confessions

ederson

4. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 722
  2. takipçi 0
  3. puan 19611

forza beşiktaş

ederson
phpbb'den vbulletin'e geçişi yüzüne gözüne bulaştırmış yöneticilerinin bulunduğu foruma sahip internetin kapalı tribünü.

eski forumun bitmek bilmeyen üyelik problemleri devam edecekse eski popüleritesi devam eder mi bilemiyorum doğrusu. kalite olarak yerlerde olsa bile haber1903'ün forumunun sitenin ekmeğini yediği şu günleri de düşünürsek; "zor dostum zor".

sözlük yazarlarının itirafları

ederson
bazı bazı nispeten ışıltılı anılarla dolu yakın geçmişi şöyle bir düşünüyorum, bu dibe vuruşun başlangıcını tespit etmeye çalışıyorum. sevimsiz, ilgisiz, motivasyonunu ve insanlara olan güvenini kaybetmiş tam anlamıyla bir kaybedenin, kayıp günler penceresinden içeri bakmasını sağlayacak gözleri arıyorum. çünkü hastayım artık, bunu kabullendim. uyku bozukluklarım hastalığa evrildi ve bu da başka psikolojik fobilere neden olmakta. böyle farkediş zamanlarında insan ister istemez düşünüyor bazı şeyleri. o düşüşün nerede başladığını ve uzun günler sonunda buluyor nihayet.

"sen mükemmelsin"

bir erkeğin, bir kızdan duyabileceği en şahane iltifat sanırım bu. hiç söylememiş olmasını yeğlerdim, gerçekten. haketme/haketmeme mevzusu değil bu; bu kısa cümle var ya kısa cümle, insanı öyle bir baskı altına sokuyor ki, deplasman derbisindeki savunma oyuncusu gibi hissediyorsun kendini yemin ediyorum. ve böyle bir baskı altında yaşarken, onunla farklı şehirlerde olmak? ilk uykuların aksadığı, akabinde haplara başlanan o zamanlar. 3-4 sene evveli işte. yürümeyeceğini açık açık söylememe, zamana ihtiyacımız olduğunu söylediğim halde bana neden öyle bir laf kurdu ki şimdi? ağladı, tek silahı kontraatak olan yılmaz vural gibi davrandı oltaya getirdi beni, şans verdim çünkü dünyanın en boktan iyimser insanıyım. bok vardı verdim, bok vardı ağladı.

hayatımın üç yılını paylaştık sürekli uzak şehirlerde. hiç tanımadık oysa birbirimizi, hiç şansımız olmadı. o tercih döneminde yazdığım şehirleri sormuştu, bense inatla söylememiştim. oysa söylemiş olsaydım ve şans da biraz yaver gitseydi şansımız olacaktı ilk defa. bunu biliyordum tabi, sandığı kadar bencil değildim. ama o boktan düşünce tarzım yüzünden olası güzel zamanların üzerine güzelce sifon çektim. çünkü ben çok bencil bir adamdım, öyle ki eski sevgilisinin peşinden istanbulları yazıp da açıkta kalan bir insan, yine aynı duyguyu yaşamasın da mantıklı ve istediği tercihleri yapabilsin diye bencillik etmiştim. tabi bunu o hiç bilmedi, anlamadı, bilse de bilmemezlikten, anlasa da anlamamazlıktan geldi orası ayrı.

yazlıktaydım, 40 yılda bir geliyordu o da. kayıtlar için gitmem gerekiyordu benim, çünkü yeni bir şehri bilen eski arkadaşla gitme fırsatım vardı ve o zorlu ilk günleri atlatmayı planlıyordum böylece. sonra ne mi oldu? ben gittim ve bu şapkadan tavşan çıkartan arkadaşımız akşamı yazlığa gelmiş, onu öğrendim. lan? ben dumura uğradım tabi. insan akşamından bari anagramlı falan bir şekilde pas atar bre allahsız! açık ve net göt gibi hissetim kendimi, öyle husursuz oldum. dönemedim de geri, kalacak yer parasıydı falandı filandı derken beş kuruşsuz kalmıştım. ben böyle bir psikoloji içindeyken o gününü gün etmekle meşgul oldu yazlıkta, utanmadan da yine beni suçlu ilan etti tabi.

ardından gel zaman git zaman üni. hayatına adapte oldum ve son cenabetliğin ardından "yok dostum olmayacak herhalde bu iş böyle" demeye başladım. ilk başlarda fırtınalı bir ergenlik arkadaşlığından yeni fırlamış bir embesil olan ben, kendisinin ani ve güçlü ilgisi-sevgisi karşısında afallamış olan ben zamanla aslında hiç tanımadığım bir insanı sevmeye başlamıştım da haberim yokmuş aslında. bunu her dangoz gibi onlarca kez usulca ayrıldıktan sonra farketmiş olmaksa ayrı bir klişe tabi. ben türk filmi tadında bir pişmanlığın içindeyken onun bir kaç gün arayla attığı mesajlarla bir şekilde barıştık yine. ama bu defa başkaydı, kendisi de şaşırırdı bu başkalığa. ona derdim ki, "bazen tek ihtiyacınız olan bir ışık yakmaktır.". evet bunu derdim, böyle de aforizmalar sıçan bir adamdım o zamanlar.

herşey güzelce devam ederken -ki buraları aslında kısa geçiştiriyorum- benim kıskançlık krizlerim başlamış, kilometrelerin etkisiyle daha da şiddetlenmişti. öyle bir hâle geliyordu ki artık, bana "mükemmel" olduğumu söyleyen o kızın bildiğin hayatına engel olduğumu fark ediyordum. uzunca bir süre buna engel olmaya çalıştım, ama bu defa farklıydı ya işte gerçekten bu ilkel duyguyu bastıramıyordum, bildiğin kalp kırıyordum, hiç olmadığım bir adama evriliyordum. bu asla olmak istemeyeceğim türden bir insandı ve kendimi aldığı paranın altında ezilen futbolcu tarzı o psikolojiden hiç arındıramadım. ardından uykunun yine uğramadığı, scotch'ların ardı arkası kesilmediği bir gecede uzunca mesaj attım o uykuduyken. kafama sıçayım. lan oğlum, olmadı gündüz telefon edip söyler insan dediğinizi duyar gibiyim. açıkça söylüyorum, ben boktan bir korkağım ve o lanet tatlı ses tonunu duyacağım için bunu yapamadım. yapamadım birader işte.

sıfırı tüketeceğim zamanlara yakın günlere denk gelir bu zamanlar. o vakitten sonra hiçbirşey eskisi gibi olmadı. yine konuştuk, arkadaş kaldık ama bitti yani işte bitti. bozulmuş bir eski plaktan farkımız yoktu, atıldık çöpe. aslında hikayenin gerisini anlatsam mı bilemiyorum ama şöyle bir kısa özet geçmek gerekirse, bu arkadaş ve başka yakın bir arkadaş benim üni. kaydı mevzusu yüzünden olmadığım bir ortamda kanka-göt ayakları sergilenmiş ve şimdi sevgili olmuşlar bu elemanla. bunu çok önceden kestirdiğim için şaşırmadım ama kırıldım, yalan yok. nedeni de benim hayatımdaki en cesur insan olarak bildiğim bu kızcağızın bana bunu söylemeye götü yememiş olması, o arkadaş kalma zamanlarında. ki bu cesurluk mevzusunu da yüzlerce defa söyledim ona. zaten son veda konuşmasında, birbirimizin hayatından tamamıyla çıkacağımıza söz vermiştik, numaraları falan, face, twitter hesaplarını da silmiştik ve demiştik ki kendimizi birbirimize karşı sorumlu hissetmeyeceğiz asla diye. ha ben tam bir eski kafa olduğum için hissetmiyor değilim, ama o kadar yılın hatrına bunu başkaları yerine ondan duyabilmeyi de -bence- hak ediyordum. nefret ediyor muyum? asla fekat son anlattığım şeyden sonra, gözümün önünde yansa ve elimde bir bardak su olsa o suyu içerdim sanırım.

(bkz: hayallerde yaşıyor bazı ibneler)

uzunca bir hikayeyi olabildiğince minimuma indirdikten sonra -ki bitmek bilmeyen ailevi problemleri hiç katmadım- sevgili sözlük ahalisine, bak beyim sana iki çift lafım var edasıyla kapıdan son sürat içeri girerek:

"kimse mükemmel değildir arkadaş!"

diyor ve siktir olup gidiyorum (okunduysa tabi buraya kadar). -buradagülücükolabilir-

yıllık 4 milyon euro ödenecek futbolcu

ederson
kesinlikle fernandes değildir ama şunları da unutmamak gerekir;

(bkz: bir türk futbolu gerçeği olarak beşiktaşlı oyuncuların aldığı parayla gündem olması)
(bkz: başka bir türk futbolu gerçeği olarak beşiktaşlı oyuncuların sürekli x ile kıyaslanması)
(bkz: beşiktaşlıların her futbolcuyu reyiz yapma sorunsalı)

bunlar üzerine düşünmek gerekiyor biraz da dostlar. değil mi?

nba live 2004

ederson
hoş bir 2013 güncellemesi yapılmış oyun;

http://www.nba-live.com/nba-live-2004-12-13-update-released/

linkteki videoda güncellemenin özellikleri detaylıca anlatılmış ama, hem orjinal oyunu hem güncellemeyi içine dışına tecrübe etmiş biri olarak izlenimlerimi paylaşmak istiyorum ben de.

roster'lar 2012-13 sezonunu yansıtmakta. oyuncu özellikleri -dwayne wade gibi birkaç istisna hariç- gerçekçi aktarılmış. arenalar üzerine sıkı çalışılmış, orjinal oyunda oyuncu boyutları ve saha boyutlarının biraz ters orantılı olması gerçekçiliği düşürüyordu. oyun alanı daha geniş görünüyor şimdi. onun dışında tribünlerden patlayan flaşları, zemine yansıyan ışık efektlerini, her arenada farklı reklam panolarını falan görünce daha önce yaşamıyormuş hissine kapılmanız olası ki, biraz eski kafa bir adam olarak bunu bizzat yaşadım, yalan yok. atmosfer orjinal oyunda da iyiydi, ama şimdi 10/10 olmuş.

menülerin arkaplanında ufak değişiklikler yapılmış ama menü müzikleri aynı. dynasty mode'da, oyunun kaynak kodlarından dolayı olacak bobcats yine üvey evlat muamelesi görmüş, ama kadrosu ve arenası yepisyeni. oyuncuların dış görünüşleri gerçekçi bir şekilde yeniden modellenmiş ama dynasty'deki ödül törenlerinde ve takaslarda nedense ucubeye dönmekteler. kontratlar orjinal oyunda max. 300k'ya çıkıyordu, bu güncellemeyle birlikte kontratlar bol sıfırlı rakamları görüyor. eski oyuncular olması gerektiği gibi uzun süredir ligde görünüyorlar ama doğum tarihleri hakkında uğraşılmış mı inanın hatırlamıyorum.

eksiler:

* orjinal oyundaki turnike ve smaç animasyonları değiştirilmiş, über fantastik smaçlar yerine live 2005'le başlayan ağır çekim smaçlar getirilmiş. benim için üzücü ama bir başkası için sevindirici olabilir tabi.

* bazı oyuncu modellemeleri gerçekten rezalet. videoda da göreceksiniz 12 numarayı, onun gibi jackass kafalar nadir de olsa varlar.

* bunu eksi olarak yazmak ne kadar doğru olur bilemiyorum ama marv albert'in 2003 draftinden sonraki her oyuncuya "number x" diye hitap etmesi can sıkıcı olabiliyor.

* ben mi beceremedim bilemiyorum ama oyun sürüyle bug kaynıyor. örneğin save/load menüsünden yeni roster'i load edip şöyle bir maç yapayım dediğiniz anda, ekran masaüstüsüne dönüyor ve çat! "codebase error". bu yine birşey değil, ben bu hatayı kabullenip direkt dynasty'e başladım mesela. efsane takaslarla ligin en iyi oyuncularını knicks kadroma katıyorum bir bir. bakmayın siz anlatması kolay, bilen bilir o denli hayvani takasları yapmak için gereken ön takaslar saatler alır ve psikopatça bir zevk alınır bundan. her neyse, bir ara beyin error verdi, midcard bir oyuncu için rondo'yu takas etmişim yanlışlıkla. cpu da keriz değil tabi atlamış hemen. ben telaşa kapılmadan önemli takaslar öncesi savelediğim dosyayı loadlamak suretiyle geri döneyim derken aynı "codebase error" tekrar karşıma çıkıverdi. herhalde tesadüfi birşeydir diye olumlu düşünmeye çalıştım ben tabi, tekrar açıp load ederim derken oyun da durur mu yapıştırdı gerçeği ışık hızında: "codebase error". e yuh! saatlerimi verdiğim o oyuna bir daha erişemedim ve daha da oynamamaya karar verdim bu lanet oyunu. en azından dynasty'i.

her neyse, sonuç olarak amatörlükle-profesyonellik arasında gidip gelen yeni bir tat olmuş bu güncelleme. bug'lar için patch var mı bilmiyorum ama varsa bile o dynasty kadromun piç olmasından sonra tekrar yaklaşır mıyım bilemiyorum doğrusu. benden bu kadar dostlar.

30 kasım 2013 fenerbahçe beşiktaş maçı

ederson
ersan'ın kart gördüğü pozisyonda bilic ile beraber ekran başında benim de çıldırdığım karşılaşma. o dakikaya kadar birçok pozisyon hatası da yaptı, soğukkanlılığını koruması lazım. alarm veriyor. fernandes fazla gergin. sürekli bir tartışma hâli içinde, derdi ne bilmiyorum ama sözleşme kapması için önünde altın tepsi var şu an. kendisini çokça savundum, ama şu maçı yakarsa siler ve nefretle hatırlarım kendisini daima.

onun dışında takımın geneline yansıyan soğukkanlılık sürdürülebilirse -nazar değmesin!- epik bir galibiyet yakın.

alves sürekli bir çirkeflik peşinde. aldırmayın çocuklar!

sözlük yazarlarının itirafları

ederson
bir insan düşünün ki hayatı uykunun kıyısından geçmiyor, bu sorun yüzünden kendinde en ufak bir enerji tanesi dahi hissetmiyor. hergün çatlayacak gibi hissediyor kafatasını ama yine de savaşıyor, emek harcıyor bazı şeyler için. açık açık anlatınca malum olanı "tembelliğe kılıf uydurmak"la suçlanıyor o kibirli gözler tarafından. derdini anlatamayınca susuyor, ketum oluyor biraz. bu defa da "sıkıcı olmak"la suçlanıyor. sonra ne mi oluyor? eve geliyor bu insan, sinirden kendi kendini sikiyor. uzanıyor yatağa, sızmak istiyor ufaktan böyle, haliyle onu da beceremiyor. vaziyet böyle olunca açıyor kartal sözlüğü karalıyor bir iki satır..

birazdan 46 saat olacak ve ben nihayetinde kafayı yakacağım.

haplara savaş açarak gemileri yaktık bir kere zaten. çekilecek çile değilsin be insomnia..

(bkz: bu da böyle bir itirafımdır)

ibrahim akın

ederson
açıklamalarından anladığım kadarıyla at yarışı ve kumardan kazandığı parayı helal, fenerbahçe'den gelen teşvik parasını haram olarak niteleyen futbolcu. öyle ki belediyede çalışırken oynadığı kumarla böbürlenen bir simayken, imama gidip işin olurunu falan sorması hani ne bileyim, bildiğin kulağa tezat geliyor.

kendisinin kişisel inancı ve özel hayatı kimseyi ilgilendirmez tabii ama verdiği demeçlerde çok net mantık hatası var. dile getirmemezlik edemedim.
13 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol