şamarı yedikten sonra ''üeeeğğğğğ'' diye kısa bir haykırıştan sonra ağzı olabildiğince açık nefesi kesilmiş, o nefes kesilme süresinin uzunluğuna ya da kısalığına bağlı olarak ağız kenarlarından salya veya burundan sümüğü akan çocuktur.
kısmen gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki genellikle dayak arsızı olmuş çocukların sergilediği bir harekettir. bazen ses gittikten sonra görüntü öyle bir donar ki sanırsınız ki o çocuk öyle kalacak. suratta kızarma hatta çok nefessiz kalınca morarmalar baş gösterir. eğer bu donup kalma süreci çok uzadıysa ve hala çocukta derin bir iç çekip ağlamaya iki perde yukarı sesten devam etmiyorsa çocuğu döven kişide ya da etraftaki insanlarda panik hali oluşur. bu durumda yapılması en aptalca şey çocuğa kendisine gelsin diye atılacak olan bir şamar dahadır. açık ağzından su dökmeye çalışsan boğulabilir, panik yapıp çığlık atarsan 'aha çocuk ölüyor!'' diye belki çocuk da paniğe girer ölüyorum diye. en iyisi çocuğu var güçle sirkelemektir. sonra bekleyin ki sussun.
torrentle aramıza ayrılıklar sokan uygulama. 8mbitten 1 mbit'e düşen hızdan sonra hayat çok zor, nebleyim geceleri gizli gizli ağlıyorum mesela. o derece.
pazar gününden sonraki sabahtır. [ybkz]swh[/ybkz] bu sabahtır! hafif mahmur, önceki iki günü daha şimdiden özlemiş halde, muhtemelen geçen hafta içinden 'pazartesi günü yaparım' diye bıraktığın işleri kafada sıralamakla meşgul, belki yine yeniden başlayan bir diyetin ilk saatleri...nadir de olsa, çok hafif bir enerji, yeni bir başlangıç şansına sahip olunduğu için mutluluk, haftanın güzel geçeceği umudu. önce pencereleri açmak lazım tabi, pazartesi sabahı önce eve girecek. [ybkz]swh[/ybkz]
(bkz: şerefsizim aklıma gelmişti)
(bkz: hayatımın filmi)
tercihlerin her türlü şeklini işleyen film. misal ben bir şeyi tercih ettim ama tercih etmediğim durumu tercih etmiş olsaydım neler olur diye merak etmekteyim. film, 3 farklı kadınla evlenen, ama 4.süne aşık olan ve annesi babası boşanınca annesiyle babası arasında tercih yapmak zorunda kalan adamın hikayesi üzerinden gidiyor. her kadın, her tercih, anne, baba ayrı şeyler meydana getiriyor. tüm bunları da gelecek yıllardan anlatıyor, fantastik türe de kaçıyor o sebeple. bir diğer önemli noktası da adeta teknik yardıran film, bir çeşit kurgu delirmesi. (kurgucusuna milyon gönül points!) tek tek bütün planları storyboard çizip aklımın içine asmak istiyorum hatta o derece. yönetmenin bu denli kafayı kırarak film yapması, onun ömrünün üç beş filmlik olduğuna delalet olabilir. zira insan evladı beşincisinde yakar o beyni!
uzunluğuna bakmayın, izlemeye başladığınızda sıkılmak şöyle dursun, başından kalkamayacaksınız bile.
(bkz: hayatımın filmi)
tercihlerin her türlü şeklini işleyen film. misal ben bir şeyi tercih ettim ama tercih etmediğim durumu tercih etmiş olsaydım neler olur diye merak etmekteyim. film, 3 farklı kadınla evlenen, ama 4.süne aşık olan ve annesi babası boşanınca annesiyle babası arasında tercih yapmak zorunda kalan adamın hikayesi üzerinden gidiyor. her kadın, her tercih, anne, baba ayrı şeyler meydana getiriyor. tüm bunları da gelecek yıllardan anlatıyor, fantastik türe de kaçıyor o sebeple. bir diğer önemli noktası da adeta teknik yardıran film, bir çeşit kurgu delirmesi. (kurgucusuna milyon gönül points!) tek tek bütün planları storyboard çizip aklımın içine asmak istiyorum hatta o derece. yönetmenin bu denli kafayı kırarak film yapması, onun ömrünün üç beş filmlik olduğuna delalet olabilir. zira insan evladı beşincisinde yakar o beyni!
uzunluğuna bakmayın, izlemeye başladığınızda sıkılmak şöyle dursun, başından kalkamayacaksınız bile.
samimiyetinden ölecek bir red şarkısı. şöyle mikemmel sözler:
redo'ya geldi bi gece katil, bana bütün oyunlar tatil
erkekliğini giyinip gel de kaşını gözünü dağıtiyim!
kimine kardeşim dedim ve kimine abi
hepsi adi geldi vücudundan ayrılmanın saati
bu kadar yalan varken doğrularımı napiyim
ani karar verdim çünkü adımı karalayanlar cahil
hangisi kurmacadır lan, hangisi sahi derken
anladım ki orospular konuya iyice dahil!
kimine göre bi rapçiyim ki kimine göre bi dahi
artık hiçbi önemi yok emin ol benim için bu daha iyi
benim saflığımdan hepsi geldi günahlarıma faiz
cepte 5 lirayla geldim buraya kardeşlerim şahit
gençliğimden olmuşken bana 30 lirayı sordunuz lan
ne vardı başka sanki o körpecik omuzunuzda
kamuf'la sabahladık tek bi tane montumuzla
2 tane delikanlı işte böyle dostuz usta!
eminim nereye kaçsam psikolojim düzelmiycek
beraber aç yatmadığın hiç kimseye güvenmicen
ne lanet badireler atlatırsan atlat koçum
anlatanda bitmiyo iş biz ne dersek dümen dicen
yaralı bir köpekle karda sarılıp uyudum
üsküdar'da sabah beleş çay bu esnafın bi huyudur
heykelin dikilmiycek hırslarından arın dostum
zorlayınca gömülceğin kendi kazdığın kuyudur
(vurgula: 13 yaşımdaydım her şeyin en başındaydım
gençliğimin amına koyan o kaldırımın taşındaydım)
yaptığım beati vestas sevmemişti, suratından anlamıştım
güzel dedi, onunkisi kaşınmaydı
ne güzel *ikti dimi mualif'i redo
fakat aynı günün gecesinde pişmandım
çünkü kel bi başta saç kadarken iyi müzisyen sayısı
2tane iyi müzisyen düşmandı
neyse problem yok artık hepsi kendi yoluna bakar
oğuz, ölüme dahi gidiyo olsak geldi sonuna kadar
soko'yla cuma'dan hiç bahsetmiycem bile
sade bil ki kardeşiz be dostum hemde donuna kadar
benim bi ailem var 6 senede fazla fazla
5 sefer mi gördüm anamı, 6 kere mi ne
bunla gurur duymuyom tabi ki rap dediler koştum
sen de (vurgula: ben giderken soranlara kalkıp denedi de)
yoluma bakarım artık ben sonuma kadarım
ama bu kadarı az dimi? bende hiphop gözlerimin tasviri
belki bu kış nadas yarar bana ve yaz gibide geri gelirim
bi bardak su ellerimde asprin
terlemeden paran olmaz, derlemeden sanat
allam eder gullem eder rapçi engebeler falan der de
rahat batıyo götüne sanki dinleme lan salak!
bana da gerekmiyodu zaten dar bi pencereden bakan
evde çorap yoktu çocuktum boş tencereler falan
resim dosyasında med cezir'in sözlerinden kalan
bi kaç parça kağıdı sakladım ben, herkes oldu adam
lakin hepsi boş adam arkadaşım, gözlerinde yalan
karanfil solmadan da ankara'dan yola çıktım
hedefim çok açıktı, yolun sonu boka çıktı
geri gelince dilim kurudu bazı günler çok acıktım
yaşadığımla kıyaslarsan senin rapin çok acıklı
son 3 gündür evdeyim kıçımda aynı bol kotla
değiştirmek istediğimde çekmecede don yok lan
(vurgula: yetenek bi nimet mi? yoksa kanımı emen şey mi)
emin değilim, haydi rapçi aleyhimde oy topla
işin gücün bu zaten, aşna fişne haset
hala tozlu kutunun içini dolduran onlarca kaset
senden daha değerli gerizekalı istediğinden bahset
ben sahnelerde büyüdüm ibne geç karşıma dans et!
bu bir nadas!
(vurgula: insan mutlu olmak istiyorsa hayalinden vazgeçerek çok fazla yaşamaz)
bu bir nadas!
insan 50 kıtaya bölünmüşse tanrı kabul etmez asla bu denli bir takas
redo'ya geldi bi gece katil, bana bütün oyunlar tatil
erkekliğini giyinip gel de kaşını gözünü dağıtiyim!
kimine kardeşim dedim ve kimine abi
hepsi adi geldi vücudundan ayrılmanın saati
bu kadar yalan varken doğrularımı napiyim
ani karar verdim çünkü adımı karalayanlar cahil
hangisi kurmacadır lan, hangisi sahi derken
anladım ki orospular konuya iyice dahil!
kimine göre bi rapçiyim ki kimine göre bi dahi
artık hiçbi önemi yok emin ol benim için bu daha iyi
benim saflığımdan hepsi geldi günahlarıma faiz
cepte 5 lirayla geldim buraya kardeşlerim şahit
gençliğimden olmuşken bana 30 lirayı sordunuz lan
ne vardı başka sanki o körpecik omuzunuzda
kamuf'la sabahladık tek bi tane montumuzla
2 tane delikanlı işte böyle dostuz usta!
eminim nereye kaçsam psikolojim düzelmiycek
beraber aç yatmadığın hiç kimseye güvenmicen
ne lanet badireler atlatırsan atlat koçum
anlatanda bitmiyo iş biz ne dersek dümen dicen
yaralı bir köpekle karda sarılıp uyudum
üsküdar'da sabah beleş çay bu esnafın bi huyudur
heykelin dikilmiycek hırslarından arın dostum
zorlayınca gömülceğin kendi kazdığın kuyudur
(vurgula: 13 yaşımdaydım her şeyin en başındaydım
gençliğimin amına koyan o kaldırımın taşındaydım)
yaptığım beati vestas sevmemişti, suratından anlamıştım
güzel dedi, onunkisi kaşınmaydı
ne güzel *ikti dimi mualif'i redo
fakat aynı günün gecesinde pişmandım
çünkü kel bi başta saç kadarken iyi müzisyen sayısı
2tane iyi müzisyen düşmandı
neyse problem yok artık hepsi kendi yoluna bakar
oğuz, ölüme dahi gidiyo olsak geldi sonuna kadar
soko'yla cuma'dan hiç bahsetmiycem bile
sade bil ki kardeşiz be dostum hemde donuna kadar
benim bi ailem var 6 senede fazla fazla
5 sefer mi gördüm anamı, 6 kere mi ne
bunla gurur duymuyom tabi ki rap dediler koştum
sen de (vurgula: ben giderken soranlara kalkıp denedi de)
yoluma bakarım artık ben sonuma kadarım
ama bu kadarı az dimi? bende hiphop gözlerimin tasviri
belki bu kış nadas yarar bana ve yaz gibide geri gelirim
bi bardak su ellerimde asprin
terlemeden paran olmaz, derlemeden sanat
allam eder gullem eder rapçi engebeler falan der de
rahat batıyo götüne sanki dinleme lan salak!
bana da gerekmiyodu zaten dar bi pencereden bakan
evde çorap yoktu çocuktum boş tencereler falan
resim dosyasında med cezir'in sözlerinden kalan
bi kaç parça kağıdı sakladım ben, herkes oldu adam
lakin hepsi boş adam arkadaşım, gözlerinde yalan
karanfil solmadan da ankara'dan yola çıktım
hedefim çok açıktı, yolun sonu boka çıktı
geri gelince dilim kurudu bazı günler çok acıktım
yaşadığımla kıyaslarsan senin rapin çok acıklı
son 3 gündür evdeyim kıçımda aynı bol kotla
değiştirmek istediğimde çekmecede don yok lan
(vurgula: yetenek bi nimet mi? yoksa kanımı emen şey mi)
emin değilim, haydi rapçi aleyhimde oy topla
işin gücün bu zaten, aşna fişne haset
hala tozlu kutunun içini dolduran onlarca kaset
senden daha değerli gerizekalı istediğinden bahset
ben sahnelerde büyüdüm ibne geç karşıma dans et!
bu bir nadas!
(vurgula: insan mutlu olmak istiyorsa hayalinden vazgeçerek çok fazla yaşamaz)
bu bir nadas!
insan 50 kıtaya bölünmüşse tanrı kabul etmez asla bu denli bir takas
aurasını kaybetmiş olan. albümünü sevmedim, sevemedim. sanki vimeo'daki videolardaki koltukta, orta sehpayla, kristal küllükle, güpürlü perdelerle, demlikle ve sadece gitarla söylenen şarkılar daha bir tatlıydı.
her önemli maçtan önce mutlaka izlenen belgesel. gözyaşlarıyla, sümükle, tezahüratla, kahkahalarla ve çokca özlemle.
ne iyi edilmiş, yapılmıştır.
(bkz: çok sakat var)
ne iyi edilmiş, yapılmıştır.
(bkz: çok sakat var)
çalışma masası toplamak . eğer dağınık çalışıyor, her yerde not kağıtları, fotokopiler, kitaplar, kalemler, fincanlar, tabaklar uçuşuyorsa üç-dört saat aralıklarla toplanır. sonra eski dağınık haline gelir, sonra bir daha toplanır, sonra tekr....
en keyifli, en komik ama bazen de en delirten diyaloglardır. misalen; bir ramazan günü, dört yaşlarındaki kuzenini tiyatroya götürmüş eve dönmekte olan bir adet kalbim beşiktaşa zikreder'in başına gelendir.
her yerde atomcular var,çocuk isyan içinde atom yemek istiyor. ama karnı aç, önce eve götürüp yemek yedirmem lazım. 4 tane atom alıp, birisini yemesine izin verdim. verirken de uyardım: sadece bir tane yiyebilirsin, karnın aç, yoksa için bayılır. yemekten sonra diğer üçünü de yiyebilirsin! dedim. eve gelip yemek hazırlamaya başlamışken, bizimki mutfağa girdi, üstü başı atom kırıntısı, yüzünde biraz korku ve telaş o efsane soruyu sordu:
-şeeyyy, ben iki tane daha atom yedim. ne zaman bayılırım?
her yerde atomcular var,çocuk isyan içinde atom yemek istiyor. ama karnı aç, önce eve götürüp yemek yedirmem lazım. 4 tane atom alıp, birisini yemesine izin verdim. verirken de uyardım: sadece bir tane yiyebilirsin, karnın aç, yoksa için bayılır. yemekten sonra diğer üçünü de yiyebilirsin! dedim. eve gelip yemek hazırlamaya başlamışken, bizimki mutfağa girdi, üstü başı atom kırıntısı, yüzünde biraz korku ve telaş o efsane soruyu sordu:
-şeeyyy, ben iki tane daha atom yedim. ne zaman bayılırım?
en üst seviyede olan hayal gücüdür. çünkü çocuklar, gerçek dünya içindeki hiçbir şeyin nereye ait olduğuna, neye yaradığını ve ne anlama geldiklerini bilmezler. kendi dünyalarında, kendi anlamlarını oluştururlar. kendi pratik çözümlerini bulurlar. örneğin; bir gün yolda yürüyordum ikinci katta bir balkonda olan dört yaşlarındaki bir çocuk aşağıya sepet salmış, sokaktaki arkadaşına ''şimdi seni yukarı çekiceeem! tamam mııığ'' dedi. duyar duymaz kahkaha attım, adımlarımı yavaşlattım, baktım aşağıdaki çocuk cidden sepete doğru yürüyor. deli bir hızla olay mahaline gittim, çocuklara sepetle bu işin olmayacağını çünkü ağırlıklarının buna izin vermeyeceğini, sepetle insan yukarı çekilmeyeceğini, sepetin sadece bakkaldan alınan şeyler için olduğunu güzel güzel anlattım. boş boş baktılar bana, bir parça bile inanmadılar. balkondaki çocuğa annesini çağırmasını söyledim, gönülsüz gitti. annesi gelince durumu ona da anlattım, güldük epey. bir de annesi çocuğa balkonda olduğu için kızdı bir ton. sanırım çocuk benden nefret etti.
4. nesil, en yepisyenisinden yazar. hoş gelmiş, tam olmaya biraz daha yakınız şimdi sayesinde. [ybkz]swh[/ybkz]
en önemli husus 'shutter sayısı'dır, bir makinenin ömrü bitmeyecekmiş gibi hissedersiniz lakin öyle değildir. shutter'ı çok yüksek bir makine sıkıntılıdır, alınmaması gerekir.
batarya ömrü: tüm teknolojik aletlerin batarya ömürleri bir süre sonra gittikçe azalmaya başlar. bu değişmeyen gerçektir, en iyisinden en kötüsüne. naçizane tavsiyem ikinci eli 'çöp batarya' olabilir, olağandır. yepisyeni bir batarya almanız gerekir. makineyi aldıktan sonra sarjdan randuman alamazsanız, bu sebeptendir.
objektif temizliği: almadan önce mutlaka objektifi inceleyin. üzerindeki en küçük bir çizik bile sıkıntı yaratır. fotoğrafı çekin ve mümkünse bilgisayarda bakın, eğer mümkün değilse makinenin lcdsinden büyüterek santim santim inceleyin.
odaklama: hem manuel hem de otomatik odaklama sorunu olup olmadığını dikkat edin.
sensör ve ayna: objektifi çıkardığınızda göreceğiniz kısım. aynanın çizik olup olmadığına dikkat edin, çok toz bağlamışsa o kısımlar kesinlikle almayın.
tuşlar: bodynin üzerindeki tüm tuşları üşenmeden deneyin, bazı tuşlar bozulmuş olabiliyor.
son kertede, çok mecbur değilseniz almayın. teknolojik aletlerin ikinci elleri sıkıntılı oluyor, bir kere açıldığında bile bu iyi bir şey değildir. ha eğer illa kafaya taktım alacağım ama temizine de maddi şartlar yetmiyor diyorsanız nikon veya canon forumlarını iyice araştırıp güvenilir kişilerden alın. istanbul'da hayyam pasajında uzun bir gün geçirip bütün makineleri didikleyin. güle güle kullanın. [ybkz]swh[/ybkz]
batarya ömrü: tüm teknolojik aletlerin batarya ömürleri bir süre sonra gittikçe azalmaya başlar. bu değişmeyen gerçektir, en iyisinden en kötüsüne. naçizane tavsiyem ikinci eli 'çöp batarya' olabilir, olağandır. yepisyeni bir batarya almanız gerekir. makineyi aldıktan sonra sarjdan randuman alamazsanız, bu sebeptendir.
objektif temizliği: almadan önce mutlaka objektifi inceleyin. üzerindeki en küçük bir çizik bile sıkıntı yaratır. fotoğrafı çekin ve mümkünse bilgisayarda bakın, eğer mümkün değilse makinenin lcdsinden büyüterek santim santim inceleyin.
odaklama: hem manuel hem de otomatik odaklama sorunu olup olmadığını dikkat edin.
sensör ve ayna: objektifi çıkardığınızda göreceğiniz kısım. aynanın çizik olup olmadığına dikkat edin, çok toz bağlamışsa o kısımlar kesinlikle almayın.
tuşlar: bodynin üzerindeki tüm tuşları üşenmeden deneyin, bazı tuşlar bozulmuş olabiliyor.
son kertede, çok mecbur değilseniz almayın. teknolojik aletlerin ikinci elleri sıkıntılı oluyor, bir kere açıldığında bile bu iyi bir şey değildir. ha eğer illa kafaya taktım alacağım ama temizine de maddi şartlar yetmiyor diyorsanız nikon veya canon forumlarını iyice araştırıp güvenilir kişilerden alın. istanbul'da hayyam pasajında uzun bir gün geçirip bütün makineleri didikleyin. güle güle kullanın. [ybkz]swh[/ybkz]
bir mevsimin bir mevsimden geçtiği dönem. ağırlı olarak kişilerde psikolojik durumlar ya da grip nezle gibi hastalıklar baş gösteriyor. son günlerde de hava sıcaklığında büyük değişmeler var. uyumadan önce sonbahar başlangıcı, hafif kışken, bir uyandım buzul çağı olmuş. miko miko kendine gel aloooğ!
insan evladının hayatının her anında yapmaya çalıştığı eylem, zira ray dediğimiz şey öylesine yavşak ki mesela hayatı tren forumunda kabul edersek, arkası düzelse önü düzelmiyor, ortası rayda olsa, arkası çıkıyor. önü tamamsa, arkası yerleşmiyor. bi ara ray kayboluyor. öeeh! bir şeyi düzelttiğinde, sonra başka bir şeyi düzeltmek gerekiyor. oğlum neden böyle oluyor!
epey eski bir zamanda yapılan oralet reklamındaki osman amca. sürekli oralet içtiği için, arkadaşları ona oralet osman demektedir. bir reklam olmasına rağmen yeşilçam rüzgarı estirmekte olan kısa film tadında, beş dakika sürmektedir. ağır miktarda 'oralet' kelimesi içerir, saymadım sayamadım.
http://www.youtube.com/watch?v=dpiO6mqq-sg
http://www.youtube.com/watch?v=dpiO6mqq-sg
efsane bir reklamı olan içecektir. tam beş dakika sürmektedir ve içerisinde ağır miktarda 'oralet' kelimesi içerir. (bkz: oralet osman)
http://www.youtube.com/watch?v=dpiO6mqq-sg
http://www.youtube.com/watch?v=dpiO6mqq-sg
ebeveynlerimin benden sonra çocuk fikrinden uzaklaştığı için nail olamadığım durum.
onun yerine bu psikolojiyi benden üç yaş küçük ev arkadaşım üzerinde yaşamaya çalışıyorum. ama olmuyo be sözlük, kızın boyu benden yirmi santim uzun. döve döve bakkala gönderemeyeceksen ne edeyim ben öyle kardeşi.hoooff!
onun yerine bu psikolojiyi benden üç yaş küçük ev arkadaşım üzerinde yaşamaya çalışıyorum. ama olmuyo be sözlük, kızın boyu benden yirmi santim uzun. döve döve bakkala gönderemeyeceksen ne edeyim ben öyle kardeşi.hoooff!
apaçık ağzını burnunu kırmak istediğim youtube bildirisi. videoya tıkladıktan sonraki beş saniye saçma salak seslere sahip reklamların ilk beş saniyesini zorla izlettirir. bana göre insan haklarına bile aykırıdır bu zorlayış. böyle beş saniye beş saniye çala çala ömrümü yedi serverı çökesice.
teknoloji ile tarih olan gözlüktür. camları şimdi incecik yapabiliyorlar maşallah, biz de kafamızı tartabiliyoruz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?