak hayat karda bi’ berfin
evrene sinmişiz tıpkı uçucu bi’ parfüm
çizdimdi gemilerin üstüne bir kadın
adı tebeşir tadı değmezdi bilirim
konuşma bana gökyüzünü anlat
teninde yürüyen yabancıdan bahset
olur sana hareketi gibi hain
hep şüpheyle sabit ben serseri mayın
çekerim cartayı sana azap kalır
(vurgula: eğer ölürsem benim babam yarım kalır)
acıdan söz etme önce bi’ dey
acı seni düşlemek peyderpey
benim adım güney değil nefret
hadi benim öfkemi zaptet, geçmişi katlet
geri dönüp bakma! adın her neyse!
iki kaşın arasına kurşuna değsen!

sözlük yazarlarının itirafları

saniyede yirmidört kare
bu aralar kafam beş karış havada, günleri karıştırıyorum sürekli. dünü cumartesi, önceki günü perşembe, bir önceki günü de salı sanmıştım. hep de maç olacağı zamanlarda denk geliyor nedense. mesela dün bursa maçı var sanıyordum heyecanla, değilmiş. bugün de yarın var sanıyordum. son 1 haftadır o gün veya ertesi günü maç var sanıp heyecanla uyanıyorum, gün heyecanlı geçiyor. taaa ki birisi beni doğru günün ne olduğuna uyandırana kadar. acil olarak gün ve tarih bilmemezliğime bir çözüm getirmem lazım. zor durumdayım.

başkaları adına utanmak

saniyede yirmidört kare
vicdan sahibi bir insanın, karşısındaki başka bir insanın yaptığı davranışları akla mantığa sığdıramadığında ortaya çıkardığı tepki. aşırı empati kurmakla beraber, sosyal bir olaydır. örneğin, televizyonda gereksiz bir adamın, konuğunun pantolonunu indirmesinden dolayı, pantolonu inen adam adına çok utanmıştım. eşini döven adamlar için de, böylesi hayvan olabildikleri için utanıyorum. gazetelerde yüzyıllık köşe sahibi dinozor yazarların yazdıklarından da utanıyorum bazen onlar adına.

tecavüzcüyü anlamak lazım

saniyede yirmidört kare
(bkz: başkaları adına utanmak)

empati gücü süper yüksek 'sosyal bilimcinin' at kafası haline bürünmüş bir adamın yazısı. bu yazıyı yazı dizisi haline getirmesini ve bir sonraki yazısını da 'tecavüze uğrayanı anlamak' ve sonrakini de 'tecavüze uğrayan kişinin eşini/sevgilisini/ailesini anlamak' başlıklı yazılarını yazmasını öneriyorum.

feminist ve sosyal bilimci kimliğimle konuşayım ben o zaman; bir tecavüzcüyü anlamak yoktur, o zaten halihazırda cinsel sapkınlığa sahip, hayvani içgüdülerini bastıramamış ve bunu 'suç' işleyerek ortaya çıkaran insan(!) olarak tanımlandırılmıştır. bebek mebek diyor yazıda, inanın hiç masum görünmüyor.

yine feminist ve sosyal bilimci kimliğimle diyorum ki; allah belanızı versin.

filmadamı

saniyede yirmidört kare
[ybkz]swh[/ybkz] nev'i şahsına münhasır sinefil cemiyeti. film künyeleri, yorumları, popüler film listeleri, sinema dünyasından yeni haberler ve izlediğiniz/izleyeceğiniz filmleri listeleyebildiğiniz, filmleri başka insanlarla tartışabildiğiniz, film eleştirisi yazıp/okuyabileceğiniz süperkulade site. sadece bu kadarla da değil tabii, benim en sevdiğim özellikleri kategorize edilmiş film listeleri. örneğin canım içinde zamana yolculuk olan bir film izlemek istiyor, hooppp halihazırda daha önce filmi izleyenler çoktan kategori etmiş. çeşit çeşit kategori var. sonra bir film hatırlıyorsunuz ama tek bir sahnesi aklınızda, ismini bilmiyorsunuz; hangi film özelliği ile filmin o sahnesini anlatıp filmi beraberce bulabiliyorsunuz.

sonra bir şekerliği de, filmlerin sayfalarında torrent, vikipedi, altyazı linkleri halihazırda duruyor. tek tıkla torrent sitelerine o filmin torrentine yönlendiriliyorsunuz. [ybkz]swh[/ybkz]

şuradan gidilebilir:http://www.filimadami.com

bağımsız sinema

saniyede yirmidört kare
büyük stüdyolardan, anaakım sinema kuşağından uzakta kendi imkanları ile çekilen filmlerin oluşturduğu sinema çeşidi. genel kanı bunun bir tür olduğu yönündedir lakin yanlıştır, bağımsız sinema elbette toplumsal konularla daha çok ilgilidir, ancak buradaki bağımsızlık yalnızca filmin üretim koşullarının söz sahibi yapımcının elinde değil de, filmi üreten yönetmenin-senaristin elindedir. bağımsız sinemada yapımcı çoğu zaman üretici sürecin tam içinde olur. büyük stüdyolardaki yapımcılar, bir sinema filmini yönetmenin istediği dışında sansürleyebilir veya bir şeylerini değiştirmesini isteyebilir. ancak bağımsız sinemada parayı veren yapımcı düdüğü çalamaz, çünkü tüm bütçe yönetmen ve yakın çevresi tarafından sağlanmaktadır.

türkiye'deki bağımsız sinema durumu biraz farklıdır. bizim eskiden varolan yeşilçam gibi bir sektörümüz şu anda olmadığı için, esas sektörün dışında kalan herkes bir nevi bağımsız sinemacı olurken, filmlerin genel olarak bütçelendirmeleri yine bağımsız çalışan yapımcılar veya büyük şirketler olabiliyor. bu da hem popüler sinema yapmak kaygısı olanları hem de bütçe bulamadıkları için filmlerini yapımcının isteği doğrultusunda değiştirebilen, yönlendirilebilen yönetmenlerden dolayı bağımsız olamıyor.

bağımsız sinema, yönetmenlerin parayı sağlayan kişiden kaygı duymaksızın özgürce film yapabileceği bir zemin hazırladığından dolayı bana hep esas sinema gibi gelmiştir. bağımsız film listelerine baktığımızda da buna daha çok inanıyorum:http://www.filimadami.com/film-kategori/46/bagimsiz-film/

unutulmayan çocukluk anıları

saniyede yirmidört kare
bazıları yaşandığı anda dehşet verici olsalar bile, yıllar geçince büyük çıkarımlar yapabileceğiniz sahnelerle doludur.

bir gün kalbim beşiktaşa zikreder 6-7 yaşlarındayken 2 abisi [ybkz]swh[/ybkz] ile yolda yürümektedir. kenarında demirler bulunmayan ve yüksekliği 2 metrelik bir yerden geçerken, kalbim beşiktaşa zikreder duvarın kenarından kenarından yürümektedir ve olaylar gelişir.

1. abi: şşş kızım gel bu tarafa düşeceksin.
kbz: yok yea düşmem, yürüyom ki ağğbiii bak kollarıma [ybkz]swh[/ybkz]
2. abi: bak ayağın takılacak gelsene!!!
kbz: yok düşm-... küüüüt!!!

elbette o duvardan kafa üstü yere çakılmıştır. o öyle efsanevi bir küüüt sesiymiş ki, apartmanın üçüncü katındakiler duymuş pencereye çıkmıştır. sonrasını kesik kesik hatırlıyorum. bayılmışım. yoldan geçen birisi beni almış kucağına koşuyoruz ama nereye bilmiyorum. o yoldan geçen birisinin kucağında, omzunun üzerinden arkamızdan koşarak gelen ve salya sümük ağlayan iki abimi gördüm. sadece o omuz üstünden gördüğüm o kareyi hatırlıyorum, bir de düşmeden önceki diyalogları. işte bu unutmadığım iki kare, özellikle iki abimin ağlaya ağlaya peşimizden koşması ne zaman aklıma gelse içimi titretir. bana 'kardeş olmak' nedir derseniz, ben o kareyi anlatırım.
52 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol