3 temmuz 2012 samsun sel felaketi

avcarlıçürük
mert ırmağı'nın taşması sonucu meydana gelen felaket. şu ana kadar 8 kişi hayatını kaybetti; Samsun-Ordu ve Samsun-Ankara karayolları uzun süre trafiğe kapandı. can kayıplarının nedeni ise, 2 yıl önce inşa edilen kuzey yıldızı toki konutları'nın, iki derenin arasına yapılmış olması ve dolayısıyla binaların bodrum katlarını su basması.

http://tinyurl.com/bonpl5h
http://tinyurl.com/bp9bcl5

(bkz: toki)
ben öyle bi insan mıyım
bilincimizi aydınlatan, ufkumuzu genişleten yeni açıklamalar sayesinde; yine, yeni bir şeyler öğrenmemizi sağlayan felakettir.

ne de olsa takdir-i ilâhi hep bunlar. yoksa toki'ymiş falanmış filanmış, hikâye bunlar birâder; ne yaparsın, mukadderât...
gidiyorum bu
"plân değil pilav isteriz" zihniyetinin neo-liberal süreçte "kentsel dönüşüm projesi" kurdelasıyla süslenerek işlediği soğukkanlı cinayet.

burada "plân" ve "proje" sözcükleri üzerinde biraz durmak gerekir. çünkü iki sözcüğün de temsil etmiş olduğu zihniyet birbirinden farklılık arzeder. plânlı kalkınmanın öncelikleri toplumun refahı, sağlıklı fiziki mekânların yaratılması ve gelecek kuşakların da bunlardan faydalanma hakkına engel olmama üzerine kuruludur. ortaya çıkan kentsel rant, o kenti oluşturan bütün paydaşlar arasında bölüşülür.[ybkz]swh[/ybkz]

ancak siz "plân" sözcüğünün yerine post-modern kapitalist kültürün gözde kavramlarından olan "proje"yi koyacak olursanız varacağınız iskelede sizi yakışıklı bir başka olgu karşılar: piyasa.(ne elinde çiçekler vardır. ne de kapınızda sırılsıklamdır. yine de şaşırmayın.) bu noktadan itibaren bu işlere girerken dikkate almanız gerekecek hususlar piyasanın tercihleri, piyasanın koşulları, piyasanın öngörüleri ve nihayetinde piyasanın çıkarları gibi tanımlamalarda kendisini gösterecektir. "kamu yararı" yerini "kâr" olgusu işgâl eder. artık doğal ve kültürel çevre ile ilgili hassasiyetler yartırımcının elde edeceği rantın miktarıyla doğru orantılı olarak artar ya da azalır. örneğin yatırımcı açısından iki derenin arasına toplu konut inşa etmek daha kârlıysa, yer seçiminde herhangi bir sorun olduğunu zannetmeyebilirsiniz.

milli görüş geleneğinden kopup gelen bir fraksiyonun yeni kapitalizmin temel parametreleriyle politik iktidar pahasına barışmakta sakınca görmeyeceğini bir noktaya kadar anlayabiliyorduk. ama herhalde hiçbirimiz de kapital piyasalarla bu kadar içli dışlı olacağını düşünmedik. ancak türk sağına özgü bir takım geleneksel kodlardan da tam anlamıyla sıyrılmış değiller. yaşanan ölümleri "mukadderat" kavramı üzerinden estetize etmek gibi.

toki için ayrı bir parantez açmak gerekecek galiba. "plân-programdan uzak" demeyeceğim çünkü öyle bir kaygıları bulunmamakta. ülkenin akıllarına esen her yerinde binalar yükselterek konut sorununa anlık çözüm bulmakla eleştirilirdi. son olaydan sonra gözüküyor ki bunda bile belli bir aşama kaydettiği söylenemez. çünkü her "projelerinde" denetim-kontrol ayağı eksik. (buraya dikkat. sel basan zemin katlar "proje"de sığınak olarak tanımlanmışken kapıcı dairesi olarak tahsis edilmiştir.) kafalarındaki tek şey, mümkün olan en kısa sürede inşaatları btirimek. açılışlarda yapılan konuşmalarda hükümet üyelerinin müteahhit firmaların sahipleriyle "proje" nin tamamlanacağı süre ile ilgili olarak şakalaştıklarına şahit olursunuz. öngörülenden daha kısa sürede bitirme sözü alınırsa o meydanda kuvvetli bir alkış kopar. yapı denetimi, jeolojik ve geoteknik verilerin incelenmesi "çabuk iş bitirme" yi sekteye uğratacaktır. iş çabuk biter ve siz vatandaşlarınıza o evlerin(?) anahtarlarını kendi ellerinizle teslim edersiniz. ve artık gidene tabut, kalana zabıt tutmayı kanıksar hâle gelirsiniz.

amaaan benim ki de lâf. afet işte. karadeniz'de sık sık oluyor.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol