(bkz: bumerang)
2006 yapımı, 1970 doğumlu ispanyol yönetmen Daniel Sánchez Arévalo'nun ilk uzun metraj filmi.
azuloscurocasinegro, kara mizah öğeleri barındırsa da, oldukça duygusal bir film. hayata karşın olgun bir penceresi olduğunu anladığımız arevalo'nun kendi yazdığı filmdeki neredeyse bütün karakterler de aynı olgunluğa sahip.
bu normal şartlarda bir handikap sayılsa da, filmde pek çok karakterin yaşadığı büyüklü küçüklü travmatik olayların üstesinden gelmeleri hoşumuza gidiyor ve filme akıcılık katıyor.
oldukça sıcak, yer yer gülümseten, hüzünlü bir hikayeye sahip bildiğimiz türden bir ispanyol filmi.
7/10
azuloscurocasinegro, kara mizah öğeleri barındırsa da, oldukça duygusal bir film. hayata karşın olgun bir penceresi olduğunu anladığımız arevalo'nun kendi yazdığı filmdeki neredeyse bütün karakterler de aynı olgunluğa sahip.
bu normal şartlarda bir handikap sayılsa da, filmde pek çok karakterin yaşadığı büyüklü küçüklü travmatik olayların üstesinden gelmeleri hoşumuza gidiyor ve filme akıcılık katıyor.
oldukça sıcak, yer yer gülümseten, hüzünlü bir hikayeye sahip bildiğimiz türden bir ispanyol filmi.
7/10
telefona senden daha fazla zaman ayıran biriyle birebir muhattap olmak ya da olmak zorunda kalmak. işyerinde, devlet dairesinde, romantik bir yemekte, yolda karşılaşınca ya da tam önemli bir şey konuşmaya hazırla pardon, alo, efendim canım, iyiyim sen.........
ömer kavur'un anayurt oteli'yle birlikte doruk noktasına ulaştıracağı soyut sinema anlayışını başlattığı ancak ne yazık ki feci bir başarısızlıkla sonuçlanmış 1987 yapımı filmi. başrolde aytaç arman oynamaktadır, senaryosunu ömer kavur kendisi yazmıştır.
sıkıcı ve yavaş ve haddinden fazla soyut bir film olarak akıllarda kalmıştır ne yazık ki..
sıkıcı ve yavaş ve haddinden fazla soyut bir film olarak akıllarda kalmıştır ne yazık ki..
kadir inanır ve zuhal olcay'ın başrolleri paylaştığı, uluslararası istanbul film festivali'nde en iyi türk flmi ödülü kazanan 1985 yapımı ömer kavur filmi.
ömer kavur'un olgunluk döneminin ilk meyvelerinden kabul edilebilecek amansız yol, dönemine göre harika çekimleri, oyuncu performansları, müthiş öyküsü ile oldukça başarılı bir yapım. filmde mine çayıroğlu'nu da küçüklük haliyle zuhal olcay'ın kızını oynarken görmekteyiz.
ömer kavur'un olgunluk döneminin ilk meyvelerinden kabul edilebilecek amansız yol, dönemine göre harika çekimleri, oyuncu performansları, müthiş öyküsü ile oldukça başarılı bir yapım. filmde mine çayıroğlu'nu da küçüklük haliyle zuhal olcay'ın kızını oynarken görmekteyiz.
başrollerini türkan şoray ve cihan ünal'ın paylaştığı, senaryosu barış pirhasan'a ait 1985 tarihli ömer kavur filmi.
başrollerini müjde ar, hakan balamir ve talat bulut'un üstlendiği 1982 yapımı ömer kavur filmi.
içerdiği gerilim öğeleriyle seyirciyi sürekli tetikte tutan, sürükleyici bir filmdir aynı zamanda.
içerdiği gerilim öğeleriyle seyirciyi sürekli tetikte tutan, sürükleyici bir filmdir aynı zamanda.
ömer kavur'un füruzan'ın öyküsünden uyarladığı 1981 yapımı filmi. başrolleri müjde ar ve kadir inanır üstlenmektedir.
pek çok tabuyu yıkan film, bir fahişe ile kamyon şoförünün -yaşayamadıkları- aşklarını anlatmaktadır. oldukça başarılı ve sert bir filmdir.
pek çok tabuyu yıkan film, bir fahişe ile kamyon şoförünün -yaşayamadıkları- aşklarını anlatmaktadır. oldukça başarılı ve sert bir filmdir.
1966 yapımı atıf yılmaz filmi. filmin senaryosunu atıf yılmaz, büyük üstat safa önal'la birlikte yazmıştır. filmin başrollerinde sadri alışık ve ayla algan oynamıştır. ayla algan'ın ilk filmidir aynı zamanda.
film, ünlü bir aktris olmak için evden kaçan ayşe ile babasından kalan para ve köşkü hovardaca kaybedeben bedbin haşmet'in yollarının çakışmasıyla yaşadıklarını anlatır.
10 puan 5 yıldır tadından yenmez bir film ah güzel istanbul. atıf yılmaz'ın bence en güzel filmidir. haşmet ibriktaroğlu'na hayat veren sadri alışık, beyazperdedeki en unutulmaz karakterlerden birine can verirken, en müthiş performanslarından birini çıkartmıştır aynı zamanda.
100 kere izlense doyulmayacak filmlerdendir.
---------------spoiler---------------
"bendeniz haşmet ibriktaroğlu, dedemin dedesi osmanlı sarayında ibrikçibaşıymış. dedem paşa, amcam süferadan, babam da zengin bir hovarda, hem de tüccar. beylerbeyi'nde bir yalıda dünyaya gelmişim. validem daha ben bir yaşındayken yakışıklı bir zabitle kaçmış. peder, içkide iki hanı, bir koca köşkü yemiş, bitirmiş. eh, servetin geri kalan kısmını da; ayıptır söylemesi biz batırdık. tüccarlığın bir zamane sanatı olarak inceliklerini kavrayamadığımızdan birkaç işten anlamazın aklına uyup, birkaç madrabazın eline; çevirsinler diye para bıraktık. ah, iflasla beraber yalıyı da sattık. bir çul artmamacasına geriye kalan ne var ne yoksa; hepsini dağıttık. şimdi çok rahatız elhamdulillah. mütevazi bir meslekte karar verdik, geçinip gidiyoruz.
efendim, mesleğim seyyar fotoğrafçılık. ha, başka bir iş yapamaz mıydım? yapardım tabii, ama kendi başıma buyruk olmak istedim; yani öyle iki - üç kuruş için hürriyetimi satmak istemedim ya...
(okkalı bir esneyişten sonra) kalkmalı, akşamda bir fazla kaçırmışım ki sormayın...
---------------spoiler---------------
film, ünlü bir aktris olmak için evden kaçan ayşe ile babasından kalan para ve köşkü hovardaca kaybedeben bedbin haşmet'in yollarının çakışmasıyla yaşadıklarını anlatır.
10 puan 5 yıldır tadından yenmez bir film ah güzel istanbul. atıf yılmaz'ın bence en güzel filmidir. haşmet ibriktaroğlu'na hayat veren sadri alışık, beyazperdedeki en unutulmaz karakterlerden birine can verirken, en müthiş performanslarından birini çıkartmıştır aynı zamanda.
100 kere izlense doyulmayacak filmlerdendir.
---------------spoiler---------------
"bendeniz haşmet ibriktaroğlu, dedemin dedesi osmanlı sarayında ibrikçibaşıymış. dedem paşa, amcam süferadan, babam da zengin bir hovarda, hem de tüccar. beylerbeyi'nde bir yalıda dünyaya gelmişim. validem daha ben bir yaşındayken yakışıklı bir zabitle kaçmış. peder, içkide iki hanı, bir koca köşkü yemiş, bitirmiş. eh, servetin geri kalan kısmını da; ayıptır söylemesi biz batırdık. tüccarlığın bir zamane sanatı olarak inceliklerini kavrayamadığımızdan birkaç işten anlamazın aklına uyup, birkaç madrabazın eline; çevirsinler diye para bıraktık. ah, iflasla beraber yalıyı da sattık. bir çul artmamacasına geriye kalan ne var ne yoksa; hepsini dağıttık. şimdi çok rahatız elhamdulillah. mütevazi bir meslekte karar verdik, geçinip gidiyoruz.
efendim, mesleğim seyyar fotoğrafçılık. ha, başka bir iş yapamaz mıydım? yapardım tabii, ama kendi başıma buyruk olmak istedim; yani öyle iki - üç kuruş için hürriyetimi satmak istemedim ya...
(okkalı bir esneyişten sonra) kalkmalı, akşamda bir fazla kaçırmışım ki sormayın...
---------------spoiler---------------
kadir inanır ve hümeyra'nın başrollerini paylaştığı 1981 yapımı, ömer kavur imzalı türk sinemasının en güzel 3-5 aşk filminden biri. cahit berkay imzalı müziklerinin ayrı bir güzel olduğu filmin senaryosunu ömer kavur selim ileri'yle birlikte yazmıştır.
ömer kavur'un senaryosunu onat kutlar'la birlikte yazdığı, yurtdışından pek çok büyük ödülle dönen 1979 yapımı güzel filmi. yatık emine'den sonra ikinci yürek paralayıcı filmle beyazperdeye damgasını vurmaya hazırlanan ömer kavur'un adını herkese duyurduğu filmdir aynı zamanda.
ilk filminde oynayan cem davran'ın, sonraları sıdıka'nın abisi olarak seveceğimiz, hakan tanfer'in ve yine sonradan kaygısızlar'da eleman rolüyle karşımıza çıkacak olan yalçın avşar'ın süper oynadıkları filmdir aynı zamanda.
film, köylerini bırakıp istanbul'a gelen iki kardeşin zamanla umutlarını ve birbirlerini kaybedişlerini anlatmaktadır.
ilk filminde oynayan cem davran'ın, sonraları sıdıka'nın abisi olarak seveceğimiz, hakan tanfer'in ve yine sonradan kaygısızlar'da eleman rolüyle karşımıza çıkacak olan yalçın avşar'ın süper oynadıkları filmdir aynı zamanda.
film, köylerini bırakıp istanbul'a gelen iki kardeşin zamanla umutlarını ve birbirlerini kaybedişlerini anlatmaktadır.
necla nazır ve serdar gökhan'ın başrolleri üstlendiği ömer kavur'un refik halid karay'ın öyküsünden yola çıkarak çektiği 1975 yapımı başarılı film. senaryosu turgut özakman'a müzikleri arif erkin'e aittir. ömer kavur'un sinema macerasının başladığı filmdir aynı zamanda.
osmanlı'nın son zamanlarında geçen film, yatık emine lakâplı, adı fahişeye çıkmış zavallı bir kadının anadolu'nun küçük bir kasabasına sürgün edilmesiyle başlayan acıklı öyküsünü anlatır.
türk sinemasının vazgeçilmez kötü adamı bilal inci'nin, filmdeki nâdir iyi adam rollerinden birini üstlenmesi de filmde hoş bir nüvedir.
yatık emine iç yakan, insanı hayattan soğutan son derece acıklı bir öykü ve film. öyküsü de filmi de ayrı başarılı. istediğinizden başlayabilirsiniz. etkileyici bir ahlak sorgulaması sizi bekliyor.
ayrıca necla nazır'ı da performansından dolayı ayrıca bir tebrik etmek lâzım.
osmanlı'nın son zamanlarında geçen film, yatık emine lakâplı, adı fahişeye çıkmış zavallı bir kadının anadolu'nun küçük bir kasabasına sürgün edilmesiyle başlayan acıklı öyküsünü anlatır.
türk sinemasının vazgeçilmez kötü adamı bilal inci'nin, filmdeki nâdir iyi adam rollerinden birini üstlenmesi de filmde hoş bir nüvedir.
yatık emine iç yakan, insanı hayattan soğutan son derece acıklı bir öykü ve film. öyküsü de filmi de ayrı başarılı. istediğinizden başlayabilirsiniz. etkileyici bir ahlak sorgulaması sizi bekliyor.
ayrıca necla nazır'ı da performansından dolayı ayrıca bir tebrik etmek lâzım.
1944 ankara doğumlu, 2005'te yitirdiğimiz türk sinemasının en büyük yönetmenlerinden biri. filmderindeki soyut anlatımı, güçlü vurguları, duygusal dünyası ve ilgi çekici mistik atmosferleriyle türk sinemasına damgasını vurmuş büyük usta. 1975'te Yatık Emine ile müthiş bir başlangıç yaptığı sinemaya 14 güzel film kazandırmış ve son filmi 2003'te çektiği Karşılaşma'yla bizlere son armağanını vermiştir. En başarılı filmleri Anayurt Oteli, Yusuf ile Kenan, Gizli Yüz ve Akrebin Yolculuğu'dur.
Filmografisi:
Karşılaşma (2003)
Melekler Evi (2000)
Akrebin Yolculuğu (1997)
Aşk üzerine söylenmemiş herşey (1996)
Gizli yüz (1991)
Anayurt Oteli (1987)
Gece yolculuğu (1987)
Amansız yol (1985)
Körebe (1985)
Göl (1982)
Ah güzel istanbul (1981)
Kırık bir aşk hikayesi (1981)
Yusuf ile Kenan (1979)
Yatık Emine (1975)
Filmografisi:
Karşılaşma (2003)
Melekler Evi (2000)
Akrebin Yolculuğu (1997)
Aşk üzerine söylenmemiş herşey (1996)
Gizli yüz (1991)
Anayurt Oteli (1987)
Gece yolculuğu (1987)
Amansız yol (1985)
Körebe (1985)
Göl (1982)
Ah güzel istanbul (1981)
Kırık bir aşk hikayesi (1981)
Yusuf ile Kenan (1979)
Yatık Emine (1975)
21 aralık 2012 beşiktaş kayserispor maçından sonraki %100 futbol programında "ligimiz ispanya'ya ligi gibi olur diyorlardı ama olmadı" demiş yorumcu.
ulan herkesten önce ilk sen söyledin be. koparttın beni ilahi rıdvancım[ybkz]swh[/ybkz] bizi de zor durumda bırakma ama şimdi. bu saatten sonra sana dansöz rıdvan mı diyelim yani, illa onu mu istiyorsun?
fenerbahçelidir, çok zaman taraflıdır, ama yine de severim ben bu adamı o ayrı[ybkz]swh[/ybkz]
ulan herkesten önce ilk sen söyledin be. koparttın beni ilahi rıdvancım[ybkz]swh[/ybkz] bizi de zor durumda bırakma ama şimdi. bu saatten sonra sana dansöz rıdvan mı diyelim yani, illa onu mu istiyorsun?
fenerbahçelidir, çok zaman taraflıdır, ama yine de severim ben bu adamı o ayrı[ybkz]swh[/ybkz]
20 aralık 2012 şampiyonlar ligi kura çekimlerinde, barcelona, milan, real madrid ya da paris st. germain'le eşleşmesi umulurken, tutup schalke 04 ile eşleşmesi sonucu kendini bir kez daha hatırlatan gerçek.
böyle bir bal yok arkadaş. harbiden yok. 90'da gol atıp yenerler, kalelerine giden top çizgiden çıkar, penaltı yaparlar hakemin arkası dönüktür görmez, ikrah ettirdiler artık..
şampiyonlar ligi finalini allianz arena'da celtic'le oynamasından korkmaya başladım ciddi ciddi.
böyle bir bal yok arkadaş. harbiden yok. 90'da gol atıp yenerler, kalelerine giden top çizgiden çıkar, penaltı yaparlar hakemin arkası dönüktür görmez, ikrah ettirdiler artık..
şampiyonlar ligi finalini allianz arena'da celtic'le oynamasından korkmaya başladım ciddi ciddi.
bir ismet özel şiiri.
1.
Bütün renklerimi siliyor dışardaki yağmur
derin bir bıçak izi olduğum için
artık beyaz bir yumruk gibi kaldım diye
hayatın karşısında
bütün kurnazlığımı siliyor dışardaki yağmur.
2.
Dik bayırların üstündeki bağlar
titrek öpücükler gibi yapraklarını
kızıl, kahverengi, ıslak yapraklarını
gökgürültüsüne doğru sermektedir
kargalar Muş'un ve mezarlığın uğultusunu
tartarken kanatlarıyla
çoktan çorap örmeye başlamış dağlı kadınlardan uzakta
evine bir kumru tadı bırakarak
Zülküf'ün anası
düşünmektedir.
3.
Güzdür ama
avanti popolo şarkısı değildir bir ağızdan
günler ellerimi sildiğim birer üstüpüdür buralarda
kapıkulunun rezil tel örgüsü içinden
ve şakrak dostlarımdan uzakta.
4.
şayaktan bir sabah örtüsü takılıyor aklıma
kağnılar ve mali sermaye üstüne düşündüklerim
halkın alkışlarıyla kuracağı dünya üstüne düşündüklerim
ve artık sarışın olmayan
[ reklamı gizle / hide ads ]
[ kaynak:http://siir.alternatifim.com/goster.asp?ac=52996 ]
gövdemi dünyaya bulayan sevgilim
sarışın yapraklarıyla dökülüyor aklıma.
5.
Sis sanki ayaklandırıyor yamaçları
sisle çalkanıyor böğrümüzdeki ova
bana çarpıp kırılıyor mahpusluk düşüncesi
ben güya şiirler yazdığım için mahpusmuşum
mahpus olduğu için şiirler yazarmış Ho amca.
6.
Nafile bir zamanın takvimidir
güz güneşi toprak damlara değince yaşanılan
çekiç örse var gücüyle vurmazsa neye yarar
partizan varlığımı dünyaya çakmadıkça
sabahın bekareti karşısında kargalar.
7.
Adını 'bir gün fazla yaşamak' koyduk.
Ey merak, ey zafer haykırışı, oğlum!
Ellerin ve doğurtucu erkin başdöndüren macerası!
Ey toprağın ve rahmin tükenmez hünerleri!
Güz ki ancak hainin yüreğini soğutur
bir korkağı mahzun kılar kırlangıç sürüleri
sabırla, kin tutarak
gülen günlere ulaşan sesleri bulduk
adına 'yaşamak' diyoruz
'düşmana inat bir gün fazla yaşamak! '
8.
Kirpiklerimin ucundaki bulutlar
Muş'da güzün artık son kelimeleridir
yüzümde serin soluğunu duyuyorum dünyalı meleklerin
kar düşmeye başladı tepelerimize
beyaz bir şiir için artık
tüfeğimi doğrultuyorum.
1.
Bütün renklerimi siliyor dışardaki yağmur
derin bir bıçak izi olduğum için
artık beyaz bir yumruk gibi kaldım diye
hayatın karşısında
bütün kurnazlığımı siliyor dışardaki yağmur.
2.
Dik bayırların üstündeki bağlar
titrek öpücükler gibi yapraklarını
kızıl, kahverengi, ıslak yapraklarını
gökgürültüsüne doğru sermektedir
kargalar Muş'un ve mezarlığın uğultusunu
tartarken kanatlarıyla
çoktan çorap örmeye başlamış dağlı kadınlardan uzakta
evine bir kumru tadı bırakarak
Zülküf'ün anası
düşünmektedir.
3.
Güzdür ama
avanti popolo şarkısı değildir bir ağızdan
günler ellerimi sildiğim birer üstüpüdür buralarda
kapıkulunun rezil tel örgüsü içinden
ve şakrak dostlarımdan uzakta.
4.
şayaktan bir sabah örtüsü takılıyor aklıma
kağnılar ve mali sermaye üstüne düşündüklerim
halkın alkışlarıyla kuracağı dünya üstüne düşündüklerim
ve artık sarışın olmayan
[ reklamı gizle / hide ads ]
[ kaynak:http://siir.alternatifim.com/goster.asp?ac=52996 ]
gövdemi dünyaya bulayan sevgilim
sarışın yapraklarıyla dökülüyor aklıma.
5.
Sis sanki ayaklandırıyor yamaçları
sisle çalkanıyor böğrümüzdeki ova
bana çarpıp kırılıyor mahpusluk düşüncesi
ben güya şiirler yazdığım için mahpusmuşum
mahpus olduğu için şiirler yazarmış Ho amca.
6.
Nafile bir zamanın takvimidir
güz güneşi toprak damlara değince yaşanılan
çekiç örse var gücüyle vurmazsa neye yarar
partizan varlığımı dünyaya çakmadıkça
sabahın bekareti karşısında kargalar.
7.
Adını 'bir gün fazla yaşamak' koyduk.
Ey merak, ey zafer haykırışı, oğlum!
Ellerin ve doğurtucu erkin başdöndüren macerası!
Ey toprağın ve rahmin tükenmez hünerleri!
Güz ki ancak hainin yüreğini soğutur
bir korkağı mahzun kılar kırlangıç sürüleri
sabırla, kin tutarak
gülen günlere ulaşan sesleri bulduk
adına 'yaşamak' diyoruz
'düşmana inat bir gün fazla yaşamak! '
8.
Kirpiklerimin ucundaki bulutlar
Muş'da güzün artık son kelimeleridir
yüzümde serin soluğunu duyuyorum dünyalı meleklerin
kar düşmeye başladı tepelerimize
beyaz bir şiir için artık
tüfeğimi doğrultuyorum.
ismet özel'in son şiirlerinden biri.
Gözümü külün acısı yaktı aksırayazdım
Asra döndürdü beni tasta kalan balın kalın ağrısı
Bendimi tefe koyduğum gün karnı aç icara muhtaç kulağım
Komadı çilekte çil bıçakta sırt sıyrılıp üstüne sürtüne han kapısı.
Harala gürele. Taktuk. şıngırmınk.
Canına yandığımın imbiği tundra
Keyfimin şişko kâhyası
Karısı sanki kovucunun biri değil mi?
Dediğinden dönmez tamire gelmez
Yükte hafif pahada ağır
Kendisi değil midir bizzat çaldığı
Minareye kılıf?
Ahlâken zayıf
ilmen soytarılığı
ibretamiz
Camia muhasebecimiz
Bunu da kaldırır
Lep demeden saldırır
Bunlara denecekse yaşamak inanın benim de geldi başıma
Geldi geçti iz bırakmadan adak başında
-Deli olma çocuk dediler sonunda
-çıldırdın mı ihtiyar beni hep
Müşteki kıldılar yaşımdan
Yaşamak geçti başımdan.
Gözümü külün acısı yaktı aksırayazdım
Asra döndürdü beni tasta kalan balın kalın ağrısı
Bendimi tefe koyduğum gün karnı aç icara muhtaç kulağım
Komadı çilekte çil bıçakta sırt sıyrılıp üstüne sürtüne han kapısı.
Harala gürele. Taktuk. şıngırmınk.
Canına yandığımın imbiği tundra
Keyfimin şişko kâhyası
Karısı sanki kovucunun biri değil mi?
Dediğinden dönmez tamire gelmez
Yükte hafif pahada ağır
Kendisi değil midir bizzat çaldığı
Minareye kılıf?
Ahlâken zayıf
ilmen soytarılığı
ibretamiz
Camia muhasebecimiz
Bunu da kaldırır
Lep demeden saldırır
Bunlara denecekse yaşamak inanın benim de geldi başıma
Geldi geçti iz bırakmadan adak başında
-Deli olma çocuk dediler sonunda
-çıldırdın mı ihtiyar beni hep
Müşteki kıldılar yaşımdan
Yaşamak geçti başımdan.
güzel bir ismet özel şiiri.
Bu vapuru kaçırırsam beni belki de cinnet basar
belki kanser olurum bu yıl sınıfta kalırsam
nöbette uyursam eğer kitaplarımı yakarlar
etimde şirpençe çıkar bu kızı alamazsam
bu işi bitiremezsem şehirden beni kovarlar
izin kağıdım yanar konuşacak olursam
bu senet bankalar kapanmadan
ruhumun rengini kapatmayacak olursa
ölür kuyuya düşen çocuk
çocuğun mercan saati çatlar mutlaka
koşup haber vermeliyim
yetkili memura
bahar geliyor, ilerliyor yeminler
alnımı kapıp getirmeliyim
denizi karşılamaya
kırlangıcın kanadındaki kezzap
leylakta sıkışan buhar için
nabzımı bulmalıyım nerede bulacaksam
nabzımı çünkü ben kasadan fiş alarak
yağmuru, selvileri zor durumda bıraktım
benim yongalarımdan yapıldı bu çelenkler
ben papatyaları şımartmadım diye oldu
Mata Hari`ler casus, Al Capone`lar gangster
inmem gerek gözbebeklerimin altına
beynimin ortasına büzülmeliyim
genşeyip kımıldayabilirim oradan sonra
dum di dum
duridum dubida
kendi kalbimle zamanım arasındaki sarkaç
püskürtüyor beni dünyaya
bırakıyorum zerreciklerime kadar emsin beni
Atlantik ve Pasifik ve beş kıta
koşmam gerek
yetişmem gerek yazgıma
tutmam gerek, sormam gerek, bilmem gerek
esenlemem, kargışlamam, irkitmem gerek niçin
niçin, niçin, niçin
kuyuya düşen çocuk niçin ölmesin
Bu vapuru kaçırırsam beni belki de cinnet basar
belki kanser olurum bu yıl sınıfta kalırsam
nöbette uyursam eğer kitaplarımı yakarlar
etimde şirpençe çıkar bu kızı alamazsam
bu işi bitiremezsem şehirden beni kovarlar
izin kağıdım yanar konuşacak olursam
bu senet bankalar kapanmadan
ruhumun rengini kapatmayacak olursa
ölür kuyuya düşen çocuk
çocuğun mercan saati çatlar mutlaka
koşup haber vermeliyim
yetkili memura
bahar geliyor, ilerliyor yeminler
alnımı kapıp getirmeliyim
denizi karşılamaya
kırlangıcın kanadındaki kezzap
leylakta sıkışan buhar için
nabzımı bulmalıyım nerede bulacaksam
nabzımı çünkü ben kasadan fiş alarak
yağmuru, selvileri zor durumda bıraktım
benim yongalarımdan yapıldı bu çelenkler
ben papatyaları şımartmadım diye oldu
Mata Hari`ler casus, Al Capone`lar gangster
inmem gerek gözbebeklerimin altına
beynimin ortasına büzülmeliyim
genşeyip kımıldayabilirim oradan sonra
dum di dum
duridum dubida
kendi kalbimle zamanım arasındaki sarkaç
püskürtüyor beni dünyaya
bırakıyorum zerreciklerime kadar emsin beni
Atlantik ve Pasifik ve beş kıta
koşmam gerek
yetişmem gerek yazgıma
tutmam gerek, sormam gerek, bilmem gerek
esenlemem, kargışlamam, irkitmem gerek niçin
niçin, niçin, niçin
kuyuya düşen çocuk niçin ölmesin
bir ismet özel şiiri.
çocuk e harfine yaslanmış uyuyordu
sonra saçlarımız kapandı, denklerimiz bağlandı sonra
boyuna ateşler söndü dağlarda
bir yıldız boyuna söndü durdu
çocuk insan seslerine yaslanmış uyuyordu
o zaman ben atlıydım işte
saçlarımda geceler morarırdı
yorgun olamazdım çok uzaklardaydı yurdum çünkü
boyuna tüfenkler doldurmuştum sularım girilmezdi çığlıklardan
canavarlar besliyordum ulu bir askerdim sanki
ve artık çirkinim
uykularımda örümcekler üreyor şimdi
gelmiş geçmiş bütün gölgeleri denedim
ellerim hala pençe gibi
düşler, tüfenkler ve ayaklar
gözlerimi engel oluyor güneş.
çocuk e harfine yaslanmış uyuyordu
sonra saçlarımız kapandı, denklerimiz bağlandı sonra
boyuna ateşler söndü dağlarda
bir yıldız boyuna söndü durdu
çocuk insan seslerine yaslanmış uyuyordu
o zaman ben atlıydım işte
saçlarımda geceler morarırdı
yorgun olamazdım çok uzaklardaydı yurdum çünkü
boyuna tüfenkler doldurmuştum sularım girilmezdi çığlıklardan
canavarlar besliyordum ulu bir askerdim sanki
ve artık çirkinim
uykularımda örümcekler üreyor şimdi
gelmiş geçmiş bütün gölgeleri denedim
ellerim hala pençe gibi
düşler, tüfenkler ve ayaklar
gözlerimi engel oluyor güneş.
enfes bir ismet özel şiiri.
Elbet bir hinlik vardım seni sevişimde
ey kanıma çakıllar karıştıran isyan
saçlarıma bin küsur yalnızlığı takıp girdiğim şehre
insan varlığımızdan tuhaf tohumlar bıraksın
günü geçmiş bir gazete, toprak bir çanak
bir daha gelmem belki diye bir not bakır maşrapanın yanında
şeytanlar da yürür benimle herhal ıslık çaldığım için
bir şahan tüylerini döker arımsıra
artık bırakılmaktan yapılma bir adam sayılırım
böğrümde kambur çocuklardan bir payanda.
Gizemli bir dehliz gibi şehri dolaşıyorum
sıkıca tutuyorum kendimi şehre karışmaktan alıkoymaya
her yerimde urlar çıkıyor, biraz kürt, biraz köylü, biraz makina
kangren oluyorum bahar geldiği için
urlarımı kesiyorum kör bir usturayla
ama kopmuyor onlar ve bana şehri dolaştırıyor
bırakabileceğim herşeyi bıraktırıyor bana
kızlardan geçilmiyor köprüler, ayak bileklerime dek
yükseliyor kız tortuları
tülbentlerden kanı süzülürken körpe yavruların
bir bazı şeyler bulmalı yüzümüze tebelleş olan bu korkuya
- Avluya çık
- Avluya kara bir şey bırakılmış
(bir bomba)
Kulaklarımız alışmıştı tıpırtısına yağmurun
şehre sıkıntının rahatlığı basmadan giriyorduk
filimler üç günde bir değişiyordu
bense ikircikliydim ama korkmuyordum
polis olan babamla tatil arasında uçuşup duruyordum durmadan
urlarım yoktu, suçum yoktu
ve beyaz kuşlar kalkardı anamın hırkasından
şehre karışmayan bir dehliz değildim
sevinçle kovalıyordum kendimi
bunları ansımak başımı döndürüyor bazan
elbet bir hinlik vardır seni sevişimde
ey kanıma çakıllar karıştıran isyan.
Azan bir hevestir artık tanyeri
söküp gövdesinde bir cehennem parçalamak ister insan
şehrin defterini dürüp uzanmak ister yanına
üstümüzü kuş sesinden bir lekeyle örtmeli
umudumuzu kapamaya gelen makinaları
bütün çirkefini şehrin çarptırıp aşkımıza
solumak gece
terlemek gece
gece çarşaflara...
Açıklanacak, belletilecek olan belki
milat öncesi ve sonrası lakırdıları
karışık banka hesapları, navlun
yani öylesine açık değil pek
hatta
- şehir mi, değil mi burası -
kötürüm bir kurt çantamı karıştırıyor
neden karıştırıyor, ne hakla
direnmeler, erzurumlar, kalfalar
gecenin ipini koparan gece safaları
- Var mısın yok yere ağlamaya Ki bir sis
yanık bırakılmış bir fısıltı
şehri sarıyor, bir dehliz olan bana ulaşamıyor ama
herkesin içinde iğdiş bir bahar
bacakları eriyor memurların, evkızlarının
ve saat 24 vardiyasının işçileri
inmiyorlar ocaklarına.
Yufka mıdır
yufka mıdır benim bakışım dünyaya
ki acılarıyla başlatırım insanları
derimi yalayarak geçen mevsim
beni alır şehirden yıpranmış bakışlarla
her askere gidenin, her tören yorgunun
kondurur kemerinin kaşına.
Böylece ben, o küskün, o karışmayan dehliz
koca bir tomruğu yüklenirim arkadaşlarla
koca bir tomruğu kaldırıp kaldırıp
kümbetlere, bitkinliğin bordasına...
Kanın çığrından çıktığı saattir bu
memelerini bana sıkıca bastırdığın
hercai bir yürek somurtkan kepenklerin ardında
şehri acıtan çocukluğumuza değdikçe
biz seviştikçe bizi acıtan
kukumav kuşları, manilerle dolu bir yatak
zaç yağı şişeleri kocaman.
Sen şimdi sevincimin akranısın
ey kanıma çakıllar karıştıran isyan
doğrusu seni toprağı eller gibi sevdim
yaralarımı onduranımsın
yatağımı hiç boş bırakmayan...
Yüzümü ellerimle yine kapayayım mı?
bekçi karısının belaltını mı anlatayım insanlara
yoksa onlara bilinmez bir toprak mı adayayım
değil
partizanlığım dalaşmak istiyor anla
bu sarsak hırgürüyle dünyanın
dalaşmak dalaşmak dalaşmak
böylece aşk akranım oluyor benim
ey bayırdan ve yokuştan uzaklara
ey çırpınan bir geyiktir memelerin
kanın ısırgan otları gibi aklımda.
Elbet bir hinlik vardım seni sevişimde
ey kanıma çakıllar karıştıran isyan
saçlarıma bin küsur yalnızlığı takıp girdiğim şehre
insan varlığımızdan tuhaf tohumlar bıraksın
günü geçmiş bir gazete, toprak bir çanak
bir daha gelmem belki diye bir not bakır maşrapanın yanında
şeytanlar da yürür benimle herhal ıslık çaldığım için
bir şahan tüylerini döker arımsıra
artık bırakılmaktan yapılma bir adam sayılırım
böğrümde kambur çocuklardan bir payanda.
Gizemli bir dehliz gibi şehri dolaşıyorum
sıkıca tutuyorum kendimi şehre karışmaktan alıkoymaya
her yerimde urlar çıkıyor, biraz kürt, biraz köylü, biraz makina
kangren oluyorum bahar geldiği için
urlarımı kesiyorum kör bir usturayla
ama kopmuyor onlar ve bana şehri dolaştırıyor
bırakabileceğim herşeyi bıraktırıyor bana
kızlardan geçilmiyor köprüler, ayak bileklerime dek
yükseliyor kız tortuları
tülbentlerden kanı süzülürken körpe yavruların
bir bazı şeyler bulmalı yüzümüze tebelleş olan bu korkuya
- Avluya çık
- Avluya kara bir şey bırakılmış
(bir bomba)
Kulaklarımız alışmıştı tıpırtısına yağmurun
şehre sıkıntının rahatlığı basmadan giriyorduk
filimler üç günde bir değişiyordu
bense ikircikliydim ama korkmuyordum
polis olan babamla tatil arasında uçuşup duruyordum durmadan
urlarım yoktu, suçum yoktu
ve beyaz kuşlar kalkardı anamın hırkasından
şehre karışmayan bir dehliz değildim
sevinçle kovalıyordum kendimi
bunları ansımak başımı döndürüyor bazan
elbet bir hinlik vardır seni sevişimde
ey kanıma çakıllar karıştıran isyan.
Azan bir hevestir artık tanyeri
söküp gövdesinde bir cehennem parçalamak ister insan
şehrin defterini dürüp uzanmak ister yanına
üstümüzü kuş sesinden bir lekeyle örtmeli
umudumuzu kapamaya gelen makinaları
bütün çirkefini şehrin çarptırıp aşkımıza
solumak gece
terlemek gece
gece çarşaflara...
Açıklanacak, belletilecek olan belki
milat öncesi ve sonrası lakırdıları
karışık banka hesapları, navlun
yani öylesine açık değil pek
hatta
- şehir mi, değil mi burası -
kötürüm bir kurt çantamı karıştırıyor
neden karıştırıyor, ne hakla
direnmeler, erzurumlar, kalfalar
gecenin ipini koparan gece safaları
- Var mısın yok yere ağlamaya Ki bir sis
yanık bırakılmış bir fısıltı
şehri sarıyor, bir dehliz olan bana ulaşamıyor ama
herkesin içinde iğdiş bir bahar
bacakları eriyor memurların, evkızlarının
ve saat 24 vardiyasının işçileri
inmiyorlar ocaklarına.
Yufka mıdır
yufka mıdır benim bakışım dünyaya
ki acılarıyla başlatırım insanları
derimi yalayarak geçen mevsim
beni alır şehirden yıpranmış bakışlarla
her askere gidenin, her tören yorgunun
kondurur kemerinin kaşına.
Böylece ben, o küskün, o karışmayan dehliz
koca bir tomruğu yüklenirim arkadaşlarla
koca bir tomruğu kaldırıp kaldırıp
kümbetlere, bitkinliğin bordasına...
Kanın çığrından çıktığı saattir bu
memelerini bana sıkıca bastırdığın
hercai bir yürek somurtkan kepenklerin ardında
şehri acıtan çocukluğumuza değdikçe
biz seviştikçe bizi acıtan
kukumav kuşları, manilerle dolu bir yatak
zaç yağı şişeleri kocaman.
Sen şimdi sevincimin akranısın
ey kanıma çakıllar karıştıran isyan
doğrusu seni toprağı eller gibi sevdim
yaralarımı onduranımsın
yatağımı hiç boş bırakmayan...
Yüzümü ellerimle yine kapayayım mı?
bekçi karısının belaltını mı anlatayım insanlara
yoksa onlara bilinmez bir toprak mı adayayım
değil
partizanlığım dalaşmak istiyor anla
bu sarsak hırgürüyle dünyanın
dalaşmak dalaşmak dalaşmak
böylece aşk akranım oluyor benim
ey bayırdan ve yokuştan uzaklara
ey çırpınan bir geyiktir memelerin
kanın ısırgan otları gibi aklımda.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?