29 eylül 2012 kasımpaşa fenerbahçe maçı sırasında ntvspor'da yayınlanan dakika skor programında ercan taner'e verdiği cevapla beni yere yatıran yorumcu.
ercan taner: "şu anda aykut kocaman neyden vazgeçmelidir?"
mehmet demirkol: "kendisinden"
ahahahahhaakaakajlkasjdfoşahwejfeojncjknscasnc
emek karşılığı alınan ücret. hak edilen şey ya da şeyler.
son yıllarda ise yalnızca askeriyede kullanılan bir terim haline gelmiştir.
son yıllarda ise yalnızca askeriyede kullanılan bir terim haline gelmiştir.
bu erkeklerin kendilerini bulunmaz hint kumaşı zannetmeleri kendi gafletlerinden değil, kız milletinin onlara vermek için sıraya girmesindendir.
kız olsam bu heriflere lâf söyleyeceğime bi döner hemcinslerime bakardım.
(bkz: yapana değil yaptırana bak)
kız olsam bu heriflere lâf söyleyeceğime bi döner hemcinslerime bakardım.
(bkz: yapana değil yaptırana bak)
güzel kız popülasyonunun tavanda olduğu, gözümde istanbul'un merkezi durumunda, sıcak beşiktaşlı semtim. çarşısı ayrı güzel, köyiçi ayrı güzel.
ama evler çok eski ve çok pahalı ne yazık ki..
bi de şu her taraftan fırlayan grinpiisçi, yunisefçi looser tipler olmasa daha güzel olcak.
ama evler çok eski ve çok pahalı ne yazık ki..
bi de şu her taraftan fırlayan grinpiisçi, yunisefçi looser tipler olmasa daha güzel olcak.
içimin yağlarını eriten, cinconun kibirli futbolcularının agresyonunun tavan yaptığı maç.
inşallah 3 olur. bi cinconlu da kafayı yer kırmızı görür[ybkz]swh[/ybkz]
inşallah 3 olur. bi cinconlu da kafayı yer kırmızı görür[ybkz]swh[/ybkz]
orjinal adı (b: le huitième jour) olan, dünyada ve ülkemizde de (b: the eighth day) adıyla aynı yıl gösterime giren, oyuncuları büyük üstad Daniel Auteuil ve Pascal Duquenne'e en iyi erkek oyuncu altın palmiye'si kazandırmış, belçika yapımı jaco van dormael başyapıtı.
gösterime girdiği andan itibaren başta belçika olmak üzere dünyadaki pek çok festivalde büyük beğeni toplayan ve belçika'nın golden globe adayı olan le huitième jour sımsıcak bir dostluk öyküsü..
down sendromlu bir gençle, başarılı ve stresli bir iş adamının kesişen öyküsünü anlatıyor.
down sendromlu çocukları konu alan filmlerin ana hattı genelde belli ve klişedir. ben de hiç sevmem.
ama bu film öyle değil. harikulade bir öyküsü, müthiş bir samimiyeti var. pek çok sahnesinde defalarca katılarak güldüm..
ben sinemada oyuncu performanslarını genelde övmem. çünkü sinemada oyuncunun performansı da yönetmenin işinin içine girer bence. ama bu filmde övmeden geçemeyeceğim. daniel auteuil zaten çok iyi bir oyuncu, bu filmde de harikulade oynamış. resmen parmak ısırtıyor.
down sendromlu çocuğu oynayan down sendromlu aktör Pascal Duquenne'a ise hiç bir şey demiyorum. zira ne desem kifayetsiz kalacak. izleyin görün, gözlerinize inanamayacaksınız.
Pascal Duquenne için söyleyebileceğim tek şey, ömrümde ondan daha güzel gülen bir şey görmediğim..
9,5/10
gösterime girdiği andan itibaren başta belçika olmak üzere dünyadaki pek çok festivalde büyük beğeni toplayan ve belçika'nın golden globe adayı olan le huitième jour sımsıcak bir dostluk öyküsü..
down sendromlu bir gençle, başarılı ve stresli bir iş adamının kesişen öyküsünü anlatıyor.
down sendromlu çocukları konu alan filmlerin ana hattı genelde belli ve klişedir. ben de hiç sevmem.
ama bu film öyle değil. harikulade bir öyküsü, müthiş bir samimiyeti var. pek çok sahnesinde defalarca katılarak güldüm..
ben sinemada oyuncu performanslarını genelde övmem. çünkü sinemada oyuncunun performansı da yönetmenin işinin içine girer bence. ama bu filmde övmeden geçemeyeceğim. daniel auteuil zaten çok iyi bir oyuncu, bu filmde de harikulade oynamış. resmen parmak ısırtıyor.
down sendromlu çocuğu oynayan down sendromlu aktör Pascal Duquenne'a ise hiç bir şey demiyorum. zira ne desem kifayetsiz kalacak. izleyin görün, gözlerinize inanamayacaksınız.
Pascal Duquenne için söyleyebileceğim tek şey, ömrümde ondan daha güzel gülen bir şey görmediğim..
9,5/10
haa şunu da ekleyeyim, dün yalçın karadeniz'le görüştüm. bana quaresma için galatasaray'ın it gibi pusuda beklediğini söyledi.
öyle görünüyor ki q7 ve menajeri ile cincon işi bitirmiş. bu quaresma'yı 2. yarı cincon formasıyla yeşil sahalarda görürseniz şaşırmayın.
hele de yönetim quaresma'nın fedasını kabul edip, sözleşme uzatmadan takıma alırsa, adama 6 ay idman yaptırmış, hazırlamış ve galatasaray'a servis etmiş oluruz. keriz yerine düşmüş oluruz.
hem cincon bize tarihin çalımını atmış olur, hem de çingene intikamını yönetimden feci şekilde almış olur.
bu muhtemel senaryodan allah camiamızı korusun. mazallah kızılca kıyamet kopar yemin ediyorum. boca juniors'la riverplate'den beter oluruz.
öyle görünüyor ki q7 ve menajeri ile cincon işi bitirmiş. bu quaresma'yı 2. yarı cincon formasıyla yeşil sahalarda görürseniz şaşırmayın.
hele de yönetim quaresma'nın fedasını kabul edip, sözleşme uzatmadan takıma alırsa, adama 6 ay idman yaptırmış, hazırlamış ve galatasaray'a servis etmiş oluruz. keriz yerine düşmüş oluruz.
hem cincon bize tarihin çalımını atmış olur, hem de çingene intikamını yönetimden feci şekilde almış olur.
bu muhtemel senaryodan allah camiamızı korusun. mazallah kızılca kıyamet kopar yemin ediyorum. boca juniors'la riverplate'den beter oluruz.
bugünki görüşmesi bence oldukça kötü sonuçlanmış futbolcumuz. görüşmenin perde arkası az önce ortaya çıktı:
http://www.haber1903.com/Besiktas-4698-iste_gorusmenin_perde_arkasi.html
quaresma 2.750 euro'ya kadar inmeyi kabul etmiş. ancak sözleşmesinin uzatılmasını istemiyor.
yani açık açık diyor ki:
"umrumda ve de zikimde değilsiniz, sizin vereceğiniz paranın da ta amk, ben ocak'a kadar çıkıp kendi oyunumu oynayayım, ocak'ta bonservis bedelim de olmadığı için benim gibi sürpriz bir patlama potansiyeli barındıran oyuncuyu her kulüp ister. her türlü kapağı avrupa'da iyi bir takıma atarım. siz de bonservisimden para alamazsınız, benim de alternatifim, tekliflerim çoğalır"
diyor.
açık ve net. bunun başka türlü bir izahı yok.
haa şimdi quaresma'yla otursam konuşsam belki bana diyecek ki:
"beni hayattan soğuttular, çok sevdiğim kulüpten soğuttular, depresyona girdim, dışlandım, artık burada 1 saniye bile durmak istemiyorum. haksız mıyım peter pancığım?"
diyecek. ve ben de;
"walla kardeş sen de haklısın" diyeceğim..
hasılı iki ucu boklu değnek. ben beşiktaş'ın menfaatlerini düşünerek çözüm arıyorum ve sesli düşünüyorum..
tek derdi gitmek olan adam ne kadar performans gösterebilir?
tek derdi gitmek olan bir adamın şahsi oynayıp kendi yıldızını parlatmaktan başka ne derdi olabilir?
tek derdi gitmek olan adamı takımın içine nasıl kaynaştırırsın?
zor. çok zor.
biraz da empati yapayım.. ben beşiktaş[ybkz]swh[/ybkz] olsam herhalde böyle yaklaşan bir adamın önerisini (b: bu saatten sonra) küllen kabul etmezdim!
ne fedasını kâbul ederim, ne de kadroya sokarım!
atara atar, gidere gider!
herşey başından beri çok yanlış gitti. kâbul. ama bu saatten sonra yapacak daha doğru bir hamle görünmüyor..
fedası ancak ve ancak en az 2 sene mukaveleyle anlamlı hale gelir.
yoksa parası neyse verelim, otursun köşede.. ocak'tan sonra da kendine nah kulüp bulur!
http://www.haber1903.com/Besiktas-4698-iste_gorusmenin_perde_arkasi.html
quaresma 2.750 euro'ya kadar inmeyi kabul etmiş. ancak sözleşmesinin uzatılmasını istemiyor.
yani açık açık diyor ki:
"umrumda ve de zikimde değilsiniz, sizin vereceğiniz paranın da ta amk, ben ocak'a kadar çıkıp kendi oyunumu oynayayım, ocak'ta bonservis bedelim de olmadığı için benim gibi sürpriz bir patlama potansiyeli barındıran oyuncuyu her kulüp ister. her türlü kapağı avrupa'da iyi bir takıma atarım. siz de bonservisimden para alamazsınız, benim de alternatifim, tekliflerim çoğalır"
diyor.
açık ve net. bunun başka türlü bir izahı yok.
haa şimdi quaresma'yla otursam konuşsam belki bana diyecek ki:
"beni hayattan soğuttular, çok sevdiğim kulüpten soğuttular, depresyona girdim, dışlandım, artık burada 1 saniye bile durmak istemiyorum. haksız mıyım peter pancığım?"
diyecek. ve ben de;
"walla kardeş sen de haklısın" diyeceğim..
hasılı iki ucu boklu değnek. ben beşiktaş'ın menfaatlerini düşünerek çözüm arıyorum ve sesli düşünüyorum..
tek derdi gitmek olan adam ne kadar performans gösterebilir?
tek derdi gitmek olan bir adamın şahsi oynayıp kendi yıldızını parlatmaktan başka ne derdi olabilir?
tek derdi gitmek olan adamı takımın içine nasıl kaynaştırırsın?
zor. çok zor.
biraz da empati yapayım.. ben beşiktaş[ybkz]swh[/ybkz] olsam herhalde böyle yaklaşan bir adamın önerisini (b: bu saatten sonra) küllen kabul etmezdim!
ne fedasını kâbul ederim, ne de kadroya sokarım!
atara atar, gidere gider!
herşey başından beri çok yanlış gitti. kâbul. ama bu saatten sonra yapacak daha doğru bir hamle görünmüyor..
fedası ancak ve ancak en az 2 sene mukaveleyle anlamlı hale gelir.
yoksa parası neyse verelim, otursun köşede.. ocak'tan sonra da kendine nah kulüp bulur!
necip fazıl kısakürek'in en beğenilen değil, en popüler şiiridir. milletin çoğu kısa ve popüler olduğu bir şiir olduğu için genelde bir tek bunu bir de kaldırımlar'ını falan bilir.
şiirini ikinci kıtasını ilk kıtasından yıllar yıllar sonra yazmıştır üstad.
şiirini ikinci kıtasını ilk kıtasından yıllar yıllar sonra yazmıştır üstad.
ne sanatı ne yaratıcılığı? dizi işte mk. diziden sanat mı olur?
dedirten durum.
dizi, dizidir. tek amacı paradır. salt para. içinde bulunan herkesin de totalde, geniş pencerede bütün amacı budur.
şimdi bizim bütün diziler zik gibi. açık ve net konuşalım.
her yapım şirketi de yaptığı dizinin patlamamasını, tutmasını ister.
bu durumda da bu bildik ve akılları sıra bir işe yarayan çareye başvururlar. ancak daha önce de başarısız olmuş onlarca remake'i görmezden gelirler.
hangi filmin dizi versiyonu tutmuş da ısrarla devam ediyorsunuz bre beyinsizler?
ama işte diyorlar ki, "şimdi biz bu filmin müptelası bir kesim seyirciyi ilk 3 bölüm ekrana kitleriz o filmin hatrına, sonrası da gelir.. en kötü bir 13 bölüm ortalama reyting garanti olur"
ama salaklar ısrarla öğrenemediler ki, o seyirci o dizide, filmde bulduğu havayı ve atmosferi bulamayınca tiksinip izlemeyi bırakıyor. zaten bulması da imkansız.
sen istediğin kadar "çağdaş uyarlama" de, istediğin kadar bok püsür de millet yemiyor..
artık bakkal da çakkal da biliyor sizin tek derdinizin para olduğunu..
belki cümlelere döküp düzgün şekilde tanımlayamıyor ama biliyor. kafasının bir tarafları bu gerçeği idrak etmiş durumda.
hasılı boş iştir. çünkü mesele o değildir.
asıl mesele dizilerimizin %90'ının küllen bok gibi olmasıdır.
ama zaten türk halkı denen sefil topluluğun akşamları tek yaptığı iş dizi izlemek olduğu için, tutan 1-2 dizinin yapımcıları ve ekibi de kendini başarılı addediyor.
tıpkı türkiye liginin şampiyonu ve 2.si gibi..
ulan lig işte. bi takım birinci olcak diğeri 2. bunun kaçarı yok. olacak birileri yani.. ve kötü bir ligde senin 1. ve 2. olman ne ölçüde başarılı bir takım olduğunu gösterir? bunu avrupaya gidince görüyoruz zaten..
dedirten durum.
dizi, dizidir. tek amacı paradır. salt para. içinde bulunan herkesin de totalde, geniş pencerede bütün amacı budur.
şimdi bizim bütün diziler zik gibi. açık ve net konuşalım.
her yapım şirketi de yaptığı dizinin patlamamasını, tutmasını ister.
bu durumda da bu bildik ve akılları sıra bir işe yarayan çareye başvururlar. ancak daha önce de başarısız olmuş onlarca remake'i görmezden gelirler.
hangi filmin dizi versiyonu tutmuş da ısrarla devam ediyorsunuz bre beyinsizler?
ama işte diyorlar ki, "şimdi biz bu filmin müptelası bir kesim seyirciyi ilk 3 bölüm ekrana kitleriz o filmin hatrına, sonrası da gelir.. en kötü bir 13 bölüm ortalama reyting garanti olur"
ama salaklar ısrarla öğrenemediler ki, o seyirci o dizide, filmde bulduğu havayı ve atmosferi bulamayınca tiksinip izlemeyi bırakıyor. zaten bulması da imkansız.
sen istediğin kadar "çağdaş uyarlama" de, istediğin kadar bok püsür de millet yemiyor..
artık bakkal da çakkal da biliyor sizin tek derdinizin para olduğunu..
belki cümlelere döküp düzgün şekilde tanımlayamıyor ama biliyor. kafasının bir tarafları bu gerçeği idrak etmiş durumda.
hasılı boş iştir. çünkü mesele o değildir.
asıl mesele dizilerimizin %90'ının küllen bok gibi olmasıdır.
ama zaten türk halkı denen sefil topluluğun akşamları tek yaptığı iş dizi izlemek olduğu için, tutan 1-2 dizinin yapımcıları ve ekibi de kendini başarılı addediyor.
tıpkı türkiye liginin şampiyonu ve 2.si gibi..
ulan lig işte. bi takım birinci olcak diğeri 2. bunun kaçarı yok. olacak birileri yani.. ve kötü bir ligde senin 1. ve 2. olman ne ölçüde başarılı bir takım olduğunu gösterir? bunu avrupaya gidince görüyoruz zaten..
dönerken mehmet akyüz, mehmet akgün ve batuhan karadeniz'in niğde'de bırakılması gereken maç. yetiştirsinler orda kendilerini, vatana millete hayırlı futbolcular olsunlar.
galibiyeti mağlubiyeti bi kenara bırak, niğdespor'un bile atar yaptığı bi takım olduk ya ona yanıyorum..
az önce haber1903 editörü murat özen'in çok güzel ve ironik bir twitine sebep veren karşılaşma:
"bunların hepsini satın quaresma'yı kazanın"
https://twitter.com/Muratozen1903/status/250577762656612354
"bunların hepsini satın quaresma'yı kazanın"
https://twitter.com/Muratozen1903/status/250577762656612354
bu arada batuhan fecaat gençler. karabük maçından sonra ne oldu bu adama anlamak mümkün değil.
hilbert kendi kalemize attı; 1-1.
gözyaşları ve kahkahalar eşliğinde izliyorum takımımızı.
gözyaşları ve kahkahalar eşliğinde izliyorum takımımızı.
yedeklerimizin ne kadar tırt olduğunu gözler önüne seren karşılaşma. oyuncu başına ortalama 32 başarısız çalım girişimiyle dünya rekoruna oynuyoruz.
ırkçı söylemlere malzeme olan nimet.
fakirler bana müracaat etsin. anladınız siz onu[ybkz]swh[/ybkz]
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?