confessions

saniyede yirmidört kare

5. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 1454
  2. takipçi 0
  3. puan 32646

market kasiyerini dövme arzusu

saniyede yirmidört kare
kasiyerlerin bi' acayip afraları tafraları sonrasında her alışveriş sonucu bünyede daha fena yükselen arzu.

gayet pozitif giriyorum markete, alışverişimi yapıp kasada beklemeye koyuluyorum. akşam saatleri olduğunda yavaşlıktan şikayet etmiyorum, kasiyer de insan sonucunda, makine değil. yorulmuştur diyorum. ama surat beş karış. gülmesini beklemiyorum ama neden cebinden paranı zorla alıyormuşum gibi davranıyorsun bana? misal aldıklarım içinde çubuk kraker var, alıyor onu sepetten sağa sola çarpa çarpa barkodunu okutuyor bu sırada çubuk krakerler kırılıyor! oysa ben, sırf kırık çubuk krakerleri rafın ön tarafına doğru koyduklarından binbir azimle rafın teee en arkasındakileri alıyorum, sonra geliyorum kasaya kız onu kırıyor. çubuk kraker olsa yine iyi, defalarca pirinç patlattılar. yorulmuştur diyorum, o da insan diyorum, zor işi ben olsam bir saat dayanamam yakarım marketi çıkar giderim diyorum; ama kız para üstünü çarparak veriyor. belki sevgilisiyle kavga etmiştir, aile sorunu vardır diyorum, kız kasanın altından çıkarttığı poşeti aldıklarımın üzerine çarparak atıyor. eğer ödemeyi kredi kartıyla yapıyorsam, ''öff kim uğraşcak bunla yaa'' der gibi bakıyor, üstüne bir de tripli tripli çekiyor makinadan. hayatımda hiç yapmayacağım bir şey yapıyorum sonra, gördüğüm tavrın aynısını gösteriyorum. rica etmiyorum. 'sigara ver.' diyorum. fiş işime yaramayacak olsa bile fişi istiyorum, hoş fişi de bir rulo yapıp götüme sokmadığı kaldı orası ayrı. bir yaşandı iki yaşandı, daha gitmeyeceğim o markete diyorum, biri ikisi değil hepsi öyle. ben artık bu kasiyerleri olumluyamıyorum.

komşudan bir onluk aldım

saniyede yirmidört kare
ilkokulda alt alta yapılan toplama çıkarma işlemi sırasında onlar basamağından birler basamağına 1 eklerken söylenilen söz. işbu cümle, kazık kadar olsanız bile yine bir toplama çıkarma işleminde gayriihtiyari biçimde beyinde fısıltı biçimde söylenilir. hatta bunu söylemeye o kadar alışmıştır ki kişi, yılların alışkanlığı olup söylenildiğinde fark edilmez edildiğinde de 'napıyorum ben yahu' deyip, salakça gülünebilir.

özellikle ilkokul zamanlarında her 'komşudan bir onluk aldım' dediğimde aklıma yan komşumuz melahat teyze gelirdi. kafamda, boyumun yetişmediği zile zıplayarak bastıktan sonra ''şeeyy bi onluk lazımdı'' deyip, onluğumu alıp eve gelirdim. yıllar geçti, biz o evden taşındık, ben hala 'komşudan bir onluk aldım' derken melahat teyzeden alıyorum. bir zaman sonra komşudan onluk alma meselesi ve repliği değişimlere uğradı kafamda;

komşudan bir onluk almaya gittim, kapıda lafa dalıp dedikodu yaparken onluk almayı unutum eve döndüm.

komşudan bir onluk aldım, geri dönerken başka bir komşu da benden bir onluk almak için bana geliyordu. onluğumu ona verdim, bende kalmadı.

komşudan bir onluk almaya gittim, onluk yoktu. iki beşlikle idare edebilir misin? dedi.

komşudan bir onluk almaya gittim, sanırım yine onluk almak için gittiğimi anladı. kapının arkasından ayak tıkırtılarını duydum. kapıyı açmadı. onluk yerine havamı aldım. komşuluk ölmüş.

[ybkz]swh[/ybkz]

şimşek çakınca fotoğraf çekildiğini sanan çocuk

saniyede yirmidört kare
saf çocuktur, güzel ve henüz kirlenmemiş çocuktur. tanrının fotograf çektiğini sanıp, daha sonra o fotoğrafları ona göndereceğine inanıp poz verendir. çocuk olmanın en güzel zamanlarıydı, bilumum doğa olaylarına kılıf uydurabilirdik. şimşek çakınca saçımızı başımızı toplar, poz verirdik. gök gürleyince de gök osurdu falan sanardık. eyy gidi eyy..

mahalleye almanya'dan gelmiş çocuk

saniyede yirmidört kare
vakti zamanında almaya'ya göç etmiş veyahutta doğma büyüme alman olup günün birinde bir türk mahallesine yolu düştükten sonra çeşit çeşit duruma maruz kalan çocuktur. bir kere biz yurdum mahalle çocukları tarafından ilgi ile izlenen, sanki insanüstü bir şeymiş gibi karşılanması vardır ki mahalledeki tüm çocuklar bu almanya'dan gelmiş çocukla oynamak ister. çünkü mutlaka çok değişik pahalı oyuncakları vardır. onu geçelim bir kere almancılar her yurda dönüşünde büssürü büssürü çikolata getirirler ve o çikolataların tadı içindekiler falan sanki dünya üzerinde yokmuş gibidir.

misal ben ilk pateni almanya'dan gelme bir çocukta görmüştüm, acayip ilginçti. çocuk bildiğin tekerlekli garip bir şeyle bizim mahalle yokuşundan aşağıya iniyordu, oldukça da şişmandı, bok gibi de parası vardı. mahalle bakkalımız bile çocuğa karşı aşırı bir hayranlık besliyordu. bok gibi parası olması dışında da bok gibi de yerdi. türkçe konuşamaz çok da anlamazdı, biz de nasıl olsa anlamıyor diye söver söver dururduk. sonra o da bunları annesine gidip sorardı annesi de mahallenin tüm çocuklarından nefret ederdi, sonra annesi bizimle oynamaması için çocuğu eve kilitledi resmen. zaten bir daha hiç gelmediler. bir entry güzel bir tanımla başlamışken nasıl kişiselliğin dibine vurur görerek yaşamış olduk. aferin bana. yine batırdım.

erkek yapar çapkın olur kadın yapar orospu olur

saniyede yirmidört kare
kadının ve erkeğin biyolojik yapıları, üreme/doğurganlık koşulu ile zerre alakası olmayan durum. mevzu kadına ne yapmasını, ne yapmamasını söyleyen kime göre neye göre değişebilen, egemen güç tarafından inşa edilmiş ahlak yargılarıdır. bu yargılar, yüzyıllar boyunca kadına ve erkeğe görevlerini kendi belirlediği normlarla dayatmış, [ybkz]swh[/ybkz] kendi belirlediklerinin dışına çıkanlara da 'orospuluk' atfetmiştir.

mandalina kabuğunu soyarken suyunu göze sıçratmak

saniyede yirmidört kare
mandalinayı soyuyor olmanın heyecanına kapılmışken bir de tırnaklar uzunsa ve mandalina kabugunda bile yüksek derecede sıçrama potansiyeli yüksek su bulunduruyorsa hemen hemen her mandalina soyuluşta maruz kalınabilen talihsiz olay. [ybkz]swh[/ybkz]

nedendir bilinmez ama her defasında sıçrayan su sektirmeden ve odak noktasını değiştirmeden gözün içine girer, mandalinayı elde hangi açıyla tutarsan tut bu böyledir.şimdi bir tespitte bulunacagım; (buraya dikkat) belki de mandalina suyu geniş açıyla çok ince moleküller halinde yüzümüze doğru geliyordur ve yüzümüzün en hassas bölgesi ve gelen suya tepki verebilen yer olan göze geldiğinde tepki veriyoruzdur. zira kaşa gelen mandalina suyuna bir göz kadar tepkiye gerek duyulmaz,duyulmamalı. evet öyle. çok inandım ki bu böyle.

allahın bütün vasıflarını üzerinde toplayan lider

saniyede yirmidört kare
akp düzce milletvekilinin recep tayyip erdoğan için yaptığı ibretlik tespit. gerçi kendisi basının çarpıtması neticesinde cümlenin yanlış aksettirildiğini iddia etse de mevcut 'tapınma' durumu, eylem söze dökülmese de apaçık ortadadır.

haber:http://birgun.net/haber/akpli-arslan-basbakan-allahin-butun-vasiflarini-uzerinde-toplayan-bir-lider-10062.html

dead trigger 2

saniyede yirmidört kare
android ve ios için zombi vurma oyunu. çok az yer kaplaması, grafiklerinin harikalığı ile zombilerden genel olarak nefret eden benim bile aklımı başından almış oyundur. ilk sürümüne göre grafikleri daha iyileştirilmiş durumda. oyunda sürekli bir gelişim olması şüphesiz ki daha bağımlı kılıyor, silah, ilaç, bomba yapımı ve dünyayı istila etmek üzere olan zombileri dört kıtada öldürüyorsunuz. heyecan yüklü ve sürükleyici ipad'de verdiği zevki iphone'da vermez orası başka.

ayrıca, koşan zombilerden nefret ediyorum.

şurada da trailer'ı mevcut:http://www.youtube.com/watch?v=CWMXFs--F8o

küçük prens

saniyede yirmidört kare
nadide bir sakin şarkısıdır.

taze durmayı unuttuğum şu şubat gününde
ben nasıl naif olsam
söyledim pek ince işlerim ben
sen bakar dalar konuşur ve şahlanırsın
birden susturdum tüm dünyayı sen konuş diye
nasıl sığarsın kendini ilk defa toslayınca bir incelik abidesine
yarattın yenisini
bildiğim tüm küçük hayatlar yıkık ya
sen onarma istemem.
sevdiğin bu gözler sessizse
inan çok çok uzakta gerçeğim
koş dur, iyi ölü renklerin arasında bu gezegene
her şeye sahipsin
emin ol bu içtenlik senin ben zaten yaşarken bambaşka bir alemde

doğaçlama flüt çalan komşu çocuğu

saniyede yirmidört kare
flüt yardımıyla dövüle dövüle öldürülmek istenen çocuktur. flüt çalmayı bilmeksizin, aklına estiği gibi üflediği ve tahammül edilemez doğaçlama notalar çıkardığı için sinirlerin laçkalaşmasına sebep olur. kısa aralıklarla büyük bir azimle çalar. tam bitti derken yeniden başlar, lakin kendi küçüklüğümden de hatırladığım üzere acayip de eğlenir. hangimiz o mavi veya kırmızı blok flütü alıp bilmeksizin delicesine çalmadık,[ybkz]swh[/ybkz] içine dolan tükürükleri flütü sallamak suretiyle temizlemedik. ya da yanımızda çalan başka birisi varken flütün altına vurmak suretiyle dudağını patlatmadık? [ybkz]swh[/ybkz]

isyan devrim beşiktaş

saniyede yirmidört kare
#324840

verdiği teşvik primlerini biiir biiir ödemesi gereken yazar kişisi. ben sözümü tuttum, 10 gün dedik, 22 gün eşşşşekler gibi çalıştım. hakkımı isterim! ilk etapta evime midye ve bira yığmanı istiyorum. gerçi sen de bir ikramiyeyi hakettin, sen olmasaydın ben ne bir belgesel filmini ne de bir kısa filmi 10 gün içinde çekip bitiremezdim. hadi hadi sayemde yardımcı yönetmen de oldun. [ybkz]swh[/ybkz]

tripodlardan nefret ediyorum, ama senden çok hoşlanıyorum. bilinsin isterim.

sevgiler,
ailenizin lars von trier'i.

final haftası

saniyede yirmidört kare
canına okuduğum haftadır. biraz da o benim canıma okumuş olabilir tabi, okulumun son yılında daha önce hiç yapmadığım tembelliği yapıp tüm işlerimi son günlere sıkıştırdım. öğrenciliğin şanındandır dedim, uykusuz kaldım, hiç uyumadan sınava yetiştim, yemek yemeyi unuttum, evimi bok götürdü afedersin. an itibariyle de tezimin ilk bölümünü bitirmiş halde, benim için sona ermiş haftadır. şimdi isyan devrim beşiktaş'ın vaad ettiği tatil planını ve hediyelerimi bekliyorum tabi![ybkz]swh[/ybkz]

sanki apartman yöneticisi olacaksın pezevenk

saniyede yirmidört kare
kemal sunal'ın kapıcılar kralı filminden efsane replik. efsaneliği size hissettirmeden iç burmasındandır. bir kapıcının en büyük hayalini, ulaşabileceği en yüksek statüyü 'apartman yöneticisi' olarak alırken, durumun abukluğunda kendinizi sorgulatır. zaman zaman da kendinizle 'sanki apartman yöneticisi olcam ya' diye dalga geçtirir.
ilgili sahne:http://www.youtube.com/watch?v=w6-VJtt_8fI
57 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol