iskenderiye kütüphanesi yayınları'ndan çıkan birhan keskin'in ilk şiir kitabı.
uzak kızkardeş
delilirikler i
delilirikler ii
kaybolanlar için yanıp durma ayini
yarısından sonrası gri olan koridor
woman in red
paranoyak
ay-rı i
ay-rı ii
apollon i
apollon ii
hüzünlü gezinti güvertesi i
hüzünlü gezinti güvertesi ii
hüzünlü gezinti güvertesi iii
hüzünlü gezinti güvertesi iv
aralıklar i
aralıklar ii
olağanüstü, kelimelerle ifade edilemeyecek denli harikulade birhan keskin şiiri. y'ol kitabının ilk yarısını oluşturmaktadır ayrıca.
(vurgula: baştan not:) şiirdeki bütün imla yazımları ve numalandırma birhan keskin'in yazdığı gibidir, aynen yazdım.
III
Madem arkandan ağlamamı bile çok gördün bana
Al bu taşlar senin olsun O halde ve bundan böyle
Bütün davullar vursun, telleri kopsun sazların
boşluğa bağırsınlar, birlikte;
Kan kusacağız.
Kan kusacağız.
Madem dünya bunca zalim
Madem yakışmıyor kalbimize.
Bütün davullar gümlesin
Boşluktan gelen, boşluğu dolduranı
Boşluğa böğüreni
Vursunnnn.
Bak! nasıl kan kusuyor külde uyuyan
Dünya görsün.
IV
Her kezim ben
Küle ne öğretebilirse hayat
Onu öğretti bana da.
( )
Ben külün içinde çok uyumuşum.
Ben külün içinde çok uyudum.
Ben külün içinde çok uyudum.
II
içerde tıkanan çığlık dışarda inliyor
Sabaha karşı
Uyku kabul etmiyor beni
Dışardan bir yerden uzuuuuunnnnuzun
Bir inilti kopuyor.
içimde zulmün duvarları.
Uykuuuuuuuu
alsana beni koynuna.
Kalktığımda,
Banyoya seyirttiğimde gözümden sesler boşanıyor.
içerde,
sonra bu sessizce akan yaşlar senin, diyor. içimin duvarlarında
bu taşlar oturuyor,
çıkaramadığım bir ses var, benden onu çıkarıyor,
Taşın sessizliğinde:
Kalın, ilkel, boşluğa doğru, gecenin kovuğundan
Dışşşşarı doğğğruuuu:
Seni bu yalan dünyaya saldım sonunda
acıyor çoooooookkkkkkkkkkkkk,
VI
Ben seni hep sevgilim ben seni hep
yüzünden geçen dalgalardan okudum.
Gözlerine sevgi okudum ellerine şefkat okudum
Annen seni inkâr etmişti
Aldım etime dokudum.
V
Yanmamı bekleme benden
Ben ne çok yandım, biliyorsun.
Yanamam ben yanamam
yanamam küllerim uçuyor.
Rüyamda sapladığın jiletler etimde
Kanamıyor acımıyor.
Acımıyor
Bu dünya buz, bu buz
zzzzzzzzzzzda
Hiçbir şey acımıyor.
Bunlar yalan,
Yalan söylediklerim
Yalan söylediklerin
Bunlar sadece dünyaya yakışıyor.
Küldüm ben zaten
Küldüm zaten küldüm zaaaateeeen
Kalmışsa eğer
Külün içinde şimdi insanım
uyanıyor.
Dünya görsün şimdi.
Bembeyazzzz
dünya.
Yoluna baş koyup buzzzdaaaaaaa
Kan kusanı.
I
Tek tek dururken onlar
öbürü henüz yanına gelmemiş olanı çağırıyor:
O ikisi yan yana, alt alta geldiklerinde
Dünya böylece daha geniş oluyor.
Biri ötekine ateş sunuyor
ve eski kitaptan çıkıp başka bir anlam
oldukları gibi oluşlarını da beraberlerinde taşıyarak
çoook eski bir kitapta, ısınsın diye
masalı tetikliyor
ama yine de olduklarının ötesine taşan bir başka masal oluyor.
öbürü, henüz yanına gelmemiş olanı çağırıyor:
Masal mıydılar, soruyor
Maaaasssssssaaaaallllllllllllllll
VII
Dünya ne ki sevgilim,
benim sana yaptığım kubbe yanında?
Düşsün, olsun, bırak,
içinde yıldızlar patlıyor.
Kolaydır inanmak kadar inanmamak da.
ister sal kendini dünyaya, ister kal yanımda.
Her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni
Yoluna baş koymak diyoruz
Biz barbarlar buna.
VIII
Kırdım, evet, o yalan mekânı kırdım
çıksın diye ortaya
çırrrrrrrrıııllçıpplaaaaaaak:
Sen benim yuvamsın,
Yuvanım ben senin.
IX
Beni bilmediğim bir dünyaya attı
Bir cümlem yok darrrrrğğmadaaaaaaanıım, bundan.
Bir düşümüz vardı, birlikte yaşamak koymuştuk adını,
çok acıyor, belki bundan. Aşkî bir cümle mi bekliyorsun benden.
Beklemeeeeeeeee.
Mutfakta reçel yapan iki kadın. Kırmızı biberleri filan.
Rüzgâr alan biraz tepe bir yer. Bakınca, iki yandan da
uffffffffffffuk filan.
Dünya yuvarlak değil de hafif elipsmiş gibi.
Kaldı ki iki kadın, dünyanın yuvarlağını zaten anlamayan.
Böyle. Kendime inandığım gibi inanmıştım ona da.
Aşk olanın ötesinde bir aşktan söz etmek, aaaaaaah
Bir inançtı desem.
Bu kadar dağılmam kendimi şimdi
bu dünyaya fırlatılmış gibi hissetmem, bundan.
Ne söylememi bekliyorsun
Hava aldıkça sızlayan bir diş var içimde.
Susmam bundan, konuşmam bundan.
Ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata.
insan olmuştum ilk o zaman.
Ya da bozmuşlardı beni yenidoğandan.
Kendimi acıya teslim ettiğimde hatırladım,
ölünmüyordu, hatırladım.
ölünmüyoooooorrrrrrrrrrdu.
XI
Acı çekerken de adil ol, diyor bana.
Adil ol. Sen değil misin inanan
hayatın büyük bir kader olduğuna,
kaderi yönlendirmek bile o büyük Kaderin
içindedir filllllllllllan.
O yüzden şimdi adil ol.
Sus. Söyleme böyle şeyler! Adil ol.
inanmıyorsun değil mi?
Beni bilmediğim bir dünyaya attı,
diyyyyyyyorum.
Diyorum ki,
Sözde kalıyor her şey. Sözzzzzzzzde kalıyor.
Bir de bana adil ol, diyorsun.
X
Ey duymayan insanı,
Ey hayat dedikleri büyük kusur.
Ey kimselere değişmediğim
Ayrılığın neden bunca ağır?
Hani adalet?
Bir kasımdan öteki kasıma
Bir yanım kör bir yanım sağır.
XIII
Darmadağınım.
Darmadağğğnıııımmmm ve
Hepsi burada; Aprın çor Tigin
Haşim, Kadı Burhaneddin
Hepsi burada, kör, topal, haşin
Bağğğğrrrrıyorlar:
Bırak soğusun,
Bırrrak soğusssuuun
bırak soğusun parçaların
tekrar bitiştiğinde
başka bir şey olacaksın.
XV
Ben başka bir şey olmak istememmm
istemedim başka şey.
Sabırla sevgilim sabırla
Acılarımız eşitlensin bu şehirde
diye diye.
Bu şehirde etten geçip kalbe erişene
dek sabırla. Tek, sabırla.
Kaç kişi var bu şehirde
Ruhunu sana kubbe,
kubbeeeeeeeeeeeeeeeee
etmiş!
XIV
Büyük keder içerirmiş, gördüm, anladım
Etten geçip aşka varanın sevgisi.
Bunun yanında sevgilim bunun yanında
etin ihaneti, kısaca
hiçbir şeydir.
XII
şimdi bir masaldan bir peri
Sessizce dinlesin beni,
Alsın yorgun başımı
Alsın cümlemi
Usulca kalbine koysun.
Benim cümle taşıyacak halim
yooooooğğğğğğğ.
XXXI
Katlanan, insanın birbirine yapışan yaralarından
bir yuva inşa etmektir aşk da, varla yok arasından
Ve ahşabı kemiren de ahşaba dahildir,
değil dışarıdan.
Beyhude insanın yuva arayışı ama
yine de yuva arar insan.
Dışarısı sevgilim, dışarısı senin
kendini sürekli kaçak kılacağın yollardan başka nedir?
Yollar ki hep gider, hep yatay.
Ah ben bu kubbe fikrine o yüzden
takılmışım; kubbe ki yüzseksen derece bir şey,
büyük bir arzuyla mümkün.
Gayretin bildiğimiz ve unuttuğumuz anlamıyla örülen.
XVI
in ordan, in ordan
innnnnnnnn, diyor bana
Zamanın ensesinden.
Ey Adaletten söz eden zalim
şimdi bi dur, düşün:
Ev ki, en büyük mahremiyetti
Kimdi vuran, kimi, en mahreminden?
XVIII
En acısını sevgilim en acısını
tadayım istedin:
En acısı buydu.
XVII
Omurgamı aldın benim.
Omurgamı aldın.
Omurgamı aldın.
Omurgamı.
Niye?
XIX
Varla yok arasındayım
Varla yok arasındayım
Hep, varla yok arasındaydım.
Zaten.
Ben bilmedim ki
Niye teyelliyim, niye?
Varla yok arasında
Varla yok arasında
Elimde bir kırık testi
Elimde bir kırık testi
Nereye bırakayım!
XX
Gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
Yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
Ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
Bilemem, belki bu yüzden
Ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
Beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
Yine de döneyim döneyim istedim.
XXI
Ah benim sesimle
Söylesem de, inanmazlar
Benzemiyor çünkü bir dile.
Döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
Döndüğüm bu semâ sensin. Dönnnnnnnnn
düğüm.
Sen benim kara ömrüme vuran
Suyumu harelendiren sevincimdin.
XXXV
Onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
Titreme daha fazla kalbim.
Bağışla kendini artık onu da
Bırak gitsin.
Bırak gitsin.
O senin ezel gününden kaderin
Sen onu nasılsa bin kere daha
Seveceksin.
XXII
Günler öylece kendi kendine geçsin diye
Bir camın arkasında durdum
Bana dokunmasın hiçbir şey
Hiçbir şey yarama merhem olmasın
iyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye
Bir camın arkasında durup
Akan hayata ve zamana baktım.
Bilirdim, biliyordum, biliyorum,
Bittiğinde, geçtiğinde,
Azaldığında sızı, iyileştiğimde,
O saman tadıyla karıştığında;
Her şey daha acı olacak.
XXXIII
Ne sanıyorsun?
Ne sanıyorsun?
Benim olan artın
Senin de kaderin:
Dağbaşı,
Oradaki yaralı ıssızlık.
XXIII
Biz iyileşemeyiz diyor ilhan
Biz iyileşemeyiz bunu bil, diyor,
Biliyordum: ağırdı
Biliyordum: çok ağrıdı
Biliyordum: adım adım
Ben seninle sevgilim
Mutsuz ama bahtiyardım.
XXIV
Bir masal
bir taş ağırlığında olabilir mi?
Olurmuş meğer
Birlikte bir masala inanmak istedim
Ben seninle, sadece bu.
Sen beni tek
Tek
Tek
Bıraktın.
Benim artık taş taşıyacak,
Taş kaldıracak, taş atacak
halim mi var!
XXV
Evet kara bir ömür bu benimki.
Kara bir toprak.
Gerçekle değil, hakikatle değil,
Kalbimin aklıyla kurduğum
Kara bir ömür.
Yalnız değilim, biliyorum
Binlercesi var, onbinlercesi vardı.
Kara bir ömürle buradan geçen.
Sen bundan böyle
Gerçeğin yan yana getirilmiş
yamalarıyla yaşayacaksın.
Ben çoktan çıvdırılmış bir şeydim
Sevgilim.
XXVII
Gözlerimde bir çita oturuyor birazdan deppppp
parrrrrrrrrrrrrrrrrr.
içimdeki çilekeş Fujiyi tırmanıyor sana
Eski bir mektuptan gözlerime yağma
Dünyanın bütün neonları yanıyor sönüyor
Ve bir fotoğraf iki jiletle paramparça.
Bir su aygırı kadar yaralıyım dünyadan
Anlıyor musun?
içimde uzağa bakan bir zürafa var
Hayat orda burda her yerde kaynıyor.
Birazdan öleceğim, içeceğim su nerde?
XXX
Kar şiddetle rüzgârla büyük bir kırgınlıkla
vardı gece yarısı dağlarına. Gelemem artık yanına.
Ben kaybettiğime ağlayayım sen kaybettiğine ağla.
XXVIII
ömrümü adadımdı.
Elimden aldığın ve parçaladığın şey bu!
Adaletin adını neden anmıyorsun burada da?
O yüzden büyük yaram
O yüzden büyük öfkem
O yüzden dinmiyor
içimde hepsi, hıncahınç.
Hıncahıııııııııııınnnnnnç.
XXVI
O kadar uzun yol geldik ki seninle
şimdi, sen ayrı ben ayrı olan o yolu
Nasıl yürüyeceğiz?
(Biz seninle yoldayken
yanımızdan ovalar, ağaçlar; titreşen
rüzgârlar akmıştı. Bir yolumuz olduğunu,
yol kazılarını, yol yorgunluğunu
o zamanlar biliyor muyduk?)
XXXII
ömrü gurbette geçenler gibiydim senin yanında
Duymadın mı, çok söyledim?
O uzun gurbette,
Ben senin adalet diye diye nasıl unufak olduğunu
gördüm.
Göre göre, duya duya
yine de bigâne olarak her şeye.
Bilmedin ki; ben senin gurbetinde delirmemek için
Kalbimin aklıyla ördüğüm bir yıldızlı kubbede yaşadım.
Tecellinin içinde ecel durur sevgilim, görmedin mi?
Adaletin içinde bir zalim oturur.
XXIX
Sonra, çoook sonra, bu parçaların sonunda
Sen beni kızını çok seven
Bir anne olarak hatırla.
Ben ki hiç kavuşamamıştım sana.
XXXXII
Ve huzurla, içerde bir yumuşak ışık
Dışarda dağların etrafını saran kızıllık vardı.
Durmak için dünyanın dışında iyi bir sebep
Ve bir ana enstrüman;
incecik bir müzikle piyanonun tuşlarına vuran.
Yüzünde yeryüzünü gördüğüme duyduğum bir şükran.
Her şeyin sertliğini gömen ve uyutan bir kış,
San ki, de ki Grand Tetona kar yağdı.
O karın ortasında önümüzden bir nehir
karla karışık akardı.
Sarartma beni.
Sarartma beniiiiiiiiiiiii.. sarartma.
XXXXIII
Fazla insansın sen sevgilim fazla insan
Bir barbarım ben oysa, bir hayvan
Dilim bağışlamaktan söz eder benim
Seninki adalet ve intikam.
Söylemeye gerek var mı sevgilim
Söylemeye gerek var mı şimdi
Yetiştirdiğim en iyi nişancı vurdu beni
Klimanjaronun karları sevgilim
Klimanjaronun karları
innnnniiiiiiyor aşağı.
XXXIV
Birini seviyorsan onu öldürme! demek kolay
Oysa her âşık önce kendine sonra yanındakine cellat.
Ve aşkta ölümün bir anlamı vardır, görklü kılınan
Bozulsun diye im
Her ateş önce kendi yanını yoklar sevgilim.
Bundan böyle ne vakit bir yangından artakalan
isle kararmış bir şair gölgesi görsen
Başıboş, duran, susan, içinden yanan:
Ya da bir kızkardeş, ağlayan kekliğine,
Uzak ve göğsünde klarnet sesiyle dolaşan.
XXXVI
Bunca zaman sonra, neden ona dokunmadığımı
Neden çekmediğimi silahlarımı kınından
Olanı biteni kalbime koyup kendimi çektiğimi
soruyorsan
Dokunmadıysam tek bir sebepledir
Bir barbar ancak eşitine dokunur.
XXXVII
Akan sokaklarda yan yatmış otlara benziyorum
Rüzgârla yana savrulan dallara.
Aşk için ihanetle vuran aşk aşkmôla?
Ah ciğerimin köşesi, kavrula kavrula
Kopuyor gönülbağım, sen bağla.
XXXXI
Bir nefeslik can kalsaydı sana üflerdim canımdan
Diyecekler; çok yüksekti ondaki zindan
Görmeli, eline almalı, sıvazlamalıydın, öğretemeden
Yazgına kanat ol kol ol diyemeden ayrı düştüysem senden.
Buna yanarım çok, en çok buna yanarım inan.
Onaramazdım kırdığım yerleri
Onaramazdın kırdığın yerleri.
Son bir nefesle sana sarıldımdı.
En acısı buydu.
En acısı buydu.
XXXIX
Aşk iki kişi arasında asla eşitlenmeyendir
Ben bir Divan şairi değilim ki sevgilim
Sana bercesteler düzeyim
Yine de giderayak, gözlerine, ellerine, ayaklarına
Tutulmuşluğumu herkes bilsin isterim.
Ben bu çıldırmış vaktin, ben bu yılan zamanının
Paramparça edilmiş şairiyim. Ne diyeyim!
Yine de içimde, çok eskiden kalma bir
Ya leyl ya leyyyllllllllllllle.
Bir çöl gecesine ismini bırakayım.
XXXVIII
Bir dalda iki kiraz gibi
aşk ile öfke arasında
yanayana.
Dursun bu aşk. Aşk, mola!
Ey yaban!
ayaklanacağım
ayaklanacağım!
Dizlerimin bağını bağla.
XXXX
Sözde kalır sevgilim
Sözde kalır bütün sözler
Aşk çünkü, aşk çünkü kendine
Bir yol, bir ideoloji ister.
Bilirim, çöl rüzgârında çalıdır bazı yaşlar.
Sen sevgilim ilerde, biraz daha ilerde
Bir tarihe başlayacaksın, orası işte
Benim tarihimle başlar.
Ve say, geriye doğru, tek tek
Sende kalsın şimdi al bu taşlar.
(vurgula: baştan not:) şiirdeki bütün imla yazımları ve numalandırma birhan keskin'in yazdığı gibidir, aynen yazdım.
III
Madem arkandan ağlamamı bile çok gördün bana
Al bu taşlar senin olsun O halde ve bundan böyle
Bütün davullar vursun, telleri kopsun sazların
boşluğa bağırsınlar, birlikte;
Kan kusacağız.
Kan kusacağız.
Madem dünya bunca zalim
Madem yakışmıyor kalbimize.
Bütün davullar gümlesin
Boşluktan gelen, boşluğu dolduranı
Boşluğa böğüreni
Vursunnnn.
Bak! nasıl kan kusuyor külde uyuyan
Dünya görsün.
IV
Her kezim ben
Küle ne öğretebilirse hayat
Onu öğretti bana da.
( )
Ben külün içinde çok uyumuşum.
Ben külün içinde çok uyudum.
Ben külün içinde çok uyudum.
II
içerde tıkanan çığlık dışarda inliyor
Sabaha karşı
Uyku kabul etmiyor beni
Dışardan bir yerden uzuuuuunnnnuzun
Bir inilti kopuyor.
içimde zulmün duvarları.
Uykuuuuuuuu
alsana beni koynuna.
Kalktığımda,
Banyoya seyirttiğimde gözümden sesler boşanıyor.
içerde,
sonra bu sessizce akan yaşlar senin, diyor. içimin duvarlarında
bu taşlar oturuyor,
çıkaramadığım bir ses var, benden onu çıkarıyor,
Taşın sessizliğinde:
Kalın, ilkel, boşluğa doğru, gecenin kovuğundan
Dışşşşarı doğğğruuuu:
Seni bu yalan dünyaya saldım sonunda
acıyor çoooooookkkkkkkkkkkkk,
VI
Ben seni hep sevgilim ben seni hep
yüzünden geçen dalgalardan okudum.
Gözlerine sevgi okudum ellerine şefkat okudum
Annen seni inkâr etmişti
Aldım etime dokudum.
V
Yanmamı bekleme benden
Ben ne çok yandım, biliyorsun.
Yanamam ben yanamam
yanamam küllerim uçuyor.
Rüyamda sapladığın jiletler etimde
Kanamıyor acımıyor.
Acımıyor
Bu dünya buz, bu buz
zzzzzzzzzzzda
Hiçbir şey acımıyor.
Bunlar yalan,
Yalan söylediklerim
Yalan söylediklerin
Bunlar sadece dünyaya yakışıyor.
Küldüm ben zaten
Küldüm zaten küldüm zaaaateeeen
Kalmışsa eğer
Külün içinde şimdi insanım
uyanıyor.
Dünya görsün şimdi.
Bembeyazzzz
dünya.
Yoluna baş koyup buzzzdaaaaaaa
Kan kusanı.
I
Tek tek dururken onlar
öbürü henüz yanına gelmemiş olanı çağırıyor:
O ikisi yan yana, alt alta geldiklerinde
Dünya böylece daha geniş oluyor.
Biri ötekine ateş sunuyor
ve eski kitaptan çıkıp başka bir anlam
oldukları gibi oluşlarını da beraberlerinde taşıyarak
çoook eski bir kitapta, ısınsın diye
masalı tetikliyor
ama yine de olduklarının ötesine taşan bir başka masal oluyor.
öbürü, henüz yanına gelmemiş olanı çağırıyor:
Masal mıydılar, soruyor
Maaaasssssssaaaaallllllllllllllll
VII
Dünya ne ki sevgilim,
benim sana yaptığım kubbe yanında?
Düşsün, olsun, bırak,
içinde yıldızlar patlıyor.
Kolaydır inanmak kadar inanmamak da.
ister sal kendini dünyaya, ister kal yanımda.
Her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni
Yoluna baş koymak diyoruz
Biz barbarlar buna.
VIII
Kırdım, evet, o yalan mekânı kırdım
çıksın diye ortaya
çırrrrrrrrıııllçıpplaaaaaaak:
Sen benim yuvamsın,
Yuvanım ben senin.
IX
Beni bilmediğim bir dünyaya attı
Bir cümlem yok darrrrrğğmadaaaaaaanıım, bundan.
Bir düşümüz vardı, birlikte yaşamak koymuştuk adını,
çok acıyor, belki bundan. Aşkî bir cümle mi bekliyorsun benden.
Beklemeeeeeeeee.
Mutfakta reçel yapan iki kadın. Kırmızı biberleri filan.
Rüzgâr alan biraz tepe bir yer. Bakınca, iki yandan da
uffffffffffffuk filan.
Dünya yuvarlak değil de hafif elipsmiş gibi.
Kaldı ki iki kadın, dünyanın yuvarlağını zaten anlamayan.
Böyle. Kendime inandığım gibi inanmıştım ona da.
Aşk olanın ötesinde bir aşktan söz etmek, aaaaaaah
Bir inançtı desem.
Bu kadar dağılmam kendimi şimdi
bu dünyaya fırlatılmış gibi hissetmem, bundan.
Ne söylememi bekliyorsun
Hava aldıkça sızlayan bir diş var içimde.
Susmam bundan, konuşmam bundan.
Ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata.
insan olmuştum ilk o zaman.
Ya da bozmuşlardı beni yenidoğandan.
Kendimi acıya teslim ettiğimde hatırladım,
ölünmüyordu, hatırladım.
ölünmüyoooooorrrrrrrrrrdu.
XI
Acı çekerken de adil ol, diyor bana.
Adil ol. Sen değil misin inanan
hayatın büyük bir kader olduğuna,
kaderi yönlendirmek bile o büyük Kaderin
içindedir filllllllllllan.
O yüzden şimdi adil ol.
Sus. Söyleme böyle şeyler! Adil ol.
inanmıyorsun değil mi?
Beni bilmediğim bir dünyaya attı,
diyyyyyyyorum.
Diyorum ki,
Sözde kalıyor her şey. Sözzzzzzzzde kalıyor.
Bir de bana adil ol, diyorsun.
X
Ey duymayan insanı,
Ey hayat dedikleri büyük kusur.
Ey kimselere değişmediğim
Ayrılığın neden bunca ağır?
Hani adalet?
Bir kasımdan öteki kasıma
Bir yanım kör bir yanım sağır.
XIII
Darmadağınım.
Darmadağğğnıııımmmm ve
Hepsi burada; Aprın çor Tigin
Haşim, Kadı Burhaneddin
Hepsi burada, kör, topal, haşin
Bağğğğrrrrıyorlar:
Bırak soğusun,
Bırrrak soğusssuuun
bırak soğusun parçaların
tekrar bitiştiğinde
başka bir şey olacaksın.
XV
Ben başka bir şey olmak istememmm
istemedim başka şey.
Sabırla sevgilim sabırla
Acılarımız eşitlensin bu şehirde
diye diye.
Bu şehirde etten geçip kalbe erişene
dek sabırla. Tek, sabırla.
Kaç kişi var bu şehirde
Ruhunu sana kubbe,
kubbeeeeeeeeeeeeeeeee
etmiş!
XIV
Büyük keder içerirmiş, gördüm, anladım
Etten geçip aşka varanın sevgisi.
Bunun yanında sevgilim bunun yanında
etin ihaneti, kısaca
hiçbir şeydir.
XII
şimdi bir masaldan bir peri
Sessizce dinlesin beni,
Alsın yorgun başımı
Alsın cümlemi
Usulca kalbine koysun.
Benim cümle taşıyacak halim
yooooooğğğğğğğ.
XXXI
Katlanan, insanın birbirine yapışan yaralarından
bir yuva inşa etmektir aşk da, varla yok arasından
Ve ahşabı kemiren de ahşaba dahildir,
değil dışarıdan.
Beyhude insanın yuva arayışı ama
yine de yuva arar insan.
Dışarısı sevgilim, dışarısı senin
kendini sürekli kaçak kılacağın yollardan başka nedir?
Yollar ki hep gider, hep yatay.
Ah ben bu kubbe fikrine o yüzden
takılmışım; kubbe ki yüzseksen derece bir şey,
büyük bir arzuyla mümkün.
Gayretin bildiğimiz ve unuttuğumuz anlamıyla örülen.
XVI
in ordan, in ordan
innnnnnnnn, diyor bana
Zamanın ensesinden.
Ey Adaletten söz eden zalim
şimdi bi dur, düşün:
Ev ki, en büyük mahremiyetti
Kimdi vuran, kimi, en mahreminden?
XVIII
En acısını sevgilim en acısını
tadayım istedin:
En acısı buydu.
XVII
Omurgamı aldın benim.
Omurgamı aldın.
Omurgamı aldın.
Omurgamı.
Niye?
XIX
Varla yok arasındayım
Varla yok arasındayım
Hep, varla yok arasındaydım.
Zaten.
Ben bilmedim ki
Niye teyelliyim, niye?
Varla yok arasında
Varla yok arasında
Elimde bir kırık testi
Elimde bir kırık testi
Nereye bırakayım!
XX
Gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
Yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
Ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
Bilemem, belki bu yüzden
Ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
Beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
Yine de döneyim döneyim istedim.
XXI
Ah benim sesimle
Söylesem de, inanmazlar
Benzemiyor çünkü bir dile.
Döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
Döndüğüm bu semâ sensin. Dönnnnnnnnn
düğüm.
Sen benim kara ömrüme vuran
Suyumu harelendiren sevincimdin.
XXXV
Onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
Titreme daha fazla kalbim.
Bağışla kendini artık onu da
Bırak gitsin.
Bırak gitsin.
O senin ezel gününden kaderin
Sen onu nasılsa bin kere daha
Seveceksin.
XXII
Günler öylece kendi kendine geçsin diye
Bir camın arkasında durdum
Bana dokunmasın hiçbir şey
Hiçbir şey yarama merhem olmasın
iyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye
Bir camın arkasında durup
Akan hayata ve zamana baktım.
Bilirdim, biliyordum, biliyorum,
Bittiğinde, geçtiğinde,
Azaldığında sızı, iyileştiğimde,
O saman tadıyla karıştığında;
Her şey daha acı olacak.
XXXIII
Ne sanıyorsun?
Ne sanıyorsun?
Benim olan artın
Senin de kaderin:
Dağbaşı,
Oradaki yaralı ıssızlık.
XXIII
Biz iyileşemeyiz diyor ilhan
Biz iyileşemeyiz bunu bil, diyor,
Biliyordum: ağırdı
Biliyordum: çok ağrıdı
Biliyordum: adım adım
Ben seninle sevgilim
Mutsuz ama bahtiyardım.
XXIV
Bir masal
bir taş ağırlığında olabilir mi?
Olurmuş meğer
Birlikte bir masala inanmak istedim
Ben seninle, sadece bu.
Sen beni tek
Tek
Tek
Bıraktın.
Benim artık taş taşıyacak,
Taş kaldıracak, taş atacak
halim mi var!
XXV
Evet kara bir ömür bu benimki.
Kara bir toprak.
Gerçekle değil, hakikatle değil,
Kalbimin aklıyla kurduğum
Kara bir ömür.
Yalnız değilim, biliyorum
Binlercesi var, onbinlercesi vardı.
Kara bir ömürle buradan geçen.
Sen bundan böyle
Gerçeğin yan yana getirilmiş
yamalarıyla yaşayacaksın.
Ben çoktan çıvdırılmış bir şeydim
Sevgilim.
XXVII
Gözlerimde bir çita oturuyor birazdan deppppp
parrrrrrrrrrrrrrrrrr.
içimdeki çilekeş Fujiyi tırmanıyor sana
Eski bir mektuptan gözlerime yağma
Dünyanın bütün neonları yanıyor sönüyor
Ve bir fotoğraf iki jiletle paramparça.
Bir su aygırı kadar yaralıyım dünyadan
Anlıyor musun?
içimde uzağa bakan bir zürafa var
Hayat orda burda her yerde kaynıyor.
Birazdan öleceğim, içeceğim su nerde?
XXX
Kar şiddetle rüzgârla büyük bir kırgınlıkla
vardı gece yarısı dağlarına. Gelemem artık yanına.
Ben kaybettiğime ağlayayım sen kaybettiğine ağla.
XXVIII
ömrümü adadımdı.
Elimden aldığın ve parçaladığın şey bu!
Adaletin adını neden anmıyorsun burada da?
O yüzden büyük yaram
O yüzden büyük öfkem
O yüzden dinmiyor
içimde hepsi, hıncahınç.
Hıncahıııııııııııınnnnnnç.
XXVI
O kadar uzun yol geldik ki seninle
şimdi, sen ayrı ben ayrı olan o yolu
Nasıl yürüyeceğiz?
(Biz seninle yoldayken
yanımızdan ovalar, ağaçlar; titreşen
rüzgârlar akmıştı. Bir yolumuz olduğunu,
yol kazılarını, yol yorgunluğunu
o zamanlar biliyor muyduk?)
XXXII
ömrü gurbette geçenler gibiydim senin yanında
Duymadın mı, çok söyledim?
O uzun gurbette,
Ben senin adalet diye diye nasıl unufak olduğunu
gördüm.
Göre göre, duya duya
yine de bigâne olarak her şeye.
Bilmedin ki; ben senin gurbetinde delirmemek için
Kalbimin aklıyla ördüğüm bir yıldızlı kubbede yaşadım.
Tecellinin içinde ecel durur sevgilim, görmedin mi?
Adaletin içinde bir zalim oturur.
XXIX
Sonra, çoook sonra, bu parçaların sonunda
Sen beni kızını çok seven
Bir anne olarak hatırla.
Ben ki hiç kavuşamamıştım sana.
XXXXII
Ve huzurla, içerde bir yumuşak ışık
Dışarda dağların etrafını saran kızıllık vardı.
Durmak için dünyanın dışında iyi bir sebep
Ve bir ana enstrüman;
incecik bir müzikle piyanonun tuşlarına vuran.
Yüzünde yeryüzünü gördüğüme duyduğum bir şükran.
Her şeyin sertliğini gömen ve uyutan bir kış,
San ki, de ki Grand Tetona kar yağdı.
O karın ortasında önümüzden bir nehir
karla karışık akardı.
Sarartma beni.
Sarartma beniiiiiiiiiiiii.. sarartma.
XXXXIII
Fazla insansın sen sevgilim fazla insan
Bir barbarım ben oysa, bir hayvan
Dilim bağışlamaktan söz eder benim
Seninki adalet ve intikam.
Söylemeye gerek var mı sevgilim
Söylemeye gerek var mı şimdi
Yetiştirdiğim en iyi nişancı vurdu beni
Klimanjaronun karları sevgilim
Klimanjaronun karları
innnnniiiiiiyor aşağı.
XXXIV
Birini seviyorsan onu öldürme! demek kolay
Oysa her âşık önce kendine sonra yanındakine cellat.
Ve aşkta ölümün bir anlamı vardır, görklü kılınan
Bozulsun diye im
Her ateş önce kendi yanını yoklar sevgilim.
Bundan böyle ne vakit bir yangından artakalan
isle kararmış bir şair gölgesi görsen
Başıboş, duran, susan, içinden yanan:
Ya da bir kızkardeş, ağlayan kekliğine,
Uzak ve göğsünde klarnet sesiyle dolaşan.
XXXVI
Bunca zaman sonra, neden ona dokunmadığımı
Neden çekmediğimi silahlarımı kınından
Olanı biteni kalbime koyup kendimi çektiğimi
soruyorsan
Dokunmadıysam tek bir sebepledir
Bir barbar ancak eşitine dokunur.
XXXVII
Akan sokaklarda yan yatmış otlara benziyorum
Rüzgârla yana savrulan dallara.
Aşk için ihanetle vuran aşk aşkmôla?
Ah ciğerimin köşesi, kavrula kavrula
Kopuyor gönülbağım, sen bağla.
XXXXI
Bir nefeslik can kalsaydı sana üflerdim canımdan
Diyecekler; çok yüksekti ondaki zindan
Görmeli, eline almalı, sıvazlamalıydın, öğretemeden
Yazgına kanat ol kol ol diyemeden ayrı düştüysem senden.
Buna yanarım çok, en çok buna yanarım inan.
Onaramazdım kırdığım yerleri
Onaramazdın kırdığın yerleri.
Son bir nefesle sana sarıldımdı.
En acısı buydu.
En acısı buydu.
XXXIX
Aşk iki kişi arasında asla eşitlenmeyendir
Ben bir Divan şairi değilim ki sevgilim
Sana bercesteler düzeyim
Yine de giderayak, gözlerine, ellerine, ayaklarına
Tutulmuşluğumu herkes bilsin isterim.
Ben bu çıldırmış vaktin, ben bu yılan zamanının
Paramparça edilmiş şairiyim. Ne diyeyim!
Yine de içimde, çok eskiden kalma bir
Ya leyl ya leyyyllllllllllllle.
Bir çöl gecesine ismini bırakayım.
XXXVIII
Bir dalda iki kiraz gibi
aşk ile öfke arasında
yanayana.
Dursun bu aşk. Aşk, mola!
Ey yaban!
ayaklanacağım
ayaklanacağım!
Dizlerimin bağını bağla.
XXXX
Sözde kalır sevgilim
Sözde kalır bütün sözler
Aşk çünkü, aşk çünkü kendine
Bir yol, bir ideoloji ister.
Bilirim, çöl rüzgârında çalıdır bazı yaşlar.
Sen sevgilim ilerde, biraz daha ilerde
Bir tarihe başlayacaksın, orası işte
Benim tarihimle başlar.
Ve say, geriye doğru, tek tek
Sende kalsın şimdi al bu taşlar.
çok güzel bir birhan keskin şiiri.
"hepsi budur; kenardaki otlar..
yüzüm hep suya bakar benim, suya dalar çıkar.
bu göl; içinden bir ömrü geçirdiğim dünya
bu durduğum, peşimsıra büyüsün diye rüya
bu yavrular kanat açtığımız,
birbirimizin göğsüne durduğumuz filan...
bu gördüğün göl kadar. bir de işte kenardaki otlar..
kuğuysan, yeminliysen bir ömür bir aşka.
diyeceğim; gitsen başka düğüm kalsan başka.
ama vardı gidenler, onlarda gördüm;
(her gidende seyreklikti, bir şey, uçtun da orda ne gördün!)
gitmemeyi seçtim ben, kaldım üst üste, kördüğüm.
öğrendiğim; bir kuğu yeminliyse aşka ömrü gibi
göldür bütün dünya, bitmez boynun eğriliği."
"hepsi budur; kenardaki otlar..
yüzüm hep suya bakar benim, suya dalar çıkar.
bu göl; içinden bir ömrü geçirdiğim dünya
bu durduğum, peşimsıra büyüsün diye rüya
bu yavrular kanat açtığımız,
birbirimizin göğsüne durduğumuz filan...
bu gördüğün göl kadar. bir de işte kenardaki otlar..
kuğuysan, yeminliysen bir ömür bir aşka.
diyeceğim; gitsen başka düğüm kalsan başka.
ama vardı gidenler, onlarda gördüm;
(her gidende seyreklikti, bir şey, uçtun da orda ne gördün!)
gitmemeyi seçtim ben, kaldım üst üste, kördüğüm.
öğrendiğim; bir kuğu yeminliyse aşka ömrü gibi
göldür bütün dünya, bitmez boynun eğriliği."
bir birhan keskin şiiri.
dur.
burada, uzun uzun, bir durakta dur olmuşum.
oradaydım, şimdi.
burası araf'tan sonrasıdur...arafımı da, yazmıştım
bir gün sana...
sen o arafı okuyunca ağlamıştın.
ben de yazarken dur...çok ağlamıştım hem de.
esrar dede kadar ağlamıştım:
"ağlatmayacakdın, yola baktırmayacakdın;
ol va'de-i tekrar-be-tekrarı unutma!
burası araf sonrasıdur. arafta çok bekledimdi.
şimdi burada duracağım dur...
dünya yuvarlakmış!..o dönüyor! durdur.
dönenlere bir şeyim yok diyeceğim; dur.
ben de döndüm zamanında...döndüm, durdum...
şimdi dönmeye mecalim yok. dur.
dur up dur ay ım
ben ar tık! dur an ol ay ım
dur et miş ler ben i iç ten dur et miş ler.
dur.
burada, uzun uzun, bir durakta dur olmuşum.
oradaydım, şimdi.
burası araf'tan sonrasıdur...arafımı da, yazmıştım
bir gün sana...
sen o arafı okuyunca ağlamıştın.
ben de yazarken dur...çok ağlamıştım hem de.
esrar dede kadar ağlamıştım:
"ağlatmayacakdın, yola baktırmayacakdın;
ol va'de-i tekrar-be-tekrarı unutma!
burası araf sonrasıdur. arafta çok bekledimdi.
şimdi burada duracağım dur...
dünya yuvarlakmış!..o dönüyor! durdur.
dönenlere bir şeyim yok diyeceğim; dur.
ben de döndüm zamanında...döndüm, durdum...
şimdi dönmeye mecalim yok. dur.
dur up dur ay ım
ben ar tık! dur an ol ay ım
dur et miş ler ben i iç ten dur et miş ler.
ba'da geçen bir birhan keskin şiiri.
sen bana elma yerdin eskiden
ben kocaman bir bardak su sana mutfaktan
iki buğulu ağaç olalım, ben sana
iki serin taş, demiştim, daha o zaman
yan yana, ses veren, yağmur alan.
sen şimdi oradan,
eteğimdeki taşları çatlatan
sözcükleri getir, yan yana getir.
sen bana elma yerdin eskiden
ben kocaman bir bardak su sana mutfaktan
iki buğulu ağaç olalım, ben sana
iki serin taş, demiştim, daha o zaman
yan yana, ses veren, yağmur alan.
sen şimdi oradan,
eteğimdeki taşları çatlatan
sözcükleri getir, yan yana getir.
muhteşem ötesi bir birhan keskin şiiri. en sevdiklerimden.
1.
sevgilim beni geçmiş yazlara sal
ılık yaz akşamlarına
denizin ve göğün ritmine sal
dalganın ve günün beyazına.
sen de kıyısında kal dalgaların
gülümse.
sevgilim beni geçmiş yazlara sal
küçük ve kırık aşklara
limanların plonje çekilmiş fotoğraflarına sal
aylaz çiçeklerine evlerin, bakımsız sokaklarına.
sen de bir ucunda kal balkonların
gülümse.
sevgilim beni geçmiş yazlara sal
uzun mendireklere, akşamın alacasına
yorgun dönülen pansiyon odalarına sal
sen de kapı aralığında kal odaların
gülümse,
anı oluyor fotoğrafların.
2.
ben senin için gökyüzü oldum
fırtına oldum
geldim ve gittim
kanat çırpmazsan olmaz
anlamadan deniz nedir,
huzur mudur, durur mu öyle?
kim bilir akşam nedir,
yüzüm kavuşur mu?
ben senin için kanlı ırmaklar oldum.
yüzümün akşama kavuşması ol
kanat ol, dinginim denizim ol
fırtınada duranım ol
tekrar ol
tekrar ol,
ellerini unutmadan
ellerini hiçbir yerde unutmadan
tekrar ol
tekrar ol.
3.
içimde büyüttüğüm acı
tamamlandı
çalsın şimdi valsler
mumlar hüzün aksın
hazırım
eski bir konakta
aklını yitiren kadının olmaya.
içimde büyüttüğüm acı
tamamlandı
geçsin şimdi trenler
raylardan gece damlasın yüzüme
hazırım
uzak bir şatoda geceleri dolaşan
kadının olmaya.
içimde büyüttüğüm acı
tamamlandı
geçsin şimdi aramızdan
porselen sesleri ve kahya
dışarıda yağmur gümüş ve barok yağsın
hazırım.. rımm.. mm
bu uzun masada, uzak
kadının olmaya.
içimde büyüttüğüm acı
yanıltıyor.
4.
yüzünün
kuytuluklarında büyür kadının
sorular
tarifi ve tasnifi olmayacak
aşklar giyinir
öyle çıkar kış sokaklarına,
dışarıda kar usulca söylenir.
her sabah sayarak kendini
acil ve itinalı aşklar biriktirir
sevgilinin koynunda mavi bir deniz
göklerinde kumral olacak kadar,
dışarıda kar usulca söylenir.
kışın
kuytuluklarında büyük kadının
sorular
tarifi ve tasnifi olmayacak
incelikler giyinir
bir hattat edasıyla çıkar
kış sokaklarına,
dışarıda kar usulca söylenir
içimde kirli
kekeme çocuklar büyür.
dışarda kar usulca söylenir
içimde gidilmemiş parklar
dedesi olmamış çocuklar üşür.
suskunluğu ve dilsizliğinde
büyür kadının sorular
içimde yağmurlar boşaltan çocuklar
elimden şeker
yüzümden şaşkınlık düşürür.
kendime de kırıldım az çok
hayatımdan teğet geçen kadınlara
olduğu kadar,
dışarda kar
1.
sevgilim beni geçmiş yazlara sal
ılık yaz akşamlarına
denizin ve göğün ritmine sal
dalganın ve günün beyazına.
sen de kıyısında kal dalgaların
gülümse.
sevgilim beni geçmiş yazlara sal
küçük ve kırık aşklara
limanların plonje çekilmiş fotoğraflarına sal
aylaz çiçeklerine evlerin, bakımsız sokaklarına.
sen de bir ucunda kal balkonların
gülümse.
sevgilim beni geçmiş yazlara sal
uzun mendireklere, akşamın alacasına
yorgun dönülen pansiyon odalarına sal
sen de kapı aralığında kal odaların
gülümse,
anı oluyor fotoğrafların.
2.
ben senin için gökyüzü oldum
fırtına oldum
geldim ve gittim
kanat çırpmazsan olmaz
anlamadan deniz nedir,
huzur mudur, durur mu öyle?
kim bilir akşam nedir,
yüzüm kavuşur mu?
ben senin için kanlı ırmaklar oldum.
yüzümün akşama kavuşması ol
kanat ol, dinginim denizim ol
fırtınada duranım ol
tekrar ol
tekrar ol,
ellerini unutmadan
ellerini hiçbir yerde unutmadan
tekrar ol
tekrar ol.
3.
içimde büyüttüğüm acı
tamamlandı
çalsın şimdi valsler
mumlar hüzün aksın
hazırım
eski bir konakta
aklını yitiren kadının olmaya.
içimde büyüttüğüm acı
tamamlandı
geçsin şimdi trenler
raylardan gece damlasın yüzüme
hazırım
uzak bir şatoda geceleri dolaşan
kadının olmaya.
içimde büyüttüğüm acı
tamamlandı
geçsin şimdi aramızdan
porselen sesleri ve kahya
dışarıda yağmur gümüş ve barok yağsın
hazırım.. rımm.. mm
bu uzun masada, uzak
kadının olmaya.
içimde büyüttüğüm acı
yanıltıyor.
4.
yüzünün
kuytuluklarında büyür kadının
sorular
tarifi ve tasnifi olmayacak
aşklar giyinir
öyle çıkar kış sokaklarına,
dışarıda kar usulca söylenir.
her sabah sayarak kendini
acil ve itinalı aşklar biriktirir
sevgilinin koynunda mavi bir deniz
göklerinde kumral olacak kadar,
dışarıda kar usulca söylenir.
kışın
kuytuluklarında büyük kadının
sorular
tarifi ve tasnifi olmayacak
incelikler giyinir
bir hattat edasıyla çıkar
kış sokaklarına,
dışarıda kar usulca söylenir
içimde kirli
kekeme çocuklar büyür.
dışarda kar usulca söylenir
içimde gidilmemiş parklar
dedesi olmamış çocuklar üşür.
suskunluğu ve dilsizliğinde
büyür kadının sorular
içimde yağmurlar boşaltan çocuklar
elimden şeker
yüzümden şaşkınlık düşürür.
kendime de kırıldım az çok
hayatımdan teğet geçen kadınlara
olduğu kadar,
dışarda kar
bir birhan keskin şiiri.
o beni sahilden, kendimi gömdüğüm, sertleşmiş ıslak kumdan aldı, elledi.
ben, bana düşen acıyı da neşeyi de yaşamıştım, diye düşündüydüm.
içimdeki zayıf hayvan çok olmuştu öleli.
o beni sahilden...
yani yoktu sedefimden başka şeyim.
derin denizlerle, soğuk denizlerle
tuzla, dalgayla boğuştuydum ben, ve hayvanım çıkmıştı benden.
kendi içine kıvrılmış, rüyasını unutmuş
soğuk taş değil miydim artık ben?
o bana bir rüya verdi, inanamadım.
(bademin neşesi, dedi, al bak, dedi, kısacık, dedi.)
o benim sedefime elledi.
o beni sahilden, kendimi gömdüğüm, sertleşmiş ıslak kumdan aldı, elledi.
ben, bana düşen acıyı da neşeyi de yaşamıştım, diye düşündüydüm.
içimdeki zayıf hayvan çok olmuştu öleli.
o beni sahilden...
yani yoktu sedefimden başka şeyim.
derin denizlerle, soğuk denizlerle
tuzla, dalgayla boğuştuydum ben, ve hayvanım çıkmıştı benden.
kendi içine kıvrılmış, rüyasını unutmuş
soğuk taş değil miydim artık ben?
o bana bir rüya verdi, inanamadım.
(bademin neşesi, dedi, al bak, dedi, kısacık, dedi.)
o benim sedefime elledi.
ba'da yer alan muhteşem bir birhan keskin şiiri.
ben bu içimin yankısı, ben bu içimin koruyla
bu narı daha fazla taşıyamam.
düşecek ellerimden, dağılıp dökülecek odaları,
dayanamam.
benden sana mevsimlerden anne, uykularımdan tüller,
ömrümden ağrılar sızmıştır.
bu aşk bende bir imkânsızlık tasarımı gibi kaldı,
kaldıramam.
adı şubat olan bu şiirde kalbim
uzun bir nehir gibi ağrıyor. inat yumağım çözüldü.
sol omzundan siyah atımı, sana düştüğüm o eski şubattan
çukurumu alıyorum.
benden kalan boşluğa kırmızı bir araf düşüncesini koy.
nasıl hatırlanırsa bir yaprakta bir orman
bu kez o olsun beni sana hatırlatan.
bir gün olur senin de düşerse elinden nar
aşk bir gün seni de alır bir yerden bir yere koyar
ne zaman ki kaplar gönül mülkünü kar
çağır o zaman, anlatırım sana,
bir ömürden nasıl döne döne geçer turnalar.
sanma ki inadımda sarı bir safra
dilimde uçuşan rüzgârlı bir sayfa
sözlerimde silinmiş şifre vardır.
sökmedin beni çölden, yolum araftır.
ben bu içimin yankısı, ben bu içimin koruyla
bu narı daha fazla taşıyamam.
düşecek ellerimden, dağılıp dökülecek odaları,
dayanamam.
benden sana mevsimlerden anne, uykularımdan tüller,
ömrümden ağrılar sızmıştır.
bu aşk bende bir imkânsızlık tasarımı gibi kaldı,
kaldıramam.
adı şubat olan bu şiirde kalbim
uzun bir nehir gibi ağrıyor. inat yumağım çözüldü.
sol omzundan siyah atımı, sana düştüğüm o eski şubattan
çukurumu alıyorum.
benden kalan boşluğa kırmızı bir araf düşüncesini koy.
nasıl hatırlanırsa bir yaprakta bir orman
bu kez o olsun beni sana hatırlatan.
bir gün olur senin de düşerse elinden nar
aşk bir gün seni de alır bir yerden bir yere koyar
ne zaman ki kaplar gönül mülkünü kar
çağır o zaman, anlatırım sana,
bir ömürden nasıl döne döne geçer turnalar.
sanma ki inadımda sarı bir safra
dilimde uçuşan rüzgârlı bir sayfa
sözlerimde silinmiş şifre vardır.
sökmedin beni çölden, yolum araftır.
km bağışlayacak beni'de yer alan bir birhan keskin şiiri.
serin bir rüyanın hatırınadır çektiğim dünya ağrısı.
bir hayalden geldim ben,
bir hayal verdim sana,
mavi-yeşil bir hatıra:işte dünya
ruhum! ovada sert es, yamaçta sus, ırmakta ağla.
işte dünya kapısı, işte dünya kederi
ister dağının gölgesinde dur, ister
incirin neşesine vur
ağrı kendini ve tamamla.
serin bir rüyanın hatırınadır çektiğim dünya ağrısı.
bir hayalden geldim ben,
bir hayal verdim sana,
mavi-yeşil bir hatıra:işte dünya
ruhum! ovada sert es, yamaçta sus, ırmakta ağla.
işte dünya kapısı, işte dünya kederi
ister dağının gölgesinde dur, ister
incirin neşesine vur
ağrı kendini ve tamamla.
bir birhan keskin şiiri.
gel çekirdeğe gidelim,
kışı duydu gözlerim.
çıkmadım çünkü hiç. uzanmadım. sarmadım.
toprağın gevsek karnında,
vaktin sarmalında döndüm,
döndüm. döndümmm ve
zamanın aynasında yapraklarımı gördüm.
çıkmasam bile duvarın dibi gölge,
ve baygındı kokum g...ölgede.
gel çekirdeğe gidelim
armut uyudu bahçede.
vakit geniştir, vakit geniştir
söyledim kaç kere!
sarmak için bahçeyi bir köşeden bir köşeye
morsalkımlarla, yarısı öğle güneşinde
yarısı gölge.
morsalkımım: kokuna yandığım
morsalkımım, hey!
hey, yankım!
gel çekirdeğe gidelim.
gel çekirdeğe gidelim,
kışı duydu gözlerim.
çıkmadım çünkü hiç. uzanmadım. sarmadım.
toprağın gevsek karnında,
vaktin sarmalında döndüm,
döndüm. döndümmm ve
zamanın aynasında yapraklarımı gördüm.
çıkmasam bile duvarın dibi gölge,
ve baygındı kokum g...ölgede.
gel çekirdeğe gidelim
armut uyudu bahçede.
vakit geniştir, vakit geniştir
söyledim kaç kere!
sarmak için bahçeyi bir köşeden bir köşeye
morsalkımlarla, yarısı öğle güneşinde
yarısı gölge.
morsalkımım: kokuna yandığım
morsalkımım, hey!
hey, yankım!
gel çekirdeğe gidelim.
çok ama çok güzel bir birhan keskin şiiri.
seni bir yabancı gibi karşıma alıp
bunun dayanıklı bir şey olmadığını
sürekli kılınamadığını, çünkü aşkın
yapılan bir şey olmadığını,
başlangıçta bir melek konduğunu
sonunda bir kelebek öldüğünü,
yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın
bir korkular ve alışkanlıklar bütünü
olduğunu,
bütün bunları sana
nasıl anlatacağım ?
seni bir yabancı gibi karşıma alıp
bunun dayanıklı bir şey olmadığını
sürekli kılınamadığını, çünkü aşkın
yapılan bir şey olmadığını,
başlangıçta bir melek konduğunu
sonunda bir kelebek öldüğünü,
yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın
bir korkular ve alışkanlıklar bütünü
olduğunu,
bütün bunları sana
nasıl anlatacağım ?
20 lak tablet'de geçen bir birhan keskin şiiri.
Göğsümde karıncalanan eski düş
şimdinin korkusu muymuş?
Bir makas gibi duruyor içimde
açık unutulmuş.
Kıyıda bekleyen tekne,uzak ufuk,
pasında koyulmuş demir,
bir öğlen gölgesinde
hayatıma ayna tutan hatıra
sırlarından dökülmüş.
Bir kapıdan geçirilmiş,eski,
çok eski bir taş gibi,huzuru ömrümün
yerinden edilmiş.
Göğsümde karıncalanan eski düş
şimdinin korkusu muymuş?
Bir makas gibi duruyor içimde
açık unutulmuş.
Kıyıda bekleyen tekne,uzak ufuk,
pasında koyulmuş demir,
bir öğlen gölgesinde
hayatıma ayna tutan hatıra
sırlarından dökülmüş.
Bir kapıdan geçirilmiş,eski,
çok eski bir taş gibi,huzuru ömrümün
yerinden edilmiş.
20 lak tablet'de yer alan bir birhan keskin şiiri.
Senin gözlerin benim gerçeğim
(sendeki telaşa onlarla inandım)
bakmıyor bana,benden uzakta
Aramızdaki mesafede gerilen
bir teli inletiyorum seninle
sesi ben duyuyorum tek,
birşey duyduğu yok kimsenin
benden başka.
Bir hülyanın hatırasında
kasıp kavuruyorum kendimi
diyorlar ki, hayat yalandır,
aşk da.
Nasıl inanırım,o;
olmak istemiş de olmamış
bir yarım nefes gibi şuramda.
Sana dokunamayacak kadar
ürkek kalmış olduğum bu mesafeden
dön/erken sen
önce ayaklarının gerçekliğine inandır beni,
inanmak istesem de
senin gidişin yalandır bende.
Senin gözlerin benim gerçeğim
(sendeki telaşa onlarla inandım)
bakmıyor bana,benden uzakta
Aramızdaki mesafede gerilen
bir teli inletiyorum seninle
sesi ben duyuyorum tek,
birşey duyduğu yok kimsenin
benden başka.
Bir hülyanın hatırasında
kasıp kavuruyorum kendimi
diyorlar ki, hayat yalandır,
aşk da.
Nasıl inanırım,o;
olmak istemiş de olmamış
bir yarım nefes gibi şuramda.
Sana dokunamayacak kadar
ürkek kalmış olduğum bu mesafeden
dön/erken sen
önce ayaklarının gerçekliğine inandır beni,
inanmak istesem de
senin gidişin yalandır bende.
yeryüzü halleri'nde geçen bir birhan keskin şiiri.
Sabahın karşısında konuşmak ne zor!
incecik kül gibi kalıyorsun,
Dağ susmaya giden yolu biliyor
sen bilmiyorsun
Taş yarılıyor bir çiçek için,yol veriyor.
Kısacık konuşuyor çiçek: "Dünya" diyor,
"gördüm,benimle tamamlanıyor."
Yeryüzü karşısında konuşmak ne zor!
Yamaçtan aşağı bak,uçurum gör!
-görsene kekeme!
içindeki zayıf kan,dayanıksız dil,
olmamış hal
gümüş bir zirvede eriyor.
Sabahın karşısında konuşmak ne zor!
incecik kül gibi kalıyorsun,
Dağ susmaya giden yolu biliyor
sen bilmiyorsun
Taş yarılıyor bir çiçek için,yol veriyor.
Kısacık konuşuyor çiçek: "Dünya" diyor,
"gördüm,benimle tamamlanıyor."
Yeryüzü karşısında konuşmak ne zor!
Yamaçtan aşağı bak,uçurum gör!
-görsene kekeme!
içindeki zayıf kan,dayanıksız dil,
olmamış hal
gümüş bir zirvede eriyor.
ba'da geçen bir birhan keskin şiiri.
O günden sonra kuracak güzel bir cümlem olmadı hiç
dünya için. Rüyalarım tüller ve silahlardan bu yana sisli.
Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda eski bir taş,
Limanda bağlı bir tekne, yosunlu bir halat gibi durdum.
Uzağımda açık denizdi o yürüdü gitti.
Ben kıyıda ıssız bir ev, ince boğazda gıcırdayan tahta iskele,
iskelede bir lastik, az ilerde turuncu bir şamandıra,
içimde kuzeyden bir hatıra aksiyle durgun suya vurdum.
Bir siyah beyaz kare içinde, hepsi hepsi bir hatıra işte
Bıraktın, unuttum, unutuldum.
Seni kırdığım yerde beni de kırdılar,
Ben hiçbir cümleyle bağlayamam artık seni.
O günden sonra kuracak güzel bir cümlem olmadı hiç
dünya için. Rüyalarım tüller ve silahlardan bu yana sisli.
Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda eski bir taş,
Limanda bağlı bir tekne, yosunlu bir halat gibi durdum.
Uzağımda açık denizdi o yürüdü gitti.
Ben kıyıda ıssız bir ev, ince boğazda gıcırdayan tahta iskele,
iskelede bir lastik, az ilerde turuncu bir şamandıra,
içimde kuzeyden bir hatıra aksiyle durgun suya vurdum.
Bir siyah beyaz kare içinde, hepsi hepsi bir hatıra işte
Bıraktın, unuttum, unutuldum.
Seni kırdığım yerde beni de kırdılar,
Ben hiçbir cümleyle bağlayamam artık seni.
20 lak tablet'de yer alan bir birhan keskin şiiri.
Yorgundum..
köklerimdeki uğultuyla ölümü beklemekten...
yaz bitmişti..
bir deprem sesi geliyordu..
yaprağını savuran ağacın köklerinden.
Ben doğurdum seni..
içimdeki kaynaktan, acı sudan..
ben doğurdum seni, bir hayal için..
ödünç bir bahardan.
Yorgundum..
köklerimdeki uğultuyla ölümü beklemekten...
yaz bitmişti..
bir deprem sesi geliyordu..
yaprağını savuran ağacın köklerinden.
Ben doğurdum seni..
içimdeki kaynaktan, acı sudan..
ben doğurdum seni, bir hayal için..
ödünç bir bahardan.
20 lak tablet'de yer alan bir birhan keskin şiiri.
Yürüdüğüm yollar yormadı beni,
kendimi öldürmek için
kurduğum planlar işe yaramadı,
hiç eksilmedim, çoğalmadım hiç
unuttum çıplağında öldüğüm geceyi.
Bir içağrısı gibi buldım kendimi
ne kaçtım cinayetinden ne öldüm
ortada bir kan vardı, üşüyordu, ıssız..
Bir tünelin uğultusunu taşıyarak içimde
acının içinden geçtim,
yol boyunca zamanın parçalarında
bir ürperti saydılar beni
oysa bir iki sessizlik dışında, yekpare,
soğudum, üşüdüm
kendi çukurunda buz tutan suyu,
yolun kederini anladım...
Yürüdüğüm yollar yormadı beni,
kendimi öldürmek için
kurduğum planlar işe yaramadı,
hiç eksilmedim, çoğalmadım hiç
unuttum çıplağında öldüğüm geceyi.
Bir içağrısı gibi buldım kendimi
ne kaçtım cinayetinden ne öldüm
ortada bir kan vardı, üşüyordu, ıssız..
Bir tünelin uğultusunu taşıyarak içimde
acının içinden geçtim,
yol boyunca zamanın parçalarında
bir ürperti saydılar beni
oysa bir iki sessizlik dışında, yekpare,
soğudum, üşüdüm
kendi çukurunda buz tutan suyu,
yolun kederini anladım...
bir birhan keskin şiiri.
Dünyanın bir yerinde, burada,
bir göl öylece duruyor.
Mavi eflatun bir sabah
Dünyanın bir yerinde
Kendini yavaş yavaş kuruyor.
Bir kadın, benden biraz küçük,
Ilık ılık, bana dünyayı,
Sabahın hayretini anlatıyor:
(Bir su şiirinde ben, gürül gürül akan
aşağı illermişim eskiden)
Bir kadın, benden biraz küçük,
Sıçrayan su olsun mesela adı,
üstümdeki sessiz örtüye yağıyor.
Burada, dünyanın bir yerinde,
Bir göl, öylece duruyor,
Arkada dağlar var, onlar
daha da dağ daha da dağ diye
benim eflatunuma vuruyor.
Bir şaman, burada, bir şaman davuluna
Sabah olana dek kayının kederiyle vuruyor
Dünyanın bir yerinde, burada,
bir göl öylece duruyor.
Mavi eflatun bir sabah
Dünyanın bir yerinde
Kendini yavaş yavaş kuruyor.
Bir kadın, benden biraz küçük,
Ilık ılık, bana dünyayı,
Sabahın hayretini anlatıyor:
(Bir su şiirinde ben, gürül gürül akan
aşağı illermişim eskiden)
Bir kadın, benden biraz küçük,
Sıçrayan su olsun mesela adı,
üstümdeki sessiz örtüye yağıyor.
Burada, dünyanın bir yerinde,
Bir göl, öylece duruyor,
Arkada dağlar var, onlar
daha da dağ daha da dağ diye
benim eflatunuma vuruyor.
Bir şaman, burada, bir şaman davuluna
Sabah olana dek kayının kederiyle vuruyor
yeryüzü halleri'nde yer alan bir birhan keskin şiiri.
"şimdi" ve "Burada"olmanın kederine karşı çıkmadım.
Dünyada iki kapılı bir han gibi durmanın,
buraya böyle gelmiş olmanın,
geçene yol açmanın, ki içinden rüzgar geçirmenin
ne büyük güç istediğini anladım.Durmanın en büyük sabır...
içimde yeryüzü konuştukça anlıyorum ki,
bölünmüş bir hatırayım ben
dünyaya dağılan.
Ve şimdi biliyorum,neden,
yaş akıyor
atımın sol gözünden
"şimdi" ve "Burada"olmanın kederine karşı çıkmadım.
Dünyada iki kapılı bir han gibi durmanın,
buraya böyle gelmiş olmanın,
geçene yol açmanın, ki içinden rüzgar geçirmenin
ne büyük güç istediğini anladım.Durmanın en büyük sabır...
içimde yeryüzü konuştukça anlıyorum ki,
bölünmüş bir hatırayım ben
dünyaya dağılan.
Ve şimdi biliyorum,neden,
yaş akıyor
atımın sol gözünden
bir birhan keskin şiiri.
Bir anıyı bir şehre bağlayan
Hat üzerinde
Kendine kıvrılmış, kendine kurumuş
Yapraklar iyileşmez.
ömür boş yere çıkılan bir yolculuğu anlatır
Yanlış bir yere uğramaktır sonbahar
Hışırdayan rüzgârdır
Yaprak hışırdamaz
Uzun bir yol gibidir gözleri insanın
Gelip geçen bir şey iyileşmez
Bu gece bu hat üzerinde
iyileşen zamandır,
insan iyileşmez.
Hadi ömrüm, geriye doğru tara kendini
ilerde bir şey yok, gördün
Yüzünü rüzgâra dön yeniden
iyileşen sen değilsin, zaman.
Zayıf belleğim, sakar algılarla
Bir ömrü hatırlamak zordur kuşkusuz
ömrüm, hey ömrüm
Seni hatırlamak için yolumu uzattım
Daha fazla zaman verdim kendime
Bu gece, bu orta yaş ovasında
Bu hat üzerinde
Bana bir tek söz söyle.
Bir anıyı bir şehre bağlayan
Hat üzerinde
Kendine kıvrılmış, kendine kurumuş
Yapraklar iyileşmez.
ömür boş yere çıkılan bir yolculuğu anlatır
Yanlış bir yere uğramaktır sonbahar
Hışırdayan rüzgârdır
Yaprak hışırdamaz
Uzun bir yol gibidir gözleri insanın
Gelip geçen bir şey iyileşmez
Bu gece bu hat üzerinde
iyileşen zamandır,
insan iyileşmez.
Hadi ömrüm, geriye doğru tara kendini
ilerde bir şey yok, gördün
Yüzünü rüzgâra dön yeniden
iyileşen sen değilsin, zaman.
Zayıf belleğim, sakar algılarla
Bir ömrü hatırlamak zordur kuşkusuz
ömrüm, hey ömrüm
Seni hatırlamak için yolumu uzattım
Daha fazla zaman verdim kendime
Bu gece, bu orta yaş ovasında
Bu hat üzerinde
Bana bir tek söz söyle.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?