şampiyonluğu elimizin tersiyle ittiğimiz,2013 yılının en kötü futbolunu oynadığımız maçtır.
9 mart 2013 trabzonspor beşiktaş maçı
sonuçta berbat oyunumuza karşı karlı çıktığımız karşılaşma. fenerbahçe maçı öncesinde liderle aramızadki puan farkı 7, şimdi ise iki derbi sonucunda 4 puan demekki zor maçlara rağmen avantajlı çıktık.Bu maçta kötü oynama hakkımızı kullandık.
beşiktaş'ın (vurgula: arap radyosu)na dönüş yaptığı maç. hayırsız olsun.
öncelikle 17 maç sonra gol atamadığımızı belirtelim.
samet aybaba'nın oyun prensibi rakibi az adamla yakalayıp dikine paslar ve hızlı hücumlarla gol bulmak. tamam bunda sorun yok, 'büyük takım böyle oynamaz yağ' diye çemkirmeyeceğim çünkü real madrid'in prensibi de bu mesela. ancak olay bunu uygulama biçiminde; real madrid bunu orta sahada kalabalık ve agresif bir çoğunlukla sağlıyor, önde yapılan baskı rakibi bozuyor ve amaçlarına ulaşıyorlar. dünkü maçta bizim görüntümüz ise istanbul deplasmanına gelen küçük takım yapılanmasıydı. orta saha savunmanın önünde kurulur mu hoca? kurulur belki, ama kurulmaz olsun.
kağıt üstünde bakarsak coşkulu futbolun devam etmemesi için hiçbir neden yok. bakıyorsun orta sahana, toraman emniyeti sağlayacak, ortada fernandes ve oğuzhan gibi iki teknik oyuncu, holosko ve olcay gibi forvet özelliği olan oyuncular ve ileride niang. kağıt üstüne bakıldığında fernandes ve oğuzhan orta sahayı çekip çevirecek, kanatlara attıkları paslarla birlikte niang da beslenecek, ya da kanat oyuncuları golü bulacak, ne olursa olsun rakip kaleye en az 3 oyuncuyla gideceğiz.
peki olan neydi? fernandes bir ara sağ bek oynadı. oğuzhan fena değildi ama bencilliği tuttu, ancak orta saha o kadar dağınıktı ki, holosko ve olcay o kadar kayıptı ki ileride tek başına savunmanın kucağında bir niang izledik. böyle bir şey olmamalı, büyük takımın, kazanması gereken takımın golcüsü ileride tek başına çırpınmamalı. bu adam zaten 33-34 yaşında, sürekli sağa sola yaptığı koşular, rakiple mücadelesi onu yıprattığı gibi bitiriciliğini de törpüler. bu maçta niang'ın emeğine yazık oldu işte.
beşiktaş'ı bu sezonun en güzel şeyi yapan, takımın politik düşünmemesiydi. hızlı,coşkulu,sonunu düşünmeden oynayan bir takım diğer taraftarlara da sempatik gelmişti, goller atıyorduk, yediğimiz umurumuzda olmuyordu. ama sırf şampiyonluk için bu kimliği terkedeceksek şampiyonluk ihtimalimiz olmasın be.takım 'futbol' oynayarak 3. olsun da o ucubelere benzemesin. ha keza şampiyonluk hedefi olan takım bu kadar korkak oynamaz ya neyse.
tüm bu rezalete rağmen biraz şanslı olsak, sivok'un bir kafa vuruşu içeri girse, onur niang'ın şutunu çıkaramasa veya olcay-oğuzhan ikilisi çalım sevdasına kapılmayıp topu niang'a aktarsa maçı kazanabilirdik. ve bu durumda yüzde 1-2'lik kesim haricinde kimse tepki göstermezdi. aynısı yaşandı çünkü birkaç hafta önce, ancak galibiyet her şeyi perdeledi; (bkz: 23 şubat 2013 sivasspor beşiktaş maçı)
takımın hedefi olmasını istemiyorum. gizli hedef falan hiç istemiyorum. takımın eskiden olduğu gibi oynamasını istiyorum sadece.
edit: ha, bu arada arap radyosu nedir diyenlere gelsin; arap radyosu beşiktaş'ın değişilmez taktik tertibidir;
http://haber.gazetevatan.com/Arap_radyosu/222369/4/Haber
öncelikle 17 maç sonra gol atamadığımızı belirtelim.
samet aybaba'nın oyun prensibi rakibi az adamla yakalayıp dikine paslar ve hızlı hücumlarla gol bulmak. tamam bunda sorun yok, 'büyük takım böyle oynamaz yağ' diye çemkirmeyeceğim çünkü real madrid'in prensibi de bu mesela. ancak olay bunu uygulama biçiminde; real madrid bunu orta sahada kalabalık ve agresif bir çoğunlukla sağlıyor, önde yapılan baskı rakibi bozuyor ve amaçlarına ulaşıyorlar. dünkü maçta bizim görüntümüz ise istanbul deplasmanına gelen küçük takım yapılanmasıydı. orta saha savunmanın önünde kurulur mu hoca? kurulur belki, ama kurulmaz olsun.
kağıt üstünde bakarsak coşkulu futbolun devam etmemesi için hiçbir neden yok. bakıyorsun orta sahana, toraman emniyeti sağlayacak, ortada fernandes ve oğuzhan gibi iki teknik oyuncu, holosko ve olcay gibi forvet özelliği olan oyuncular ve ileride niang. kağıt üstüne bakıldığında fernandes ve oğuzhan orta sahayı çekip çevirecek, kanatlara attıkları paslarla birlikte niang da beslenecek, ya da kanat oyuncuları golü bulacak, ne olursa olsun rakip kaleye en az 3 oyuncuyla gideceğiz.
peki olan neydi? fernandes bir ara sağ bek oynadı. oğuzhan fena değildi ama bencilliği tuttu, ancak orta saha o kadar dağınıktı ki, holosko ve olcay o kadar kayıptı ki ileride tek başına savunmanın kucağında bir niang izledik. böyle bir şey olmamalı, büyük takımın, kazanması gereken takımın golcüsü ileride tek başına çırpınmamalı. bu adam zaten 33-34 yaşında, sürekli sağa sola yaptığı koşular, rakiple mücadelesi onu yıprattığı gibi bitiriciliğini de törpüler. bu maçta niang'ın emeğine yazık oldu işte.
beşiktaş'ı bu sezonun en güzel şeyi yapan, takımın politik düşünmemesiydi. hızlı,coşkulu,sonunu düşünmeden oynayan bir takım diğer taraftarlara da sempatik gelmişti, goller atıyorduk, yediğimiz umurumuzda olmuyordu. ama sırf şampiyonluk için bu kimliği terkedeceksek şampiyonluk ihtimalimiz olmasın be.takım 'futbol' oynayarak 3. olsun da o ucubelere benzemesin. ha keza şampiyonluk hedefi olan takım bu kadar korkak oynamaz ya neyse.
tüm bu rezalete rağmen biraz şanslı olsak, sivok'un bir kafa vuruşu içeri girse, onur niang'ın şutunu çıkaramasa veya olcay-oğuzhan ikilisi çalım sevdasına kapılmayıp topu niang'a aktarsa maçı kazanabilirdik. ve bu durumda yüzde 1-2'lik kesim haricinde kimse tepki göstermezdi. aynısı yaşandı çünkü birkaç hafta önce, ancak galibiyet her şeyi perdeledi; (bkz: 23 şubat 2013 sivasspor beşiktaş maçı)
takımın hedefi olmasını istemiyorum. gizli hedef falan hiç istemiyorum. takımın eskiden olduğu gibi oynamasını istiyorum sadece.
edit: ha, bu arada arap radyosu nedir diyenlere gelsin; arap radyosu beşiktaş'ın değişilmez taktik tertibidir;
http://haber.gazetevatan.com/Arap_radyosu/222369/4/Haber
napak be umudumuzu mu satak dediğim karşılaşma. biz satmadık ama siz çoktan satmışınız be umudunuzu. ulan taraftarın inandığının zerresini inansanız şu trabzona beş atardınız be yazık çok yazık.
peki bizi şimdi ne yapalım kasımpaşa maçına hangi umutla hangi inançla gelelim? şampiyonluk inancıyla gelmeyin sakın dediniz bugün o çok net e şampiyonlar ligi inancıyla gelmemize de razı olmadınız senin gizli hedef vardı samet hocam o neydi be 3.lük mü? ey yavrum ey büyük beşiktaş'ın teknik direktörünün ettiği lafa bak gizli hedef.. o ney la o ney ayıp be hedefiniz ne diye mi sordular şampiyonluk diyeceksin şampiyonluk bunun objektifliği falan olmaz ne olursa olsun sen büyük beşiktaşsın.
sonuç ne mi? sonuç biz tabiki seni şampiyonluklar,kupalar için sevmedik biz seni şerefinle oynadığın için sevdik o zaman geri kalan maçlarda kendine yakışanı yap şerefinle oyna hakkınla kazan sol yanım.
peki bizi şimdi ne yapalım kasımpaşa maçına hangi umutla hangi inançla gelelim? şampiyonluk inancıyla gelmeyin sakın dediniz bugün o çok net e şampiyonlar ligi inancıyla gelmemize de razı olmadınız senin gizli hedef vardı samet hocam o neydi be 3.lük mü? ey yavrum ey büyük beşiktaş'ın teknik direktörünün ettiği lafa bak gizli hedef.. o ney la o ney ayıp be hedefiniz ne diye mi sordular şampiyonluk diyeceksin şampiyonluk bunun objektifliği falan olmaz ne olursa olsun sen büyük beşiktaşsın.
sonuç ne mi? sonuç biz tabiki seni şampiyonluklar,kupalar için sevmedik biz seni şerefinle oynadığın için sevdik o zaman geri kalan maçlarda kendine yakışanı yap şerefinle oyna hakkınla kazan sol yanım.
kenar yönetiminin futbol takımına da sirayet eden mentalite zayıflığına kurban giden karşılaşmadır. daha sade söyleyecek olursak samet aybaba'nın aklından galibiyetten ziyade berabere kalmayı geçirerek galatasaray'a bir puan daha yaklaşmak amacını güttüğü maçtır. maç saatine kadar ki hâl, hareket, duruş ve tavırlarınızla bunu açığa vurursanız, futbolcu bunun kolaylıkla farkına varır. doğal olarak oyunu ve kendisini de rölantiye alır.
"ya kaybedersem?" endişesiyle karşılaşmaya çıkarak "bir puanı cebine koymak" belki kısa vadede samet aybaba'yı kurtarabilir. ancak bursa, eskişehir, kayseri gibi ligin hatırı sayılır deplasmanlarına çıkacağınızı ve bu maçlardan üç puanla ayrılacağınızın hiçbir garantisi olmadığını -unutmak diyemem- göz ardı etmek pahalıya patlayacaktır.
sahadaki oyuna dönecek olursak hocasının dolaylı yahut doğrudan mesajını almış olan bir beşiktaş vardı sahada. ileride yalnız başına çırpınarak, bölüm bölüm kalitesini ve tecrübesini ortaya koyarak gidişata direnmek isteyen bir mamadou niang izledik. ikinci yarıda 50. dk'da bütünüyle oyundan düşen bir orta sahaya şahit olduk. aybaba'nın necip uysal hamlesi durumu değiştirmedi. bir başka temel sıkıntı ise -ki buna sezonun genelinde rastladığımızı düşünüyorum- sol veya sağ taç çizgisine sıkıştırılmış, beş metrekarede kısa paslaşmalarla kaybedilen toplar söz konusu. oyunu ters kanada doğru geniş alana yaymıyoruz/yayamıyoruz.
ikinci göze çarpan nokta yarı sahamızdan topla çıkarken ibrahim toraman, roberto hilbert gibi oyuncuların - yetenekleri kısıtlı olmalarına rağmen- ince paslar vermeye çalışmaları. oysa basiti oynamak kendilerini küçültmez. boştaki arkadaşınıza en kestirme yoldan topu ulaştıracaksınız bu kadar kolay. ancak bu arkadaşlar dikine milimetrik paslar atmaya çalışarak top kaybına neden oldukları gibi, rakibin hızlı atağa kalkarak defansı dengesiz yakalamalarına neden oluyorlar. atmaya çalıştıkları pasları verecek adamlar bu takımda bellidir. öyleyse yapacağınız şey pozisyon uygunsa bu isimlere topu bir şekilde ulaştırmak yahut, kendisini boşa çıkaran en yakın arkadışınızı bir an önce görmek. boyunuzdan büyük işlere kalkışırsanız, bunu ciddi şekilde cezalandıracak takımlarla maç yapacağınızdan emin olarak bir daha düşünün derim.
neticede üzücü bir iki puan kaybı yaşandı. maç sonrasına baktığımızda anlaşılan o ki bu üzüntünün beşiktaş cephesindeki tek karşılığı beşiktaş taraftarı.
matematik çok zor değil. üzerinizde bulunan kazandığında siz de kazanırsanız fark korunur. rakibiniz kaybettiğinde siz kazanırsanız sıralamada yükselirsiniz. galatasaray'a bir puan daha yaklaşmak belki sizi mutlu edebilir. ancak nelerden uzaklaştırdığını düşünmek için çok zamanınız yok.
önce antrenörünüz kazanmayı isteyecek, sonra takımdan bunun gereklerini bekleyecek. üçüncü sınıf memnuniyetlerle ancak günü kurtarırsınız.
"ya kaybedersem?" endişesiyle karşılaşmaya çıkarak "bir puanı cebine koymak" belki kısa vadede samet aybaba'yı kurtarabilir. ancak bursa, eskişehir, kayseri gibi ligin hatırı sayılır deplasmanlarına çıkacağınızı ve bu maçlardan üç puanla ayrılacağınızın hiçbir garantisi olmadığını -unutmak diyemem- göz ardı etmek pahalıya patlayacaktır.
sahadaki oyuna dönecek olursak hocasının dolaylı yahut doğrudan mesajını almış olan bir beşiktaş vardı sahada. ileride yalnız başına çırpınarak, bölüm bölüm kalitesini ve tecrübesini ortaya koyarak gidişata direnmek isteyen bir mamadou niang izledik. ikinci yarıda 50. dk'da bütünüyle oyundan düşen bir orta sahaya şahit olduk. aybaba'nın necip uysal hamlesi durumu değiştirmedi. bir başka temel sıkıntı ise -ki buna sezonun genelinde rastladığımızı düşünüyorum- sol veya sağ taç çizgisine sıkıştırılmış, beş metrekarede kısa paslaşmalarla kaybedilen toplar söz konusu. oyunu ters kanada doğru geniş alana yaymıyoruz/yayamıyoruz.
ikinci göze çarpan nokta yarı sahamızdan topla çıkarken ibrahim toraman, roberto hilbert gibi oyuncuların - yetenekleri kısıtlı olmalarına rağmen- ince paslar vermeye çalışmaları. oysa basiti oynamak kendilerini küçültmez. boştaki arkadaşınıza en kestirme yoldan topu ulaştıracaksınız bu kadar kolay. ancak bu arkadaşlar dikine milimetrik paslar atmaya çalışarak top kaybına neden oldukları gibi, rakibin hızlı atağa kalkarak defansı dengesiz yakalamalarına neden oluyorlar. atmaya çalıştıkları pasları verecek adamlar bu takımda bellidir. öyleyse yapacağınız şey pozisyon uygunsa bu isimlere topu bir şekilde ulaştırmak yahut, kendisini boşa çıkaran en yakın arkadışınızı bir an önce görmek. boyunuzdan büyük işlere kalkışırsanız, bunu ciddi şekilde cezalandıracak takımlarla maç yapacağınızdan emin olarak bir daha düşünün derim.
neticede üzücü bir iki puan kaybı yaşandı. maç sonrasına baktığımızda anlaşılan o ki bu üzüntünün beşiktaş cephesindeki tek karşılığı beşiktaş taraftarı.
matematik çok zor değil. üzerinizde bulunan kazandığında siz de kazanırsanız fark korunur. rakibiniz kaybettiğinde siz kazanırsanız sıralamada yükselirsiniz. galatasaray'a bir puan daha yaklaşmak belki sizi mutlu edebilir. ancak nelerden uzaklaştırdığını düşünmek için çok zamanınız yok.
önce antrenörünüz kazanmayı isteyecek, sonra takımdan bunun gereklerini bekleyecek. üçüncü sınıf memnuniyetlerle ancak günü kurtarırsınız.
hevesimizi kursağımızda bırakarak içirten maç. üzüldük.
--spoiler--
“sezonun en kötü oyunlarından birini oynadık. bu futbolla trabzonspor’dan alınan 1 puanın iyi olduğunu düşünüyorum. 3 tane net pozisyon bulduk belki bir tanesini atsak oyun farklı gelişebilirdi. çok top kaybettik, baskılı oyunumuzu sahaya yansıtamadık. tempo sorunu yaşadık, önümüzdeki 9 maçta tempo olarak tavan yapmamız gerekiyor. veli’nin sakatlığı bizi olumsuz etkiledi. rakibimiz de çok dirençli bir oyun sergiledi.”
--spoiler--[ybkz]swh[/ybkz]
“sezonun en kötü oyunlarından birini oynadık. bu futbolla trabzonspor’dan alınan 1 puanın iyi olduğunu düşünüyorum. 3 tane net pozisyon bulduk belki bir tanesini atsak oyun farklı gelişebilirdi. çok top kaybettik, baskılı oyunumuzu sahaya yansıtamadık. tempo sorunu yaşadık, önümüzdeki 9 maçta tempo olarak tavan yapmamız gerekiyor. veli’nin sakatlığı bizi olumsuz etkiledi. rakibimiz de çok dirençli bir oyun sergiledi.”
--spoiler--[ybkz]swh[/ybkz]
rezalet. gördüklerime hâlâ inanamıyorum. fenerbahçe'ye attığımız son saniye golü bile bu kadar şaşırtmadı beni sanırım. ben böyle ruhsuzluk görmedim. ruhsuz oynadığımız maçlar oldu, ama hepsinde sonradan toparlanmıştık. bu maç resmen herkes sahada uyudu; niang, toraman ve sivok hariç. bir umursamazlık, bir "bitse de gitsek" havası. lan bu kadar korktuğunuz takım, küme düşme potasına girmeme hesapları yapıyor, neyin korkusu bu? ayıp be. hiç mi inanmadınız, hiç mi heyecanlanmadınız? binlerce insan dün gece uyku uyuyamadı, bugün akşamı zor etti. sizin ne hakkınız var bu kadar ruhsuz olmaya? hiç mi istemiyorsunuz şampiyon olmayı, bu nasıl iştir, ben anlayamadım. anlamam mümkün değil. samet aybaba'yı tebrik etmek lazım. 3 mart 2013 beşiktaş fenerbahçe maçından 1 hafta sonra, bu adamları bu hale getirmeyi de herkes başaramaz. yazık ya. en beklentisiz sezonda şuralara kadar geldiniz, elinize geçen en büyük fırsatı elinizin tersiyle itiyorsunuz. kendi emeklerinize, bizim de kalbimize yazık.
oğuzhan özyakup ve olcay şahan'a da ayrı bir parantez açmak gerek; bencilliğin tanımı gibiydiler bugün. bomboş pozisyondaki niang'a pas vermeyip harcadıkları kaç pozisyon oldu, sayamadım. adam kafasını duvarlara vuracaktı artık sinirden. inanılır gibi değil. ki maç bittikten sonra da o sinir yüzünden, fırat aydınus'u alkışladı ve sarı kart gördü.
birkaç kişi kötü oynar, anlarım ama 11 kişi birden nasıl bu kadar kötü olabilir, bunu anlayamıyorum. samet de "bu futbolla alınan 1 puan iyi." demiş. şaka gibi! ben oynattım sanki o futbolu. takımın, ayağına gelen şampiyonluğu auta attığı bir maç. bu ruhsuzlukla da hayal zaten şampiyonluk falan. ikinciliği korumayı başaralım da şükredelim. geçmiş olsun.
oğuzhan özyakup ve olcay şahan'a da ayrı bir parantez açmak gerek; bencilliğin tanımı gibiydiler bugün. bomboş pozisyondaki niang'a pas vermeyip harcadıkları kaç pozisyon oldu, sayamadım. adam kafasını duvarlara vuracaktı artık sinirden. inanılır gibi değil. ki maç bittikten sonra da o sinir yüzünden, fırat aydınus'u alkışladı ve sarı kart gördü.
birkaç kişi kötü oynar, anlarım ama 11 kişi birden nasıl bu kadar kötü olabilir, bunu anlayamıyorum. samet de "bu futbolla alınan 1 puan iyi." demiş. şaka gibi! ben oynattım sanki o futbolu. takımın, ayağına gelen şampiyonluğu auta attığı bir maç. bu ruhsuzlukla da hayal zaten şampiyonluk falan. ikinciliği korumayı başaralım da şükredelim. geçmiş olsun.
rezil bir oyun sergilediğimiz maç.
nerede önde basan, hızlı çıkan, kaleyi zorlayan beşiktaş futbolu ? tamamen isteksiz bir takım vardı sahada. gole ihtiyacımız varken oyunu soğutuyoruz defansta top yapıyoruz. ilginç olanı bunu öne geçtiğimiz rahat kazanacağımız maçlarda yapamıyoruz.
şampiyonluk bu futbolla çok zor.
şunu da ekleyeyim: ibrahim toraman ortasaha oyuncusu değil. sırtı dönük top alamayan, ara pası atıp kontra-atak başlatamayan ortasaha olmaz.
nerede önde basan, hızlı çıkan, kaleyi zorlayan beşiktaş futbolu ? tamamen isteksiz bir takım vardı sahada. gole ihtiyacımız varken oyunu soğutuyoruz defansta top yapıyoruz. ilginç olanı bunu öne geçtiğimiz rahat kazanacağımız maçlarda yapamıyoruz.
şampiyonluk bu futbolla çok zor.
şunu da ekleyeyim: ibrahim toraman ortasaha oyuncusu değil. sırtı dönük top alamayan, ara pası atıp kontra-atak başlatamayan ortasaha olmaz.
aldığınız o paralar boğazınızda kalsın. ruhunuzu sikiyim ben sizin. oynayacağınız oyunu sikiyim. antreman maçında bile daha hırslı oynuyorlardır eminim. bu nedir lan ? bu nedir ? ayıp lan ayıp. amına kodumun malları. sinirden çıldırıcam.
hayır, trabzonla anlaştınız mı? ne oldu, onu anlamadım ? size 24 saatlik şampiyonluk umudu yeter, hadi siktirin gidin şimdi, der gibi oyun oynadılar lan. dün galatasaray maçını izliyorum, gs atak yaparken ceza sahasının orada 4-5 oyuncu oluyor. bizde bir tek niang, kime pas atayım diye etrafına bakıyor adam. o aybaba'yı hiç bir zaman desteklemiyorum. bu takımın teknik direktörü olamaz. kim ne derse desin. resmen gol yemiyelim diye, atak yapmayı unuttuk. adamları orta sahada karşılıyoruz. lan bastırsana takım önde. ama nerde onda o akıl. şu rezil trabzonu bile yenemedik ya, yuh amk hepinize. yuh. hepinizin amına koyim. gerçekten. biz burda sinirden kafayı yiyelim, bu göt verenler taşşaklarını salıp maça çıksınlar. hani 60. - 70. dakikalarda, '' hadi beyler maç 0-0 bitsin, iki takımada birer puan verelim. '' deseler. allah gönderdi, diye kabul edecekler herhalde.
galatasarayı zorla şampiyon yapacaksınız amk. ruhunuzu, hırsınızı sikiyim sizin emi. reziller.
hayır, trabzonla anlaştınız mı? ne oldu, onu anlamadım ? size 24 saatlik şampiyonluk umudu yeter, hadi siktirin gidin şimdi, der gibi oyun oynadılar lan. dün galatasaray maçını izliyorum, gs atak yaparken ceza sahasının orada 4-5 oyuncu oluyor. bizde bir tek niang, kime pas atayım diye etrafına bakıyor adam. o aybaba'yı hiç bir zaman desteklemiyorum. bu takımın teknik direktörü olamaz. kim ne derse desin. resmen gol yemiyelim diye, atak yapmayı unuttuk. adamları orta sahada karşılıyoruz. lan bastırsana takım önde. ama nerde onda o akıl. şu rezil trabzonu bile yenemedik ya, yuh amk hepinize. yuh. hepinizin amına koyim. gerçekten. biz burda sinirden kafayı yiyelim, bu göt verenler taşşaklarını salıp maça çıksınlar. hani 60. - 70. dakikalarda, '' hadi beyler maç 0-0 bitsin, iki takımada birer puan verelim. '' deseler. allah gönderdi, diye kabul edecekler herhalde.
galatasarayı zorla şampiyon yapacaksınız amk. ruhunuzu, hırsınızı sikiyim sizin emi. reziller.
0-0 biten karşılaşma.
en başından başlarsak cenk'in kaleyi devralması için iskoçun sakatlanması mı gerekiyordu sorusu geliyor insanın aklına. bütün sezonu düşünüyor kaçan puanlar ve iskoçun hataları geliyor ister istemez insanın aklına.
sonra vasat sol bek gökhan süzen'in fb maçında ki tavrından dolayı yedek kalması ama sanki geldiğinden beri oyuna bir katkısı olmuş gibi 35 dakika geçmeden oyuna girmesi ki ersan'ın çıkacağı az çok belliydi. yani bir oyuncu değişiliğinin heba edilmesi.
2. yarı bir bakıyoruz escude girmiş oyuna ersan'ın yerine. ben belki hiç anlamıyorum ama bizim şampiyon olmamız için kazanmamız gerekmiyor mu? hele de formsuz trabzon karşısında nedir bu korku samet aybaba. toraman'ı defansa çekip necip'i alamaz mıydın? beraberlik bize yetiyorsa o zaman doğru değişiklik.
dakika 91 fernandes topu aldı yavaş yavaş bekledi bekledi bekledi..... pas verdi. ne koşan var ne saldıran. demek ki biz şampiyonluğu haketmiyoruz. geçen hafta ilk yarı fb ye ezildik ama maçı kazandık çünkü bir etki ye tepki vardı. kötü oynayarak bir kere de biz kazanalım ulan dedik. ama sen bu maçı alamadıktan sonra geçen haftanın hiç bir değerei kalmadı beşiktaşım.
yazık oldu.
en başından başlarsak cenk'in kaleyi devralması için iskoçun sakatlanması mı gerekiyordu sorusu geliyor insanın aklına. bütün sezonu düşünüyor kaçan puanlar ve iskoçun hataları geliyor ister istemez insanın aklına.
sonra vasat sol bek gökhan süzen'in fb maçında ki tavrından dolayı yedek kalması ama sanki geldiğinden beri oyuna bir katkısı olmuş gibi 35 dakika geçmeden oyuna girmesi ki ersan'ın çıkacağı az çok belliydi. yani bir oyuncu değişiliğinin heba edilmesi.
2. yarı bir bakıyoruz escude girmiş oyuna ersan'ın yerine. ben belki hiç anlamıyorum ama bizim şampiyon olmamız için kazanmamız gerekmiyor mu? hele de formsuz trabzon karşısında nedir bu korku samet aybaba. toraman'ı defansa çekip necip'i alamaz mıydın? beraberlik bize yetiyorsa o zaman doğru değişiklik.
dakika 91 fernandes topu aldı yavaş yavaş bekledi bekledi bekledi..... pas verdi. ne koşan var ne saldıran. demek ki biz şampiyonluğu haketmiyoruz. geçen hafta ilk yarı fb ye ezildik ama maçı kazandık çünkü bir etki ye tepki vardı. kötü oynayarak bir kere de biz kazanalım ulan dedik. ama sen bu maçı alamadıktan sonra geçen haftanın hiç bir değerei kalmadı beşiktaşım.
yazık oldu.
90+3'le, elimizdeki fırsatı bir güzel tepip, beraberliğe oynadığımız maç. ataklara dair hatırladığım tek şey, 78. dakika'da niang'ın kaleye çok yakın teması. başka da yok.
insan sinirleniyor, üzülüyor. elden de bir şey gelmiyor haliyle.
beşiktaş'ı anlamak hep zor oldu zaten. neyse, zoru severiz.
insan sinirleniyor, üzülüyor. elden de bir şey gelmiyor haliyle.
beşiktaş'ı anlamak hep zor oldu zaten. neyse, zoru severiz.
futbolcuların sikinde olmayan maç. bune amk. böyle oyun mu oynanır. öyle bir oyun oynuyorlar ki, sanki biz şampiyonluğu garantilemişiz, formalite maçı oynuyoruz. kimsede hırs yok. kafayı yemek üzereyim.
holosko'nun yerine necip girmiştir ki holosko eski sezonlarına dönmeye başlamıştır. yani bence doğru değişiklik.
rezil bir maç oynadığımız maç. aybaba şu takımı neden önde bastırmaz onu anlayamıyorum. nedir bu yani ? oyun mu bu ? saldırtsana takımı. olcay zaten evlere şenlik. her zamanki gibi
2. yarıda da şu an itibariyle değişen pek bir şey yok. gol atarsak mucize, gol yersek atamayana atarlar olur.
3 mart 2013 beşiktaş fenerbahçe maçı'nın ilk 20 dakikasındaki ruhsuzluğumuz mevcut. sonu benzesin yine de.
3 mart 2013 beşiktaş fenerbahçe maçı'nın ilk 20 dakikasındaki ruhsuzluğumuz mevcut. sonu benzesin yine de.
bizi bu noktaya getiren şeyin ne olduğunun farkına varmamız lazım. bjk kısıtlı sayılabilecek kadrosuyla ampiyonluk adayı olduysa o bitmek tükenmek bilmeyen enerji ve coşkudur. böyle uyuz uyuz oynamaya devam edersek trabzon atar bi tane.
şampiyon olmak istiyorsak kazanmak zorundayız
şampiyon olmak istiyorsak kazanmak zorundayız
ilk yarı 0-0 sona eren mücadele.
atalarımız bir elin parmaklarını geçmedi.
atalarımız bir elin parmaklarını geçmedi.
allah utandırmasın.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?