newcastle

first person shooter oyunların belki de ağababası, reenkarne bilgisayar oyunu.

özellikle multiplayer olarak oynandığında devamlı ölüp öldürme üzerine yürüdüğünden mütevellid hikayesiz gibi görünen ama single player oynadığınızda hikayeye ayıktığınız, levyeyle adam döven türk insanını bir adım öteye götürüp levye üstatları yaratan oyundur aynı zamanda kendisi.

cengiz han ile aynı dönemlerde yaşamış, bir moğol aşiret reisinin oğlu. tarihçilere göre önceleri iki küçük arkadaş veled iken, sonradan azılı birer düşman olmuşlardır.

bir döneme damgasını vuran, camoka diye nick alarak o dönem neyi dışavurduğumu hala anlayamadığım güzide oyun.

o dönem hangi internet cafeye gitseniz, beyaz gömlekli bir liseli ordusuyla karşılaşacağınız ve muhtemelen "la serkan, adam beyaz çatıda" ya da "o sis atan hangi orospu çocuğu?" gibi cümleleri sıklıkla duyacağınızı garanti edebilirim.

an itibarıyla ntvspor tarafından duyurulduğuna göre artık beşiktaşımızda olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz basketbolcu. bu bir rüya olmalı sözlük.

(bkz: anam coştu lan bunlar)

başını call of duty, doom, counter strike, half life gibi bilgisayar oyunlarının çektiği, özetle tuttuğunuzu indirmeniz gereken oyun formatı.

oyunu sanki kahramanın gözünden oynuyormuş gibisinizdir ve oyun izin veriyorsa sık sık save etmeniz tavsiye edilir.[ybkz]swh[/ybkz]

1- (i: ing.) siyah. karşılığı beyazdır, bir araya geldiklerinde dadından yinmez.
2- call of duty ye rakip olması için üretilmiş bir first person shooter savaş oyunu.

dünyanın en muhteşem first person shooter savaş oyunlarından biri. diğeri için

(bkz: black)

bildiğin unisex bir aktivitedir. eski sevgiliye atılanı da mevcuttur.

bence normal ve olması gerekendir.

asıl tuhaf olan, gassarayın kiralık itiyle aynı cezayı almış olmamızdır.[ybkz]swh[/ybkz]

(bkz: felipe melo vicente de carvalho)

i will survive ın türkiye şubesi, zira sözleri tamamen aynı. sadece biri türkçe, biri ingilizce.

(i: ing.) "buna mukabil" gibi bir anlamı olan deyim.

on the other hand deyiminin plaza türkçesi yorumu.[ybkz]swh[/ybkz]

(i: ing.) son tahlilde, sonuç olarak gibi anlamları bulunan deyim.

at the end of the day deyiminin plaza türkçesi yorumu.

edit:gbkz

plaza türkçesinde; halledilemeyen bir problemin üst makama havale edilmesini ifade eden söz öbeği.

plaza türkçesinde; altından kalkmak, üstesinden gelmek gibi anlamları bulunan söz öbeği.

plaza türkçesinde; idare etmek, yönetmek, halletmek, idame etmek gibi anlamları bulunan söz öbeği.

şu an hakkında, ölümüne kişisel bir entry girmek istediğim ama giremediğim cake parçası.

(bkz: sözlük formatı)

edit: söylim mi len, anlatiyim mi?[ybkz]swh[/ybkz]

efenim bu newcastle kişisi bir gün arkadaşlarıyla aşık olmak, olamamak gibi konuların da konuşulduğu bir masada yemek yeyip "ben hiç aşık olmadım, öyle bişey yok yeaaa" diye ahkam keserkene mekanda bir anda çok sevdiği bu parça çalmaya başlamış, aynı anda içeri giren bir hatun kişiyle göz göze gelmiş, sanki zaman call of duty de bomba yiyen askerin algıladığı gibi akmaz olmuş, hatun kişinin de donakalmasıyla şarkının ortasına kadar falan bu bakışma devam etmiş; akabinde newcastle o akşam hem aşık olmayı, yetmiyormuş gibi ilk görüşte aşkı, ulan o da az bişeymiş gibi arkadaş gazıyla kızla gidip konuşmak gibi durumları hayatında ilk kez tecrübe etmiş; beş ay sonunda ilişki başladığı gibi mucizevi devam etmemiş ve taraflar hayatlarına ayrı devam etmeye karar vermişlerdir ama parça hala özeldir ve hatta güzeldir; yazarın spesiyali olarak tavsiye edilmektedir.

athena grubunun ikinci albümü ve albüme adını veren parçası.

(bkz: bir dj olarak newcastle)[ybkz]swh[/ybkz]

athena'nın holigan adlı albümünün ikinci parçası.