confessions

ederson

4. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 722
  2. takipçi 0
  3. puan 19610

cenk tosun

ederson
mustafa pektemek ile kıyaslayanlar olmuş.

biri oynadığı 100 küsür maçta, aldığı 5000 dakika küsür süreye 20 gol sığdıramamışken, diğeri 44 maçta aynı gol sayısına ulaşmış bile hemen hemen.

http://www.transfermarkt.de/mustafa-pektemek/leistungsdatenverein/spieler/58602
http://www.transfermarkt.de/cenk-tosun/leistungsdatenverein/spieler/45671

genel kariyer istatistiklerine bakıldığında da kıyas kabul edecek bir durum yok. söyleyeceklerim bu kadar.

victor valdes

ederson
merakla beklenen stopper özellikli hızlı savunma oyuncusunun transferi gerçekleşmeyecekse transferinin bir mantığa oturacağı kaleci.

trabzon maçı gösterdi ki, takımın en büyük problemi orta sahayı tutma konusunda yaşanıyor. atiba-oğuzhan ikilisinden kurulan orta saha ikilisinin rakibi karşılama kousundaki zaafiyeti, töre-quaresma gibi topsuz oyunda tembel iki oyuncunun varlığına eklenen cenk tosun'un da bu konuda istenen seviyede olmamasıyla birlikte, baskın ön alan presiyle kapatılamadığından dolayı takımın savunma anlamında istediği seviyeye gelmesi şu anda pek olası gözükmüyor.

hâl böyle olunca ersan'ın güven vermeyen pozisyon alma noksanlığının yanına eklenen rhodolfo'nun mevcut ağırlığı, hızlı gelişen ataklar ve savunma arkasına atılan toplarda ciddi sorunlara yol açıyor. tolga ve günay'ın daha çok çizgi kalecisi profilinde olması ne yazık ki üstüne tuz biber oluyor. valdes'in transferiyse tam olarak bu noktada anlam kazanıyor. kendisi her ne kadar kamuoyunca beğenilmiyor olsa da, bir kaleci için fark yaratan hızı ve çevikliğiyle, yapacağı ani çıkışlar ve barca günlerinden güven veren birebir performanslarıyla yarasına yarabandı olabilir takımın.

doria veya benzer bir profilde oyuncunun transferi artık umuyorum gerçekleşirse; kaleci meselesini bir müddet bekletip, devre arasında sözleşme sonlarından veya sezon sonu daha iyi opsiyonlar kovalanması daha akla mantığa uygun tabi, orası ayrı.

ricardo quaresma

ederson
beşiktaş futbol takımı'na yeniden transferiyle bu sezonun en merak edilen futbol hikayelerinden birinin kahramanı olacak futbolcu.

"onun futbol hayatını bitireceğim" diyen çiçeği burnunda bir başkanın, hiçbir şey olmamış gibi kendisini yeniden transfer etmesi, bir kısım taraftarın gönlünde bir yara olarak gömülüp üzerine toprak dahi atılmışken yıllar sonra dönen eski sevgili gibi tekrar kulübe transfer oluşu, key player rolünden belki de rotasyon oyuncusu konumuna düşecek olması, şenol güneş'in değişken adam yönetimi vesaire derken ciddi anlamda ilgiyle takip edilecek kendisi ikinci baharında.

öte yandan dün gibi hatırlarım, töre'nin hamburg'daki çıkış yılı sonrası transfer edilmişti quaresma. zamanın forzası ve diğer beşiktaş platformlarında hayali en çok kurulan kanat ikilisiydi quaresma ve töre. bu hayallerine de gecikmeli olsa da kavuşacak bu sezon taraftar. hem de bu defa karman çorman, önde quaresma arkada erhan güven oynayan bir takım değil, ciddi anlamda oturmuş bir iskeleti olan bir takım mevcut. varan iki.

avrupa maçlarında sıklıkla izledim kendisini, fiziğinde veya yeteneğinde olağan dışı bir gerileme mevcut değil. deliciliğinde biraz törpülenme mevcut olsa da bu 30 yaş simao'sundaki kadar keskin değil.

bakalım.

atınç nukan

ederson
menajerliğini ahmet bulut'un yaptığı futbolcu. bana kalırsa 6 milyon gibi bir meblağ hayal ötesi, neresinden bakarsanız bakın böyle bir meblağı profesyonel kariyerinde yeterince maç çıkarmamış bir futbolcuya hiçbir kulüp vermez; veren olursa da muhakkak başka hesaplar dönüyordur orada. ahmet bulut'u belirtmemin nedeni de bu biraz, oyuncusunun piyasasını yükseltmek için ısmarlama haberler çıkartılıyor gibime geliyor veya oyuncuyu transfer hedefine almış kulüpler için fiyat arttırmaya çalışıyor kulüple ortak şekilde. kendisinin her zaman yaptığı işler.

öte yandan atınç'ı bu denli keskin ifadelerle niteleyecek kadar kaç maçını izledi acaba sözlük ahalisi? evet mental açıdan olgun ve sıkı bir profesyonel. geçen sezon bilic'in yer yer gömülen savunma hattında şans bulduğu maçlarda sırıtmadı belki ama risk almayı seven bir futbol anlayışında tüm defoları göz önüne çıkabilir ki, teknik adam şenol güneş'se bundan hiç şüphem yok. öte yandan saha içi yerleşim ve alan savunması konusunda takıntılı bilic'in savunma kurgusunda sıklıkla yardımcı olduğu geri dörtlünün esas kalitesi bu sene belli olacak bana kalırsa.

şu bahsi geçen transfer teklifi gerçekten varsa, "ona reddemeyeceği bir teklif yapacağım" cümlesindeki tekliftir bu arada, tartışması bile yapılmaz.

jose ernesto sosa

ederson
teknik kabiliyetleri ve oyun zekâsı yüksek, sorumluluktan kaçmayan net bir ofansif oyuncu.

geçtiğimiz sezon kendisi transfer edilirken takım planlamasıyla ilgili de net bir karar verildi aslında. net bir playmaker (diego ribas) ya da daha çok ikinci forvete kayan (bryan ruiz) yerine, hem mevkisel hem de taktiksel çok yönlülüğü olan sosa tercih edildi. santrafor arkası üçlüde sağ (6) - orta (8) - sol (7) verimliliğinde oynayan bir isim neticede, frei dışında kanatları yedekleyecek biri olmadığından ve ukrayna'daki malum durumun piyasa şartlarına yansımasından çok da mantıksız bir hamle sayılmazdı bence. hoş, özellikle metalist kariyerinde fark yarattığı içe kat eden sol kanat rolünde kullanılmadı hiç, orası ayrı mesele.

herşeyi iyi yapan ama hiçbir şeyi çok iyi yapamayan, modern bir ofansif futbolcu bu adam. duran toplarda güvenebilir bir ayak, sıkı bir profesyonel, kararında atletik, hem defansta hem ofansta çalışkan, iyi bir takım oyuncusu olmasına rağmen takım o akşam umut vaadetmiyor olsa bile gerektiğinde sorumluluk alabilecek cesareti gösteren lider bir karakter. saha içinde, sanki altyapısını avrupa'da almışçasına futbolu "doğru" oynamaya çalışması, taraftarda "sorumluluk alma" meselesinde ikileme sebep olsa da, sosa'nın bu yer yer abarttığı paylaşımcı oyununu takdir ediyorum kendi adıma.

bir playmaker olmadığı aşikâr, bu nedenle maestro performansları beklemek hayalcilik olur. hoş, bizde camia nezdinde biri maestro olarak anılmaya başladığı vakit hemen alaşağı etme çabaları başladığından belki böyle olması daha iyi. [ybkz]swh[/ybkz] her neyse, sosa'nın bence en büyük eksisi de playmaker olmayışıyla paralel, saha içi görüşünün yetersiz olması. öyle ki hem tolgay'ı hem oğuzhan'ı daha önde görüyorum sosa'dan. dolayısıyla, kapanan takımlara karşı sosa ne yazık ki beklenen kilidi açamıyor. küçük bir eksi olarak da gereğinden çok düşük agresyonu gösterilebilir de gösterilemeyebilir de. [ybkz]swh[/ybkz]

normali 7(g)-8(a) maximumu 9(g)-10(a) bu adamın. takımda tutulacaksa ya gökhan'ı ciddi bir skor silahı hâline getirecek bir yordam üzerine düşünülmeli ya da olcay + x-factor (olcay'ın klasik formsuz haftalarını telafi edecek bir isim) ile ters kanattaki skor katkısı maksimize edilmeli. demba bu sezon her halükarda 20+ yapacaktır buna şüphem yok. gerçi olcay'a ilk 11 yolu gözüken her planın santrafor kim olsa skorerliğinden tırtıklayacağına da şüphem yok ya, neyse.

kartal sözlük 2015-2016 dönemi moderatör seçimleri

ederson
zamanlaması manidar seçimler. tuzlu su yazarları tatil yörelerinde denizin keyfini çıkardığı için, hâli hazırda iktidar olan ve bu seçimde de yer alan yugopar, eder-sonar seçim anketine göre önde götürüyor. sözlük ahalisine çeşitli bloknotlar dağıtarak oy isteyen bir başka parti peşi sıra geliyor. genç parti'ye halk sempatiyle yaklaşsa da, vaatleri görülmek isteniyor. bursa'dan bağımsız aday olarak katılan bir başka yazar, miting alanlarında çeşitli zorluklarla karşılaşmakta. seçimin sürpriz partisi inti-par, 22.00'den sonra alkol satım yasağını kaldırma vaadiyle rakı-bira ve viskiseverlerden tam not almış durumda.



dancing barefoot

ederson
bir patti smith şarkısı.

https://www.youtube.com/watch?v=gcbuG2w0Kzo

güne başlarken, yolda yürürken, mojito eşliğinde sahilde güneşlenirken, rutin bir gecede iki bira yuvarlarken. patti "she" der, akabinde eşlik ederken buluverirsiniz kendinizi. çogzel şarkı.

abdullah avcı

ederson
çapında idealist, gelişme potansiyeli olan bir teknik adam. ne var ki, kişisel olarak baskı kaldıramadığı gibi, hem baskı yönetimi hem de medya ilişkileri bakımından fazlasıyla yetersiz kendisi. şu hâliyle yalnızca underdog takımlar için uygun biri, hem ibb hem de milli takım kariyerinde fazlasıyla gösterdi bunu. bence medyaya oyalanacak malzeme vermek ve zaman kazanmak için ismi atıldı yönetim tarafından, dolayısıyla beşiktaş futbol takımı'na hoca olacağına ne imkân ne ihtimal veriyorum.

fernando belluschi

ederson
zamanında pablo martin batalla'nın atladığı seviyenin mimarlarından biriydi. takım oyunu için yaratılmış, teknik ve inceci bir oyuncu. boşlukları ve pas opsiyonlarını eliyle koymuş gibi bulur, duran toplarda ve penaltılarda güvenilir bir ayaktır, yıllardır hasret olduğumuz (tolgay ile biraz olsun giderdiğimiz) uzaktan şut arayan merkez orta sahadır belluschi ekstra olarak. "büyük takımda iş yapmaz" savını fazlasıyla çürütecek cinsten geçmişini ve lige yüzde yüz adaptasyon sağladığını da hesaba katarsak, fazlasıyla doğru bir transfer hedefi olur bence beşiktaş için.

transferi onaylamamın bir başka sebebi de kuşkusuz jose ernesto sosa. aynı dilden konuşan iki oyuncunun orta saha üçlüsünde bulunması, o orta sahanın verimini arttıracak etmenlerden biri olur. tolgay'ın ve oğuzhan'ın varlığında gereksiz gibi görülüyorsa da transfer, katılmıyorum buna.

atiba - belluschi
-------sosa-------

veli k - tolgay
---oguzhan---

oguzhan'ı 8 numarada iki senedir fazlasıyla izledim ve umudu kestim. en dikkat çeken problemleri, pozisyon almasının noksanlığıyla paralel yaptığı acemi faulleri ve akabinde kart problemi yaşamasıydı. mücadele ve pres gücünün eksikliği de cabası. olması gerekenden az skorerliğine rağmen, sosa'ya görece az ancak başarı oranı yüksek hücuma attığı toplarla bence harika bir yedek konumunda.

özetle, 1+1 kontrat ve uygun takas veya ödeme planı her neyse, transferini memnuniyetle kabul ederim belluschi'nin. hâli hazırda şenol güneş'in de favori oyuncularından biri konumunda; söylendiği gibi teknik adamlık için güneş düşünülüyorsa, bu mali yapıda macera aramaya hiç gerek yok diye düşünüyorum şahsen.

grafiği düşük oyunların daha güzel olması

ederson
(bkz: grim fandango)

piyasaya çıktığında takvimler 98'i işaret ediyordu, yıl oldu 2015, hâlâ bile daha iyi bir adventure oyunu yapılamadı. bogart hayranı manny calavera, toto, adeta film-noir'den fırlamış gibi görünen tekinsiz ortam, muazzam puzzle'lar, süper orjinal konu, sürükleyici hikâye, zekice yazılmış diyaloglar, gülmekten öldüren detaylar. her köşesi muazzam göndermelerle dolu bu oyun, bence bu tespite en güzel örneği oluşturmakta.

şunları da eklemeden olmaz;

(bkz: crash bandicoot)
(bkz: crash team racing)
(bkz: dino crisis)
(bkz: gran turismo)
(bkz: half-life)
(bkz: no one lives forever)
(bkz: parasite eve)
(bkz: quake)
(bkz: return to castle wolfenstein)
(bkz: syphon filter)
(bkz: unreal)

kerim frei

ederson
manipülasyon, manüpülasyon, manipülasyon.

kıyas, maç üzerinden değil dakika üzerinden yapılacak olursa ayan beyan ortaya çıkacak her şey. düzenli oynarsa potansiyelini yakalar, oyun bilgisi geride olabilir, fiziği istenen seviyede olmayabilir (ki oynadığı mevki ve oyun tarzı göz önüne alınırsa temel bir etmen değildir bu), ancak ligin çok üzerindeki sürati ve dribbling yeteneği, takıma kattığı mevkisel esneklikle kesinlikle üzeri çizilecek bir oyuncu değil kendisi. yere göğe sığdıralamayan olcay'ın avrupa'da henüz tek golü dahi yokken, feyenoord eşlemesini koparan gole imza atmıştı kendisi, unutulmamasında fayda var. beşiktaş'taki ilk sezonu bütünüyle kayıpla geçmeseydi ve olcay'ın berbat form durumuna rağmen oynadığı maçların 3'te 1'inde bile şans bulabilmiş olsaydı, şimdi daha farklı şeyler konuşurduk onun adına.

beşiktaş futbol takımı

ederson
4 yıldır kaldırdırdığı tek kupası dahi yokken, üzerinden "iyi günde kötü günde" geyikleri gırla gitmeye devam ediyor. takım tutuyoruz diye evlenmiyoruz ya anasını satayım? e ben gün yüzü görmemişim, ama yönetim bana bitireceğini vaat ettiği hâlde bitmemiş stada iki yıllık kombineyi-locayı kilitlemiş, bulduğu her fırsatta kartal yuvalarına desteğe beklemiş, bana bilinçli olarak müşteri zihniyeti aşılarken, "müşteri memnuniyeti" denen kavramı es geçmiş, kendinden önceki yönetimi yerden yere vurduğu amatör branşlardaki sponsor paralarını kendi de bu branşlarda bırakmayarak söz konusu branşları kaderine bırakmış, ankara'da oynuyoruz demiş ankara full çekmiş, konya demiş durum aynı.

ee? ben elimden geleni yapmışım, bir hedef maçta puan kaybetti diye sonraki iki maça sıfır motivasyonla takımı hazırlayan bu adam(lar) değil mi, yine önüne altın tepside gelen 20 milyon euroluk geliri elinin tersiyle iten bu adam(lar) değil mi? ucuz ve sığ romantizminiz, hazırladığınız ezberci manifestolar bu veya başka platformlarda destek buluyor diye, kimseye "götünüzde kına yakarsınız" diyecek hadde sahip değilsiniz. gören de beşiktaş'ı küçük bir semt takımı diye sevmeye başlamış sanacak, adınız gibi biliyorsunuz ki o dilinizden düşürmediğiniz maf dönemi olmasa bu takımı tutacağınız falan yoktu.

kendinize gelin.

slaven bilic

ederson
bilhassa, gelecek sezon devreye girecek uefa'nın mali kısıtlamaları nedeniyle görevine son verilmesi yerinde olacak teknik adam.

madem ki takım seneye seviye atlayamıyor (yarım yamalak scouting ile, atıyorum demba ba'yı satsak bile takım şimdiki hâlinin üzerine koyamayacak malum), el mecbur hoca seviye atlamak durumunda.

- bu sezon aldığı limitli sürelerle dâhi takımın en çok asist yapan oyuncusu ozzy, son 5 dakika "lütfen" oyuna giriyorsa,
- olcay'ın haftalardır yerlerde sürünen formuna bakılmaksızın, kerim frei bir kere bile düşünülmüyorsa,
- attığı çoğu golle takımı ipten almasına rağmen, sevgili tosun paşa hâlâ üçüncü alternatif olarak görülüyorsa,
- 90+lar taktiği olması gereken doldur boşaltı, takım 75'ten itibaren oynamaya başlama kolaylığını seçip, atak olgunlaştıracak çeşitlilikten yoksunsa (ceza yayının önündeki başarısız ver-kaçları öne sürenler olmaz umarım),
- ve en önemlisi, teknik adam zaafiyetinin en çarpıcı örneği; ikinci yarıdaki tek atağını tolgay'ın attığı pasta sosa'yı ceza sahası içinde buluşturmasıyla yakalayan teknik adam, 75'te tolgay'ı oyundan alıp, "ulan ben bir bok yedim ama" dercesine 85'te oğuzhan'ı aynı bölgeye, aynı rolle oyuna alıyorsa

o hoca seviye falan atlayamaz arkadaşlar. bu kadar basit. beşiktaş için üçüncü olmak mühim değildir, büyüklüğünden kaybettirecek bir şey de değildir. ama bu kadar borcun harcın ortasında, iki senedir altın tepside önümüze konan şampiyonlar ligi gelirinden (min. 40 mil. €) mahrum olmanın açıklaması olamaz. bu sene şampiyonlar liginde oynamış olsaydık, şimdiye stat bitmiş olacak ya da demba ba ayarında bir transfer yapılarak, bilic'in eli rahatlatılacaktı belki. ama taraftar ne yapıyor? takım güçsüz, hoca ne yapsın?

geçiniz. en basitinden, mevcut takımı tümüyle yaşlanmış, bu sene kadroya kattığı tek ismi haftalar boyu kullanmamış, geçen seneki kadronun en önemli isimlerinden emenike'den verim alamamış fenerbahçe, üstelik başında ismail kartal varken gerisinde kalmak?

birçoğunuzun sandığının aksine, bilic'i istemeyen, yeterli bulmayan birçok taraftar yerine sergen'i istemiyor, unutamadığı bir quaresma sevdasını içinde barındırmıyor, adalı sempatizanı değil. yine sandığınızın aksine yeni nesil yavşak beşiktaş taraftarı değil, ergen de değil. istisnaları tenzih etmekle birlikte dilinizden düşürmediğiniz istikrardan yana onlar da. yalnızca doğru isim arayışındalar.

şahsi fikrim, taraftarın yüzde 90'ının dilendiği lucescu, doğru isim değil. lucescu yaşı itibariyle hem eski çalışma azminden uzakta hem de yıllar süren shaktar kariyeri onu belli konularda tembelleştirmiş olabileceği gerçeği var. mali gücü yerinde olan bir kulüp, nitelikli scouting, rahat çalışma ortamı, oturmuş bir taktik düzenden mali açıdan tartışmalı bir kulübe geçiş hiç kolay değil. hem türk futbolundan da oldukça uzun bir süre uzak kaldı, oyuncu ve takım bilgilerinin ciddi anlamda noksan olduğuna inanıyorum.

şenol güneş. tartışmalı. bilemiyorum, belli bir camiayla bütünleşmiş oyuncu olsun, hoca olsun kimseden bir fayda geleceğine inanmıyorum ben şahsen. nitelikli bir teknik adam, ligin şartlarını iyi biliyor oluşu ve beşiktaş'ın eksiğini gediğini farkedip yeni bir kazanma planının temellerini kafasında atacak kadar takımı izlemiş oluşu görünürde onu bir adım öne çıkarıyor ama sağlam bir yönetim olmazsa, onu hafiften antipatikleştiren hakem isyanlarına devam eder burada da. ki benim artık hakemi bahane eden teknik adam zırıltısı dinlemeye mecalim kalmadı. hakemlerin çifte standardı yeni şeyler değil.

sergen yalçın. üzerine konuşulmayı bile gereksiz görüyorum, zaten sivasspor ile yeni sözleşme imzalamış kendisi. belki uzak bir gelecekte ancak şimdi değil.

ertuğrul sağlam. türk model bilic. inatçılık, değişkenlik göstermeyen taktik anlayış, teknik adam parıltısı olmaması nedeniyle seviye atlayamayış. evvelki dönemden tutmayan aşı, 8-0 kara lekesi. itinayla veto ediyorum.

mustafa denizli. ben bilhassa gelecek sene yaşanacak seçim ve uefa'nın mali yaptırımları nedeniyle mustafa denizli'yi istiyorum ciddi ciddi. yönetimin mevcut zaafiyetlerini rafa kaldırabilecek, gerçek anlamda "menajer" vasfına sahip iki türk teknik adamdan biri kendisi. son şampiyonluğumuzda taraftar oynanan futboldan keyif alamadı doğrudur, ancak o takımı şampiyonluğa taşıması tesadüfi değildi denizli'nin. tipik baskı kaldıramayan beşiktaş futbol takımının üzerindeki baskıyı her hafta salı günleri yaptığı basın toplantılarıyla hafifletmekle kalmadı, normalde kulüp başkanının (ya da sözcüsünün) ilgilenmesi gereken basının spekülasyonlarının da önüne geçti. berbat yönetimi taca atarak, takıma ve taraftara hedef gösterdi, başardı da. üzerine uzun vadeli planlama yapılamayacağına hemfikirim ancak başarıya bu denli ihityacımız olan bir dönem, bir senelik kontrat, olmayan harcama lüksü, eldeki malzemeden pasta çıkarma potansiyeli, üstelik beşiktaşlı. neden olmasın diyorum?

tabi bunlar şu anda konuşulan, öne çıkan isimler. yeni isimler belirdikçe elbet fikir beyan etmeye devam eder, üzerine yazar çizeriz bir şeyler.

pinterest

ederson
güzide bir görsel paylaşım sitesi. netin altını üstüne getirseniz dahi bulamayacağınız orjinallikte resimleri, zamanla keşfettiğiniz hesaplarda bulmanız gayet mümkün. instagram kadar yaygın değil ülkede elbet, olmaz da umarım. aptal selfie'lerden, saat başı içilen kahvelerden, olabildiğine sığ kitap alıntılarından geçilmezdi zira ortalık.

kokaku kidotai

ederson
(bkz: ghost in the shell)

yönetmenliğini mamoru oshii'nin yaptığı, ciddi anlamda eşsiz benzersiz bir anime. daha henüz intro'da çalan making of cyborg ile hazırlar izleyiciyi motoko'nun hikâyesine, kalite çizimlerle perçinlenen uzun çekimler, fonda çalan müziklerle birlikte kitliyor insanı ekrana.

"bilgi işleme yeteneğine sahip bir beyinle, bir mikroişlemci teorik olarak aynı görevi yapmaz mı?" diye soruyor anime, "ruh"un varlığına dair cevapları da seyirciye bırakıyor. içerdiği varoluşsal sorular ve arayışlar sebebiyle yavaş akan bir anime olduğu gerçek, muhakkak sakin kafayla izlenmesi gerekmekte bu nedenle.

son olarak, bunu beğenen şunu da beğendi;

(bkz: akira)

bir şeyin gerçekleşmesi için beşiktaş'ın yenilmesini ummak

ederson
#350906

zamanında şöyle bir entry girmiştim, bu durumla ilgili. övgüde ve yergide toplum olarak ortayı bulamadıkça, laf dokundurmadan düşünce ifade etmeyi öğrenemedikçe, kimi zaman mutlu olmayı haklı olmaya yeğleyemedikçe de bu durumun çözümü yok. sanılanın aksine tek taraflı bu durum değil yalnız bu. misal, beşiktaş liverpool'u elediğinde bu sözlükte yazılanları okuduğumda, inanılmaz ifadeler de gördüm. ortak paye beşiktaş değilmiş gibi, sanki beşiktaş'ın başarısına sevinme hakkı yokmuşçasına karşıt görüşlülere sokağa çıkma yasağı uygulanmasını ister bir hırsla kaleme alınmış yazılar gördüm. yaşça yaşını başını almış insanlar bayraklığını bile yaptı bu durumun hatta. o zafer akşamından sonra olayın bu boyuta geleceği belliydi esasen.

yapmayın, etmeyin ya. basit temel fikir ayrılıklarını, kişisel ispat mücadelesine çevirdiğiniz her an, ister istemez insanları manipüle etmeye başladığınızın farkına varamıyorsunuz ama yine o an hırsla yaptığınız şeyler aslında kutuplaşmanın temelini atıyor; sonra ne oluyor, o iflah olmaz hırs kine evriliyor ve tartışma kültürüne elveda demek zorunda kalıyoruz yeniden.

şimdi "ulan sen de hep bi gözlem-tahlil hep bi böyle toplumsal mesaj peşindesin de çözüme dair bir halt sunduğun yok" diye içten içe söylenenler için naçizane çözüm önerim geliyor;

"bence", "bana göre", "katılmıyorum", "beğenmiyorum" vs.

şu kelimeleri mümkün olduğunca kullanmaktan çekinmesek ateşleyecek fitil bulamayız "bence" diyor ve çürük domatesin tadına bakmadan koşar adım sahneyi terkediyorum. [ybkz]swh[/ybkz]

radu niculescu

ederson
daniel gabriel pancu ile birlikte lucescu tarafından beşiktaş'a kazandırılmış iki romenden biriydi. hazırlık maçlarında luce'nin sıklıkla forma verdiği radu, tutuk bir performans ortaya koyunca luce tercihini pancu'dan yana kullanmıştı. amaral'ın gelişi kendisinin dönüşü bileti olurken, ilginç şekilde amaral'ın yerine bir başka rumen, marius maldarasanu transfer edilmişti.
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol