kaptan'dan yazılar

kaptan
(b: Sevmenin de Doğrusu Vardır Elbet & Ve Merhaba)

Allah’a inanmayanlara şaşıyorum…
Böylesine muhteşem bir zincir, iki atomun birbirine vurması, böylesine kusursuz bir varlık maymunların akıllanması ile oluşmuş olamaz…
Allah’a, hangi yoldan olursa olsun iman edenleri sığ olmak kategorisinde değerlendirenlerin, esasında ne kadar yalnız ve ne kadar acınası olduğunu görüp, öylesine üzülüyorum ki…

Yürek…
Hep merak etmişimdir, insanda bu dürtüleri uyandıran şey yürek midir?
Aşk, kin, nefret, riyakârlık, yalancılık, tutku, ihtiras, merhamet…
Yürekte mi şekillenir bu hissiyatların hamuru?

Onca yıldız dolanırken etrafta, hepsini görmek, hepsine görünmek bir erdem midir?
Yoksa bir elzem midir?
Ya da milyarlarca yıldız arasından, sadece birinin yörüngesinde kalabilmek…

Yoksa birinin kuyruğuna bağlayıp ipini, salınmak o kara delikte…
Aydınlanmak ve aydınlatmak bir bilinmezlikte…
Hangisi doğrudur?

Tanrının gönderdiği peygamberler…
Peygamberlere gelen nameler…
Namelerin tınısındaki merhemlerin özü sevgi iken…

Dünyanın en küçük yapı taşı…
En küçük parçacığı atom mudur?
Sevgi midir?

önce seni yaratanı seversin…
Sonra kullarını, ondan ötürü…
Sonra sana can vereni…
Sonra elinden tutanı ya da seyredeni…
Arkadaşlarını seversin, öğretmenini…
Ya da nefret edersin işte ne bileyim…
Sonra bir takım tutar, onu seversin…
Ya da her gün saçlarını özenle taradığın bebeğini…
Hayallerini…
Her gece ev sessizliğe çekildiğinde, seni ziyarete gelen o çocukluk kahramanını…
Bir patlıcan yemeğini…
Kerevizi sevmediğin gibi…
Seversin…

Birileri aşk diye fısıldar kulağına…
Hadi len der, güler geçersin…
Bildiğin gezegenleri sayar, geyiğe vurursun…
Aşk diye fısıldar biri, Mevlana’yı…
şems-i hatırlarsın…
Aşk der biri kulağına…
Aşk der, aşk…
Amen dersin, bismillah dersin, hü çeker gidersin…


Aşk fısıldar kulağına…
Kalmamıştır der, tozlu rafları işaret edersin…
Yollara düşersin…
Yıllara düşersin…
Yerlere düşersin…
Alır başını gidersin…
Aşk der biri…
Sıcak bir sestir o…
Annen gibi…
De değil…
Sanki baban gibi…
De o da olabilir…
Rabbin gibi…
De tövbe hâşâ…
Güneş gibi…
De yakar diye korkma…
Yağmur gibi…
De ıslanmaktan yorulma…
Yol gibi…
De uzar, aldırma…
çocuk gibi…
De büyüt onu, bırakma…

inandın işte bak gördün mü?
Okurken, yaşarken, düşlerken inandın…
Kalanı koca bir yalan…

insanları sev…
Sokak köşesinde selpak satanın derdini dinledin mi hiç?
Sana cam silmek için el uzatana nasılsın diye sor bir…
Dinle…
Ve sev, ait olduğun şehrin o her yerine küfrettiğin sokaklarını…
Bindiğin otobüsün, kendi nefesine yazı yazma imkânı veren o ucube camını…
Eğil, kaçacağını bilsen de bir kediyi yanına çağır…
Görürsen bir cenaze arabası, dur, gerçek hayata uğurlanana sessiz bir dua haykır…

Yalan söyleme ey dost…
öleceğini bilsen söyleme…
Nefret etme kimseden…
Bu tohumun bahçende büyümesine izin verme…

Tanrı ekti bahçene bu sevgi denen çiçeği…
Sen onun hediyesine, başka gözlerde ihanet etme…
Ne varsa sev sana gelen, rüzgâr olsa da bilinçsiz…

Velhasıl sevgiye, aşka hürmetimiz sonsuzdur…
Ama beyazına…

Sadece doğru, dosdoğru ol…
Kaybedeceğin en fazla hayattır, unutma…

Beyaz kalasınız…
Ki erdem olan budur…
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol