confessions

ben öyle bi insan mıyım

3. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 6760
  2. takipçi 0
  3. puan 121369

1 temmuz 2012 ispanya italya maçı

ben öyle bi insan mıyım
bir gücün[ybkz]swh[/ybkz], kalbimin temiz olmadığını bir kez daha kanıtladığı karşılaşmadır. sağlık olsun; ispanya milli futbol takımı bu kez dikine oynama gayretinde olduğundan, sıkkınlık vermedi ve hak ederek nefis bir galibiyet aldı.

bu arada; ikinci yarının başında, hakem net bir penaltıyı çalmayarak, maçın daha erken dakikalarda kopmasını önlemiş oldu.

beşiktaş taraftarı

ben öyle bi insan mıyım
bugünlerde akordu bozulmuş bağlama gibi olan topluluktur.

efendim şöyle anlatalım: bu sazımızın farklı notalara sahip 3 tel grubu vardır; her grupta da 2 veya 3 tel[ybkz]swh[/ybkz] bulunur. söz konusu en az iki telden en az birinin akordu bozulduğu zaman, detone bir sesten ziyade, anlamsız bir "çift ses"tir duyduğunuz.

erman toroğlu tarzı bir giriş olsa da, teşbihte hata olmazmış.

sadede gelecek olursak... kulüp olarak zor bir dönemden geçmekte olduğumuz aşikâr. yeni bir yönetimimiz var; zorunluluk ve tercihlerden dolayı da, katma değeri yüksek[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz] branşlarda yeniden yapılanma söz konusu. işte her şey de bu noktada başlıyor.

çoğunluğun sesinden, futboldan konuşalım haydi. kulübün başına, içimize sinsin veya sinmesin, camiânın içinden yerli bir hoca getirildi. giderlerde kısıntı uygulanmaya, bu kısıntı uygulanırken de takımın kalite düzeyini çok da düşürmemeye çalışılıyor. hâliyle, aşırı yüksek maliyetli ve takıma maliyeti oranda asla katkı sağlamayan oyuncular ile yolları ayırmak isteniyor. bunu yaparken de, söz konusu oyuncuların maliyetlerinin 2 veya 3'te 1'i ile; çoğunluğu genç olmak üzere, yeni oyuncular ikâme ediliyor. bu iyi niyetli politika uygulanmaya çalışılırken dahi; bizden, kötü günde omuz omuza durmasıyla övündüğümüz "biz"den, azımsanamayacak derecede "akordsuz ses"ler çıkıyor. bu satırların yazarı olarak, oyuncu bazında konuşmayacağımı ve polemiğin içine girmeyeceğimi de peşinen belirtmekte fayda görüyorum.

yönetim, en azından fiko başkan, iyi niyetiyle ve var gücüyle, gönüllü olarak girdiği enkazın altından kulübü çıkarmaya çaba sarf ediyor. burada, oyuncu bazında, "gitsin, kalsın" muhabbetleri yapmak inanın ki çok boş geliyor bana. armanın değeri biliniyor olsaydı, hem futbolcusu hem de yöneticisi ile, bu noktaya gelinmezdi. hem sportif başarısızlık ve kalitesizlik, hem de malî anlamda dibe vuruş... demek ki her şeyi yanlış değerler üzerine temellendirmişiz yıllardır. pahalı ve gözü pahasında olan oyuncu, işgüzâr menajer, savurgan yönetim, yüreksiz teknik direktör; daha ne olsun! bir şeyler değişmeli arkadaşlar, hatta belki de kökten değişmeli. şampiyonken mi âşık olduk ki biz bu armaya, bu renklere? varsın olmayalım, varsın dalga geçsin elin uzvuyla gerdeğe giren renkliler bizimle; giydiği formanın, taşıdığı kutsalın içinde çırpınan ve çırpınırken de değer üretme çabasında olan oyuncular karşımızda oldukça kim sırtımızı yere getirebilir ki bizim? sonuç, skor odaklı olacaksak; göz boyamalara kanıp, hayaller kurmaya devam edeceksek; şerefimizi iki paralık etmeye çalışanlara, yaptığımız hatalı muhalefetle çanak tutacaksak; zaten rengimiz, çoktan, bozulmaya başlamış demektir.

kaybetmekten korkulan tek şey

ben öyle bi insan mıyım
asla tek bir "şey" olmayan, birbirini tamamlayan değerler bütünüdür.

insanlık, onur, şeref, haysiyet, vicdan, dürüstlük; uzar gider hatta bu satırlar, benzeri kelimelerle.

ve fakat ikilem de buradadır ki, bu kavram ve olguların herhangi birini kaybetmek veya elinde tutmak, yine kişinin elindedir. o nedenle korkulacak bir şey yok; tabii bu değerlerin, önem sırası olarak, sol tarafına yerleştireceği çıkar ürünü "değer"leri yoksa.
274 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol