confessions

peter pan

3. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 1164
  2. takipçi 0
  3. puan 28807

mağara çiçeği

peter pan
cinayet kışı + iki mektup'da yer alan bir birhan keskin şiiri.


içağrısıyım bir magmanın
kopmuş fırtınanın sesi
derini yok ses gelmiyor bir kuyu.
çiçeğiyim yaprağını yüzüne
kapatan ağlamanın.

Havluları topladım,
şemsiyeyi kapattım
hadi kalk gidelim
serinledi hava,güneş söndü
iyice karanlığa döndü yüzüm,

bir mağara çiçeği yürüyor içimde
içli bir bulut geçiyor üstümüzden
kalk gidelim.

düet a

peter pan
20 lak tablet'te yer alan bir birhan keskin şiiri.


Kendi duvarımın arkasındaydı,
gördüm,sakindi ova.

Köyler şehirler nehirler içinden geçtim
yaban toprağa değdim
başka sular içtim.

Yolları yarları yılları geçtim
bir anafordu içim, eksiğimle
ters döndüm taştım düştüm.
Yollar tamamlar mı beni?

Uzakta solgun yüzlüm, hasreti sakinim
dağ gibi sever beni, dağ gibi suskunum
bu yüzden ben en çok dağlara baktım,

tamamlanmadım
tamamlanmadım.

kapı eşiği

peter pan
20 lak tablet'te yer alan bir birhan keskin şiiri.


Denizin kederini anlatacak dili yok,
dedim ve devrildim,
böyle sürdü uzun yıllarım
düştüm,sustum,içimden geçirdim,
evi oldum sol yanından yaralı bir salyangozun
ve komşusu ağlayan bir ağacın.
Yeryüzü, ah yeryüzü diyerek
gürültüsüne de alıştım
kapladığım yerin.


Bana verdiğin bu yarı-saydam gövdeden
sisin altında uğuldayan ve ipuçlarını bir türlü
çözemediğim üç-eksik-uzun vakti geçirdim.
Sadece bir baş dönmesi kaldı şimdi
ömrümden, o acı suyu biriktirdiğim


Ağaç anlatabilir kendini yağmura,
hiç değilse fısıldayabilir-bunu biliyorum.
Kuş nasıl tarif edecek; konsa yeryüzünde av,
uçsa bir ömür boynunda vebal.
Ve kimim ben, düşe kalka dolaşan
yorgun ruh, dolaşık gönül, som gurur?
Ve kim, beni omzumdan öpüp o siyah
yolculuğa çağırır?

eziyet

peter pan
ba'da yer alan bir birhan keskin şiiri.


Ağaç duruyor.
Yol da, ot da.

Duran bir şey var bende,
ağaç gibi.
Onu ayaklandırıp, oradan oraya
gitmem zor.

Bende bir ağaç duruyor, bir ot
Eserse arada rüzgâr
Ağacın saçlarını o tarıyor.

Aşk ayaklandırmıştı bir kere
hatırlıyorum ama...
şimdi rüzgâr şimdi güz
Ağacın dallarını zorluyor.

poplin yıllar

peter pan
ba'da yer alan bir birhan keskin şiiri.


Bir teneke parçasını eğip büküyorum gün boyu.


Kuru nehir, kadim ağrı
seyiriyor arada
telli turnalar, arada
neşeli yağmur, ama
tel tel çözülüyor içimdeki pamuk
koyu rota ve salkımsaçak.

Ben bu geçitte,
susan bu cümlelerde ne arıyorum?
Ahşabın eti boşalıyor içinden, duyuyorum.

Bir teneke parçası eğip büküyorum gün boyu.
Poplinlere sar beni, pazenlere!
Kuru ova... kör pusula...

incir

peter pan
bir birhan keskin şiiri.


güldürdün beni yaz, rüyamsın
seninle uyudum, seninle uyanıyorum.

çoook geniş içim, içime sığıyor
yeryüzü, yanına senin.
ah, uçsuz bucaksız uzuyor aşkım da
kendim yazda kavruk yaprak kadarım.

sahra ve serap

peter pan
bir birhan keskin şiiri.


çöle bütün iyiniyetimle girmiştim.
çöle bütün iyiniyetimle ve aptalca girmiştim.
ihanetin sarı ve sonsuz olduğunu
çok sonra öğrendim.
beni çölden geri getirdiklerinde
uykumda pembe köpekler görüp
gülümsüyordum.

dışarıda aşklar ve anılar bıraktım
içerde adımlarım kısa bakışlarım uzak kaldı.
oysa ben soğuk ve sisi sokakta kol kola bıraktım.
kırık havaları nasıl sevdimdi, sizinle tekrar kaşılaşsam
ölürüm gibiydi, oysa her şey paranoya ve şizofreniydi.
olmayacak geri dönüşleri, ayinleri size bıraktım.

yüzümü ve anılarımı çıkaracak kadar güneşi yoktu
yazların. ben sizi nasıl da ağır, nazlı ve dur bakalım
sevdiydim. ben sizi sahrada yağmurları bekler gibi
beklemedi miydim. bir gülün soluklanma vaktiydi, sonsuzdu,
pembeydi. cam üstüne cam, oradaydım.
beceriksizliğin kumral ve geçici mevsimleriydi,
ben size görkemli ne varsa hepsini bıraktım
ve kendi göğsünde büyüdüydü çocukluğum.

yüzümü yok edecek aynayı buldunuz sonunda
avutun beni, çoğaltın beni, sırrınız oldum.
hep bir şiirin sonu gibi konuştum, her dize
başka bir şiirden geldi, en son yanıtı buldum.

oysa çocuktum, gün gümüştü, sahra sarıydı, belgesel
bir aşktı, her şeyden benzim uçtuydu. çocuktum
şaşkınlığımdan guatrımı yuttuydum,
olurdu böyle şeyler, avuttunuzdu beni
nerenize yerleştim.

yüzümü ve anılarımı çıkaracak kadar güneşi yoktu
yazların. ağır ve nazlı, ben sizi develer tellal değilken de
sevdiydim.

var ettinizdi beni
hem de yok ettinizdi, bense bir çocuğun rüyasındaki
kartopu kadar gerçek olmak mı istedim.
şimdi durdurun beni, indirin beni tesellimden
ey ruhum sen yola çık,
ben aklımı eski bahçeye gömeceğim.
bu yaylım ateşlerinde yıkanıp
sana geri döneceğim.

tüller ve silah

peter pan
bakarsın üzgün dönerim'de yer alan harika bir birhan keskin şiiri.


önü denizle başlayan rüzgarlı bir kasabadaydık.
sanki yıllardır oradaydık. her şey düzelecekti.
orada doğmaya çabalayarak öldük.

meleğim nehir kanatlarını uzaklıklarda yıka şimdi.

soğuktu, ısınamıyorduk. bu kadar yakınken. aramızda
yalnızca o hava boşluklarının dolaştığı odalardaydık.
biriken bütün rüzgarlar işte orada, o deniz kasabasında
o çok köpekli, çok rüzgarlı yerde patladı. ikimizi aynı
gökyüzüne baktıran, neydi o, ışık söndü. sustum.
sustum. sustum. sustum.
bütün aşkların sonunda yaptığım gibi,
konuşmak hiçbir şeyi, hiçbir şeye ulaştırmıyordu.
biliyordum.

rüzgarlar.. pansiyon.. teras
blue cult.
akşam yürüyüşleri. akşamın batısına
meleğimin kanatlarını da oraya götürerek.
metropollerin asi özlemi sonra
ah benim kaçak sevgilim: istanbul
fincanlarda yol görünmedi bana yaz boyunca.

terin ter, gövdenin diğer gövdeyle buluştuğu yer.
kaç sevişme hatırlıyorsun o günlerden. güç. zor.
yitik hafızam: öksüz çocuğum benim
kendini unutma olur mu?

sustum. sustum. sustum. başkalrının ilgili yollarına
adım atan ayaklarına susarak baktım. yanımdayken kalktın.
gövdei gövdemin karşısına, sana ilgili gövdelerin
yanına bıraktın. sustum. seni yabancı olduğun gövdelerin arasından çekip çıkaramıyordum.
bunu yapmayacak kadar büyümüştüm. kendini yormanı
sessizce izleyecek kadar büyümüştüm.

meğer dalından düşecek kadar büyümüşüm.

yaprağın ağaçsız kalışını
ağacın çıplaklığını
rüzgarın şiddetini ve rüzgarın
onların her ikisine de ne yaptığını gördüm.

meğer dalından düşecek kadar büyümüşüm.

bu gece ay dörtte bir hilal olacak
ben sana ne olmadığımı anlatacağım.
düşen yaprakların sokaklara vuran gürültüsünü anlatacağım.
yaprağa, ağacından düştükten çok kısa bir süre sonra
ne olduğunu anlatacağım.
senin elementlerin yollara çıkacak
ellerin, gece ve keder.
ve hala akan ne varsa senin iyiliğinden olacak.

