yakın zaman sonra ekşi sözlük'ün maç muhabbetleri tadında seviyesiz entry'lerle dolup taşmasından korktuğum sözlük.
özellikle şu son 2-3 gündür bu duruma örnek teşkil eden entry'ler okuyorum maalesef. efenim şöyle ki;
"...ile orospu cocuklarına dert olmuş x futbolcu"
"...ile eleştirenlerin götüne koyacak y futbolcu"
kimseyi rencide etmek istemediğimden, bu ibarelerin geçtiği entry'leri ifşa etmeyeceğim ama erkenden uyarmakta fayda var. şurada iyi kötü bir seviye var, piç etmeyin rica ediyorum. 12 yaş egonuz kimseye hakaret etmenizi gerektirmiyor. aynı fikirde olmayabilirsin ama nickname'ler ardına saklanıp klavye delikanlılığı yapmak hoş değil.
(bkz: uyandırayım dedim)
automatic gibi son derece funky bir şarkıya imza atan, 3 kız kardeşin vokali bölüştüğü 80'ler rengi.
http://www.youtube.com/watch?v=sDU6K02igoU
şu şarkıyı ilk keşfettiğimde 10 defa arka arkaya dinlediğimi biliyorum. öylesine atmosferik, öylesine şahane.
http://www.youtube.com/watch?v=sDU6K02igoU
şu şarkıyı ilk keşfettiğimde 10 defa arka arkaya dinlediğimi biliyorum. öylesine atmosferik, öylesine şahane.
kendisini değerlendirmek için henüz erken olduğuna inandığım futbol direktörümüz.
yaptığı doğru işler de var yanlış işler de. bunları madde madde sıralamaya gerek yok. transfer konusundaki en büyük şanssızlığı, bilic'in yerli oyuncu bilgisindeki eksiklikten ve scout sisteminin oturmamasından dolayı transferlerde eline bakılması oldu bence yaz sezonunda. yanlışı ise bilic'in oyun planına ters oyuncular alması oldu bariz. takıma baktığımız zaman, bilic'in elinde taktiksel varyasyon açısından mükemmel zenginlikte bir kadro var. bakın güçlü demiyorum, doğru kullanıldığında verim alınabilecek bir oyuncu grubundan bahsediyorum. peki bilic ne tarz bir teknik adam? takım istikrarından yana olan ve gerekmedikçe şablona müdahale etmeyen bir teknik adam. kadrodaki oyuncu bolluğuna ve oyuncuların aldığı sürelere bakacak olursak ortada yanlış olan şeyler var, bunu kimse inkar edemez sanırım.
evet, beşiktaş'ın bu mali durumunda transfere harcanan paraların sorgulanmaması kadar normal bir durum yok, buna ben de katılıyorum. yalnız her transfere verim açısından bakmamak gerekir, bazen yatırım işidir transfer bunu atlamamak gerekli (günay-franco-frei). ben franco olayında "bu sene pişecek seneye oynatırız" diye düşünen arkadaşlar kadar pozitif düşünmüyorum mesela. franco 22 yaşında ve kendi de itiraf ettiği üzere bir "sarkık libero". ben oynamamasını fiziki yetersizlikten çok buna bağlıyorum çünkü bilic'in şablonunda bu tarz bir oyuncuya yer yok. yalnız bu transfer üzerinden kendisine vurmak şu an için haksızlık, ne zaman ki yatırımın karşılığını veremez (kendi deyişiyle gelecek sezon) o zaman -haklı olarak- eleştirilir.
sezer-toraman kavgasında ne kadar söz sahibi olduğunu bilmeden kendisini eleştirmek haksızlık olur. bilen varsa söylesin, ona göre yorum yapalım.
bunların dışında ben önder özen'in transferden çok diğer vaatleriyle de ilgileniyorum, kendisinin de söylediği üzere. bunları sıralamak gerekirse;
(vurgula: 1))sağlık ekibi değişimi: uzun süreli sakatlıkları önleme konusunda şu ana kadar iyi gidiyor mesela. misal rize maçından evvel sivôk'un oynamasına müsade edilse, çok kötü sonuçlar doğabilirdi. almeida'nın -nazar değmesin- şu ana kadar sağlıklı tutulması bile başlı başına artı puan için yeter bence.
(vurgula: 2))kaleci departmanının kuruluşu: cenk özelinden değerlendirirsek pek faydası dokunmuş görünmüyor. fakat tolga için aynı şeyi söylemek haksızlık olur. tolga'nın en büyük handikapı top sektirmesiydi, bu konuda bir ilerleme var. birebirlerde eskiye oranla daha fazla güven veriyor. yine de çalıştırdığı kalecilere seviye atlatabileceğini görmeden artı puan vermek iyimserlik olur şu an için.
(vurgula: 3))atletik departmanın kuruluşu: bu konuda kafasındaki ideale henüz ulaşamadığını kendisi de belirtiyor. bu nedenle bir yorumda bulunmak zor.
(vurgula: 4))scout sisteminin verimli kullanımı: sanıyorum scouting verileri baz alınarak tek transfer edilen isim pedro franco oldu bugüne dek. günay'ı kendi gözlemlerine dayanarak transfer ettiğini sandığımdan dahil etmiyorum. bunu da değerlendirmek için en az 2 transfer sezonuna daha ihtiyaç var bence. evet scout sistemi gönüllü scoutların da yardımıyla ayağa kalkmış görünüyor ama verimli kullanmak işin başka tarafı. bu işin temel mantığı ucuz maliyet-yüksek performanstır. maliyet ve performans arasında fark ne kadar fazlaysa o noktada scout sisteminin başarısından bahsedilebilir. bu da pat diye olacak bir iş değil, süreç işi.
neyse çok fazla uzattığımın farkındayım o yüzden entry'i sonlandırmadan evvel son birkaç şey eklemek istiyorum. önder özen'in abartılmaması gerektiğine yüzde yüz katılıyorum, aynı şekilde bilic'in de. yalnız işler kötü giderken konuşmak -ortaya konuşuyorum- kolaydır, bu nedenle bekleyip görmekte fayda var.
bekleyip görmekte fayda var..
yaptığı doğru işler de var yanlış işler de. bunları madde madde sıralamaya gerek yok. transfer konusundaki en büyük şanssızlığı, bilic'in yerli oyuncu bilgisindeki eksiklikten ve scout sisteminin oturmamasından dolayı transferlerde eline bakılması oldu bence yaz sezonunda. yanlışı ise bilic'in oyun planına ters oyuncular alması oldu bariz. takıma baktığımız zaman, bilic'in elinde taktiksel varyasyon açısından mükemmel zenginlikte bir kadro var. bakın güçlü demiyorum, doğru kullanıldığında verim alınabilecek bir oyuncu grubundan bahsediyorum. peki bilic ne tarz bir teknik adam? takım istikrarından yana olan ve gerekmedikçe şablona müdahale etmeyen bir teknik adam. kadrodaki oyuncu bolluğuna ve oyuncuların aldığı sürelere bakacak olursak ortada yanlış olan şeyler var, bunu kimse inkar edemez sanırım.
evet, beşiktaş'ın bu mali durumunda transfere harcanan paraların sorgulanmaması kadar normal bir durum yok, buna ben de katılıyorum. yalnız her transfere verim açısından bakmamak gerekir, bazen yatırım işidir transfer bunu atlamamak gerekli (günay-franco-frei). ben franco olayında "bu sene pişecek seneye oynatırız" diye düşünen arkadaşlar kadar pozitif düşünmüyorum mesela. franco 22 yaşında ve kendi de itiraf ettiği üzere bir "sarkık libero". ben oynamamasını fiziki yetersizlikten çok buna bağlıyorum çünkü bilic'in şablonunda bu tarz bir oyuncuya yer yok. yalnız bu transfer üzerinden kendisine vurmak şu an için haksızlık, ne zaman ki yatırımın karşılığını veremez (kendi deyişiyle gelecek sezon) o zaman -haklı olarak- eleştirilir.
sezer-toraman kavgasında ne kadar söz sahibi olduğunu bilmeden kendisini eleştirmek haksızlık olur. bilen varsa söylesin, ona göre yorum yapalım.
bunların dışında ben önder özen'in transferden çok diğer vaatleriyle de ilgileniyorum, kendisinin de söylediği üzere. bunları sıralamak gerekirse;
(vurgula: 1))sağlık ekibi değişimi: uzun süreli sakatlıkları önleme konusunda şu ana kadar iyi gidiyor mesela. misal rize maçından evvel sivôk'un oynamasına müsade edilse, çok kötü sonuçlar doğabilirdi. almeida'nın -nazar değmesin- şu ana kadar sağlıklı tutulması bile başlı başına artı puan için yeter bence.
(vurgula: 2))kaleci departmanının kuruluşu: cenk özelinden değerlendirirsek pek faydası dokunmuş görünmüyor. fakat tolga için aynı şeyi söylemek haksızlık olur. tolga'nın en büyük handikapı top sektirmesiydi, bu konuda bir ilerleme var. birebirlerde eskiye oranla daha fazla güven veriyor. yine de çalıştırdığı kalecilere seviye atlatabileceğini görmeden artı puan vermek iyimserlik olur şu an için.
(vurgula: 3))atletik departmanın kuruluşu: bu konuda kafasındaki ideale henüz ulaşamadığını kendisi de belirtiyor. bu nedenle bir yorumda bulunmak zor.
(vurgula: 4))scout sisteminin verimli kullanımı: sanıyorum scouting verileri baz alınarak tek transfer edilen isim pedro franco oldu bugüne dek. günay'ı kendi gözlemlerine dayanarak transfer ettiğini sandığımdan dahil etmiyorum. bunu da değerlendirmek için en az 2 transfer sezonuna daha ihtiyaç var bence. evet scout sistemi gönüllü scoutların da yardımıyla ayağa kalkmış görünüyor ama verimli kullanmak işin başka tarafı. bu işin temel mantığı ucuz maliyet-yüksek performanstır. maliyet ve performans arasında fark ne kadar fazlaysa o noktada scout sisteminin başarısından bahsedilebilir. bu da pat diye olacak bir iş değil, süreç işi.
neyse çok fazla uzattığımın farkındayım o yüzden entry'i sonlandırmadan evvel son birkaç şey eklemek istiyorum. önder özen'in abartılmaması gerektiğine yüzde yüz katılıyorum, aynı şekilde bilic'in de. yalnız işler kötü giderken konuşmak -ortaya konuşuyorum- kolaydır, bu nedenle bekleyip görmekte fayda var.
bekleyip görmekte fayda var..
sofra içkisi olması yönüyle şarapla benzeşen, sofrasız içilememesi yönüyle ayrılan içki.
bunun yanında, içen insanın kendisine yüklediği anlam bakımından kendisine yaklaşacak herhangi bir içecek yoktur. öylesine özeldir, her daim özlenendir.
bunun yanında, içen insanın kendisine yüklediği anlam bakımından kendisine yaklaşacak herhangi bir içecek yoktur. öylesine özeldir, her daim özlenendir.
jeff buckley'in en asil duygulara tercüman olduğu duygu yüklü şarkısı.
dinlemek için;
http://www.youtube.com/watch?v=HO0svGjVEP8
dinlemek için;
http://www.youtube.com/watch?v=HO0svGjVEP8
türkiye standartlarında yetenekleri tartışılmaz bir futbolcu. yeteneklerini gerek asist yaparak, gerek asist öncesi pası atarak, gerek gol atarak skora çevirmesiyle, mevkisindeki yaşıtlarından ayrılıyor. saha dışında çok olgun ama son maçlar özellikle dikkat ediyorum saha içinde aynı olgunluktan bahsetmek zor. sürekli bir itiraz ve takım arkadaşlarının hatalarına karşı bir hoşnutsuzluk hâlinde. evet saha içi liderimizsin ama daha o kadar olmadın oğuzhan. olsan dahi sana yakışmaz, olma öyle.
kendisi hakkında en güzel yorumu ekşi sözlük'te okudum bugün.
"adam bildiğin sadece refleksti. yıllar geçtikçe pozisyon almayı ve tecrübe kazanmayı öğreneceği yerde reflekslerini de kaybetmiş."
daha yerinde bir değerlendirme olamaz bence. ben bu sezona kadar iyi bir kaleci antrenörüyle çalışırsa geleceği noktayı görmek isteyenlerdendim. sambade'yle (ki kendisi iyiden ziyade alanında en iyilerden biri) bile olmuyorsa daha kimseyle olmaz.
tanım: umutsuz vaka.
"adam bildiğin sadece refleksti. yıllar geçtikçe pozisyon almayı ve tecrübe kazanmayı öğreneceği yerde reflekslerini de kaybetmiş."
daha yerinde bir değerlendirme olamaz bence. ben bu sezona kadar iyi bir kaleci antrenörüyle çalışırsa geleceği noktayı görmek isteyenlerdendim. sambade'yle (ki kendisi iyiden ziyade alanında en iyilerden biri) bile olmuyorsa daha kimseyle olmaz.
tanım: umutsuz vaka.
kulübünü maddi-manevi destekleyen, kötü günde de iyi günde de stadı dolduran, borussia'nın finansal ayağa kalkışında büyük payı olan taraftar. saygı duyulası. ama -özellikle- türk sempatizanları için aynı şeyi söylemek güç. dortmund'un şampiyonluğu ile ortaya çıkan bu tipleri gs taraftarıyla benzetiyorum ben şahsen. sorsan marcio amoroso'dan, muhammed zidan'dan (örnek olması açısından, yakın dönemlerden takımın bilindik oyuncuları) bihaberler ama dortmund'u gönülden(!) destekliyorlar. komik.
felaket derecede güçsüz kendisi. rakip teknik adam kendisine adam markajı uyguladığında silinip gidiyor sahadan. teknik yetenekleri üst düzey ama fiziksel olarak yeterli seviyeyeye gelmediği sürece bir anlam ifade etmiyor.
ben kendisinde doğal bir ilerleme görüyorum. sayısal olarak ifade etmek gerekirse, fm dilinde stength'i geçen bir yılda 1'den 3'e yükselmiş durumda. en azından benim gördüğüm bu. yeterli mi, kesinlikle değil. şu hâliyle (vurgula: ilk 11)'de yer alacağı maç nevzat demir tesisleri'ndeki hazırlık maçları olabilir sadece. yorgun rakiplere karşı son 10-15 dakika oyuna girerse fark yaratması muhtemel (misal antep maçı). tabi sahada kendisinin sorumluluklarını azaltacak oğuzhan-fernandes tarzı isimlerin varlığına da ihtiyacı var.
onun dışında dünkü yetersiz görüntüsünün altında almeida'nın yokluğu da var biraz, aynı şeyi kerim ve holosko için de söyleyebiliriz pek tabi. eneramo fiziğinin hakkını vermiyor, çünkü futbolu aklıyla oynamıyor. ya da şöyle söyleyeyim almeida şablonu eneramo'ya fazlasıyla uyumsuz çünkü eneramo bir target striker'dan çok poacher gibi (evet hem de o fizikle!).
tekrar mami'ye dönecek olursak, merkez defansların direkt ensesinde kalacağı ofansif orta sahadan çok -fiziksel olarak yeterli seviyeye gelmediği sürece- kanatta değerlendirilmesi daha faydalı olur gibime geliyor. bilic bunu en son gs maçında denemiş ve verim alamadığını görünce kerim'i onun yerine oyuna alıp kendisini ortaya çekmişti. futbolun çok fazla değişkenin performansa etki ettiği bir oyun, o akşam da rakibin gs olduğunu hatırlarsak bunu bir istisna olarak kabul edebiliriz bence. gerçi şimdi yazdığımı silmeye üşendim, tromso'yu içeride yendiğimiz maçta da bunu denemişti bilic ve ağır abi serdar'ın da katkılarıyla çökmüştü sağ taraf son dakikalarda.
bilemiyorum mami, bilemiyorum. her halükarda güçlenmen şart, adını ne zaman duysam sakatsın (bunu da fm dilinde ifade etmek gerekirse naturel fitness 2), burası beşiktaş, ondan daha da önemlisi burası türkiye. burada sabır sadece şarkılarda kullanılan bir kavram bunu unutma. sana oğlu gibi değer veren bir teknik adam var kulübede şu an, bu ortamı bulamazsın her zaman. işler kötü gitmeye devam ederse neler olabileceğini sen de iyi biliyorsun benim kadar. umarım verilen şansları iyi değerlendirirsin bundan sonra. ihanet etme yeteneklerine, yazık etme kendine.
ben kendisinde doğal bir ilerleme görüyorum. sayısal olarak ifade etmek gerekirse, fm dilinde stength'i geçen bir yılda 1'den 3'e yükselmiş durumda. en azından benim gördüğüm bu. yeterli mi, kesinlikle değil. şu hâliyle (vurgula: ilk 11)'de yer alacağı maç nevzat demir tesisleri'ndeki hazırlık maçları olabilir sadece. yorgun rakiplere karşı son 10-15 dakika oyuna girerse fark yaratması muhtemel (misal antep maçı). tabi sahada kendisinin sorumluluklarını azaltacak oğuzhan-fernandes tarzı isimlerin varlığına da ihtiyacı var.
onun dışında dünkü yetersiz görüntüsünün altında almeida'nın yokluğu da var biraz, aynı şeyi kerim ve holosko için de söyleyebiliriz pek tabi. eneramo fiziğinin hakkını vermiyor, çünkü futbolu aklıyla oynamıyor. ya da şöyle söyleyeyim almeida şablonu eneramo'ya fazlasıyla uyumsuz çünkü eneramo bir target striker'dan çok poacher gibi (evet hem de o fizikle!).
tekrar mami'ye dönecek olursak, merkez defansların direkt ensesinde kalacağı ofansif orta sahadan çok -fiziksel olarak yeterli seviyeye gelmediği sürece- kanatta değerlendirilmesi daha faydalı olur gibime geliyor. bilic bunu en son gs maçında denemiş ve verim alamadığını görünce kerim'i onun yerine oyuna alıp kendisini ortaya çekmişti. futbolun çok fazla değişkenin performansa etki ettiği bir oyun, o akşam da rakibin gs olduğunu hatırlarsak bunu bir istisna olarak kabul edebiliriz bence. gerçi şimdi yazdığımı silmeye üşendim, tromso'yu içeride yendiğimiz maçta da bunu denemişti bilic ve ağır abi serdar'ın da katkılarıyla çökmüştü sağ taraf son dakikalarda.
bilemiyorum mami, bilemiyorum. her halükarda güçlenmen şart, adını ne zaman duysam sakatsın (bunu da fm dilinde ifade etmek gerekirse naturel fitness 2), burası beşiktaş, ondan daha da önemlisi burası türkiye. burada sabır sadece şarkılarda kullanılan bir kavram bunu unutma. sana oğlu gibi değer veren bir teknik adam var kulübede şu an, bu ortamı bulamazsın her zaman. işler kötü gitmeye devam ederse neler olabileceğini sen de iyi biliyorsun benim kadar. umarım verilen şansları iyi değerlendirirsin bundan sonra. ihanet etme yeteneklerine, yazık etme kendine.
bir dönem cleveland'a karşı bulduğu buzzer beater ile nba d-league'un bir anda reklam yüzü olmuştu kendisi, gün aşırı videoları dönmekteydi nba tv'de. şimdi beşiktaş'a gelmiş, ister istemez garip duygulara sevk etmiştir.
speed guitar olayını aşmış bitirmiş bir şahsiyettir kendisi. bunun yanında nota bilmediği rivayet edilir. virtüöz seviyesindeki her gitarist gibi kendine has gitar soloları vardır, saygı duylasıdır.
garip bir tanışma hikâyem vardır kendileriyle. bundan bir 10 sene evvel pek bir popüler olan oyun dergilerinden biri alınır, iştahla demolar bölümü tıklanır, will rock yüklenir. exe dosyası çalıştırılır ve ana menü daha gelmeden "i wanna roooooock"la gazlanır bünye. oyun serious sam çakması dandik birşeydi ama bünyeyi twisted sisterle tanıştırdığından dolayı bugün bile saygıyla anılmaktadır;
http://www.youtube.com/watch?v=Y59U1JUJEqI
http://www.youtube.com/watch?v=Y59U1JUJEqI
ara ara bünyeyi ziyaret eden fazla yüklenme belirtisi.
kimi zaman günde arka arkaya 3-4 maç seyrettiğin dönemler olur mesela, hatta bir hevesle kendince notlar tutarsın, profiller çıkarırsın öyle iç içe olursun bu sporla. sonra bu meret gelir, beşiktaş maçları dışında katlanamazsın futbola, hayatın aynıdır ama başka alanlara yönelmek istersin biraz, yönelirsin de. sonra futbolu aslında ne kadar özlediğini fark edersin, geri dönersin izlemeye, ilgilenmeye, oynamaya.. ta ki bu meret tekrar uğrayana kadar. bir garip kısır döngüdür, anlamlandıramazsın.
aslında tüm sporlara genellenebilecek bir kavram da olabilir pekâlâ.
kimi zaman günde arka arkaya 3-4 maç seyrettiğin dönemler olur mesela, hatta bir hevesle kendince notlar tutarsın, profiller çıkarırsın öyle iç içe olursun bu sporla. sonra bu meret gelir, beşiktaş maçları dışında katlanamazsın futbola, hayatın aynıdır ama başka alanlara yönelmek istersin biraz, yönelirsin de. sonra futbolu aslında ne kadar özlediğini fark edersin, geri dönersin izlemeye, ilgilenmeye, oynamaya.. ta ki bu meret tekrar uğrayana kadar. bir garip kısır döngüdür, anlamlandıramazsın.
aslında tüm sporlara genellenebilecek bir kavram da olabilir pekâlâ.
yavuz çetin & ercan saatçi ortak yapımı güzide şarkı.
şu şarkının ardından satılık albümünü dinlemek ibretliktir resmen. genç ve hevesli bir müzisyenden, erken yaşta çökmüş bir adama..
linkini de verip sözü stüdyolarımıza bırakıyoruz efenim;
http://www.youtube.com/watch?v=BTaZz7u44YI
şu şarkının ardından satılık albümünü dinlemek ibretliktir resmen. genç ve hevesli bir müzisyenden, erken yaşta çökmüş bir adama..
linkini de verip sözü stüdyolarımıza bırakıyoruz efenim;
http://www.youtube.com/watch?v=BTaZz7u44YI
hoş bir deniz arcak şarkısı.
artı olarak şarkının sonlarına doğru giren karakteristik yavuz soloları ise şahanedir. şuradan dinlenebilir;
http://www.youtube.com/watch?v=yGkKb7LLgio
artı olarak şarkının sonlarına doğru giren karakteristik yavuz soloları ise şahanedir. şuradan dinlenebilir;
http://www.youtube.com/watch?v=yGkKb7LLgio
dinlemeye doyulamayan paul & michael düeti.
playlistlerin vazgeçilmezidir, bünyeye keyif verir, nedensiz sevilir. linkini de verelim tam olsun;
http://www.youtube.com/watch?v=aLEhh_XpJ-0
playlistlerin vazgeçilmezidir, bünyeye keyif verir, nedensiz sevilir. linkini de verelim tam olsun;
http://www.youtube.com/watch?v=aLEhh_XpJ-0
internete bağlanmak için ixir kullanmış bebe neslin, amca yadigari kasetlerden bildiği mj şarkılarını yıllar süren bekleyişlerin sonunda indirip akabinde uzaya çıkan ilk türk edasıyla sevinmesini sağlamış efsanevi paylaşım programı.
bir bu, bir de quake 2 server'ina bağlandığın o ilk an..
(bkz: unutulmaz çocukluk anıları)
bir bu, bir de quake 2 server'ina bağlandığın o ilk an..
(bkz: unutulmaz çocukluk anıları)
bir süredir kendini ukte doldurmaya adamış gibi görünen yazar. ne zaman böyle giriş yapsam sözlüğe, panelde ukte dolum merkezinden gönderilen bilgi mesajları alt alta sıralanıyorsa bu yazar abinin payı büyüktür. artı oyunu eksik etmiyor, takdir ediyoruz efenim.
1. nesil bir yazar olmasına rağmen buraların dutluk olmasına şaşırdığımdır.
edit: hoşgelmiştir.
edit: hoşgelmiştir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?