yüz yıkamak. hijyen duygusunu arttıracak bir yüz temizleme jeliyle daha enfes bi' mutluluk veriyor. bir yüz süngeri yardımı ile, cilt derinlemesine köpürtülüp gözeneklerin inlerine dek inildikten sonra peşine bir de cilt toniği patlatınca benden mutlusu huzurlusu yok.
namazdan sonra nasıl tespih çekmek bir tür ibadetse, bu da o şekil bir ibadettir.
ilişki sürecinde yaşanan türünün resmen bir lanet olduğu duygu.
temeli özgüvensizlik. ben bunda bir tür rüştü ispatlama niyeti de seziyorum. sevgilinin üzerinde belli bir 'himaye' kurma sebebiyle dolaylı olarak yüce ve özgüvenli oluyorsun. nasıl olmayasın? benliğini tamamen sömürüp, kendi düşüncelerine göre şekillendirebildiğin bir insan var karşında. 'seven insan kıskanır' klişesi hiçbir zaman doğru değil kanımca, aksine 'seven insan güvenir'. özgüveni olan insan da ilişkisini bu türlü kıskançlıkla darlamaz. bu, onu asla sevmediği anlamına da gelmez.
temeli özgüvensizlik. ben bunda bir tür rüştü ispatlama niyeti de seziyorum. sevgilinin üzerinde belli bir 'himaye' kurma sebebiyle dolaylı olarak yüce ve özgüvenli oluyorsun. nasıl olmayasın? benliğini tamamen sömürüp, kendi düşüncelerine göre şekillendirebildiğin bir insan var karşında. 'seven insan kıskanır' klişesi hiçbir zaman doğru değil kanımca, aksine 'seven insan güvenir'. özgüveni olan insan da ilişkisini bu türlü kıskançlıkla darlamaz. bu, onu asla sevmediği anlamına da gelmez.
terlemeye çare bulunmazken, üşümeye çare bulunabildiği için kışı seven insandır. üstelik üşümeye çare olan her şeye patiğe, hırkaya, bereye, eldivene, atkıya, monta, bota delicesine bir sevgiye sahiptir. ne zaman o kutsal vakit gelip kışlıklar çıkarken özenle koleksiyon yaptığı berelerini tek tek öper, hırkalarıyla konuşup dertleşir, botlarından makas alır.
en basit bir makarnayı yaparken bile aşırı özenmeye neden olan durum. hele ki özel bir geceyse, evde güzel bir müzik eşliğinde keyiflene keyiflene taaa öğlende başlanır o yemek yapma işi, her şey bittiğinde yorgunluktan ölüyor olsan bile yaptığın yemekleri afiyetle yiyen sevgiliyi görünce o yorgunluk unutulur.
en güzeli, aynı anda birbirinize yemek yapmaktır. ikiniz de uzman olduğu alanda hünerlerini sergilerken, bir yandan muhabbet edip, iki öpüşüp koklaşıp, cilveleşip dünyanın en güzel yemeği çıkar ortaya.
en güzeli, aynı anda birbirinize yemek yapmaktır. ikiniz de uzman olduğu alanda hünerlerini sergilerken, bir yandan muhabbet edip, iki öpüşüp koklaşıp, cilveleşip dünyanın en güzel yemeği çıkar ortaya.
pazar günü öküz gibi yapılan bol hamur işili kahvaltının ardından uyunan uykudur. tabi yemekten sonra uyumayı alışkanlık etmek bir süre sonra reflüye neden olabilir, bokunu çıkarmayınız.
dünyanın en güzel gülen insanlarıdır. yakınen bildiğim iki insan var. bir ben bir de isyan devrim beşiktaş [ybkz]swh[/ybkz]
ayrımcılığın ağa babasıdır. uzun zamandır gözlemliyorum, anlamaya da çalışıyorum. acaba türban daha yaşlı gösterdiğinden mi dedim defalarca; ama geçtiğimiz günlerde yaşadığımla kesinlikle alakalı olmadığına inandım.
otobüs hafif kalabalıktı. ayakta duran birkaç kişiden birisiydim. sonraki durakta, türbansız, saçları koyu sarı ve makyajlı 50'li yaşlarda bir kadın bindi otobüse. gelip yanımdaki demiri tuttu, otobüs hızlı hareket ettikçe de düşebilecek kadar dengesini kaybediyordu. etrafıma baktım, oturanlardan kimse oralı bile değildi. iki durak sonra, taş patlasın 30'lu yaşlarda türbanlı genç bir kadın bindi otobüse. tekli koltukta oturan bir adam, ''gel bacım otur'' diyerek türbanlı olan kadına yer verdi. kendi içimde bu konuyu sürekli tartıştım, ''adam ister yer verir isterse de vermez'' dedim, sonra otobüste yer verme gerekliliğini falan bile tartıştım ama yok, vardığım nokta yıllarca ayrımcılığa maruz kaldığını iddia eden bir tarafın aslında apaçık bir biçimde 'gizli ayrımcılık' yapmasıydı.
not: 'taraf' kelimesini kullanmak istemezdim. ancak bahsettiğim durumda alenen türbanlı ve türbansız iki 'tarafı' anlattığım için, 'taraf' dedim.
otobüs hafif kalabalıktı. ayakta duran birkaç kişiden birisiydim. sonraki durakta, türbansız, saçları koyu sarı ve makyajlı 50'li yaşlarda bir kadın bindi otobüse. gelip yanımdaki demiri tuttu, otobüs hızlı hareket ettikçe de düşebilecek kadar dengesini kaybediyordu. etrafıma baktım, oturanlardan kimse oralı bile değildi. iki durak sonra, taş patlasın 30'lu yaşlarda türbanlı genç bir kadın bindi otobüse. tekli koltukta oturan bir adam, ''gel bacım otur'' diyerek türbanlı olan kadına yer verdi. kendi içimde bu konuyu sürekli tartıştım, ''adam ister yer verir isterse de vermez'' dedim, sonra otobüste yer verme gerekliliğini falan bile tartıştım ama yok, vardığım nokta yıllarca ayrımcılığa maruz kaldığını iddia eden bir tarafın aslında apaçık bir biçimde 'gizli ayrımcılık' yapmasıydı.
not: 'taraf' kelimesini kullanmak istemezdim. ancak bahsettiğim durumda alenen türbanlı ve türbansız iki 'tarafı' anlattığım için, 'taraf' dedim.
bir başlık açacekken, o başlığın açılmış olduğunu görüp sevinirken ve entry sonuna artı vermek için giderken aslında başlığı açanın kendin olduğunu farkedince meydana gelen durum. aslında farketmeden önce. mesela az önce bir fotoğrafın rüyası çalarken, başlığına gittim, aaa dedim bu şarkıyı sevip başlığını açan varmış meğerse benmişim. niye sevindiysem buna bu kadar. neyse çok tatlısın sözlük.
90'lı yıllarda çehresi neredeyse tamamen değişecek türk sinemasının bence kırılma noktası olan absürt komedi filmi. aynı zamanda ertem eğilmez'in son eseri.
salt absürt komedi olmasının yanı sıra, o güne değin süregelmiş olan arabeskle yoğrulmuş filmlere eleştirisini müthiş biçimde gerçekleştirmiş, arabeskin o demodeliğini yine kendi silahıyla vurmuştur.
uzun bir zaman sonra yeniden izledim. şener şen'e olan hayranlığım katlanmakla beraber, senarist gani müjde'ye de gıpta ettim. dönemi itibariyle oldukça cesur ve sektöre diş gösteren bir film çünkü. ayrıca uğur yücel'in ve müjde ar'ın performansı da ödüllere boğulacak cinsten. yapımından 25 yıl sonra bile halen bu döneme de bir şeyler söyleyebilen bi' film olduğundan mıdır nedir, inanılmaz güldüm ve keyiflendim.
salt absürt komedi olmasının yanı sıra, o güne değin süregelmiş olan arabeskle yoğrulmuş filmlere eleştirisini müthiş biçimde gerçekleştirmiş, arabeskin o demodeliğini yine kendi silahıyla vurmuştur.
uzun bir zaman sonra yeniden izledim. şener şen'e olan hayranlığım katlanmakla beraber, senarist gani müjde'ye de gıpta ettim. dönemi itibariyle oldukça cesur ve sektöre diş gösteren bir film çünkü. ayrıca uğur yücel'in ve müjde ar'ın performansı da ödüllere boğulacak cinsten. yapımından 25 yıl sonra bile halen bu döneme de bir şeyler söyleyebilen bi' film olduğundan mıdır nedir, inanılmaz güldüm ve keyiflendim.
daral & timsah ve gotye somebody that i used to know başlıklarına sahip ukdelerdir.
bomba mı atıyoruz oraya, kürekle mi saldırıyoruz ne yapıyoruz bilmiyorum ama o ukde sayfası pür-ü pak olmayınca sinirlerim streslerim aşınıyor. bi' el atın be hacı abi be!
bomba mı atıyoruz oraya, kürekle mi saldırıyoruz ne yapıyoruz bilmiyorum ama o ukde sayfası pür-ü pak olmayınca sinirlerim streslerim aşınıyor. bi' el atın be hacı abi be!
olası bir tartışmanın hemen başında söylenerek tartışmayı 'kavga'ya dönüştürebilecek cümle. tekmeli tokatlı kavga hem de.
resmen sinirden duvarları ısırasım geliyor bu cümleyi duyduğumda. çirkefliğim yoksa bile o anda, çirkefe bağlamak istiyorum. bana hep ''seninle tartışmayacağım çünkü sen bu konuyu uzatacaksın boş yere'' veya ''bunu tartışmak anlamsız'' veyahutta ''tartışmak bir şeyi değiştirmeyecek nato mermer nato kafa çünkü'' özetle: ''yaa uff bi siktir git başımdan'' demek gibi geliyor. ne demek ulan seninle tartışmayacağım, tartışacaksın benimle, saksı değilim ben. en çok benimle tartışacaksın!
resmen sinirden duvarları ısırasım geliyor bu cümleyi duyduğumda. çirkefliğim yoksa bile o anda, çirkefe bağlamak istiyorum. bana hep ''seninle tartışmayacağım çünkü sen bu konuyu uzatacaksın boş yere'' veya ''bunu tartışmak anlamsız'' veyahutta ''tartışmak bir şeyi değiştirmeyecek nato mermer nato kafa çünkü'' özetle: ''yaa uff bi siktir git başımdan'' demek gibi geliyor. ne demek ulan seninle tartışmayacağım, tartışacaksın benimle, saksı değilim ben. en çok benimle tartışacaksın!
tarifsiz bi' mutluluk ve 'hayırdır inşallah' nidasıyla uyandıran rüyalardır.
27 kasım 2014 asteras tripoli beşiktaş maçıymış. [ybkz]swh[/ybkz] ben yine maça gidememişim, abim maçtaymış. abimi arayıp maçı dinliyormuşuz, sevgilimle beraber. işin garip yanı aslında abimin telefonu kapalıymış ama biz bir şekilde maçı dinleyebiliyormuşuz. o anda dördüncü golümüzü attık, spikerin ''asteraslı oyuncular dizlerini döve döve ağlıyorlar'' diye haykırışını çok net hatırlıyorum. sonra ben dört oldu bizim futbolcuları düz hizaya sokayım da azıcık eğlenelim dedim. meğerse maçı o şekilde ben yönetiyormuşum. önümdeki ekranda küçük siyah noktaları dümdüz tıpkı bir halay gibi sıraya dizdim. spiker ''beşiktaş orta sahada halaya başladı, inanılmaz sayın seyirciiileeer!'' dedi. kıkır kıkır gülüyordum, maçın son dakikalarında halay çektik. uyandım o neydi gız dedim.
dizlerini döve döve ağlayan asteraslılara selam ederim, halaya geliyoruz ulan!
27 kasım 2014 asteras tripoli beşiktaş maçıymış. [ybkz]swh[/ybkz] ben yine maça gidememişim, abim maçtaymış. abimi arayıp maçı dinliyormuşuz, sevgilimle beraber. işin garip yanı aslında abimin telefonu kapalıymış ama biz bir şekilde maçı dinleyebiliyormuşuz. o anda dördüncü golümüzü attık, spikerin ''asteraslı oyuncular dizlerini döve döve ağlıyorlar'' diye haykırışını çok net hatırlıyorum. sonra ben dört oldu bizim futbolcuları düz hizaya sokayım da azıcık eğlenelim dedim. meğerse maçı o şekilde ben yönetiyormuşum. önümdeki ekranda küçük siyah noktaları dümdüz tıpkı bir halay gibi sıraya dizdim. spiker ''beşiktaş orta sahada halaya başladı, inanılmaz sayın seyirciiileeer!'' dedi. kıkır kıkır gülüyordum, maçın son dakikalarında halay çektik. uyandım o neydi gız dedim.
dizlerini döve döve ağlayan asteraslılara selam ederim, halaya geliyoruz ulan!
yırca köyündeki ağaç katliamı protestosu esnasında arbededen sonra yerde kalan bir vatandaşın haykırışı. etrafları polisle ve güvenlikle çevrilmiş, daha saniyeler önce bir adam ''yazıklar olsun yaa'' ile biten bir fırça atmış ve etraf sessizleşmişken ve ciddiyetten ölürken gelen soru yerdeki dayının aniden kalkıp gitmesiyle ceyeran eden video şeysi. (aklı başında cümle kuramıyorum ulan!)
ya ağlanacak halimize gülüyorum saatlerdir, kim götünü elledi abinin?!!!! hangi şerefsiz götünü elledi.
çıksın ortaya!
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/228989/hangi-serefsiz-gotumu-elledi-benim
ya ağlanacak halimize gülüyorum saatlerdir, kim götünü elledi abinin?!!!! hangi şerefsiz götünü elledi.
çıksın ortaya!
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/228989/hangi-serefsiz-gotumu-elledi-benim
bazı durumlarda içten içe istenen. şu gerginliği yaşamayayım, bayılıp kalayım ya da, ama yok bayılmayayım şu kıyıda kıvrılıp uyuyayım da uyandığımda tüm bu stres bitmiş olsun yarebbim dedirtir.
-finalde vize konuları da dahil mi?
-hocam dersi blok mu yapacaksınız?
-hocam dersi blok mu yapacaksınız?
mimarlar odasının yukarıdan bakıldığında alaturka tuvalete benzettiği yapı. hakkında o kadar şey gördüm okudum ama en en en orijinali bu. güzelce delirttiniz bizi yasgafhda
http://www.diken.com.tr/mimalar-odasi-cok-sert-kacak-sarayin-mimari-formu-alaturka-tuvalet-tasina-benziyor/
http://www.diken.com.tr/mimalar-odasi-cok-sert-kacak-sarayin-mimari-formu-alaturka-tuvalet-tasina-benziyor/
türkiye'nin önemli reklam ödüllerinin verildiği mediacat felis 2014'te beşiktaş için yaptığı reklam filmi [ybkz]swh[/ybkz], afiş ve sosyal medya kampanyalarından bir dolu ödülle dönen stadımız. ajansı can-ı gönülden tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?