samimi olmayan erkektir.
altında başka bir şey aramanıza gerek yok; çünkü öyle bir adam yok, öyle bir insan yok.
olsa olsa yediği bokların üstünü örtmeye çalışan bi hemcinstir.
bu hafta griple birleştirerek kombo yapacağım ömür törpüsüdür.
beni, istifa etmekle katil olmak arasında ikilemde bırakan siktirboktan davranışlardır.
nâm-ı diğer mehmet özdilek.
ertuğrul sağlam ve rıza çalımbay örnekleri gibi malum tahammülsüzlüklerimizin ardından, her ne kadar şifo mehmet'in gelmesi için divane olsam da... dilim varmıyor işte sözlük, onu da harcayacağız çünkü; adım gibi biliyorum.
ertuğrul ve rıza hocaların bu camiaya küsmüş olma ihtimallerini düşünmüyorum ama; futbolculuğunda birkaç nesilin gurur abidesi olmuş bu adamları birkaç başarısız sonucun ardından çöp misali atıyoruz ya, yanarım da ona yanarım. tabi ki içleri buruk, bir "gel hocam" lafı dahi yeterli olacaksa da, her şey nasıl eskisi gibi olacak...? ikisinin de karakteri fazlasıyla düzgündü; beşiktaşlı duruşunu, üzerlerinde sırıtmayacak şekilde yansıtıyorlardı. oyunu da iyi bilen adamlardı, tek ve önemli sorun daha bu yeni yollarının başında olmalarıydı. bu nedenle, medya başta olmak üzere, herkes kolaylıkla yükleniyordu kendilerine ilk başarısız sonuçta. hele bir de arka arkaya 2-3 maç yenilgi serisine bağlayıverdimi... bi taşak geçmedikleri kalıyordu adamla. zaten bize de malzeme lazım ya, yapıştırıyoruz hemen yaftayı. mustafa denizli vardı hani, yaşlı kurt[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz], daha temkinli yaklaşırdı çok saygıdeğer medyamız kendisine karşı. ötesini anlatmaya gerek var mı bilmiyorum...
bildiğim bir şey var ki; mehmet özdilek de gelse harcayacağız, kralı gelse yine harcayacağız. ya tecrübe yetersizliklerinden bulacağız onları karalamak için itici gücümüzü, ya da yüzsüzlüğümüzden, tahammülsüzlüğümüzden, ya da artık yıkılmaya başlayan beşiktaşlı duruşumuzdan. hangisinin olduğu ne fark eder? al birini vur ötekine, çünkü bu yollar hep bize kaybettiren sonlara çıkıyor.
ertuğrul ve rıza hocaların bu camiaya küsmüş olma ihtimallerini düşünmüyorum ama; futbolculuğunda birkaç nesilin gurur abidesi olmuş bu adamları birkaç başarısız sonucun ardından çöp misali atıyoruz ya, yanarım da ona yanarım. tabi ki içleri buruk, bir "gel hocam" lafı dahi yeterli olacaksa da, her şey nasıl eskisi gibi olacak...? ikisinin de karakteri fazlasıyla düzgündü; beşiktaşlı duruşunu, üzerlerinde sırıtmayacak şekilde yansıtıyorlardı. oyunu da iyi bilen adamlardı, tek ve önemli sorun daha bu yeni yollarının başında olmalarıydı. bu nedenle, medya başta olmak üzere, herkes kolaylıkla yükleniyordu kendilerine ilk başarısız sonuçta. hele bir de arka arkaya 2-3 maç yenilgi serisine bağlayıverdimi... bi taşak geçmedikleri kalıyordu adamla. zaten bize de malzeme lazım ya, yapıştırıyoruz hemen yaftayı. mustafa denizli vardı hani, yaşlı kurt[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz], daha temkinli yaklaşırdı çok saygıdeğer medyamız kendisine karşı. ötesini anlatmaya gerek var mı bilmiyorum...
bildiğim bir şey var ki; mehmet özdilek de gelse harcayacağız, kralı gelse yine harcayacağız. ya tecrübe yetersizliklerinden bulacağız onları karalamak için itici gücümüzü, ya da yüzsüzlüğümüzden, tahammülsüzlüğümüzden, ya da artık yıkılmaya başlayan beşiktaşlı duruşumuzdan. hangisinin olduğu ne fark eder? al birini vur ötekine, çünkü bu yollar hep bize kaybettiren sonlara çıkıyor.
aynı zamanda, elektro gitarda kullanılan hayati efektin adıdır[ybkz]swh[/ybkz]. tadında kullanıldığında ciğerden gelen bir ses, bir çığlık, bir isyan, ve belki de bir aşktır.
"hangi efekt lan o?" derseniz; çok basit ve temel bir örnekle, elektro gitarın akustik gitardan fark kümesini bulun, ahan da işte odur. popçuların arkasında çalanlar genelde pek kullanmazlar.
haa, bir de overdrive vardır ki; bunun küçük kardeşi olup, ukdeli yüreklerle bilahare konuşuruz.
"hangi efekt lan o?" derseniz; çok basit ve temel bir örnekle, elektro gitarın akustik gitardan fark kümesini bulun, ahan da işte odur. popçuların arkasında çalanlar genelde pek kullanmazlar.
haa, bir de overdrive vardır ki; bunun küçük kardeşi olup, ukdeli yüreklerle bilahare konuşuruz.
iç burkan bir kıraç şarkısıdır.
"alıştım sanki yalnızlığa,
alıştım senin yokluğuna,
alıştım ben gülüm... sakın ağlama
olur ya, bir gün gelir ya
olur ya, kader bu ya
olur ya, benden başkasını
gözün görmez; olur ya..."
kısmı işin özüdür aslında.
"alıştım sanki yalnızlığa,
alıştım senin yokluğuna,
alıştım ben gülüm... sakın ağlama
olur ya, bir gün gelir ya
olur ya, kader bu ya
olur ya, benden başkasını
gözün görmez; olur ya..."
kısmı işin özüdür aslında.
(bkz: he yarram he)
kaç nesil bu boş ümitlerle heder oldu gitti. biz yandık zamanında siz yanmayın, yok olum öyle bi' şey.
kaç nesil bu boş ümitlerle heder oldu gitti. biz yandık zamanında siz yanmayın, yok olum öyle bi' şey.
türkçe karşılığı gerilme olan ve hemen hemen her bilim dalında sıkça kullanılan terimdir.
kontrolü sol el ile yapıldığından[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz], yerlere düşe düşe içi geçmiş olan edevattır.
gönüllerin başkanı dingoc başkanın çekildiği[ybkz]swh[/ybkz], dişi kartal albatros'un iddialı bir çıkış yaptığı ve kartal yuvası torbasına paraları güç bela sığdırdığı bu ortamda, bir garip mühendis olarak bana bok yemek düşer müdürüm afedersin diyerekten çekildiğimi üzülerek bildiriyorum.
amaaaa... fikret orman adaylıktan çekilir, diğer adayların ayağı bir güzel kaydırılır, süleyman seba da "ehhh be, başkanlığınıza da size de... sktirin gidin lan" derse; yıldırım demirören "tamam la oğlum şaka yaptım, tüm borçları ödüyorum; sülalemi bile satarım beşiktaş için" beyanında bulunursa; yarınki maçta cenk gönen gol atarsa, burak kaplan trivela yaparsa, muhammed demirci 7 kişiyi çalımladıktan sonra topu ağlarla kavuşturursa; rte helikopterden helikoptere atlarken şarjör değiştirirse tekrar aday olma ihtimalini gözden geçirebilirim.
yani kısacası, başkan ben olacağım canlar, ama hangi paralel evrende olur orasına ben karışmam.
amaaaa... fikret orman adaylıktan çekilir, diğer adayların ayağı bir güzel kaydırılır, süleyman seba da "ehhh be, başkanlığınıza da size de... sktirin gidin lan" derse; yıldırım demirören "tamam la oğlum şaka yaptım, tüm borçları ödüyorum; sülalemi bile satarım beşiktaş için" beyanında bulunursa; yarınki maçta cenk gönen gol atarsa, burak kaplan trivela yaparsa, muhammed demirci 7 kişiyi çalımladıktan sonra topu ağlarla kavuşturursa; rte helikopterden helikoptere atlarken şarjör değiştirirse tekrar aday olma ihtimalini gözden geçirebilirim.
yani kısacası, başkan ben olacağım canlar, ama hangi paralel evrende olur orasına ben karışmam.
gecenin bir yarısı akla gelip dinlenilen[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz], ardından çift haneli rakamlar boyunca tekrar edilen, en son bir sigara yaktıran, sonra da usulca yatağa girmeye mahkûm bırakan ahmet kaya şarkısıdır.
iyi geceler sözlük... tabi böyle bir şey mümkünse.
iyi geceler sözlük... tabi böyle bir şey mümkünse.
olsa da yesek dedirten, doksanlı yılların vazgeçilmezi, abur cuburumuzdu.
ara sıra nostalji yapsak da şimdilerde, eski tadı vermiyor nedense.
ara sıra nostalji yapsak da şimdilerde, eski tadı vermiyor nedense.
bitiş düdüğü itibariyle anlık bir flashforward'a uğrayıp, kupayı[ybkz]swh[/ybkz] kaldıran oyuncularımızı gördüğüm maç olmuştur.
yakına çektiğinde, geri alabilmek için uzunca bir yol yürümeyi[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz] ve güzel bir meblağ ödemeyi gerektirdiği düşünüldüğünde; biçare olarak uygulanan ve arabaya da, çekene de, çekeceğin yere de, alacağın yere de okkalı laflat ettirendir.
son zamanlarda istisnasız olarak her sabah uygulamak zorunda kaldığım; zoraki, bol adrenalinli, sık nefesli, sıfır hevesli spordur.
cuma günü öğlen saatlerinde baş gösteren, saatler ilerledikçe daha da kuvvetlenen, hatta zaptedilemez boyuta gelen iç kemirmesidir.
akşamın ilerleyen saatlerinde yerini, ertesi gün işe gitmeme isteğine bırakır. ve fakat, genelde el mahkûmdur.
akşamın ilerleyen saatlerinde yerini, ertesi gün işe gitmeme isteğine bırakır. ve fakat, genelde el mahkûmdur.
cumartesi günü olursa, iş gereği yurt dışında olmazsam eğer tabi, bekleyen işler dahi olsa sallayıp geleceğim; pazar günü olursa yazar arkadaşlarıma mecburen iyi eğlenceler dileyeceğim organizasyondur.
istesek de istemesek de, sezon sonunda elimizden alınacak olan futbolcudur.
arkadaş böylesi kırk yılda bir geliyor, birkaç sene izleyeydik eyiydi.
arkadaş böylesi kırk yılda bir geliyor, birkaç sene izleyeydik eyiydi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?