..önü denizle başlayan rüzgarlı bir kasabadaydık.
sanki yıllardır oradaydık. her şey düzelecekti.
orada doğmaya çabalayarak öldük.

şimdi beni unut sevgilim. tenimi ve alçaklıklarımı unut.
beni kanadı kırık küçük bir yavru gibi bulduğun, çoktandır
sanki birini beklediğin varmış gibi katladığın, o çöplükte
bulduğun beni, baktığın, büyüttüğün beni unut.
şimdi bu acıya ne benim kuş kadar yüreğim, ne senin anaç kalbin dayanır.
sana son kez sarılıp uyuduğum o son gecede tüller ve
silahlar gördüm düşümde.
bugün ayrılığın ilk günü. hiçbir şeyi hiçbir şeye yoramayacak
kadar kara bir kının içindeyim. kara bir kan içindeyim.
tüller ve silah nedir bilmiyorum.

yaşlı doğuda her şey mümkündür diyorlar:

sonsuz sevgi, sonsuz bağlılık
ani ışık, ani ayrılık.

ve ipek ve aşk ve alev

peter pan
muhteşem bir birhan keskin şiiri.


1.

sana böyle akmaktan çok korktuğum için
oldu her şey.
şelaleler de bu yüzden ilgilendiriyor beni.

...dünya çok üzücü bir yerdi, savaş filmlerini ve
samurayları eskisi gibi sevmiyordum.. bir boşluktan
aşağı mı bırakıyordum kendimi.. teller tenimi çizip
canımı mı yakıyordu.. mutsuzluğuma mı alışıyordum
seni severken.. yoksa kan kaybından mı ölüyordum..
daha fazla parçalanacak parçam yoktu...

neyse,
sevgilim telefonun öbür ucunda ruffles yiyordu.

ben meleğimin kanatlarını kırdım,
ordan geliyorum. siz yine ikiz bardakları
kırmayın. bir deliydim, elementlerin de ruhları
olduğuna inanıyordum,

aklıma suyun intiharı geliyordu hep,
şelale deyince,
divaneliği söylüyordum.

sana böyle akmaktan çok korktuğum içindi.

şelalenin sinirini bozdum az önce
ordan geliyorum.


2.

elveda ırmak hoşçakal alacakaranlık
geçtim yıllar sonra anımsanacak alınganlıklardan
silahlar ve bellek gerektiren aşkın seramik
teninden, itinalı ve alıngan
yüzümün gürültüsünü unuttum
şüpheci ve med-cezir aşkından oldu böyle
acemi düştüm.
yüzünün kayganlığından utanıp,
saçlarının ritminden kaçacak kadar.

şimdi benden bu uzak yol seslerini alsalar,
hazin öyküleri ve yüzünü özlediğim zamanları alsalar
-ormandı, yağmur sonrasıydı, tazelenmiş yaprakların
üzerinde su damlacıkları tutunuyordu, sanki geç bir
vakit eve dönüyordum, yüzümü heidi'ye ısmarlamıştım,
annem lastik tokalarımı yakıyor, annem beni rüzgara
bırakıyor bu yüzden... gibi olmayacak şeyler
söylerim sana.

anımsadıklarımın yanlış olduklarını,
yine de hepsinin bir deprem olduğunu
kim bilebilir? ikimizin arasında duran
şu boydan boya ırmak, şu boydan boya
alacakaranlık
ikimizin arasındaki şu depremin bir bellek uykusu
olduğunu kim bilecek.

eskiden olsaydı tuzlu düşler anımsardım
ağzımda eriyip yokolan tadını güneşin
alevin ipekle savaşını, saçlarının altında
akan ırmaklarda yıkandığım sabahları anımsardım.
tenine dokundukça bıçak sırtı bir nefeste susan
felç olan sözleri anımsardım.

elveda ırmak
hoşçakal alacakaranlık.

fotoğraf

peter pan
bir birhan keskin şiiri.


Ben çok eski bir fotoğrafta duruyorum.
Yüzüm o fotoğrafta bile eski bir fotoğrafa benziyor.
Karmakarışık bir mitoloji, sarmaşık bir tempo
tam o anda durmuş fotoğrafa;
hâlâ duruyor.

Bir büyük yangında donakalan bir an:
Köprüsü yok bir köprü ayağı,
kaderle yerinde duran.
Suyu çekilmiş bir çukur çeşme
bir vakit sebil, ve
bir devrinde gülmüş sonra yıkık eski bir şehir.

Beş kadın bir de yeşile yakın bir sepya:
Biri yanındakine ömrünü veriyor,
üçüncüde boynunu sola çeken bir keder
öylece duruyor. dördüncü ha var ha yok bir hayal.
Beşinciye çok eski bir yağmur vuruyor.

Siyah beyaz bir günmüş,
fotoğrafın derininde bir gümüş nehir,
donan andan dışarı, bir tek o, yürüyor.

bir mevsim yok anne gibi

peter pan
bakarsın üzgün dönerim'de yer alan müthiş bir birhan keskin şiiri.


1-

cocukluğumdan kesilen saçlarımı
geri istiyorum berberlerden
(anneme küstüğüm için oluyor bütün bunlar)
yüzümü ve dizlerimi bi koşu
kanatıp okulun bahçesinde
tekrar dönerim, hemen.
büyüklere mahsus şeyler de konuşuruz
seninle istersen.

yoruldum çok
kente ve sana durmaktan
öfkem ne sana ne de başkasına
üstelik geceden marilyn monroe
ve senin gözyaşın geçti
hadi barışalım.

hem hiç bir mevsim ısıtmaz ellerimi
anne gibi
istersen kahve içip fal da bakarız yine
bana üç vakte kadar bir yolculuk görünür
belki ay doğar fincanda hanemize.

alevi içine bakan bir mumum ben
derine kaçan bir anıyı isiyorum
berberlerden.

2-

ırmak bitti
devrildi dağ
büyüdüm.

çocukluk anılarımdan
düşecek kadar
kırıldı avaz
yüzümden kovuldu
anneler korosu
söndü ateş.

kahvaltı masalarına geç kaldım
kirlenmiş bütün bardakalrın yalnızlığı bana,
ve ince kaldım belki
sabah zamanına.

hey aynalardan içeri kaçan çocukluğum
nöbetçi aspirinler, diş macunları
tekrar dönerim,

ırmak akar tekrar yatağından
dağ yerinden doğrulur
uzaklığım biter
gölgem yanıma düşer belki yeniden,

kim bilir
belki dedem bile olur
vicks kokulu yastıklar kalır bana ondan
ve ahdım var
onlardan kalma sehpaları kirletirim
bu sefer.

3-

buralara kadar gelinmişse
gece kendini uyur
kendine küser eşya
kendi cinayetine kurbandır metal

söz kendini söylemiş, yorulmuşsa
yağmur kendi içine yağar
asfalt bir çılgınlığa yürür kendini,
buraya kadar gelinmişse
uyku bile kendini uyur.

yok yerlere gelindi
boş yerlere gelindi
kemanlar kendi sesinden içlendi
ben senin sessizliğinden
eşya boşuna küstü kendine
gece boşuna delindi,

yaşamımın güç yanlarından biri olma
lütfen, şimdi bu kavgayı unutmak da
hatırlamak da çılgınlık olur
gel biz seninle kahraman olalım
ne hatırlayalım bunu
ne unutalım.

tırtıl

peter pan
bir birhan keskin şiiri.


aşktın sen, çimene düşmüş ışık,
ağrıda gizli sözümdün.
bu yüzden parçalanarak yaşlanıyorum ben
bu yüzsüz çağda, sen içimde duruyorsun büsbütün.

ah felice, söksene beni çölden
gün uzun rüzgâr dip fena öğlen.

uykusuz gözlerimde ağrıdı çöl bunca zaman
taş çatladı, devrildi günün yeli de
çıkmadım senin yokluğundan.

çıkacak bir düzlüğü yok ki hayatın
bulmadım anne serinliğinde bir iklim
varsa yolumda biri, gelsin yırtsın gömleğim.

bir mucizeye uyandırmadı beni çağ
ve hatıra değil artık hatıra.

ah felice,
ben senin yokluğuna mıhlandım,
haricimde dönüyor
dönüyorsa dünya.

kırık anafor

peter pan
çok güzel bir birhan keskin şiiri.


KIRIK ANAFOR
Kıraç, boz ve kurak bir boşluktayım
kilimleri rüzgâra karşı astım
ben burada
sapların üstünde öğle uykusundayım
dünya aşağıda dağlar uzakta
ben küskünüm ama şu yamaç kadar
ama rengarenk, rüzgârda kilimler
ve harman sonu, yorgun yaprak, kaçkın keler.

üzerine akşamın kapandığı gölüm ben
Bir kez hatıra ettim aşkı, bir daha etmem.

Seyrek salkımım bağda
Güz geçmiş üstünden
ve tenha.

Göl gibi misin,
Göl gibi misin?
Göl gibisin hea!Rüyadasın, hey, rüyasın.
Bir su şiirinde
Gürültüyle konuşuyorsun
Aşağı iller,
Susmuş şimdi. Oyy!sa

kış oldum

peter pan
müslüm gürses'in de 2 albümünde besteleyerek okuduğu birhan keskin şiiri.


hani dal çiçeğe durduğum
suydum da nerde, aktım su muydum
yapraklar gibi savruldum da
kış oldum
her kim değdi geçtiyse cana
unuttum unutuldum

kim gelse
geçse artık
bu kırık kalbimden
can diye, dayan diye durdum

ey aşk ben senden
bahar umduydum
sen yine

kış oldun kış oldun
uzun uzun

güneş yıldız

peter pan
bir birhan keskin şiiri.


yol uzun, güzergâh zorlu; ne demeliyim?
zarif kardeşim benim,
seni aldım yanıma, ikizimi almış yürüyor gibiyim.

sana yıldız sana güneş mi demeliyim,
günümde hayret gecemde hayret istedim
yer yer senin gibiyim ben yer yer kendim.

insan olan yerlerim çok ağrıyor,
olsun, yine de sen kapanma, bu sıra benim,
yerine bırak ben incineyim......

evin halleri

peter pan
bir birhan keskin şiiri.


Sen evden de benden de gidersin bazen
Yol seni bekler, yola koyulursun üşenmeden.
Susar derinden ev, ıssız halidir.

Ben sana, ev bana, sen eve, ev sana
Kara kara bakar ya bazen
Ah kıyamaz hani kimse kimseye.
Evin içerlek halidir, boynu eğilir.

Mutfakta çayın sesi demlenir
Sabah, benim sesimden sonbahar
Senin sesinde bir çocuk
Ev mutludur halinden, pötikarelenir.

Ben sana, sen bana soyunursun bazı geceler;
sen kendinden sarkarsın, ben kendimden.
Benlerimi saysın sabah şerif Teyze
Evin dağınık halidir.

örümcek

peter pan
bir birhan keskin şiiri.


Terliymiş mavi gök, bıkkınmış akşamüstü
balkon yorgunmuş, yel söylenecekmiş.
Hariçmiş badem dünyadan, sardunya
daha şımaracakmış. Kerem edecekmiş taş,
mayalanacakmış çöl, düze çıkacakmış çukur.
Hah hah ha...
Sağ sağrımda aşk tozu birikiyor
gamzemde lirik hatıra.

Karnımın üstündeki çiyden duyuyorum dünyayı
Her ayağım bir başka yöne işaret ediyor.

Durmadan değişiyormuş dünya
örümcek bağlıyormuş hatıra...

Ruhumdaki sarkaç bir atıyor beni
cesaretin beyaz atına, bir çekiyor içeri
ağulu korkuya.
(Ben üretmişim kuşkuyu, benim ipliğimmiş korku! hah.)

örümcek bağlıyormuş hatıra
hah hah ha.

ipim indirsene beni dünyaya
ha.

milonga

peter pan
bir birhan keskin şiiri.


Ilık süt gibiydin
Sen , uf uff..
Benim ağzımda bir zehir vardı ,
Beni bu dünyaya ağzımda ,
Hoh ,
Bu zehirle bıraktığında
Ben senin kötü olduğunu ,
Senin kötü olduğunu
Anlamamak için ,
çok çalıştım..
Benim seninle ilgili
Bildim her şey bir
Yalandı. Buna çalıştım..
Tersinden bir adaletsizliği
Anlamam gerekti benim ,
Ve ben
Hoh ,
Ben bunun için bir Afrikalı gibi çalıştım..
Ilık süt gibi ,
Ilık süt gibi olduğun ,
Hooohhh ,
Benim uydurmamdı..
13 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol