la vittoria sara nostra

kışkırtıcı spiker [ybkz]swh[/ybkz]

http://imageshack.us/photo/my-images/641/dilaragnder3.jpg/sr=1

türkiyeye gelmesi halinde özürlülere sağlanan ötv, kdv ve mtv indirimlerinden de yararlanarak satın alacağım fiat 500 modeli. türkiye'ye getirilmemesi halinde ise yine aynı indirimlere bir de gümrük vergisi indirimini ekleyerek özürlü vatandaşlara sağlanan "yurt dışından motorlu taşıt getirtme hakkı"mı da kullanarak zorla getirttireceğim otomobildir efendim. bir süper minidir ve hiç kimse kızmasın ama fiat 500'ler kanımca mini cooperlardan daha karakterli, daha tarz sahibi otomobillerdir. fiat 500 yollarda dolaşırken mini mühendisleri henüz kısa pantolon giymeyi bırakmıştı.

15 gün kaldıktan sonra liechtenstein vatandaşlığına geçme hakkına sahip olmaktır efendim. hem beşiktaşlı hem de liechtensteinlı olunabilir bu durumda.

an itibarı ile almanya'da bulunan bir arkadaşımdan aşağıdaki formasını istediğim takım

http://img03.blogcu.com/images/o/u/r/ourfootball/a66e5cf4d9ed2a674b879802fe3e9a5e_1278155319.jpg

takip edilesi bir maç efendim benim için. la liga'nın en sevdiğim takımı oynuyor, daha ne olsun.

aslında pek de zor olmayan eylemdir. öyle ki 2007 yılından beri trafikte karşıma çıkanlara bakıyorum da önlerine geleni geçirmişler gibi bir izlenim oluştu bende. tabi sözüm meclisten dışarı yoksa sözlüğümüzde ciddi manada çok iyi araba kullanan yazar kardeşlerimiz, abilerimiz, ablalarımız var.

(bkz: leia)[ybkz]swh[/ybkz]

belki bir kadıköy de beşiktaşlı olmak kadar havalı olmasa da kendince güzellikleri olan bir durumdur efendim. şimdi ben bu durumu anlatayım size kısaca.

maçlara gelirken pek çok seçeneğiniz vardır mesela. şahsen ben metrobüsle zincirlikuyu'ya oradanyerine göre yürüyerek yerine göre taşıtlar vasıtası ile barbaros bulvarı üzerinden köyiçine inmeyi tercih ediyorum. yolda sizi formayla yürürken gören bazı renktaşlar otomobilleri ile yanaşıp aşağı kadar indirmeyi de teklif edebiliyorlar ki bu da güzel bir şey. üstelik böyle yapmanın bir güzel yanı da köyiçinden stada çınarlı yoldan gitmektir ki onun zevkini bilen bilir.

maçlardan eve dönüşte genellikle yürüyerek gümüşsuyundan veya füniküler ile kabataştan taksime çıkarak dolmuşla yapılır ki, taksime çıktıktan sonra yerine göre bir iki ıslak hamburger yemek, bir iki bira içmek olaya başka bir çekicilik katar.

bir zamanlar masa hakemliği kurslarına katıldığım federasyon.

murat yılmazyıldırım'ın mahzun yüzlü güzele adlı seslenişinde geçen bir cümleciktir. kısadır aslında ama öyle büyük şeyler ifade eder ki, tarife kelimeler yetmez. ha illa tarif et diyecek olursanız da açın bir dinleyin bu seslenişi derim.

içerisinde ben seni kalbime cennet seçtim gibi bir cümleyi barındıran mahzun yüzlü güzele adlı seslenişin sahibi.

şimdi bu durumu size şöyle özetleyebilirim. güzel ve uzun süreli bir birlikteliğiniz olan herhangi biri bir sebepten ötürü gitmiştir. geri dönülecek veya dönülmeyecek bir yer olabilir gittiği yer ama bizi ilgilendiren kısmı gitmiş olması.

o gittikten sonra onunla yaptığınız şeyler, gittiğiniz yerler, söylediğiniz şarkılar, karıştırdığınız bütün haltlar yoğun bir biçimde karşınıza çıkar efendim. bu durum günlerce, haftalarca, aylarca belki de yıllarca sürer durur. üzülür, hüzünlenir, kahrolursunuz ama hep özlersiniz.

zaman geçer, insanlar, şehirler, yüzler, mevsimler değişir ama siz hissetiklerinizin değişmediğini düşünürsünüz. bir süre sonra yanıldığınızı anlarsınız ama, artık eskisi kadar üzülmüyorsunuzdur. onun yerine birini koymuşsunuzdur bile çoktan. ha onun yerine tam oturmuyordur ama onunla yaptıklarınızı o biriyle de yapıyorsunuzdur. başlarda size yine onu hatırlatır, hatırasına ihanet ediyormuşsunuz gibi gelir ama o kadar da etkilemez bu durum sizi.

sonra anlarsınız ki "ulan o benim mutlu olmamı isterdi" diyor ve yolunuza bakıyorsunuz. koymuyor artık yokluğu, üstelik o birine çoktan yepyeni bir yer vermişsiniz. onun yeri ise tozlu yapraklar arasında kalmış.

diyeceksiniz ki "sen ne biliyorsun lan, ne yaşadın ki?"

ben sekiz senedir hayatta en çok sevdiğim şeylerden birini yapıp motosiklete binmiyor, rüzgarla yarışmıyorsam vardır bi sebebi di mi?

http://www.haberturk.com/yasam/haber/648234-makatina-pet-sise-kacti

bu ve bunun gibi haberlere konu olanlara sormak istediğim soru.

ilk okul çağının en önemli araç gereçlerinden biridir. bir diğeri için;

(bkz: boyuna silgi asmaya yarayan ip)

(bkz: deli gibi severken nasi gardaş olurum?)

denizbank tarafından tarafıma "0" tel limitle yollanmış bir bjkbonus vardır. şaka değil yazıyla da "sıfır" tl kadardır kartın limiti.

24 kasım günü kendisine bir adet kartal yuvası lisanslı ürünü hediye edeceğim pek değerli meslektaşım. kendilerinden ricam; bize gönderecekleri işlenmiş ham maddelere gereken özeni göstermeye devam etmeleri.

etkileşelim, etkinlik yapıp birlikte izleyelim diye yazarlara açık davet yolladığım maç.

beşiktaş maçlarını marmara üniversitesi göztepe kampüsü'nün hemen karşısındaki kantinn cafe'de izlemek için yeterli bir sebeptir aslında.

mekâna girersin, karşında üç beş tane fenerbahçeli sessiz sedasız fener - beşiktaş maçı seyretmektedir. üzerinde beşiktaş forman olmasına rağmen kafalarını kaldırıp da bir şey demezler.

garson gelir, "istersen üst kata alalım seni, daha rahat seyredersin" der. peki der çıkarsın yukarı. o da ne; marmaralı kartallar tam karşında. onlar da orada maç izliyor. karışırsın aralarına. hesap da %15 indirimli gelir.

ev arkadaşını evden kovmaya karar vermek gibi bir şeydir. evde çırıl çıplak dolaşabilme özgürlüğünün verdiği heyecan sebep olmaktadır buna hep.

(bkz: evde çıplak dolaşmak)

aramızda kalsın ama bir zamanlar bunun falına da bakardım ben. sonra sonra bıraktım.