kendini savunanların kültürel birikimi gerçekten göz doldurucu... şaklaban yerine şakraban diyen tipler tarafından savunuluyor olması gerçekten bir şeylerin kanıtı olmalı... olcay şahan gibi bir on nümero ile takımımıza çok yakışan iki kişiden biridir... kurduğu über kadroda fernandes olmasa muhtemelen ilk 8 haftada galibiyet yüzü göremeyecekti. yatsın kalksın fernandes'e dua etsin... parasal sıkıntı var diye illa gidip böyle bir kadro kurulması gerekmiyordu... ibrahim altınsay teknik direktör olsaydı oğuzhan özyakup gibi 5 genç daha bulur bundan daha ucuz ve kaliteli bir kadro kurardı...
evet, hırsızın çok suçu vardır... doğru ya... bizler kartal yuvalarına girip geceleri forma, tozluk filan çalan bir gurup taraftar olarak hep haksızız... feda feda dediniz, gençler dediniz, samet aybaba dediniz, guti'nin, schuster'in başını yediniz... yetmedi quaresma'nınkini yediniz... koşan oyuncu, asker oyuncu dediniz, veli, ali, necip dediniz... sonra rüyalara daldınız, yeni bir ruh, "metin ali feyyaz" dediniz... dedik ki, olmaz dedik... rüyalara dalmayın dedik... bu adamlarda o vizyon yok dedik... "demiriörenci" olduk, "quaresmaspor"lu olduk, "yıldız delisi ergen" olduk...
ama sonra inandık... baktık ki ibrahim altınsay geldi... "genç oğuzhan" dedi, "genç macheda" dedi... dedik ki, ibrahim reyiz işi ele aldı, gitti genç oyuncunun kralının bulunabileceği en kral lig olan premier lig'i arıyor, tarıyor... iki tane tecrübeli, 3-5'te altyapıdan oyuncu ile harmanlayıp bize rüya bir genç takım yapacak... ama nerede?
feda projesinin beşiktaş'ı sıradanlaştırma projesi olduğunu biz en başından anlamıştık... ibrahim altınsay'ın başı yendi sonra, en iyi asker oyuncu ernst hakaret gibi kasımpaşa'ya kaptırıldı, quaresma evinde yatırılıyor, "gençleştirme-90 ruhuna geri dönme" maskesi altında taraftarı kandırdılar, gittiler feda tişörtlerinden gelen paraları uğur boral'lara, olcay şahan'lara, batuhan karadeniz'lere yedirdiler... siz de bunu yediniz işte! var mı daha ötesi? afiyet olsun...
"siz ekremlere layıksınız" cümlesinin "beşiktaş'ı sıradanlaştırma oyununa düşüyorsunuz" anlamı taşıdığını anlayamayacak kadar düz bakan bir güruha "ibrahim altınsay" anlatıyoruz... varın siz düşünün... sözlükte hiçbir şey değişmemiş arkadaş... hiçbir şey... ara ara açıp bakmama rağmen aynı beton zihniyetin yerinde öylece durduğunu görüyorum ya... ekrem-veli ikilisi gelse evimde beni tekme tokat dövse bu denli acımaz içim... quaresma başlığı altında bir hareketlenme var ama... çabuk hareketlendi dikkat edersen...
o işler öyle değil işte kardeşim! vıcık vıcık duygusallığınızın bir noktada başımıza iş açacağını biliyorduk yani... gerçek hayat öyle değil işte... adam gelir sana 3 milyonluk sow ile röveşata çakar, 3 sezondur quaresma'dan korkusuna beşiktaş sahasına geçemeyen kazma gökhan gönülle iki tane çakar geçer... eee! hayatın gerçekleri... futbol artık endüstri... bunu artık kabul edeceksin... bir eğlence, ego tatmin aracı... barcelona'nın elinden şampiyonlar ligi kupasını alan chelsea bunu 1 milyonluk oyuncularla değil, 50 milyonluk drogba ile yapar... 2x2=4 'tür arkadaşım... hepsi bu... hoşçakalın...
ama sonra inandık... baktık ki ibrahim altınsay geldi... "genç oğuzhan" dedi, "genç macheda" dedi... dedik ki, ibrahim reyiz işi ele aldı, gitti genç oyuncunun kralının bulunabileceği en kral lig olan premier lig'i arıyor, tarıyor... iki tane tecrübeli, 3-5'te altyapıdan oyuncu ile harmanlayıp bize rüya bir genç takım yapacak... ama nerede?
feda projesinin beşiktaş'ı sıradanlaştırma projesi olduğunu biz en başından anlamıştık... ibrahim altınsay'ın başı yendi sonra, en iyi asker oyuncu ernst hakaret gibi kasımpaşa'ya kaptırıldı, quaresma evinde yatırılıyor, "gençleştirme-90 ruhuna geri dönme" maskesi altında taraftarı kandırdılar, gittiler feda tişörtlerinden gelen paraları uğur boral'lara, olcay şahan'lara, batuhan karadeniz'lere yedirdiler... siz de bunu yediniz işte! var mı daha ötesi? afiyet olsun...
"siz ekremlere layıksınız" cümlesinin "beşiktaş'ı sıradanlaştırma oyununa düşüyorsunuz" anlamı taşıdığını anlayamayacak kadar düz bakan bir güruha "ibrahim altınsay" anlatıyoruz... varın siz düşünün... sözlükte hiçbir şey değişmemiş arkadaş... hiçbir şey... ara ara açıp bakmama rağmen aynı beton zihniyetin yerinde öylece durduğunu görüyorum ya... ekrem-veli ikilisi gelse evimde beni tekme tokat dövse bu denli acımaz içim... quaresma başlığı altında bir hareketlenme var ama... çabuk hareketlendi dikkat edersen...
o işler öyle değil işte kardeşim! vıcık vıcık duygusallığınızın bir noktada başımıza iş açacağını biliyorduk yani... gerçek hayat öyle değil işte... adam gelir sana 3 milyonluk sow ile röveşata çakar, 3 sezondur quaresma'dan korkusuna beşiktaş sahasına geçemeyen kazma gökhan gönülle iki tane çakar geçer... eee! hayatın gerçekleri... futbol artık endüstri... bunu artık kabul edeceksin... bir eğlence, ego tatmin aracı... barcelona'nın elinden şampiyonlar ligi kupasını alan chelsea bunu 1 milyonluk oyuncularla değil, 50 milyonluk drogba ile yapar... 2x2=4 'tür arkadaşım... hepsi bu... hoşçakalın...
quaresma var diye son 3-4 derbidir orta saha çizgisinin berisine geçmeye tırsan kazma gökhan gönül'ün yıldızlaştığı maç. ben gökhan gönül'ü son 3*4 derbidir beşiktaş ceza sahası çevresinde bile görmedim... sen yıldızının parasını verir oynatamazsan, taraftarının önüne atar linç edersen elalem kendi kazmasını sana böyle yıldız diye izletir, üç tane iteler yollar... ertesi sabah "gönül kartal dinlemiyor" başlıklarını okursun gazetelerde...
en ufak kötü gidişatta bir futbolcu seçip linç etmek veya kuyruğuna teneke bağlayıp yollama konusunda türkiye'nin bir numarası olan beşiktaş taraftarına çok yakışan teknik direktör. işi kökünden çözmüş, tüm kulüp futbolcularını birden linç etmiş işte. biz vaktinde "ibrahim altınsay-güntekin onay" dedikçe bizi "demirörenci" olmakla itham eden gözü dönmüş taraftara yakışır.
alex en berbat oynadığı dönemde bile taraftarı tarafından kuyruğuna teneke bağlayıp yollanmamıştır. gayet kararında tepkiler görmüş, sonra da kendini toparlayacak süreyi bulduğu için kendini toparlamıştır. yarak kürek türk spor medyasının gazına gelip 2 ayda adam gönderen beşiktaş taraftarının karşılaştırma yapmaya hakkı olan son şeylerden biri budur. ben alex'in 2 sene top oynamayıp sonraki sene esip gürlediğini bilirim bu 8 senede... sen hala bık bık bık...
geçen gün usb diskimi kaybettim... bu götten şüpheleniyorum... umarım evime girip hard diskimi çalmamıştır cigano... hem çok rüküş giyiniyor hem hırsız! bence bir önce gitmeli! ama gitse bile arada bir gelip çorap teklerimizi çalabilir... kaybolan tüm çorap teklerinden bence bu adam sorumldur! yüzüne bakınca bir güven alamıyorsun zaten... meymenetsiz!
umarım gecenin şu saatinde yatağına uzanmış tavanı izlerken "takıma bir geri dönsem de bir an önce gol atıp formamın altındaki "cihan tekin senin götüne koyam" yazılı tişörtümü göstersem demiyordur. umarım beni sikmek istemiyordur. beni gay yapmak gibi bir niyeti yoktur. yastık altımdaki altınlarımı çalmak filan istemiyordur. bütün beşiktaş taraftarının evine girip buzdolaplarından meyve sularını çalmak, tüm beşiktaş taraftarları ile pes oynayıp teker teker ellerine vermek gibi bir niyeti de yoktur. yoksa iyi adam.
quaresma - baros takasına sıcak bakan beşiktaş yönetiminden beklediğim yeni dahice plan... ibrahim üzülmez gibi efsanelerimizden de destek göreceği aşikar... bence denemeliyiz... belki selçuk şahin de beşiktaş forması altında o eski, şaşalı günlerine geri döner... hem paramız yok... fedaaaağğğğ! sevgiler.
bir beşiktaşlı olarak çarşı'ya bok atasım var, bayram seyran dinlemeden... stadın altında kartal yuvası ve lisanslı ürünler dururken, hemen 300 metre aşağısında korsan ürün satan dükkanların toplaşmasından başka hiçbir anlama gelmeyen bu oluşumun dükkanlarına tek tek girip sıçtığım boku bütün sattıkları ürünlere ellerimle sıvayasım var... var mı ötesi?
arabeske bağlanmış "fedağğğ etmeyen vedaaağğğ etsin" kampanyasının boku çıkmış bir yanı daha... "holosko'da feda dedi kaldı" haberini okuduk en son mesela... son 3 sezondur yokları oynayan, adamın içinden geçmeye çalışmaktan başka hiçbir bok yapmamış, 3 sezondur attığı gol sayısı 10'u bile belki zor bulacak olan holosko'dan bahsediyoruz... "fedağğğ" dimiş, birmilyon yüzbin euro alacağımış ya, yeter... birmilyon yüzbin euro alıp son 15 dakikalarda adamların içinden geçmeye çalışır artık bir sene daha... o sahadan fedaaaağğ der, biz burada saç baş yolarız... çok güzel düşünmüşsünüz, bravo... fedaaağğğ demeyen fabian ernst ise kasımpaşa formasını terletecek koca sezon... şaka gibi...
yaptıkları, sergiledikleri her karaktersizliğe "ilgisizlik-ilişkinin monotona binmesi" bahanelerini kılıf yapmaları... hatta aldatmaya bile...
- beni neden aldattın?
- ilgisizlik bıdıbıdı...
- e ayrılsaydın...
- ilişkimiz monotona binmişti bık bık bık...
- e ayrılsaydın dedim ya...
- ama bak fıtıfıtıfıtıfıtı....
- ha anlaşıldı... orospuluğa ve karaktersizliğe her türlü bahanem var, kadınım sonuçta diyorsun... sktir git...
- beni neden aldattın?
- ilgisizlik bıdıbıdı...
- e ayrılsaydın...
- ilişkimiz monotona binmişti bık bık bık...
- e ayrılsaydın dedim ya...
- ama bak fıtıfıtıfıtıfıtı....
- ha anlaşıldı... orospuluğa ve karaktersizliğe her türlü bahanem var, kadınım sonuçta diyorsun... sktir git...
ibrahim toraman'a ısrarla ibrahim toroman dediğini gördüğüm, çemişgezekspor ile maç yapsak sanki şampiyonlar ligi finali anlatır gibi abartılı bir anlatım yapacak havada ismini bilmediğim bir adam...
pes 2012'de inanılmaz sürpriz şutlar çıkartan ve mesafe tanımaksızın gol atabilen bir oyuncu... millet ronaldo ile messi ile ibrahimoviç ile alves ile uzaktan şut kastırırken 45 metreden "tak!" diye takabilirsiniz... deneyin derim...
maçı son 10 dakikadır izliyorum ve übersonik enerjik asker savaşçı birincilik teli sahibi jetli hızlı veli kavlak'ımızın kartalsporlu oyuncular tarafından 2 kere ekmek almaya yollandığı müsabaka... hani böyle "allah allah allah" diye koşuyor ya rakip oyuncunun üstüne doğru ayarsızca, yemin ediyorum aynısını ben halı sahada yapsam da adamlar beni 2 kere ekmek almaya yollasa arkadaşlar linç eder... böylesine acemice bir hata nasıl yapılır diye... halbuki sahadaki martıların onda biri kadar sakin kalıp bekleyebilse adam geçemeyecek... işte adam süper jetli koşucu oyuncu. canı sağolsun...
dipnot: olcay şahan ve oğuzhan içimi umut doldurdu...
dipnot: olcay şahan ve oğuzhan içimi umut doldurdu...
özgüvenini yitirtecek veya kazanmasını engelleyecek çevresel faktörleri es geçip direkt "özgüvensiz" diye damgalanmakta ısrar edilen kadınların kullandığı sütyen... gözleri şaşı olan bir kızın gözlük takması, kocaman götü olan bir adamın bol kot giymesi, göbekli bir kızın korse takması ile küçük göğüslü bir kadının bu sütyeni kullanması arasında fark varmış... bak sen! bir insana arkadaş ortamında "ehe götte karpuz gibiymiş" veya "gözlerin kurbağa gibi, biri bir yana bakıyor diğeri bir yana ehahah!" diye sulu şaka yapmakla "göğüsler de mandalinadan halliceymiş ahaha!" diye sulu şaka yapmak arasında ne fark allah aşkına... hepsinin ortak noktası bir şekilde kendileri ile barışık olamamaları... bunun da başlıca etkeni çevrelerindeki bazı odunların onlarla alay etmesidir, dışlamasıdır, beğenmemesidir veya toplum içinde öküzlemesine sulu şakalara maruz kalmalarıdır... dediğim gibi her insan günlük hayatında beğenilmek ister, fiziki normlara uygun görünmek ister... bu insanların en doğal hakkıdır... ama günlük hayatında diyorum bak, toplum içinde sulu şakalara maruz kalmak, dışlanmaya maruz kalmak diyorum... bazı arkadaşlarımız sevişme öncesi hayal kırıklığına uğrayacak diye insanların günlük hayatlarındaki kişisel kararlarına karışacak değiliz... gerisi sevgilisi ile kendisi arasındadır... dört duvar arasındadır... bizi sarsmaz... sizi de sarsmasın...
kezban filan değildir... nasıl ki şişman bir erkek koca götünü bol kot giyerek kapatıyor, nasıl ki gözleri kaymış bir erkek gözlerini güneş gözlüğü ile kapatıyor... bunu kullanan kadının da bunlardan hiçbir farkı yoktur... beğenilmek istiyordur, dikkat çekmek istiyordur... beğenilme isteği her insan için evrensel bir haktır... herkes beğenilmek üzere bir şeyler yapar, bir şeyler alır, bu uğurda para harcar, harcayabilir...
asıl sorgulanması gereken bu insanları damgalayan küçük beyinlilerdir... belki birkaç odun, kızı küçük göğüslü diye aşağılamıştır, insan içinde sulu şaka yapmıştır, kendisi ile barışmasını engellemiştir... yoksa o da biliyordur erkek arkadaşı olup sevişeceği zaman bunun ortaya çıkacağını... merak etme... ona göre, anlayışlı, onu anlayacağını düşünen, aman da aman böcüşüm memelerinden de mi utanırmış ehe! diyebilecek bir adamla birlikte olacaktır... bu olay biz erkekleri bu kadar germesin mümkünse... bireyin kendi iç dünyası ile ilgili bir mevzudur çünkü... saygı duyalım...
asıl sorgulanması gereken bu insanları damgalayan küçük beyinlilerdir... belki birkaç odun, kızı küçük göğüslü diye aşağılamıştır, insan içinde sulu şaka yapmıştır, kendisi ile barışmasını engellemiştir... yoksa o da biliyordur erkek arkadaşı olup sevişeceği zaman bunun ortaya çıkacağını... merak etme... ona göre, anlayışlı, onu anlayacağını düşünen, aman da aman böcüşüm memelerinden de mi utanırmış ehe! diyebilecek bir adamla birlikte olacaktır... bu olay biz erkekleri bu kadar germesin mümkünse... bireyin kendi iç dünyası ile ilgili bir mevzudur çünkü... saygı duyalım...
bence çok normal bir durum... hayır, herkes sevgilisi ile nerede tanışıyor ki sanki...
a- arkadaş ortamı
b- sokak
c- bar, cafe, park, konser, futbol maçı vb.. sosyal aktiviteler esnasında
d- internet
şimdi ele alalım ki; bunlardan biri ile bir hatunla tanıştık... ilişkinin afedersiniz bok gibi bir ilişkiye dönüşme riski nedir ki? veya mutlu sonla bitme ihtimali... bence hepsinde aynı... sonuçta arkadaş ortamında, sosyal aktivite esnasında, sokakta tanıdığımız sevgilinin de ilk önce görünüşünden etkileniyoruz, sonra arkadaş oluyoruz, sonra tanıma aşamasına geçiyoruz... ya tanımakta gecikiyoruz, kıçımıza kazığı yiyoruz ya da mutlu sonla bitiriyoruz...
e internette tanışıp, dışarıda buluşup, arkadaş olup, sevgili olmaya evrilen yolun ne farkı var ki şimdi... internet sonuçta burada "tanıştırıcı" rolü üstleniyor... bar gibi, sokak gibi, belediye otobüsü gibi, tren gibi...
"internetten bulan yarın evlenince başkasını da bulabilir" mantığının ne anlamı var allah aşkına? seninle sokakta tanışan kız yarın sokakta gezerken birini daha bulamaz mı? barda tanışan kız barda bulamaz mı? maçta tanışan kız maçta bulamaz mı? arkadaş ortamında seninle tanışan kız yarın sensiz gittiği bir arkadaş ortamında birini daha bulamaz mı? bu tamamen kızın karakterli ve karaktersiz çıkması ile ilgilidir... internetle ne alaka yani?
ha, adam gidiyor, internetten türkiye'nin öteki ucundan kız buluyor, uzak mesafe ilişkisi ile yıpranıyor, ağzına sıçılıyor, sonra tüm suç internetin oluyor. o başka bir şey arkadaşım... o konuyu "uzak mesafe ilişkisi" başlığı altında irdeleyeceksin...
ya da kıza körü körüne hemen bağlanıyor, tanımadan etmeden... sonra kız bunu bir güzel ağzına sıçıp bırakıyor.. yine suçlu internet oluyor.. halbuki interneti burada bir "tanıştırıcı" aracı olarak görse sadece, kız ile buluşsa, arkadaş olsa, tanımaya çalışşsa önce, hiç böyle bir şey yaşamayacak... bu konuyu da "karaktersiz kız" başlığı altında irdeleyeceksin... bu başlık altında değil...
kavramları karıştırıp, çorba etmekte üstümüze yok vesselam...
bence internet aracılığı ile tanışıp sevgili olan insanları aşırı aşağılayan insan genellikle çevresine "ben sosyalim, çok eğlenciliyim ayol, müthiş gezgin ve renkliyim" mesajı vermeye kasıyor gibi geliyor bana... kusura bakılmasın... yoksa hiçbir mantığı yok...
a- arkadaş ortamı
b- sokak
c- bar, cafe, park, konser, futbol maçı vb.. sosyal aktiviteler esnasında
d- internet
şimdi ele alalım ki; bunlardan biri ile bir hatunla tanıştık... ilişkinin afedersiniz bok gibi bir ilişkiye dönüşme riski nedir ki? veya mutlu sonla bitme ihtimali... bence hepsinde aynı... sonuçta arkadaş ortamında, sosyal aktivite esnasında, sokakta tanıdığımız sevgilinin de ilk önce görünüşünden etkileniyoruz, sonra arkadaş oluyoruz, sonra tanıma aşamasına geçiyoruz... ya tanımakta gecikiyoruz, kıçımıza kazığı yiyoruz ya da mutlu sonla bitiriyoruz...
e internette tanışıp, dışarıda buluşup, arkadaş olup, sevgili olmaya evrilen yolun ne farkı var ki şimdi... internet sonuçta burada "tanıştırıcı" rolü üstleniyor... bar gibi, sokak gibi, belediye otobüsü gibi, tren gibi...
"internetten bulan yarın evlenince başkasını da bulabilir" mantığının ne anlamı var allah aşkına? seninle sokakta tanışan kız yarın sokakta gezerken birini daha bulamaz mı? barda tanışan kız barda bulamaz mı? maçta tanışan kız maçta bulamaz mı? arkadaş ortamında seninle tanışan kız yarın sensiz gittiği bir arkadaş ortamında birini daha bulamaz mı? bu tamamen kızın karakterli ve karaktersiz çıkması ile ilgilidir... internetle ne alaka yani?
ha, adam gidiyor, internetten türkiye'nin öteki ucundan kız buluyor, uzak mesafe ilişkisi ile yıpranıyor, ağzına sıçılıyor, sonra tüm suç internetin oluyor. o başka bir şey arkadaşım... o konuyu "uzak mesafe ilişkisi" başlığı altında irdeleyeceksin...
ya da kıza körü körüne hemen bağlanıyor, tanımadan etmeden... sonra kız bunu bir güzel ağzına sıçıp bırakıyor.. yine suçlu internet oluyor.. halbuki interneti burada bir "tanıştırıcı" aracı olarak görse sadece, kız ile buluşsa, arkadaş olsa, tanımaya çalışşsa önce, hiç böyle bir şey yaşamayacak... bu konuyu da "karaktersiz kız" başlığı altında irdeleyeceksin... bu başlık altında değil...
kavramları karıştırıp, çorba etmekte üstümüze yok vesselam...
bence internet aracılığı ile tanışıp sevgili olan insanları aşırı aşağılayan insan genellikle çevresine "ben sosyalim, çok eğlenciliyim ayol, müthiş gezgin ve renkliyim" mesajı vermeye kasıyor gibi geliyor bana... kusura bakılmasın... yoksa hiçbir mantığı yok...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?