sonucu tatsız olduğu iddia edilen tepkisel hareket.
http://www.fanatik.com.tr/2015/03/24/emmanuel-emenikeye-soguk-dus-419353
allah bir dese inanılmayacak futbolcu. bu destursuzun beyanları üzerinden slaven bilic'e kızmak, sorgulamak benim için mümkün değil.
boşnakça anne demektir.
#397292
#397292
(bkz: javier zanetti)
şahsen aklımda, hep 6-0'lık fenerbahçe mağlubiyetinde ezeli rakibini alkışlama cesareti ve kudreti gösterdiği o haliyle kalmıştır. hem kendi camiasına hem de buralara fazlaydı kuşkusuz, mekanı cennet olsun.
2014-2015 sezonunda artık ekstra bir şeyler yapması gereken, an itibarıyla ışık saçamayan cânım takımım. ben takımımı biliyorum, şu an hiç de kötü olmayan bir konumda bulunulmasına rağmen tepetaklak gitmeye fazlasıyla müsaitler. hep destek olmaya, onları bu sezonun ülküsüne inandırmak için elimden geleni yapmaya yine varım tabi ki ama bu sezon artık biraz da onlar inandıracaklar taraftarı. biraz da ayakta kalma kudretini onlar gösterecekler. sâfi taraftarın inanmasıyla gelmiyor maalesef şampiyonluklar, başarılar. artık rahatlamış olan maç takvimi içerisinde biraz iştah bekliyorum onlardan, benim yaralarım kolay kapanır...
başkanı tarafından, 2015-2016 sezonu için ronaldinho ile temaslarda bulunulduğu açıklanan kulüp.
http://www.radikal.com.tr/spor/bursaspordan_ronaldinho_surprizi-1319684
http://www.radikal.com.tr/spor/bursaspordan_ronaldinho_surprizi-1319684
22 mart 2015 fenerbahçe beşiktaş maçında yediği golden sonra ağlamasına anlam veremediğim kalecimiz.
evlat, sen çıktın kartallar gibi topunu oynadın. itlik yapmadın, kopukluk yapmadın ve inşallah da bir gün sıra sana da gelecek. sen niye üzülüyorsun? senin emeğini görüyoruz. boşver, sen kalende dik dur yeter.
evlat, sen çıktın kartallar gibi topunu oynadın. itlik yapmadın, kopukluk yapmadın ve inşallah da bir gün sıra sana da gelecek. sen niye üzülüyorsun? senin emeğini görüyoruz. boşver, sen kalende dik dur yeter.
insan doğasının bana göre bug'ı.
örnekleyerek anlatmaya çalışayım. benim iki arkadaşım var; x ve y. her ikisini de severim ama x'in bende yeri ayrıdır. daha çok yaşanmışlığımız vardır ve birbirimiz üzerinde emeklerimiz daha fazladır. ben bu durumda x'in benimle ilgili konularda kayıtsız kalmasına katlanamam. ben -atıyorum- işten çıkarıldığımda y beni aramazsa belki bozulmam ama x aramazsa gönül koyarım, yapacak bir şey yok. yükselmiş bir kere o çıta.
insan ilişkilerinde çok geçerli olan bir determinanttan bahsediyorum esasında şu an. 19 mart 2015 beşiktaş club brugge maçı beni yıkıp geçmişken, 22 mart 2015 fenerbahçe beşiktaş maçı sadece sarstı. neden? çünkü brugge'ü eleyebileceğimize hep inandım. o maçtan beklentim çok yüksekti. olmayınca, çok daha reaktif buldum kendimi. ancak fener maçını, o yorgunluk ve moralsizlikle zaten kazanabileceğimize bir türlü ikna edememiştim kendimi. o yüzden brugge mağlubiyeti kadar yıkmadı beni. ha ama maç içinde bir veya iki farkla öne geçebilmiş olsaydık ve sonuç yine aleyhimize olsaydı işte o zaman transfer haberlerinde kullanılan alevli top gibi olurdum yine muhtemelen.
(vurgula: şimdi neden bu kadar uzun uzadıya anlatıyorum bu kadar basit bir konuyu?)
ben, özellikle metropollerde yaşayan insanların psikolojik yıpranma payının her zaman için çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum ve özellikle son dönemde birer barut fıçısı gibi dolaştığımızı görüyorum. bu bağlamda şayet arkadaşından, patronundan, ailenden, beşiktaş'tan, hatta demba ba'dan[ybkz]swh[/ybkz] daha azını umarsan hem kendine daha az zarar verirsin hem de ona daha az zarar verirsin.
son bir örnekle bağlayacağım: ben amatör olarak boks ile uğraşıyorum. idman yaptığım salona bir çocuk geliyor. çocuğun babası da eski boksörmüş sanırım. bir gün idmanı takip etmeye babası da geldi. arkadaş, herif oğluna nasıl bağırıyor; alt tarafı çocuğun amatör olarak uğraştığı bir iş bu. resmen itin götüne sokuyor herkesin içinde. bir ara hepimiz idmanı bıraktık, adamı izledik. çocuk ile ilgili ne biçim beklentiye girmişse artık, yedi bitirdi kendini resmen. ringe indi en son hareketlerin doğrusunu göstermeye. çocuğu da bitirdi 1 saat içinde, kendini de... kim kazandı peki? hiç kimse.
örnekleyerek anlatmaya çalışayım. benim iki arkadaşım var; x ve y. her ikisini de severim ama x'in bende yeri ayrıdır. daha çok yaşanmışlığımız vardır ve birbirimiz üzerinde emeklerimiz daha fazladır. ben bu durumda x'in benimle ilgili konularda kayıtsız kalmasına katlanamam. ben -atıyorum- işten çıkarıldığımda y beni aramazsa belki bozulmam ama x aramazsa gönül koyarım, yapacak bir şey yok. yükselmiş bir kere o çıta.
insan ilişkilerinde çok geçerli olan bir determinanttan bahsediyorum esasında şu an. 19 mart 2015 beşiktaş club brugge maçı beni yıkıp geçmişken, 22 mart 2015 fenerbahçe beşiktaş maçı sadece sarstı. neden? çünkü brugge'ü eleyebileceğimize hep inandım. o maçtan beklentim çok yüksekti. olmayınca, çok daha reaktif buldum kendimi. ancak fener maçını, o yorgunluk ve moralsizlikle zaten kazanabileceğimize bir türlü ikna edememiştim kendimi. o yüzden brugge mağlubiyeti kadar yıkmadı beni. ha ama maç içinde bir veya iki farkla öne geçebilmiş olsaydık ve sonuç yine aleyhimize olsaydı işte o zaman transfer haberlerinde kullanılan alevli top gibi olurdum yine muhtemelen.
(vurgula: şimdi neden bu kadar uzun uzadıya anlatıyorum bu kadar basit bir konuyu?)
ben, özellikle metropollerde yaşayan insanların psikolojik yıpranma payının her zaman için çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum ve özellikle son dönemde birer barut fıçısı gibi dolaştığımızı görüyorum. bu bağlamda şayet arkadaşından, patronundan, ailenden, beşiktaş'tan, hatta demba ba'dan[ybkz]swh[/ybkz] daha azını umarsan hem kendine daha az zarar verirsin hem de ona daha az zarar verirsin.
son bir örnekle bağlayacağım: ben amatör olarak boks ile uğraşıyorum. idman yaptığım salona bir çocuk geliyor. çocuğun babası da eski boksörmüş sanırım. bir gün idmanı takip etmeye babası da geldi. arkadaş, herif oğluna nasıl bağırıyor; alt tarafı çocuğun amatör olarak uğraştığı bir iş bu. resmen itin götüne sokuyor herkesin içinde. bir ara hepimiz idmanı bıraktık, adamı izledik. çocuk ile ilgili ne biçim beklentiye girmişse artık, yedi bitirdi kendini resmen. ringe indi en son hareketlerin doğrusunu göstermeye. çocuğu da bitirdi 1 saat içinde, kendini de... kim kazandı peki? hiç kimse.
beşiktaş taraftarı melankolik ise demba ba'nın yapabileceği bir şey olmayan sapkınlık halidir. sezonun bitmesine 10 maç kala 20 golü geçmiş forvetime bir şey diyemiyorum ben kardeşim. basketbol değil bu, az sayı attı diye kızasın.
işte bunlar hep beklenti çıtası.
işte bunlar hep beklenti çıtası.
kendisi hakkında şahsen bir süredir düşünceli olduğum antrenörümüz. çok özel bir adamdı gelirken. acayip bir bilinirliği var dünyada da. müthiş teknikler uyguluyor zaten hepimizin malumu olduğu üzere ama bir şeyler yanlış gidiyor demek ki. çünkü bakıyorum, tolga zengin'in durumu malum. e cenk gönen desen, birçok kişinin aksine hala güven vermediği kanaatindeyim. diğer kalecilerimiz ise hiç zorlayamadılar bile bu ikiliyi. bir günay güvenç'in tek maçlık bir kupa karnesi var.[ybkz]swh[/ybkz]
öbür tarafta rakiplere bakıyorsun. fenerbahçe'nin son 23-24 senesine engin ipekoğlu, rüştü reçber ve volkan demirel üçlüsü damga vurmuş. bakın, 23 sene diyorum. bu sürede adamlar rüştü'nün barca'ya transfer olduğu sezon dışında çok bir sorun yaşamadılar kalelerinde. e galatasaray'a bakıyorsun, ta zoran simovic'ten bu yana[ybkz]swh[/ybkz] iyi bir yabancı kaleci ekolü var heriflerde. onlar da sorun yaşamıyor yani. son 20 yılda bizim bana göre bu sınıflandırmada yer alabilecek kalitede tek kalecimiz var, oscar cordoba.
bizde var yani bir tuhaflık, henüz anlayamadığım.
öbür tarafta rakiplere bakıyorsun. fenerbahçe'nin son 23-24 senesine engin ipekoğlu, rüştü reçber ve volkan demirel üçlüsü damga vurmuş. bakın, 23 sene diyorum. bu sürede adamlar rüştü'nün barca'ya transfer olduğu sezon dışında çok bir sorun yaşamadılar kalelerinde. e galatasaray'a bakıyorsun, ta zoran simovic'ten bu yana[ybkz]swh[/ybkz] iyi bir yabancı kaleci ekolü var heriflerde. onlar da sorun yaşamıyor yani. son 20 yılda bizim bana göre bu sınıflandırmada yer alabilecek kalitede tek kalecimiz var, oscar cordoba.
bizde var yani bir tuhaflık, henüz anlayamadığım.
hiçbir numarası olmayan, tek özelliği 90 dakika yüksek konsantrasyonla oynaması olan futbolcu. kafa hep oyunun içinde.
19 mart 2015 beşiktaş club brugge maçında skor 1-1 olunca kendi futbolcusunu yuhalayan taraftar

15 mart 2012 beşiktaş atletico madrid maçındaki taraftarın aynısıdır. sahaya da girer, yuhalar da. çünkü bir maça geldi ya, her hakka sahiptir takımın üstünde.
bu durum ancak tribünde güçlü bir motor grup ile aşılabilir. başka çözümü yok. biz 1-1'de panik olmuyor muyuz? elbette oluyoruz. o motor grup panik olmayacak abi, uygun beste söylemeye devam edecek. hep beste, gerekirse maç izlemeyecek.
taraftar maç da alır, dünkü gibi maç da verir kardeşim. tolga'ymış, pektemek'miş geç bunları. önce taraftar kendine bakacak. neymiş futbolcu bir maç gol atınca götü kalkıyormuş. ulan sen kendinden bahsediyorsun işte? bir maç aldık, bir tur geçtik götün kalktı senin?.. yani sen ne kadar stabil bir ruh haline sahipsin ki, standart bir oyun bekliyorsun takımından?
hadi bu takım bu sene iyi gidiyor, sen yıllardır böylesin. sen kendini değiştiremezsen takımının gelip gelebileceği en iyi yer 2. tur, hadi bilemedin çeyrek finaldir.
bu durum ancak tribünde güçlü bir motor grup ile aşılabilir. başka çözümü yok. biz 1-1'de panik olmuyor muyuz? elbette oluyoruz. o motor grup panik olmayacak abi, uygun beste söylemeye devam edecek. hep beste, gerekirse maç izlemeyecek.
taraftar maç da alır, dünkü gibi maç da verir kardeşim. tolga'ymış, pektemek'miş geç bunları. önce taraftar kendine bakacak. neymiş futbolcu bir maç gol atınca götü kalkıyormuş. ulan sen kendinden bahsediyorsun işte? bir maç aldık, bir tur geçtik götün kalktı senin?.. yani sen ne kadar stabil bir ruh haline sahipsin ki, standart bir oyun bekliyorsun takımından?
hadi bu takım bu sene iyi gidiyor, sen yıllardır böylesin. sen kendini değiştiremezsen takımının gelip gelebileceği en iyi yer 2. tur, hadi bilemedin çeyrek finaldir.
(bkz: play off)
(bkz: play off'lu futbol ligi)
(bkz: digiturk play)
tatsız bir skor olmasına rağmen çok da düşünülmemesi gereken tsyd kupası maçı. benim açımdan ise şöyle bir anlamı var ki, yasin sülün ve nihat kahveci'yi ilk kez izledim ben bu maçta. şunu hiç unutmuyorum ki, yasin beni o gün futboluyla inanılmaz etkilemişti. yeni sergen diye nasıl sevinmiştim...
bugün değeri bilinmeyen olaylara şahitlik etmiş olan tarih. varlık sebebimiz olan bu zaferin baş komutanı, birçoklarınca "ayyaş" olarak biliniyor mesela artık. eserleri ve fikirleri, artık kanlı bir diktatörün hatırlamak istenmeyen anılarıymış gibi lanse ediliyor.
burada rağbet görmemiş, çok mu?
burada rağbet görmemiş, çok mu?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?