bu akşam[ybkz]swh[/ybkz] beşiktaş hücumlarını tek başına ayakta tutan adamdır. üçlük at erceg, boyalı alandan sayı bul erceg, orta mesafe şut sok erceg. diğer arkadaşlar akşam sporuna mı geldiler acaba?
üçüncü çeyrek sonu itibariyle farkı 18 sayıdan 5'e düşürdüğümüz maçtır. galatasaray medical park'ın serbest atış yüzdesi %50'lerde. dördüncü çeyrek çetin geçecek gibi.
aynı zamanda fransızca eğitim veren marmara üniversitesi kamu yönetimi bölümü mezunudur.
bucaspor'un 18 yaşındaki müthiş orta saha oyuncusu. çift yönlü dediğimiz cinsten. iyi bir hocanın eline düşerse bu başlık sayfalarca dolar a dostlar. özetle iyi iş başarılmış. tebrikler.
edit: elbette u 19 milli takımının da değişilmezlerinden. şimdi lütfen bu çocukları nakış gibi işleyecek bir hoca.
edit: elbette u 19 milli takımının da değişilmezlerinden. şimdi lütfen bu çocukları nakış gibi işleyecek bir hoca.
(vurgula: lokomotiv moskova) ile yüklü bir kontrat imzalayarak şahsıma rusya'da devlet demir yollarının bu sene bilançosunda ciddi oranda kâr açıkladığını düşündürten hırvat teknik adam.
bir taraftar, desteklediği takımın başına geçen teknik direktörün ne gibi vasıflara sahip olmasını ister. heyecanlı? hırslı? genç? eğitimli? lider? otoriter? tecrübeli? çalışkan?. soru bankasının sermayesini daha da arrtırmak mümkün. homojen bir futbol anlayışına sahip taraftar profili söz konusu olmadığından bu tip bir sualin tek bir cevabı olması da mümkün değil. bana göre bundan daha önemli olan soru, sportif ve mali açıdan mevcut durumuyla beşiktaş'ın ihtiyacı olan teknik adam tipi ne olmalıdır? (vurgula: slaven bilic ) ismi bu ihtiyacı hangi oranda karşılamaktadır?
slaven bilic'in beşiktaş'ın başına geçmesini hararetle savunurken ne tip argümanlar ileri sürüyoruz. genç, heyecanlı, hırslı, hukuk eğitimi almış, müzikten çok iyi anlıyor. peki sonra?. sonrası aslında muğlak. 2001 yılında yetişiği takım olan (vurgula: hajduk split ) bünyesinde çok da uzun olmayan bir kulüp hocalığı geçmişi ve hemen sonrasında hırvatistan milli takımı serüveni. 1990'lı yıllarda kendisinin de içinde bulunduğu (vurgula: zvonimir boban), (vurgula: alen boksic), (vurgula: davor suker), robert prosinecki, (vurgula: robert jarni) gibi isimlerden oluşan altın jenerasyonun bir benzerini teknik direktörlüğü döneminde yeniden yakaladığını söylemek yanlış olmaz. ancak açık konuşmak gerekirse önemli oyunculardan kurulu hırvatistan milli takımının başında çok da muazzam başarılar elde ettiğini söylemek güç. euro 2008'de yarı finalinde oturmuş bir oyun şablonu olmayan tamamen kaos futboluna ve aşırı motivasyona dayalı fatih terim yönetimindeki milli takımımıza kaybetmesi; bizim için her ne kadar büyük bir sevinç vesilesi teşkil etse de, bilic ve hırvat futbolu açısından ağır bir eleştirinin ana fikridir. yine onun yönetimindeki hırvatistan milli takımı'nın 2012 avrupa şampiyonası eleme grubunu kadro açısından belki de avrupa'nın en vasat takımı olarak gösterebileceğimiz yunanistan'ın arkasında ikinci olarak bitirmesi dikkate alınması gereken bir başka husus olup, hırvat basını tarafından hedef tahtasına konulması çok da uzak bir geçmişe karşılık gelmez. hatta açık konuşmak gerekirse türkiye hırvatistan baraj maçı öncesi elenen takımın hocasının çalıştırdığı takımın başındaki son maçı olacağı ayan beyan bellidir. piyango guss hiddink'e vurmuştur.
bir başka kafamı meşgul eden konu ise bilic'in futbol anlayışının ne olduğu ile ilgili. sadece arada sırada televizyon yayını olduğunda takip ettiğimiz bir hırvatistan var. maçın önemine göre mentalite ve saha dizilişi değişikilik arz edeceğinden kesin bir hüküm sahibi olmak mümkün değil. futbolu yakından takip eden arkadaşlarla konuşma esnasında soruyorum: "slaven bilic'in futbol anlayışı nedir?". el cevap: "hücum futbolunu benimser." "yani?". işte yanisi yok. eldeki tek veri "hücum futbolunu benimser" gibi oldukça genel geçer bir yargı. samimi olarak merak ediyorum, eğer bu konu hakkında detaylı bir bilgiye sahip olan arkadaşım varsa lütfen yazsın. okumak istiyorum. çünkü bilmiyorum. gerçekten bilmiyorum. duyduğum, okduğum şeyler hep aynı. genç, hırslı, heyecanlı, agresif, motivasyon ustası. aslında iyi eğitim almış hırvat tarzı bir fatih terim'den mi bahsediyoruz?
beşiktaş açısından duruma bakalım. hiç tanımadığı bir ülkede mali anlamda küçülmeye gidileceği belli olan, sadece psikolojik açıdan değil, teknik taktik bilgisi açısından da son derece çökük durumda olan bir beşiktaş kadrosunu yeniden ayağa kaldıracak, ona belli bir oyun karakteri, bir futbol felsefesi aşılayacak ideal teknik adam slaven bilic midir? bir çırpıda evet demek benim açımdan oldukça zor. özellikle maddi açıdan son derece gerilimli ve stresli bir sürece girecek olan beşiktaş'ın karşılaşabilmesi muhtemel yapısal sorunlar karşısında karşımızda nasıl bir bilic bulacağız? bunlar benim zihinimi uzunca bir süre meşgul etti açıkçası.
bana göre bu tip süreçte -şayet bir yabancı teknik adam düşünülürse, hoş henüz tayfur havutçu'nun ayrılıp ayrılmayacağını bile bilemiyoruz- tecrübeli, mental açıdan çökmüş bir takımı diplerden alıp - lig sıralamasını kastetmiyorum- akıllı bir planlama ve stratejiyle aşama aşama tepeye taşıyabilecek bir açıdan öğretmen nitelikli bir teknik direktörle anlaşılması beşiktaş'ın menfaatine olacaktır. daha açığı bana göre beşiktaş'ın (vurgula: bobby robson), (vurgula: jupp derwall), (vurgula: udo lattek) tarzı bir futbol (vurgula: hocasına) ihtiyacı var.
slaven bilic şu aşamada kaçan balık mıdır? belki. büyük mü olacaktır. bunu bilemeyiz. ancak önümüzdeki sene rusya ligine daha bir alıcı gözle bakacağımız da başka bir gerçek.
meramım budur. saygılar sunarım.
bir taraftar, desteklediği takımın başına geçen teknik direktörün ne gibi vasıflara sahip olmasını ister. heyecanlı? hırslı? genç? eğitimli? lider? otoriter? tecrübeli? çalışkan?. soru bankasının sermayesini daha da arrtırmak mümkün. homojen bir futbol anlayışına sahip taraftar profili söz konusu olmadığından bu tip bir sualin tek bir cevabı olması da mümkün değil. bana göre bundan daha önemli olan soru, sportif ve mali açıdan mevcut durumuyla beşiktaş'ın ihtiyacı olan teknik adam tipi ne olmalıdır? (vurgula: slaven bilic ) ismi bu ihtiyacı hangi oranda karşılamaktadır?
slaven bilic'in beşiktaş'ın başına geçmesini hararetle savunurken ne tip argümanlar ileri sürüyoruz. genç, heyecanlı, hırslı, hukuk eğitimi almış, müzikten çok iyi anlıyor. peki sonra?. sonrası aslında muğlak. 2001 yılında yetişiği takım olan (vurgula: hajduk split ) bünyesinde çok da uzun olmayan bir kulüp hocalığı geçmişi ve hemen sonrasında hırvatistan milli takımı serüveni. 1990'lı yıllarda kendisinin de içinde bulunduğu (vurgula: zvonimir boban), (vurgula: alen boksic), (vurgula: davor suker), robert prosinecki, (vurgula: robert jarni) gibi isimlerden oluşan altın jenerasyonun bir benzerini teknik direktörlüğü döneminde yeniden yakaladığını söylemek yanlış olmaz. ancak açık konuşmak gerekirse önemli oyunculardan kurulu hırvatistan milli takımının başında çok da muazzam başarılar elde ettiğini söylemek güç. euro 2008'de yarı finalinde oturmuş bir oyun şablonu olmayan tamamen kaos futboluna ve aşırı motivasyona dayalı fatih terim yönetimindeki milli takımımıza kaybetmesi; bizim için her ne kadar büyük bir sevinç vesilesi teşkil etse de, bilic ve hırvat futbolu açısından ağır bir eleştirinin ana fikridir. yine onun yönetimindeki hırvatistan milli takımı'nın 2012 avrupa şampiyonası eleme grubunu kadro açısından belki de avrupa'nın en vasat takımı olarak gösterebileceğimiz yunanistan'ın arkasında ikinci olarak bitirmesi dikkate alınması gereken bir başka husus olup, hırvat basını tarafından hedef tahtasına konulması çok da uzak bir geçmişe karşılık gelmez. hatta açık konuşmak gerekirse türkiye hırvatistan baraj maçı öncesi elenen takımın hocasının çalıştırdığı takımın başındaki son maçı olacağı ayan beyan bellidir. piyango guss hiddink'e vurmuştur.
bir başka kafamı meşgul eden konu ise bilic'in futbol anlayışının ne olduğu ile ilgili. sadece arada sırada televizyon yayını olduğunda takip ettiğimiz bir hırvatistan var. maçın önemine göre mentalite ve saha dizilişi değişikilik arz edeceğinden kesin bir hüküm sahibi olmak mümkün değil. futbolu yakından takip eden arkadaşlarla konuşma esnasında soruyorum: "slaven bilic'in futbol anlayışı nedir?". el cevap: "hücum futbolunu benimser." "yani?". işte yanisi yok. eldeki tek veri "hücum futbolunu benimser" gibi oldukça genel geçer bir yargı. samimi olarak merak ediyorum, eğer bu konu hakkında detaylı bir bilgiye sahip olan arkadaşım varsa lütfen yazsın. okumak istiyorum. çünkü bilmiyorum. gerçekten bilmiyorum. duyduğum, okduğum şeyler hep aynı. genç, hırslı, heyecanlı, agresif, motivasyon ustası. aslında iyi eğitim almış hırvat tarzı bir fatih terim'den mi bahsediyoruz?
beşiktaş açısından duruma bakalım. hiç tanımadığı bir ülkede mali anlamda küçülmeye gidileceği belli olan, sadece psikolojik açıdan değil, teknik taktik bilgisi açısından da son derece çökük durumda olan bir beşiktaş kadrosunu yeniden ayağa kaldıracak, ona belli bir oyun karakteri, bir futbol felsefesi aşılayacak ideal teknik adam slaven bilic midir? bir çırpıda evet demek benim açımdan oldukça zor. özellikle maddi açıdan son derece gerilimli ve stresli bir sürece girecek olan beşiktaş'ın karşılaşabilmesi muhtemel yapısal sorunlar karşısında karşımızda nasıl bir bilic bulacağız? bunlar benim zihinimi uzunca bir süre meşgul etti açıkçası.
bana göre bu tip süreçte -şayet bir yabancı teknik adam düşünülürse, hoş henüz tayfur havutçu'nun ayrılıp ayrılmayacağını bile bilemiyoruz- tecrübeli, mental açıdan çökmüş bir takımı diplerden alıp - lig sıralamasını kastetmiyorum- akıllı bir planlama ve stratejiyle aşama aşama tepeye taşıyabilecek bir açıdan öğretmen nitelikli bir teknik direktörle anlaşılması beşiktaş'ın menfaatine olacaktır. daha açığı bana göre beşiktaş'ın (vurgula: bobby robson), (vurgula: jupp derwall), (vurgula: udo lattek) tarzı bir futbol (vurgula: hocasına) ihtiyacı var.
slaven bilic şu aşamada kaçan balık mıdır? belki. büyük mü olacaktır. bunu bilemeyiz. ancak önümüzdeki sene rusya ligine daha bir alıcı gözle bakacağımız da başka bir gerçek.
meramım budur. saygılar sunarım.
koç (b: oktay mahmuti ) ile son iki yılı opsiyonlu olmak üzere 4 yıllık sözleşme yenileyen takım.
http://tinyurl.com/chxn44q
http://tinyurl.com/chxn44q
istanbul büyükşehir belediyespor ile olan sözleşmesi karşılıklı anlaşılarak feshedilen teknik direktör. yerine düşünülen isimler arasında oldukça tanıdık birisi var. (bkz: carlos carvalhal)
(b: fabrizio ravanelli ) de sanırım bu tanıma dahil olabilir.[ybkz]swh[/ybkz]
real madrid efsanesi arjantinli futbol adamı. sportif direktörlüğü boyunca (b: los galacticos)'un bir arada yer almasının en büyük sebebidir kendisi. aynı zamanda raul gonzalez'i 17 yaşında sahaya sürerek dünya futboluna tanıtmıştır.(b: raul gonzalez ) de bunun farkında olacak ki ilk oğluna jorge ismini vermiştir. 2011 mayıs ayında jose mourinho ile yıldızının bir türlü barışmaması, sportif direktörlük görevine son verilmesine neden olmuştur. yaşı geçkin real madrid taraftarlarının boğazında yumruk gibi düğümlenmiştir bu olay.
(bkz: öksüz başlık sevmeyen birkaç iyi adam)
(bkz: öksüz başlık sevmeyen birkaç iyi adam)
müthiş bir saygınlığı var şüphe yok. batılıların (vurgula: trash talk ) dediği işi de zamanında ve yerinde yapan bir adam. çalıştırdığı takıma çalıştırdığı süre içerisinde aşkla bağlı. o yüzden o gelene kadar real madrid, o geldikten sonra mourinho'nun real madrid'i diye başlıyor tüm cümleler. az buz değil. chelsea teknik direktörü iken cezalı olduğu bir şampiyonlar ligi maçında çamaşır sepeti içinde stamford bridge'e girip devre arası takımına taktik veren bir adamdan bahsediyoruz. ama ben yine biraz gıcıklık yapayım;
tam yılın spor adamı diyecektim ki, (bkz: dusan ivkovic). [ybkz]swh[/ybkz]
tam yılın spor adamı diyecektim ki, (bkz: dusan ivkovic). [ybkz]swh[/ybkz]
la liga gibi bir ligde 100 puan, 121 gol istatistiği ile tebrik edilmesi gereken takımdır. hatta yılın spor olayına imza atmışlardır da diyecektim ki, (bkz: 13 mayıs 2012 cska moskova olympiakos euroleague final four final maçı).
henüz büyük oyuncu değildir. bu kafa ile giderse olacağı da yoktur. ağabeylerine bir danışsa iyi olur.
(bkz: aleksandar djordjevic)
(bkz: predrag danilovic)
euroleague finali öncesi son idmanı iptal edip, oyuncularını makarna yemeye götürmüştür.
(bkz: 13 mayıs 2012 cska moskova olympiacos maçı)
aman tanrım
olympiakos, 19 sayılık farkı 5 sayıya düşürdü. dusan ivkovic, "bu kadar kolay olmayacak" diyor.
mümkünse somut adım atmamasını dilediğim beşiktaş eski futbol şubesi sorumlusu. demirspor'u da katmış işin içine. hemşire dil altı hapımı getir.
http://tinyurl.com/892pmy3
http://tinyurl.com/892pmy3
ilk çeyreği 10-7 cska moskova'nın önde tamamladığı maç. şu ana kadar bir euroleague finalinde ilk çeyrekte toplam 17 sayı oldu mu bilmiyorum.
atlanta hawks'ı 4-2 ile geride bıraktıktan sonra oynamaya başladığı 76'ers serisinin ilk maçında rakibini td garden'da 92-91 mağlup ederek 1-0 öne geçen takım. birileri kevin garnett'e gençlik iksiri içirmiş, keçi boynuzu kemirtmiş ya da kuvvet macunu yedirtmiş olmalı. fena. çok fena.
genellikle önemli maçlardan sonra elde edilen galibiyetler sonrasında kazanan takımın teknik direktörünü/koçunu soyunma odasına doğru ilerlerken alıkoyan televizyon muhabiri repliği. açılımı "hocam çok stresli bir süreçten geçip maçı/şampiyonluğu/ uluslararası bir turnuvaya katılmayı kazanabilirsin. mutlaka bunu da bir an önce soyunma odasına gidip oyuncularına kutlamak istiyorsun. ama şu mikrofona üç - beş kelam etmeden seni şuradan şuraya salmam." şeklinde özetlenebilir.
birinci aşamada "hocam" diye seslenilir. hoca yorgundur başıyla şöyle bir selam verir ve "daha sonra" anlamına gelecek işaretler yapar. hemen arkasından acar muhabirlerimiz ikinci hamleyi gerçekleştirir. "hocam canlı yayındayız". kolundan tutup, kameranın alacağı şekilde adamı bir de yanlarına çekerler. haaa bak o zaman işler değişir. yani canlı yayında da konuşmayacaksan daha ne zaman konuşacaksın be adam. işi daha da garantiye almak için üçüncü replik gelir. "şu anda bütün türkiye ekran başında, sizin ağzınızdan çıkacak sözleri bekliyor." sanırsın adam memur maaş zamlarını açıklayacak.
aynı şeyi yabancı hocalara/koçlara ingilizce yapıyorlar, adamlar umursamadan soyunma odasının yolunu tutunca bunların suratındaki o "haydaaa" ifadesi yok mu. hayal-i cihan değer.
birinci aşamada "hocam" diye seslenilir. hoca yorgundur başıyla şöyle bir selam verir ve "daha sonra" anlamına gelecek işaretler yapar. hemen arkasından acar muhabirlerimiz ikinci hamleyi gerçekleştirir. "hocam canlı yayındayız". kolundan tutup, kameranın alacağı şekilde adamı bir de yanlarına çekerler. haaa bak o zaman işler değişir. yani canlı yayında da konuşmayacaksan daha ne zaman konuşacaksın be adam. işi daha da garantiye almak için üçüncü replik gelir. "şu anda bütün türkiye ekran başında, sizin ağzınızdan çıkacak sözleri bekliyor." sanırsın adam memur maaş zamlarını açıklayacak.
aynı şeyi yabancı hocalara/koçlara ingilizce yapıyorlar, adamlar umursamadan soyunma odasının yolunu tutunca bunların suratındaki o "haydaaa" ifadesi yok mu. hayal-i cihan değer.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?