özellikle bu sezon doruk noktasına ulaşan pisliklerin odağına yerleştirilen takımımız. nedense her skandal patladığında bunu fark eden bir kısım taraftar, bir sonraki maçtan itibaren hafızasına reset atıyor.
*senin takımın, iktidar partisi sayesinde süper lig'e kadar yükselen; düştüğü bir alt ligden, oldukça şaibeli bir final maçı sonrası, adanaspor'un hakkını yiyerek tekrar çıkan; ev sahibi olduğu stadyum, başbakanın adını taşıyan; taraftarı "her yer tayyip, her yer erdoğan" diye tezahürat yapan bir takımla maç yapıyor. yine tartışmalı bir maç [ybkz]swh[/ybkz] sonrası aldığı seyircisiz oynama cezası yeni bitmiş ve tam da bittiği hafta, yine sahaya bir taraftar giriyor. yine kimse müdahale etmiyor ve futbolcunun yanına kadar gelip, ona fiziksel zarar vermeye kalkışıyor. futbolcuyu korumak isteyen arkadaşları, kırmızı kart görüyor, yetmiyor, bir tanesi 3 maç ceza alıyor. aynı maçta, takımın gole giderken, tribünlerden atılan ikinci topu alıp saklayan rakip takım oyuncusu, topun üstüne top atarak atağı kesiyor. lehimize penaltı ve bunu yapan oyuncuya kırmızı kart çıkması gerekirken, sarı kartla geçiştiriliyor ve top rakibe veriliyor. bu hareketi yapan oyuncu, cezalandırılmıyor.
*bu olayın ardından, slaven bilic'in, ülkeden gitmesine yönelik tehditler aldığı ortaya çıkıyor.
*aynı olay nedeniyle canlı yayında çıldıran ali ece, pfdk üyeleri tarafından işinden edilmeye çalışıldığını açıklıyor.
*beşiktaş jimnastik kulübü basın yalanlama servisi diye bir şey var ve her gün, istisnasız her gün, bir iftira yalanlamak zorunda kalıyor.
*10 kupona götveren basın gibi deyimlerle tanımladığımız basın, bu yalanlamalara rağmen susmak bir yana, daha da azıtıyor. bir kişi de geçmişe bakıp demiyor ki, "bu orospu çocukları bilic'in, önder özen'in üzerine oynuyorsa, demek ki bizim bu adamlara sahip çıkmamız lazım." yani şu mantığı kurmak için başımıza daha ne gelmesi gerekiyor? bana futbol dersi vermeye kalkışanları, beşiktaş'ın geçmişini araştırmaya davet ediyorum.
*beşiktaş jk yönetimi, sürekli olarak vodafone arena ile tehdit ediliyor. üstelik de bu tehditleri savuranlar, bunu gizleme gereği duymuyor. açık açık göndermeler yapıyor.
*tüm bu olanlara, olması gereken yerde, tribünde tepki veriliyor ve "bırakın şimdi, takımı destekleyin" diyenler oluyor. dün akşam maçı [ybkz]swh[/ybkz] izleyemedim ama twitter'da bu tepkileri verenleri gördüm. onlara şunu sormak isterim: "mesele sadece futbol değil, sen hâlâ anlamadın mı?" [ybkz]swh[/ybkz]
futbol hiçbir zaman sadece futbol değildi belki ama hiçbir zaman da şimdiki gibi, "futbol haricinde her şey" olmadı herhalde. tepki konulması gereken şeyler, tam da bu pislikler işte. senin takımın, maçtan önce kenetlenip galibiyet yemini eden adamlara sahip. bu adamların hepsini beğenmeyebilirsin, kadro seçimini, transferleri beğenmeyebilirsin ama şöyle bir ortamda, manuel fernandes gibi istisnalar hariç, hepsine sahip çıkmak zorundasın. çıkmıyorsan da beşiktaşlılık ile ilgili hiçbir şeyi sahiplenme ve bunlarla övünme hakkın yok. yine gezi'den örnek vereyim; bazıları kabul etsin veya etmesin, biz gezi direnişi ile çok şey kazandık. zaman geçtikçe ortaya çıkıyor bu gerçek. bunu da, kimsenin siyasi duruşuna, kimliğine, düşüncesine bakmadan, aynı amaç uğruna kenetlenerek başardık. kenetlendiğimiz süre boyunca da sokaklar bizimdi. taksim bizimdi, baya bizimdi yani, belediye bile giremedi, koskoca iki hafta boyunca. ne zaman ki iktidar olaya el atıp, flamaydı posterdi diye bizi böldü, o zaman kaybettik sokakları. ama hiçbir şey de eskisi gibi olmadı işte. şimdi, beşiktaş'a da aynı şekilde sahip çıkma zamanı. bu kokuşmuş düzen değişmeden, konuşulacak her türlü teknik-taktik mevzu, kendi kendimizi tatmin etmekten başka bir boka yaramaz. sonunu bildiğin bir filmi, her seferinde farklı bir son bekleyerek izlemekten öteye gitmez. artık tepkimizi doğru yere yöneltmeyi öğrenmemiz lazım, yoksa bu oyuncu/teknik kadro yeme kafasıyla, daha çok vururlar bize.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?