confessions

cihan tekin

2. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 971
  2. takipçi 0
  3. puan 21480

mehmet özdilek

cihan tekin
abdullah avcı'nın övüm övüm övüldüğü, über teknik adam ilan edildiği ekşi sözlük'te sırf trabzonspor gibi bir rakibe kapalı oynadı diye: "bu şahsın teknik direktörlük anlayışını "çanakkale geçilmez" olarak özetleyebiliriz.
takım dizilişi 10-0-0 şeklindedir. iyi ki benim takımımı çalıştırmıyor." şeklinde eleştirilen teknik adam... götümle gülüyorum... bence antalyaspor ligin en göze hoş gelen futbolunu oynayan birkaç ekipten biridir... bunun da en büyük mimarlarından biri mehmet başgandır...

nilhanim

cihan tekin
onun da benim gibi blog yazma hastalığına yakalandığını gördüm şans eseri...
güzel de yazıyor... umarım gelip geçici bir heves değildir...
zira blog dünyası bir heves açılıp öylece kalmış milyonlarca çöpten oluşur.

maniac

cihan tekin
bugün istemeden de olsa ve hoş görünmese de oldukça ateşli bir tartışma yaşadık hıncal uluç başlığı altında... tabii ki hıncal bey'in defne joy foster için yazdığı iğrenç yazıdan sonra...

bak güzel kardeşim... tabii ki o ettiğim küfür veya küfürler sana değil... ama üzüldüm... senin için üzüldüm... ##70145 entrymde de bahsettiğim gibi insan gerçekten bazen açıklamakta zorlanacağı şeyler yaşayabiliyor...

hadi diyelim ki; defne gerçekten eşiyle sorunluydu ve alkolün etkisi ile bir yanlış yapmak için o eve girdi... cinsellik olmadığı kanıtlandığı halde olmuş veya kesin olacaktı gibi konuşmaktır beni bu denli sinir eden...

27 yaşındayım ve birçok sevgilim oldu... bunlarla sorun yaşadığım oldu, o sinirle ve psikoloji ile aldatmaya yeltendiğim oldu, eve kadar girdiğim kızlar oldu ama son anda, tam bedenlerimiz birbirine yaklaşmışken sevgilimin yüzünün gözümün önüne geldiği, tam ucundan döndüğüm oldu...

ki; o bir kadın... kadın daha fırtınalı yaşar bu durumları kendi içinde... belki o da böyle olacaktı veya gerçekten o eve bunlardan bağımsız, arkadaşça gitti... bilemeyiz, bilemezsin, kimse bilemez...

hele hele de "değerler, ülkemizin değerleri, dini değerlerimiz" diyerek yapma bunu... o minik çocuğa, o acılı adama en azından biraz saygın olsun... dinimizde de "kınamayın... kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz" der...

yapma bunu güzel kardeşim... sen insansın, bunu biliyorum... hem de beşiktaşlısın... yakışmaz... sen çok çok çok daha iyi cümleler kuracak, kurabilecek bir insansın... daha derin düşünebilecek, ilk aklına geleni söyleyecek biri de değilsin... kalbini kırdıysam veya yanlış anlamana sebebiyet verecek bir şey söylemiş, yazmışsam da affet. özür dilerim...

hıncal uluç

cihan tekin
hakkında kesin bilgi sahibi olmadığım bir olay üzerine kesin bir yargıyla konuşmadığım için "değerleri olmayan" biri de oldum ya... artık daha ne diyeyim? evet kardeşim; ben öyleyim... kız arkadaşımla birlikte her gece fuck fest'lere katılıp, biseksüel ilişkilerden ilişkilere akarak, kadehte küskü ziyafeti çekiyoruz kendimize... erkek arkadaşlarımız ile her gece dedeler gibi tren yapıp, sevgililerimizi değiş tokuş ederek zevk alemlerine akıyoruz... kız kardeşlerimiz ile erkek arkadaşları gözlerimizin önünde yiyişip, annelerimiz her gece otobana çıkıyor bizim... ama sen öyle misin? canım benim... canım... yemin ederim 15-18 yaş civarlarımda benim de bakış açım buydu... inan beni o yaşlarıma götürdün ve yaş aralığın hakkında biraz da olsa fikir yürütebiliyorum artık... ha yanılyorsam da; o daha acı ya...

hıncal uluç

cihan tekin
kesin bilgi sahibi olmadıkları, özel yaşama dahil olan bir konu üzerine yazdıkları entry eksi oy alınca içine oturanların; sinirlenenlerin, üzülenlerin o küçücük çocuğu, o kocayı zerre düşünmemesi çok ilginçtir. anlayamıyorum lan...
anlayamıyorum nasıl nefes aldığınızı, kalbinizin atıp atmadığından emin değilim... yaş aralığınızı bilmiyorum... allah'ın sizi boş zamanında, oyun hamurundan yarattığı fikrine kapılıyorum... içinize ruh üflenmiş, kalp koyulmamış...

hıncal uluç

cihan tekin
ulan ne yavşak insanlar var şu dünyada... insan insanlığından utanıyor... sen bir insanın iç dünyasını, özel aile yaşamını nereden bilebilirsin? ben ve benim gibi insanların sorguladığı şey budur... bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak kadar odunca ve insanı itici yapan bir şey yoktur bu dünyada...

defne o eve ne niyetle ve nasıl bir ruh haliyle gitti?
olaylar nasıl gelişti?
kocası ile aralarının açık olduğu ve zaten boşanmak üzere oldukları söyleniyor.
bir kadın, bir kadından önce bir insan böyle bir durumda ruhsal bunalım yaşayabilir,
sapıtabilir, hata yapabilir; ki aralarında utanmalarını gerektirecek herhangi bir şey geçmediği;
otopsi raporu sonucunda da ortadayken

nasıl bazı yavvvvvvvvvvvvvvvvvvşaklar olayı
mide bulandırıcı şeyler yaşandı;
geniş değilizzz bizzzzzzzzzzzzzzz;
o evde sikiş oldu, sokuş oldu ve şimdi ahlak zabıtaları gelecek
raddesine getirebiliyor...

hiç mi vicdanınız, hiç mi utanmanız yok lan sizin amına koyayım...
aralarında birşey geçmemiş lan işte.. raporla ortaya konuyor durum;
adam bile duygusal bir yakınlaşmamız oldu ama cinsellik yok diyor;
aile yaşantısında mutsuz olan bir kadın, içkinin de verdiği bir anlık şuursuzlukla düşünemedi belki;
hiçbir şey yapmadan geri evine dönecekti belki... sonra çok pişman olacaktı, kocasına, çocuğuna sarılacaktı belki...

merhumenin kocası bile "çocuğumuz krallar gibi büyüyecek bebeğim" diye ağıt yakarken,
ağlarken size ne oluyor orospu çocukları...

bu olayı bu noktaya, mide bulandıracak noktaya getiren sizlersiniz, farkında mısınız?
o çocuk yarın birgün büyüyüp sizin bilgi sahibi olmadan fikir yürüttüğünüz bu kusmukları okuyunca üzülecek.
sizin şu kusmuklarınız olmasa "annem arkadaşının evindeyken nefes yetmezliğinden ölmüş" diyecek...

allah belanızı versin diyeceğim ama sevdikleriniz üzülür lan. onların bir suçu yoktur belki...
insanız nihayetinde...

hıncal uluç

cihan tekin
kendi karısı benim arkadaşım olsaydı. benim evimde ölseydi ve benim amcam veya dayım ulusal bir gazetede "sorun bakalım neden eve götürmüş evli kadını kerata" diye sorsaydı. neler hissederdi acaba merak ediyorum? burada can alıcı kelime "kerata"dır... mide bulandıran, hıncal uluç'un yüzüne bile tükürülmeyecek bir insan olduğunu bir kere daha anlamama vesile olan kelime tam da budur işte... yazıktır hıncal bey. insanız hepimiz. bazen açıklamakta zorluk çekeceğimiz şeyler yaşayabiliriz. ben kendi halinde bir vatandaş olarak bile böyle bir durumu sayısız defa yaşadım.

mesela evimin önünde kusup duran, yere yatıp kalmış, içkili bir liseli kızı evime alıp elini yüzünü yıkayayım dedim. kız perişan bir haldeydi, kusup duruyordu ve ağlıyordu. nihayetinde benim de kız arkadaşım, kız kardeşim var dedim. yerden kalkamıyordu. millet ne der, ne düşünür demedim ve tüm iyi niyetimle eve aldım. kızın üzerine temiz bir şeyler vereyim diye odama kadar gitmiştim ki; banyodan "küt!" diye bir ses geldi. kız dengesini kaybedip düşmüş ve kafasını lavaboya çarpmıştı. allah'tan bir şey olmadı...

ya olsaydı Hıncal bey? inanınız zerre korkmuyorum başıma bir şey gelmesinden...
ama korkuyorum sizin gibilerden... iyilik yapma duygularımızı köreltiyorsunuz, bizleri iyilikten korkar hale getiriyorsunuz. yılan dillisiniz, iki yüzlüsünüz çünkü... adım gibi eminim... diyecekti birileri, diyeceklerdi... o kızın ailesini düşünmeden, benim hayatımı düşünmeden...

"sorun bakalım" diyeceklerdi;
"neden atmış sarhoş, liseli bir kızı yalnız eve" diyeceklerdi;
"kerata" diyeceklerdi belki... ve en çok içime oturan da bu "kerata" olacaktı...

aziz yıldırım

cihan tekin
futbol kulübünün mal varlığını, takımının ancak ve ancak yumurta tavuğun götüne gelince aldığı gaz galibiyetleri övüp duran başkan. hep böyle dikkat ediyorum da, hep elle tutulur, gözle görülür, yani soyut olmayan, somut şeylerden bahsedip duran bir insan... bunlarla gövde gösterisi yapan, bunlar üzerine cümleler kuran biri.

yıldırım demirören bile her ne kadar zamanında çok ağır eleştirsek de, takımının bir başarısı sonrası ağlayabilen birisi.
hiçbir zaman anlayamayacak. hiçbir zaman bilemeyecek. kendisine çok acıyorum. gerçekten...

belki de bu yüzdendir kader hep bununla alay ediyor. takımı birbirinin kopyası şekilde iki kere kaybedilen şampiyonluğu kutluyor. dünyada bir eşi benzeri yok. türkiye kupası mevzusu resmen mizah dergilerinde işlenir oldu artık. en fantastik kaybedilen maçlar filan hep bunları buluyor. (4-3'lük kadıköy maçı gibi.)

kader, doğa, yaratıcı. her neyse artık, bilemiyorum. resmen gözünün içine baka baka sana soruyor;

ruhunu kaybeden dünyayı kazansa ne çıkar aziz bey?
45 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol