stadtan geldim. ağladım biraz. iyi değilim pek. çok az bir şey yazıcam. sadece 1-2 cümle söyleyeceğim..
benim gözüm burak yılmaz'da falan değil. benim adalet anlayışıma göre, adaletsizlik karşısında kızılması gereken şahıs/kurum erk sahibi, güç sahibi olandır.
yani insanların aptal, şerefsiz, emek hırsızı ve orospu çocuğu olabilirler.
birisi ben orospu çocuğuyum diyorsa karşısına çıkıp, "neden orospu çocuğusun?" diyemezsin.
onun orospu çocukluğu yapmasını engelleyen br erk vardır. bu bazen polistir, bazen yargıç bazen de hakem..
stadtaki erk'in sahibi hakemdir.
burak yılmaz'ın ne mal olduğunu herkes zaten çok iyi biliyor. bilmeyen varsa zaten beynini zikim. 3 değil 5 değil bu yavşak şerefsiz hep böyle..
ve bu yavşak kazanmak için tabi ki yine yapacak bu hareketi.. yavşak çünkü.. yavşağın kazanmak için yaptığı şey başka ne olacaktı ki?
ve benim tek derdim bu yavşağın yaptığına prim veren, ona izin veren erk sahibi bülent yıldırım'la.
orta hakem olacak adam, ben senin ta amına koyim. net. ciğerimden kopuyor bu küfür.
o yan hakem[ybkz]swh[/ybkz] senin de ta amına koyim..
hayır zaten alıştık. beşiktaşlıyız. e be mına koyim bari biraz daha yedirseydiniz. birazcık penaltıya benzeseydi birazcık mına koyim yaa..
tek lafım;
umarım veli kavlak'ın alnındaki ter, buharlaşır, yağmur olur, içtiğin suya karışır ve boğazında kalır bülent yıldırım.
sana daha da bişey demem. çünkü senin yaptığın hata değil. "hata" diye buna demezler.
26 ağustos 2012 beşiktaş galatasaray maçı
yapılacak teknik yorumun, posizyon değerlendirmesinin veya taktik tatrışmalarının eksik kalacağı maç. zira bu maçı ve sonucunu hakem belirledi. takımların saha içinde ki tüm oyun becerilerini çalıdğı düdüklerle bülent yıldırım yönlendirdi.
bana bu sene için umut veren bir beşiktaş izledim ben. gelecek için mücadele yüksek, azimli bir takım. çalınan 3 puan hereksten çok yaktı canımı belki.
nedense aklıma beşiktaş ın seveninin çok olduğu, hakemlerin puan çalmak zorunda hissettikleri, şerefli ikincilik kavramının bilindiği ve genel kamuoyunun beşiktaş a hak verdiği günler geldi.
ayrıca dün akşamın bir iyisi de; beşiktaş taraftarı idi.
bana bu sene için umut veren bir beşiktaş izledim ben. gelecek için mücadele yüksek, azimli bir takım. çalınan 3 puan hereksten çok yaktı canımı belki.
nedense aklıma beşiktaş ın seveninin çok olduğu, hakemlerin puan çalmak zorunda hissettikleri, şerefli ikincilik kavramının bilindiği ve genel kamuoyunun beşiktaş a hak verdiği günler geldi.
ayrıca dün akşamın bir iyisi de; beşiktaş taraftarı idi.
ilk yarısında ne savunma ne de hücumda başarılı olup, ecel terleri döktüğümüz[ybkz]swh[/ybkz]; ikinci yarısında ise oturaklı, akıllı bir hücum ve pres sistemiyle oyun üstünlüğünü ele geçirdiğimiz; ve fakat, yine, alıştığımız çirkeflik ve şerefsizlikler silsilesinin sillesi ile kazanamadığımız, daha doğrusu kazanmamızın engellendiği maç oldu.[ybkz]swh[/ybkz]
bütün oyuncular hakkında tek tek yorum yapmayacağım bu kez; fakat birkaçı hakkında bir şeyler karalamakta fayda görüyorum:
cenk gönen: hanım, bu çocuk okumayacak galiba. kale çizgisi ile olan problemleri azalmıyor, bitmiyor, tükenmiyor hâlâ. stoperler ile iletişim problemi olduğu da net bir şekilde göze çarpıyor. çıkarılmayacak şutları çıkarmak kesinlikle bir yetenek göstergesi; fakat olmayacak topları içeriye alması, potansiyelinin anlamını yitirmesine neden oluyor.
uğur boral: oyunun, özellikle savunma yönünde, müthiş gayretliydi. çok çok iyi bir performans sergilemese de, kendi standardının üstüne çıkmayı başardı. olcay ile birkaç maç daha önlü-arkalı oynadıkları takdirde, o kanadı rakiplere dar edeceklerine dair inancım tam.
veli kavlak: 90 dakika boyunca[ybkz]swh[/ybkz] oyundan düşmedi, rakibi sürekli yordu, bozdu. üretkenlik açısından vasat olduğunu hepimiz biliyoruz; fakat, hele ki bu sezonda olduğu gibi kısıtlı bir kadroya sahip olduğumuzu unutmayarak, düz, ama rakibi bozan bir orta saha oyuncusunun kadro içerisinde tolere edilebileceğini düşünüyorum.
olcay şahan: işte bak, bu çocuk okur. gün geçtikçe kendini toparlıyor; arkadaşlarıyla, özellikle de uğur boral ile, uyumunu bir kat daha artırmış görünüyor. öyle aman aman yeteneklere sahip değil; fakat süratini gayet iyi kullanarak bu açığı kapatıyor. rakibin, kendi kanadından hücum yapmasını da güçleştiriyor. bu arada, üçüncü goldeki çabası ayakta alkışlanacak cinstendi; golü kendisine yazsalar yeriydi, o derece.
manuel fernandes: takımın olmazsa olmazı. koşuyor, mücadeleyi bırakmıyor; maestro misâli hücumları yönlendiriyor; kullandığı serbest vuruşların tamamında tehlike yaratıyor[ybkz]swh[/ybkz]. dünkü izlediğim fernandes, kafası karışık veya ayrılma niyetindeki şuursuzluk tarzında bir ruh hâlindeymiş gibi gelmedi bana. umarım böyle bir niyeti yoktur; varsa eğer... neyse, o başka bir mevzu.
filip holosko: attığı iki gol ile dingoc'un sırtındaki formayı öpmemize neden olmuştur öncelikle[ybkz]swh[/ybkz]. samet hoca, sağ kanada hapsetti onu maçın başlarında, tıpkı kendisinden öncekiler gibi. kanatta oynarken ne savunmada ne de hücumda bir işe yaradı; hatta saç baş yoldurduğu anlar dahi oldu. fırsatçılığını ve son vuruşlardaki becerisini konuşturarak bulduğu ilk gol takdir edilesiydi. ikinci yarıda ikinci bir forvet olarak daha ileriye sürüldüğü için; ikinci golde yaptığı şey, doğru zamanda doğru yerde olmaktı. golü koklayan bir adam; ileride veya kanatta tek başına bırakılmadığı sürece, ikili forvetin hızlı olan elemanı olarak güzel işler yapabilir bu sezon. yeter ki önünde, çalımlaması gereken defans oyuncuları olmasın[ybkz]swh[/ybkz].
batuhan karadeniz: senin hakkında erken yorum yapmamak konusunda inat ediyorum sütoğlan; sadece kayıtlara geçsin diye[ybkz]swh[/ybkz] şunu söyleyeyim: canla başla mücadele etti ve hücum hattında hava toplarındaki eksikliğin giderilmesini sağladı.
tabii batuhan veya almeida fark etmez; bu tarz uzun boylu ve hava toplarını ayağa indirme özelliği olan oyunculara yakın olarak, ikinci bir forvet oyuncusu bulundurman gerekiyor. aksi takdirde, dün olduğu gibi, indirilen çoğu top rakibe gidecektir şüphesiz.
ve hoca;
samet aybaba: ilk on bir tercihine saygı duyarım hocam; sonuçta bir oyun stratejin var ve ona göre kadro belirliyorsun. ama toraman'ı ön liberoya koyduğun maçın yirminci saniyesinde o golü yeseydik, sonra ne yapacaktın çok merak ediyorum. rakibi orta sahada bozmak ve selçuk'u durdurmak istemişsin toraman'ı oraya monte ederek; ama hücuma kimle, nasıl çıkacaksın be hocam? kaldı ki bunun sıkıntısını yaşayıp durduk ilk yarı boyunca, neredeyse hiç bir şey üretemedik. bu periyotta iki gol bulmamız ise hem şans faktörünün yanımızda olmasından, hem de 1-2 oyuncunun canını dişine takıp inat etmesinden kaynaklandı.
ikinci devrede sazı elimize aldık; özellikle solda uğur-olcay ikilisinin çabası ve fernandes'in başlattığı hücumlar ile rakibi tamamen sindirdik. üçüncü gol de gecikmedi hâliyle. oyunu domine ettiğin dakikalarda bir gol daha bularak farkı ikiye çıkarmalısın mutlaka, ama hoca bunun için hiçbir şey yapmadı ne yazık ki. toraman'ı oyunda tutmak yerine, oğuzhan'ı o bölgeye monte edebilirdi dakika 60 civarlarında. hoca kolayı seçti, "zaten öndeyim, işler de yolunda gidiyor" düşüncesi ile oynayan takımı bozmadı. ama hocam, unutuyorsun ki biz beşiktaşız, unutuyorsun ki karşında galatasaray var; yani adamlar pozisyon bulamasa dahi penaltıdan bir gol atıp, puanlarını çalıp gidebiliyorlar işte.
ne diyelim, sağlık olsun, canlarınız sağ olsun be. ikinci yarıda sergilediğiniz oyun ve mücadele örneği, bizim gönlümüzü almanıza yeter de artar bile. varsın hırsızlık yapsınlar, varsın arsızlık yapsınlar, varsın emeğimizi hiçe sayıp onursuzluk yapsınlar; sen başını dik tut, biz her şekilde yanındayız. varsın, emek hırsızlığıyla aldıkları, puanları da, kupaları da, şampiyonlukları da onların olsun ve varsın bunları böbürlene böbürlene anlatsınlar; sen hep şerefli ikincilikler sun bize canına yandığım.
bütün oyuncular hakkında tek tek yorum yapmayacağım bu kez; fakat birkaçı hakkında bir şeyler karalamakta fayda görüyorum:
cenk gönen: hanım, bu çocuk okumayacak galiba. kale çizgisi ile olan problemleri azalmıyor, bitmiyor, tükenmiyor hâlâ. stoperler ile iletişim problemi olduğu da net bir şekilde göze çarpıyor. çıkarılmayacak şutları çıkarmak kesinlikle bir yetenek göstergesi; fakat olmayacak topları içeriye alması, potansiyelinin anlamını yitirmesine neden oluyor.
uğur boral: oyunun, özellikle savunma yönünde, müthiş gayretliydi. çok çok iyi bir performans sergilemese de, kendi standardının üstüne çıkmayı başardı. olcay ile birkaç maç daha önlü-arkalı oynadıkları takdirde, o kanadı rakiplere dar edeceklerine dair inancım tam.
veli kavlak: 90 dakika boyunca[ybkz]swh[/ybkz] oyundan düşmedi, rakibi sürekli yordu, bozdu. üretkenlik açısından vasat olduğunu hepimiz biliyoruz; fakat, hele ki bu sezonda olduğu gibi kısıtlı bir kadroya sahip olduğumuzu unutmayarak, düz, ama rakibi bozan bir orta saha oyuncusunun kadro içerisinde tolere edilebileceğini düşünüyorum.
olcay şahan: işte bak, bu çocuk okur. gün geçtikçe kendini toparlıyor; arkadaşlarıyla, özellikle de uğur boral ile, uyumunu bir kat daha artırmış görünüyor. öyle aman aman yeteneklere sahip değil; fakat süratini gayet iyi kullanarak bu açığı kapatıyor. rakibin, kendi kanadından hücum yapmasını da güçleştiriyor. bu arada, üçüncü goldeki çabası ayakta alkışlanacak cinstendi; golü kendisine yazsalar yeriydi, o derece.
manuel fernandes: takımın olmazsa olmazı. koşuyor, mücadeleyi bırakmıyor; maestro misâli hücumları yönlendiriyor; kullandığı serbest vuruşların tamamında tehlike yaratıyor[ybkz]swh[/ybkz]. dünkü izlediğim fernandes, kafası karışık veya ayrılma niyetindeki şuursuzluk tarzında bir ruh hâlindeymiş gibi gelmedi bana. umarım böyle bir niyeti yoktur; varsa eğer... neyse, o başka bir mevzu.
filip holosko: attığı iki gol ile dingoc'un sırtındaki formayı öpmemize neden olmuştur öncelikle[ybkz]swh[/ybkz]. samet hoca, sağ kanada hapsetti onu maçın başlarında, tıpkı kendisinden öncekiler gibi. kanatta oynarken ne savunmada ne de hücumda bir işe yaradı; hatta saç baş yoldurduğu anlar dahi oldu. fırsatçılığını ve son vuruşlardaki becerisini konuşturarak bulduğu ilk gol takdir edilesiydi. ikinci yarıda ikinci bir forvet olarak daha ileriye sürüldüğü için; ikinci golde yaptığı şey, doğru zamanda doğru yerde olmaktı. golü koklayan bir adam; ileride veya kanatta tek başına bırakılmadığı sürece, ikili forvetin hızlı olan elemanı olarak güzel işler yapabilir bu sezon. yeter ki önünde, çalımlaması gereken defans oyuncuları olmasın[ybkz]swh[/ybkz].
batuhan karadeniz: senin hakkında erken yorum yapmamak konusunda inat ediyorum sütoğlan; sadece kayıtlara geçsin diye[ybkz]swh[/ybkz] şunu söyleyeyim: canla başla mücadele etti ve hücum hattında hava toplarındaki eksikliğin giderilmesini sağladı.
tabii batuhan veya almeida fark etmez; bu tarz uzun boylu ve hava toplarını ayağa indirme özelliği olan oyunculara yakın olarak, ikinci bir forvet oyuncusu bulundurman gerekiyor. aksi takdirde, dün olduğu gibi, indirilen çoğu top rakibe gidecektir şüphesiz.
ve hoca;
samet aybaba: ilk on bir tercihine saygı duyarım hocam; sonuçta bir oyun stratejin var ve ona göre kadro belirliyorsun. ama toraman'ı ön liberoya koyduğun maçın yirminci saniyesinde o golü yeseydik, sonra ne yapacaktın çok merak ediyorum. rakibi orta sahada bozmak ve selçuk'u durdurmak istemişsin toraman'ı oraya monte ederek; ama hücuma kimle, nasıl çıkacaksın be hocam? kaldı ki bunun sıkıntısını yaşayıp durduk ilk yarı boyunca, neredeyse hiç bir şey üretemedik. bu periyotta iki gol bulmamız ise hem şans faktörünün yanımızda olmasından, hem de 1-2 oyuncunun canını dişine takıp inat etmesinden kaynaklandı.
ikinci devrede sazı elimize aldık; özellikle solda uğur-olcay ikilisinin çabası ve fernandes'in başlattığı hücumlar ile rakibi tamamen sindirdik. üçüncü gol de gecikmedi hâliyle. oyunu domine ettiğin dakikalarda bir gol daha bularak farkı ikiye çıkarmalısın mutlaka, ama hoca bunun için hiçbir şey yapmadı ne yazık ki. toraman'ı oyunda tutmak yerine, oğuzhan'ı o bölgeye monte edebilirdi dakika 60 civarlarında. hoca kolayı seçti, "zaten öndeyim, işler de yolunda gidiyor" düşüncesi ile oynayan takımı bozmadı. ama hocam, unutuyorsun ki biz beşiktaşız, unutuyorsun ki karşında galatasaray var; yani adamlar pozisyon bulamasa dahi penaltıdan bir gol atıp, puanlarını çalıp gidebiliyorlar işte.
ne diyelim, sağlık olsun, canlarınız sağ olsun be. ikinci yarıda sergilediğiniz oyun ve mücadele örneği, bizim gönlümüzü almanıza yeter de artar bile. varsın hırsızlık yapsınlar, varsın arsızlık yapsınlar, varsın emeğimizi hiçe sayıp onursuzluk yapsınlar; sen başını dik tut, biz her şekilde yanındayız. varsın, emek hırsızlığıyla aldıkları, puanları da, kupaları da, şampiyonlukları da onların olsun ve varsın bunları böbürlene böbürlene anlatsınlar; sen hep şerefli ikincilikler sun bize canına yandığım.
defansta oluşan büyük boşlukların, kalemize sağlam ataklar olarak döndüğü karşılaşma.
burada defansın ön tarafa yüklenişinin de payı büyük tabi..
hataların görülüp, bir dinamik oluşması açısından, bize ders olması gerekir..
burada defansın ön tarafa yüklenişinin de payı büyük tabi..
hataların görülüp, bir dinamik oluşması açısından, bize ders olması gerekir..
muhteşem (b: beşiktaş taraftarı)nın önünde oynanan maç.her ne kadar kapalıda yer yer boşluklar olsada yeni açık eski açık full dolu ve süperdi.90 dk boyunca hiç susmadık.heleki gollerden sonra daha bir coştuk. gel gör ki o penaltıdan sonra ilk kez bir maçta sinirden ağladım.
el yordamı ile öne alınan toplar, yüz üstü dalışlar ile iki adet gol üretilen maç olmuştur aynı zamanda.
dört gol mü atmışlardı, beş miydi? sahi kaç tane atmıştınız siz kuzum?
dört gol mü atmışlardı, beş miydi? sahi kaç tane atmıştınız siz kuzum?
3-3 biten karşılaşma.
85. dakikadan sonra galatasarayın kazanmasını çok istediğim maç oldu. çünkü hakem öyle bir penaltı verdi ki oyuncularımızın 85 dakika döktükleri tere, taraftarın verdiği desteğe, ortadaki emeğe o kadar üzüldüm ki. puan almayalım dedim hiç gerek yok biz sizinle gurur duyuyoruz. skor ne olursa olsun benim için dün kazanan beşiktaştır.
daha ölmeden gömmeye kalktılar, handikap dediler fark olur dediler. hatta fatih terim melo yu oynatacak kadar güvenmiş bu maçı kendilerinin kazanacağına.
umut bulutun attığı gol açık seçik elle oynamaydı. sadece 1 kere olsa hakem görmemiştir, çarpmıştır anlarım ama top 2 kere nasıl çarpabilir ? voleybolda bile bir oyuncu topa 2 kere dokunamıyor. siz o kadar hakem, bu işin eğitimini almışsınız olmayan bir penaltıyı görüp o eli nasıl göremiyorsunuz ?
maçın 2. yarısı tamamen bizim kontrolümüzdeydi. hatta galatasaraylılar penaltı olmasaydı da biz gol atacaktık diyorlar ya kusura bakmasınlar da nah atacaklardı. bizim pozisyonlarımız vardı ortada az daha becerikli olabilsek maç 4-2 olacaktı.
burak yılmazın pozisyonuna yorum falan yapmaya gerek yok. dün burak yılmaz hakkında bir entry girdim ve sözlük kuralları dışında olduğu için silindi.[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
cenk kariyeri boyunca bize değişik heyecanlar yaşatacak bu açık bir şekilde ortada. ama artık ayakları biraz daha yere basmalı.
savunmada ilk yarı ciddi uyum sorunu vardı ama beraber oynadıkça bu sorunu aşacaklardır.
uğur boral ve hilbert sahaya herşeylerini koydular 2sinede helal olsun.
orta sahamıza yaratıcı bir adama ihtiyacımız var tek başına fernandesle olacak iş değil bu. çünkü adam topu aldığında etrafında 2 3 kişi beliriyor ve sadece onlarla değil tekmelerlede mücadele ediyor.
olcay ın hala efsanelerimiz arasına gireceğine inanıyorum.
ibo veli holosko hepsi iyidi ama kapasiteleri belli en üst sınırı zorluyorlar.
mustafaya gerçekten üzüldüm. nerde geçen seneki mustafa nerde bu sezon ki mustafa. birde ciddi sakatlık umarım tekrar eskisi gibi olabilir.
mehmet akyüz malesef bizim topçumuz değil ama ona da emekleri için teşekkürler.
batuhan bu hırsla birşeyler yapabilir ama eski hatalarına düşmemesi lazım bencil olmaması lazım.
özetle bu taraftar sizinle gurur duyuyor
85. dakikadan sonra galatasarayın kazanmasını çok istediğim maç oldu. çünkü hakem öyle bir penaltı verdi ki oyuncularımızın 85 dakika döktükleri tere, taraftarın verdiği desteğe, ortadaki emeğe o kadar üzüldüm ki. puan almayalım dedim hiç gerek yok biz sizinle gurur duyuyoruz. skor ne olursa olsun benim için dün kazanan beşiktaştır.
daha ölmeden gömmeye kalktılar, handikap dediler fark olur dediler. hatta fatih terim melo yu oynatacak kadar güvenmiş bu maçı kendilerinin kazanacağına.
umut bulutun attığı gol açık seçik elle oynamaydı. sadece 1 kere olsa hakem görmemiştir, çarpmıştır anlarım ama top 2 kere nasıl çarpabilir ? voleybolda bile bir oyuncu topa 2 kere dokunamıyor. siz o kadar hakem, bu işin eğitimini almışsınız olmayan bir penaltıyı görüp o eli nasıl göremiyorsunuz ?
maçın 2. yarısı tamamen bizim kontrolümüzdeydi. hatta galatasaraylılar penaltı olmasaydı da biz gol atacaktık diyorlar ya kusura bakmasınlar da nah atacaklardı. bizim pozisyonlarımız vardı ortada az daha becerikli olabilsek maç 4-2 olacaktı.
burak yılmazın pozisyonuna yorum falan yapmaya gerek yok. dün burak yılmaz hakkında bir entry girdim ve sözlük kuralları dışında olduğu için silindi.[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
cenk kariyeri boyunca bize değişik heyecanlar yaşatacak bu açık bir şekilde ortada. ama artık ayakları biraz daha yere basmalı.
savunmada ilk yarı ciddi uyum sorunu vardı ama beraber oynadıkça bu sorunu aşacaklardır.
uğur boral ve hilbert sahaya herşeylerini koydular 2sinede helal olsun.
orta sahamıza yaratıcı bir adama ihtiyacımız var tek başına fernandesle olacak iş değil bu. çünkü adam topu aldığında etrafında 2 3 kişi beliriyor ve sadece onlarla değil tekmelerlede mücadele ediyor.
olcay ın hala efsanelerimiz arasına gireceğine inanıyorum.
ibo veli holosko hepsi iyidi ama kapasiteleri belli en üst sınırı zorluyorlar.
mustafaya gerçekten üzüldüm. nerde geçen seneki mustafa nerde bu sezon ki mustafa. birde ciddi sakatlık umarım tekrar eskisi gibi olabilir.
mehmet akyüz malesef bizim topçumuz değil ama ona da emekleri için teşekkürler.
batuhan bu hırsla birşeyler yapabilir ama eski hatalarına düşmemesi lazım bencil olmaması lazım.
özetle bu taraftar sizinle gurur duyuyor
yeni kalktım hala sinirim geçmemiş, umarım gün yüzü görmez, avrupada kucaktan kucağa gezersin 8-0'lı şampiyon galatasaray
Her golde bu kez tamam galip geliyo muyuz diye düşündüren ama 3-3 biten karşılaşma. dakika 60'tan sonra eli ayağına dolaşan galatasaray oyuncularını ve melo'nun kendi kalesine gol attığını görmüş olmak şahsen bana yetti. Tribün anlamında da birbirimize muhalefet olmadan çok iyi bir iş çıkardığımızı düşünüyorum. Havadan penaltı ve kötü kararlara gelince, zaten fazlasıyla alıştırıldık, kimsenin çıkıp ben hakemin şerefsizlik yapmasını beklemiyodum diyeceğini sanmıyorum. Bir dahaki sefere, hakemlere de koymak üzere..
hakkındaki yorumlarımıhttp://lavittoriasaranostra.wordpress.com/ adresindeki blogumdan akşam üzeri paylaşacağım müsabaka. ama pek çok gerçeği gün yüzüne çıkartmıştır. hepsine değineceğim sözlük. bir de küçük bir video hazırlamayı planlıyorum.
(bkz: beşiktaş şereftir)
yeni açık tribünde bir adet fenerbahçe formalı adam gördüğümüzü sandığımız maç. şaka bir yana, varmış hakkat böyle bir adam
http://www.haber1903.com/Besiktas-3742-derbi_macta_fenerli_panigi.html
http://www.haber1903.com/Besiktas-3742-derbi_macta_fenerli_panigi.html
yine 85 sonrası bir gol...Biz bu alışkanlığımızdan ne zaman vazgeçeceğiz çok merak ediyorum
şimdi gözlerimin şişliği yeni yeni inerken bişeyler daha eklemek istedim..
dün stadtan çıkışta taraftara bakıyorum. ben gözlerim dolu dolu veryansın ederken, herkes sakin, normal karşılıyor, hatta bazıları gülüyor bir şeyler anlatıyor falan..
fener ya da gaysenin başına gelseydi şu götlerini yırtmışlardı.. o hakem sabaha kadar çıkamazdı stadtan..
ama bizim taraftar kanıksamış birader.. dün anladım ben bunu..
hileyle hurdayla şikeyle şaibeyle şerefsizlikle hakkımızın yenmesini, emeğimizin çalınmasına alışmış artık millet.. uyuşmuş herkes. kimse anormal karşılamıyor..
sonra beşiktaş taraftarı nereye gitti?
ebeninkine gitti. nereye gidecek? millet hayattan soğumuş durumda be.. perişan olduk tribünde..
bi düşünün bakalım 90'larda 50000 kişiye oynayan beşiktaş neden şimdi derbiler hariç 8000 kişiye oynuyor?
bezdi insanlar da ondan.. hangi eski beşiktaşlıyla konuşsam, ya samsun maçından ya ankaragücü-gayse maçından ya 2004'teki kumpaslardan ya da gaysenin teşvikle çaldığı şampiyonluğumuzdan dolayı hayata küsmüş..
adamlar eski fotoğraflarını gösteriyorlar, deli beşiktaşlıymışlar. belli.
ama adamlar bezmiş birader.. anlıyorsun bi süre sonra yapacak bişey yok. böyle kalleşlik de insanı yiyip bitiriyor haliyle..
----------------------------------------------
bi de en çok ne koyuyor ulan biliyor musun?
en çok ne koyuyor?
şurda veli'yle, oğuzhan'la, holosko'yla, batuhan'la çoluk çocukla, dümdüz, 3 kalibrelik topçularla, 100 milyon euroluk takıma kök söktürüyorsun, buna rağmen emeğini çalıyorlar ya,
işte o koyuyor be birader..
yani gayse'nin kadrosu bizde olsa da aynı mağlubiyeti alsak yemin ediyorum bana bu kadar koymaz.
ama şu dümdüz, tekniği olmayan, yaşı ufak, pırıl pırıl çocuklarla, melo, eboue, burak gibi milyon euroluk piçlerin olduğu takıma diz çöktürttükten sonra, bunun bile hazmedilemeyip hakkımızın yenmesi koyuyor.
yavrum veli nasıl da haketti, canım oğuzhan nası haketti
mehmet akyüz 2 kere top kaptırdı ciğerleri patlayana kadar koşup geri kazanmaya çalıştı
olcayım kıçını yırttı, çocuğun heyecandan feleği şaştı..
mustafamın bi ileri gidip atak yapmaktan, geri gelip defans yapmaktan, sonra bi daha ileri gidip basmaktan dizi döndü.. çocuk kendinden bi tane daha çıkaracaktı sakatlanmasaydı..
toraman tekmeye kafa soktu, canını dişine taktı, canı çıktı adamın be canı çıktı!
işte bu pırıl pırıl adamların bileklerinin hakkıyla hak ettiklerinde, başkalarının gözünün olması çok koyuyor..
bunun acısı geçmiyor işte.. bende geçmiyor..
yutamıyorum bunu bir türlü..
dün stadtan çıkışta taraftara bakıyorum. ben gözlerim dolu dolu veryansın ederken, herkes sakin, normal karşılıyor, hatta bazıları gülüyor bir şeyler anlatıyor falan..
fener ya da gaysenin başına gelseydi şu götlerini yırtmışlardı.. o hakem sabaha kadar çıkamazdı stadtan..
ama bizim taraftar kanıksamış birader.. dün anladım ben bunu..
hileyle hurdayla şikeyle şaibeyle şerefsizlikle hakkımızın yenmesini, emeğimizin çalınmasına alışmış artık millet.. uyuşmuş herkes. kimse anormal karşılamıyor..
sonra beşiktaş taraftarı nereye gitti?
ebeninkine gitti. nereye gidecek? millet hayattan soğumuş durumda be.. perişan olduk tribünde..
bi düşünün bakalım 90'larda 50000 kişiye oynayan beşiktaş neden şimdi derbiler hariç 8000 kişiye oynuyor?
bezdi insanlar da ondan.. hangi eski beşiktaşlıyla konuşsam, ya samsun maçından ya ankaragücü-gayse maçından ya 2004'teki kumpaslardan ya da gaysenin teşvikle çaldığı şampiyonluğumuzdan dolayı hayata küsmüş..
adamlar eski fotoğraflarını gösteriyorlar, deli beşiktaşlıymışlar. belli.
ama adamlar bezmiş birader.. anlıyorsun bi süre sonra yapacak bişey yok. böyle kalleşlik de insanı yiyip bitiriyor haliyle..
----------------------------------------------
bi de en çok ne koyuyor ulan biliyor musun?
en çok ne koyuyor?
şurda veli'yle, oğuzhan'la, holosko'yla, batuhan'la çoluk çocukla, dümdüz, 3 kalibrelik topçularla, 100 milyon euroluk takıma kök söktürüyorsun, buna rağmen emeğini çalıyorlar ya,
işte o koyuyor be birader..
yani gayse'nin kadrosu bizde olsa da aynı mağlubiyeti alsak yemin ediyorum bana bu kadar koymaz.
ama şu dümdüz, tekniği olmayan, yaşı ufak, pırıl pırıl çocuklarla, melo, eboue, burak gibi milyon euroluk piçlerin olduğu takıma diz çöktürttükten sonra, bunun bile hazmedilemeyip hakkımızın yenmesi koyuyor.
yavrum veli nasıl da haketti, canım oğuzhan nası haketti
mehmet akyüz 2 kere top kaptırdı ciğerleri patlayana kadar koşup geri kazanmaya çalıştı
olcayım kıçını yırttı, çocuğun heyecandan feleği şaştı..
mustafamın bi ileri gidip atak yapmaktan, geri gelip defans yapmaktan, sonra bi daha ileri gidip basmaktan dizi döndü.. çocuk kendinden bi tane daha çıkaracaktı sakatlanmasaydı..
toraman tekmeye kafa soktu, canını dişine taktı, canı çıktı adamın be canı çıktı!
işte bu pırıl pırıl adamların bileklerinin hakkıyla hak ettiklerinde, başkalarının gözünün olması çok koyuyor..
bunun acısı geçmiyor işte.. bende geçmiyor..
yutamıyorum bunu bir türlü..
50tl verdim 6 gol gördüm hatta yan hakemin asistine orta hakemin penaltı verdiği bi gol düşünün keyfi(!)
90 değil de 390 dakika sürdü sanki maç..kartal ın korkusundan bakamadık da dakikalara..bakmayın gol olur,saymayın gol olur,3 demeyin gol olur..malesef kartal unuttuk ki biz ağzımızla kuş tutsak da o gol olacakmış zaten..
açık konuşmak lazımsa mağlubiyete hazır geldiğim staddan gururla çıktım..süperdi..iyiki geldim dediğim maç..
(maç öncesi için de her güzel insana teşekkür ederim..sizleri tanımak güzelmiş..)
90 değil de 390 dakika sürdü sanki maç..kartal ın korkusundan bakamadık da dakikalara..bakmayın gol olur,saymayın gol olur,3 demeyin gol olur..malesef kartal unuttuk ki biz ağzımızla kuş tutsak da o gol olacakmış zaten..
açık konuşmak lazımsa mağlubiyete hazır geldiğim staddan gururla çıktım..süperdi..iyiki geldim dediğim maç..
(maç öncesi için de her güzel insana teşekkür ederim..sizleri tanımak güzelmiş..)
kısa özeti;
http://f1208.hizliresim.com/10/v/cbqjw.gif
http://f1208.hizliresim.com/10/v/cbqjw.gif
maçın üstünden bir gün geçmiş ve ben yavaş yavaş kendime gelirken analiz yapmak farz oldu tabi.
maçtan önce beraberlik iyi bir sonuçtu kafamda, sonuçta ne zaman ne yapacağı belli olmayan cenk, henüz birbirlerine alışmamış sivok-escude ikilisi, rakibin hamit-selçuk-melo üçlüsüyle ezebileceği orta sahamız, gol umudumuz holosko...
zaten maça felaket başladık, dakika bir bile değilken golü yiyorduk ya,biraz umut bulut'un futbol zekasının kısıtlı olması biraz da şansımız korudu bizi.
yalnız ilk yarıyla ilgili şunu söyleyeyim; savunmamız tek kelimeyle rezaletti. arkaya atılan her top tehlike yarattı.
beşiktaş'ın bu sene başarılı olma yolunun birkaç kilit noktadan geçtiğini söyleyeyim;
1-takım it gibi mücadele edecek, oyuncular düşene kadar koşacak, ciğer tüketecek ki teknik eksikliği mücadeleyle kapatabilsinler.
2- fernandes bu takımın lideri. özellikle önemli maçlarda en üst düzeyde oynayacak.
3- senin hücum gücün zaten kısıtlı, o zaman savunman çok iyi olacak.
dünkü maçta ilk iki maddenin işlediğini söyleyebiliriz. savunma ise ikinci yarıda toparlanabildi.
bir gol bulmamız için ya kontratak ya da duran top gerekiyordu ve fernandes resmen melo'ya al da at dedi, öne geçtik. zaten bu gol melo'nun sinirlerini bozdu, akabinde fatih terim onun görmesi muhtemel kırmızı kartı düşünüp ikinci yarıya amrabat'la başladı. bu da bekleneni vermedi, üstüne üstlük orta saha üstünlüğü bize geçti.
holosko çok ilginç bir adam. yeryüzünde ters geldiği tek takım galatasaray kendisinin, her galatasaray maçında sahada olması şart, ayrıca kısıtlı olan yeteneğinin yanında tam bir takım oyuncusu olduğunu es geçmemek lazım. rakip kaleyle savunması arasında ciğeri tükenene kadar koşup yararlı olmaya çalışıyor. yeni numarası umarım hayırlı olur, 37 numarayla çok gol atar umarım. attığı ilk golde beni çok şaşırttı düzgün vuruşu. pektemek'in sakatlığı süresince belki de kendisini inside forward yani kanattan içeri kat edip golcü olarak görev yapabilen adam olarak kullanmamız mantıklı olabilir.
ama şunu da belirteyim, kendisi açık alan oyuncusu olduğundan kapalı defanslara karşı yine etkisiz kalacaktır, sakın beklentilerinizi yüksek tutmayın onla ilgili.
olcay şahan'ı transfer edildiği günden beri destekliyorum. iyi bir tekniği var. çok hızlı değil ama oyun zekası bizim için çok değerli.
mustafa pektemek bu sene en önemli silahlarımızdan biri olacaktı, inanılır gibi değil bu talihsizlik. maçı kaybetseydik de mustafa'ya bir şey olmasaydı keşke. içim acıdı. yokluğunda muhakkak bir golcü alınması lazım ama bu isim danko lazovic olmamalı. yırtıcı bir golcü lazım bize.
şu konuda uyarmak istiyorum taraftarı; sakın ama sakın bu maç şaşırtmasın. çünkü bu takım galatasaray'a 3 gol atarken yarın bir gün akhisar karşısında pozisyon bile bulamayabilir. hücum gücü gerçekten çok kısıtlı takımın.
quaresma insanının oynatılmasından yanayım. sonuçta bu adam eğer piyasa yapmak istiyorsa beşiktaş'ta başarılı olması şart. aklı başında her futbolcu bunu düşünür. kendisinin hırslandığını da düşünüyorum. ayrıca bu sürüncemenin devamı beşiktaş'ta huzursuzluk yaratacaktır. al adamı de ki 'sana şans veriyorum. bu takıma uyum sağlayacaksın, mücadele edeceksin.' oynat, eğer ki laubalilik ederse zaten kendi ipini çekecek, bazı çevrelerden gördüğü desteği de kaybedecek zaten. ancak yaşla beraber olgunlaşıp bir de sahaya kalitesini yansıtırsa o zaman beşiktaş 2 gömlek üstün hale gelir. quaresma sorununu bitirmenin tek yolu budur, şans vereceksin, arenaya salacaksın adamı.
bülent yıldırım,burak yılmaz,erdinç sezertam üçlüsüne ne diyeyim bilmiyorum. daha doğrusu dediğimi dedim de buraya ne yazayım bilemiyorum sahiden. pozisyon alengirli bir pozisyon, eyvallah. ancak faul (b: olsa dahi) ceza sahasının dışında. ki pozisyon senin gözünün önünde, sen devam ettirdikten sonra ne halt yemeye yardımcına icazet ediyorsun be adam? yardımcı o pozisyonu nasıl görecek? bu kararın anlamı 'ne olur nolmaz,penaltıysa ve vermezsem ağzıma sıçarlar, yardımcı penaltıyı verdi zaten işin içinden çıkarım' çakallığıdır. ama yazıklar olsun.
burak yılmaz'a da yazıklar olsun. bugün trt'de yorumculuk yapıyor arif erdem, 10 yıl sonra da burak gülerek anlatır bu maçtaki ve diğer vukuatlarını. çünkü bu ülkenin futbol ekseni bu kadar sığ.
beşiktaş zaten sürünüyor, hiç avrupa fatihi galatasarayı yenip de havaya girmesine katlanamayız vallahi, sürünsün pezevenkler deyip reytinge dayalı lig yarışı şekillendirmek nasıl bir şerefsizliktir allah aşkına?
bu yüzden kapattığım süper lig aboneliğimi aktive etmeyeceğim. ayda 10 liraya hd kalitede premier lig izlerim, çatır çatır futbol izlerim ama sizin iğrenç tezgahlarınıza para dökmem.
samet aybaba elindeki kadroyu biliyor, bu ligi devam ettiremeyeceğimizi de biliyordur herhalde. ne akla hizmet drenthe transferini veto ettiğini anlamadım ama kısa sürede transfer yapılması şart.
son temennim bu maçtaki direnişin,mücadelenin takıma özgüven olarak dönmesi. rakipleri mücadelesiyle bezdiren, savunmasıyla döven bir takım izlemek dileğiyle.
maçtan önce beraberlik iyi bir sonuçtu kafamda, sonuçta ne zaman ne yapacağı belli olmayan cenk, henüz birbirlerine alışmamış sivok-escude ikilisi, rakibin hamit-selçuk-melo üçlüsüyle ezebileceği orta sahamız, gol umudumuz holosko...
zaten maça felaket başladık, dakika bir bile değilken golü yiyorduk ya,biraz umut bulut'un futbol zekasının kısıtlı olması biraz da şansımız korudu bizi.
yalnız ilk yarıyla ilgili şunu söyleyeyim; savunmamız tek kelimeyle rezaletti. arkaya atılan her top tehlike yarattı.
beşiktaş'ın bu sene başarılı olma yolunun birkaç kilit noktadan geçtiğini söyleyeyim;
1-takım it gibi mücadele edecek, oyuncular düşene kadar koşacak, ciğer tüketecek ki teknik eksikliği mücadeleyle kapatabilsinler.
2- fernandes bu takımın lideri. özellikle önemli maçlarda en üst düzeyde oynayacak.
3- senin hücum gücün zaten kısıtlı, o zaman savunman çok iyi olacak.
dünkü maçta ilk iki maddenin işlediğini söyleyebiliriz. savunma ise ikinci yarıda toparlanabildi.
bir gol bulmamız için ya kontratak ya da duran top gerekiyordu ve fernandes resmen melo'ya al da at dedi, öne geçtik. zaten bu gol melo'nun sinirlerini bozdu, akabinde fatih terim onun görmesi muhtemel kırmızı kartı düşünüp ikinci yarıya amrabat'la başladı. bu da bekleneni vermedi, üstüne üstlük orta saha üstünlüğü bize geçti.
holosko çok ilginç bir adam. yeryüzünde ters geldiği tek takım galatasaray kendisinin, her galatasaray maçında sahada olması şart, ayrıca kısıtlı olan yeteneğinin yanında tam bir takım oyuncusu olduğunu es geçmemek lazım. rakip kaleyle savunması arasında ciğeri tükenene kadar koşup yararlı olmaya çalışıyor. yeni numarası umarım hayırlı olur, 37 numarayla çok gol atar umarım. attığı ilk golde beni çok şaşırttı düzgün vuruşu. pektemek'in sakatlığı süresince belki de kendisini inside forward yani kanattan içeri kat edip golcü olarak görev yapabilen adam olarak kullanmamız mantıklı olabilir.
ama şunu da belirteyim, kendisi açık alan oyuncusu olduğundan kapalı defanslara karşı yine etkisiz kalacaktır, sakın beklentilerinizi yüksek tutmayın onla ilgili.
olcay şahan'ı transfer edildiği günden beri destekliyorum. iyi bir tekniği var. çok hızlı değil ama oyun zekası bizim için çok değerli.
mustafa pektemek bu sene en önemli silahlarımızdan biri olacaktı, inanılır gibi değil bu talihsizlik. maçı kaybetseydik de mustafa'ya bir şey olmasaydı keşke. içim acıdı. yokluğunda muhakkak bir golcü alınması lazım ama bu isim danko lazovic olmamalı. yırtıcı bir golcü lazım bize.
şu konuda uyarmak istiyorum taraftarı; sakın ama sakın bu maç şaşırtmasın. çünkü bu takım galatasaray'a 3 gol atarken yarın bir gün akhisar karşısında pozisyon bile bulamayabilir. hücum gücü gerçekten çok kısıtlı takımın.
quaresma insanının oynatılmasından yanayım. sonuçta bu adam eğer piyasa yapmak istiyorsa beşiktaş'ta başarılı olması şart. aklı başında her futbolcu bunu düşünür. kendisinin hırslandığını da düşünüyorum. ayrıca bu sürüncemenin devamı beşiktaş'ta huzursuzluk yaratacaktır. al adamı de ki 'sana şans veriyorum. bu takıma uyum sağlayacaksın, mücadele edeceksin.' oynat, eğer ki laubalilik ederse zaten kendi ipini çekecek, bazı çevrelerden gördüğü desteği de kaybedecek zaten. ancak yaşla beraber olgunlaşıp bir de sahaya kalitesini yansıtırsa o zaman beşiktaş 2 gömlek üstün hale gelir. quaresma sorununu bitirmenin tek yolu budur, şans vereceksin, arenaya salacaksın adamı.
bülent yıldırım,burak yılmaz,erdinç sezertam üçlüsüne ne diyeyim bilmiyorum. daha doğrusu dediğimi dedim de buraya ne yazayım bilemiyorum sahiden. pozisyon alengirli bir pozisyon, eyvallah. ancak faul (b: olsa dahi) ceza sahasının dışında. ki pozisyon senin gözünün önünde, sen devam ettirdikten sonra ne halt yemeye yardımcına icazet ediyorsun be adam? yardımcı o pozisyonu nasıl görecek? bu kararın anlamı 'ne olur nolmaz,penaltıysa ve vermezsem ağzıma sıçarlar, yardımcı penaltıyı verdi zaten işin içinden çıkarım' çakallığıdır. ama yazıklar olsun.
burak yılmaz'a da yazıklar olsun. bugün trt'de yorumculuk yapıyor arif erdem, 10 yıl sonra da burak gülerek anlatır bu maçtaki ve diğer vukuatlarını. çünkü bu ülkenin futbol ekseni bu kadar sığ.
beşiktaş zaten sürünüyor, hiç avrupa fatihi galatasarayı yenip de havaya girmesine katlanamayız vallahi, sürünsün pezevenkler deyip reytinge dayalı lig yarışı şekillendirmek nasıl bir şerefsizliktir allah aşkına?
bu yüzden kapattığım süper lig aboneliğimi aktive etmeyeceğim. ayda 10 liraya hd kalitede premier lig izlerim, çatır çatır futbol izlerim ama sizin iğrenç tezgahlarınıza para dökmem.
samet aybaba elindeki kadroyu biliyor, bu ligi devam ettiremeyeceğimizi de biliyordur herhalde. ne akla hizmet drenthe transferini veto ettiğini anlamadım ama kısa sürede transfer yapılması şart.
son temennim bu maçtaki direnişin,mücadelenin takıma özgüven olarak dönmesi. rakipleri mücadelesiyle bezdiren, savunmasıyla döven bir takım izlemek dileğiyle.
---------------alıntı---------------
Beşiktaş emekleme döneminde bir futbol takımı. Mücadelesi sadece rakiple değil, kendiyle de. Kendince futbol oynayabilmenin mücadelesini veriyor. Bir başka Beşiktaş mümkün'ün mücadelesi. Futbol denilen oyun, dün ortaya konulan değerler üzerine inşa ediliyor, dün bunu bir kez daha anladık. Guti de, Quaresma da dünkü değerlerin üzerindeki kremaysa anlamlılar. Onlar yokken de, Beşiktaş'ın söyleyecek sözü olmalıydı. O söz de söylendi.
Hırsızın yüzüne bakıp "sen hırsızsın oğlum" diyebildikten sonra, neyi çaldığının pek önemi yok.
---------------alıntı---------------
Beşiktaş emekleme döneminde bir futbol takımı. Mücadelesi sadece rakiple değil, kendiyle de. Kendince futbol oynayabilmenin mücadelesini veriyor. Bir başka Beşiktaş mümkün'ün mücadelesi. Futbol denilen oyun, dün ortaya konulan değerler üzerine inşa ediliyor, dün bunu bir kez daha anladık. Guti de, Quaresma da dünkü değerlerin üzerindeki kremaysa anlamlılar. Onlar yokken de, Beşiktaş'ın söyleyecek sözü olmalıydı. O söz de söylendi.
Hırsızın yüzüne bakıp "sen hırsızsın oğlum" diyebildikten sonra, neyi çaldığının pek önemi yok.
---------------alıntı---------------
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?