yalancının dik âlâsı, hakemlik lisansının iptal olması gereken sözde hakem özde (burada küfür var).
belki 20-25 kere izledim, kesinlikle o düdüğü, donk'un elindeki topla asıl topa vurduğu an çalmıştır. bunun cezası olarak da sarı kart göstermiştir. yani bir yargıda bulunmuştur. madem önceden durdurdun oyunu, o zaman donk'a neden sarı kart veriyorsun. (sportmenliğe aykırı davranmışmış, ne güzel kılıf) kendi anlattığı şartlarda olsaydı, oyun durdurulmuş oyunun durdurulduğunu da donk farketmiş ama diğerleri fark etmemiş ve oyunun fiziksel olarak da durması için asıl topa atması sarı kart değildir bence. çünkü zaten oyun durdurulmuştu. ancak gayet açık bir şekilde, oyun ikinci topun sahaya girmesinden sonra durdurulmamış, donk'un hareketinden sonra durmuş ve donk yaptığı bu hareket yüzünden kırmızı kart-penaltı alması gerekirken sarı kart almıştır. %100 kural hatasıdır, elbette gereği yapılmayacaktır. ama biz kendisini her zaman niteliksiz bir hakem olarak anacağız.
15 aralık 2013 kasımpaşaspor beşiktaş maçında oyuncusuna dışarıdan tekme ile saldırı olduğu halde gerekeni yapmayan teknik direktör. bu konuda fernandes saldırının öncesinde ne yapmış olursa olsun, ne kadar trip yapsa, bağırsa öfkelense haklıdır, çünkü hocası gerekeni yapmamıştır. biliç orada tepkisini ortaya koyup benim oyuncumun can güvenliği yok demeliydi. sahaya bir kere çok rahat giren ve yürüdüğü 40-50 metre boyunca da peşinden gelen kimsenin olmadığı gevşek güvenlik önemli bir sahada, eğer beşiktaş varsayalım 2 gol daha atsaydı o kasımpaşalılar olduğu gibi sahaya inerdi. varsayımlardan konuşmak anlamsız gibi durabilir ama bunların hepsi çok yüksek ihtimaller. daha önce örnekleri olan maçlar tatil edildi. tamam beşiktaşımın 'böyle güvenlik olmaz olsun' deyip sahayı terketme gibi bir durumu yok, ikinci hükmen yenilgide küme düşme hadisesi var. ama biliç gidip hakeme baskı kurmalıydı, bir şekilde takımını soyunma odasına göndermeliydi. bizim ekran başında delirdiğimizin 10'da 1'i bile yeterdi. çünkü düşünebiliyor musun, oyuncularına saldıran birisi var, devamının gelmemesi için de geçerli pek sebep yok, kasımpaşalı zaten çirkef, sen saldırıya uğramış oyuncunu bile değiştirmiyorsun. oyuncun zaten uzuuun bir demoralize sürecinden geçiyor, yediği tekme de onu bir kat daha fazla sarstı, üstelik saldırıya uğramış oyuncun yanına geliyor, muhtemelen beni oyundan al demek için, sen alık alık bakıyorsun.
tamam çok güzel aforizmalar sıçıyorsun, beşiktaş ruhunu çok güzel anlatıyorsun da be hoca. hayal kırıklığının en âlâsını yaşattın bana.
tamam çok güzel aforizmalar sıçıyorsun, beşiktaş ruhunu çok güzel anlatıyorsun da be hoca. hayal kırıklığının en âlâsını yaşattın bana.
kesinlikle tekrarı oynanmayacak maçtır. çünkü bizim yönetimimiz elini masaya vurup, 'sikerim sizin adaletinizi' diyecek bir yönetim değildir. her zaman 'gerekeni yapılacak' denilir ama hiçbir zaman yapılmaz nedense. gerek donk'un pozisyonu olsun, gerekse fernandes'in saha dışındaki bir şuursuzdan yediği tekme olsun, hakemin bir taç atışını onbeş metre uzaktan vermesi olsun, ofsayttan yediğimiz gol olsun... yıllar boyunca anlatıp kalbimizi sızlatacak olaylaydır. böyle bir maça tanıklık ettiğim için de utanıyorum, yarın bir gün çocuğuma anlatırken ''anne niye böyle oldu ki'' dediğinde verecek güzel cevabım yok, çünkü eşşeğin zikinden dolayı demeyi düşünüyorum.
bir defa daha kendisini siyah beyaz forma ile görmek istemediğim futbolcu. klüple sözleşme üzerinde sorunların vardır tamam, ama sen o gün o formayı giyiyorsan, o parayı alıyorsan onun hakkını vereceksin, eğer tüm derdin gerçekten para ise. zaten eğer tüm derdi para olduğu için de özellikle bu maçta, tolga'nın annesinin cenazesinden iki gün sonra çatır çatır oynadığı ''takımımın bana ihtiyacı var, dinlememem'' dediği bir maçta, yavşak yavşak oynuyorsan, üstüne bir de iddia edildiği gibi beşiktaşlı taraftara tükürdüysen, biz burada şerefsizleri sevmeyiz ve seni harcarlar matmazel. harcamayan adamın da beşiktaşlılığından şüphe ederim.
15 aralık 2013 kasımpaşaspor beşiktaş maçında saha dışından gelen bir adamın attığı tekme hadisesi, çok üzücü ve çok talihsizdir. tekme atan adamın elinde bıçak gibi bir şey de olabilirdi. fernandes apaçık sinirlerimizi zıplatsa da, sahaya girip bizde de onu tekme tokat dövme isteği uyandırsa da bizimki sadece öfkedendi, hayata geçince gerçekten üzüldüm. bu şeref yoksunu hareketi değil fernandes hiçbir futbolcu haketmiyor çünkü.
15 aralık 2013 kasımpaşaspor beşiktaş maçında saha dışından gelen bir adamın attığı tekme hadisesi, çok üzücü ve çok talihsizdir. tekme atan adamın elinde bıçak gibi bir şey de olabilirdi. fernandes apaçık sinirlerimizi zıplatsa da, sahaya girip bizde de onu tekme tokat dövme isteği uyandırsa da bizimki sadece öfkedendi, hayata geçince gerçekten üzüldüm. bu şeref yoksunu hareketi değil fernandes hiçbir futbolcu haketmiyor çünkü.
gözümde kazlıçeşme mitinginde yanlış yazılmış çArşı pankartları taşıyan sözde beşiktaşlı'dan fazla değeri olmayan insan. cebine üç beş lira bir şey sıkıştırıp saha girmesini söyleyenlerin olduğunu düşünüyorum, bunu düşünebilecek kadar kötü bir insana dönüşebildiğim için önce kendimden, sonra da dönüştürenlerden tiksiniyorum.
dışarıdan gelen ikinci topun şok ettiği maç. net gole giderken yaptı üstelik, geriden gelip. topu dışarı atabilirdi. böyle büyük şerefsizlik olamaz, başka bir izahı yok.
ve tolga... her topa dokunduğunda ağlamaya başlıyorum. gole sevinmedik dahi, ağlamaktan... hep bir buruk, yasla izliyoruz...
ve tolga... her topa dokunduğunda ağlamaya başlıyorum. gole sevinmedik dahi, ağlamaktan... hep bir buruk, yasla izliyoruz...
filmi izlemememiş olmakla birlikte, çok güvendiğim birkaç film sitesinde okuduğum eleştiri yazılarına göre bok gibi olduğunu düşündüğüm film. filmi en yakın zamanda kesinlikle korsan bir şekilde, daha tutarlı ve destekli küfür etmek için izleyeceğim. zaten nedense buram buram cinsiyetçiliğin allahını yapmışlar gibi kokuyor.
işte böyleleri yüzünden sonra neden türk sineması böyle. adam dolaşım ağını kurmuş, bok gibi olsa da bir şekilde gösterime girebiliyor. abartılı reklamlar yapılıyor, sırf ünlü veya az ünlü oyuncuları var diye ulusal kanallarda programlara çıkıyor. her birisi popüler sinemanın köpeği olmak için elinden geliyor. sonra neden türk sineması böyle. eşşeğin zikinden dolayı öyle.
işte böyleleri yüzünden sonra neden türk sineması böyle. adam dolaşım ağını kurmuş, bok gibi olsa da bir şekilde gösterime girebiliyor. abartılı reklamlar yapılıyor, sırf ünlü veya az ünlü oyuncuları var diye ulusal kanallarda programlara çıkıyor. her birisi popüler sinemanın köpeği olmak için elinden geliyor. sonra neden türk sineması böyle. eşşeğin zikinden dolayı öyle.
beşiktaşımın tüm yüreğiyle oynayıp kazanacağına inandığım maç. özellikle tolga'nın antremana çıkması takımda büyük bir manevi gaz yüklemesi yapmış olduğunu düşünüyorum, yani bir maçı kazanmaktan çok daha fazlası olacak bu akşam. puan durumundan daha manevi bir şey! tam da beşiktaşlı olmanın gerektirdiği gibi, o yüce ruhla gideceğiz ve alacağız bu maçı. sonrası çığlıklar, marşlar, halaylar falan.
internet üzerinden oynanan, iphone ve ipad app'i de bulunan bilardo oyunu. hayatımızı karartmış durumda şu anda. ben de dahil, ama allahtan paçayı kurtardım, bir akşam çok oynadım ve sıkıldım. ev arkadaşımı fena halde esir aldı. geçen gece salonda oynuyordu heyecanlı biçimde, tam beş saat sonra salona tekrar uğradığımda hâlâ oynuyordu. sosyal iletişim sıfır. ev kalabalık olduğunda da herkesin elinde telefonu, tableti büyük bir iştahla oynuyorlar. maalesef o güruha sevgilim de dahil. ben de muhabbet edelim diye bekliyorum öyle bi' kenarda, çay falan demliyorum.
bugün sürpriz biçimde elime ulaşmış atkıdır, allahım ne biçim de mutlu oldum. bu mutlulukta emeği geçen fani madida ve isyan devrim beşiktaş'a teşekkürler. size börek yapıcam lan, içimden geldi.
peşine bonus olarak baş ağrısını da getirir bu ızdırabını siktiğim.
öncelikle: (bkz: feminizm)
kadının da tıpkı erkek gibi temel yaşam haklarına sahip olması için canla başla çalışan kişi. maalesef ülkemizde, ismin önüne gelen yaftalayıcı sıfat olarak kullanılıyor. örneğin: feminist yazar, feminist sanatçı vs. biz bununla yaftalanmış hissetmiyoruz oysaki, biz bununla gurur duyuyoruz!
kadının bir erkekten arabanın kapısını açmasını beklemesi, sandalyelerinin çekilmesinin istemesi gibi nezaket eylemleri feminizmin asıl derdinin olduğu konular değildir. dediğim gibi, onlar nezakettir. hiçbirisi birer kural değildir. kadının doğasında sevilmek, ilgi gösterilmek vardır. bu erkekte de vardır ancak kadın bunu açıkca dile getirebilir. ha nazik bir adam olursunuz veya olmazsınız, bu sizin tamamen beşeri ilişkilerinizdeki tutumunuzla alakalıdır. üzülmeyin maço seven kadın da vardır. [ybkz]swh[/ybkz]
feministi bir kadın olarak da saçma olduğunu düşüneneni, feministi cinsel ilişki pozisyonu ile açıklamaya çalışanı da sadece biraz okumaya davet ediyorum.
kadının da tıpkı erkek gibi temel yaşam haklarına sahip olması için canla başla çalışan kişi. maalesef ülkemizde, ismin önüne gelen yaftalayıcı sıfat olarak kullanılıyor. örneğin: feminist yazar, feminist sanatçı vs. biz bununla yaftalanmış hissetmiyoruz oysaki, biz bununla gurur duyuyoruz!
kadının bir erkekten arabanın kapısını açmasını beklemesi, sandalyelerinin çekilmesinin istemesi gibi nezaket eylemleri feminizmin asıl derdinin olduğu konular değildir. dediğim gibi, onlar nezakettir. hiçbirisi birer kural değildir. kadının doğasında sevilmek, ilgi gösterilmek vardır. bu erkekte de vardır ancak kadın bunu açıkca dile getirebilir. ha nazik bir adam olursunuz veya olmazsınız, bu sizin tamamen beşeri ilişkilerinizdeki tutumunuzla alakalıdır. üzülmeyin maço seven kadın da vardır. [ybkz]swh[/ybkz]
feministi bir kadın olarak da saçma olduğunu düşüneneni, feministi cinsel ilişki pozisyonu ile açıklamaya çalışanı da sadece biraz okumaya davet ediyorum.
maalesef türkiye'de çok yanlış anlaşılmış akımdır. keşke böyle başlamasaydım tabi, bir defa yanlış öğrenilen bir şeyin doğrusunu öğretmek epey zor oluyor. psikoloji buna geriye ket vurma diyor. ileriye ileriye vuracağız şimdi! o halde, başlıyoruz.
feminizmin kesinlikle kadının erkekten daha üstün olduğu söylemi yoktur. erkek düşmanlığı, erkeklerle beraber olmama, erkeği ezme eğilimi de yoktur. gelin şöyle özet biçimde tarihine bakalım, neden ortaya çıktığına bakalım. 1790'lı yıllar feminizmin düşüncesinin ilk olarak belirdiği dönemler. kadının daha çok özgürleşmesiyle sosyal gelişmenin sağlanabileceği düşünülüyor. o dönem kadının çalışma hakkı yok, üniversite okuma hakkı yok, siyasi hakkı da elbette yok. hatta yaygın bir inanış, kadının beden yapısının erkekten daha narin olduğunu ve zeka seviyesinin de düşük olduğunu söylüyor. o yıllarda fransasız bir yazar, feminizmin özünü aslında iki cümle ile açıklıyor: ''eğer kadının idam sehpahasına mahkûm olma hakkı varsa, tribünden izleme hakkına da sahip olmalıdır.''
feminizmin ilk eylemsel kıpırtıları siyahi kadınların köleliğin kaldırılması için yaptığı eylemlerde yaşanır. 19.yy sonlarına gelindiğinde kıpırtılar, bir dalga şekline gelir. kadın, geçen yüz yıl içinde çalışma hayatında bir şekilde yer bulmuş, ancak eğitim ve siyasi hakları verilmemiştir. üstelik, çalışmasının emeğini de alamamaktadır. kadın hareketi, fabrikaların boş odalarında gizlice yapılan toplantılarda güçlenmiş, eşit ücret ve politik hak için sokağa taşmıştır. yapılan toplantılar feminizmin şimdiki halinde olan mitoslarını da üretmiştir. kadın, asıl sorunsalın erkeğin her türlü hegemonyasından olduğu saptamış ve eşit bir yaşam isteği ile yola çıkmıştır. yani feminizmin özünde temel yaşam haklarına sahip olmak vardır. bir erkekten daha fazlası kesinlikle değil, (vurgula: eşit.) yaşanan hak mücadelesinde başarılı olundu. birinci dünya savaşının sonunda birçok ülkede kadın siyasal hak kazandı. örneğin amerika, kadınlara siyasal hakkı savaşta ettiği yardımlardan ötürü ödül olarak verdi.
1929larda yaşanan iş krizi bunalımı nedeniyle, işten ilk çıkarılanlar kadınlar oldu. ardından yaşanan savaş ve erkeklerin savaşa gitmesiyle kadınlar endüstride yine kendilerine yer buldu. savaş sonrasında tekrar evlerine çekildi. ardından feminizmin ikinci dalgası yaşanmaya başlandı. 1960 ve 70'li yıllar arasında kadın birçok sorun ile mücadele etti: eşitsizlikler, resmi yasal eşitsizlikler, cinsellik, aile, iş yeri, toplum ve belki bu sorunların en tartışmalısı olan üreme hakları. mücadele halen devam etmektedir.
türkiye'de ilk feminist ögütlenmeler 1984 yıllında oldu. ondan daha evvel, seksen darbesi öncesinde de kıpırtılar vardı. ancak ideolojisi feminizm değil sosyalizmdi. bu da onları 'ilk feminist örgütlenme' olarak değerlendirmemi zorlaştırıyor. 1990 yılına geldiğimizde, halen de çalışmalarına devam eden mor çatı kuruldu. cumhuriyetin ilanı ile birlikte t.c. anayasasında kadın erkekle yasal haklara sahip olmuştu, bu sebeple türkiye'deki feminist çalışmalar yasal hak isteğinde değil, sosyal yaşamdaki konum, cinsiyetçilik, toplumsal cinsiyet, kadına şiddet, cinsel taciz üzerine halen devam etmektedir.
feminizmin kesinlikle kadının erkekten daha üstün olduğu söylemi yoktur. erkek düşmanlığı, erkeklerle beraber olmama, erkeği ezme eğilimi de yoktur. gelin şöyle özet biçimde tarihine bakalım, neden ortaya çıktığına bakalım. 1790'lı yıllar feminizmin düşüncesinin ilk olarak belirdiği dönemler. kadının daha çok özgürleşmesiyle sosyal gelişmenin sağlanabileceği düşünülüyor. o dönem kadının çalışma hakkı yok, üniversite okuma hakkı yok, siyasi hakkı da elbette yok. hatta yaygın bir inanış, kadının beden yapısının erkekten daha narin olduğunu ve zeka seviyesinin de düşük olduğunu söylüyor. o yıllarda fransasız bir yazar, feminizmin özünü aslında iki cümle ile açıklıyor: ''eğer kadının idam sehpahasına mahkûm olma hakkı varsa, tribünden izleme hakkına da sahip olmalıdır.''
feminizmin ilk eylemsel kıpırtıları siyahi kadınların köleliğin kaldırılması için yaptığı eylemlerde yaşanır. 19.yy sonlarına gelindiğinde kıpırtılar, bir dalga şekline gelir. kadın, geçen yüz yıl içinde çalışma hayatında bir şekilde yer bulmuş, ancak eğitim ve siyasi hakları verilmemiştir. üstelik, çalışmasının emeğini de alamamaktadır. kadın hareketi, fabrikaların boş odalarında gizlice yapılan toplantılarda güçlenmiş, eşit ücret ve politik hak için sokağa taşmıştır. yapılan toplantılar feminizmin şimdiki halinde olan mitoslarını da üretmiştir. kadın, asıl sorunsalın erkeğin her türlü hegemonyasından olduğu saptamış ve eşit bir yaşam isteği ile yola çıkmıştır. yani feminizmin özünde temel yaşam haklarına sahip olmak vardır. bir erkekten daha fazlası kesinlikle değil, (vurgula: eşit.) yaşanan hak mücadelesinde başarılı olundu. birinci dünya savaşının sonunda birçok ülkede kadın siyasal hak kazandı. örneğin amerika, kadınlara siyasal hakkı savaşta ettiği yardımlardan ötürü ödül olarak verdi.
1929larda yaşanan iş krizi bunalımı nedeniyle, işten ilk çıkarılanlar kadınlar oldu. ardından yaşanan savaş ve erkeklerin savaşa gitmesiyle kadınlar endüstride yine kendilerine yer buldu. savaş sonrasında tekrar evlerine çekildi. ardından feminizmin ikinci dalgası yaşanmaya başlandı. 1960 ve 70'li yıllar arasında kadın birçok sorun ile mücadele etti: eşitsizlikler, resmi yasal eşitsizlikler, cinsellik, aile, iş yeri, toplum ve belki bu sorunların en tartışmalısı olan üreme hakları. mücadele halen devam etmektedir.
türkiye'de ilk feminist ögütlenmeler 1984 yıllında oldu. ondan daha evvel, seksen darbesi öncesinde de kıpırtılar vardı. ancak ideolojisi feminizm değil sosyalizmdi. bu da onları 'ilk feminist örgütlenme' olarak değerlendirmemi zorlaştırıyor. 1990 yılına geldiğimizde, halen de çalışmalarına devam eden mor çatı kuruldu. cumhuriyetin ilanı ile birlikte t.c. anayasasında kadın erkekle yasal haklara sahip olmuştu, bu sebeple türkiye'deki feminist çalışmalar yasal hak isteğinde değil, sosyal yaşamdaki konum, cinsiyetçilik, toplumsal cinsiyet, kadına şiddet, cinsel taciz üzerine halen devam etmektedir.
tarçın kokusu. elim ayağıma dolaşıyo, sinirleniyorum falan.
(bkz: slug)
kanıtım da var. aha da bu şarkının tümü bilhassa 30-33 saniye arası. o gülümseyiş!
http://www.youtube.com/watch?v=8P2Xwej_xjM
kanıtım da var. aha da bu şarkının tümü bilhassa 30-33 saniye arası. o gülümseyiş!
http://www.youtube.com/watch?v=8P2Xwej_xjM
peşpeşe kötü haberler alınan, havanın kapalı, iç sıkıntılı, zaten epey çirkin uyandığınız, yaşama sevincinizin sıfır dolaylarında gezdiği günlerdir. sağa sola küfür etmek, pencereyi açıp bağırmak, içip içip ağlama-kusma isteği uyandırır. misal bugün:
(bkz: 13 aralık 1980 erdal eren'in idam edilmesi)
(bkz: mehmet ayvalıtaş'ın annesinin vefatı)
(bkz: melek zengin)
bonus eserler:
(bkz: bir oğul büyütmelisin)
(bkz: ama yapmayın o daha bir çocuk dedi tanrı)
(bkz: 13 aralık 1980 erdal eren'in idam edilmesi)
(bkz: mehmet ayvalıtaş'ın annesinin vefatı)
(bkz: melek zengin)
bonus eserler:
(bkz: bir oğul büyütmelisin)
(bkz: ama yapmayın o daha bir çocuk dedi tanrı)
bana bir şeyhler oluyor'da altan erkekli'nin tiratından beyne kazınan bir kuple. tanrı'yı duyduğunu söyleyen karakterin tanrı'nın ağzından söylediği bir cümledir. önceki cümleleri de oldukça mühimdir.
''yaşamak, dedi, tek marifetiniz biraz özen gösteriniz.
zulüm kimse zalimlik yapmayınca biter. mazlumlar dahil, dedi.
ama yapmayın o daha bir çocuk dedi tanrı.. ''
''yaşamak, dedi, tek marifetiniz biraz özen gösteriniz.
zulüm kimse zalimlik yapmayınca biter. mazlumlar dahil, dedi.
ama yapmayın o daha bir çocuk dedi tanrı.. ''
altan erkekli'nin efsane bir tirat attığı tiyatro oyunudur. gözler dolar, dudaklar titrer.''ilgili sahne:http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/25442/yalnizlik-altan-erkekli
''yalnızlık.
her kimliğe doğuştan yazılı tek uğraşıdır insanın bir yaşama sırasında
tek sermayesi, sahip olduğu tek şeydir
kıymetini bilmelidir, dedi.
yalnızdır insan..
hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır.
kalabalık yalnızlıklar, yalnız kalabalıklar oluşur, şehir şehir ülke ülke.
kalabalık arttıkça artmaktadır yalnızlık da.
insan bir ölümü istemez, bir de ondan beter bir yalnızlığı
ama ikisi de muhakkak gelir başına bir yalnız yaşama sırasında.
ölümün değil ama yalnızlığın bir tek çaresi var, dedi.
tek çaresi aşktır bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın
aşk da zaten iki yalnızın ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır, dedi
aşık olun!
gösterin birbirinize yalnızlıklarınız.
nasılsa ayrılık insanın tek kişilik yalnızlığını özlemesi.
sade ölüm değil, ayrılık da yaşamın emri..
evet söyledi..
ya da ben duydum
duyduğuma göre elbet bir ses söyledi bu söylendikçe usulen söylenir olan sözleri.
evet duydum, söyledi!
her duyduğumda ağladım..
pek çok ağlayışım sırasında duydum.
kalbim tutanak tuttu duyduklarıma
soruldu, dedi, cevap alındı
yaşamak, dedi, tek marifetiniz biraz özen gösteriniz.
zulüm kimse zalimlik yapmayınca biter. mazlumlar dahil, dedi.
ama yapmayın o daha bir çocuk dedi tanrı..
ya gördüm neyleyim!
insanlar vardı duvarın içinde.
ya ben hep duvara konuştum
ya da duvar değil konuştuğum, içinde insanlar var.
nedense beni anlasın istedim içinde insan olan duvarlar.
bilmiyorum,
belki de ben gerçekten delirdim.
onlar haklı belki de.
içinde değil duvarların insanlar
sadece arasındalar..''
''yalnızlık.
her kimliğe doğuştan yazılı tek uğraşıdır insanın bir yaşama sırasında
tek sermayesi, sahip olduğu tek şeydir
kıymetini bilmelidir, dedi.
yalnızdır insan..
hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır.
kalabalık yalnızlıklar, yalnız kalabalıklar oluşur, şehir şehir ülke ülke.
kalabalık arttıkça artmaktadır yalnızlık da.
insan bir ölümü istemez, bir de ondan beter bir yalnızlığı
ama ikisi de muhakkak gelir başına bir yalnız yaşama sırasında.
ölümün değil ama yalnızlığın bir tek çaresi var, dedi.
tek çaresi aşktır bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın
aşk da zaten iki yalnızın ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır, dedi
aşık olun!
gösterin birbirinize yalnızlıklarınız.
nasılsa ayrılık insanın tek kişilik yalnızlığını özlemesi.
sade ölüm değil, ayrılık da yaşamın emri..
evet söyledi..
ya da ben duydum
duyduğuma göre elbet bir ses söyledi bu söylendikçe usulen söylenir olan sözleri.
evet duydum, söyledi!
her duyduğumda ağladım..
pek çok ağlayışım sırasında duydum.
kalbim tutanak tuttu duyduklarıma
soruldu, dedi, cevap alındı
yaşamak, dedi, tek marifetiniz biraz özen gösteriniz.
zulüm kimse zalimlik yapmayınca biter. mazlumlar dahil, dedi.
ama yapmayın o daha bir çocuk dedi tanrı..
ya gördüm neyleyim!
insanlar vardı duvarın içinde.
ya ben hep duvara konuştum
ya da duvar değil konuştuğum, içinde insanlar var.
nedense beni anlasın istedim içinde insan olan duvarlar.
bilmiyorum,
belki de ben gerçekten delirdim.
onlar haklı belki de.
içinde değil duvarların insanlar
sadece arasındalar..''
tam şurama, kocaman bir öfke oturtan vefat haberi. hakkın, adaletin, devletin toptan amına koyma isteği uyandıran.
devletin bir kuyuya atıp yakmasa da başında biber gazı kapsülü patlatmasa da dolaylı olarak öldürdüğü annedir kendisi. nurlar içinde yatsın, evladıyla yan yana.
devletin bir kuyuya atıp yakmasa da başında biber gazı kapsülü patlatmasa da dolaylı olarak öldürdüğü annedir kendisi. nurlar içinde yatsın, evladıyla yan yana.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?