sana yazdım

oyunbozan
olmaması gereken
olduğu yerden daha uzağa gitmek için bu günden kurtulmak için beynimi uyuşturup hayatımın gidişatını bir sene daha öteleyeceğim acımazsızca kendime gelmek istemediğim gün.
bu gün günlerden sen.
bana sorarsan diğer günlerden hiç bir eksiği yok, senin eksikliğin dışında.
biliyorum yüzün gülüyor, bu kadar süre içerisinde düşünmek için bir sürü zamanın oldu
doğru yaptığını düşündün, haklılıklarını ve yaşanmadığına belki de dua ettiğim günleri
bu gün




eylülün ilk günü
dünden farkı ne sahi bu günün sensizlikten başka
kocaman bir yalnızlığın içerisinde
sen varmışsın gibi ayak oyunları oynuyor beynim
hiç gitmemişsin gibi o gün o sokakta benden
gelip aslında sarılmak istemişsin
yüzüme bakıp gecenin en soğuk anında yüzümü görüp
arkanı dönmeden elimi tutarak
arkanı dönmeden yüzüme bakarak
arkanı dönmeden seninim demek için o gece gelmişsin gibi.
“gidişin çok şey öğretti bana”
yalan.
hiçbir şey öğrenmiyorum sen gittiğinden beri
son kadehin en son damlasına kadar içip sadece beynimi ziyan ediyorum
sen gittiğinden beri, sadece yazarken gülümseyip
kapatığımda her şeyi yüzümü düşürüyorum.
kalkıp ne hallere düştük biz.
ya da değil, yani biz değil yalnız bir masa, oturulmayan sandalye ve karşında hep bir kadeh.
sen varmışsın gibi.
sahi biz olmaya çalışmadık mı hiç?
ben hep ben olarak kalmak istediğim zamanlarda , sen benden bir sen daha mı yaratmak istedin bana göre.
ya da ben mi anlamadım seni hiç, niye kızamıyorum sana sevgili.
ortada olmayan suça rağmen belki de suçlu aradık
gitmek için bir bahane
kalmamak için onlarca sebep.
sonunda gittik bizden.
farklı bir yol da değiliz biliyorum
sen sadece daha rahat nefes alıyorsun
ben senden daha çok üzülüyorum demiyorum
belki biraz fazla belli ediyorum üzülüşlerimi
ama kabul edemiyorum gidişini.
şuramda bir yalnızlık beliriyor bir şeyleri kabul ettiğimde
gitsin diye sinirleniyorum belkide sana
aklımı yiyorum.
alabildiğince mavi bir deniz, alabildiğince güzel bir hava ve alabildiğince sensiz bir ben
kocaman bir karanlıkta, tüm renklere inat
senin gözlerini görüyorum tam karşımda
akıl oyunları mı?
bilmiyorum, ne yaşadığımı ne istediğimi nereye gideceğimi ben de inan bilmiyorum.
onlarca kitap okudum, benim demek istediklerimi ben cümleye dökemiyorum belki birileri dökmüştür demek için
kaç sene önce bu günü kimse anlatamamıştı
ilk üstüne giydiğin kıyafeti hiç unutmadım
çocuk gibi sevmişim demek ki.
güçlü bir çocuk.
ilk aşk gibi
nasılsın bu gün? dediklerinde çok iyiyim diyordum.
aptal.


içiyorum, aklının alamayacağı kadar çok hapsoldum içkiye, o olmazsa konuşamıyorum
ellerim titriyor sesim eskisi kadar gür değil daha titrek çıkıyor
sigarayı üç pakete çıkarttım, borçlarımdan geri kalanla ancak onu tamam edebiliyorum hayatımda.
kocaman bir masa akla gelmeyen bir kadeh en sevdiğin bira, tekele her uğrayışımda beş tane kendime alıyorsam ikitane de sana alıyorum
biliyorum isteyecek canın. beni hiç yalnız bırakmadın bu güne kadar. herkes masada yıkıldığında sen hep beni ayağa kaldırdın ve sen hep benim kadar sarhoş oldun.
istersin diye fazladan alıyorum her şeyi
nefesi
güneşi
baharı
eylül’ü yani.
eylül dü bizim ayımız değil mi? gelişindi.
gelişin gidişinden daha çok güzeldi.
anlatmaya gücün yoksa eğer böyle saçmalıyor insan işte.
en çok neyi söylemek isterdim yanımda olsaydın
susmanı mı? susarak sevmeni mi?
yahu ben iyi değilim.
bu gün gerçekten düne göre hiç iyi değilim
bu gün anlıyorlar bir şeyi var bu çocuğun seslerini kısık seslere duyar gibiyim
iyi değil o bu gün gitmeyin yanına diyorlar.
bu gün hiç konuşmadı anlatmadı gülmedi diyorlar
hepsini duyuyorum
beynimin içinde binlerce kelime, kurulamayan onlarca cümle
ve anlatamadığım bir kaçtane sen var onlara.
hadi.
git artık.
gülüşünden
gülüşümden
git aklımdan
eylül yirmi altı
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol