##174914
bir sözlük'te troll olmanın, troll olarak kendini eğlendirmenin getirilerinden birinin de bu tür sinirli mesajlar almak olduğunu bilmeyenlerin o zaman trolllük mesleğini yapmamalarını temenni ederim... "beni ihaleye sokuyorlar" diyen satınalmacı, "bana evrak yazdırıyorlar" diyen memur, "beni zıplatıp duruyorlar" diyen kaleci olmayacağı gibi, "bana sinirleniyorlar, bana sinirli ve küfürlü mesaj gönderiyorlar" diyen troll de olmaz.
##174828 nolu yazım ile ilgili olarak sanki kerami ve savunanlara "sizi skerim, sokarım" demiş muamelesi de yedim ya, pes diyorum ben. pes ediyorum gerçekten. artık bu konudan da gerçekten sıkıldım. son kez bu konuda yorum yapıyorum emin olun.
bakın, kim kime özel mesaj yoluyla ana avrat girişmiş filan. bunlar beni alakadar etmez, bunu izleyecek, milletin götünde dolanacak kişi de ben değilim. eğer bunun gereken bir cezası varsa bunu gerekli kişiler verir. beni ilgilendiren kısmı, herkesin okuyabildiği, kamuya açık olan kısımdır. ve bu kısımda da söz konusu şahıs önüne gelene saydırırken, kendine gelen tepkiler gayet olgunca.
ayrıca da bu olaylardan çooook çok önce kendisi ile ilgili şöyle bir entry girmişliğim vardır: ##165333
ben asla kimsenin linç edilmesi, bir yerden kovulması, gitmesi gibi şeyleri destekleyecek veya sevinecek kadar sığ, haysiyetsiz birisi olmadım. tam aksine, bu tür ortamlarda her türlü rengin, renksizin, kişiliğin, kişiliksizin, anlayışlının, moronun, efendinin, piçin olması taraftarıyım. bu tür sosyal ağların gerekli eğlenceli ortama erişmesi için çok renkliliğin olması gerektiğini de biliyorum.
ama dostum; sen "farklı olacağım, ilgi çekeceğim, trollük yapıp eğleneceğim" diye
kartal sözlük'te beşiktaş'a
tkp sözlük'te lenin'e
fenerbahçe sözlük'te lefter'e
apple sözlük'te i phone'a küfür edersen küfür yersin.
kusura bakma ama senin burada bulunma şeklin, kendini eğlendirme şeklin buysa, gelecek tepkileri de taaaa en baştan kabullenmen gerekiyor... hatta eğer gerçek bir troll isen, gerçekten eğlenmekse amacın, saçmaladıklarında, ettiğin küfürlerde gerçeklik payı yoksa, sana gelen küfür mesajlarıyla daha da gülmen, eğlenmen gerekiyor... eğer gerçekten troll isen böyle yaparsın... trolller böyle yapar yani...
eğer sen böyle bir olayın üzerine "ben gidiyorum. burada bana küfür edildi a dostlar" dersen;
demek ki sen beşiktaş'a küfür ederken ciddiydin... ciddiydin ki, gelen tepkiler karşısında zırlıyorsun...
o zaman mesaj yoluyla o küfür edenlerin alnından öperim ben şahsen...
bakın, kim kime özel mesaj yoluyla ana avrat girişmiş filan. bunlar beni alakadar etmez, bunu izleyecek, milletin götünde dolanacak kişi de ben değilim. eğer bunun gereken bir cezası varsa bunu gerekli kişiler verir. beni ilgilendiren kısmı, herkesin okuyabildiği, kamuya açık olan kısımdır. ve bu kısımda da söz konusu şahıs önüne gelene saydırırken, kendine gelen tepkiler gayet olgunca.
ayrıca da bu olaylardan çooook çok önce kendisi ile ilgili şöyle bir entry girmişliğim vardır: ##165333
ben asla kimsenin linç edilmesi, bir yerden kovulması, gitmesi gibi şeyleri destekleyecek veya sevinecek kadar sığ, haysiyetsiz birisi olmadım. tam aksine, bu tür ortamlarda her türlü rengin, renksizin, kişiliğin, kişiliksizin, anlayışlının, moronun, efendinin, piçin olması taraftarıyım. bu tür sosyal ağların gerekli eğlenceli ortama erişmesi için çok renkliliğin olması gerektiğini de biliyorum.
ama dostum; sen "farklı olacağım, ilgi çekeceğim, trollük yapıp eğleneceğim" diye
kartal sözlük'te beşiktaş'a
tkp sözlük'te lenin'e
fenerbahçe sözlük'te lefter'e
apple sözlük'te i phone'a küfür edersen küfür yersin.
kusura bakma ama senin burada bulunma şeklin, kendini eğlendirme şeklin buysa, gelecek tepkileri de taaaa en baştan kabullenmen gerekiyor... hatta eğer gerçek bir troll isen, gerçekten eğlenmekse amacın, saçmaladıklarında, ettiğin küfürlerde gerçeklik payı yoksa, sana gelen küfür mesajlarıyla daha da gülmen, eğlenmen gerekiyor... eğer gerçekten troll isen böyle yaparsın... trolller böyle yapar yani...
eğer sen böyle bir olayın üzerine "ben gidiyorum. burada bana küfür edildi a dostlar" dersen;
demek ki sen beşiktaş'a küfür ederken ciddiydin... ciddiydin ki, gelen tepkiler karşısında zırlıyorsun...
o zaman mesaj yoluyla o küfür edenlerin alnından öperim ben şahsen...
kimse kimseyi sevmek, tahammül etmek zorunda değildir. sen eğer neyin ve kimlerin belli olduğu bir yerde "beşiktaş, tecavüz, zenci sever, sikildi, sokuldu, avam takım, mahalle takımı" gibi kelimeler içeren cümleler kuracaksan, hatta bazen kantarın topuzunu kaçırıp sözlüğün en sevilen abilerinden birinin nikah töreninin başlığı altında "sikimde değil, sikimin ucunda bile olmayan tören" gibi cümleler edeceksen gelecek tepkileri de kabulleneceksin... yok öyle arkadaşım, trolllük yapıp eğlenmek öyle basit değil... ki kendine gelen tepkiler gayet seviyelidir, içinde hakaret, küfür yoktur... isteyen başlığı altındaki tüm entryleri gözden geçirsin...
onu savunanları ve kendinin tavrını en son ermeni tasarısını ortaya atan fransız bürokrat hatuna benzetiyorum... adını hatırlayamadım şimdi... sen durup dururken, sırf politik çıkarlarından ötürü koskoca ülkeyi dünya genelinde zan altına sok, sonra iki tepki maili alınca: "yetişin a dostlaaar türkler şeftali gibin ancuumu sikiciler! bana ticavüz edicileeerr!" diye ağla, yana yana çığırtkanlık yap...
oh ne ala... sen trollük yap, eğlen, millete sataş, onun için değerli olduğunu adın gibi bildiğin şeylere dilediğin gibi saydır, hatta kantarın topuzunu kaçır, sözlüğün saygı duyulan insanlarına hakaret et, sonra "yetüşün a dostlaaaar... beni burda linç edicileeerr!"
e siktir git derler adama... ki, gerçekten bakın başlık altındaki yazılanlara... kendisine her şeye rağmen tek bir hakaret, küfür, aşağılayıcı ibare göremezsiniz... sadece çok sinirlenmiş ve belli bir seviye içinde bu sinirlerini dile getirmeye çalışan masum insanlar görürsünüz... ki, ilginç olan şey kendisi bile bu konuda duygu sömürüsüne yeltenmeyip trollüğüne devam ederken, başkalarının çıkıp burada kendi adına edebi cümlelerle duygu sömürüsü yapıp, sözde hassas ve yüksek anlayışlı insan cakası satması... gerçekten çok tuhaf...
onu savunanları ve kendinin tavrını en son ermeni tasarısını ortaya atan fransız bürokrat hatuna benzetiyorum... adını hatırlayamadım şimdi... sen durup dururken, sırf politik çıkarlarından ötürü koskoca ülkeyi dünya genelinde zan altına sok, sonra iki tepki maili alınca: "yetişin a dostlaaar türkler şeftali gibin ancuumu sikiciler! bana ticavüz edicileeerr!" diye ağla, yana yana çığırtkanlık yap...
oh ne ala... sen trollük yap, eğlen, millete sataş, onun için değerli olduğunu adın gibi bildiğin şeylere dilediğin gibi saydır, hatta kantarın topuzunu kaçır, sözlüğün saygı duyulan insanlarına hakaret et, sonra "yetüşün a dostlaaaar... beni burda linç edicileeerr!"
e siktir git derler adama... ki, gerçekten bakın başlık altındaki yazılanlara... kendisine her şeye rağmen tek bir hakaret, küfür, aşağılayıcı ibare göremezsiniz... sadece çok sinirlenmiş ve belli bir seviye içinde bu sinirlerini dile getirmeye çalışan masum insanlar görürsünüz... ki, ilginç olan şey kendisi bile bu konuda duygu sömürüsüne yeltenmeyip trollüğüne devam ederken, başkalarının çıkıp burada kendi adına edebi cümlelerle duygu sömürüsü yapıp, sözde hassas ve yüksek anlayışlı insan cakası satması... gerçekten çok tuhaf...
pucca kiminkini ağzına almak istemiş, kimin kasıklarını emmek istemiş de emememiş... hangi oğlanın alt dudağını ısırmak istemiş de oğlan buna müsade etmemiş... sevgilisini yazın plajda hangi adonis kaslı adamla aldatmış, soyunma kabininde kime domalmak istemiş... pucca'nın hangi arkadaşı yazın pansiyonda kiminle skişmiş... neler söyleyerek inlemiş de pucca ve arkadaşları hakkında neler söylemiş? ülkecene çok merak ediyorduk... şükür ki merakımız son buldu... diz üstü edebiyat serisi olmayaydı neyler idik? şükür ki diz üstü edebiyat var... hayatımızda çok büyük bir boşluk doluyor... bulana olan gönül borcumuz ödenemez bu diz üstü edebiyatı... sayesinde gerçek sanatla, gerçek edebiyatla tanıştık... artık her birimiz bir edebiyat bağımlısı olduk...
kendisi sanat dünyasının memuru gibiydi... hep memurlukla özdeşleştirdim ben onu çocukluğumdan beridir... böyle çerez rollerde kullanılır, bir süre sessizliğe bürünür, sonra yine bir çerez rol ile karşımıza çıkardı... öyle de hayata veda etti... bir futbol takımının içindeki gizli kahraman, asker oyuncuydu... tıpkı sessiz sedasız göçüp giden onca yeşilçam figüranı gibi... üzdü...
5 şubat 2012 fenerbahçe beşiktaş maçında fenerbahçe'nin attığı 2. golden hemen sonra aceleyle carvalhal'in cebinden çıkardığı first duo paketini, sir alex ferguson'un sakızı ile karşılaştırma durumu... adam stres sakızını bile 90. dakikada yediği golden sonra alelacele akıl ediyor... tıpkı 80. dakikaya kadar oyuna müdahale etmediği gibi...
sözlükteki yegane varoluş amacı sanki "lan bir şey yazsa da hemen yetişip ayarı versem"den öteye geçemeyen, her isim başlığı altında başlıktaki isim ile ilgili bir şey yazmayıp tek işi hakkında yazdığım entry üzerinden bana yanıt yetiştirmek olanları bir kere daha şahsıma göstermiş teknik adamdır sağolsun...
e be angut; on bin defa necip'i eleştirmemin sebebi kendini yıllardır geliştirmemesi, bir adım ileri gidememesi dememe rağmen bunu söylersen ben sana carvalhal'a bir sana iki derim...
necip'in fenerbahçe maçında oynaması gerekiyordu evet, çünkü son iki maçtır yukarı giden bir ivmesi vardı... neredeyse kusursuz bir oyun sergiliyordu... şimdi veli'yi 10 numara yapmaya çalışmakta neyin nesi?
quaresma evet, ilk geldiğinde takım ona ayak uyduramıyordu... quaresma ilk geldiği zamanlarda ve son sakatlığından önceki periyotta yeteneklerini sergilediği kadar profesyonel mantalite anlamında da çok iyi gidiyordu... ama mersin maçındaki amatörce davranışını da eleştirmemiz kadar doğal bir şey olabilir mi? ve evet, halen iddialıyım, fernandes ve quaresma ikilisi fenerbahçe maçında olsaydı beşiktaş bu maçı kaybetmezdi... bunun aksini zaten iddia edersen sen eblehsin, maçı izlememişsin...
burak kaplan konusunda hiç kimsenin "boşuna oynadı" dediğine şahit olmadım sözlükte... onu adam akıllı izlediğimiz tek maç samsunspor maçıdır ki; orada da herkes genellikle kendisinden memnuniyetle bahsetmiş...
yani bu olayı anlayamıyorum... sözlükte gerçekten eblehlikten geçilmez oldu... bir futbolcunun başlığı altına girip bir eleştiri yaptığınız andan itibaren, üzerinden 3 ay geçse ve o oyuncu da 2-3 haftadır iyi bir grafikte oynuyorsa, 4. maçta neden oynamadı diye sorarsanız hemen bazı eblehler ortaya çıkıp "amaağğ seğğnnn ondannn şikağğyetçiğğyyddinnn?" diye 3 ay önceki entry getirilip önünüze konuyor, üzerinden laf sokulmaya kalkışılıyor...
arkadaşım, futbolcunun 1 ayı 1 ayını tutmayabilir... futbol ve futbolcu böyle bir şeydir... 2 maç muhteşem bir grafik sergiler, diğer hafta kötü bir ivmeye dönüşür, sonraki hafta yine grafiği yukarıya çıkabilir... futbolun ve futbolcunun mantığı budur dünya genelinde... bu durumdan muaf olan tek takım barcelona'dır dünya üzerinde... senin mantaliteni sikeyim asıl ben...
bir futbolcunun eleştirileceği zaman da vardır, övüleceği zaman da vardır... översin, şımarır, ivmesi düşer... eleştirirsin, kendine gelir ivmesi yükselir... bir futbolcuyu, futbol takımı ya da teknik adamı sürekli övmek veya sürekli eleştirmek zorunluluğu yoktur...
gerçekten sözlükteki bazı mantık yoksunu arkadaşlar böyle sanıyor bu işi...
necip: sürekli övülecek.. öv!
quaresma: sürekli yerilecek, yer!
alves: sürekli övülecek! öv!
edu: sürekli yerilecek! yer!
yok lan böyle bir şey... size bana sayıyla mı verdiler nedir, anlamıyorum artık...
e be angut; on bin defa necip'i eleştirmemin sebebi kendini yıllardır geliştirmemesi, bir adım ileri gidememesi dememe rağmen bunu söylersen ben sana carvalhal'a bir sana iki derim...
necip'in fenerbahçe maçında oynaması gerekiyordu evet, çünkü son iki maçtır yukarı giden bir ivmesi vardı... neredeyse kusursuz bir oyun sergiliyordu... şimdi veli'yi 10 numara yapmaya çalışmakta neyin nesi?
quaresma evet, ilk geldiğinde takım ona ayak uyduramıyordu... quaresma ilk geldiği zamanlarda ve son sakatlığından önceki periyotta yeteneklerini sergilediği kadar profesyonel mantalite anlamında da çok iyi gidiyordu... ama mersin maçındaki amatörce davranışını da eleştirmemiz kadar doğal bir şey olabilir mi? ve evet, halen iddialıyım, fernandes ve quaresma ikilisi fenerbahçe maçında olsaydı beşiktaş bu maçı kaybetmezdi... bunun aksini zaten iddia edersen sen eblehsin, maçı izlememişsin...
burak kaplan konusunda hiç kimsenin "boşuna oynadı" dediğine şahit olmadım sözlükte... onu adam akıllı izlediğimiz tek maç samsunspor maçıdır ki; orada da herkes genellikle kendisinden memnuniyetle bahsetmiş...
yani bu olayı anlayamıyorum... sözlükte gerçekten eblehlikten geçilmez oldu... bir futbolcunun başlığı altına girip bir eleştiri yaptığınız andan itibaren, üzerinden 3 ay geçse ve o oyuncu da 2-3 haftadır iyi bir grafikte oynuyorsa, 4. maçta neden oynamadı diye sorarsanız hemen bazı eblehler ortaya çıkıp "amaağğ seğğnnn ondannn şikağğyetçiğğyyddinnn?" diye 3 ay önceki entry getirilip önünüze konuyor, üzerinden laf sokulmaya kalkışılıyor...
arkadaşım, futbolcunun 1 ayı 1 ayını tutmayabilir... futbol ve futbolcu böyle bir şeydir... 2 maç muhteşem bir grafik sergiler, diğer hafta kötü bir ivmeye dönüşür, sonraki hafta yine grafiği yukarıya çıkabilir... futbolun ve futbolcunun mantığı budur dünya genelinde... bu durumdan muaf olan tek takım barcelona'dır dünya üzerinde... senin mantaliteni sikeyim asıl ben...
bir futbolcunun eleştirileceği zaman da vardır, övüleceği zaman da vardır... översin, şımarır, ivmesi düşer... eleştirirsin, kendine gelir ivmesi yükselir... bir futbolcuyu, futbol takımı ya da teknik adamı sürekli övmek veya sürekli eleştirmek zorunluluğu yoktur...
gerçekten sözlükteki bazı mantık yoksunu arkadaşlar böyle sanıyor bu işi...
necip: sürekli övülecek.. öv!
quaresma: sürekli yerilecek, yer!
alves: sürekli övülecek! öv!
edu: sürekli yerilecek! yer!
yok lan böyle bir şey... size bana sayıyla mı verdiler nedir, anlamıyorum artık...
tanju, mehmet akyüz, muhammed demirci, burak kaplan gibi gençlerimizin katili teknik adam... alves'in de dolaylı yoldan harcanmasına ön ayak olacak bu gidişle... bir iki maç üst üste şans verdiği tanju'nun bu gece stoch gibi bir adama neler yaptığını gördük... kilitledi, kanattan bırakmadı, üstüne de 2-3 kere ekmek almaya yolladı... şimdi soruyorum size, bu 3-4 maçlık şansı mehmet akyüz, muhammed demirci, burak kaplan gibi isimlere verseydi bugün fenerbahçe'yi yenemez miydik? berbat oynadığımız ve 1-1 biten samsunspor maçında son 15 dakika şans verdiği burak kaplan'ın müthiş oyununu, müthiş şutunu hangimiz unutabildik? unutanlar var belli ki... neyse...
bugünkü fenerbahçe maçında tek eksiğimiz ileride top tutacak, adam eksiltecek isimdi... bu yönde kenardaki tek isim de alves'ti... dakika 75'te oyuna alınan isim ise edu'ydu... 90 dakika sahada kalan ve kendini aşıp 6 adamın içinden geçmeye çalışan, 4'e 2 pozisyonda ayakları birbirine karışan ve en az 3 %100 golü piç eden holosko'ydu...
bu gece mehmet akyüz holosko'dan ne kadar kötü oynayabilirdi?
bu gece burak kaplan edu'dan veya simao'dan ne kadar kötü oynayabilirdi?
yemin ediyorum bu isimler 3-4 maç şans verilmiş halde sahada olsa biz bu maçı kazanırdık...
adam oyunu okuma, oyuna müdahale etme özürlü arkadaşım anlamıyor musun? ilk çıkarttığı 11'den 80. dakikaya kadar ödün vermeyen teknik adam olmaz... yeter artık! seviniyor, sempatik, son dakika golleriyle de bala göte bir galibiyet serisi yakaladı diye adamı başımıza lucescu yaptınız...
eleştirilmeyi sonuna dek hakeden adamdır...
bugünkü fenerbahçe maçında tek eksiğimiz ileride top tutacak, adam eksiltecek isimdi... bu yönde kenardaki tek isim de alves'ti... dakika 75'te oyuna alınan isim ise edu'ydu... 90 dakika sahada kalan ve kendini aşıp 6 adamın içinden geçmeye çalışan, 4'e 2 pozisyonda ayakları birbirine karışan ve en az 3 %100 golü piç eden holosko'ydu...
bu gece mehmet akyüz holosko'dan ne kadar kötü oynayabilirdi?
bu gece burak kaplan edu'dan veya simao'dan ne kadar kötü oynayabilirdi?
yemin ediyorum bu isimler 3-4 maç şans verilmiş halde sahada olsa biz bu maçı kazanırdık...
adam oyunu okuma, oyuna müdahale etme özürlü arkadaşım anlamıyor musun? ilk çıkarttığı 11'den 80. dakikaya kadar ödün vermeyen teknik adam olmaz... yeter artık! seviniyor, sempatik, son dakika golleriyle de bala göte bir galibiyet serisi yakaladı diye adamı başımıza lucescu yaptınız...
eleştirilmeyi sonuna dek hakeden adamdır...
her kritik maçta, kenardan gelecek küçük bir müdahale ile takımımızın gol atacağı bağıra çağıra belli olduğu anlarda "dakika 80 olmadan oyuncu değiştirmem hacı, onda da edu'dan başka isim bilmem" felsefesine beşiktaş'ı kurban eden çok iyi bir teknik direktör... futbol literatürümüze "eze eze yenilmek" deyimini kazandırdığı için kendisine ne kadar minnet duysak azdır...
çok içten sevinen, sempatik, çok tatlı adam maşallah... taşağını yerim...
yıldırım demirören başkandır kendisi... yarın akşamki maçtan sonra olacaktır yani eminim... derbiden sonraki ilk külüpler birliği toplantısında haykıracaktır... "bu da mı şike ha bu da mı şike... leave fenerbahçemiz aloneeeee!" diye gözyaşları içinde haykıracaktır...
http://tinyurl.com/435y73x
http://tinyurl.com/435y73x
takımdaki eksikliklerden dolayı 5 şubat 2012 fenerbahçe beşiktaş maçından sonra sayın başkanımız yıldırım demirören'in yaşayacağı muhtemel duygu... seni seviyoruz başkan... senin mutluluğun, o güzel yüzünün neşe dolu ifadesi, o iç ısıtan gülümsemen bizlerin de içini ısıtıyor...
5 şubat 2012 fenerbahçe beşiktaş maçı öncesi sorulacak güzel bir soru... fernandes konusunda tff ye sorulabilir ama diğerlerini kime sormamız gerek bilmiyorum...
pazartesi günü sabah işe giderken kulaklığında bu adamların şarkılarından biri varsa tuhaf bir şekilde pazartesi sendromu bile işlemiyor ruha... en melankolik şarkılarında bile mutluluk hormonu var sanki... çok severim, çok seviyorum... çikolata gibi grup...
bir erkeklerin "ben seni üzerim" mazereti değildir...
vallahi hiçbir şeyi bilmem ama ekrem'in kendi etrafında dönerek hazırlandığına eminim derbiye..
hiçbir şey olmaz. misal ben bedenen değil ama ruhen ölü olduğum kötü bir dönemden sonra bir gün online olup "yazar girişi" ile gözgöze geldiğimde anladım durumu... modluğum gitmişti... gerçek dünyaya döndüm...
---------------alıntı---------------
Dark Tranquillity, isveç kökenli melodik death metal grubudur. Bu alanda en uzun süredir aktif olan grup olan Dark Tranquillity aynı zamanda isveç death metali denilen tarzın da yaratıcılarındandır.
---------------alıntı---------------
http://mikiurl.com/r/jc2jll
(bkz: lethe)
Dark Tranquillity, isveç kökenli melodik death metal grubudur. Bu alanda en uzun süredir aktif olan grup olan Dark Tranquillity aynı zamanda isveç death metali denilen tarzın da yaratıcılarındandır.
---------------alıntı---------------
http://mikiurl.com/r/jc2jll
(bkz: lethe)
yıllar sonra dinlendiğinde dahi kanatan, ağlatan, parçalayan, donduran dark tranquillity şarksı...
http://mikiurl.com/r/xh783o
Lethe
Give me the drink of the fluid
That disintegrates
And lend me the sweet balm and blessing
Of forgetfulness, empty and strong
Hold me near, unravel the stars
As i speed through the heavens
Speed through the night
For you are my blade and my rope
Your are my
Lethe
In currents of cobalt
You storm through my heart
To sever, to puncture
The memories that burn
Let sweep through the arteries
In sharp stabs of pain
Your talonlike fingers to kill me again
Steal me, invade me and charge me again
For i burn and i shudder
Burn with each movement of
So, cleansed through a floodlight
I appear; reforged and renewed
Caressed by the sweet balm and blessing
Of forgetfulness, empty and strong
Lethe,
Hold me near, my one friend and guide
As i drown through your fingers
Drown through your love
For you are the life i hate
You are my
Lethe
Drag me down, in passionate sighs
With the ocean above me
And flames in my eyes
And grant me a life i can live
Without...
Yok eden (Dağıtan, eriten) sıvından ver içmek için bana
Ve boş ve güçlü unutkanlığın tatlı merhemini ve lütfunu ödünç ver bana;
Yakın tut beni. (içten, samimi sarıl bana)
Gökyüzünden (Cennetlerden) hızla ayrılırken,
Gece boyunca hızla ayrılırken
çöz (Açığa çıkar) yıldızları.
Sen, kılıcım ve ipim (Darağacım) olduğun için
(Sen) benim lethe'msin.
Kobalt akımlarında
Yanan anıları delmek, parçalamak için
Kalbime saldırdın sen.
Beni tekrar öldürmek için
Pençe gibi parmaklarınla
Acının keskin bıçak darbeleri içinde
Damarlarımı temizle.
çal beni, al (işgal et) beni ve yükle (Suçla) beni yine!
Yandığım ve (Soğuktan) titrediğim için
(...'nın her hareketiyle) her hareketinle yak beni.
Böylece temizlendim bir projektörle.
Boş ve güçlü unutkanlığın tatlı merhemi ve lütfuyla
öpülmüş (Okşanmış)
Yeniden işlenmiş ve yenilenmiş görünüyorum.
Lethe,
Benim tek arkadaşım ve rehberim!
Yakın tut beni (içten, samimi sarıl bana).
Senin parmaklarınla boğulurken,
Senin aşkınla boğulurken
Nefret ettiğim yaşam sen olduğun için
(Sen) benim lethe'msin.
Gözlerimdeki alevlerle ve üstümdeki okyanusla
Tutkulu özlemlerde (iç geçirme) sürükle beni!
Ve bana (...'sız) sensiz yaşayabileceğim bir hayat bağışla!
http://mikiurl.com/r/xh783o
Lethe
Give me the drink of the fluid
That disintegrates
And lend me the sweet balm and blessing
Of forgetfulness, empty and strong
Hold me near, unravel the stars
As i speed through the heavens
Speed through the night
For you are my blade and my rope
Your are my
Lethe
In currents of cobalt
You storm through my heart
To sever, to puncture
The memories that burn
Let sweep through the arteries
In sharp stabs of pain
Your talonlike fingers to kill me again
Steal me, invade me and charge me again
For i burn and i shudder
Burn with each movement of
So, cleansed through a floodlight
I appear; reforged and renewed
Caressed by the sweet balm and blessing
Of forgetfulness, empty and strong
Lethe,
Hold me near, my one friend and guide
As i drown through your fingers
Drown through your love
For you are the life i hate
You are my
Lethe
Drag me down, in passionate sighs
With the ocean above me
And flames in my eyes
And grant me a life i can live
Without...
Yok eden (Dağıtan, eriten) sıvından ver içmek için bana
Ve boş ve güçlü unutkanlığın tatlı merhemini ve lütfunu ödünç ver bana;
Yakın tut beni. (içten, samimi sarıl bana)
Gökyüzünden (Cennetlerden) hızla ayrılırken,
Gece boyunca hızla ayrılırken
çöz (Açığa çıkar) yıldızları.
Sen, kılıcım ve ipim (Darağacım) olduğun için
(Sen) benim lethe'msin.
Kobalt akımlarında
Yanan anıları delmek, parçalamak için
Kalbime saldırdın sen.
Beni tekrar öldürmek için
Pençe gibi parmaklarınla
Acının keskin bıçak darbeleri içinde
Damarlarımı temizle.
çal beni, al (işgal et) beni ve yükle (Suçla) beni yine!
Yandığım ve (Soğuktan) titrediğim için
(...'nın her hareketiyle) her hareketinle yak beni.
Böylece temizlendim bir projektörle.
Boş ve güçlü unutkanlığın tatlı merhemi ve lütfuyla
öpülmüş (Okşanmış)
Yeniden işlenmiş ve yenilenmiş görünüyorum.
Lethe,
Benim tek arkadaşım ve rehberim!
Yakın tut beni (içten, samimi sarıl bana).
Senin parmaklarınla boğulurken,
Senin aşkınla boğulurken
Nefret ettiğim yaşam sen olduğun için
(Sen) benim lethe'msin.
Gözlerimdeki alevlerle ve üstümdeki okyanusla
Tutkulu özlemlerde (iç geçirme) sürükle beni!
Ve bana (...'sız) sensiz yaşayabileceğim bir hayat bağışla!
kendine küfür etmeye kimsenin hakkı yok... türkiye'nin en kurumsal şirketlerinden birini düşün... düşün şimdi... çok profesyonel, milyonlarca müşterisi olan, çok kurumsal bir şirket bu... alıyorlar bu şirketin reklam ve halkla ilişkiler müdürü koltuğunu ilkokul mezunu, imla kuralı bilmeyen bir adama veriyorlar, adamı o koltuğa oturtuyorlar ve şirket zarara geçiyor... sen o adama mı kızarsın, onu oraya oturtana mı? vallahi ben şahsen oturana ağzımı açmam, üstüne helal olsun aslanıma derim...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?