pek çok filmini kendi yazan, neredeyse hepsinde de oynayan japon sinemasının dünyaya açılan yüzü, büyük ve karizmatik yönetmen, oyuncu. filmleri sert, sade, duygusal ve acıtıcıdır. dolls, sonatine ve hana-bi filmleri muhteşemdir. hana-bi filmiyle venedik film festivalinde altın aslan'ı kucaklayarak adını bütün dünyaya duyurmuştur.
filmografisi;
Autoreiji: Biyondo (2012)
Autoreiji (2010 )
Akiresu to kame (2008)
Kantoku · Banzai! (2007)
Chacun son cinéma ou Ce petit coup au coeur quand la lumière s'éteint et que le film commence (segment "One Fine Day") (2007)
Takeshis' (2005)
Zatôichi (2003)
Dolls (2002)
Brother (2000)
Kikujirô no natsu (1999)
Hana-bi (1997)
Kizzu ritân (1996)
Minnâ-yatteruka! (1994)
Sonatine (1993)
Ano natsu, ichiban shizukana umi (1991)
3-4 x jûgatsu (1990)
Sono otoko, kyôbô ni tsuki (1989)
komplexliyim. zenginleri kıskanıyor, yakışıklı erkeklerden nefret ediyorum.
gerçek anlamda hiç bir şeyi başaramamış, ölse dünyadan hiç bir şeyin eksilmeyeceği biriyim.
her gün 31 çekmekten ellerim nasır tuttu. looserlıktan geberiyorum. sosyal paylaşım sitelerinden ortam yapıp karı kaldırmaya çalışıyorum ama nafile. harcadığım efora değmiyor.
20 yaşındayken evli bir kadınla 5-6 ay boyunca birlikte olmuştum. sonradan kocasının şüphelenmesinden korkup ayrıldık. 1 sene sonra kadının bir çocuğu oldu. çocuğun benden olup olmadığını hala bilmiyorum. bazen aklıma geliyor. ama daha kötüsü bu durum bana hiç koymuyor.
lisedeyken beni teneffüs aralarında döven bir çocuk vardı. bir gün öğle paydosunda çocuğun çantasına bir poşet esrar yerleştirdim ve müdürün kapısının altından sınıfa esrar getirenlerin olduğu yazılı bir kağıt attım. 2 ders sonra sınıfta arama yapıldı. bizimkinin çantasındaki esrar meydana çıktı tabi.. müdür sınıfın ortasında 2 tokat patlattı buna. sonra velisi çağrıldı, suç siciline işlendi ve okuldan uzaklaştırıldı.. çantasından porno çıkan 1-2 eleman da arada kaynadı tabi ama onların sadece velileri çağırılıp uyarı aldılar.. okuldan kovulan piç kurusunun nasıl bir şok geçirdiği ise benim için hala bir muamma..
ortaokulda çiçekçide çalışırken çantasını bizim dükkana emanet eden bir kadının cüzdanından 50 lira çaldım. kadın akşam üzeri şüphelenip dükkana döndü ve bir şeyler geveledi.. ama kimseyi suçlayamacağı için dönüp götün götün yürüdü..
bir adamı çocuğun gözünün önünde dövdüm. lisedeyken yalan yere bir çocuğun sapık olduğuna dair dedikodu çıkartıp çok sevdiği sevgilisinden ayrılmasına yol açtım, sonra kızla ben çıktım. camiye bayram namazına terlikle gidip, birinin kinetix ayakkabısıyla çıktım.
nooldu? gözlerin belerdi dimi?
itiraf dediğin böyle şeylere denir amk. i-ti-raf! itiraf amına koyim.
öyle "blind guardian dinlemeyi hiç bir şeye değişmem", "en kötü özelliğim insanlara çok değer vermek" "patrona hastayım diyip işe gitmedim eh eh eh" falan filana itiraf demezler..
ama tabi aile modunda yaşıyorken itiraf mitiraf olayları pek olamıyor dimi haliyle ahaha.. en fazla bu kadar oluyor tabi haliyle..
bu entry'nin altı da "ne evli bi kadını hamile bıraktık, ne de bişey çaldık, itiraf edebileceğimiz en fazla bu kadar" minvalinde şeylerle dolacak..
he amk he.. hepimiz birer beyaz meleğiz ve en kötü özelliğimiz insanlara çok değer vermemiz. sevgi içimizde.
gerçek anlamda hiç bir şeyi başaramamış, ölse dünyadan hiç bir şeyin eksilmeyeceği biriyim.
her gün 31 çekmekten ellerim nasır tuttu. looserlıktan geberiyorum. sosyal paylaşım sitelerinden ortam yapıp karı kaldırmaya çalışıyorum ama nafile. harcadığım efora değmiyor.
20 yaşındayken evli bir kadınla 5-6 ay boyunca birlikte olmuştum. sonradan kocasının şüphelenmesinden korkup ayrıldık. 1 sene sonra kadının bir çocuğu oldu. çocuğun benden olup olmadığını hala bilmiyorum. bazen aklıma geliyor. ama daha kötüsü bu durum bana hiç koymuyor.
lisedeyken beni teneffüs aralarında döven bir çocuk vardı. bir gün öğle paydosunda çocuğun çantasına bir poşet esrar yerleştirdim ve müdürün kapısının altından sınıfa esrar getirenlerin olduğu yazılı bir kağıt attım. 2 ders sonra sınıfta arama yapıldı. bizimkinin çantasındaki esrar meydana çıktı tabi.. müdür sınıfın ortasında 2 tokat patlattı buna. sonra velisi çağrıldı, suç siciline işlendi ve okuldan uzaklaştırıldı.. çantasından porno çıkan 1-2 eleman da arada kaynadı tabi ama onların sadece velileri çağırılıp uyarı aldılar.. okuldan kovulan piç kurusunun nasıl bir şok geçirdiği ise benim için hala bir muamma..
ortaokulda çiçekçide çalışırken çantasını bizim dükkana emanet eden bir kadının cüzdanından 50 lira çaldım. kadın akşam üzeri şüphelenip dükkana döndü ve bir şeyler geveledi.. ama kimseyi suçlayamacağı için dönüp götün götün yürüdü..
bir adamı çocuğun gözünün önünde dövdüm. lisedeyken yalan yere bir çocuğun sapık olduğuna dair dedikodu çıkartıp çok sevdiği sevgilisinden ayrılmasına yol açtım, sonra kızla ben çıktım. camiye bayram namazına terlikle gidip, birinin kinetix ayakkabısıyla çıktım.
nooldu? gözlerin belerdi dimi?
itiraf dediğin böyle şeylere denir amk. i-ti-raf! itiraf amına koyim.
öyle "blind guardian dinlemeyi hiç bir şeye değişmem", "en kötü özelliğim insanlara çok değer vermek" "patrona hastayım diyip işe gitmedim eh eh eh" falan filana itiraf demezler..
ama tabi aile modunda yaşıyorken itiraf mitiraf olayları pek olamıyor dimi haliyle ahaha.. en fazla bu kadar oluyor tabi haliyle..
bu entry'nin altı da "ne evli bi kadını hamile bıraktık, ne de bişey çaldık, itiraf edebileceğimiz en fazla bu kadar" minvalinde şeylerle dolacak..
he amk he.. hepimiz birer beyaz meleğiz ve en kötü özelliğimiz insanlara çok değer vermemiz. sevgi içimizde.
eleştirmek için bir sebep isteyenlere sebebini veriyorum: yabancı kontenjanı.
4 maçtır önüne geleni alıyor. yediği gollerde hatalı mı? tartışılır.
bence her birinden tek tek hatalı değil, ancak topyekün olarak hepsinden hatalı. o ne demek mi? şu demek;
benim için kaleci dediğin extra iş yapar arkadaş. bu adam 4 maçta 8 gol yedi. bu 8 golün hepsi yenilebilecek goller miydi? belki evet. ama kaleci gibi kaleci olan adam, bu 8 golden en az 2 tanesini kurtaracak!
bu 8 golden istediği 2 tanesini kurtarsın. aralarından seçsin. tercih onun. ama en az toplamda 2 tanesini kurtaracak! büyük takım kalecisiysen, diğer kalecilerden bir farkın varsa o da budur! kurtarılacak topları kurtarıp yenilecek topları yiyorsan sıradan bir takım kalecisinden ne farkın var? ama bir farkın olmalı ki büyük takım seni transfer etmiş. sen ya bunu yerine getireceksin ya da gideceksin!
ha bir de bu eleman yabancı. bunun yerine cenk oynasaydı o da en fazla bu kadar yerdi zaten. daha fazla yiyebilmesine imkan yok çünkü 4 maçta da kaleye başka top gelmedi. hem de cenk türk.
mcgregor bütün kredisini tüketmiştir demiyorum.
sadece kaç maçtır kurtardığı tek bir topu bile hatırlayamıyorsak yerine cenk'in oynamamasının hiç bir anlamı yok diyorum.
4 maçtır önüne geleni alıyor. yediği gollerde hatalı mı? tartışılır.
bence her birinden tek tek hatalı değil, ancak topyekün olarak hepsinden hatalı. o ne demek mi? şu demek;
benim için kaleci dediğin extra iş yapar arkadaş. bu adam 4 maçta 8 gol yedi. bu 8 golün hepsi yenilebilecek goller miydi? belki evet. ama kaleci gibi kaleci olan adam, bu 8 golden en az 2 tanesini kurtaracak!
bu 8 golden istediği 2 tanesini kurtarsın. aralarından seçsin. tercih onun. ama en az toplamda 2 tanesini kurtaracak! büyük takım kalecisiysen, diğer kalecilerden bir farkın varsa o da budur! kurtarılacak topları kurtarıp yenilecek topları yiyorsan sıradan bir takım kalecisinden ne farkın var? ama bir farkın olmalı ki büyük takım seni transfer etmiş. sen ya bunu yerine getireceksin ya da gideceksin!
ha bir de bu eleman yabancı. bunun yerine cenk oynasaydı o da en fazla bu kadar yerdi zaten. daha fazla yiyebilmesine imkan yok çünkü 4 maçta da kaleye başka top gelmedi. hem de cenk türk.
mcgregor bütün kredisini tüketmiştir demiyorum.
sadece kaç maçtır kurtardığı tek bir topu bile hatırlayamıyorsak yerine cenk'in oynamamasının hiç bir anlamı yok diyorum.
1- sonunda cafe ortasında resmen ağladığım
2- sinir krizi geçirdiğim
3- oğuzhan'ın bu takımda, fernandes'in yanında banko 11'de oynamasının farz olduğunun idrak edildiği
4- cenk yerine mcgregor'un oynuyor olmasının hiç bir extra fayda sağlamadığının bir kez daha fark edildiği
5- olcay'ın harcadığı 2 pozisyona bahtsızlık mı yoksa mallık mı demenin yerinde olacağının bilinmediği
ve her şeyden öte şöyle bir fotoğraf karesiyle hayatım boyunca hafızamdan çıkmayacak olan maç:
https://twitter.com/furkan_furat/status/260078100187082752
2- sinir krizi geçirdiğim
3- oğuzhan'ın bu takımda, fernandes'in yanında banko 11'de oynamasının farz olduğunun idrak edildiği
4- cenk yerine mcgregor'un oynuyor olmasının hiç bir extra fayda sağlamadığının bir kez daha fark edildiği
5- olcay'ın harcadığı 2 pozisyona bahtsızlık mı yoksa mallık mı demenin yerinde olacağının bilinmediği
ve her şeyden öte şöyle bir fotoğraf karesiyle hayatım boyunca hafızamdan çıkmayacak olan maç:
https://twitter.com/furkan_furat/status/260078100187082752
düşünce.
herhangi bir konuyla ilgili ayrıntılı düşünmeyle oluşan görüş ve yorum.
karşılıklı.
istisna olan. farklı, ayrıcalıklı, ayrıksı olan anlamındadır.
sabit, dayanıklı, sağlam, değişken olmayan. düz.
enfes bir ilhan berk şiiri.
Biliyor musun sen bir şiirde ilk satırsın ilk sözcük
Beyaz bir gül
Beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar
Ne kadar suysa bir su
O kadar
Ben en yakın yüzüm yüzüne
Uyandığın sabaha, yatağına
Birden bulup birden yitirdiğin bir şey olur ya,ona
Bir dağ okulunda ilk derslere giren çocuklara
ilk coğrafyacılara
ilk harflerine bir alfabenin.
Yüzün ki korkular verir bana ne zaman yüzümü tutsam yüzüne
Ben ki ölüme hiç eğilmedim hiç girmedi sözlüğüme
Belki sokağa ilk çıkan bir çocuktur ölüm
Belki senin bazen topuz yaptığın saçın
Bir yaban çiceği ya da ve daha ilk geliyordur dünyaya
Bir demet maydanozu koparıp bırakmak belki de.
Dedim ya hiç bilmiyorum arabı belki de benim sık sık çıkarıp
Baktığım bir fotoğrafın
Bıyıkları hep yüzüne düşen bir adama çektirdiğim
Bir suya bakarken
Bir suya
Duru mu duru ve daha sessiz ölümün kendinden.
Ben ki seninle aştım yasları
Koydum çağıma adımı.Bir burukluğu
yüzün gibi.
Biliyor musun sen bir şiirde ilk satırsın ilk sözcük
Beyaz bir gül
Beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar
Ne kadar suysa bir su
O kadar
Ben en yakın yüzüm yüzüne
Uyandığın sabaha, yatağına
Birden bulup birden yitirdiğin bir şey olur ya,ona
Bir dağ okulunda ilk derslere giren çocuklara
ilk coğrafyacılara
ilk harflerine bir alfabenin.
Yüzün ki korkular verir bana ne zaman yüzümü tutsam yüzüne
Ben ki ölüme hiç eğilmedim hiç girmedi sözlüğüme
Belki sokağa ilk çıkan bir çocuktur ölüm
Belki senin bazen topuz yaptığın saçın
Bir yaban çiceği ya da ve daha ilk geliyordur dünyaya
Bir demet maydanozu koparıp bırakmak belki de.
Dedim ya hiç bilmiyorum arabı belki de benim sık sık çıkarıp
Baktığım bir fotoğrafın
Bıyıkları hep yüzüne düşen bir adama çektirdiğim
Bir suya bakarken
Bir suya
Duru mu duru ve daha sessiz ölümün kendinden.
Ben ki seninle aştım yasları
Koydum çağıma adımı.Bir burukluğu
yüzün gibi.
çok güzel bir ilhan berk şiiri.
Bir buğday büyüyorsa şimdi Türkiye'de
Yeminle aşkla büyüyor.
Yeminle lavanta çiçekleri, haşhaşlar, kekikler aşkla büyüyor.
Koyunlar, keçiler, sığırlar
Mısır, pirinç, yulaf
Aşkla büyüyor dünyada.
Binlerce senedir nehirler dünyayı görmeye çıkarlar
Binlerce senedir böyle öğrendik dünyanın birçok yerinde akan
ırmakları, büyüyen bitkileri.
Bazı yosunlarla bazı eğreltiotlarıyla bazı balıklarla konuştum,
Dünyayı görmeyen kalmamış.
şimdi güneyde bir yonca büyüyorsa benim gibi
Daha iyi bir hayat için büyüyor.
Gelincikler köklerimin yanısıra onun için büyüyor.
Pamuklar daha beyaz açıyorlarsa
Sebep aynı.
Ben bütün ormanları düşünerek büyürüm,
Bütün ormanları düşünerek büyürler
Benim gibi bütün ormanlar Türkiye'de.
öyle bir vaktine eriştik ki dünyanın
şimdi kimse kimseden daha az sevmiyor dünyayı,
Ben ingiltere'deki ormanlardan, nehirlerden, ovalardan daha az
sevmiyorum yaşamayı,
Amerika'dakilerden daha az sevmiyorum.
Burada pamuklar, su içindeki pirinçler, tütünler daha az
sevmiyor
şimdi sarmaşıklar, şimdi asmalar, şimdi fasulyeler birbirlerine
daha sarılarak büyüyorlar
şimdi stepler, dağlar yalnızlıklarını sevmiyorlar.
şimdi dünyada yalnızlığı kimse sevmiyor.
şimdi iran'da, şimdi Mısır'da, şimdi Sudan'da ormanlar niçin
büyüdüklerini biliyorlar
şimdi petrol damarları niçin aktıklarını biliyor
şimdi her şey dünyada niçin yaşadığını biliyor
Bir buğday büyüyorsa şimdi Türkiye'de
Yeminle aşkla büyüyor.
Yeminle lavanta çiçekleri, haşhaşlar, kekikler aşkla büyüyor.
Koyunlar, keçiler, sığırlar
Mısır, pirinç, yulaf
Aşkla büyüyor dünyada.
Binlerce senedir nehirler dünyayı görmeye çıkarlar
Binlerce senedir böyle öğrendik dünyanın birçok yerinde akan
ırmakları, büyüyen bitkileri.
Bazı yosunlarla bazı eğreltiotlarıyla bazı balıklarla konuştum,
Dünyayı görmeyen kalmamış.
şimdi güneyde bir yonca büyüyorsa benim gibi
Daha iyi bir hayat için büyüyor.
Gelincikler köklerimin yanısıra onun için büyüyor.
Pamuklar daha beyaz açıyorlarsa
Sebep aynı.
Ben bütün ormanları düşünerek büyürüm,
Bütün ormanları düşünerek büyürler
Benim gibi bütün ormanlar Türkiye'de.
öyle bir vaktine eriştik ki dünyanın
şimdi kimse kimseden daha az sevmiyor dünyayı,
Ben ingiltere'deki ormanlardan, nehirlerden, ovalardan daha az
sevmiyorum yaşamayı,
Amerika'dakilerden daha az sevmiyorum.
Burada pamuklar, su içindeki pirinçler, tütünler daha az
sevmiyor
şimdi sarmaşıklar, şimdi asmalar, şimdi fasulyeler birbirlerine
daha sarılarak büyüyorlar
şimdi stepler, dağlar yalnızlıklarını sevmiyorlar.
şimdi dünyada yalnızlığı kimse sevmiyor.
şimdi iran'da, şimdi Mısır'da, şimdi Sudan'da ormanlar niçin
büyüdüklerini biliyorlar
şimdi petrol damarları niçin aktıklarını biliyor
şimdi her şey dünyada niçin yaşadığını biliyor
bir ilhan berk şiiri.
Sevgilim, işte eylül
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün.
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.
Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(isteğin bulanık kıyısında).
Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır.
Sevgilim, işte eylül
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün.
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.
Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(isteğin bulanık kıyısında).
Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır.
ilhan berk'in bir anlatı şiiri.
Nigâri, bir kâğıdı bir kalemi sevdi. Padişahları gördü Gala-
ta'dan. II. Selim'le ava çıktı.
I.François'yı, V.Charles'ı çizdi.
Büyük dedesi gibi satranç oynadı. Bir deniz kitabı yazdı.Bu-
lunamadı.
Karanfili sevdi. Bunun için Barbaros'un, II. Selim'in eline
karanfil verdi.
Kanuni'yi I. François'ya yazacağı mektubu düşünürken gör-
dü. Kanuni onun için düşüncelidir. Gezdiği yerde yeşil bir dal var-
dır.
Padişahların yüzünü sevdi.Yavuz Sultan Selim* önünde bir
elma gibi durmasını bilmedi.
ihtiyarlığında tanıdı Barbaros'u. Bu yüzden yeşil bir göğe
bakar.
Ummanı dolaştı. şiir yazdı.
Her sabah oturur kalemlerini sivriltirdi. Onun için eli hiç tit-
remedi.
Neden sonra yeryüzüne bir Nigâri tavrı çıktı.
Artık Kanuni hep düşüncelidir. Doğan burunlu, seyrek diş-
lidir. Resimdeki gibidir.
II.Selim sarı pabuçlar giyer. Bir taşlığa basar. Ava çıksa bir
adam sağ eliyle hedefi tutar.
Barbaros ne zaman arkasına bir şey giyse açık mavidir. Eli-
ni kaldırsa, otursa resimdeki gibi oturur.
Bir kâğıt üstündedir artık V.Charles. Başka hiçbir yerde de
olmayacaktır.
Yavuz'un boyunu hiç bilmeyeceğiz.
şimdi bir kuşbaz dursa, bıyığını bursa, yürüse, Nigâri'nin tav-
rında yürür.
şimdi Galata'da bir XV. Yüzyıl denizi Nigâri'nin boyalarına
Giriyordur.
Sıkılıyordur bir kalem bir fırça bir kâğıt.
*Yavuz Sultan Selim sıkılgandı. istanbul'a gizlice girdi. Okurken gözlük takardı.
Nigâri, bir kâğıdı bir kalemi sevdi. Padişahları gördü Gala-
ta'dan. II. Selim'le ava çıktı.
I.François'yı, V.Charles'ı çizdi.
Büyük dedesi gibi satranç oynadı. Bir deniz kitabı yazdı.Bu-
lunamadı.
Karanfili sevdi. Bunun için Barbaros'un, II. Selim'in eline
karanfil verdi.
Kanuni'yi I. François'ya yazacağı mektubu düşünürken gör-
dü. Kanuni onun için düşüncelidir. Gezdiği yerde yeşil bir dal var-
dır.
Padişahların yüzünü sevdi.Yavuz Sultan Selim* önünde bir
elma gibi durmasını bilmedi.
ihtiyarlığında tanıdı Barbaros'u. Bu yüzden yeşil bir göğe
bakar.
Ummanı dolaştı. şiir yazdı.
Her sabah oturur kalemlerini sivriltirdi. Onun için eli hiç tit-
remedi.
Neden sonra yeryüzüne bir Nigâri tavrı çıktı.
Artık Kanuni hep düşüncelidir. Doğan burunlu, seyrek diş-
lidir. Resimdeki gibidir.
II.Selim sarı pabuçlar giyer. Bir taşlığa basar. Ava çıksa bir
adam sağ eliyle hedefi tutar.
Barbaros ne zaman arkasına bir şey giyse açık mavidir. Eli-
ni kaldırsa, otursa resimdeki gibi oturur.
Bir kâğıt üstündedir artık V.Charles. Başka hiçbir yerde de
olmayacaktır.
Yavuz'un boyunu hiç bilmeyeceğiz.
şimdi bir kuşbaz dursa, bıyığını bursa, yürüse, Nigâri'nin tav-
rında yürür.
şimdi Galata'da bir XV. Yüzyıl denizi Nigâri'nin boyalarına
Giriyordur.
Sıkılıyordur bir kalem bir fırça bir kâğıt.
*Yavuz Sultan Selim sıkılgandı. istanbul'a gizlice girdi. Okurken gözlük takardı.
bir ilhan berk şiiri.
Her şey bir gece içinde oldu
Sabahleyin her şey tamamdı.
Bu gördüğünüz gökyüzü
ilk defa gelip yerini aldı
Gökyüzünün gelmesiyleydi
Dünyada büyük bir değişiklik oldu
Mesela, ovalar daha o gün
Yalnızlıklarını unutuverdiler
Bu şimdi elsiz ayaksız gibi duran gece
O zaman ağaca yürüyen bir su gibi geliyordu
Gökyüzünün hemen arkasındandı
Denizleri gördük
Baktım bir kuş ilk defa keyifli keyifli
Baktım uçuyordu
Akşama doğruydu
Bitkilerle, hayvanlarla merhabalaştık
Her şey yaşamaya hazırlanıyordu
Her şey gelir gelmez hayatlarını
Himalaya'lar, Ant'lar, Erciyeş'ler
Bir daha kımıldamamak üzere yerleşiyorlardı
Herkes aklından geçirdiği kadar bir yeri
Dünyada kolayca bulmuştu
Gökyüzünde, yerde
Her ağacın, her taşın bir yeri vardı
Hatırlarım küçük kirli bir bulut
Durmuş olup bitenleri seyrediyordu
Dünyaya niçin bu kadar geç geldiğini
Elinde olsa tutup soracaktı
şimdi bu geceyi, bu yıldızları fevkalade buluyorsunuz ama
Bu hiç de kolay olmadı
En başta, başı boş atlar gibiydi nehirler
Bu şiire girmeden önce
Her şey yerini alıyordu sırası geldikçe
ilhan Berk bütün bunları görüyordu.
Her şey bir gece içinde oldu
Sabahleyin her şey tamamdı.
