beşiktaş'ın her basketbol müsabakasından önce salonda çalan parçalardan oluşan playlist. fikslemişler bir kere, öyle gidiyor anasını satayım. niggas in paris'i önce allah'ın, sonra illuminati'nin izniyle adapte ettik hamdolsun, sıra başka parçalarda.
aranjesine açıktan açığa talibim.
(vurgula: yasal not): başlığı açarken warm up playlist mi desem, yoksa ısınma şarkı listesi mi desem diye düşündüm; türkçe kullansam pek bir mantıksız duracak diye düşünüp bu halinde karar kıldım. yanlış anlaşılmasın, ben de türkçe kullanımı konusunda hassasım. o nedenle açıklama gereği hissettim.
bir cake parçası. dinleyip de gaza gelmeyecek ademoğlu aranıyor.[ybkz]swh[/ybkz]
girişi enfes olan ama nedense bana ali atay'ın vokalinde baya heba olmuş gibi gelen parçadır.
(vurgula: eyyub yaqubov) tarafından seslendirilen dinlemesi çok güzel olan azerice bir parça.
çağrıştırdıklarını unutun[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz], klibini de kapatın[ybkz]swh[/ybkz]. sadece şarkıyı dinleyin.
çağrıştırdıklarını unutun[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz], klibini de kapatın[ybkz]swh[/ybkz]. sadece şarkıyı dinleyin.
beşiktaş a2 futbol takımı, medical park antalyaspor'un gençlerini 2-1 ile geçerken takımımızın her iki golü de kendisinden gelmiştir.[ybkz]swh[/ybkz]
(bkz: konyaspor)[ybkz]swh[/ybkz]
(bkz: ronaldo guiaro)
hakkında bu kadar az yazılmış olmasına şaşırdığım kaleci.
zira kendisi avrupa'da resmi maçlarda en uzun süre gol yemeyen, hollanda milli formasını en çok defa giyen ve eğer yamulmuyorsam şampiyonlar ligini iki ayrı takımla kazanan tek kaleci gibi unvanlara sahiptir.
çıkışı afc ajax, düşüşü juventus, olgunluk dönemi fulham fc , ekol ve efsane haline dönüşmesi ise manchester united forması ile gerçekleşmiştir.
oyunu henüz başlatmamış olan penaltıdır. buna bağlı olarak dönen top oyuna dahil olmamış kabul edilir. dolayısıyla penaltı kuralları dahilinde; penaltıyı kullanan oyuncu, henüz başka bir oyuncuya değmemiş olan topa dokunamaz. dokunduğu takdirde rakip takım lehine endirek serbest vuruş kararı verilir.
edit: he o top kaleciden dönsün canımı yesin... penaltıcı dokunabilir o zaman.
edit: he o top kaleciden dönsün canımı yesin... penaltıcı dokunabilir o zaman.
ciddi bir açmazdır. zira akla ilk gelen statların durumu malum.
şükrü saraçoğlu stadyumu kadıköy'ün tam göbeğinde. tek bir kadıköy deplasmanında bile esnafa, çevreye ne çok problem yarattığımızı düşünecek olursak bu bana hiç makul gelmiyor. yani oraya maça giden beşiktaşlı'nın akıllı duracağını düşünebiliyor musunuz? bana çok mümkün gelmiyor şahsen. ondan sonra her hafta meydan savaşı...
atatürk olimpiyat stadı desen, taraftarın yollarda yaşadığı sefalet malum. ya sadece bir kere ibb deplasmanı için gittim de tövbe ettim be, bırak koca bir sezonu. kaldı ki, galatasaray'ın oradaki sezonunda yaşadığı sıkıntıları bir hatırlayın derim. velhasıl, çok zorlu olur hepimiz için.
türk telekom arena zaten olanaksız duruyor. hem adamlar istemiyor açık açık hem de o zeminin her hafta maç gördüğünü hayal bile edemiyorum. e galatasaray'ın, oranın üstünü bugünden yarına kapatamayacağını da düşünürsek teknik ve diplomatik olarak namümkün.
recep tayyip erdoğan stadyumu'nu hiç söylemiyorum bile. şahsen oraya kardeşimi götürmem aga ben. kasımpaşalılar'ın bizimle husumeti nedir bilmesem de, adamlar baya azimli ve kararlı bir şekilde her gördükleri beşiktaşlı'ya saldırıyorlar. orada çok sorunlu bir sene geçirebiliriz. stadın küçüklüğü de başka bir etken tabi.
e şehir dışı desen, her hafta yolculuk yapmak bu takımın felaketi olur. idmanları istanbul'da yap, kampa izmir'de[ybkz]swh[/ybkz] gir, maçı yap, geri dön. ertesi hafta deplasman falan, o iş hem çok maliyetli hem de çok yorucu olur. şayet şehirdışı olacaksa bile yakın bir yer düşünülmeli.[ybkz]swh[/ybkz]
allah fikret orman başkanlığındaki beşiktaş yönetiminin yardımcısı olsun, ne diyeyim.
şükrü saraçoğlu stadyumu kadıköy'ün tam göbeğinde. tek bir kadıköy deplasmanında bile esnafa, çevreye ne çok problem yarattığımızı düşünecek olursak bu bana hiç makul gelmiyor. yani oraya maça giden beşiktaşlı'nın akıllı duracağını düşünebiliyor musunuz? bana çok mümkün gelmiyor şahsen. ondan sonra her hafta meydan savaşı...
atatürk olimpiyat stadı desen, taraftarın yollarda yaşadığı sefalet malum. ya sadece bir kere ibb deplasmanı için gittim de tövbe ettim be, bırak koca bir sezonu. kaldı ki, galatasaray'ın oradaki sezonunda yaşadığı sıkıntıları bir hatırlayın derim. velhasıl, çok zorlu olur hepimiz için.
türk telekom arena zaten olanaksız duruyor. hem adamlar istemiyor açık açık hem de o zeminin her hafta maç gördüğünü hayal bile edemiyorum. e galatasaray'ın, oranın üstünü bugünden yarına kapatamayacağını da düşünürsek teknik ve diplomatik olarak namümkün.
recep tayyip erdoğan stadyumu'nu hiç söylemiyorum bile. şahsen oraya kardeşimi götürmem aga ben. kasımpaşalılar'ın bizimle husumeti nedir bilmesem de, adamlar baya azimli ve kararlı bir şekilde her gördükleri beşiktaşlı'ya saldırıyorlar. orada çok sorunlu bir sene geçirebiliriz. stadın küçüklüğü de başka bir etken tabi.
e şehir dışı desen, her hafta yolculuk yapmak bu takımın felaketi olur. idmanları istanbul'da yap, kampa izmir'de[ybkz]swh[/ybkz] gir, maçı yap, geri dön. ertesi hafta deplasman falan, o iş hem çok maliyetli hem de çok yorucu olur. şayet şehirdışı olacaksa bile yakın bir yer düşünülmeli.[ybkz]swh[/ybkz]
allah fikret orman başkanlığındaki beşiktaş yönetiminin yardımcısı olsun, ne diyeyim.
yeni nesil statlara kadar türkiye'nin en büyük stadı konumundaydı.
tribünler sahaya inanılmaz uzaktır. sıfır atmosfer, kocaman bir saha... hakan tartan, konak belediyesi adına hoş bir jestte bulunmuş "beşiktaş, önümüzdeki sezon maçlarını atatürk stadı'nda oynasın, izmirli taraftarlarıyla kucaklaşsın" diyerek ama bu teklif pek uygulanabilir durmuyor.
zira stadın yapısal handikaplarının ötesinde takımın iç saha maçlarını şehir dışında oynaması fikri bana hiç mantıklı gelmiyor.
tribünler sahaya inanılmaz uzaktır. sıfır atmosfer, kocaman bir saha... hakan tartan, konak belediyesi adına hoş bir jestte bulunmuş "beşiktaş, önümüzdeki sezon maçlarını atatürk stadı'nda oynasın, izmirli taraftarlarıyla kucaklaşsın" diyerek ama bu teklif pek uygulanabilir durmuyor.
zira stadın yapısal handikaplarının ötesinde takımın iç saha maçlarını şehir dışında oynaması fikri bana hiç mantıklı gelmiyor.
(bkz: pism)
beşiktaş inönü stadyumu'nu çizen mimar.
--alıntı--
işte mimarlığın böyle güzel bir yanı var. işi yaparken kimi zaman nasıl tarihi bir şeye imza attığını öngöremeyebiliyorsun. sen sadece bir yapı tasarlıyorsun, gerisini insanlar hallediyor. kahkahası, gözyaşı, sevinci, hüznü, hayal kırıklığı, delicesine sevinçleri, sindirimi, boşaltımı, solunumu... geriye kalan herşeyi insanlar hallediyor. günü geliyor, bir bakıyorsun senin tasarladığın şeyin önünde gencecik bir delikanlı "hep anlatılmış ama hiç görülmemiş"in heyecanına yenik düşüp hüngür hüngür ağlayabiliyor. berikinin, hayatının kadınına yaptığı evlenme teklifine yalnızca o şahitlik edebiliyor.
çocuklar ayak basıyor oraya; bir gün kendi çocuğuyla oraya adım atacak çocuklar... siyah-beyaz çocuklar... süleyman'ı, vedat'ı, sabri'yi, sanlı'yı, yusuf'u, ulvi'yi, rıza'yı, ferdinand'ı, feyyaz'ı, sergen'i, ilhan'ı, cordoba'yı, pascal'ı, deli'yi ve fabian'ı görmüş çocuklar... omuzlarda başlıyorlar senin yaptığın o "şey"deki yolculuklarına, sonra boyları yetiyor artık ve nihayet "omzunda taşıyan" oluveriyorlar. "baba" diyor omuzdaki, "burası dünyanın en büyük yeri mi?"... cevaplıyorsun onu biraz gülümseyerek, "evet oğlum, burası dünyanın en büyük yeri"...
--alıntı--[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
neticede mekanları güzel yapan, insanlardır...
ukdeyi veren: ahh yavrum[ybkz]swh[/ybkz]
--alıntı--
işte mimarlığın böyle güzel bir yanı var. işi yaparken kimi zaman nasıl tarihi bir şeye imza attığını öngöremeyebiliyorsun. sen sadece bir yapı tasarlıyorsun, gerisini insanlar hallediyor. kahkahası, gözyaşı, sevinci, hüznü, hayal kırıklığı, delicesine sevinçleri, sindirimi, boşaltımı, solunumu... geriye kalan herşeyi insanlar hallediyor. günü geliyor, bir bakıyorsun senin tasarladığın şeyin önünde gencecik bir delikanlı "hep anlatılmış ama hiç görülmemiş"in heyecanına yenik düşüp hüngür hüngür ağlayabiliyor. berikinin, hayatının kadınına yaptığı evlenme teklifine yalnızca o şahitlik edebiliyor.
çocuklar ayak basıyor oraya; bir gün kendi çocuğuyla oraya adım atacak çocuklar... siyah-beyaz çocuklar... süleyman'ı, vedat'ı, sabri'yi, sanlı'yı, yusuf'u, ulvi'yi, rıza'yı, ferdinand'ı, feyyaz'ı, sergen'i, ilhan'ı, cordoba'yı, pascal'ı, deli'yi ve fabian'ı görmüş çocuklar... omuzlarda başlıyorlar senin yaptığın o "şey"deki yolculuklarına, sonra boyları yetiyor artık ve nihayet "omzunda taşıyan" oluveriyorlar. "baba" diyor omuzdaki, "burası dünyanın en büyük yeri mi?"... cevaplıyorsun onu biraz gülümseyerek, "evet oğlum, burası dünyanın en büyük yeri"...
--alıntı--[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
neticede mekanları güzel yapan, insanlardır...
ukdeyi veren: ahh yavrum[ybkz]swh[/ybkz]
korku sinemasının usta yazar ve yönetmeni wes craven tarafından yaratılmış 7 filmlik seri.
(bkz: freddy krueger)
(bkz: freddy krueger)
(bkz: açıköğretim fakültesi)
bir izmir kahvaltısı klasiği.
pek yağlıdır, talaş böreğini çağrıştırır ama değildir![ybkz]swh[/ybkz]
pek yağlıdır, talaş böreğini çağrıştırır ama değildir![ybkz]swh[/ybkz]
acilen abdi ipekçi arena warmup playlist'e dahil edilmesi gereken parçadır.
sabahtan beri yerimde duramıyorum amk[ybkz]swh[/ybkz], salonda nasıl olur diye düşünmeden edemiyor insan.
sabahtan beri yerimde duramıyorum amk[ybkz]swh[/ybkz], salonda nasıl olur diye düşünmeden edemiyor insan.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?