peter pan

işten çıkmıştım ve 16 temmuz 2012 beşiktaş sk austria klagenfurt maçı başlayalı 10 dakika olmuştu. ben de kazanda izlerim diye heves ediyordum. içeri girdim garsonlarla aramda şu diyalog geçti:

- merhaba. maçı nerede gösteriyorsunuz?
- ne maçı?
- ne maçı olucak beşiktaş maçı[ybkz]swh[/ybkz]
- beşiktaş'ın maçı mı var bugün? (yanındaki garsonlara sorar onlarda anlamsız anlamsız bakarlar)
- yok. maç göstermiyoruz. ne maçıymış ki?
- tamam. ben anladım. teşekkür ederim.

içerde avare avare 5 sn kadar yürüyüp çıktım.

sonra da "nolucak canım ben de çıtır'da izlerim dedim. hani şu beşiktaşlılığıyla övünen çıtır'a. hani üst katında beşiktaşlı büyüklerin ve beşiktaş'ın resimlerinin falan olduğu çıtır'a. ve gittim. oradaki garsonla da aramda benzer bir diyalog geçti. sonra oranın sahibi abi de dedi ki "hazırlık maçlarını d-smart veriyor". ben de "tamam ben anladım. teşekkür ederim. yine de bir beşiktaş tv'ye bakın belki ilginizi çekecek bir şey vardır" dedim.

elbette kulübün işletmesi, kafesi falan değilsiniz biliyoruz. sizler de en büyük derdi para olan işletmelersiniz. bu durumda haklısınız. lafım yok.

ama madem öyle, o zaman lütfen beşiktaş, beşiktaş taraftarı ve beşiktaşlılık üzerinden prim yapmayalım. hiç yakışmıyor. müşteri çekmeye çalışıyormuşsunuz gibi oluyor. yani olmuyor. yakışmıyor. siz paranıza bakın, biz sevdamıza...

bir rocco siffredi değildir

nedense bana oldukça erotik gelen bir yerdir.

film olanı da götüm gibidir. bildiğiniz zikindirik amerikan filmlerinden.. haa heyecanlı mıdır, eywallah heyecanlıdır.. ama sırf heyecanlancam diye de gidip dandik film izlemenin alemi yok. hem heyecanlı hem kaliteli galonla film var.

futbolcularına güven vermiyorlar. net. evet iddia ediyorum ama böyle olduğuna inanıyorum.

hayat da böyledir. sen ne kadar yaman yürekli olsan da, ayakları yere sağlam basan bir babaya sahip olamamanın verdiği güvensizlik, çocukluktan itibaren her eyleminde, her hareketinde biraz kendini gösterir. hele erkek evlatlar dediğimi çok daha iyi anlayacaktır. baba sadece baba değildir. bir yerde senin arkandaki daimi güç, o evde senin kalendir. eğer kalene güvenin sağlamsa, hayattaki her adımını ve hareketini daha güçlü daha güvenli atarsın. çünkü babana hep güvenirsin.

yönetim ve futbolcular arasındaki ilişki de neredeyse aynı. sen bu acz içindeki tavırlar ve açıklamalarla futbolcuların kendine olan güvenlerine ne ölçüde katkı yaptığını sanıyorsun?

"biz beşiktaş'ız, beşiktaş forması her durumda her şartta şampiyonluğa oynar" dediğinde o çocukların "her şartta, her durumda" lafınla neye işaret ettiğini, ya da onun altındaki anlamı anlamadıklarını mı sanıyorsun?

kasımpaşayla anlaşmış bulunmaktadır. karakterini, kişiliğini özleyeceğim.. efendiliğini, duruşunu, iş ahlakını, disiplinini özleyeceğim..

amaaaaaa inşallah beşiktaşıma gelip geçen son asistsiz golsüz orta saha oyuncusu olur.. şu adam alman olmayıp adı fabian olmasa bu kadar da iş ahlakıyla örnek olmasa, adı da mümtaz falan olsa cümel alem stad çıkışlarında, tesislerde bekleyip adama dalmak için yer arardı o derece..

kesici kesici kesici.. ulan takımdaki herkes kesici.. yapıcı bi allah'ın kulu yok. bi ferdo falan işte..

(bkz: entry'nin sonuna doğru öfkelenmek)

yolun açık olsun panzer. seni özleyeceğiz..

beraber şampiyon olduk. kupalar kaldırdık. unutma.

ünal başgan'ın diğer kelamlarıyla bir bütün oluşturan, ne demek istediğini tam olarak anlamamızı sağlayan açıklaması. öbür açıklamaları ise:

"iyi bir santrafor getirip taraftarı mutlu etmek istiyoruz. taraftarın mutlu olacağını düşünüyorum. sarışın, uzun boylu, güçlü ve avrupalı bir santrfor olacak" [ybkz]swh[/ybkz] [ybkz]swh[/ybkz]

"galatasaray arzulanması gereken seksi bir kulüptür" imza galatasaray başkanı ünal aysal
not: hadi bir türlü tecahül-ü arifsel mecazı mürsellen "seksi" kulüp yakıştırmasını uygun gördün.. e be adam, "arzulanması" gereken lafını nerden buldun? bu ifadeyi anlatacak bin tane kelime varken arzulanmak nerden çıktı?

en hafif tabirle sinemanın kralı, omurgası, bel kemiği olan clint eastwood senseinin robert james waller'ın eşsiz müthiş romanından uyarladığı 1995 yapımı film.

4 günlük büyü gibi, efsun gibi ama bir o kadar da olasılıksız bir aşk hikayesinin ağlatan, adamı geberten kahreden üyküsü.. jazz'la arası iyi olan eastwood abimizin film için seçtiği şarkılar da bi o kadar iyidir..

hele ki bir araba sahnesi vardır ki bilen bilir, sinema tarihine damgasını hayvanca vurmuştur. onlarca müthiş repliği, clint eastwood'un harikulade, merly streep'in takdire şayan oyunculukları ve madison county'nin insanın içini dinginleştiren müthiş yalnızlığı ve doğası filmi izleyenler için ayrıca unutulmaz kılıyor..

ve clint üstadın söylediği bir sözle bitirelim:

"the old dreams were good dreams. they didn't work out, but i'm glad i had them"

ooffff off

9,5/10

kapatılmamış, bir yıllığına durdurulmuştur

1968 doğumlu, ispanyol eleştirmenler tarafından pedro almodovar'dan bin kat daha fazla övgü toplayan, ispanya'da el üstünde tutulan dahi yönetmen. inanılmaz bir anlatım gücüne ve sinema dehasına sahip. her iyi yönetmende bulunması gereken sinemasal ve insani olgunluğu, estetik algısı ve inanılmaz kaliteli senaryo yazarlığı sayesinde ben dahil dünyada pek çok sinefil yeni bir çeksin diye yolunu gözlemektedir. en bilinen filmi dünyanın pek çok festivalinden toplamda 40 civarı ödül toplayan ve bir modern başyapıt kabul edilen los lunes al sol'dur.

kısaca filmografisi:

Sabina - 2011

Amador - 2010

Invisibles (belgesel) - 2007

Princesas - 2005

Los lunes al sol - 2002

Caminantes (belgesel) - 2001

Barrio - 1998

Familia - 1996

ooff of nasıl başlasam nerden başlasam bilemiyorum, ama özetleyerek başlayayım: yapmayacağım eylemdir. nokta.

ben ki gayse uefa kupası'na ilerlerken onlarla coşmuş, şikeciler[ybkz]swh[/ybkz] şampiyonlar ligi'nde çeyrek finale ilerlerken desteklemiş biriyim. o zamanlar ne bok olduklarını bilmiyormuydum? elbet biliyordum.. ama en azından o zamanlar kulüplerine gerçekten yürekten bağlı, yürekten seven iyi insanlar vardı o takımlarda. mesela suat kaya.. hep sevmişimdir, hep de seveceğim.. bu gibi sebepler yüzünden olacak ki, rüşvetlerini, şikelerini, kumpaslarını, federasyondaki şark oyunlarını, canım köpek gibi acısa da en azından avrupa maçlarında mümkün mertebe sineye çekiyorduk.. en azından çekiyordum..

ama şimdiiiii... işler değişti paşam. artık zerre kadar umrumda değil. çünkü benim gözümde milli duygulardan ve değerlerden daha önemli değerler ve kavramlar vardır. bazı şeyler türklük duygusundan da, milli değerlerden de önemlidir. adalet, hakkaniyet, dürüstlük, haysiyet, şeref gibi evrensel değerler mesela..

şimdi bu ulvi kavramlardan ölümüne münezzeh olan bu iki takımı, gayse ve şikecileri tutmamı ve avrupa maçlarında desteklememi bekliyor benim ülkemdeki insanlar. neymiş hepimiz türkmüşüz, dünyaya karşı birbirimizi desteklemeliymişiz. ben türk olmaktan önce insanım arkadaş! insan! onurlu bir amerikalıyı, yavşak bir türk'e tercih ederim.

biri şerefsizliğin, yüzsüzlüğün, tescilli şikeciliğin, çirkefliğin, edepsizliğin distribütörü şikeciler, öbürü yavşak, özenti, sporun bütün etik değerlerini çiğneyen, kulübe bağlı futbolcularla kulüplerden habersiz görüşen, kendi futbolcuları maç kazandıktan sonra birinin domalması, öbürünün de arkasına geçip resmen sikiş hareketi yapmasına rağmen bu futbolcuları bırak kulüpten kovmak, ceza bile vermeyen rezilliğin merkez kulesi gayse.. ben bunları destekleyeceğim öyle mi???

bunları destekleyeceğime gider iskoç, danimarka takımını desteklerim daha iyi! uyruğunda tc yazan değil, alnında insan yazan bizdendir!

aksini düşünen zaten direkt olarak "şikeci" karakteri örneği göstermektedir. onların karakter yapısı öyledir bilirsiniz. şikeci de olsa başkanlarına sahip çıkarlar.. tıpkı böylesine alçak olsalar da, bizim de bu takımlara destek olmamızı bekledikleri gibi..

şimdi umarım ve inşalllaaaaaaahhhhh bu şikeciler ön elemeleri geçerler.. çünkü eğer geçmezlerse gayseliler deli para kazanacak şl'ye tek başlarına gittikleri için.. kazanamasınlar da bu transfer paraları bi taraflarına kaçsın istiyorum çünkü öbür yandan.. şikecilerin grup maçlarında yorulup ligde puan kaybetmeleri durumu da cabası..

hasılı umarım şikeciler gruptan çıkar ve gayse ile birlikte gruplarında şamar oğlanına dönerler.. yemedikleri tokat kalmaz umarım.. zevkten dört köşe olmazsam nağmerdim..

ben "iyi" olanın yanındayım birader! "iyi" olan, "onurlu" olan, karakterli olan, özenti olmayan bendendir.. gerisi babamın oğlu olsa belki ama amcamın oğlu da olsa değildir.. net!

edit: imla

bu adamın varlığı benim için fatih terim, aykut kocaman ve diğer bütün türk spor adamları ve türk spor kamuoyunun dünyadan bihaber olduğunun kanıtıdır.

adam iki çalım atıp bir orta yaptı milli maçta, ortalık ayağa kalktı.. varsa sercan yoksa sercan.. ulan biz de gördük.. ee sen benimle birlikte yeni fark edeceksen bu adamı orda işin ne? sizin gibi teknik direktörlerinde, scout ekiplerinin de, utanmadan adamı dilinden düşürmeyen bütün spor adamlarının da ta amk! ulan senin bi farkın olacak ki bu adamı herkesten önce keşfedeceksin, varlığından haberdar olacaksın. işin bu lan! milli maçta şov yapınca ben de fark ediyorum adamı. kör değilim. ben de isterim o zaman takımında.. ee senin ne farkın kaldı benden? hani uzmanlığın, hani ehilliğin?

ben burdan şunu anladım ki, bu bizim teknik direktör dediğimiz adamlar, çok bi bok saydığımız scout ekipleri aslında hiç bir bok değil. hepsi bizimle birlikte ntvspor'da la liga, lig tv'de premier league izliyo o kadar. yani çok rahat biz de yaparız bu işi amk..

sonra bıt bıt konuşursunuz bi de "türkiye''de herkes teknik direktör, herkes bu işi çok iyi bildiğini sanıyor bla bla bla"

ulan benden çok biliyorduysan 1-2 sene önce çıkartsaydın sercan'ı, burak'ı, amrabat'ı, umut'u.. şimdiki yaptığını ben de yaparım.. hatta bırak beni kasap manav bakkal çakkal herkes yapar.

hatta mesnetsizliğiniz ve zavallılığınız o kadar feci ki acıyorum yeminlen. ulan mehmet topal valencia'ya gitmese fb'nin, umut bulut toulesse'a gitmese gayse'nin kapısından bile içeri girebilir miydi acaba? işte bu kadar aciz, cahil, özenti, zavallı tiplersiniz ne yazık ki..

bu ülke insanları kimlerin çalıştırdığı yönettiği takımları tutuyo ne stupid ne beyinsiz ne mesnetsiz beceriksiz adamların takımlarını destekliyor yazık ki ne yazık..

her hareketi empati yapılmadan değerlendirilen futbolcu.

şimdi düşün ki ben quaresma'yım, 2 sezonda 5. teknik direktör değişimiyle gelen 4. teknik direktör beni takımda istemiyormuş.. ne kadar ciddiye alırım arkadaş? eğer ben bu takımı ve taraftarı seviyorsam (o öyle söylüyor, inanmayıp parayı seviyor diyenler yorum yapıyorlar) git dediklerinde zerre ciddiye almam, nasılsa bu adam da maximum 3-5 ay sora gider, yine beni takımda görmek isteyebilecek bi td gelir takımın başına gelir diye düşünürüm. haliyle umrumda bile olmaz. ne katar, ne rusya, ne de çin'e falan gitmem. takılır nevzat demir'de samet'in şutlanmasını beklerim..

3. lig'e[ybkz]swh[/ybkz], yani düşürülebileceği en alt lige düşürülen iskoçya'nın en büyük kulübü.. her ne kadar kulüp ve taraftar yapısından forzaquila'nın dediği gibi ben de illet etsem de, iskoç futbol federasyonu ve kulüplerin rangers'ın gözünün yaşına hiç bakmaması ve taraftarının da "olsun biz de 3. ligden tek tek çıkarız" diyebilmesi takdire şayan, fenerli şikecilere ibrettir. zira iskoçya federasyon başkanı olan eleman, rangers ve diğer kulüp başkanlarıyla çıkıp "adaletimizi kaybedersek zaten her şeyi kaybetmiş oluruz" mealinde bir şeyler demiştir. bak biz bi de bu adamları faşist, manda zihniyetli, bölücü ve vahşi falan diye tanımlıyoruz. düşün artık. öyle gördüğümüz adamların yaptığı açıklamalara bak bi de bizim şikecilere, tüpçüye, etrafta dolaşıp fenerbahçeli olmasa da "ya olur mu koskoca fb hiç küme düşürülür mü, olur mu öyle şey" diyen gazeteci ve yorumcu müsvettelerine bak..

hakkında pek çok renktaşımdan farklı düşündüğüm futbolcu. beşiktaş orta sahasında oynayıp koca sezonu maximum 2-3 gol ve 2-3 asistle bitiren bir oyuncu, ister bütün topları kessin, ister ağzıyla kuş tutsun ben takımda görmek istemem arkadaş. kimse kusura bakmasın. ofansif yönü çok eksik ve artık ne yazık ki yaşlandı. 60. dakkadan sonra dili dışarı fırlıyor. aldığı ücret de zaten ortada. e feda'da demedi.. bu durumda kasımpaşa ya da başka bir kulübe 1,5-2 mlyon euro'ya bile satılması benim için mükemmel bir sonuç olur. bu konuda samet aybaba'ya son derece katılıyorum. biz buradan kaybediyoruz. renklilerin aynı bölgede oynayan oyuncularının gol ve asist sayısına bir bakın isterseniz.

hamburg'un bonservisi için 5 milyon eoru istediği beşiktaş taraftarı futbolcu. çok isterdik beşiktaşımızda görmeyi ancak ne yazık ki imkansız gibi bişi.. ne yazık ki bütün ibreler galatasaray'a gitme ihtimalini güçlendiriyor (bkz: fatih terim'in cm mantığıyla takım kurması)

maf dönemine ait bir özlemle ciğerimizden kopan bir haykırış olsa da ne kadar başarılı olabileceği muallak olan durum. zira zaman değişti işler değişti be abicim. feyyazların döneminde futbolcular böyle 12-13 yaşından itibaren deli gibi kondisyon fizik yüklemeye, taktik programlarına tabii tutulmuyordu.. haliyle o zaman ki gençlerin karşısında oynayan futbolcunun genlerinde varsa güçlü, yoksa çirozdu.. o dönem zarları attık düşeş geldi.. şimdi de atıyoruz bütün kalbimizle, inanıyoruz, inanmak istiyoruz ama caaanım erkan kaş'ımın yarma eboue karşısında neler yapabileceğini düşünüdükçe de çocuğa yazık mı olur korkusu içimi sarmıyor değil.. neyse power of iman'a güvenip bekleyip görücez artık..

muhtemelen tripotu vaaaaarrrr

güçlü bacakları vaaaarrrrrr

değişik örülmüş saçları vaaaarrrr