Bu gördüğünüz gökyüzü
ilk defa gelip yerini aldı
Gökyüzünün gelmesiyleydi
Dünyada büyük bir değişiklik oldu
Mesela, ovalar daha o gün
Yalnızlıklarını unutuverdiler
Bu şimdi elsiz ayaksız gibi duran gece
O zaman ağaca yürüyen bir su gibi geliyordu
Gökyüzünün hemen arkasındandı
Denizleri gördük
Baktım bir kuş ilk defa keyifli keyifli
Baktım uçuyordu
Akşama doğruydu
Bitkilerle, hayvanlarla merhabalaştık
Her şey yaşamaya hazırlanıyordu
Her şey gelir gelmez hayatlarını
Himalaya'lar, Ant'lar, Erciyeş'ler
Bir daha kımıldamamak üzere yerleşiyorlardı
Herkes aklından geçirdiği kadar bir yeri
Dünyada kolayca bulmuştu
Gökyüzünde, yerde
Her ağacın, her taşın bir yeri vardı
Hatırlarım küçük kirli bir bulut
Durmuş olup bitenleri seyrediyordu
Dünyaya niçin bu kadar geç geldiğini
Elinde olsa tutup soracaktı
şimdi bu geceyi, bu yıldızları fevkalade buluyorsunuz ama
Bu hiç de kolay olmadı
En başta, başı boş atlar gibiydi nehirler
Bu şiire girmeden önce
Her şey yerini alıyordu sırası geldikçe
ilhan Berk bütün bunları görüyordu.
bir olayın sözlü ya da yazılı olarak anlatılması.
bir ilhan berk şiiri.
Ben böyle bir deniz görmedim ne kadar seni düşündüm
Gittim ne kadar bilmezsiniz ne türlü karanlık
Baktım ki biri yok o kentlerin, hiç olmamışlar gördüm
S bir kadın balkonunda baksam ne zaman olurdu
E sesinde yüzlerce trenler yürüdü Galile'de
Sizi bilmem ben galiba olmadım o dünyalarda
Salt bir it karalık akşam üstü denizlere doğru
Durmuş nasıl bu gökle bu yalnızlıklar yaşamada
Ne yaşanmışsa görmemişiz yaşanmış o kentlerde
Gittik gittik bizi bu surlar tuttu böyle kaldık.
Böyle güneşlere bayılıyorum çok güneşlere
Hafif otlar yürüyor evlere pis istanbul'lara
şey ile şeysiz geçiyorum o kapanık güneşlerde
Siz bir durma benim karanlığımı yadsıyorsunuz
Sokağa çıkmayın diyorum çıkmayın duymuyor musunuz
Benimle gelen o büyük sıkıntıdan gelenlerdi
Ta Galile içlerinden yürüyerek gelmişlerdi
Biriniz beni görmediniz ne kadar bağırdımsa
Denizler baktığın tüm o denizler gösterdi bana
Bir yalnızlık yeryüzündeki kapılar, bir o gördüm.
Ben böyle bir deniz görmedim ne kadar seni düşündüm
Gittim ne kadar bilmezsiniz ne türlü karanlık
Baktım ki biri yok o kentlerin, hiç olmamışlar gördüm
S bir kadın balkonunda baksam ne zaman olurdu
E sesinde yüzlerce trenler yürüdü Galile'de
Sizi bilmem ben galiba olmadım o dünyalarda
Salt bir it karalık akşam üstü denizlere doğru
Durmuş nasıl bu gökle bu yalnızlıklar yaşamada
Ne yaşanmışsa görmemişiz yaşanmış o kentlerde
Gittik gittik bizi bu surlar tuttu böyle kaldık.
Böyle güneşlere bayılıyorum çok güneşlere
Hafif otlar yürüyor evlere pis istanbul'lara
şey ile şeysiz geçiyorum o kapanık güneşlerde
Siz bir durma benim karanlığımı yadsıyorsunuz
Sokağa çıkmayın diyorum çıkmayın duymuyor musunuz
Benimle gelen o büyük sıkıntıdan gelenlerdi
Ta Galile içlerinden yürüyerek gelmişlerdi
Biriniz beni görmediniz ne kadar bağırdımsa
Denizler baktığın tüm o denizler gösterdi bana
Bir yalnızlık yeryüzündeki kapılar, bir o gördüm.
üç döngüden ve bir ağırlamadan ibaret küçük bir koşuk şekli, nazımsal masal.
bir ilhan berk şiiri.
Ben uyandım bir aşk demekti bu dünyada
-Sesin, bir gülü bırakmak gibi bir şeydi
Karaydım, kağıt gibiydim yaşamalarda
Adım görseniz her gün o denizlerdeydi
Bin yıl bir M sesiydim aşağı Mısır'da.
Ben vurdum sevilere belli değil miydi
Bin yıl seni açtım işte yalnızlığımda.
Ne zaman aydınlığında adım geçti miydi
Bir aşk demekti bu dünyada.
Bir zamanlar yalnızlık güzeldi Mısır'da
Seninle yepyeni bir göktü gidilirdi
Baktım mı, büyürdü bir zambaktı anımda
şimdi bir gölgedir uzar ovalarımda
Böyle uyanırdım ya uyanmak değildi
Bir aşk demekti bu dünyada.
Ben uyandım bir aşk demekti bu dünyada
-Sesin, bir gülü bırakmak gibi bir şeydi
Karaydım, kağıt gibiydim yaşamalarda
Adım görseniz her gün o denizlerdeydi
Bin yıl bir M sesiydim aşağı Mısır'da.
Ben vurdum sevilere belli değil miydi
Bin yıl seni açtım işte yalnızlığımda.
Ne zaman aydınlığında adım geçti miydi
Bir aşk demekti bu dünyada.
Bir zamanlar yalnızlık güzeldi Mısır'da
Seninle yepyeni bir göktü gidilirdi
Baktım mı, büyürdü bir zambaktı anımda
şimdi bir gölgedir uzar ovalarımda
Böyle uyanırdım ya uyanmak değildi
Bir aşk demekti bu dünyada.
bir ilhan berk şiiri.
Yavaş sessiz senin buyruğunda toplanır altın yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda dağılır buğday yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda bölünür halkın ekmeği
Seninle hızla kararır bozulur ipek seninle hızla
Hızla düğümlenir bulanır su seninle
Körlenir seninle hızla emeğin tarihi
Ve seninle yavaş yavaş çıkar bakıra kuvarsa tunca yavaş yavaş
Acının uzun uzun yazılan adı.
Yavaş sessiz senin buyruğunda toplanır altın yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda dağılır buğday yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda bölünür halkın ekmeği
Seninle hızla kararır bozulur ipek seninle hızla
Hızla düğümlenir bulanır su seninle
Körlenir seninle hızla emeğin tarihi
Ve seninle yavaş yavaş çıkar bakıra kuvarsa tunca yavaş yavaş
Acının uzun uzun yazılan adı.
bir ilhan berk şiiri.
Bir rüzgar ilk başında belli
Gökyüzünü çocukları büyütmüş
Denizle kuşlarla evlerle var
Dünyaya aşk diye hürlük diye
En yavuz gerçek tohumlar ekmiş
Bir rüzgar yosunlar kadar eski
O rüzgar nerde olursak olalım
Ana eli gibi her zaman yanımızda
Bir anda dolaşan yeryüzünü
Tüm silip süpüren kötülüğü
Aşkı kardeşliği asıl kılan
Her gün bu gökyüzü genişliğinde
Bir rüzgar dünyalar kadar eski
Anaların çocukların gözlerinde
Toprağa suya öyküsü işlemiş
Dolaşmış nice insan yüreğini
Köroğlu'nda asıl yerini bulmuş...
Bir rüzgar ilk başında belli
Gökyüzünü çocukları büyütmüş
Denizle kuşlarla evlerle var
Dünyaya aşk diye hürlük diye
En yavuz gerçek tohumlar ekmiş
Bir rüzgar yosunlar kadar eski
O rüzgar nerde olursak olalım
Ana eli gibi her zaman yanımızda
Bir anda dolaşan yeryüzünü
Tüm silip süpüren kötülüğü
Aşkı kardeşliği asıl kılan
Her gün bu gökyüzü genişliğinde
Bir rüzgar dünyalar kadar eski
Anaların çocukların gözlerinde
Toprağa suya öyküsü işlemiş
Dolaşmış nice insan yüreğini
Köroğlu'nda asıl yerini bulmuş...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?