varım diyor...
GERi DöNME VAKTi...
kimse boş yere eleştirip durmasın kardeşim...
bu takımı bu hale demirören değil biz getirdik aslında...
seba gitsin diye yapılan organizasyonlar demirören'e yapılmadığı...
harcamalar mali kurullardan geçtiği...
oraya buraya gidelim diye yönetime peşkeş çekildiği...
iki tane siktiriboktan transfer görünce "lisanslı huni" geyikleri yapıldığı için bugün bu yönetimi ve bu yönetimin kararlarını kimse eleştiremez...
her beşiktaşlı ister ki parasını verelim en iyi hocalar, en iyi topçular gelsin...
yok işte..!
hiç mi yok diyenelerin gerizekalılığına mı yanayım, beşiktaşlı oluşlarına mı...
yok demenin hiçi mi olur...
600 milyon lira borç...
feda t-shirt'ünün 10 liraya sahtesini alan bir taraftar...
yıllarca temlik konuşmuş gelirler...
mahkemeler...
anasını satıyım sanki her sene şampiyon oluyoruz da samet aybaba bizi zirveden uzaklaştıracak...
kusura bakmayın da, seçimlerde gördük kaçıp gidenleri de, bırakıp çekilenleri de...
kulübün ödeyebileceği paraya fit olmayan herkes gider...
beğenmiyorsanız gidin başka takımları tutun...
biz beşiktaş'ı kurtarırız...
20 sene şampiyon olmasın ulan..!
olursa anasını satıyım..!
güneşli günde mi bulduk da...
karanlık çökünce terk edicez..!
yeter artık..!
içine hepberaber sıçtık...
hepberaber temizliycez...!
BAşKA BEşiKTAş YOK..!
(bkz: kombine kartal)
bu takımı bu hale demirören değil biz getirdik aslında...
seba gitsin diye yapılan organizasyonlar demirören'e yapılmadığı...
harcamalar mali kurullardan geçtiği...
oraya buraya gidelim diye yönetime peşkeş çekildiği...
iki tane siktiriboktan transfer görünce "lisanslı huni" geyikleri yapıldığı için bugün bu yönetimi ve bu yönetimin kararlarını kimse eleştiremez...
her beşiktaşlı ister ki parasını verelim en iyi hocalar, en iyi topçular gelsin...
yok işte..!
hiç mi yok diyenelerin gerizekalılığına mı yanayım, beşiktaşlı oluşlarına mı...
yok demenin hiçi mi olur...
600 milyon lira borç...
feda t-shirt'ünün 10 liraya sahtesini alan bir taraftar...
yıllarca temlik konuşmuş gelirler...
mahkemeler...
anasını satıyım sanki her sene şampiyon oluyoruz da samet aybaba bizi zirveden uzaklaştıracak...
kusura bakmayın da, seçimlerde gördük kaçıp gidenleri de, bırakıp çekilenleri de...
kulübün ödeyebileceği paraya fit olmayan herkes gider...
beğenmiyorsanız gidin başka takımları tutun...
biz beşiktaş'ı kurtarırız...
20 sene şampiyon olmasın ulan..!
olursa anasını satıyım..!
güneşli günde mi bulduk da...
karanlık çökünce terk edicez..!
yeter artık..!
içine hepberaber sıçtık...
hepberaber temizliycez...!
BAşKA BEşiKTAş YOK..!
(bkz: kombine kartal)
anasını satıyım sanki her sene şampiyon oluyorduk da bu adam gelip bizi zirveden koparacak dediğim başlık ve şahıstır...
yok kardeşim para yok pul yok, ne bekliyorsunuz...
elin herifi günde 1 milyon lira satış hedefi koyup 1 milyonun üstünde satış yaparken, bizim feda'lar 60.000'de kalıyor...
kimi getirsinler lan morunhio'yu mu..!
bırakın abi bu işleri...
yok kardeşim para yok pul yok, ne bekliyorsunuz...
elin herifi günde 1 milyon lira satış hedefi koyup 1 milyonun üstünde satış yaparken, bizim feda'lar 60.000'de kalıyor...
kimi getirsinler lan morunhio'yu mu..!
bırakın abi bu işleri...
sözlükçe niğde'ye, küçük kardeşlerimizi görmeye doğru gittiğimiz gece...
ankara çıkışında bir tırcı kahvesinde durup, kardeşlerimize gülücükler ve umutlar götürmek üzere, gözlerimizdeki uykuyu silmemize yardımcı olan o ucube kahveyi içmiş olmanın arifesinde...
kol kola dışarı çıkıp, merdivenlerden indiğimiz an...
karşımızdaki dağların ardından yüzünü gösteren güneşi görüp...
sabahın ayazına ayazına söylediğimiz bestemizdir...
anısı büyüktür...
ankara çıkışında bir tırcı kahvesinde durup, kardeşlerimize gülücükler ve umutlar götürmek üzere, gözlerimizdeki uykuyu silmemize yardımcı olan o ucube kahveyi içmiş olmanın arifesinde...
kol kola dışarı çıkıp, merdivenlerden indiğimiz an...
karşımızdaki dağların ardından yüzünü gösteren güneşi görüp...
sabahın ayazına ayazına söylediğimiz bestemizdir...
anısı büyüktür...
göbekspor kadrosunun tamamlanması neticesinde ikincilspor'a transfer olacağım karşılaşma gibi görünmektedir...
3 kilo vermiş halimle...
oradayım...
oradayım...
kraliçem anlamına gelen, günümüzde isim olarak da yaygın bir şekilde kullanılan sözcük...
her saniyesi zevk veren ve 60 dakika kıran kırana geçen 15 nisan 2012 kartal sözlük halı saha maçında performansları gözlerden kaçmayan yazarlardan oluşturulacak, başına ya da herhangi bir yerine dingoc'un konulması ile daha da güçlü olacağına inandığım güzide takım...
siyahbeyazbiradam adlı yazarı talihsiz diz darbesi ile sakatladığından ötürü içi burkulan, kedere bürünen, özür dileyen yazardır...
GöZLER FARKLI RENK OLSA DA GöZYAşLARI AYNIDIR
çok küçük yaşta öğretmişlerdi...
iki rengin, diğer tüm renklerden daha önemli olduğunu...
Tüm renkleri sevenlere de...
Sadece kırmızı beyazı seçenlere de saygım sonsuz...
Ama açık konuşmak gerekirse iki rengi diğerlerinden kayıranlara saygım...
Daha bir sonsuz...
Bizler onlarız...
Hani hep tercih yapmak zorunda kalıp, renklerini seçenler...
Siyah & Beyaz...
Sarı Lacivert...
Bordo & Mavi...
Sarı & Kırmızı...
Kırmızı & Mavi...
Turuncu Beyaz...
özünde beyaz, bembeyaz...
Hepimize uzun yolları, parasız günleri, aşk yaralarını hatta ölümleri unutturan, acısını hafifleten, merhem olan, basit, zararsız bir sevdamız var...
Takımlarımızı, koşulsuz, şartsız ve en önemlisi karşılıksız sevmek...
Beni bilen bilir, naçizane, kendime göre Beşiktaş'lıyımdır...
iyisini kötüsünü tartışmak bana düşmez, tribün bilir, eş dost bilir...
Susarım, saygı duyarım...
inkar edemem, annem hastayken ameliyat parası toplayan dostlarım var benim...
Paketindeki çekirdek, taaki adam başı bire tane düşene kadar payşalan dostlarım...
Deplasman otobüsünde uyuyup da, başım omzuna düştüğünde...
Sırf uyanmayayım diye kıpırdamadığı için kaskatı kesilip...
3 gün baston yutmuş gibi dolaşan dostlarım...
Ayrılığımda koşan, kavuşmamda koşan, düştüğümde koşan, adımı duysa koşan dostlarım...
Renklerine sarılıp, hayata meydan okuyan..
Hayata tutunan...
Hayata dönen...
Hayatın ta kendisi olan dostlarım var...
Kavgada omuz omuza...
Sofrada yan yana...
Hayatta dip dibe...
Ama hep destek tam destek...
Bir de sevdamız var...
Hepimizin sevdası...
Tünelin sonundaki ışığı...
Denizin bitimindeki ufku görmeden inandığımız...
Sevdiğimiz sevdalarımız...
Fenerbahçe'miz...
Galatasaray'ımız...
Trabzonspor'umuz...
Karabük...
Bursa...
Tavşanlı...
Say say bitmez...
Hissiyatlar farklı olmadı ki asla...
Takımı için, 1 hafta okula yürüyerek gitmiş...
1 hafta kahvaltı etmemiş...
1 hafta aç gezmiş bizlerin, hissiyatları nasıl farklı olabilir ki...
Ben, bugün tribünde yeri belli, yurdu belli olan ben...
Babamın cebindeki son parasıyla...
Beşiktaş'ın mağlup olduğu bir maçın sonrasında...
Bana forma aldığını...
Cebimde 3 kuruş paramla, sadece o havayı içime çekebilmek uğruna...
Annemin, okulda yemem için elime tutuşturduğu ekmeği cebime koyup...
Köyiçi'nde maça gideceklerle eğlenip...
Birinin beni içeri sokması umudu, tedirginiliği ve mahsunluğu ile yürüdüğüm...
Sonu mabedime...
Sonu ikinci evime...
Sonu anneme, babama, kardeşime çıkan o çınarlı yollarda...
üşüyüp, ıslanıp yine de dibine kadar mutlu olduğum günleri nasıl unuturum...
Ben, nasıl ihanet ederim ki bana bunları hissettiren sana Beşiktaş..
Ya da sen ihanet edebilir misin Bercan, Bahadır, ismail, Gökhan...
Gözde, Pınar, Didemim, Servet Babam, Dayım Niko...
Fenerbahçe'ye ihanet edebilir misiniz...
Yusuf, Yaşar, Utku, Gökhan, Alper Sena, Burcu, Gamze...
Annem...
Galatasaray'a ihanet edebilir misiniz...
Meşale dumanıyla...
Uzun yolların soğuğuyla...
Yağmur'un...
Karın ıslaklığıyla...
iyi günle, kötü günle...
Hastalık ve sağlıkla yoğrulmuş sevdanıza, ihanet eder misiniz...
En karşılıksız aşklardan biri, hatta belki de teki değil mi bu...
Hangimiz farklı hissediyor ki...
Saldırıyorlar sebebini bilmediğim bir şekilde anılarıma, çocukluğuma, yalnızlığıma ya da kalabalığıma saldırıyorlar...
Sebebi ihaledir...
Sebebi 3 kişinin bir araya geldiğinde konuşacağı kadar büyük olan bu gücü ele geçirmektir..
Sebebi, anlatılanlardır ya da anlatılmayanlar, orası şerefinize kalmış...
O zaman ben sorayım kimsenin sormadığını...
Aklına gelmeyeni...
Bizler, aşklarımıza rest çektik...
Yol verdik yeri geldi ailemize bile...
Köpekler gibi mesailere kaldık, yollara düştük, yerlere düştük...
Aşımızdan kestik, yolumuzdan kestik...
Varlığımızdan, hayallerimizden, sesimizden, sağlığımızdan geçtik...
Bizler sadece sevdik...
Neyin ne olduğunu bilmeden...
çocuğumuzu omzumuza aldık...
Tuttuk elinden sevdiğimizi...
Kimi zaman da yalnız...
Sevdamıza geldik...
Söyleyin..!
Bizim günahımız neydi ki...
Hayatta en çok sevdiğimiz şeylere ihanet ettiniz...
Onlara zarar verdiniz...
şampiyonluklar mı bekledik...
Başarıdan başarıya koşmak mı...
Altyapımdan yetişme tek topçumu değişmem en kralına...
Ne bekledik peki transfer mi...
Yalan olan sizsiniz...
Bugün haklarında tutuksuz yargılama kararı verilen Adalı, Havutçu ve Ateş elbette ki söylemlerin dışındadır
Yarın aklanarak dönecek olanlar da öyle, sonuna kadar
Ama bu oyuna sebep olan, alet olan, başlamasına katkısı olan, bunu bize oynayanlara
Ne hakkımı helal ediyorum...
Ne affediyorum hiçbirinizi...
Başta Beşiktaş tribünlerindeki büyüklerim, dostlarım ve kardeşlerim olmak üzere...
Diğer tüm tribün büyüklerim, dostlarım ve kardeşlerime...
Yolumuz deplasmanda, tribünde, kora kor kavgada kesişmiş tüm tribüncülere selamlar olsun...
Sokaktan oyna..!
Kaldırımdan desteklemeyen namerttir..!!!
çok küçük yaşta öğretmişlerdi...
iki rengin, diğer tüm renklerden daha önemli olduğunu...
Tüm renkleri sevenlere de...
Sadece kırmızı beyazı seçenlere de saygım sonsuz...
Ama açık konuşmak gerekirse iki rengi diğerlerinden kayıranlara saygım...
Daha bir sonsuz...
Bizler onlarız...
Hani hep tercih yapmak zorunda kalıp, renklerini seçenler...
Siyah & Beyaz...
Sarı Lacivert...
Bordo & Mavi...
Sarı & Kırmızı...
Kırmızı & Mavi...
Turuncu Beyaz...
özünde beyaz, bembeyaz...
Hepimize uzun yolları, parasız günleri, aşk yaralarını hatta ölümleri unutturan, acısını hafifleten, merhem olan, basit, zararsız bir sevdamız var...
Takımlarımızı, koşulsuz, şartsız ve en önemlisi karşılıksız sevmek...
Beni bilen bilir, naçizane, kendime göre Beşiktaş'lıyımdır...
iyisini kötüsünü tartışmak bana düşmez, tribün bilir, eş dost bilir...
Susarım, saygı duyarım...
inkar edemem, annem hastayken ameliyat parası toplayan dostlarım var benim...
Paketindeki çekirdek, taaki adam başı bire tane düşene kadar payşalan dostlarım...
Deplasman otobüsünde uyuyup da, başım omzuna düştüğünde...
Sırf uyanmayayım diye kıpırdamadığı için kaskatı kesilip...
3 gün baston yutmuş gibi dolaşan dostlarım...
Ayrılığımda koşan, kavuşmamda koşan, düştüğümde koşan, adımı duysa koşan dostlarım...
Renklerine sarılıp, hayata meydan okuyan..
Hayata tutunan...
Hayata dönen...
Hayatın ta kendisi olan dostlarım var...
Kavgada omuz omuza...
Sofrada yan yana...
Hayatta dip dibe...
Ama hep destek tam destek...
Bir de sevdamız var...
Hepimizin sevdası...
Tünelin sonundaki ışığı...
Denizin bitimindeki ufku görmeden inandığımız...
Sevdiğimiz sevdalarımız...
Fenerbahçe'miz...
Galatasaray'ımız...
Trabzonspor'umuz...
Karabük...
Bursa...
Tavşanlı...
Say say bitmez...
Hissiyatlar farklı olmadı ki asla...
Takımı için, 1 hafta okula yürüyerek gitmiş...
1 hafta kahvaltı etmemiş...
1 hafta aç gezmiş bizlerin, hissiyatları nasıl farklı olabilir ki...
Ben, bugün tribünde yeri belli, yurdu belli olan ben...
Babamın cebindeki son parasıyla...
Beşiktaş'ın mağlup olduğu bir maçın sonrasında...
Bana forma aldığını...
Cebimde 3 kuruş paramla, sadece o havayı içime çekebilmek uğruna...
Annemin, okulda yemem için elime tutuşturduğu ekmeği cebime koyup...
Köyiçi'nde maça gideceklerle eğlenip...
Birinin beni içeri sokması umudu, tedirginiliği ve mahsunluğu ile yürüdüğüm...
Sonu mabedime...
Sonu ikinci evime...
Sonu anneme, babama, kardeşime çıkan o çınarlı yollarda...
üşüyüp, ıslanıp yine de dibine kadar mutlu olduğum günleri nasıl unuturum...
Ben, nasıl ihanet ederim ki bana bunları hissettiren sana Beşiktaş..
Ya da sen ihanet edebilir misin Bercan, Bahadır, ismail, Gökhan...
Gözde, Pınar, Didemim, Servet Babam, Dayım Niko...
Fenerbahçe'ye ihanet edebilir misiniz...
Yusuf, Yaşar, Utku, Gökhan, Alper Sena, Burcu, Gamze...
Annem...
Galatasaray'a ihanet edebilir misiniz...
Meşale dumanıyla...
Uzun yolların soğuğuyla...
Yağmur'un...
Karın ıslaklığıyla...
iyi günle, kötü günle...
Hastalık ve sağlıkla yoğrulmuş sevdanıza, ihanet eder misiniz...
En karşılıksız aşklardan biri, hatta belki de teki değil mi bu...
Hangimiz farklı hissediyor ki...
Saldırıyorlar sebebini bilmediğim bir şekilde anılarıma, çocukluğuma, yalnızlığıma ya da kalabalığıma saldırıyorlar...
Sebebi ihaledir...
Sebebi 3 kişinin bir araya geldiğinde konuşacağı kadar büyük olan bu gücü ele geçirmektir..
Sebebi, anlatılanlardır ya da anlatılmayanlar, orası şerefinize kalmış...
O zaman ben sorayım kimsenin sormadığını...
Aklına gelmeyeni...
Bizler, aşklarımıza rest çektik...
Yol verdik yeri geldi ailemize bile...
Köpekler gibi mesailere kaldık, yollara düştük, yerlere düştük...
Aşımızdan kestik, yolumuzdan kestik...
Varlığımızdan, hayallerimizden, sesimizden, sağlığımızdan geçtik...
Bizler sadece sevdik...
Neyin ne olduğunu bilmeden...
çocuğumuzu omzumuza aldık...
Tuttuk elinden sevdiğimizi...
Kimi zaman da yalnız...
Sevdamıza geldik...
Söyleyin..!
Bizim günahımız neydi ki...
Hayatta en çok sevdiğimiz şeylere ihanet ettiniz...
Onlara zarar verdiniz...
şampiyonluklar mı bekledik...
Başarıdan başarıya koşmak mı...
Altyapımdan yetişme tek topçumu değişmem en kralına...
Ne bekledik peki transfer mi...
Yalan olan sizsiniz...
Bugün haklarında tutuksuz yargılama kararı verilen Adalı, Havutçu ve Ateş elbette ki söylemlerin dışındadır
Yarın aklanarak dönecek olanlar da öyle, sonuna kadar
Ama bu oyuna sebep olan, alet olan, başlamasına katkısı olan, bunu bize oynayanlara
Ne hakkımı helal ediyorum...
Ne affediyorum hiçbirinizi...
Başta Beşiktaş tribünlerindeki büyüklerim, dostlarım ve kardeşlerim olmak üzere...
Diğer tüm tribün büyüklerim, dostlarım ve kardeşlerime...
Yolumuz deplasmanda, tribünde, kora kor kavgada kesişmiş tüm tribüncülere selamlar olsun...
Sokaktan oyna..!
Kaldırımdan desteklemeyen namerttir..!!!
şu meşhur "Futbolda şike Soruşturması & Temiz Kramponlar" denen operasyon ile ile ilgili yeni yazım;
"Gözler Farklı Renk Olsa da Gözyaşları Aynıdır"
Her takımın taraftarının kendinden bir şeyler bulacağına inanıyorum...
Olumlu olumsuz eleştirileriniz her zamanki gibi değerli ve önemli...
http://www.diplomathaber.com/?page=Articles&YazarID=98&ID=2340
"Gözler Farklı Renk Olsa da Gözyaşları Aynıdır"
Her takımın taraftarının kendinden bir şeyler bulacağına inanıyorum...
Olumlu olumsuz eleştirileriniz her zamanki gibi değerli ve önemli...
http://www.diplomathaber.com/?page=Articles&YazarID=98&ID=2340
(b: Sevmenin de Doğrusu Vardır Elbet & Ve Merhaba)
Allaha inanmayanlara şaşıyorum
Böylesine muhteşem bir zincir, iki atomun birbirine vurması, böylesine kusursuz bir varlık maymunların akıllanması ile oluşmuş olamaz
Allaha, hangi yoldan olursa olsun iman edenleri sığ olmak kategorisinde değerlendirenlerin, esasında ne kadar yalnız ve ne kadar acınası olduğunu görüp, öylesine üzülüyorum ki
Yürek
Hep merak etmişimdir, insanda bu dürtüleri uyandıran şey yürek midir?
Aşk, kin, nefret, riyakârlık, yalancılık, tutku, ihtiras, merhamet
Yürekte mi şekillenir bu hissiyatların hamuru?
Onca yıldız dolanırken etrafta, hepsini görmek, hepsine görünmek bir erdem midir?
Yoksa bir elzem midir?
Ya da milyarlarca yıldız arasından, sadece birinin yörüngesinde kalabilmek
Yoksa birinin kuyruğuna bağlayıp ipini, salınmak o kara delikte
Aydınlanmak ve aydınlatmak bir bilinmezlikte
Hangisi doğrudur?
Tanrının gönderdiği peygamberler
Peygamberlere gelen nameler
Namelerin tınısındaki merhemlerin özü sevgi iken
Dünyanın en küçük yapı taşı
En küçük parçacığı atom mudur?
Sevgi midir?
önce seni yaratanı seversin
Sonra kullarını, ondan ötürü
Sonra sana can vereni
Sonra elinden tutanı ya da seyredeni
Arkadaşlarını seversin, öğretmenini
Ya da nefret edersin işte ne bileyim
Sonra bir takım tutar, onu seversin
Ya da her gün saçlarını özenle taradığın bebeğini
Hayallerini
Her gece ev sessizliğe çekildiğinde, seni ziyarete gelen o çocukluk kahramanını
Bir patlıcan yemeğini
Kerevizi sevmediğin gibi
Seversin
Birileri aşk diye fısıldar kulağına
Hadi len der, güler geçersin
Bildiğin gezegenleri sayar, geyiğe vurursun
Aşk diye fısıldar biri, Mevlanayı
şems-i hatırlarsın
Aşk der biri kulağına
Aşk der, aşk
Amen dersin, bismillah dersin, hü çeker gidersin
Aşk fısıldar kulağına
Kalmamıştır der, tozlu rafları işaret edersin
Yollara düşersin
Yıllara düşersin
Yerlere düşersin
Alır başını gidersin
Aşk der biri
Sıcak bir sestir o
Annen gibi
De değil
Sanki baban gibi
De o da olabilir
Rabbin gibi
De tövbe hâşâ
Güneş gibi
De yakar diye korkma
Yağmur gibi
De ıslanmaktan yorulma
Yol gibi
De uzar, aldırma
çocuk gibi
De büyüt onu, bırakma
inandın işte bak gördün mü?
Okurken, yaşarken, düşlerken inandın
Kalanı koca bir yalan
insanları sev
Sokak köşesinde selpak satanın derdini dinledin mi hiç?
Sana cam silmek için el uzatana nasılsın diye sor bir
Dinle
Ve sev, ait olduğun şehrin o her yerine küfrettiğin sokaklarını
Bindiğin otobüsün, kendi nefesine yazı yazma imkânı veren o ucube camını
Eğil, kaçacağını bilsen de bir kediyi yanına çağır
Görürsen bir cenaze arabası, dur, gerçek hayata uğurlanana sessiz bir dua haykır
Yalan söyleme ey dost
öleceğini bilsen söyleme
Nefret etme kimseden
Bu tohumun bahçende büyümesine izin verme
Tanrı ekti bahçene bu sevgi denen çiçeği
Sen onun hediyesine, başka gözlerde ihanet etme
Ne varsa sev sana gelen, rüzgâr olsa da bilinçsiz
Velhasıl sevgiye, aşka hürmetimiz sonsuzdur
Ama beyazına
Sadece doğru, dosdoğru ol
Kaybedeceğin en fazla hayattır, unutma
Beyaz kalasınız
Ki erdem olan budur
Allaha inanmayanlara şaşıyorum
Böylesine muhteşem bir zincir, iki atomun birbirine vurması, böylesine kusursuz bir varlık maymunların akıllanması ile oluşmuş olamaz
Allaha, hangi yoldan olursa olsun iman edenleri sığ olmak kategorisinde değerlendirenlerin, esasında ne kadar yalnız ve ne kadar acınası olduğunu görüp, öylesine üzülüyorum ki
Yürek
Hep merak etmişimdir, insanda bu dürtüleri uyandıran şey yürek midir?
Aşk, kin, nefret, riyakârlık, yalancılık, tutku, ihtiras, merhamet
Yürekte mi şekillenir bu hissiyatların hamuru?
Onca yıldız dolanırken etrafta, hepsini görmek, hepsine görünmek bir erdem midir?
Yoksa bir elzem midir?
Ya da milyarlarca yıldız arasından, sadece birinin yörüngesinde kalabilmek
Yoksa birinin kuyruğuna bağlayıp ipini, salınmak o kara delikte
Aydınlanmak ve aydınlatmak bir bilinmezlikte
Hangisi doğrudur?
Tanrının gönderdiği peygamberler
Peygamberlere gelen nameler
Namelerin tınısındaki merhemlerin özü sevgi iken
Dünyanın en küçük yapı taşı
En küçük parçacığı atom mudur?
Sevgi midir?
önce seni yaratanı seversin
Sonra kullarını, ondan ötürü
Sonra sana can vereni
Sonra elinden tutanı ya da seyredeni
Arkadaşlarını seversin, öğretmenini
Ya da nefret edersin işte ne bileyim
Sonra bir takım tutar, onu seversin
Ya da her gün saçlarını özenle taradığın bebeğini
Hayallerini
Her gece ev sessizliğe çekildiğinde, seni ziyarete gelen o çocukluk kahramanını
Bir patlıcan yemeğini
Kerevizi sevmediğin gibi
Seversin
Birileri aşk diye fısıldar kulağına
Hadi len der, güler geçersin
Bildiğin gezegenleri sayar, geyiğe vurursun
Aşk diye fısıldar biri, Mevlanayı
şems-i hatırlarsın
Aşk der biri kulağına
Aşk der, aşk
Amen dersin, bismillah dersin, hü çeker gidersin
Aşk fısıldar kulağına
Kalmamıştır der, tozlu rafları işaret edersin
Yollara düşersin
Yıllara düşersin
Yerlere düşersin
Alır başını gidersin
Aşk der biri
Sıcak bir sestir o
Annen gibi
De değil
Sanki baban gibi
De o da olabilir
Rabbin gibi
De tövbe hâşâ
Güneş gibi
De yakar diye korkma
Yağmur gibi
De ıslanmaktan yorulma
Yol gibi
De uzar, aldırma
çocuk gibi
De büyüt onu, bırakma
inandın işte bak gördün mü?
Okurken, yaşarken, düşlerken inandın
Kalanı koca bir yalan
insanları sev
Sokak köşesinde selpak satanın derdini dinledin mi hiç?
Sana cam silmek için el uzatana nasılsın diye sor bir
Dinle
Ve sev, ait olduğun şehrin o her yerine küfrettiğin sokaklarını
Bindiğin otobüsün, kendi nefesine yazı yazma imkânı veren o ucube camını
Eğil, kaçacağını bilsen de bir kediyi yanına çağır
Görürsen bir cenaze arabası, dur, gerçek hayata uğurlanana sessiz bir dua haykır
Yalan söyleme ey dost
öleceğini bilsen söyleme
Nefret etme kimseden
Bu tohumun bahçende büyümesine izin verme
Tanrı ekti bahçene bu sevgi denen çiçeği
Sen onun hediyesine, başka gözlerde ihanet etme
Ne varsa sev sana gelen, rüzgâr olsa da bilinçsiz
Velhasıl sevgiye, aşka hürmetimiz sonsuzdur
Ama beyazına
Sadece doğru, dosdoğru ol
Kaybedeceğin en fazla hayattır, unutma
Beyaz kalasınız
Ki erdem olan budur
(bkz: dingoc)
anasını sattığımının bombacıları ikisini de aynı renk yapsa, kabloyu kesen lavuğun yüzündeki ifadeyi düşünemiyorum dediğim sorunsaldır...
arım küre biçiminde olan ve yapıyı örten dam, kümbet...
Palamut, torik vb. balıklardan dilim dilim kesilerek yapılan salamura...
irade ve yargıları aşan güçlü bir coşku...
Raflı, taşınabilir, küçük dolap...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?