sana yazdım

heyhat
kimi zaman özellikle birisine değil hem hitap ettiğin o'na hem kendine hem her şeye yaptığın saçmalamalardır.

adım adım sona yaklaşan bir kaç soru işareti kalır aklımızda
neye sevinip neye güleceğimize karar verme çabaları sonuçsuz kalır ve artık hiçbir şey eskisi gibi değildir.
gündem konusu olmayan huzur ve kaybedilen mutluluklarsa oynadığınız oyun bitmiştir, kaybedilen her şeyde sizden bir parça gidebilir ve buna tahamül edebilirsiniz zira tüm parçalar tek bir noktaya tutunmakta olduğunu inkar edemezsiniz, o parçanın adı yok kaybettiğiniz de sadece içiniz de bir yerde kocaman bir boğum oluştuğunu hissedersiniz, bir yakınınızın ölmesi gibi, ya da en sevdiğiniz ve sevilenler arasında en eskisi olan bir albüm veya kitap gibidir, koyar! koyduğu yeri çok acıtır gitmesi.
olmamış insanlar var etrafımda ve ben de bu olmayanlardan biriyim, güzel bir damak tadım veya anlatabilecek "aman tanrım" hikayeleri olmayan bir adamım, günlük yaşama zorunluluğundan keyf almaya çalışıyorum bedenim ve ruhumun nasırlaşmaları dünyadan bir nebze olsun uzaklaştırmayı başarıyor, fikri hür zikri göreceli özgürlükte yaşamayı seven birisiyim, günlük hayatımda ne içerim ne yerim sorusunun cevabı hiç, normal bir insan olmayacak kadar da düşünebiliyorum, tanımadan önce en çok sevilen olmak gibi bir çaba sarfediyorum tüm insanların gerçekten ölmesini isterken bir yanda da sevilmek isteyen bir bünye ve bunun için insana ihtiyaç duyan bir akıl oyunu oynuyor beynim, ölmesini istediğin canlılara ihtiyaç duymanın yaşattığı beyin travmasını anlatmama gerek yoktur, herhalde!
heyhat,
hiç aşktan bahsetmeyeyim diyorum ama elim işte bensiz gidiyor uzanıyor yaz karala çiz ve sonra unut diyor yazdıkça iç huzurunu dinlendirebilen bir yalancıyım. yazınca daha çok seviyorum ama daha çok yarım bırakıyorum gibi kendimi. mesela bir insan eğlenirken evde kahrolan bir diğer insanın düştüğü aciz ruh halini anlatabilirim size ama eminim acı çekmekten zevk almadığınız için nasihat vermeye kalkacaksınız ve bu benim için ucu iyice sivrileştirilmiş bir kurşun kalemle yuvarlığın dışına taşırmadan soruya yanıt vermek için yuvarlağın içini karalamak kadar zor.
nasıl bir yaşam seçerdik kendimize elimizde olsa, bu seçenek sorulsaydı herhalde en çabuk yoldan kendimizi mahvedebilirdik, düşünsene hep mutlu olduğunu yahu hep bir şeyler eksik olmaz mıydı? yada yaşadığın heyecanları hayal et? hangisi aklına gelirdi önceden ya da aklına gelse hangisi bu kadar heyecanlı olurdu? bunları düşünerek öleceğim diye çok korkuyorum, gerçi ben öleceğim diye korkuyorum ya orası ayrı.
bir den bir dünya sessizliğine bürünüp gecenin artık koyuluğunu can çekişerek kaybettiği en şafağın sökmesine yakın saatlerinde yaşamayı özlemişim, nasıl bir dinginliktir o nasıl bir huzur saatleridir gök yüzünün en az kendisini saklayabildiği ana bir kaç dakika kaldığının habercisidir! günün yirmi saati akıllara zarar derecede ya çok karanlık ya çok yakıcı olan gök yüzü bahettiğim zaman dilimininde en savunmasız anlarını yaşar, tıpkı uyumaktan öldümden daha çok korkan insanlar gibi. gözlerini kapattığında rüya görür tüm gerçekliğiyle ve hep görmek istemediği rüyalar, onlu olmasında sıkıntı yok onsuz rüyalar. az önce bu arada bir şeyler özlediğimi söyledim dikkatimden kaçmadı değil şaka farklı bir yana arada sırada yaşam belirtisi gösterdiğimi görebilmek sevindiriyor beni.. hiç yaşanmışmıdır bilmiyorum bir şey olmamıtır ama onun olmamışlığı bile olmuştur aslında en azından bir şey olmuştur yani en olmamış hali bile işte ben o halde gibiyim olmadım diyorum ya ama bir şey oldum ve bunu siz göremiyorsunuz gibi geliyor, akşamdan kalma adam sabah kötü bir şey olmuştur ama en nihayetinde akşam sabahtan daha güzel olduğunu unutmamıştır ve sabah akşamın kalan izlerine dahil her güzel olan şeyin sonuna benzettiği için kızıyordur, bilmiyorum anlatabiliyor muyum, gerçi ben anlatabildiğime eminimde siz oldunuz mu onu çözemiyorum.. niye anlatıyorsun bize bunları dediğinizi duyar gibiyim yemin ediyorum bilmiyorum, akşam iç sabah kalk leş gibi bir yorgunluğa çok kızdım belki ondandır, mesela uyuşturucu kullanmıyorum alkol de artık uyuşturmuyor sanırım müptezel oldum ve farkında değilim amatem anatem aratem, anıtkabir ne varsa yatırın beni bir kaç sene ellemeden, arkamda bırakacağım kısmı bana ait olarak düşündüğüm ama bir bütün olarak kucağıma kalan biraz borcum var, eve üç beş gönderseniz yeter orası kendi kendisini bir şekilde döndürmeye teee eksiden beri programlı gibi, allahın ilk kurtaracakları cinsinden de diyebilirim. beni yatırın kısmına geri dönüyorum bu konuda çok ciddiyim yoksa doğru yolun hepsi olduğuna inanıp öyle bir iki seçenekle kalmayacağım zaten karışık olan aklıma uyarak bütün yollara girmeyi tercih edeceğim ve hepinizden bir kez daha nefret edebilmek için bütün güzelliklerinize bakacağım, ağlarım bile belki öfkemden yahu düşünsene bildiğin ağlıyorum sebebi ne olursa olsun güzel birşey olur sanırım, bu arada bu güne kadar gördüğüm en güzel ağlayan insan erkektir. bunun tüm bu konulardan bağımsız geliştiğini söylemek ve herhangi bir şüpheye yer bırakmamak için her ne kadar çok uzun bir süredir sevişmediğimi iddia etsemde kadınlardan hoşlandığımı söylemek istedim, şimdi bunun konumuzla ne alakası var onu bu sefer inanın ben bile çözemedim.

gidip gelmelerden kaçıyorum artık
bir ayağım gerçekten çukurda diğer ayağım sonsuzluğun en yalnız ve en yanlış yolunda.
ucunu gördüğüm hiç bir mutluluğa evet demek istemiyorum
onunla sonsuza erişemediysem sonsuzu da bir kez daha görmek istemiyorum.
bir kaç dost sohbeti biraz rakı her zaman söylediğim gibi rakının yanında da varsa sohbet yoksa iki dilim beyaz peynir kafi.
bu cumartesiye kadar verdiğim bütün sözleri unutarak bıraktığım alkole yeniden başlıyorum sanırım biraz bunun heyecanıda üstümde.
uzun lafın kısası özet geç diyorsan senin de eşek değilsen anladığın gibi "benim kafam biraz karışık"..!
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol