ilkokuldan başlayarak bütün eğitim öğretim hayatı boyunca okuduğu bütün sınıflardaki bütün öğrencilere hediye alma masrafına girdiği halde, okulda doğumgünü asla kutlanamamış insandır. bahtsızdır.
"hezimet sonrası sinirle entry yazmak" tan farklı şeydir.
ya da "yokları oynayıp yenildikten sonra sinirle entry yazmak"tan..
her agresiflik antipatiktir ama her agresiflik haksız yere değildir.
ya da "yokları oynayıp yenildikten sonra sinirle entry yazmak"tan..
her agresiflik antipatiktir ama her agresiflik haksız yere değildir.
"biz de bazı hocalardan istediğimiz verimi alamadık" diye karşılık verebileceğimiz cümle..
"maalesef.." diye de ekleyebiliriz sonuna.
"maalesef.." diye de ekleyebiliriz sonuna.
yıllarca real madrid'de forma giymiş, orda efsane olmuş olmasına ve 1,5 sezon forma giydiği beşiktaştan devre arasından apar topar gönderilmesine rağmen twitter hesabında profil fotoğrafı olarak beşiktaş formasıyla taraftarı selamladığı fotoğrafı koyan efsane futbolcumuz.
az önce yine twit atmış "ı love besiktas fans, ı never forget" diye.
yıllarca hep doğru yapalım diye yanlış, yanlışı düzeltelim diye daha da yanlış yaptık.
off amk offff
az önce yine twit atmış "ı love besiktas fans, ı never forget" diye.
yıllarca hep doğru yapalım diye yanlış, yanlışı düzeltelim diye daha da yanlış yaptık.
off amk offff
çok sevdiğim teknik direktör. içinden geldiği gibi takılan, içi neyse dışı da o olan, adam gibi adamdır. ne eyyamı vardır, ne yalakalığı, ne lafını esirger, ne de karizmamdan bir şey gidecek diye yapacağından geri kalır.
her yere gider, terinin son damlasına kadar, elinden geldiğince didinir, çabalar. çok kulüpten parasını, almadığı da olmuştur. alamadıkları da olmuştur ama almadıkları da çoktur.
her şeyden öte açık açık "milli takım teknik direktörülüğüne talibim" diyecek kadar yürekli bir adamdır. o da biliyor böyle açıklamaların onun karizmasını sarstığını. ya da bunları dese de demese de milli takım teknik direktörlüğünü zaten vermeyeceklerini..
inşallah bu adam bir gün üç büyüklerden birinin ya da milli takımın başına geçer. çok isterim ben.
hiç bir şeyi yetmezse hırsı, isteği, azmi yeter.
helal sana hocam. kimse sevmezse seni ben seviyorum. biz adamın vitrinine değil, iklimine bakarız heheeeyyytt [ybkz]swh[/ybkz]
her yere gider, terinin son damlasına kadar, elinden geldiğince didinir, çabalar. çok kulüpten parasını, almadığı da olmuştur. alamadıkları da olmuştur ama almadıkları da çoktur.
her şeyden öte açık açık "milli takım teknik direktörülüğüne talibim" diyecek kadar yürekli bir adamdır. o da biliyor böyle açıklamaların onun karizmasını sarstığını. ya da bunları dese de demese de milli takım teknik direktörlüğünü zaten vermeyeceklerini..
inşallah bu adam bir gün üç büyüklerden birinin ya da milli takımın başına geçer. çok isterim ben.
hiç bir şeyi yetmezse hırsı, isteği, azmi yeter.
helal sana hocam. kimse sevmezse seni ben seviyorum. biz adamın vitrinine değil, iklimine bakarız heheeeyyytt [ybkz]swh[/ybkz]
http://www.fenerbahce.org/detay.asp?ContentID=30290
"gelişmesi için" gönderdiniz öyle mi?
gelişti yavrucum. sadece kendi gelişmedi, dün yaptığı 10 sayı 5 asistle sizin de kasık bölgesini geliştirdi.
"gelişmesi için" gönderdiniz öyle mi?
gelişti yavrucum. sadece kendi gelişmedi, dün yaptığı 10 sayı 5 asistle sizin de kasık bölgesini geliştirdi.
1997 yılında en iyi yabancı film dalında oscar adayı olan harikulade majid majidi filmi.
afişinde yazdığı gibi, küçük iki kardeşin sırlarını ve büyük maceralarını anlatıyor film.
majid amcam yine gitmiş dünyanın en tatlı çocuklarını bulup kameranın önüne koymuş veletleri. maşallah çok da güzel oynamışlar haklarını vermek lazım.
filmin konusunu anlatmicam. afişindeki söz, oscar adaylığı ve majid'in yönetmiş olması izlenmesi için fazlasıyla yeterli sebepler. ha yine ağlatır baştan söyleyeyim.
--spoiler--
ali'nin 3. olmak için girdiği yarışı kazanıp, ağlayarak fotoğraf çektirdiği sahnede içim zımparalandı resmen.
--spoiler--
afişinde yazdığı gibi, küçük iki kardeşin sırlarını ve büyük maceralarını anlatıyor film.
majid amcam yine gitmiş dünyanın en tatlı çocuklarını bulup kameranın önüne koymuş veletleri. maşallah çok da güzel oynamışlar haklarını vermek lazım.
filmin konusunu anlatmicam. afişindeki söz, oscar adaylığı ve majid'in yönetmiş olması izlenmesi için fazlasıyla yeterli sebepler. ha yine ağlatır baştan söyleyeyim.
--spoiler--
ali'nin 3. olmak için girdiği yarışı kazanıp, ağlayarak fotoğraf çektirdiği sahnede içim zımparalandı resmen.
--spoiler--
iranlı yönetmen majid majidi'nin, 1997 yılında bacheha-ye asemanla oskara'a aday olduktan sonra, çektiği 1999 yapımı mükemmel filmi.
rang-e khoda, gözleri görmeyen küçük muhammed'in elleriyle tanrıyı bulma öyküsünü anlatıyor.
tüyler ürperten, ağlamamanın neredeyse imkansız olduğu, insanı içini kavuran çok güzel bir film.
--spoiler--
kimse beni sevmiyor!
ninem bile!
kör olduğum için herkes benden kaçıyor.
eğer görebilseydim...
...diğer çocuklarla birlikte
köy okuluna devam edebilirdim...
...ama, dünyanın
tâ öbür ucundaki...
...körler okuluna gitmek zorundayım.
öğretmenimiz, allah'ın bizleri
diğer kullarından daha çok sevdiğini...
...söylüyor ama, ben de diyorum ki,
madem öyle, bizi kör yaratmazdı...
...ki böylece o'nu görebilelim.
öğretmenimiz dedi ki,
"allah görünmezdir."
"o her yerdedir.
o'nu hissedebilirsin."
"o'nu parmağının uçlarını
kullanarak görebilirsin."
allah'ı bulana kadar
ellerimle her yere dokunacağım...
...ve bulduğumda da, kalbimin
bütün sırları dahil, herşeyi anlatacağım.
--spoiler--
rang-e khoda, gözleri görmeyen küçük muhammed'in elleriyle tanrıyı bulma öyküsünü anlatıyor.
tüyler ürperten, ağlamamanın neredeyse imkansız olduğu, insanı içini kavuran çok güzel bir film.
--spoiler--
kimse beni sevmiyor!
ninem bile!
kör olduğum için herkes benden kaçıyor.
eğer görebilseydim...
...diğer çocuklarla birlikte
köy okuluna devam edebilirdim...
...ama, dünyanın
tâ öbür ucundaki...
...körler okuluna gitmek zorundayım.
öğretmenimiz, allah'ın bizleri
diğer kullarından daha çok sevdiğini...
...söylüyor ama, ben de diyorum ki,
madem öyle, bizi kör yaratmazdı...
...ki böylece o'nu görebilelim.
öğretmenimiz dedi ki,
"allah görünmezdir."
"o her yerdedir.
o'nu hissedebilirsin."
"o'nu parmağının uçlarını
kullanarak görebilirsin."
allah'ı bulana kadar
ellerimle her yere dokunacağım...
...ve bulduğumda da, kalbimin
bütün sırları dahil, herşeyi anlatacağım.
--spoiler--
2001 yapımı, çeşitli festivallerden iki deste ödül kazanmış, harika bir majid majidi filmi.
sovyetlerin afganistan'ı işgal ettiği sıralarda filizlenen ve yürek burkan bir aşk öyküsünü konu alıyor film.
baran da sandığınız gibi bir erkeğin değil, göçmen bir afgan kızının adı. mutlaka izleyin derim.
sovyetlerin afganistan'ı işgal ettiği sıralarda filizlenen ve yürek burkan bir aşk öyküsünü konu alıyor film.
baran da sandığınız gibi bir erkeğin değil, göçmen bir afgan kızının adı. mutlaka izleyin derim.
türkçeye söğüt ağacı olarak çevrilmiş, 2005 yapımı majid majidi filmi.
50 li yaşlarında kör bir profesörün yeniden görebilme umuduyla ameliyat olmasyla başlayan öyküsünü anlatıyor.
beed-e majnoon, parviz parastui'nin başarılı oyunculuğuyla taçlanmış iyi bir film. yönetmenin diğer filmlerinin yanında biraz sönük kalsa da yine keyifli, güzel bir film.
50 li yaşlarında kör bir profesörün yeniden görebilme umuduyla ameliyat olmasyla başlayan öyküsünü anlatıyor.
beed-e majnoon, parviz parastui'nin başarılı oyunculuğuyla taçlanmış iyi bir film. yönetmenin diğer filmlerinin yanında biraz sönük kalsa da yine keyifli, güzel bir film.
türkçeye (vurgula: serçelerin şarkısı) olarak çevrilmiş 2008 yapımı, büyük yönetmen majid majidi'nin son filmi.
önceki filmlerinden aşiyan olduğumuz şekilde, macit abimizin yine oldukça arabesk, insani ve bol dramalı bir filmi serçelerin şarkısı. yine bir küçük hayatlar, küçük şeyler öyküsü. ve yine yürek paralayan cinsten.
önceki filmlerinden aşiyan olduğumuz şekilde, macit abimizin yine oldukça arabesk, insani ve bol dramalı bir filmi serçelerin şarkısı. yine bir küçük hayatlar, küçük şeyler öyküsü. ve yine yürek paralayan cinsten.
1959 doğumlu, dünyaca ünlü iranlı yönetmen. insanın içini ısıtan, son derece insancıl ve hayattan filmler çeker. öykülerinin kahramanları genelde küçük yaşta hayatın sillesine maruz kalmış ama pes etmeyen çocuklardır.
avrupa'da kazandığı onlarca ödülün yanı sıra bacheha-ye aseman filmiyle en iyi yabancı film dalında oscar adaylığı da vardır.
avaze gonjeshk-ha (2008)
beed-e majnoon (2005)
baran (2001)
rang-e khoda (1999)
bacheha-ye aseman (1997)
pedar (1996)
baduk (1992)
avrupa'da kazandığı onlarca ödülün yanı sıra bacheha-ye aseman filmiyle en iyi yabancı film dalında oscar adaylığı da vardır.
avaze gonjeshk-ha (2008)
beed-e majnoon (2005)
baran (2001)
rang-e khoda (1999)
bacheha-ye aseman (1997)
pedar (1996)
baduk (1992)
#254834
son 8 maça girerken en büyük dileğim beşiktaş'ımızın şampiyon olması.
ama olamazsak, en büyük 2. dileğim ligi galatasaray'ın 2 puan gerisinde bitirmemiz.
ve böylece hırsız burak'ın üstüne hayatı boyunca kaldırmak zorunda kalacağı bir vebal bindirmek.
sizin de ara sıra aklınıza geliyor mu bilmiyorum ama benim geliyor 26 ağustos 2012 beşiktaş galatasaray maçında burak'ın kendini yere atıp dünyanın en kolpa penaltısını alıp, en çok ihtiyaç duyduğumuz anda galibiyetimizi çalması.
ben bu konuda faturanın çok büyük kısmını bülent yıldırım'a kestiğimi defaatle yazdım. yan hakeme de değil bak, bülent yıldırım'a.
ama yine de hırsızlık yapıp çalanın da yanına kâr kalmasına yüreğim vefa etmiyor.
eğer şampiyon olamayacaksak noolur galatasaray'ın 2 puan gerisinde 2. bitirelim ligi.
ve o hırsız burak'ın ömrü boyunca çaldığı lokma bir kâbus gibi karşısında dikilsin. geceler rüyalarına girsin. koskoca bir camianın, o gün sahadaki gencecik çocukların, tertemiz ümitlerin, hayallerin hakkını nasıl yediği, emeğini nasıl çaldığı zebani gibi dikilsin karşısında ömrü boyunca.
borsa dolandırıcılığı yapmak pahasına dünyanın parasını döken başkanın yetmedi, çirkefliğin kralı teknik direktörünün oyunları yetmedi, hakemlerin eyyamı yetmedi, özgür yankaya'nın drogba'ya çaldığı dünyanın en kolpa penaltısı yetmedi,
ancak senin hırsızlığın, çaldığın haram puan yetti şampiyonluğunuza diye bir tokat gibi suratına çarpsın bu gerçek.
ve ömrü boyunca o çaldığı 2 puanla yüreğinin telleri titresin istiyorum.
o günkü gözyaşlarımın, kabataş iskelesinde bağıra çağıra küfretmemin, bugün bile hala bunu hatırlayıp entry girmemin ve bu tertemiz camianın hayalleri, umutlarını çalmak bu kadar ucuz olmamalı.
yutamadığı bir yumru olarak kalmalı boğazında.
ölene dek.
ama olamazsak, en büyük 2. dileğim ligi galatasaray'ın 2 puan gerisinde bitirmemiz.
ve böylece hırsız burak'ın üstüne hayatı boyunca kaldırmak zorunda kalacağı bir vebal bindirmek.
sizin de ara sıra aklınıza geliyor mu bilmiyorum ama benim geliyor 26 ağustos 2012 beşiktaş galatasaray maçında burak'ın kendini yere atıp dünyanın en kolpa penaltısını alıp, en çok ihtiyaç duyduğumuz anda galibiyetimizi çalması.
ben bu konuda faturanın çok büyük kısmını bülent yıldırım'a kestiğimi defaatle yazdım. yan hakeme de değil bak, bülent yıldırım'a.
ama yine de hırsızlık yapıp çalanın da yanına kâr kalmasına yüreğim vefa etmiyor.
eğer şampiyon olamayacaksak noolur galatasaray'ın 2 puan gerisinde 2. bitirelim ligi.
ve o hırsız burak'ın ömrü boyunca çaldığı lokma bir kâbus gibi karşısında dikilsin. geceler rüyalarına girsin. koskoca bir camianın, o gün sahadaki gencecik çocukların, tertemiz ümitlerin, hayallerin hakkını nasıl yediği, emeğini nasıl çaldığı zebani gibi dikilsin karşısında ömrü boyunca.
borsa dolandırıcılığı yapmak pahasına dünyanın parasını döken başkanın yetmedi, çirkefliğin kralı teknik direktörünün oyunları yetmedi, hakemlerin eyyamı yetmedi, özgür yankaya'nın drogba'ya çaldığı dünyanın en kolpa penaltısı yetmedi,
ancak senin hırsızlığın, çaldığın haram puan yetti şampiyonluğunuza diye bir tokat gibi suratına çarpsın bu gerçek.
ve ömrü boyunca o çaldığı 2 puanla yüreğinin telleri titresin istiyorum.
o günkü gözyaşlarımın, kabataş iskelesinde bağıra çağıra küfretmemin, bugün bile hala bunu hatırlayıp entry girmemin ve bu tertemiz camianın hayalleri, umutlarını çalmak bu kadar ucuz olmamalı.
yutamadığı bir yumru olarak kalmalı boğazında.
ölene dek.
puan kaybına üzülemediğim karşılaşma. zira biz bundan çok daha kötülerini hak ediyoruz.
ilahi adalet nedir bilir misiniz? ya da haram yemek falan?
şikeci yöneticileriyle, bunları örtbas etmek için kıçını yırtan alçak eyyamcı federasyonuyla, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mottosuyla ve tek ilkesi "güce tapmak" olan futbolcularıyla, goygoycu, şakşakçı, bütün manevi değerlerini kaybetmiş taraftarıyla başımıza gelenler az bile.
dünkü maçta pijama giyiyor diye herkesin taşşak geçtiği o macaristan kalecisi başarıyı bizden daha çok hak ediyor. o tertemiz yüzlü macar futbolcular başarıyı daha çok hak ediyor. ha onların futbolunda ya da kendilerinde pislik var mıdır, yok mudur bilmem ama bizdeki kadar olmadığı kesin..
biz ülke futbolu olarak hiç bir şeyi hak etmeyecek kadar kirliyiz.
ve ben bir beşiktaşlı olarak, türk olmaktan önce insan olarak, dünkü mağlubiyete üzülemiyorum.
hayırlısı olsun.
tebrikler macaristan.
edit: teşekkür semt bizim aşk bizim.
not: yenilmiş kadar olduk zaten
ilahi adalet nedir bilir misiniz? ya da haram yemek falan?
şikeci yöneticileriyle, bunları örtbas etmek için kıçını yırtan alçak eyyamcı federasyonuyla, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mottosuyla ve tek ilkesi "güce tapmak" olan futbolcularıyla, goygoycu, şakşakçı, bütün manevi değerlerini kaybetmiş taraftarıyla başımıza gelenler az bile.
dünkü maçta pijama giyiyor diye herkesin taşşak geçtiği o macaristan kalecisi başarıyı bizden daha çok hak ediyor. o tertemiz yüzlü macar futbolcular başarıyı daha çok hak ediyor. ha onların futbolunda ya da kendilerinde pislik var mıdır, yok mudur bilmem ama bizdeki kadar olmadığı kesin..
biz ülke futbolu olarak hiç bir şeyi hak etmeyecek kadar kirliyiz.
ve ben bir beşiktaşlı olarak, türk olmaktan önce insan olarak, dünkü mağlubiyete üzülemiyorum.
hayırlısı olsun.
tebrikler macaristan.
edit: teşekkür semt bizim aşk bizim.
not: yenilmiş kadar olduk zaten
acayip kilo yapan bir besin maddesi olmasa ben de onlardan biri olabilirdim.
bence beşiktaş için yapabileceğimiz en büyük şey her birimizin beşiktaş tarihini kuruluştan bugüne hatmetmesidir. zaferleriyle, ilkleriyle, çalınan şampiyonluklarıyla, onuruyla, şerefiyle..
her beşiktaşlı her yerde her zaman beşiktaşı anlattığında, gerçek olanı insanlara gösterdiğinde, beşiktaşa duyulan sevda artacak ve beşiktaş camiası günden güne büyüyecektir. insanlar gerçek olana karşı sonsuza dek direnemezler.
ben şahsen 2 kişiyi çok iyi beşktaşlı yaptım. ve kendimle bu anlamda gurur duyuyorum.
bunun hesabına girmek istemiyorum. ama camia büyüyünce gidin lisanslı ürün alın falan demeye de başka bir şey demeye de gerek kalmaz. herkes gidip bi anahtarlık bile alsa kulüp ihya olur zaten.
zaten taraftar gibi taraftar bir avuç kişiyiz. çoğumuzun da maddi durumu mâlum. hal buyken zırt pırt gidin onu alın bunu alın demek abes oluyor.
her beşiktaşlı her yerde her zaman beşiktaşı anlattığında, gerçek olanı insanlara gösterdiğinde, beşiktaşa duyulan sevda artacak ve beşiktaş camiası günden güne büyüyecektir. insanlar gerçek olana karşı sonsuza dek direnemezler.
ben şahsen 2 kişiyi çok iyi beşktaşlı yaptım. ve kendimle bu anlamda gurur duyuyorum.
bunun hesabına girmek istemiyorum. ama camia büyüyünce gidin lisanslı ürün alın falan demeye de başka bir şey demeye de gerek kalmaz. herkes gidip bi anahtarlık bile alsa kulüp ihya olur zaten.
zaten taraftar gibi taraftar bir avuç kişiyiz. çoğumuzun da maddi durumu mâlum. hal buyken zırt pırt gidin onu alın bunu alın demek abes oluyor.
dün akşam istanbul devlet tiyatrosu cevahir 2 salonunda kemal başar'ın rezalet rejisiyle izlediğim cef tiyatro oyunu.
6 saatlik oyunu her tarafından budayıp 1 saat 50 dakikaya indirip cücük gibi bırakarak sahnelemek de nedir amk? bunu yapmanı gerektirecek bir reji anlayışı da yok, bi fikir de yok. derdin ne aq?
oyuncular desen ayrı zulüm ama onlara da bir şey demeye çekiniyorum çünkü zik kadar kalan bir metinle ne kadar oynayabilirsin soru işareti. abuk sabuk reji fikirleri. bütün duygu durumlarını taşıyacak yerler kesilmiş, atlamalı zıplamalı fragman gibi aq.
bi insan yıllardır üst üste bu kadar çok kötü oyun koyup nasıl hala bu denli revaçta yönetmenlik yapmaya devam edebiliyorum aklım almıyor diyeceğim ama yıldırım demirören örneği de var karşımızda. bu ülke böyle bi ülke maalesef.
gitmeye yeltenen varsa sakın gitmesin. selam sırasında oyuncuların surat ifadesi zaten her şeyi söylüyor keşke fotoğrafını çekseydim o anın.
6 saatlik oyunu her tarafından budayıp 1 saat 50 dakikaya indirip cücük gibi bırakarak sahnelemek de nedir amk? bunu yapmanı gerektirecek bir reji anlayışı da yok, bi fikir de yok. derdin ne aq?
oyuncular desen ayrı zulüm ama onlara da bir şey demeye çekiniyorum çünkü zik kadar kalan bir metinle ne kadar oynayabilirsin soru işareti. abuk sabuk reji fikirleri. bütün duygu durumlarını taşıyacak yerler kesilmiş, atlamalı zıplamalı fragman gibi aq.
bi insan yıllardır üst üste bu kadar çok kötü oyun koyup nasıl hala bu denli revaçta yönetmenlik yapmaya devam edebiliyorum aklım almıyor diyeceğim ama yıldırım demirören örneği de var karşımızda. bu ülke böyle bi ülke maalesef.
gitmeye yeltenen varsa sakın gitmesin. selam sırasında oyuncuların surat ifadesi zaten her şeyi söylüyor keşke fotoğrafını çekseydim o anın.
william shakespeare'in en büyük beş tragedyasından biri ve en ünlü olanıdır. danimarka prensi olan hamlet'in kral olan babasını öldürüp, annesiyle gertrude'la evlenen amcası claudius'tan kuşku ve evham buhranlarıyla intikam alma çabasını konu eder. beş perdedir.
#253040
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?