beşiktaş

35 /
kabileasamoah
bu sezon sakatların ve formsuzların kendini biraz toparlamasıyla hem gelecek vadeden hemde insanda müthiş heyecanlar yaratan 11 potansiyeli olan takımım.

---------------------tolga-------------------
serdar-----sivok--------ersan----motta
--------------------atiba--------------------
------------mami---------oğuzhan--------
gökhan t.-------------------------------frei
--------------ö. h. şişmanoğlu------------

kerim frei ile olcayı, ömer hasan ile de mustafayı(tabi ki formda bir mustafa) yedeklersek tadından yenmez.
blackeagle1903
[ybkz]swh[/ybkz]
--spoiler--

23 kasım 2013 galatasaray sivasspor maçından sonra biraz daha netleşti ki, başı sonu belli bir tiyatro izliyoruz yıllardır. sonra zeki önder özen'i düşündüm, slaven bilic'i düşündüm ciğerim sızladı. o an o kadar umutsuzluğa düştüm ki elimde olsa ''yeter artık heder etmeyin kendinizi, boşuna uğraşmayın gadasını aldıklarım'' diye seslenirdim bu güzel insanlara. yemin olsun bu umutsuzluğun sebebi beşiktaş değil, dış etkenler. vallahi yazık bu kadar emeğe, paraya. süper lige kilidi vuralım, her sene bir törenle sırayla fenerbahçe'ye ve galatasaray'a kupaları verilsin biz de rahat edelim onlar da. biz yine severiz beşiktaş'ı.

geçenlerde bilic ''kadın taraftarlara yalvarıyorum stadı doldursunlar'' diye açıklama yaptı. vallahi karı kılığına girip stada koşturmak istedim o an. işte üzüldüğüm bu insanlardır.

birkaç hafta önce galatasaray ofsayttan bir gol attı, maç başlığı altına ''şikecilere kapak olsun bu gol'' yazdı galatasaray taraftarı. şikecilere kapak olacak olan gol ofsayt lan! ironiye paradoksa bakın amına koyim! haftaya fener maçımız var bizim taraftar kadrolardan, taktiklerden çok maçın hakemini merak ediyor. ben böyle aşkın adaletini ızdırabını sikeyim!

bu yazıda da, daha önceki yazdıklarımda da defalarca kez belirttim. ben bu güzel takımdan bir an olsun ümidimi kesmedim. ümidimizi kıran ayak oyunlarıdır, lobilerdir. ama her şeye rağmen kazanan biz olalım istiyorum, haramilerin saltanatını yıkalım istiyorum.

--spoiler--


pepük
hentbol başta olmak üzere diğer branşlara eğilmesi gereken takım. bir, en fazla iki çok iyi transferle hentbol takımımızın avrupa kupalarında başarı yakalaması çok zor değil.
antakyalı
sınırını çizemeyen romantik/arabesk taraftarları olduğu sürece fenerbahçe'ye ezilmeye mahkum takımdır.

gerektiği yerde romantik gerektiği yerde mantıklı olan beşiktaşlılardanım. şimdi romantik/arabesk beşiktaşlılar eksiyi basın sorun yok. bu kafayla sadece kendi takım taraftarınızı eksiler rahatlarsınız ancak.[ybkz]swh[/ybkz]
isyan devrim beşiktaş
özlemi yine deli gibi sarmış takımımdır. her şey güzel gidiyorken bir anda yapılan saçma hareketlerle sinirlendirse de bu özlem hiçbir şekilde azalmıyor. moralsiz bile olsa insan, sahadaki siyah şort beyaz forma kombinasyonunu görünce içi içine sığmıyor.

kendime kızıp izlemeyeceğim maçları dedim bazen, bir olay oldu gitmeyeceğim maçına dedim, sinirliydim özetleri bile izlemeyeceğim dedim, spor haberlerine bakmayacağım dedim. bunları bu yaşıma kadar çok dedim, ileride de diyeceğim biliyorum. ama olmadı, yine olmayacak. içimdeki sevda azalmayacak. özetleri izlemeyeceğim derken yan gözle televizyona bakacağım, maçı izlemeyeceğim derken önünden geçtiğim kahvede dev ekrana kilitlenecek bir an gözlerim. gazete bayisinin önünden geçerken spor gazetelerine takılacak ilk önce gözlerim, o gazetedeki siyah-beyazlı adamlara bakacağım. çünkü biliyorum ki bu bir kara sevda. beyaz umutlar beslenen kara sevda. bitmeyecek tükenmeyecek bir kara sevda.

çok şanslıyım ki bu sevdamı anlayan, bu sevdama büyük bir saygı duyan, benimle birlikte bu sevdaya sevdalanan bir sevdiceğim var. ikisi için de bağırıyorum;

(bkz: sensiz geçen günlerin ben amına koyim)
cool
yaşama sevincim, umudum, mutluluğum, neşem, huzurum, yalnız kaldığımda sığındığım, güvendiğim limanım. kısacası beşiktaş benim hayatım, benim her şeyim..
kabileasamoah
şu an kabusta olan takımım. gözlerimizi açsak ve 5. haftadaki galatasaray maçının[ybkz]swh[/ybkz] 46. dakikasına gitsek. nefes alamıyorum, içim daralıyor. yazık değil mi bu taraftara?
why so serious
En sevdiğim duygu Beşiktaş‘la ilgili birşey gördüğümdeki duygudur.Kelimelerle anlatılamayacak bir aşk.Temsil ettiğimiz değerler yeter.

Bir derdim var bin dermana değişmem asla!
roberto baggio
hey gidi koskaca asırlık çınar,ne hallere düşürdüler seni,ama biz seni bu yüzden seviyoruz,böyle olmanı seviyoruz,farklı olmanı seviyoruz.sahada o formaları gördüğümüz zaman kalbimiz küt küt atıyor,yenildiğin zaman,hakkın yendiği zaman odamıza geçip gizli gizli göz yaşı döktüğümüzssün,gözümüzdeki yaşları görenlere ise sigara dumanı kaçtı dediğimissin.
anlayamaz kimse bu aşkı
hayattır beşiktaş. bi yaşayış şekli. umuttur öncelikle, her sezon başında şampiyonluk hedeflenir, sonra öyle böyle götürülür, genelde pek parlak bitmez sezon. inişli çıkışlıdır, arada yüzünü güldüren şeyler de olur beş altı yıl beklemen gerekse de. mütevazılık esastır, kanaat etme, beklentileri düşürme, sinirlensen de asla yarı yolda bırakmamaktır sevdiğini, sevdiklerini, sadakattir. kötü geçse de sezon tribünden kopmamaktır. düşünmektir, bağzı şeyleri düşünmeden kabul etmemektir. hep bi isyandır, başkaldırıdır. sadedir beşiktaş, basittir. karmaşık dolambaçlı çirkinliklerden uzak, salt sevgidir. haklının yanında olmaktır, halktandır, candandır, samimidir. işte tam da bu yüzden sevdadır gönüllerde.
avcarlıçürük
özellikle bu sezon doruk noktasına ulaşan pisliklerin odağına yerleştirilen takımımız. nedense her skandal patladığında bunu fark eden bir kısım taraftar, bir sonraki maçtan itibaren hafızasına reset atıyor.

*senin takımın, iktidar partisi sayesinde süper lig'e kadar yükselen; düştüğü bir alt ligden, oldukça şaibeli bir final maçı sonrası, adanaspor'un hakkını yiyerek tekrar çıkan; ev sahibi olduğu stadyum, başbakanın adını taşıyan; taraftarı "her yer tayyip, her yer erdoğan" diye tezahürat yapan bir takımla maç yapıyor. yine tartışmalı bir maç [ybkz]swh[/ybkz] sonrası aldığı seyircisiz oynama cezası yeni bitmiş ve tam da bittiği hafta, yine sahaya bir taraftar giriyor. yine kimse müdahale etmiyor ve futbolcunun yanına kadar gelip, ona fiziksel zarar vermeye kalkışıyor. futbolcuyu korumak isteyen arkadaşları, kırmızı kart görüyor, yetmiyor, bir tanesi 3 maç ceza alıyor. aynı maçta, takımın gole giderken, tribünlerden atılan ikinci topu alıp saklayan rakip takım oyuncusu, topun üstüne top atarak atağı kesiyor. lehimize penaltı ve bunu yapan oyuncuya kırmızı kart çıkması gerekirken, sarı kartla geçiştiriliyor ve top rakibe veriliyor. bu hareketi yapan oyuncu, cezalandırılmıyor.

*bu olayın ardından, slaven bilic'in, ülkeden gitmesine yönelik tehditler aldığı ortaya çıkıyor.

*aynı olay nedeniyle canlı yayında çıldıran ali ece, pfdk üyeleri tarafından işinden edilmeye çalışıldığını açıklıyor.

*beşiktaş jimnastik kulübü basın yalanlama servisi diye bir şey var ve her gün, istisnasız her gün, bir iftira yalanlamak zorunda kalıyor.

*10 kupona götveren basın gibi deyimlerle tanımladığımız basın, bu yalanlamalara rağmen susmak bir yana, daha da azıtıyor. bir kişi de geçmişe bakıp demiyor ki, "bu orospu çocukları bilic'in, önder özen'in üzerine oynuyorsa, demek ki bizim bu adamlara sahip çıkmamız lazım." yani şu mantığı kurmak için başımıza daha ne gelmesi gerekiyor? bana futbol dersi vermeye kalkışanları, beşiktaş'ın geçmişini araştırmaya davet ediyorum.

*beşiktaş jk yönetimi, sürekli olarak vodafone arena ile tehdit ediliyor. üstelik de bu tehditleri savuranlar, bunu gizleme gereği duymuyor. açık açık göndermeler yapıyor.

*tüm bu olanlara, olması gereken yerde, tribünde tepki veriliyor ve "bırakın şimdi, takımı destekleyin" diyenler oluyor. dün akşam maçı [ybkz]swh[/ybkz] izleyemedim ama twitter'da bu tepkileri verenleri gördüm. onlara şunu sormak isterim: "mesele sadece futbol değil, sen hâlâ anlamadın mı?" [ybkz]swh[/ybkz]


futbol hiçbir zaman sadece futbol değildi belki ama hiçbir zaman da şimdiki gibi, "futbol haricinde her şey" olmadı herhalde. tepki konulması gereken şeyler, tam da bu pislikler işte. senin takımın, maçtan önce kenetlenip galibiyet yemini eden adamlara sahip. bu adamların hepsini beğenmeyebilirsin, kadro seçimini, transferleri beğenmeyebilirsin ama şöyle bir ortamda, manuel fernandes gibi istisnalar hariç, hepsine sahip çıkmak zorundasın. çıkmıyorsan da beşiktaşlılık ile ilgili hiçbir şeyi sahiplenme ve bunlarla övünme hakkın yok. yine gezi'den örnek vereyim; bazıları kabul etsin veya etmesin, biz gezi direnişi ile çok şey kazandık. zaman geçtikçe ortaya çıkıyor bu gerçek. bunu da, kimsenin siyasi duruşuna, kimliğine, düşüncesine bakmadan, aynı amaç uğruna kenetlenerek başardık. kenetlendiğimiz süre boyunca da sokaklar bizimdi. taksim bizimdi, baya bizimdi yani, belediye bile giremedi, koskoca iki hafta boyunca. ne zaman ki iktidar olaya el atıp, flamaydı posterdi diye bizi böldü, o zaman kaybettik sokakları. ama hiçbir şey de eskisi gibi olmadı işte. şimdi, beşiktaş'a da aynı şekilde sahip çıkma zamanı. bu kokuşmuş düzen değişmeden, konuşulacak her türlü teknik-taktik mevzu, kendi kendimizi tatmin etmekten başka bir boka yaramaz. sonunu bildiğin bir filmi, her seferinde farklı bir son bekleyerek izlemekten öteye gitmez. artık tepkimizi doğru yere yöneltmeyi öğrenmemiz lazım, yoksa bu oyuncu/teknik kadro yeme kafasıyla, daha çok vururlar bize.
nolmuş
Lise birde ben takım tutmuyom oğlum dediğimde arkadaşım binbir dil döktü biri sorarsa beşiktaşlıyım demem için. En sonunda tamam dedim. Sonra yavaş yavaş benimsedim. Maçı izlemesem de yenildiğini duyunca içim burkulmaya başladı yendiğini duyunca içimde bir mutluluk. Sonra istanbula geldim maç günleri beşiktaş çarşıdan geçerken gördüğüm çoşku nasıl hoşuma gidiyor. Arıyorum arkadaşı dinletiyorum. O izmirde. Bide çarşı ruhunu gördüm gezide. Daha da sevdim. Lan gün be gün içimde büyüyen bir sevgi var.
35 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol