şu günlerde, yıllık ücretinde en az 400 bin euro'luk bir artış gerçekleşme tahmini ile dahi, hakkında "feda diyor" haberleri çıkaran basınımsı organların malzemesidir.
bilincimizi aydınlatan, ufkumuzu genişleten yeni açıklamalar sayesinde; yine, yeni bir şeyler öğrenmemizi sağlayan felakettir.
ne de olsa takdir-i ilâhi hep bunlar. yoksa toki'ymiş falanmış filanmış, hikâye bunlar birâder; ne yaparsın, mukadderât...
ne de olsa takdir-i ilâhi hep bunlar. yoksa toki'ymiş falanmış filanmış, hikâye bunlar birâder; ne yaparsın, mukadderât...
bize gülmeyi öğreten adamdır. bugün, her güldüğümde, içim kıyılıyor.
iyi niyetinden veya göt korkusundan, hiç fark etmez, yaptığı davranışı takdir ettiğim futbolcumuzdur. istese o sözleşmeyi tamamlar, tamamlayana kadar da çatır çatır alırdı parasını.
bir egemen korkmaz değildir belki; ama emin olun, aslâ da onun gibi olmayacaktır.
bir egemen korkmaz değildir belki; ama emin olun, aslâ da onun gibi olmayacaktır.
içinde bulunduğumuz şu zor günlerde; gereksiz yere panik, stres, endişe ve gider yapmaması; bilâkis dik durması gereken canlardır.
teknik direktörlük yeteneği ortalamanın üzerinde olmakla birlikte, çok da abartılmaması gerektiğini salık verdiğim adamdır.
her ne kadar yeniköy kasabı tabiri fazlasıyla çirkin olsa da, hoca ispanya milli futbol takımını şampiyon yaptı diye "ehe mehe" yapanlara da günde üç öğün vitamin yazıyorum. b12 falan da olabilir bak.
her ne kadar yeniköy kasabı tabiri fazlasıyla çirkin olsa da, hoca ispanya milli futbol takımını şampiyon yaptı diye "ehe mehe" yapanlara da günde üç öğün vitamin yazıyorum. b12 falan da olabilir bak.
(bkz: günah keçisi)
bir gücün[ybkz]swh[/ybkz], kalbimin temiz olmadığını bir kez daha kanıtladığı karşılaşmadır. sağlık olsun; ispanya milli futbol takımı bu kez dikine oynama gayretinde olduğundan, sıkkınlık vermedi ve hak ederek nefis bir galibiyet aldı.
bu arada; ikinci yarının başında, hakem net bir penaltıyı çalmayarak, maçın daha erken dakikalarda kopmasını önlemiş oldu.
bu arada; ikinci yarının başında, hakem net bir penaltıyı çalmayarak, maçın daha erken dakikalarda kopmasını önlemiş oldu.
bitiş düdüğü itibariyle italya milli futbol takımının güleceğine inandığım, gülmesini istediğim maçtır.
bu turnuvada şampiyon gibi oynayan bir takım varsa eğer, o da kendileri çünkü.
bu turnuvada şampiyon gibi oynayan bir takım varsa eğer, o da kendileri çünkü.
eğer ki maçta kalecilik yapacaksanız, madara olmaya sebebiyet verebilecek olan içme eylemidir.
kimisini ise, cesaret verici özelliğinden dolayı, planjonlara sevk edebilmektedir. o alkolün etkisi elbet geçecek, acılar bünyeyi ele geçirmeye başlayacak sözlük, dikkatli olmak lâzım.[ybkz]swh[/ybkz]
kimisini ise, cesaret verici özelliğinden dolayı, planjonlara sevk edebilmektedir. o alkolün etkisi elbet geçecek, acılar bünyeyi ele geçirmeye başlayacak sözlük, dikkatli olmak lâzım.[ybkz]swh[/ybkz]
çok farklı bir kafa olduğu su götürmez bir gerçek olan; kimisinin ise viskinin bir kadehini bünyesine kabul ettiği ândan itibaren, ulaşmak üzere yola çıktığı kafadır.
cinsel hazzı artırma potansiyeli ziyadesiyle yüksek olan katı veya sıvı besinlere halk arasında verilen isimdir.
(bkz: atom)
cumartesi günü yapılacak olan mesai nedeni ile, daha cuma günü akşamından kendini göstermesi ile bilinen; cumartesi gününün de psikolojik olarak kaybedilmesine neden olan durumdur.
bugünlerde akordu bozulmuş bağlama gibi olan topluluktur.
efendim şöyle anlatalım: bu sazımızın farklı notalara sahip 3 tel grubu vardır; her grupta da 2 veya 3 tel[ybkz]swh[/ybkz] bulunur. söz konusu en az iki telden en az birinin akordu bozulduğu zaman, detone bir sesten ziyade, anlamsız bir "çift ses"tir duyduğunuz.
erman toroğlu tarzı bir giriş olsa da, teşbihte hata olmazmış.
sadede gelecek olursak... kulüp olarak zor bir dönemden geçmekte olduğumuz aşikâr. yeni bir yönetimimiz var; zorunluluk ve tercihlerden dolayı da, katma değeri yüksek[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz] branşlarda yeniden yapılanma söz konusu. işte her şey de bu noktada başlıyor.
çoğunluğun sesinden, futboldan konuşalım haydi. kulübün başına, içimize sinsin veya sinmesin, camiânın içinden yerli bir hoca getirildi. giderlerde kısıntı uygulanmaya, bu kısıntı uygulanırken de takımın kalite düzeyini çok da düşürmemeye çalışılıyor. hâliyle, aşırı yüksek maliyetli ve takıma maliyeti oranda asla katkı sağlamayan oyuncular ile yolları ayırmak isteniyor. bunu yaparken de, söz konusu oyuncuların maliyetlerinin 2 veya 3'te 1'i ile; çoğunluğu genç olmak üzere, yeni oyuncular ikâme ediliyor. bu iyi niyetli politika uygulanmaya çalışılırken dahi; bizden, kötü günde omuz omuza durmasıyla övündüğümüz "biz"den, azımsanamayacak derecede "akordsuz ses"ler çıkıyor. bu satırların yazarı olarak, oyuncu bazında konuşmayacağımı ve polemiğin içine girmeyeceğimi de peşinen belirtmekte fayda görüyorum.
yönetim, en azından fiko başkan, iyi niyetiyle ve var gücüyle, gönüllü olarak girdiği enkazın altından kulübü çıkarmaya çaba sarf ediyor. burada, oyuncu bazında, "gitsin, kalsın" muhabbetleri yapmak inanın ki çok boş geliyor bana. armanın değeri biliniyor olsaydı, hem futbolcusu hem de yöneticisi ile, bu noktaya gelinmezdi. hem sportif başarısızlık ve kalitesizlik, hem de malî anlamda dibe vuruş... demek ki her şeyi yanlış değerler üzerine temellendirmişiz yıllardır. pahalı ve gözü pahasında olan oyuncu, işgüzâr menajer, savurgan yönetim, yüreksiz teknik direktör; daha ne olsun! bir şeyler değişmeli arkadaşlar, hatta belki de kökten değişmeli. şampiyonken mi âşık olduk ki biz bu armaya, bu renklere? varsın olmayalım, varsın dalga geçsin elin uzvuyla gerdeğe giren renkliler bizimle; giydiği formanın, taşıdığı kutsalın içinde çırpınan ve çırpınırken de değer üretme çabasında olan oyuncular karşımızda oldukça kim sırtımızı yere getirebilir ki bizim? sonuç, skor odaklı olacaksak; göz boyamalara kanıp, hayaller kurmaya devam edeceksek; şerefimizi iki paralık etmeye çalışanlara, yaptığımız hatalı muhalefetle çanak tutacaksak; zaten rengimiz, çoktan, bozulmaya başlamış demektir.
efendim şöyle anlatalım: bu sazımızın farklı notalara sahip 3 tel grubu vardır; her grupta da 2 veya 3 tel[ybkz]swh[/ybkz] bulunur. söz konusu en az iki telden en az birinin akordu bozulduğu zaman, detone bir sesten ziyade, anlamsız bir "çift ses"tir duyduğunuz.
erman toroğlu tarzı bir giriş olsa da, teşbihte hata olmazmış.
sadede gelecek olursak... kulüp olarak zor bir dönemden geçmekte olduğumuz aşikâr. yeni bir yönetimimiz var; zorunluluk ve tercihlerden dolayı da, katma değeri yüksek[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz] branşlarda yeniden yapılanma söz konusu. işte her şey de bu noktada başlıyor.
çoğunluğun sesinden, futboldan konuşalım haydi. kulübün başına, içimize sinsin veya sinmesin, camiânın içinden yerli bir hoca getirildi. giderlerde kısıntı uygulanmaya, bu kısıntı uygulanırken de takımın kalite düzeyini çok da düşürmemeye çalışılıyor. hâliyle, aşırı yüksek maliyetli ve takıma maliyeti oranda asla katkı sağlamayan oyuncular ile yolları ayırmak isteniyor. bunu yaparken de, söz konusu oyuncuların maliyetlerinin 2 veya 3'te 1'i ile; çoğunluğu genç olmak üzere, yeni oyuncular ikâme ediliyor. bu iyi niyetli politika uygulanmaya çalışılırken dahi; bizden, kötü günde omuz omuza durmasıyla övündüğümüz "biz"den, azımsanamayacak derecede "akordsuz ses"ler çıkıyor. bu satırların yazarı olarak, oyuncu bazında konuşmayacağımı ve polemiğin içine girmeyeceğimi de peşinen belirtmekte fayda görüyorum.
yönetim, en azından fiko başkan, iyi niyetiyle ve var gücüyle, gönüllü olarak girdiği enkazın altından kulübü çıkarmaya çaba sarf ediyor. burada, oyuncu bazında, "gitsin, kalsın" muhabbetleri yapmak inanın ki çok boş geliyor bana. armanın değeri biliniyor olsaydı, hem futbolcusu hem de yöneticisi ile, bu noktaya gelinmezdi. hem sportif başarısızlık ve kalitesizlik, hem de malî anlamda dibe vuruş... demek ki her şeyi yanlış değerler üzerine temellendirmişiz yıllardır. pahalı ve gözü pahasında olan oyuncu, işgüzâr menajer, savurgan yönetim, yüreksiz teknik direktör; daha ne olsun! bir şeyler değişmeli arkadaşlar, hatta belki de kökten değişmeli. şampiyonken mi âşık olduk ki biz bu armaya, bu renklere? varsın olmayalım, varsın dalga geçsin elin uzvuyla gerdeğe giren renkliler bizimle; giydiği formanın, taşıdığı kutsalın içinde çırpınan ve çırpınırken de değer üretme çabasında olan oyuncular karşımızda oldukça kim sırtımızı yere getirebilir ki bizim? sonuç, skor odaklı olacaksak; göz boyamalara kanıp, hayaller kurmaya devam edeceksek; şerefimizi iki paralık etmeye çalışanlara, yaptığımız hatalı muhalefetle çanak tutacaksak; zaten rengimiz, çoktan, bozulmaya başlamış demektir.
asla tek bir "şey" olmayan, birbirini tamamlayan değerler bütünüdür.
insanlık, onur, şeref, haysiyet, vicdan, dürüstlük; uzar gider hatta bu satırlar, benzeri kelimelerle.
ve fakat ikilem de buradadır ki, bu kavram ve olguların herhangi birini kaybetmek veya elinde tutmak, yine kişinin elindedir. o nedenle korkulacak bir şey yok; tabii bu değerlerin, önem sırası olarak, sol tarafına yerleştireceği çıkar ürünü "değer"leri yoksa.
insanlık, onur, şeref, haysiyet, vicdan, dürüstlük; uzar gider hatta bu satırlar, benzeri kelimelerle.
ve fakat ikilem de buradadır ki, bu kavram ve olguların herhangi birini kaybetmek veya elinde tutmak, yine kişinin elindedir. o nedenle korkulacak bir şey yok; tabii bu değerlerin, önem sırası olarak, sol tarafına yerleştireceği çıkar ürünü "değer"leri yoksa.
ilk yarısı itibari ile, keyif vermeyen karşılaşmadır. ispanya milli futbol takımının, önde alanda yapılan pres karşısında, pasifize görüntüsü de gözlerden kaçmıyor.
kimi yazarların[ybkz]swh[/ybkz], ilkinin ölümleri olma olasılığını düşünerek endişe duyduğu, bir türlü göremediği ânlardır.
şans bir kez de yüzüme gülse, ben kendimi öldüreceğim gerçi zaten sözlük.
şans bir kez de yüzüme gülse, ben kendimi öldüreceğim gerçi zaten sözlük.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?